Tony(2005)(7,2-25)
Mug(2004)(7,1-49)
Greyhawk(2014)(6,3-92)
Hyena(2015)(6,1-2521)
"benim hoşuma giden, duygular, yola düşmek, keşifler... benim için sinema insanları yolculuğa çıkarmaktır, ama organize olmayan bir yolculuğa." "film üzerine düşünmeye başladığımda müziği de düşünürüm. müzik filmin omurgasıdır, senaryoyu yazarken ve çekim mekanları saptarken eş zamanlı olarak müziği de tasarlarım."roll söyleşi, kasım 2006
(myrkul - 4 Kasım 2006 22:19)
1948 cezayir dogumlu yonetmen, yapimci, muzisyen, senarist, aktor on parmaginda on marifet fransiz kisi.. gectigimiz yil istanbul film festivali'ne vengo filmiyle dahil olmus, gonulleri fethetmis, 2002 tarihli swing filmini de dunya gozuyle bir gorebilsek dedirten sinemaci sahsiyet..
(charlottesometimes - 21 Mart 2002 16:27)
dönüşüm projesini* çok iyi bildiğini söyleyen canım yönetmen.radikal gazetesi'nin haberine göre 'yukarıdakiler'e daha insaflı olma mesajı göndermiş ama yukarıdakiler bu mesajı n'apar bilinmez.http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=253129
(damn - 20 Nisan 2008 18:54)
cezayir doğumlu, fransız vatandaşı, roman film yönetmeni. romanların üzerine bir üçleme çekmiştir; üçlemenin en önplana çıkan filmi gadjo dilo'dur. emir kusturica için 'aman ne de güzelanlatmış çingeneleri' diyenlere verilebilecek en iyi cevapler tony gatlif filmleridir. tony romanlar ile film çekmeye gittiğinde 'aha film yönetmeni' geldi demez romanlar, 'aha bizim tony gelmiş' derler.(bkz: gadjo dilo)
(dikakana bey - 7 Ağustos 2002 13:19)
yedi tepeli şehre ayak bastığında, şehrin kültürünü yer ile yeksan eden, kentsel dönüşüm projesi mavrasına karşı, 10 numara bir ayar vererek taşı gediğine koyan, 7. sanata meftun adam. ''kültür başkenti demek! bu çok iyi bir şey. ama bana hep yaptıkları yüksek kuleleri gösteriyorlar. kültürden söz ettiklerinde kastettikleri "money". mahalleleri, yeşil alanları korumak gibi dertleri yok. büyük binalardan, alışveriş merkezlerinden, lalelerden bahsediyorlar hep. bunlar "kültürün başkenti" anlamına gelmiyor ki, "kapitalizmin başkenti" anlamına geliyor'' sözlerinin sahibi.sinema alemine gadjo dilo gibi bir güzellik armağan etmiştir.
(kent yorgunu - 24 Ocak 2009 16:53)
bu kadar başarılı, bu kadar insanın içine işleyen bir sahneyi nasıl çektiğine hala inanmakta güçlük çektiğim film sahnesinin yönetmeni. bence spoiler değil ama belki öyledir deyu: --- spoiler ---vengo filminde arrinconamela şarkısı çalarken ki ortam, arada caco'ya dönen kameranın, adamın bütün acısını alıp içime bırakması, beni benden etmesi... öyle bir sahne ki ne varsa sahnede tam olması gerektiği gibi özürlü genç çocuktan tut, alejhandro'nun omzuyla tututuğu ritim, sahne biterken kameranın caco'nun kadehine odaklanması. bin filmde anlatılamayacak bir duyguyu, 3 dakika süren bir muazzam şarkının eşliğinde yüreğime kazıdı tony gatlif. beni bu kadar etkileyen başka bir sahne daha olmadı ahir ömrümde. bu yüzden kendisinin yeri çok farklı bende.o sahne http://www.youtube.com/watch?v=ynm7h6v_nuk--- spoiler ---bu sahne ancak deha ile açıklanabilir. ama ben burdan ne kadar anlatmaya çalışsam da eksik kalacak biliyorum. ama o nasıl hüzünlü bakmaktır öyle, hiç bir şey söylemeden acının atlasını adamın yüzünde gösterip, hüznün destanını o kara gözlerden okutmak...defalarca ki sayısını sayamadım aynı sahneyi seyrettim aynı gün içinde. ama müziğin de etkisini es geçmeyeyim tabi öyle bir bütünlük, öyle bir duygu yakalanmış ki o sahnede, sanırım bir o kadar daha da,aynı sahneyi seyretsem sıkılmam. çünkü öyle içten bir şey var ki bu sahnede beni etkileyen her seyredişim de ayrı bir film seyrediyormuşum gibi...vengo film değildir destandır, tony gatlif de benim nazarımda sadece dünyanın en iyi yönetmeni değil, gönlümün çingenesi, başımın tacı, gözümün nurudur şu saatten sonra.bu zamana kadar ne filmler gördük, ne kadar çok sevdik ne kadar çok ödül verdiler onlara, ama bu sahnede olan büyüyü yeminle söylüyorum tek bir holyywood filminde gördüysem en sıkıcı fransız filmine dekor olayım.tek bir filmle, emsallerinin büyük bütçelerle, dev castlarla başaramadığını gönlümde ki bu tahtı ele geçiren çingene kralın, bu şahane adamın ne yaptıysa hepsini en kısa sürede seyredeceğim. bu kadar geç keşfetmem büyük talihsizlikse de onu bana film yapsın diye yaradana şükretmeden geçmeyeceğim. geç buldum ama çabuk kaybetmeyeceğim. ölene kadar peşindeyim.ayrıca kendisiyle ilgili araştırma yaparken güzel bir ayrıntıyla karşılaştım duvara karşı filminden tanıdığımız, benim çok sevdiğim birol ünel 'e transylvania filminde rol vermiş seyretmek ikinci muhtesem bir neden daha.son olarak, bu entry oldukça taraflı bir bakış açısı ve tamamiyle vengo isimli filmle olan duygusal bağlılığımla yazıldı.
(filler dunyanin en masum hayvanlaridir - 27 Aralık 2009 22:24)
iş hayatı denen düzeni üzerine bir türlü oturtamamış, sürekli yollara düşme hayallerinde yaşayan ama hayallerim gerçek olsun kapsamında pek de bir atılımı olmayan ziyanların* pek bayıldığı yönetmen. hem yollara vuralım, insanlarla tanışalım, görelim, tadalım, dinleyelim, öğrenelim hem de arada kendimize dönelim, arınalımı aradan çıkaran; her izlenişte apayrı mest eden, tek saniye abartılmadan dupduru anlatılmış, çok sade ve çok samimi hikayelerin yönetmeni. mutsuz anlarda youtube'dan tony gatlif seçkisi izlemek en hızlı etki gösteren anti depresandır.
(ozge - 14 Ocak 2010 11:44)
ilk cnbc-e deki gadjo dilo filmiyle taniyip 2006da transylvaniayi sinemada gordukten sonra dur bakayim myspace sayfasi var mi diye aradigim, tek sayfa bulamayinca da ben neden yapmiyorum deyip bu ise kollari sivadigim yonetmen. myspace.com/tonygatlif sayfasini yaptiktan birkac ay sonra resmi myspace sayfasi acildi ve sayfanin admini vasitasiyla gatlif bana tesekkurlerini sunup devam etmemi, ara sira bana yollayacaklari bilgileri yayinlamami (mesela arte kanalinda yayinlanan gatlif`in duzenledigi vertiges adli flamenko gosterisini duyurmami istemislerdi) rica ederek beni onore etmistir. direkt onlari ilgilendiren mesajlari da forward ediyorum duzenli olarak. facebook icersindeki ilike sayfasini da ben goturuyorum. yakinda bir de youtube sayfasi acmayi dusunuyorum, filmlerden muzikli sahnelerin agirlikli oldugu videolar olacak. yakinlarinda olan birisi beni fransiz sanip paris konserine gelsene demisti. ilerde tanismayi umuyorum kendisiyle.
(alextacy - 14 Ocak 2010 12:47)
filmlerini izlerken kendinizi sınatan adamdır.hayat ayan beyan önünüzdedir.süslü laflar,süslü insanlar yoktur karakterlerinde.olabildiğine doğal(hatta korkacağınız kadar)ve ortadadırlar.filmini izledikten sonra aylarca müzikleri çınlar beyninizde.
(kendi halinde bir manyak - 15 Ocak 2010 23:03)
istanbul film festivali kapsamında 12 nisan'da şehrimize teşrif edecek sinema insanı. yönetmen festivale, 2009 yapımı özgürlük filmiyle katılacaktır.
(pirayesevda - 19 Mart 2010 11:11)
bazen öyle yerlere dokunur ki bu adam, haddinden fazla üzer. buradan coğrafyalarca uzak insanların hayatlarına kuş bakışı değil içinden bakmamızı sağlar. en büyük yardımcıları ise çingeneler ve onların güzel müzikleridir.
(kucoc - 19 Mart 2010 11:20)
gatlif filmi seyretmek bambaşkadır. başka hiç bir yönetmende olmayan bir yöntemi vardır, filmin içinde bir yerde kaybolur bir müddet de ordan çıkamazsınız.
(filler dunyanin en masum hayvanlaridir - 29 Ekim 2010 23:55)
1948 yılında, cezayir'de doğmuştur. gerçek ismi ise michel dahmani'dir. filmogrofisi: 1975 la tête en ruines1978 la terre au ventre1982 les princes1985 rue du départ1988 pleure pas my love1990 gaspard et robinson1993 latcho drom1994 mondo1997 gadjo dilo1998 je suis né d'une cigogne 1999 vengo del moro2002 swing
(dikakana bey - 11 Ocak 2003 06:47)
vengo'su ayrı, exils'i ayrı güzel. bitmesin diye diğer filmlerini izlemediğim adam. kenarlarda saklıyorum sıkı sıkı. zor zamanlarımda alıp götürsün diye.
(amelie poulain - 14 Nisan 2011 23:49)
"az laf, çok müzik"
(adriana go go go diyen adam - 26 Aralık 2011 23:46)
herhangi bir hikayeye kıyısından köşeden dahil olmayı şiddetle arzulamanıza sebebiyet verecek filmlerin yönetmeni. kullandığı müzikler, filmden bağımsız güzelliğe ve bir o kadar da tamamlayıcı etkiye sahiptir.
(aporrhais pespelicani - 13 Kasım 2012 16:22)
sinemanın bir "dil" işi olduğunu gayet güzel bir şekilde gösteren adam.dil; eşya ve hâdiseleri teshir etmenin, mânâlandırmanın, hem sebebi, hem gayesi, hem âmili, hem neticesi,hem sonucudur.dil; mesele konuşarak gelişir.mesele; hangi dil ile hangi meseleyi ele aldığındır.görüntü, ışık vs. vs... hususlar işin nasılına, tekniğine dairdir ve tabi ki önemlidir.zaten teknik'e şekil veren de "dil"dir.tony galtif dil sahibi bir adam.dünyanın kadîm kültürlerinden birini, çigan kültürünü anlatıyor.çok da güzel anlatıyor....hegel'den salih mirzabeyoğlu'na kadar bir sistem ortaya koyan birçok fikir adamının belirttiği üzere;müzik en saf sanattır.en saf sanatın icrâcısı olmak ayrı bir meziyettir.bu meziyete doğuştan sahip olmak ise; bambaşka bir meziyettir.çingeneler de işte bu meziyete sahip olan belki de tek kavim olarak oldukça önemlidir....her kültürün, o kültürü meydana getiren hemen her kavmin kendine has rit'leri, müz'leri vardır.kültürler 'rit'leriyle, 'müz'leriyle vardır.insanı ve cemiyeti yaşatmak, ritlerini, müzlerini yaşatmaktan geçer.çehov'ların, puşkin'lerin, dostoyevski'lerin, tolstoy'ların, gogol'ların oluşturduğu rus 'devlet aklı'na yaslanarak iş yapan sovyet rusya bunun fazlasıyla farkındaydı.o yüzden de işgal ettiği topraklarda ilk iş olarak, o kültürün 'mit'lerini, 'rit'lerini tahrip etti.dünyada hem de binlerce yıldır bu dağınık olsa da rit'lerini, müz'lerini, mayalarını hâlâ ve hâlâ koruyabilenkavim sayısı çok azdır.koruyanların başında çingeneler gelir.hem yaşadıkları yerin hususiyetine bürünüyorlar ve hem de kendi 'ben'lerini muhafaza ediyorlar.bu, aplike etme yeteneğiyle alâkalı bir durum olsa gerek.tıpkı herşeyi kendi 'ben'lerine müthiş bir şekilde aplike eden; roma nizâm gibi.çingeneler; "roman"dır.en çok yaşadıkları yer de galiba; romanya imiş.dilleri de romence...iştikak ve ebced'i bütün ilimlerin temeline alan i. gazalî hz.'nin sözünün hakikatini eserleriyle yerine getiren salih mirzabeyoğlu'nun da birçok kez ifade ettiği üzere;"dünya dilleri içinde romence çok büyük bir öneme sahiptir."romence ve çingeneler üzerine bir konuşma olmuştu...budapeşte cigan orkestrası'ndan bahsetmem üzerine, salih mirzabeyoğlu da dakikalarca cigan müziğininözellik ve güzelliklerinden bahsetmiş, cigan müziği'ne daha bir dikkat kesilmeme sebep olmuştur....iktidar; istenilen sanat ve fikir ikliminin tesisi için elzemdir.öbür türlü, insanı yozlaştırır.nitekim son 500 yıl bu yozlaşmanın bolca görüleceği bir tarihtir.yozlaşma topyekûn gerçekleşiyor."öteki"nden korkmayan, "öteki"nin değerler ve atıflar sistemini ve bunun hakikatini kendi "ben"indegösterebilen bir fikir ve buna bağlı bir nizâm olmadığı için bütün kültürler yozlaşıyor.korkularıyla maruf ve malûl batı insanı 'nın inşâ ettiği hayat tarzı câri hâle gelince iş artık iyice çığrındançıkar:herkes, herkes olur."herkes"in herkesleştiği bir yerde (köksüzlük mânâsına) piçleşme kaçınılmazdır.bütün alamet-i fârikalar törpülenmiş, farklılıklar yok sayılmış, bütün değerlerin için boşaltılmış, herkeskökünden koparılmıştır. günümüzdeki bu tablo korkunç bir insanlık tablosudur....insan, gadjo dilo'daki fransız'a benzer tiplerin türkiye'de de çoğalmasını çok arzu ediyor.işinde, mesleğinde, tutkusunda, aşkında fâni olan insan; olmuş bir insandır.günümüzde bunun bir benzeri olarak hasan saltık var...geçmişte de en bilindik isim olarak; muzaffer sarısözen...kanada'dan kalkıp buralara gelen brenna maccrimmon da unutulmaması gereken isimlerden....istenilen sanat ve fikir ikliminin tesis etmenin şartlarına erilirse yapılması gereken ilk işlerden biri de müzikhamlesi olmalı.bu hamle ile birlikte meselâ, zamanın iğrenç magazin kültürüne kurban edilen, oysa müthiş bir şekilde temsil plânına geçebilecek olan bir ciguli sanatını icrâ eder konumuna gelebilir.popüler kültür; zaten ısmarlama bir kültürdür.her devlet; kendi popüler kültürünü meydana getirir."totaliter rejimler"e karşı olduğunu söyleyen ve batı tipi şeklî demokratik sistemi benimseyen devletlerbunun en müşahhas göstergesidir.zaten "popüler kültür" de bu devletlerin meydana getirdiği bir şeydir.diyeceğim o ki;devlet, devlet olsa ciguli'yi ısmarlama bir kültür olan popüler kültüre kurban etmez, kendi saf sanatını icraetmesi için gerekli iklimi tesis eder.bizimkilerin hemen hepsi her mânâda köksüz olduğu için bu mevzulardan hiç çakmazlar o ayrı....son olarak;gadjo dilo'daki kısa boylu, şişman çingene bir harika...gadjo'nun dediği gibi; "küçük dehâ."marifet; böyle dehâları, nora luca'ları keşfedip, onlara imkân sunabilmekte...bir devlet, bu marifete sahip olduğu nispette devlet olur, var ve daim kalır.
(der blaue reiter - 29 Ağustos 2013 18:42)
2000 yılının kasım ayında, brüksel'de ciddi bir kalp krizi geçiren abi. aman abi. yana yakıla yeni filmlerini beklerken, napıyon sen ya?tabi bu kalp krizi haberini aldıktan sonra, swing filmindeki adamın kalp krizi geçirmesi ve o sahnenin acayip başarılı çekilmesi daha bi yerine oturuyo sanırım. abi, tekrar, aman diyiim.bu arada gatlif kalp krizi geçirdiği dönemde taraf de haiduks için bazı çekimler yapmak üzere bükreş'e gidecekti. tabi buyüzden gidemedi. ama onun yerine kızı elsa gitti çekimleri yaptı. yani arkadan kızı da geliyo... yine de, aman abi.
(dikakana bey - 11 Aralık 2003 22:12)
"yönetmenlik aslında bir meslek. jean-luc godard tam bir yönetmendir, ingmar bergman’dan da, federico fellini’den de tipik bir yönetmendir. öykü anlatmaktansa görüntülerle çalışır, görüntüleri araştırır. godard araştırıcıdır. kafamdaki çılgın yönetmenin tam bir örneğidir godard. yalnız şunu da söyleyeyim: godard’ı severim, onun gibi olmak isterim; ama benim çalışma tarzım fellini’ye daha yakındır.""sette, ne istediğini, insanlarla nasıl konuşulacağını bilmek gerekir. tarlasında film çekeceğiniz bir köylü ile, kendisinden kredi alacağınız bir banka müdürü karşısında aynı tavırla konuşamazsınız. insanlarla konuşmayı, onlara hitap etmeyi bilmeniz, oyuncularla, yönetmen ve yapımcıyla olan ilişkilerinizde kendinizden emin, net ve dürüst olmanız gerekir.""ben uygulamaya inanırım. uygulama okulunun yerini hiçbir okul alamaz. bir sinema okulunda okuyan öğrenci hep başkalarının takıntılarını öğrenir. bu öğrenci orson welles’in yaptığı bir kaydırmayı ve alfred hitchcock’un yaptığı bir kurguyu yapmak ister. ama aynı öğrenci kendini o kişinin karşısında bulunca apışıp kalır. bu müthiş bir şeydir. okulda sinema tarihini iyi öğreniyorlar ama film yapmayı öğrenemiyorlar.""bütün çekimlerimi daha önceden çiziyorum. bilirsiniz, story board denen bir yöntem var; filmin resimlerini hazırlamak, çekimleri daha önceden çizmek. akira kurosawa, federico fellini gibi yönetmenlerin çoğu bu yöntemi kullanıyor. amerikalılar özellikle bu yöntemi normal çekim yöntemi haline getirdiler, en ince ayrıntısına kadar çekimleri önceden düzenliyorlar. kolay çizebildiğim için bu yöntem bana da çok uygun geliyor. çerçevelemeyi yapıyorum, nesnelerle insanları çerçevenin içine oturtuyor, ışığa karar veriyorum."
(hanging rock - 30 Eylül 2013 18:58)
sergio leone neyse western filmleri için, bu adam da çingeneler üzerine çektiği filmlerle odur diyebilir miyiz? bence deriz gibi...emir kustrica ve türevlerinden sonra bu adam bünyenizi tertemiz yapar.--- spoiler ---gadjo dilo'da bir sahne vardır, abimiz kasetleri parçalayıp gömer, üstüne de içkiyi koyar dans eder... o kadar çok yere tokadı aşkeder ki yönetmen orda, istisnasız herkesin payına bir şamar düşer. az evel bitirdim filmi, herkesin aklında kayıt yapılan ve mezarlıktaki tutti frutti, dans eden ablamız kalmışken, benim önümde toprağa gömülmüş müzik bantları ve üstünde oynayan eleman kaldı....--- spoiler ---http://www.youtube.com/watch?v=eugiceovvta
(songcity - 15 Ocak 2014 16:50)
Yorum Kaynak Link : tony gatlif