Çıkış Tarihi     : 21 Ocak 1976 Çarşamba, Yapım Yılı : 1976
Türü                : Müzik
Taglar             : Klasik bale,Modern dans
Ülke                : ABD
Yönetmen       : Emile Ardolino (IMDB)(ekşi), Matthew Diamond (IMDB)(ekşi), Don Mischer (IMDB)(ekşi), Judy Kinberg (IMDB), Twyla Tharp (IMDB)(ekşi), Thomas Grimm (IMDB), Madison D. Lacy (IMDB), Catherine Tatge (IMDB)
Senarist          : Alexandre Benois (IMDB)(ekşi),Holly Brubach (IMDB),Peter Elbling (IMDB)(ekşi),David Gordon (IMDB)(ekşi),William A. Henry III (IMDB)(ekşi),Madison D. Lacy (IMDB),William Shakespeare (IMDB),Igor Stravinsky (IMDB),Adam Zucker (IMDB)
Oyuncular      : Peter Martins (IMDB)(ekşi), Mikhail Baryshnikov (IMDB)(ekşi), Suzanne Farrell (IMDB)(ekşi), Merrill Ashley (IMDB)(ekşi), Ángel Corella (IMDB), Maria Calegari (IMDB), Herman Cornejo (IMDB), Adam Luders (IMDB)(ekşi), Heather Watts (IMDB), Edward Villella (IMDB), Patricia McBride (IMDB), Evelyn Cisneros (IMDB), Melissa Allen (IMDB), Amy Rose (IMDB), Anna Spelman (IMDB), Ethan Stiefel (IMDB), Stella Abrera (IMDB), Julio Bragado-Young (IMDB), Marian Butler (IMDB), George Balanchine (IMDB), Ann Reinking (IMDB), Gillian Murphy (IMDB), Tracy Bennett (IMDB), Ben Vereen (IMDB), Toni Bentley (IMDB), Eugene Fleming (IMDB), Marcelo Gomes (IMDB), Elyse Borne (IMDB), Edwaard Liang (IMDB), Isaac Stappas (IMDB), Victoria Bromberg (IMDB), Dana Moore (IMDB), Georgina Parkinson (IMDB), Ken Alan (IMDB), Frederic Franklin (IMDB), Stephen Caras (IMDB), Brad Anderson (IMDB), Victor Castelli (IMDB), Mark Arvin (IMDB), Bart Robinson Cook (IMDB) >>devamı>>

Ödüller      :

Primetime Emmy Ödülleri:Primetime Emmy-Outstanding Informational Special, Primetime Emmy-Outstanding Special Class Program





Facebook Yorumları
  • comment image

    burkayla ilgili son fikirleri gerçekten bana hem çok komik hem de çok acı geliyor. kendi çocuklarını veya torunlarını da burkalı kadınlara baktırmasını öneriyorum. çocukları da karanlığı tanısınlar, hiçbir insani ilişki kuramadan yetişsinler.

    ya da bu karanlığı daha iyi tanımak için kendisi de burka takabilir. ne de olsa o karanlığı hariçten pek anlayamaz. bence burkayı takıp 1 ay sokaklarda öyle gezsin, o karanlığı iyice hücrelerinde hissetsin, sonra yorumlarda bulunsun.

    mesela afganistan'a da gitsin. görsün oradaki zavallı kadınların ve kızların durumunu. kız çocuklarının okumasını, yalnız sokağa çıkmasını, çalışmasını hatta neredeyse yaşamasını yasaklayan zihniyetin kadınların giymesini zorunlu kıldığı bu giysinin(!) getirdiği o karanlığı, cehaleti görsün. böyle hariçten, sadece avrupa'ya bakarak "işte doğunun gizemi. aydınlanma aşırı oldu, her şey teşhir ediliyor, burka karanlığı, mahremiyeti ve gizemi hatırlatıyor!" anlamında sözler söylemek kolay değil mi? sen bir de bunu afganistan'daki kadınlara sor nilüfer hanım!

    edit: türbanlı kızların bile birçoğunun kendisine güleceğini düşünmek istiyorum.gerçekten böyle saçma sapan fikirlerin artık kolayca yetiştiğini görünce, diyorum ki bize bütün haklar fazla. biz hiçbir şekilde onurlu insanlar olmayı hak etmiyoruz. topluma yol göstermesi, toplumu aydınlatması gereken insanlar bile toplumu geriye götürecek fikirlere imza atıyor. gelsin şeriat, taksın bütün kadınlar burka, erkekler de cübbeyle sarık. hep beraber karanlığın güzelliğinde yaşayalım, kapatalım üniversiteleri ve okulları. suudi arabistan gibi amerika'nın kuracağı bir uydu devletle yönetilelim, olsun bitsin. böylece hiçbir tartışmaya gerek kalmaz.


    (goldencrab - 26 Mayıs 2010 09:51)

  • comment image

    alt sınıflara türbanı, içki yasağını, homofobiyi yakıştıran gökhan özgün gibi (mesela bkz: #13108890), kendisiyle, ailesiyle, dostlarıyla, komşularıyla, sınıfdaşlarıyla asla yanyana düşünemeyeceği şeyleri, başkaları için düşünüyor, istiyor, makul buluyor. kendisi kızıl saçlarıyla jaguarında gezer, paris-istanbul arası mekik dokur, çok satan gazetelere coşkulu mülakatlar verirken başka bazı kadınlara moderniteyi eleştirmek için burkaya girme misyonu yüklüyor. eskiden de yaptığı çok farklı değildi, şimdi hem (türkiye'den batı'ya) ölçeğini genişletmiş hem de (türbandan burkaya) radikalleşmiş.


    (ottoman vampire - 26 Mayıs 2010 11:35)

  • comment image

    modernizmin çiğ ışığına, düzleştiriciliğine, tek tipleştiriciliğine karşı gölgeli, loş bölgeler önerisi şüphesiz ilginç. ve evet, hatta kışkırtıcı, zihin açıcı; amenna, şükela... ama bu farklılığı, alternatifi burka üzerinden tarif etmek, her şeyden önce o karanlığa hapsedilen kadınlara ayıptır. "kendi tercihleridir" denilemeyecek bir karanlıktır, bir hapislik halidir oradaki. "bu kadar tantana koparmasını eğlenceli buluyorum... burkanın hatırlattıklarını, burkanın karanlığının rahatsız ediciliğini seviyorum, düşündürücülüğünü seviyorum" cümlelerinde geçen burka,başlı başına bir varlık, bir özne değildir efendim; onun içinde bir "insan" vardır... buradaki sorun, tam da göle'nin yaptığıdır: burka özneleşmiş, içindeki insan ise nesneleşmiştir. buradaki özgürleşme vaadi nedir; bu nasıl bir özgürleşme tahayyülüdür, bilemedim. kaldı ki, hoşgörüyü, farklılıkları, düşündürücülüğü dine ve dinî simgelere tıkıştırmak; daha da önemlisi özgürlüğün yolunu evvela burkadan ve sair simgeden geçirmek de başka türlü bir mahkûmiyet hali. (bkz: akıl tutulması). ne diyeyim? burkalasak da mı saklasak, burkalamasak da mı saklasak? benim de "burka edebiyatı"na katkım budur (bkz: buyrun buradan yakın).

    titizlenme edit'i: söz konusu röportaj taraf gazetesinde yapılmıştır. http://www.taraf.com.tr/…aranlik-ve-guzel-burka.htm

    naçizane öneri edit'i: neşe, eğlence, şen şakrak muhalefet; katı rasyonel beyin eleştirisi, vs. demişken, parfümün dansı başta olmak üzere tom robbins külliyatı, bol miktarda nick hornby ve otostopçunun galaksi rehberi'ni tavsiye ediyorum kendisine. şimdilik bunlarla bir başlansın bakalım...


    (mayadeniz - 26 Mayıs 2010 11:54)

  • comment image

    bu bogazici ekolünün "sosyal bilimleri açın" tarzının en uç noktasına varma halidir. o zamanlar gençtik, çeşitli metaforlarla süslenmiş konuşmalar benzeşmeler edebi bir keyif de tattırıyordu. lakin bokunu çıkarmanın da bir sınır olmalı

    burka = karanlık
    karanlık = gizemli bir yanlızlık
    burka = gizemli yanlızlık

    şimdi sosyal bilimleri açın açın deyip dönüp dolaşıp aristo mantığına vararak farkına varmadan çemberi tamamlıyorsak, bu kişinin artık bittiğini göstermektedir. geçtim akademisyen kapasitesini, ilkel tanımlama kategorilerini bile becerememektedir.

    yazık olmuş demiycem, eskiden de çok bişi değildi ama bu kadar aciz düşünme biçimlerine sarılabiliyor olması insanı üzmüştür. hayır aysel gürel'in kocamn gözlüklerinin boyalı saçlarının elbette bir "beni görün" yakarışı vardı ama bilirdik ki aysel gürel tarzı diye birşeyi yaratacak kadar da ilkeli ve tutarlıydı. şimdi o da kalmadı. yaşlılığından iyice korkuyorum.


    (haslama cay - 26 Mayıs 2010 11:54)

  • comment image

    (bkz: burkayla şaka olmaz)

    kaldı ki aynı şeyi ahmet altan kerpiç evlerle denedi. sonuçları hep biliyoruz biz. bu da ötekileştirmenin başka bir çeşidi olsa gerek. hayatının bir döneminde burka giymemiş/zorla giydirilmemişsen veya bir kerpiç eve dokunmuşluğun yoksa, bırak kelamın da içinde kalsın. nasıl olsa kerpiç evde yaşayanlar yahut da burka giyenler seni hiç okumadı, okumayacak da. beni türk entelijansiyası fikrine düşman ediyorsunuz. aslında kamyon kasasına doluşup afganistan'a gitseniz, o romantize edip durduğunuz burkalar ve kerpiç evler sizi bekliyor olur. ama sizin canınız filan da çok değerlidir şimdi diğer yandan.

    ekleme: mahremiyet kapanmakla olmaya da bilir. göle, kendi zavallı ve sağlıksız mahremiyet tanımında, alelade bir oryantalist batılı'nın kendi normlarında ve pratiğinde olmayan şeyde gizem arayışıyla yola çıkıp nasıl da çuvallıyor. mesela çıplaklıkta mahremiyet bulunmaz mı? bu mudur yani senin mahremiyetten anladığın? ben böyle çarpık bir düşünceyle yola çıkan insanın düşünsel olarak ne kadar ileri gidebileceğinden şüpheliyim. peki akıldaki gizem, içsel mahremiyet yok mu? burka yerine hamsun'un mysterier'i veya tanpınar'ın veya herhangi başka bir yazarın psikolojik romanı mahremiyeti ve gizemi hissettirmede daha fazla iş görmez mi? kaldı ki içsellik benim özgürlüğüm, sonradan yaratılmış bir şeffaflık normu adına kendimi itiraf etmek durumunda kalacaksam, bu güzel bir şey değil, distopyanın dik alasıdır. çünkü kendimi hangi norma göre itiraf edeceğim veya ortaya koyacağım da sağlam bir temele oturmuş değildir. bu kadar saçmalamaya kimsenin hakkının olmaduğını düşünüyorum.


    (edvarda mack - 26 Mayıs 2010 22:15)

  • comment image

    şu burkayla ilgili kelamıyla bir hareketlenme yarattı başlığında. gayet normal, zira fazlasıyla provokatif bir laf etmiş, "burkanın karanlığını seviyorum" falan demiş.

    ehess'te alain touraine tayfasından kadrolu sosyolog olarak nilüfer göle'nin eleştirel "farklı modernlikler" çıkışlarını tartışma ortamına katkı sağladığı için faydalı bulsam da, pek bir "batılı" olduğu da aşikar. bir defa kullandığı konuşma dili bu kadar "modern" olan birisinin, burka tartışmasında modernliğin eleştirisini hakkıyla yapmasını nasıl bekleyebilirsiniz? dili modern olmanın da ötesinde, bir özelliği daha taşıyor: oryantalist, üstelik bu kadın "türk orijinli"!

    burkayı, - kimi haklı sebeplerle - mahkum ettiği aydınlanmacı/pozitivist/modernist/batıcı/her ne skimse gündelik yaşam tezahürlerinin tam karşısında konumlandırırken nasıl da heyecanlanıyor, çünkü onu büyüleyen şey bir batılı olarak onun gibi olanları yerlerinden zıplatan şey. göle tam da kendi gibi olanlarla, modernlerle, hatta daha açık konuşayım, fransız entelijansiyasıyla tartışıyor türkiye'deki gazeteye demeç verirken. diyor ki, al bak böyle bir şey de var ve burka sana girsin!

    göle'nin söylediklerinin aslında bir işe yaramıyor oluşu da burada yatıyor esasen. burka, onu afganistan'dan taa fransa'ya, avrupa'ya getiren, göle'nin o pek şahane hesaplaştığı "modernliğin" bizatihi kendisini kuran kolonyalizm/emperyalizm çağından kopartılarak düşünülemez. burka, iki dünya arasındaki eşitsizliğin doğrudan gösterenidir. ancak bu eşitsizlik, kadının özgürlüğü versus kadının bastırılması üzerinden ortaya çıkmaz. bu eşitsizlik, emek piyasası yaratmak için batı avrupa kapitalizmine ucuz işgücü diye başvurulmuş üçüncü dünyalı göçmenin ve onun ailesinin üzerinden ortaya çıkar. modernin aslında gözüne gözüne sokar burka, onun geçmişte ve bugün yediği artı-değeri. [ileri okuma yapmak isteyen samir amin'den başlasın, ernest mandel'e kadar yolu var.]

    nilüfer göle gerçekten parıltılı laflar etmek niyetinde değil de, hakikati söyleme niyetinde olan bir sosyolog olaydı, zaten touraine'ci olmazdı demeyeceğim ama, meseleyi bu yönüyle kurardı. göle bilhassa batılıdan çok batılıdır, zira burka onun için karanlık ve güzel bir şey iken, asla sömürüyü, artı-değeri, kapitalizmi ve tarihini hatırlatmaz. hatırlasa da söylemez. çünkü prim yapmaz.


    (kuzgun lese - 27 Mayıs 2010 01:23)

  • comment image

    klasik dinci guzellemesi yapan yetmez ama evetci proflardan birisi. burkaya ovgusunden beri dikkate alinmiyor ve alinmayacak. simdi de adamlar catir catir kafa keserken medeniyet insa etme zirvalarini saymis.

    arkadaslari gibi modasi gecti ve akp tarafindan kanalizasyona dokuldu ama hala kendini golde sanip vik vik konusuyor, gundeme gelmeye calisiyor, bosverin gitsin.


    (goldencrab - 20 Ocak 2015 11:36)

  • comment image

    avrupa'dan üfürmesi kolay olan kadın. gelsin anadolu'da çalışsın, ramazanda oruçlu taklidi yapmak zorunda kalsın, çıkarken ne giysem laf yemem diye düşünmesi gereksin, evine gelen arkadaşı için konu komşu baskısı görmeye başlasın ben görürüm onun otoriter laikliğini. en ala 28 şubat'çı olmazsa adam değilim. hepsi aynı tornadan çıkma bu liboşların herhalde.


    (mazochist - 9 Nisan 2015 16:09)

  • comment image

    iyi hareket diye övdüğü hareket terör örgütü çıkan, bugüne kadar savunduğu tüm düşünceler fos çıkan ve bugüne kadar saçmasapan argümanlarla bunları öveceğim diye türkiye'nin laik ve çağdaş insanlarına demediğini bırakmamış olan ciddiye bile alınmaması gereken akademisyendir.

    böyleleri yurtdışında nasıl olsa bilinmiyor türkiye falan çok iyi diye sallaya sallaya konuşurlar, yabancılar da çok iyi bilmiyor tabi, evet der geçerler. biz biliyoruz ama bizleri kandıramaz. yazık gerçekten kendisine.


    (foucauldian - 27 Temmuz 2016 07:30)

  • comment image

    "cici burka

    okulun diğer bir hocası prof. dr. nilüfer göle, 25 mayıs 2010 tarihli taraf gazetesindeki söyleşisinde burka ile ilgili sorulan bir soruya şu yanıtı vermiştir:

    “burka azınlığın gücü, modernitenin aydınlık dünyasından kopuş. gölgeyi, karanlığı hatırlatıyor bana. ne güzel!" (8)

    burkayı "modernizme karşı bir mahremiyet alanı" olarak değerlendirmek, herhalde ancak paris gibi bir yerde olanaklıdır. paris’te burka, bir sanat nesnesi yahut egzotik-oryantal bir “etnografik fenomen” olarak görünebilir. oysa afganistan ve benzeri yerlerde burka, kadınların ve 7 yaşından itibaren kız çocuklarının giymesi zorunlu bir giysidir. kabil’in köylerinde yaşayan kız çocukları için burka pek de “folklorik” bir “fenomen” değildir.

    bir kez bile giymek zorunda kalmadığı bir dayatmayı süslemek, başka coğrafyalarda milyonlarca kadına zorla dayatılan bir şeye övgüler yağdırmak sadece "yanlış" ya da "entelektüel bir densizlik" değil “entelektüel bir suç”tur."

    taylan kara nın sol gazetesindeki köşeyazısından


    (ranian - 21 Nisan 2017 11:35)

Yorum Kaynak Link : nilüfer göle