The World at War (~ Savasan Dünya) ' Dizisinin Konusu : Küresel ikon ve dünya lideri Nicolas Carpathia sonunda imkansızı başarmış, dünyayı barış içinde birleştirmiş ve zamanın başlangıcından beri süregelen kan dökmenin sonunu getirmiştir. Amerikan Başkanı Gerald Fitzhugh bu rüyayı paylaşmış ve başkanşığı dönemince kendini dünyanın en güçlü ulusunun bu rüyanın yoluna çıkmaını engellemeye adamıştır. Ancak başarısız bir suikast girişimi onun gözlerini yeraltı dünyasına çevirir ve kötü bir komployu görmesini sağlar. Fitzhugh acı verici gerçeğin koşullarına uymak zorundadır. Çünkü 3. dünya savaşı kapıdadır ve dünya barışı için çalışmaları Amerika yı kendini savunamayacak kadar güçsüz bırakmıştır.
Band of Brothers(2001)(9,5-341125)
Planet Earth II(2016)(9,5-69973)
Planet Earth(2006)(9,4-146223)
Cosmos: A Spacetime Odyssey(2014)(9,3-112299)
Cosmos(1980)(9,3-32278)
Blue Planet II(2017)(9,3-15801)
Life(2009)(9,1-33831)
Human Planet(2011)(9,1-20404)
The Vietnam War(2017)(9,1-9329)
The Civil War(1990)(9,1-10228)
Apocalypse: La 2ème guerre mondiale(2009)(8,9-6526)
Das Boot(1985)(8,9-20238)
planet earth ile birlikte izledigim en guzel belgesel seri. tabii ilerde teknoloji gelisir, yeterince finansmanla planet earth'u cocuk isi gibi gosterecek belgeseller cekilir ama bir the world at war daha cekilmez, o roportajlari verenlerin hepsi olduler. askerde millete ne gosteriyorlar bilmem ama bir an once sunun setini alip, dogru duzgun bir turkce dublajla 26 bolumunu de herkese zorla izletmeleri lazim. ingilizce bilenler ise orjinalinden sasmasin, laurence olivier'in seslendirmesi mukemmel. sikici ve didaktik bir sekilde koca ikinci dunya savasinin tarihini ve arkasindaki dinamikleri anlatmak yerine, neredeyse tamamen gorgu taniklarinin fikirlerine ve gercek film kesitlerine yer verilmis, arada da bunlar yerli yerine otursun diye laurence amca genel durumu ozetliyor, ustelik suya sabuna dokunmayarak degil acik secik yorumlarla. ne kadar ovsem azdir, yapanin yedi ceddininin gelmisini gecmisini saygiyla anarim, kufur eder gibi severim.
(immanuel tolstoyevski - 8 Ekim 2007 21:47)
muziginin carl davis tarafindan yapildigi cok etkileyici bir belgesel. her biri 50-55 dakika olan bolumlerin isimleri ise soyle:1- a new germany (1933-1939)2- distant war (sep 1939-may 1940)3- france falls (may-june 1940)4- alone (may 1940- may 141)5- barbarossa (jun-dec 1941)6- banzai (japan 1931-1942)7- on our way (usa 1939-1942)8- the desert (north africa 1940-1943)9- stalingrad (jun 1942- feb 1943)10- wolfpack (u-boats in the atlantic 1939-1944)11- the red star (soviet union 1941-1943)12- whirlwind (bombing germany 1939-1944)13- tough old guy (italy nov 1942- jun 1944)14- it's a lovely day tomorrow (burma 1942-1944)15- home fires (britain 1940-1944)16- inside the reich (germany 1940-1944)17- morning (jun-aug 1944)18- occupation (holland 1940-1944)19- pincers (aug 1944- mar 1945)20- genocide (1941-1945)21- nemesis (germany feb-may 1945)22- japan (1941-1945)23- pacific (feb 1942-jul 1945)24- the bomb (feb- sep 1945)25- reckoning (1945.. and after)26- rememberayni guzellikte birinci dunya savasi belgeseli icin (bkz: the first world war) (bkz: cross-reference)
(vidanjor - 17 Temmuz 2008 07:56)
enigma basta olmak uzere almanlar tarafindan kullanilan pek cok sifreleme sisteminin cozuldugu ve bu sayede savasa etki eden bletchley park'tan bu belgeselde hic sozedilmez. bunun nedeni, bu belgesel cekildigi sirada bletchley park ile ilgili tum bilgilerin devlet sirri olmasidir.
(better weather - 17 Temmuz 2008 08:51)
zamanın alman ve japon subaylarının ingilizce'ye olan hakimiyetinin görülebileceği, ikinci cihan harbi'ni anlatan en bomba belgesellerden bir tanesidir.belki de en bombasıdır.
(mehmet fesa - 19 Aralık 2012 10:59)
harika belgesel serisi. altyazısını bulamadım, orjinalinden seyretmeye çalışıyorum arada. kaçsa da yer yer fena değil. bazı bölümlerini hiç izlemememe rağmen bazılarını da defalarca seyrettim. kesinlikle harika bir anlatım var ve doğrudan savaşı yaşayan insanların ropörtajlarına yer verilmiş. özellikle mi seçmişlerdir bilemiyorum ancak almanından tut fransızına ve hatta rusuna kadar hemen hemen tüm subaylar gerçekten iyi ingilizce konuşmaktadır. hatta bir rus ev hanımı var kadın baya güzel konuşuyordu.barbarossa adlı bölümde albert speer'in verdiği bilgiler çok enteresandı. hitler'in mein kapf'ında da belirttiği sovyet'leri işgal edip burayı bir alman eyaleti haline getirme düşüncesinin, aslında hitler'e bile hayal gelmesi beni şaşırttı. meğersem hitler gibi bir kaçığın dahi ilk başta götü yemiyormuş saldırmaya. sovyetler finlandiya işgalini bu kadar zorlamasa belki de savaş rusya'ya hiç taşmayacaktı. (veya stalin dallaması almanya'ya saldıracaktı, ki sovyet birliklerinin almanların sadıracağı gün savunma değil taaruz pozisyonunda olduğu söyleniyor.)özellikle ruslar-almanlar arasındaki savaşları konu alan bölümlerini izledim birkaç defa. red star gerçekten harika bir bölüm. laurence olivier'in bu bölümde okuduğu bir şiir var ki hele o nasıl okuma**. görüntülerle birleşince insanda yarattığı etki harikulade. bunlar dışında gerçek arşiv görüntülerine yer vermeleri, canlandırmaya gitmemeleri de olayın vahametini, inandırıcılığını kat be kat arttırıyor, insanı derinden etkiliyor.sanatsal beklentiyi bir yana bırakırsak, holocaust üzerine yapılan filmleri izleyip katliamların ciddiyetini kavramaya çalışmaktansa (ki bence çoğunda ajitasyonun boku çıkıyor) burada bir yirminci bölüm var ki gerçekten sağlam mide gerekiyor. greyderle insan cesedi toplayan rus askeri hala gözümün önünden gitmiyor. adam kaç defa kusmuştur o kokudan dolayı. oradaki insan cesetleri, kemikler, çürümüş kafalar... gerçekten sağlam bir mideye ihtiyaç var izlerken.son söz, izlenmeye değer bir yapıt. kesinlikle.
(m1332332331 - 24 Ocak 2013 22:48)
belgeselin yapım aşamasına geçildiğinde, anlatıcının laurence olivier değil, rene cutforth olduğu efsanevi cihan harbi belgeseli.fakat bir savaş muhabiri olan cutforth'ın ilk dört bölümü seslendirmesinin ardından, bu işin daha vurucu ve farklı bir şekilde yapılması gerektiği düşünülerek, belgeselin yayımlanmasından hemen önce laurence olivier'de karar kılınmış ve ilk dört bölüm yeniden seslendirilmiştir.
(mehmet fesa - 18 Şubat 2013 22:57)
yıllar önce hitler, "ordular barış için değil yalnız ve ancak zafer kazanmak içindir" diye yazmıştı. alman ordusunun morali en yüksek seviyedeydi. şimdi sırada neresi vardı? britanya'ya karşı bir kara harekatı hitler'in tasvip ettiği bir şey değildi. çekici gelen tek yer avrupa kıtası'nda arda kalan tek düşmanı barındıran, zamanında napolyon'un ordularının da aynı yolu izlediği, doğudaki, daha doğudaki uçsuz bucaksız rus topraklarıydı. 1941'de rus ordusu dünyanın en büyük gücüydü. sayısız tankı, dünyanın geri kalanının toplamına eşit sayıda da uçağı vardı. eksikliklerine rağmen, almanlar'ın mağlup ettiği diğer güçlere nazaran daha donanımlıydı. fiyaskoyla sonuçlanan fin savaşı'ndaki eksiklikler de bir bir gideriliyordu. peki morali ne seviyedeydi? hitler bu sorunun cevabını bildiğinden emindi. "siz sadece kapıya biraz yüklenin, gerisi kendiliğinden gelecektir" diyordu.savaşın başlangıcından üç ay sonra, 1941 eylülünün sonunda, üç milyona yakın rus askeri ölmüştü. ancak tüm bu ağır kayıplara rağmen ruslar toparlanacak ve tüm dünyayı şaşırtacaktı. alman askerlerine rusların aşağı ırktan olduğu söylenmişti. ancak kısa bir süre sonra bunun tersini düşünmeye başlayacaklardı. rus askerlerinin sayısı gün geçtikçe artıyor, yaralılar durumlarından pek şikayet etmiyordu. bir alman albayı şunları kaydetmişti: "alman ordusu, karınca sürüsüne saldıran bir fil gibiydi. binlerce, hatta milyonlarcasını öldürmüştük. ancak sonunda galip gelen sayıca üstün olan ruslar olacaktı." rus topraklarında yol almak çölde hareket etmek kadar zordu. tek fark, ufku göremiyordunuz. kaybolmuştunuz. arazi o kadar uçsuz bucaksızdı ki, birçok asker karamsarlığa düşmüştü. bir vadiden diğerine, bir tepeden bir başka tepeye hareket ediyorduk. sonsuz bir döngü gibiydi. bu işin sonunu göremiyorduk ve bu çok moral bozucu bir durumdu. ufukta sürekli olarak geniş tarlalardan başka bir şey göremiyorduk. böyle bir şeyle hiç karşılaşmamıştık. arazi çok büyüktü. topraklar o kadar engindi ki, sonu gelmiyordu. toprak vererek zaman kazanmak eski bir rus stratejisiydi.hitler kıştan önce kesin zaferini ilan etmek istiyordu ancak zaman aleyhine işliyordu. bir gün samara'dan dönerken moskova'nın etrafına kazılan derin hendekleri gördüm. insanlar bir karınca misali hareket ediyordu. tüm moskova oradaydı. 7'den 70'e herkes çalışıyordu. maneviyatlarını artırıcı faaliyette de bulunuyorlardı. örneğin uzun süreden beri kapalı olan kiliseler açılmıştı. bu kötü zamanda, aramızda borodino muharebesi'nde olduğu gibi bir birlik-beraberlik ruhu oluşmuştu. borodino napolyon'un mağlup edildiği yerdi. nereden geldiği anlaşılamayan bu manevi güç insanları birbirine kaynaştırmıştı.(5. bölüm "barbarossa"dan)açılış ve kapanış sahneleriyle
(kolombre - 25 Haziran 2014 18:01)
divxplanet/#43742826divxplanet/#43746682divxplanet/#43746998çok iyi bir belgesel.
(cayisekersizrakiyisekicenadam - 25 Haziran 2014 18:22)
"japon ordusu, aralık 1937'de nanking'de yüzyılın o anına dek yapılan en büyük kıyımını gerçekleştirmiş, 200.000'den fazla çinliyi gözünü bile kırpmadan kılıçtan geçirmişti. bu durum nazileri bile afallatmış ve daha fazla kan dökülmemesi için arabuluculuk teklif etmişlerdi!" (6. bölüm: "banzai!")
(kolombre - 25 Haziran 2014 23:48)
"paris düştükten iki gün sonra, yeni başbakan mareşal petain alman makamlarına ateşkes talebini iletti. bu duruma karşı çıkan reynaud ise istifasını verdi. fransızların çoğu ateşkes haberini memnuniyetle karşılamıştı. hitler görüşmeler için 1918 versay antlaşmasının imzalandığı mareşal foch'un vagonunun kullanılmasında çok ısrarcıydı. fransa bundan daha fazla aşağılanamazdı. imzalardan sonra, hitler vagonun ve sergilendiği yerin imhasını emretti. almanya intikamını almıştı. paris'te fransızlar'a vurulacak son bir tokat kalmıştı. 1. dünya savaşı ertesinde fransız ordularının yürüdüğü yolda bir alman zafer yürüyüşü. sadece beş haftada, almanlar ezeli düşmanlarını alt etmişti."(3. bölüm: "france falls")
(kolombre - 25 Haziran 2014 23:49)
"gerçekte japonların cephanesi tükenmek üzereydi. bu sebeple malaya anakarasına çekilmeyi tasarlıyorlardı. fakat ingilizlerin moral olarak bittiğinin farkında değillerdi. general yamashita ingilizlerin teslim olma ihtimaline karşın herhangi bir hazırlık yapmamıştı. 15 şubatta general percival'ın ulağı binbaşı wild öğleden sonra 3 sularında ileri karargaha geldiğinde kimse gözlerine inanamadı. general percival'ın talep ettiği görüşmeyi organize etmekle görevlendirilmiştim. binbaşı wild görüşmenin vali konağında yapılmasını talep etmişti. fakat teslim olmaktan söz etmedi. ona yamashita'nın herhangi bir yere gitmesinin sözkonusu olmadığını, percival'ın buraya gelmesi gerektiğini söyledim. bunu kabul etti. öğleden sonra 6 gibi geleceklerini bildirdi. ancak yine teslim sözü geçmemişti. üstlerime durumu rapor ettiğimde şüphelenmişler ve buna inanmamışlardı. yine de 6 gibi onlarla buluşmak üzere karargaha döndüm. onlara ford fabrikasına dek eşlik ettim. görüşme orada gerçekleştirilecekti. hala kimse görüşmenin yapılacağına inanmadığı için hazırlıklar henüz tamamlanmamıştı. yamashita, percival'e direkt olarak teslim olup olmadıklarını sordu. ancak percival, barış ve güvenliği sağlayacak 1.500 asker konuşlandırılmasından bahsedip duruyordu. yamashita tekrar sordu. percival ise barış gücünden söz etmeyi sürdürdü. bu konuşma böylece sürüp giderken vakit de geçiyordu. sonunda yamashita daha fazla dayanamadı. elini masaya vurdu ve teslim olup olmadıklarını sordu. aksi takdirde ani bir gece baskını yapacağını söyledi. 'anlaşıldı mı?' diye de ekledi. percival daha başka bir çatışma istemediğini söyledi. yamashita tekrar sordu: 'öyleyse teslim oluyor musunuz?' sonunda percival 'evet' diye yanıtladı"."singapur'un düşüşü, ingiliz askeri tarihinin en büyük felaketi olarak kayıtlara geçti. 130.000'den fazla sayıda asker silah bırakmıştı. tarihte benzeri yoktu. japon askerlerine, esir düşmemeleri tembihlenmişti. bu sebeple doğal olarak bu kadar fazla sayıda kişinin tutsak haline gelmesini garipsediler ve onları küçümsediler. britanya'ya bağlı binlerce asker teslim oluşlarından çok kısa bir süre önce singapur'a gelmişti. birkaç hafta içinde japonlar, hindistan sınırına dayandı. japon deniz kuvvetleri ise avustralya kıyılarına yaklaşıyordu. elde ettikleri zaferler, hayal ettiklerinden de öteydi. ingilizler ise bir kere daha aşağılanmıştı. tüm garnizon muzaffer japonları tören geçidiyle selamladı. güneş, bir imparatorluğun üzerine batıyordu. diğerinin üzerinde ise, yükselmeye devam edecekti."(6. bölüm: "banzai!")
(kolombre - 25 Haziran 2014 23:50)
tarihi baştan yazan dizi, film ya da her neyse. tarihe özel ilgisi olanların yanısıra dizi izlemeyi seven kişilerin de izlemesini şiddetle tavsiye ediyorum.nazi almanyasıyla 1933'te başlayan süreci, ayrı ayrı her ülke için değerlendirmiş, olaylara tek bir açıdan değil her ülkenin kendi bulunduğu şartları derinlemesine irdeleyerek çekilmiş bu belgesel. adolf hitler'in arsızlığının, dizginlenemez intikam duygusunun, gözüpekliğinin anlatılmasının dışında savaşa istemeyerek katılan diğer ülkelerin -rusya, ingiltere, fransa, amerika vs- oynaklığının, riyakarlığının dünya tarihine yön vermesi var içinde. tüm bildiklerimiz yalanmış gibi geliyor. ince hesaplara, aç gözlü, doyumsuz askerlere, politikacılara şahit oluyoruz. kendi halklarını acz içinde bırakan koca koca devletlerin, belki de hiç farkında dahi olmadan dünya tarihinin en kanlı eylemine imza atışı hem kan dondurucu, hem almasını bilen için öğretici. kesinlikle daha fazla insana ulaştırılması, daha çok ön çıkarılması gereken enfes yapım.
(eylulayigelsin - 26 Haziran 2014 00:58)
yakın tarihe, avrupa, amerika, rusya'ya, günümüzdeki uluslararası siyasetin temellerine merakı olanların mutlaka izlemesi gereken bir belgeseldir.tam anlamıyla tarafsız olduğunu söyleyemeyiz belki zira tarihi kazananlar yazar biliyoruz... ama yine de avrupa'daki milletlerarası ilişkilerin geçmişini öğrenmek adına önemli olduğunu düşünüyorum bu belgeselin.hitler'in almanya'da başa geçişi ve adım adım koskoca bir medeniyeti faşistleştirmesi, devasa bir sanayi gücünü dünyanın amına koymak üzere harekete geçirişi ibretliktir.amerika'nın savaşa resmi olarak ne kadar geç ve ne acılardan sonra girdiğini de bir kez daha gözler önüne seren belgesel, aynı zamanda britanya'yı ne denli desteklediğini güzelce anlatmaktadır.önce almanların hızlı ilerleyişi karşısında rakiplerinin en başta yavşakça ve ödlekçe davranması ve bunun malolduğu milyonlarca canı izleyin derim.almanların yediği bu denli büyük haltların ardından yine avrupa'da bir şekilde söz sahibi olabilmesine şaşırın. rusların uzun süre almanlarla büyük oranda tek başına mücadele edişini izleyin. milyonlarca rusun ve almanın o cephede anlamsızca yok edilişini izleyin. musevilere-çingenelere-farklı fikirden olanlara yapılan iğrenç muameleyi izleyin. fransanın kurtarılışından sonra alman sevgilisi olan kadınların saçlarının kazıtılıp alınlarına nazi haçı çizilmesini izleyin. fransızların alman ordusu tarafından mal gibi outsmart edilişini maginot hattının işe yaramazlığını izleyin. işgal edilen hollanda'daki hollandali nazi partisini izleyin. almanların iğrenç ve aşağılıkça hazırladığı ırkçı propagandayı izleyin (örnek: musevilerden bir hastalık olarak bahsederken ekranda lağım farelerinin koşturması). almanların lebensraum olarak bahsettikleri sovyet topraklarındeki musevileri öldürmesi, kalan slavları da aşağı ırk olarak görüp köleleştirme planlarını izleyin. amerikalılar ile ingilizler arasında yaşanan fikir ayrılıklarına şahit olun. amerikalı eisenhower (ike) ve ingiliz montgomery (monty) adlı generallerin savaşın sembolleri olarak bir nevi propaganda aracı haline geldiklerini izleyin. efsanevi alman generaller tank uzmanı çöl tilkisi rommel ve denizaltı kurt sürülerinin fikir babası ve komutanı dönitz'i tanıyın. ağırlıklı ingiliz ve amerikalı denizcilerin denizaltılardan çektiklerini dinleyin...girilen teknoloji yarışında amerikan ve ingiliz bilim adamlarının yavaş yavaş yarattığı avantajları görün.yapılan zulümler karşısında pek çok kişinin tanrıya olan inancını sorguladığını görün.olaylara şahit olmuş, savaşmış, işkence edilmiş, esir düşmüş kişilerin ağzından olayları dinleyin.japonların uzakdoğu'nun amına koyuşunu ve yüzbinlerce insanı kılıçtan geçirişini izleyin. son kurşuna kadar ölümüne savaştıkları ve teslim olmadıkları için uzun süre karşılarındaki ordular tarafından insanüstü görülmelerini, kendilerine teslim olan esirleri aşağılık görmelerini ve zulümlerini görün.rusların eline düşen milyonlarca alman askerinin çok çok çok azının bir daha vatanına dönebildiğini görün.ve hatta ingiliz belgeseli olduğundan belki de, ingilizlerin ne kadar da sütten çıkmış ak kaşık olduklarını izleyin heheh.
(robert kokorec - 15 Temmuz 2014 13:43)
70'li yıllarda trt televizyonunda da ''savaşan dünya'' adıyla yayınlanmış ikinci dünya savaşı hakkında yapılmış en iyi belgesellerden birisidir.trt'de yayınlanan bölümlerinin editörlüğünü haluk şahin, seslendirmesini pek çok belgeseli seslendiren sacit onan yapmıştır. çocukluğumdan hatırladığım güzel şeylerden birisidir.sacit onan kendisiyle yapılan ve masste gazetesinin kasım 2000 sayısında yayınlanmış bir söyleşide bu konuya değinmiş:''hiç unutmadığım bir anım var: trt’de savaşan dünya isimli meşhur bir belgesel yayınlanırdı. o yıllarda arabam yok, memuruz tabii. otobüse bindim bir gün, çankaya’ya gidiyorum. kalabalıkta en arkadayım, otobüsün ziline basıyoruz, şoför durmuyor. dedim ki, “şoför bey, lütfen durur musunuz? inecek var!” birdenbire bütün otobüs arkaya döndü, “aaa, bu sesi tanıyoruz!” gibilerinden… o sıralarda savaşan dünya belgeseli çok çarpıcı, çok etkili bir yayındı. basında sık sık bahsediliyordu. belgeseli ben seslendiriyordum. editörlüğünü, kulakları çınlasın, haluk şahin yapıyordu. ''
(trollmatik - 20 Ağustos 2014 00:49)
çok çarpıcı gerçek görüntülere sahiptir. 20 metre öteye bomba düşüyor fakat çekim yapılmış nasıl olmuşsa ve cephede bulunan cesetleri görmek insanı şok ediyor.ayrıca çok etkileyici jenerik müziği vardır.
(nemesisdurdem - 27 Eylül 2014 01:15)
divxplanet üzerinde çevirisinin devam ettiğini görmemle birlikte rahat bir nefes aldım. şaheser.
(ananossoslukarides - 30 Ekim 2014 17:41)
altyazısının çevirisinin çok yavaş ilerlemesinden dayanamadım ve ingilizce izledim, insanın mutlaka hayatından 20 küsür saati ayırması gerektiğini düşünüyorum. savaş hakkında ufkunuzu açar, çekilen acıların ne kadar gereksiz ve ağır olduğunu kavramanızı sağlar.savaşın sonunda almanya'nın sebep olduğu acıların bedelini ödemesi için tekrar diriltilmeye çalışılması düzenin ne kadar garip olduğunun kanıtıdır adeta.amerika'nın bugün nasıl süper güç olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz.japonya'da bir adada 3.000 kişilik ordudan sadece 17 kişinin ele geçirilmesi ve gerisinin imparatorlarına bağlılığından dolayı teslim olmaktansa ölene kadar savaşması insanı hayretlere düşürür.ayrıca daha iyisi çekilemeyecek belgeseldir çünkü savaşı yaşamış insanlar, komutanlarla yapılmış ropörtajları içerir.
(nemesisdurdem - 31 Ekim 2014 14:44)
ikinci dunya savasi ile ilgili o kadar detayli bilgi olmasina ragmen bulamayinca sasirdim. efendim bu benim gordugum en iyi ikinci dunya savasi belgesellerindendir, hatta belki en iyisidir. 10 vhs kasetten olusuyordu ben aldigimda simdi dvd seklinde de bulunabiliyor. ilk tanismam bbc sayesinde olmustu ki zaten bbc kendi elleriyle hazirlamistir bu belgeseli."narrator" laurence olivier nin ta kendisidir ve dinlemesi cok keyiflidir. icinde bir suru film ve roportaj bulundurur. bu roportajlarda iki bomba isim vardir: albert speer ve karl doenitz... bu belgesel hazirlandigi donemlerde ikisi de henuz sag imis ve bizzat anlatmislar. sahsen koskoca karl doenitz'i karsimda wolfpack'i anlatirken gorunce "oha!" demisimdir. ikinci dunya savasi meraklisi herkese siddetle tavsiye olunur.
(sarraf - 4 Kasım 2004 16:24)
sadece bazı bölümlerini görebildiğim, müzikleriyle, kurgusuyla, tarihi belgeleriyle en kapsamlı ikinci dünya savaşı belgesellerinden biri. u boat'lar hakkındaki bölümünde karl doenitz ile de kanlı canlı röportaj yaparak beni mutlak hayranlığa sürüklemişlerdir. 70'li yıllarda yapılmış sanıyorum. amazon gibi sitelerde tamamı satılmaktadır ama alacak para bulunamamaktadır.
(rofw - 8 Eylül 2005 14:37)
1971de cekilmis olan mukemmel belgeselde ayni zamanda cekildigi yillarin mobilya/dekorasyon modasini da takip etmek mumkundur. yapilan roportajlarin cogu orta halli avrupali evlerde cekilmistir. 2. dunya savasi gunlerini canli yasayan bu kisilerin cogu artik sizlere omur oldugundan bu konuda daha iyi bir belgesel cekilmesi bundan sonra pek olasi degildir.
(camera obscura - 12 Ekim 2005 22:04)
Yorum Kaynak Link : the world at war