Oyuncular
  • "yasaklanan olgulardan ve nefsin arzularından uzak durmak. sufi terminolojide nefs-i levvame de denir."
  • "(bkz: nazım hikmet)"
  • "1. be the band müzik yarışmasında 1. gelen grup olacaktır. demedi demeyin."
  • "bir kadına verilecek güzel isimlerden bir tanesi"
  • "ispanyolca'da köy.."
  • "italyanca'da dogru(sıfat olarak kullanılır.)"
  • "arnavutca yaz* anlamina gelen klime."
  • "(bkz: zühd)"
  • "takvanın bir ileri mertebesi denebilir. takva ehli şüpheli işlerden de sakınırsa vera sahibi olur."




Facebook Yorumları
  • comment image

    does anybody here remember vera lynn ?
    remember how she said that
    we would meet again
    some sunny day ?

    vera ! vera !
    what has become of you ?
    does anybody else here
    feel the way i do ?

    şeklinde sözleri olan, the wall albümünde yer alan pink floyd şarkısı, bundan dolayı kızkardeşimin adı.


    (merlin - 4 Nisan 2002 16:33)

  • comment image

    büyülü bir kelime sanırım. her dilde ''arzulanan'' bir anlamı var. bir dilde inanç, bir dilde doğru demek. bir dilde günahtan sakınma, korunma, kötülükten hassasiyetle kaçma demek, birinin dilinde onu şair eden, gel deyince gelinen, kal deyince kalınan demek


    (jondaff - 4 Temmuz 2008 00:49)

  • comment image

    yasaklanan olgulardan ve nefsin arzularından uzak durmak. sufi terminolojide nefs-i levvame de denir.


    (lazarus - 21 Kasım 2002 18:27)

  • comment image

    yine taşoda konserleri, yine vera, yine mükemmel performans. geceyi en güzel kılan gruplardan biriydi. özellikle adını bilmediğim bir grubun haluk levent şarkılarına maruz kaldıktan sonra ilaç gibi geldi. teşekkürler bizden size.

    edit büdüt: adını bilmediğim ve bakmaya üşendiğim grup hlp imiş. amaçları da normalde tabi ki dinlemedikleri haluk levent'in şarkılarını saçma sapan kıyafetler giyip, "ironik" olarak (sadece bir kere taşodada) sahnelemekmiş. birisi caz korosu şefi, biri vera'nın eski basçısı, birisi caz gitaristi, diğer iki kişi taşoda konserlerini organize eden kişilermiş.

    gereksiz bilgilendirme: grupla, kişilerle bir derdim yok zaten, haluk levent şarkılarını sevmiyorum sadece.

    edit büdüt kırpık: manzaradan sadece seslerini duyup ne bu demek yerine gidip izlemediğime pişman oldum halukları leventleri.


    (greenn eightt - 9 Mayıs 2010 03:38)

  • comment image

    takvâ, sakınma, korunma, günahtan hassasiyetle kaçma ve korkma, haramlar bir tarafa, şüpheli olan şeylerden, mâlâyânî ve boş şeylerden uzak kalma. vera', kısaca "dînî hükümlere riayette titizlik" manasına gelir.

    vera, hayırlı ve övgüye değer amellere sarılıp, geçici dünya hevesi peşinde koşmayı terketmeyi gerektirir. yine vera, emredilen ve nehyedilen bütün dinî hükümleri teferruatı ve incelikleriyle tatbik etmeyi gerektirir. bunun gereği olarak, ağızdan giren ve çıkanın allah ve rasûlünün sevdiği şeyler olmasına dikkat etmek, günaha düşmekten ve harama bulaşmaktan kaçınmak için şüpheli şeylerden uzak durmak, zerre kadar da olsa kimsenin hakkını üzerine geçirmemek vera'dır. hz. ebû bekir (r.a), "bir nevi harama düşeriz korkusuyla yetmiş çeşit helâli terkey-ledik" sözüyle vera' örneği sergilemiştir.

    gereksiz şeyleri terketmek demek olan "mâlâyânî"yi terketmek de vera cümlesindedir. zaten hz. peygamber (s.a.s) bir hadîsinde, kişinin lüzumsuz şeyleri terketmesinin o kişinin islâmî güzelliği gereği, bir başka deyişle islâmî iyi anlayıp uyguladığının delili olduğunu söylemiştir (tirmizî, zühd, 11; ibn mâce, fiten, 12).

    haramda vera' (kaçınmak) dindarlıktır. lakin bunun da dereceleri vardır. gazâlî vera'nın dört derecesi olduğunu söyler:

    1- haram olan şeylerden kaçınmak,

    2- şüpheli şeylere karşı korunmak (ki bu salihlerin vera'ıdır);

    3- harama sebep olması ihtimalini düşünerek helalî terketmek (ki bu muttakilerin vera'ıdır).

    4- her ne kadar kendini harama düşürmeyecekse de, allah'a yakınlığının artmayacak şekilde ömrünün bir kısmının boşa geçeceği korkusundan dolayı, bütün mevcudiyetiyle allah'a teveccüh edip, allah'ın dışında her şeyden yüz çevirmek (ki bu da sıddıkların vera'ıdır) (gazali, ihya, i, 25, ii, 95). vera'nın en düşük seviyesi allah'ın nehyettiklerinden sakınmak, en yüksek seviyesi de allah'ı zikirden alıkoyacak her şeyden kaçınmaktır. şurasını belirtmekte yarar vardır ki sûfiler, mübah olmadığı konusunda en küçük şüphe bulunan hususlardan da haramdan kaçınır gibi kaçınırlar; şüpheli şeylere girmenin kendilerini harama sürükleyeceğinden endişe ederler. ayrıca helal ve mübah olduğu kesinlikle bilinen şeylerin ihtiyaç ve zaruret miktarından fazla olan kısmını da terkederler. bu konudaki fikir ve davranışları herkes için değil kendileri gibi olmak isteyenler için örnektir. yoksa allah'ın helâl kıldığı şeyleri, mubahları haram kılmak hiçbir kimsenin haddi değildir ve tehlikelidir.

    vera ile zühd arasındaki fark, vera şüpheli şeyleri, zühd ise ihtiyaç fazlasını terketmektir. vera yı takva kargılığı alanlar olsa da vera', takvanın ileri bir merhalesidir. vera'nın sevabı ve neticesi, âhirette hesabın hafif olmasını sağlar.


    (sentinus - 11 Mayıs 2010 13:45)

  • comment image

    balık pazarında nevizade'ye dönmeden hemen köşede yerini almış çok güzel bir restoran-meyhane karışımı mekan.

    kız arkadaşımla gittiğimde dışarıdaki masalardan birine buyur edildik, ki menü ile karşılandık dışarıda. her şeyin fiyatı açık ve net yazıyordu. oturduk, hedef bira, kalamar, karides üçlüsünü yemekti. kalamar çok lezzetliydi, bira biraz pahalı olduğu için rakıya dönelim dedik. beyaz peynir, kavun ve aldığımız mezeler gayet güzeldi. çalışanlar gayet güler yüzlü ve cana yakındı. hatta fotoğraf çekmesini istediğimiz şef garson, 'bi şöyle çekeyim, bi de yandan çekeyim, bi de yakından çekeyim' diye diye gayet keyifle gerçekleştirdi fotoğraf seansını.

    fasıl, haftaiçi bir gün olmasına rağmen gayet güzeldi, çaldılar eğlendirdiler. üst katta bir grup olduğundan üst katta biraz daha fazla zaman geçirdiler ama o kadarı da normal zaten. hesabı ayrıntılı ve tam olarak doğru, kaba tabirle geçirmeye çalışmadan getirdiler. böyle olunca bahşiş bırakmak da boynunuzun borcu oluyor haliyle. ama helali hoş olsun, verilen paraya değecek bir akşam yaşıyorsunuz. gidiniz görünüz, tavsiye edilir.


    (littleiv - 24 Aralık 2010 15:17)

  • comment image

    kayıtlarını ve vokalini pek beğenmediğim bir grup.ancak haklarını vermak gerekli ki ; standartları , günümüz türk rock müziğinin biraz üzerinde.bu kadar çok leş grup harıl harıl albüm çıkartırken, bu beyleri ciddiye alan bir plak şirketi hala neden yok akıl sır erdiremiyorum.


    (discopolice - 22 Mart 2011 00:58)

  • comment image

    sarkilara hikayeler yazmayi severim ben. bende biraktiklari izlerle yuruyorum hayatta ya da sarkilar bana fon muzigi oldukca karaliyorum bir kenara; oyle bir sey iste, neyse...

    ilk duydugumda beni gulumseten bir sarki var bu ara. 11 yillik istanbul maceramda, her seye ragmen moralimi bozmayip, guzel bir sarki bulmayi basardigimdan belki de, bilemiyorum. hain, dinledikce, klibini izledikce guzellesen bir sarki ama soyleyecegim bu degil.

    hain'i dinliyordum az once, izlemek istedigim dizinin inmesini beklerken. derken facebook'ta bir fotograf gordum. lisedeki resim ogretmenim ve onun imza gunune katilanvera grubu. "eski ogrencilerim canberk ve dunyacan" yazmis mehmet hoca, gururumuz diyerek. o an oyle garip geldi bana iste, ne desem bos...

    ayni koridorlarda yurumusuz, ayni siralarda oturmusuz. ayni konserlere gitmisiz, belki ayni insanlarla, o boktan sehirdeki ayni mekanlara takilmisiz, ayni masalarda yemek yemisiz farkli zamanlarda. ayni kisir sehrin sokaklarinda yuruyup, ayni guzel ama zehirli sehre gelmisiz. birbirimizi hic tanimadan, bambaska hayatlar yasamisiz. ama is bu sarkiya geldiginde, oyle ayni ki hisler! sanki, bir sekilde kollektif bir bilincle sozler yazmisiz da o isyanla soylemisiz. moral bozmamisiz da buralara gelmisiz iste, hic bilmeden, guzel bir sarkiyla...

    cumartesi aksami evde oturmak oyle boktan falan gelmiyor su an. seviyorum bu grubu. hatta su an buyudugumuz memlekette konser verirken onlar, simdi actigim buz gibi birayi onlar icin kaldiriyorum. birbirimizi hic tanimasak bile, ayni tastan duvarlari onumuze koyan bu sehirde yaya kalmisiz madem zamaninda; serefe!


    (hwinore - 23 Şubat 2013 23:34)

  • comment image

    yakinen tanıdığım birisinin yazılımında çalıştığı yazarkasa pos makinesi. 4-5 ay içinde bütün bankalar bu aleti kullanmak zorunda kalacak. temmuz ayından itibaren mobil nitelikli bütün pos cihazlar bu markadan olacak. ve bilin bakalım üretimini yapan firmanın sahibi kim? evet tayyip'in kardeşinin oğlu. yine birileri milyonları götürecek sevgili halk.

    edit: bu arada reklamlarda çıkan boktan görünümlü cihazın değeri 590 euro ve artık makineler bankaların değil direk işletme sahiplerinin olacak. alet başına 590 euro ödeyecek işletmeler. temmuz'a kadar geçiş zorunlu ve başka firmaların üretmek için yeterli zamanı olamayacak. o zamana kadar zaten bu aleti alan işletme sahibi bir daha gidip başka firmadan da almaz zaten. tekel olmak böyle bir şey işte.

    edit2: (bkz: http://www.retailturkiye.com/…ilki-gerceklestiriyor)

    edit: vayamk uyardı fiyatı 540 euroymuş.

    edit: bir uyarı da comptrol'dan geldi.
    http://www.gib.gov.tr/index.php?id=428&tx_ttnews[tt_news]=2258&tx_ttnews[backPid]=193&cHash=5d5e4912fd
    http://www.gib.gov.tr/…li_bilgiler/yeninesilokc.pdf


    (keymark9 - 8 Mart 2013 19:39)

  • comment image

    çıkardıkları 5 şarkılık ep'yi ''ilk profesyonel işleri'' olarak kabul ettiklerini göz önüne aldığımda; sen ve ben'le uykuluyken'i sıradaki albüm/ep'ye almayacakları hususunda korkularım oluşuyor. kürk mantolu madonna'yı yeniden düzenlerler, onur'un ağzından öyle bir şey çıktı sonuçta ama diğer ikisi olmazsa yakarım buraları.

    ''yani sonuçta 15-16 yaşında yaptığımız şarkılar, amatör işi, basit durmasınlar abi, ıbıdık kıbıdık vıdı vıdı'' yaparlarsa anneannemin çeyizlik kazanını bulur allah ne verdiyse hepsini sıradan geçerim. zaten canberk'in bir sıkımlık canı var, bilemiyorum (geyiğin suyunu çıkardığım anlar). yaptırtmayın.

    o şarkılarla ne hikayelerimiz var lan bizim, lütfen.


    (kararsiz renk - 22 Mart 2013 16:53)

  • comment image

    1 temmuzdan itibaren seyyar pos cihazlarının yerine bunların ürettiği yazar kasa pos makineleri kullanımı mecburi hale gelecek ve paraya para demeyecekler. yeni bir icadin böylesine kısa bir süre içerisinde "mecburi" kılınması, burnuma kötü kokular getirmiyor değil.


    (carpe diem - 22 Haziran 2013 10:17)

Yorum Kaynak Link : vera