Ödüller :
Je ne suis pas un salaud(2016)(6,5-425)
Je suis(2012)(6,4-11)
Nulle part terre promise(2009)(6,3-39)
La douleur(2018)(6,0-467)
Cannes Film Festivali : "Award of the Youth-French Film"
kimse söylememiş bu filmde adı geçen anne laurent ve georges laurent'in hayatını haneke'nin yıllar sonra yaptığı cache filminde görürüz. üstelik anne laurent yine juliette binoche'dur.
(nihilanth - 30 Ekim 2006 15:54)
üstüne çok düşünülmesi gereken, her karesinden modern toplumun düştüğü halleri görebileceğiniz bir film; yabancılaşma, ırkçılık, çokkültürlülük, göçmenler filmin merkezinde yer alıyor. ayrıca gerçeğin kendisinin de sorgulandığı bir filmdir cone inconnu; örneğin filmin sonunda binoche'un hamile olup olmadığını hala bilmiyoruz ya da küçük zenci çocuğun babasına anlattıkları mı gerçekti yoksa onu öğretmenine şikayet eden film boyu görmediğimiz çoçuğun dedikleri mi.film boyu gerçek ve yalan öyle içiçedir ki ancak seçeneklerden birini gerçek farz edebilme imkanı tanınır izleyiciye.. filmin içinde de bu hangisini gerçek alacağınız konuma göre değişiyor, tıpkı filmin başında polisin jean'ın dedikleri gerçek kabul ederek zenci çocuğu tutuklanmasındaki gibi..
(bal - 6 Mart 2007 20:23)
funny gamesin aksine suserlar tarafından fazla yorumlanmamış, yorumlanmayıp eleştirlmemesine de çok fazla şaşırmadığım bir micheal haneke filmi. zaten film yerli yabancı birçok site ve dergide üç aşağı beş yukarı aynı kelimelerle anlatılmış ki o kelime ve cümleler de filmin official sitesinden alınmış. uzun diyalogları, uzayıp giden diyalogsuz sahneleri barındıran, zaman ve mekan kavramının iç içe geçtiği buna rağmen iyi bir kurgusu olan, ses kalitesinin kötü olduğuna inandığım*, ikinci yarısında merakla düğümün çözülmesini beklediğim ama zaten çözülecek herangi bir düğüm bile olmadığını anca sonunda anladığım, tabiki sinir bozucu ama akılda iz bırakan ve zamanla sevilen bir film. filmin başındaki kavga sahnesi ve metroda juliette binoche'un taciz edildiği ve kimsenin sesini çıkarmadığı sahne en çok akılda kalanlar. avrupalı insan ilişkileri böyle ne hale geldik alın görün tarzı bir mesajı güçte olsa alabildim yada uydurdum. avusturyalı yönetmenin yönettiği almanya, fransa ve romanyada çekimleri gerçekleşmiş fransızca bir film unknown kod. juliette binoche'un daha iyi oyunculuk sergilediği filmler çok. yönetmen michael haneke cannes film festivali'nde altın palmiye'ye aday gösterildi ve ecumenical jurisi ödülüne layık görüldü. neticede yönetmenin en iyisi değil, ama hoş*.
(jeune turc - 3 Mart 2002 18:51)
insanda saygı uyandıran film. tekrar tekrar izledikçe daha iyi anlaşıldığı, ayrıntıların daha çok anlam kazandığı kesin. ama filmden kesin bir anlam çıkarmak imkansız, bunun için çabalamak da beyhude olsa gerek. çünkü sonuca bağlanmamış çok fazla ayrıntı var, haneke'den beklendiği üzere.--- spoiler ---filmde ırkçılığı insanın gözüne sokmadan, kaba hatlarla anlatmak yerine, dolaylı olarak, mevcut manzarayı gözler önüne sererek anlatma biçimi gerçekten filmin en etkileyici yanını oluşturuyor. filmin uzun süren başlangıç sahnesinde, siyahi çocuğun (amadou) son derece insani ve vicdani olarak gösterdiği tepkinin, abartılmış bir çifte standard sonucu kendisine zarar olarak geri döndüğü (şiddete maruz kaldığı) sonraki sahnelerden birinde geçen diyalog ile anlaşılıyor. bu ezilmişliğin ve ikinci sınıfa itilmişliğin sonucu da bir başka sahnedeki (metro sahnesinde) siyahi çocuğun antisosyal davranışlarıyla tezahür ediyor. aynı şekilde sadece 3 sahnede adını duyduğumuz (anne'den yardım isteyen mektubu, amadou'nun kardeşi demba'ya yaptığı eziyetleri, demba'nın babasına anlattığı sahne ve françois'nın cenaze töreni) françois'nın ölümü de muhtemelen ırk ayrımının doğurduğu bir şiddet sonrası gerçekleşiyor. tüm bunlarla beraber kozmopolit şehir yaşantısının getirdiği yabancılaşma, korku ve iletişimsizlik, bir hollywood filminin asla anlatamayacağı bir biçimde sunuluyor.--- spoiler --bu filmi karmaşıklığından dolayı karalamak veya aşırı sanatsal diye göklere çıkarmaya çalışmak pek de anlamlı değil. çıkarılabilecek, yorumlanabilecek yüzlerce fikir içeriyor olabilir. her şekilde insanı çağımızın ciddi sorunları üzerinde düşünmeye iten bir şeyler olması, filmin saygın tarafını oluşturuyor.
(m for revolution - 15 Ekim 2011 02:48)
michael hanekenin bir filmi.başrolde denilemesede juliet binochenin filmde ağrılıklı bir performansı var...bocalayan toplumun ve kisilerin bocalar bi sekilde göndermelerle anlatildigi enteresan bir sinema anlayisi...totalde fazlaca sanat filmi edasına sahipmiş,bayabilir edasına sahip filmin kimi sekanslarının gayet başarılı ve aklıda kalıcı bulduğumuda belirtirim...hatta zaman içerisinde filmi daha da sevdiğimi farkeder oldum...
(stinkfist - 14 Aralık 2000 02:23)
michael haneke'nin belki de daha önce hiçbir filminde bu kadar stilize ve profesyonel çekim kalitesine ulaşamadığı, açılıştaki 7-8 dakikalık inanılmaz plan sekans sahnesi ile sinema dersi veren, finale olan bağlantısı çok zayıf olduğu için başyapıt yolundan ayrılıveren bir film. --- spoiler ---*haneke bu filminde, bundan sonra sürekli eleştireceği ve üzerinde duracağı "fransa'nın göçmen politikasını" kadrajına alıyor. diğer tüm oyuncular, aksiyonlar tamamen hikayenin giriş (temel) kısmını oluşturuyor. her filminde sert bir dille eleştirdiği burjuvazinin göçmenler üzerindeki tiksindirici etkisini gösteriyor. *haneke'den bir "kesişen hayatlar denemesi" aslında. ama haneke, paralel kurguyu uygulayan diğer yönetmenlerin aksine çok ama çok farklı bir yoldan dillendiriyor anlatacaklarını. deneysel bir iş olduğundan da amores perros seviyesine ulaşamıyor. *film, çok dikkat çekici sahneleri bünyesinde bulunduruyor. açılış sekansından bahsetmiştim. bir de metroda anne karakterinin sözlü tacize uğrama sahnesi var. kusursuz, olabildiğince gerçekçi, insanın sinir sistemini alt üst eden bir sahne. "insanlık" kavramını çok iyi eleştiriliyor. orada bizim bela okumamız, sinir küpü olmamız gereken kişiler o iki göçmen çocuk değil. mal gibi olayı izleyen ve kılını kıpırdatmayan metro ahalisi. asıl onlar yaptığından utansın. *bir de bol davullu bir sahne var. 10-15 dakika kafanızı şişiriyorlar. romanya'ya zorla göç ettirilmiş ve hikayemizin çıkış noktası olan kadın, tekrar fransa'ya dilenmeye geliyor. bir dükkanın önüne oturuyor. dükkanın sahibi, sanki bir hayvana bakarmışçasına mal gibi bakıyor kadına ve içeriden birilerini arıyor. iki tane fransız vatandaş (sivil polis olamaz, sözlü taciz ediliyor kadın) sözlü tacizini sürdürüyor bu "göçmene" ve kadını oradan uzaklaştırıyor. hikayemizin tüm karakterleri birer birer kadrajına giriyor hanekenin. filmlerinde mutlak suretle müzik kullanmayan haneke, davul sesleriyle kafamızı şişiriyor. *bu kadar kafa şişirmeden sonra filmin finalindeki tezatlık da harika. o kadar rahatsız edici davul sesinden sonra, dilsiz ve sağır çocuklardan birisi bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor. biz, onu izleyen dilsiz ve sağır çocuklarız. dilsiz ve sağır okulunda okuyoruz. hocamız zenci bir çocuk. filmin başında kendimize göre yorumlamaya çalışıyoruz ne demek istediğini filmin. ama bulamıyoruz. işte, film de tam bundan bahsediyor. ne kadar çözümleme yaparsak yapalım filmin mutlak cevabını sadece haneke (veya anne) biliyor. bu yüzden de filmin adı "bilinmeyen kod" oluyor. hiçbir zaman da bilemeyeceğiz. ta ki haneke bir iyilik yapıp "ya zamanında böyle bir film çekmiştim, durun açıklayayım" derse bizlere.--- spoiler ---
(cd rom failure - 9 Ağustos 2013 13:29)
seyretmememe rağmen bişey anlayamayıp bir daha seyrettiğimde de bir şey anlayamadığım ve varsa bir anlayana sorup ne anlattığını öğrenmek istediğim michael haneke filmi. benim için bir film inconnu.
(ex libris - 1 Eylül 2004 22:07)
farklı,garip,sadeliğin sınırlarını zorlayan michael haneke filmi.2000 yılında çekilen filmin konusu şöyle: paris’te kalabalık bir cadde.biri,dilenci kadının ileri doğru uzatılmış eline buruşturulmuş bir kağıt parçası bırakır.bu birbirinden çok farklı insanların yollarının kesişmesine neden olan bir bağ oluşturur…juliette binoche’un başrolünde döktürdüğü film,biribirinden bağımsız insanların hayatlarını paralel kurguyla anlatıp finalde birleştiriyor.sahneler brechtiyen –özdeşlemeyi engelleyen ,seyircinin filmle arasına mesafe koyan anlatım teknikleri- karartmalarla kesilir.ayrıca 9 dakikalık kesintisiz sahnesi ile garip bir başlangıcı olan film..
(akheron - 10 Eylül 2004 01:07)
filmdeki tek müziğin son on dakika çalınan sağır ve dilsiz çocuklar bandosuna ait olması, hanekeye karşı 5000 derecelik bir saygı duruşunu zaruri kılmaktadır.
(nasio fontaine - 19 Aralık 2005 17:53)
farkli etnik kokenli bircok grubun hayatindan siradan kesitlerin sunuldugu filmin konusunda ilginc olan tum bu gruplarin bir digerinden olumsuz olarak etkilenmesi, magdur durumda olmasi ve bir anlamda korkmasidir. (bkz: xenophobia)cekim tekniklerinde en dikkat ettigime gelirsek cok uzun plan sekanslar icindeki kusursuz travellingleri hayranlikla izledim. -haneke her filminde farkli hareketler yapiyor; cache'deki sabit kamerali uzun planlari ve cift yonlu saryolari dusunun- ayrica filmin her ne kadar hayatlarin icine giren bir yapisi olsa da haneke belli araliklarla dramatik yapiyi bozmayi unutmamis.
(lux aeterna - 25 Nisan 2006 00:47)
Yorum Kaynak Link : code inconnu recit incomplet de divers voyages