Süre                : 1 Saat 30 dakika
Çıkış Tarihi     : 05 Ekim 2001 Cuma, Yapım Yılı : 2001
Türü                : Komedi,Romantik
Taglar             : Kader,Kader,Şans eseri,tesadüf,Noel
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Miramax , Tapestry Films , Simon Fields Productions
Yönetmen       : Peter Chelsom (IMDB)
Senarist          : Marc Klein (IMDB)
Oyuncular      : John Cusack (IMDB), Kate Beckinsale (IMDB)(ekşi), Jeremy Piven (IMDB)(ekşi), Bridget Moynahan (IMDB)(ekşi), Eugene Levy (IMDB)(ekşi), Lilli Lavine (IMDB)(ekşi), David Sparrow (IMDB), Ann Talman (IMDB), Kate Blumberg (IMDB), Marcia Bennett (IMDB), Victor A. Young (IMDB), Evan Neumann (IMDB), John Corbett (IMDB), John Ellison Conlee (IMDB), Charles A. Gargano (IMDB), Arthur Pascuzzi (IMDB), Brenda Logan (IMDB), Mike Benitez (IMDB), Christopher Baker (IMDB), Lucy Gordon (IMDB), Kevin Rice (IMDB), Sandra Caldwell (IMDB), Molly Shannon (IMDB), Ajay Mehta (IMDB), Clark Middleton (IMDB), Leo Fitzpatrick (IMDB), Marqus Bobesich (IMDB), Kevin Kean Murphy (IMDB), Layla Alexander (IMDB), Amita Balla (IMDB), Hélène Cardona (IMDB), Buck Henry (IMDB), Mim Paquin (IMDB)

Serendipity (~ Tesadüf) ' Filminin Konusu :
Noelden hemen önce New York'tayız. Bloomingdale'de kalan son bir çift kaşmir eldiveni aynı anda satın almak isteyen Sara (Kate Beckinsale) ve Jonathan (John Cusak) bu vesileyle tanışırlar. Eldivenlerin kimin olacağına karar vermek için Serendipity ismindeki küçük kafeye giderler. Ardından Central Park'ta paten kayarlar. Gece yıldızları seyrederler. Kraliçe Takımyıldızı'nın, Sara'nın alnındaki çillerle aynı desene sahip olduğunu farkederler. Sara telefonunu bir kitabın içine yazarak yarın onu rastgele bir kitapçıya göndereceğini söyler. Jonathan ise kendi telefonunu beş dolarlık bir banknota yazdıktan sonra bir sokak satıcısına verir. Eğer kader tekrar karşılaşmalarını isterse, kitap Jonathan'ı, para da Sara'yı bulacaktır.


  • "başrollerini john cusack ve kate beckinsale'in oynadığı süper geyik film."
  • "tek kelimelik siir. "bir güzelligi ararken bir baskasina ulasmak" anlamina gelen farsca kökenli büyülü sözcük. bir kelimenin bu kadar cok seyi anlatmasi siirimsi degil de nedir."
  • "iki aşığın değil, bir çift eldivenin birleşme öyküsü bu!"
  • "kendisi guzel bir romentik film olup diger tum romantik filmler gibi yalandir. hayatta bu kadar tesaduf kimsenin basina gelmez, gelse bile bu insan yasayamaz."
  • "sonunda "ben de istiyorum" dedirten güzel bir filmdir."
  • "ing. degerli seyleri tesadufen buluverme yetenegi. ayrica bir john cusack filmi."
  • "dogma'da salma hayek'in oynadığı karakter."
  • "kanal d'nin neden "aşktan kaçılmaz" diye türkçe'ye çevirdiğini merak ettiğim şeker film. gerçi burda önceden çevrilmişi var....(bkz: tesadüf)"
  • "mesaji "erkek seviyorsa sevdiğini paten sahasinda bile bekler" olan film..."
  • "filmde, işiyle meşgul olduğu için hatunun boynuzladığı müzikçi sevgili lars'ın yaptığı müzik de güzeldi bu arada.ayrıca (bkz: kolera günlerinde aşk)"
  • "guzel bir sey/yer bulmayi beklerken daha guzel bir sey/yer bulma durumu"




Facebook Yorumları
  • comment image

    'makarna yemek isteyen var mı' dediğinde karşısında yutkunan ben garibanına ekmek arası makarna ikram etmesiyle tanıştığım, o gün bu gün bilgisi ve görgüsüyle zihnimizi doyuragelmiş kıymetli bir yazar.

    ayrıca bir aforizma üfürürcesine ifade etmem gerek ki, erkan oğur* konserinin iptal edilişini tüm ayrıntılarıyla zihnimde canlandırıyor, bu frekanstaki titreşimleri peyderpey evrene yayıyorum. (merak buyurmasın adamın sağlığıyla oynamadık teknik aksaklık sebepli)*


    (firtinanin gozunden - 11 Ekim 2006 10:00)

  • comment image

    tek kelimelik siir. "bir güzelligi ararken bir baskasina ulasmak" anlamina gelen farsca kökenli büyülü sözcük. bir kelimenin bu kadar cok seyi anlatmasi siirimsi degil de nedir.


    (tirtillarkelebekolur - 12 Ekim 2008 01:50)

  • comment image

    köken olarak arapçadan geliyor sarandib; serendip yani seylan (modern sri lanka), sanskritçede simhaladvipa (aslanların oturduğu ada ) anlamına geliyor. adem ile havva ceza olarak yeryüzüne gönderildiklerinde ikametleri burası olmuş.

    serendipity, ilk kez ingiliz siyasetçisi, aristokrat yazar horace walpole’un (1717-92) türettiği bir sözcük olarak insanlık sahnesinde kendi yerini alıyor. sir horace mann’a yazmış olduğu 28 ocak 1754 tarihli mektupta, yeni icat ettiği portmanto kelimeyi şöyle anlatıyor: " bu buluşumun kendisi bir serendipity ürünü; çok kullanışlı bir sözcük, daha nasıl desem bilemiyorum, iyisi mi anlamındansa nereden türediğini anlatayım. saçma bir peri masalı okumuştum, adı ‘serendip’in üç prensi’ idi. haşmetliler gezdikçe kazayla ya da ferasetleri sonucu, durmadan peşinde olmadıkları şeyleri keşfediyorlardı.”

    kısacası serendipity ; aramazken bulunan, mutlu tesadüf, mutlu kaza anlamına geliyor. böylece talih ve tehlike gibi birbirine zıt olduğu kabul edilebilecek iki sözcük, aynı sözcükte kendilerine macera bulmuş oluyorlar.bize de kullanmak düşüyor.çıkalım kerevetine.


    (epistemetheus - 18 Şubat 2011 17:44)

  • comment image

    kendisi guzel bir romentik film olup diger tum romantik filmler gibi yalandir.
    hayatta bu kadar tesaduf kimsenin basina gelmez,
    gelse bile bu insan yasayamaz.


    (pomad man - 3 Nisan 2003 08:33)

  • comment image

    korkarak konu$ulan biri. misal "naber?" demeniz gerekti kendisine:

    - naber?
    - "ne haber"'dir onun koku. haber ise degi$kenlikten gelir. degi$kenlik ise dogada daimi suregeldiginden aslinda etrafimizdaki her $ey bir "haber"dir ve her $ey bu haberlerden de "bihaber"dir, bu degi$emez. dolayisiyla bu sorunun gereksizligini ispatlami$ oldum evrensel boyutta.
    - anliyorum
    - aaaaaaaaaaaaaaa!!!!!!!!!!!!! (ciglik)
    - ne bagiriyon be!
    - anliyorum diyeni bogazlamak istiyorum ansizin! zaten bir diyalog kar$ilikli anlayi$ uzerine kurulmami$ midir? anlamamak bir diyalogun parcasi olabilir mi? oyleyse her anlayi$i kar$ilikli belirtme ihtiyaci niye? kafani kirarim senin!
    - ...
    - 3 nokta konusuna hic girmeyelim istersen!?
    - kactim! (kacar)


    (ssg - 25 Mart 2004 13:59)

  • comment image

    izlendikten sonra insanı sağda solda uçuşan kağıtlara, kitapların ilk sayfalarına ve buna benzer ayrıntılara daha bi dikkatle baktıran, boş boş hayallere daldıran fim.

    --- spoiler ---
    yalnız filmde şöyle bir hata da yok değildir; esas kadın* esas erkek* ile yollarının çakışması için binbir türlü sebep aramaktadır.

    lakin yengemiz mevcut erkek arkadaşı ile nasıl tanışmıştır, böyle ayrıntılara dikkat etmiş midir? etmişse herşey yolundadır niye başka bir umut peşinde koşmaktadır? etmemişse bu esas adama yönelik bir kıllık mıdır nedir? yoksa yengemiz bir macera kadını mıdır?
    ---
    spoiler ---


    (cemicem - 20 Ağustos 2004 10:59)

  • comment image

    romantik komedilerin alisilageldik ismi john cusack , bir icim su ingiliz civiri kate beckinsale'in surukledigi guzel vakit gecirmek icin seyredilebilecek bir film. american pie'daki babaya da raslanabilir bu filmde,(ki kendisi yargitay baskanina acaip benziyor) ayrica filmin muzikleri nick drake agirlikli, filmi izledikten sonra ruhu daralanlar , paralarin ustune numaralarini yazanlar, durun yapmayin, mutluluk bu sekilde gelse telefon numaralarini vapur tualetlerinde ifsa edenler dunyanin en mutlu insanlari olurdu.


    (longview - 11 Kasım 2004 07:05)

  • comment image

    cok keyif aldigim bir filmdi bu.

    simdi bir bakima hayatimla paralellikler kurdurtuyor bana. kirk gun kadar sonra yeniden izleyecek olmanin heyecani, ve hali hazirda elde bulunan bir filmi izlemek uzere randevulasmanin "serendipity"sini koyuyorum arti olarak.

    ***

    "bir sabah uyandiginda"

    ...

    "hayat, tanrinin gordugu bir ruya mi yalnizca?" miguel unomuno'nun sis romaninda gecen bir cumle: "benim basimdan gecenler, etrafimdakilerin baslarindan gecenler hakikat mi, hayal mi, yoksa tanrinin bir ruyasi mi sadece? o uyandigi zaman kaybolacak bir ruya olmasin bunlar, eger ona dualar ediyor, ezgilerde onu yuceltiyorsak, bu, onu uyutmak, sallayarak ruyalara dalmasini saglamak isteginden dogamaz mi?"

    ...

    bir keresinden genc bir dostuma, "sence tesaduf nedir?" diye sormustum.

    o, gozlerini kismis, dudaklarini sisirmis, parmaklarinin ucuyla cenesini ovaladiktan sonra hic unutmadigim o cevabi vermisti: "tesaduf, bilincaltimizdir."

    tesaduf dedigimiz, hayatimizin beklenmedik, tahmin edilmedik olaylarla ve insanlarla olan kesismelerine bizi bilincaltimizin hazirlayip surukledigini; bilincaltimizda oyle bir hazirlik olmasa, rastladigimiz olaylarin ve insanlarin da yanindan -onlari fark etmeden- gecip gidebilecegimizi dusunuyordu.

    bazen kaderimizi belirleyen tesadufler aslinda bizim bulmak istedigimiz ama bunun farkinda olmadigimiz olaylar ve insanlardi. tesadufleri, onlari cok yadirgamadan hayatimiza almamiz, onlari kendi gelecegimize katmamiz, onlari zaten istememizdendi.

    tesaduflerin kaderimizi belirlemekteki gucunu kabul edersek ve bu tesaduflerin bilincaltimizin hazirligi sonucu ortaya ciktigina inanirsak, hayatimiza bilincimiz kadar -hatta belki de ondan cok- bilincaltimizin yon verdigine de iman etmemiz gerekiyordu.

    boyle baktigimizda hayat sadece tanrinin ruyasi degildi. biraz da bizim bulanik ve bizi bile sasirtan kendi ruyamizdi. tanrinin ve bizim bilinacltimizin olusturdugu bir sisin icinde, o sisin arasinda gozukenleri asla bilincli bir sekilde kavrayamadan yasiyorduk. kaderimizi degistirmeye muktedir degildik ama onunla tanismis gibi yasiyorduk, kendini aldatmanin en vahsi ve en besleyici yanlarindan biri olan bu yanilgi belki de kendi bilincaltimizin bulanikliginin, tanrinin belirsiz ruyalariyla denk gelmesindendi.

    hayat, unamuno'nun dedigi gibi bir "sis"ti belki de. ve unamuno, soyle bir gordugu eugenia isimli bir kadinin siluetine asik olan adamin dusuncelerini anlatirken benim genc dostumun goruslerine hak veriyordu: "hayat bir sistir. bugun bu sisin icinden eugenia cikti. kim bu eugenia? sanirim, ben onu coktan ariyordum. ben onu arayadurayim, iste o kendisi cikageldi karsima."

    ...

    (bkz: ahmet altan)


    (still nobody knows - 15 Aralık 2004 05:36)

  • comment image

    --- spoiler ---
    filmde kate beckinsale gozu inanilmaz disarida bir hatunu canlandiriyor, sevgilisi olan hatun eldiven alirken oynasmaz, sonrasinda gidip birseyler icmez, akabinde mini etekle buz pateni yapip favori sikis pozisyonunu konusmaz. basimiza gelse orospuluk olarak nitelendirecegimiz seyleri, baskasinin basina gelince romantik komedi olarak izleriz ama. bir kizin eski iliskisini bitirme sekilleri iliskimizin akibeti hakinda onemli fikirler verebilir, netekim her zaman alinacak son bir cift eldiven, guzel bir kiza yazmak icin bekleyen cakallar olacaktir, simdi sana soruyorum john cusack, kizi christmas alisverisine mi salmiycaksin, etek giyme mi diyeceksin... filmin john cusack baskisiyla bunalan kate beckinsale'in tupcuyle munasebetlerini anlatan bir ikincisinin cekilmesi gundemdeymis...
    ---
    spoiler ---


    (longview - 29 Ocak 2006 22:17)

  • comment image

    kanal d'nin neden "aşktan kaçılmaz" diye türkçe'ye çevirdiğini merak ettiğim şeker film. gerçi burda önceden çevrilmişi var....(bkz: tesadüf)


    (shebeq - 30 Ocak 2006 22:21)

  • comment image

    saçma olsa da filmi ilk seyrettiğimde paranın üstüne telefonumu yazasım gelmişti. gerçi bulmasını istediğim biri yoktu ve istanbul gibi bir yerde büyük ihtimal bir çok abuk sabuk insan bel fıtığı misali beni aramaya koyulurdu.

    neyse ki böyle bir şeye kalkışmamışım, o zamanlar küçüktüm zaten.. şimdi tekrardan seyredince "peeh" diyorum. bu kadar kaderci olursak ne gerek var okula gitmeye filan.. şimdi mesela ben büyüyünce çok zengin bir kocam olucak dersem olucak mı?? o zaman bıraktım kardeşim, kim uğraşıcak işle güçle, paten sahasına gidiyim o gelsin bana..


    (andromeda008 - 31 Ocak 2006 00:04)

  • comment image

    ben onu bunu bilmem kardeşim, kaç kişi böyle bir aşk yaşadı ya da izledikten sonra keşke benim de başıma böyle bir aşk gelse dedi, dürüstçe cevap versin...ben delikanlı gibi bu filmi çok sevdiğimi, her izleyişimde içimin içimi yediğini, bugüne kadar niye böle tesadüfler yaşamadım be dediğimi söylemek isterim.

    --- spoiler ---
    johnathan trager'in kankisi, nikah öncesi yemekte filmin konusunu zaten suratımıza çarpmaktadır. "her insan ruh-ikizi ile mutlaka bir kez tanışır"...gerçi burada mystic river'a bir saygı duruşu da yapılabilir zira o filmde bir replikte ise insanların hayatının aşkıyla bir kez tanıştığı bir ikincisinin olmadığı geçer.

    john ve sara birbirlerini buldukları halde koparlar birbirlerinden...yeni aşklar, yeni insanlar tanırlar...sevdiklerini sanarlar, sürprizler, inanılmaz teklifler olur hayatlarında...sara'ya yapılan evlilik teklifi izleyen çoğu kızın iç geçirerek izlediği bir sahne bana göre. fakat olmuyor işte, sevdim sanıyor ama unutmak mümkün mu johnathan seni!

    yalnız bu noktada longview kardeşime saygılarımı gönderiyorum zira kaç kere izlememe rağmen dangalaklığımdan göremediğim bir noktaya temas etmiş. kız sevgilisi varken gidip başkalarıyla tanışıp, oynaşmakta...burda şunu söylemek isterim fakat, demek ki o anki sevgilisi doğru insan değilmiş...yapacak birşey yok, sevgilisinden ayrı bir şehire, ülkeye, kıtaya giden kızı kimse durduramaz zaten...gideceği varsa, doğru insanın başkası olduğunu düşünüyorsa gider zaten...
    ---
    spoiler ---

    filmin müzikleri de şahanedir bu arada...özellikle annie lennox'tan waiting in vain aşmış bir parçadır.

    ama sen inatla bu popcorn filmi, klasik bir romantik komedi filmi işte, kate beckinsale'de kimmiş pearl harbor'da kaltaklık yapan değil mi, ulan ne tesadüfü kızlar kaderi falan değil parası olan erkeği arar diyorsan ben de sana saygı duyarım arkadaşım....izleme o zaman.


    (undernick - 2 Şubat 2006 22:41)

Yorum Kaynak Link : serendipity