Süre                : 1 Saat 40 dakika
Çıkış Tarihi     : 23 Kasım 1956 Cuma, Yapım Yılı : 1956
Türü                : Drama,Aile
Taglar             : oğlan,Boğa,Meksika,Meksikalı,Şehir
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  King Brothers Productions
Yönetmen       : Irving Rapper (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Dalton Trumbo (IMDB)(ekşi),Harry S. Franklin (IMDB)(ekşi),Merrill G. White (IMDB)(ekşi),Robert Rich (IMDB)(ekşi),Dalton Trumbo (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Joi Lansing (IMDB)(ekşi)

The Brave One (~ El niño y el toro) ' Filminin Konusu :
New York sokakları Erica Bain (Jodie Foster) için hem evi hem de geçim kaynağıdır. Sevgili şehrinin seslerini ve hikayelerini sunucusu olduğu “Street Walk” (Sokakta Yürümek) adlı programı aracılığıyla radyo dinleyicileriyle paylaşmaktadır. Akşamları, hayatının aşkı olan nişanlısı David Kirmani’nin (Naveen Andrews) yanına gider. Fakat Erica’nın bildiği ve sevdiği her şey korkunç bir gecede elinden sökülüp alınır: David’le birlikte uğradıkları apansız ve hunharca saldırı David’in ölümüne, Erica’nın da ölümün eşiğine gelmesine neden olur. Erica’nın vücudundaki yaralar iyileşse de, daha derindeki yaralar kapanmaz. David’i kaybetmenin yarattığı hüsrandan daha büyük olan tek şey, peşini asla bırakmayan dehşet verici korku hissidir. Bir zamanlar gezmeyi çok sevdiği şehir sokakları, hatta bunların en sıcak ve aşina olanları bile, artık yabancı ve tehditkar görünmektedir. Sonunda bu korku dayanılmaz bir hâl alınca, Erica kendini ona karşı donanımlı kılacak bir şeyler yapmaya karar verir. Elindeki silah kendini soyut bir düşmana karşı korumanın somut bir yolu olur…ya da o böyle düşünür. İlk kez birini vurduğunda, öl ya da öldür durumu söz konusudur. İkinci kere de bir nefsi müdafaadır…yoksa acaba kendini tehlikeden uzak tutmamayı mı seçmiştir? Bir zamanlar Erica’nın kanını donduran korku yerini başka bir şeye bırakır; bir gece kendinden çalınan hayatı tekrar geri alma dürtüsüne, içinde olduğunu fark etmediği bir şeye dönüşür.

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Senaryo


  • "(bkz: içindeki yabancı)"
  • "izlerken insanın ruhunu daraltan bir film."
  • "en azından sonu klişe ve beylik olmayan bir flim.... sırf sonu için seyretmeye değer...."
  • "gayet baydigi halde o kadar saat izlemis olmaktan gocunmadigim film. enteresan. kendine ceken bir kopuklugu var. gercekcilikten kopuk ama bir o kadar da iyi ifade edilmis. evet, enteresan."
  • "jenereik müziği sarah maclachlan - answer olan film."
  • ""how many wrongs to make it right?" gibi bir tagline'a sahip, jodie foster'ı ne kadar özlediğimi gösteren film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    28 eylül 2007 de gösterime girecek olan aksiyon filminde jodie foster yine panic room, flightplan filmlerinde olduğu gibi mücadeleci, hulki çetin cevizoğlu kadını rolünde...erica rolündeki foster, nişanlısı öldürülüp kendisi de yaralanınca gözü dönüyor...

    filmde, lost dizisinden naveen andrews da rol alıyor.


    (kumrengi - 24 Mart 2007 12:19)

  • comment image

    jodie foster'ı yine daha önceki rollerinden çok da farklı olmayan sert kadın rolüyle izlediğimiz film. ama bu sefer durum biraz daha farklı. bu kez sert kadın yaşadıklarından sonra sert olmak zorunda kalan kadın hikayesiyle vücut buluyor. foster'ın filmdeki performansını ve başarısını anlatmak artık abesle iştigal. hayranlarının kesinlikle kaçırmaması gereken bir film olmuş.

    neil jordan yönetmen olarak hikaye anlatmadaki ustalığını yıllar önce vampirle görüşme ve the end of affairadlı filmleriyle bizlere göstermişti. bu filmde de artan ustalığının izlerini bulmak mümkün.

    filmin içeriğine gelince; film büyük şehirde yaşayan, * şehrini çok seven ve hatta bu şehirden fazlasıyla beslenen bir radyo programcısının dramatik hikayesi aslında, ama hikaye büyük şehrin güzellikleriyle devam edemiyor. şehrin zenginlikleri hayatının bir yanını beslerken diğer yanını yokediyor.

    --- spoiler ---
    evlenmek üzere olduğu sevgilisiyle sıradan bir akşam geçiren erica parkta dolaşırken new yorkdaki suç icracılarından latin kökenli sıkı çocukların saldırısına uğruyor. özellikle bu sahnede şiddetin bireylere uygulanışı, ve cep telefonu kamerasıyla ölümsüzleştirilişi seyirciye öyle bir sunuluyor ki, hani ağzınıza bile sürmek istemeyeceğiniz berbat bir yemeği afiyetle yemiş bulunuyorsunuz. görüntüler, ses efektleri, konuşmalar adeta yaşanan şiddetin travmasını beyninizde hissetmenizi sağlıyor. bu duygu filmin geri kalanı için gerekli ve siz bunu fazlasıyla hissediyorsunuz.
    ---
    spoiler ---

    sonrası erica'nın durumuna düşen herkesin yapmak isteyecekleri ve travmayı atlatmaya çalışma süreci, filmin bu bölümü de öyle usta bir anlatımla sunuluyor ki seyirciye, dozu biraz aşırıya kaçsa veya eksik kalsa filmin bütün ciddiyeti ortadan kalkabilir ama jordan ve foster -ve ayrıca dedektif mercer rolündeki terrence howardın da hakkını yememek lazım- filmi ustalıkla sürüklüyorlar.

    filmin dramatik sonu hakkında spoiler içinde bile spoiler vermek istemiyorum ama yakın zamanda benzeri şeyleri yaşamış bir insan olarak, herşeyin ve her ayrıntının kurbanların danışmanlığında şekillendirildiği hissine kapıldım.

    sonuç olarak sadece üçüncü sayfalarda okuduğunuz haberler, ne kadar mantıklı, iyi, doğru, dürüst, -kendini beladan uzak tuttuğunuz zanneden- bir insan olursanız olun, sizin de başınıza gelebilir. ve sonrasında hiçbirşey eskisi gibi olmaz diyor bu film. ben de öyle diyorum.


    (biligak - 7 Ekim 2007 12:55)

  • comment image

    en azından sonu klişe ve beylik olmayan bir flim.... sırf sonu için seyretmeye değer....


    (tktk - 8 Ekim 2007 10:47)

  • comment image

    gayet baydigi halde o kadar saat izlemis olmaktan gocunmadigim film. enteresan. kendine ceken bir kopuklugu var. gercekcilikten kopuk ama bir o kadar da iyi ifade edilmis. evet, enteresan.


    (arundati - 11 Ekim 2007 06:31)

  • comment image

    ben holivud sinemasının yöntemlerinden değil, ama daha doğrusu filmi önce tasarlarken sonra da çekerken karşılarına koydukları kavramsal izleyiciden rahatsızım. bu kişi öyle tasarlanmış ve hesaplanmış ki, yavan ya da taze, her bir etkiye tepki vermekten filmi büyük ölçekte düşünmeye ve zihinsel süreçleri ilerletmeye zaman bulamıyor olsa gerek.

    erica, vietnamlı kadının kocasına üç kurşun sıkıp birisini isabet ettirdikten sonra, hemen, attığını vuran birisine dönüşüyor. öyle böyle değil, çatır çatır kim varsa indiriyor. üzerine gelen arabanın karşısında buz gibi durup iki atışta sürücüyü haklamak için clint eastwood'un kanını taşımak lazım. demeki ki erica açısından d.h lawrence alıntısı başka bir bağlamda geçerliymiş, demek ki radyoculuk falan yalanmış ve erica'nın katil tabiatı kişiliğinin daha kıymetli ama fırsat bulamamış parçasıymış. bu bağlamda, erica'nın korku ile ilgili bahisleri ve tecrübeleri de anlatıcının işaret ettiği konumlarını kaybedip yeni anlamlar kazanmak zorundalar, zira anlatıcı, insanın elini ayağını kesen, kolunu doğrultamaz, başını yerden kaldıramaz hale getiren korkuyu hiç yaşamamış, karşısına kim çıksa hakkından geliyor, onun korku dediğine bizler ancak heyecan diyebiliriz. hem de en ender türünden bir heyecan, insanın nefesini açıyor, zihniyle bedenini temizliyor. bu tür heyecanı hakkıyla idare eden kimse insanlıktan çıkmış demektir, erica'nın içinde bir yabancı var ise de, bu yabancı kuvvetini, kuvvetinini yönünü ve kaynağını bilen, yaptıkları ile ilgili ucuz vicdan muhasebelerine ihtiyaç duymayan birisi. new york şehri bu daha yeni ve daha iyi erica ile gurur duyuyor olsa gerek.


    (stalker - 14 Ekim 2007 19:49)

  • comment image

    yagmurlu bir ogleden sonra, elimdeki uzaktan kumandayla televizyonda aslinda ozel bir sey aramazken, bir televizyon kanalinda tekrar karsima ciksa oturup sonuna kadar tekrar seyredebilecegim guzide hollywood filmlerinden bir tanesi dahadir bana gore...


    (miralay ferit - 23 Ekim 2007 21:40)

  • comment image

    konu ve senaryo bir tarafa birakilip jodie foster icin izlenmesi gereken bir film.

    --- spoiler ---
    erkek arkada$ini olduren ibne'yi polis merkezinde te$hise gittiginde, akabine gordugundeki yuz ifadesi ve hafif gulumseme beni benden almi$tir. mona liza halt etmi$tir efenm bu sahnede.
    ---
    spoiler ---


    (hydra - 4 Ocak 2008 21:46)

  • comment image

    cesur kimse, klişedir, sıradandır, beklendiktir belki... azıcık izanı olan herkes izini sürebilir, sonunu tahmin edebilir büyük bir olasılıkla... lakin filmin iki vurucu yerinde sarah mclachlan hanım kızımız öyle bir içli söyler ki her şeyin cevabını* alırsınız...
    ayrıca (bkz: #8436821)


    (muglak - 24 Şubat 2008 00:23)

  • comment image

    metro sahnesindeki judie ablanın (teyze de denebilirdi gerçi) soğukkanlılığı beni bitirmiş film. sırf bu sahne bile isim seçimindeki isabeti göstermeye yeterli. konusuna nazaran oldukça düşük tempolu buldum filmi ama radyo programındaki bir hayli saçma metinler haricinde sıkıldığım söylenemez. bu arada judie teyzenin (düşündüm de hala abla denebilir aslında) hayatında önemli rol oynayan üç adamın sırasıyla hintli, çekik gözlü ve siyah olması da dikkat çekiciydi.


    (vardarova - 24 Aralık 2008 02:26)

  • comment image

    filmin bu denli derin olduğunu bilseydim vakit kaybetmeden izlerdim. ancak "sıradanı belki biraz aşan bir intikam öyküsü" etiketi bana kolaylıkla erteletti ve etiketlerin ne kadar yanıltıcı olabileceğini de bana öğretmiş oldu.

    --- spoiler ---
    film new york'un meşhur "saat 9'dan sonra dışarı çıkmak cesaret ister" gerçekliğiyle örülü görünse de aslında eski namelerin sözünün dinlenmediği istanbul başta olmak üzere diğer şehirlerde de olan "sokak terörü" tehlikesinin ne kadar iç yaktığının göstergesi. kaybedecek hiçbir şeyi olmayan sorumsuz "vigilante"ların bir imkansız "vigilante"ın kurbanı olması radyodaki insanların çoğu gibi bizim de yüreğimizi soğutuyor belli ki. new york, yol kesen gaspçılar, işkenceci tecavüzcüler ve soğukkanlı sokak katillerinin dünyasını sunarken karamsar distopik bir dünya yaratmıyor aksine olanı aynen resmediyor fakat bunu da kendine dert etmeyerek sadece hikayesini anlatmaya çalışıyor.

    erica bain* karakteri aslında kendinden otuz iki yıl önceki travis bickle abimizin daha nevrotik bir versiyonu. bakış açıları ve zihinsel boyutuları çok farklı olabilir ama ikisi de şehrin üzerine sifonu çekmeye hazır. ayrıldıkları yön erica bain ablamızın işlediği cinayetlerden rahatsızlık duymaması aksine bu soğukkanlılıktan rahatsızlık duyması. her cinayet öncesi "stranger's gate" önüne gelmesi de neil jordan'ın elinden şirin bir metafor olarak göze çarpıyor. zira erica sevgilisinin yanındaki narin karaktere öylesine yabancı ve onu öylesine özlüyor ki vardığı ekstremler onu buz gibi bir "vigilante" yapıyor.

    dedektif mercer karakterini de es geçmemek lazım. terrence howard, hustle & flow ve crash filmlerindeki harika performanslarından sonra ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu bu filmde de ıspatlıyor. berbat insanları kanıt yetersizliğinden dolayı alıkoyamamak onda öylesine derin yaralar oluşturmuş ki çıldırma boyutuna geliyor ve eski karısı dahil anlattıkları kimsenin umurunda olmadığı için bir yerde en uçtaki erica bain karakteriyle muhteşem bir ikili oluşturuyorlar ve sonunda verdiği beklenmedik destekle de bu uğurda en az erica kadar kararlı olduğunu ıspatlıyor ve parmak ısırtacak bir oyunculuk sergiliyor.
    ---
    spoiler ---

    daha söylenecek çok şey var belki evet ama gerek yok izlemediyseniz -her türlü hatasına rağmen- bu muhteşem filmi kaçırmayın.


    (istanbul beyefendisi - 5 Ocak 2009 11:16)

  • comment image

    kaliteli diyaloglar var, özellikle judie ablanın mikrofon başı speechleri, filmin girişi, jenerikten şehir ortamına geçiş. hatta 20 yıl önce gelmiş olsa, sırf finali için bile filmi kült altı lige dahil edebilirdik ama şimdiki zamanda olmamış diyoruz. çok eksik kalmış. ayrıca belirtmek istiyorum, sayid'de hiç yakışmamış, jodie ile aralarında garip bir kopukluk var, zorlama bir çift olmuşlar.

    fazla yazmaya konuşmaya gerek yok, çünkü bu film aynı zamana sözlükte ilk defa bu kadar iyi tanımlanmış diyebileceğim film olmuş. hemen üstümdeki 36 entry okunduğunda filmin ne olduğu gayet iyi anlaşılıyor. hayret ettim, daha önce böyle hissetmemiştim, hep üstüne birşeyler yazma ihtiyacı duyardım. burada tıkandım kaldım, fazla bir kelam etmeye gerek kalmamış. belki birazdan imdb'den filmin bütçesine, gişesine, çekildiği yerlere bakıp entrye ekleyeceğim, gerekli de sayılmaz, iş olsun diye yapacağım. sözlükte ne kadar çok jodie foster hayranı varmış, hayranları ne kadar kaliteliymiş. filmden ve üstüne yazılanlardan bunu anladım.

    özet:

    brave one'ı salla, jodie foster'ı izle, dinle.


    (anoktale - 15 Temmuz 2009 15:28)

  • comment image

    neil jordan’ın 2007'de yönetmenliğini üstlendiği film. erica bain (jodie foster) ve david kirmani normal gündelik hayatlarına devam eden ve yakında evlenecek olan iki sevgilidirler, fakat bu normallik köpeklerinin bir tünelin içine girmesi ve geri gelmemesiyle bozulur, rayından çıkar. köpeği izleyen çift bir gurup serserinin saldırısına uğrar, bain bir süre komada kalıp uyanırken, kirmani ölür. saldırı akıp giden hayata dışarıdan bir müdahaledir ve bu andan sonra hiçbir şey artık eskisi gibi devam etmez. bain başka biri olmuştur. “içinizde bir yabancı olduğunu bilmek insanı hayrete düşürüyor” derken tam da bunu kasteder ve artık hayatı yönlendiren saldırı sonrası travmanın bain’e armağan ettiği bu yeni yabancıdır.

    dolayısıyla filmi baştan başa kat eden özne bein değil, travmanın bein’e dahil ettiği yabancıdır. bu nedenle film boyunca bu yabancıyı izleriz.


    (24 saat uyuyan adam - 2 Ekim 2010 23:06)

  • comment image

    şiddete maruz kalan ve evlenmek üzere olduğu erkeğini kaybeden, duygusal, şiirsel yanı olan bir kadının seri katile dönüşmesini konu alıyor kısaca film.

    bazen buna benzer şeyler bizlerin hayatında da yaşanmışlıkları olmuştur. sokakta serserilerin kol gezdiği bir sokağı kullanmak, kendi kontrol sisteminizi yıpratan ve garaja çekilmesine yol açabilecek tacizler ya da daha kötüsü şiddete maruz kalmalar. ve tüm bunlar olurken sığındığınız eş, dost, akraba ya da temel sığınağımız emniyet mensuplarının yetersizliği ya da ilgisinin azlığını nedeniyle adaleti kendi tarzımızla dağıtmaya çalışabiliriz. bu adaleti kendim dağıtma konusu beni cezbediyor doğrusu.bazen bana yaşatılan şeylerin cezasını insanlarin çekmediğini görmek, içimi öfkeyle dolduruyor.

    bu yazıyı okuyan erkeklerin bir çoğunun başına gelmiştir kız arkadaşının yanında zor durumlara düşmesi. ülkemizde zenciler yok ama apaçiler çok. yolda yürürken mutlu,keyifli kız arkadaşınıza laf atılması sonucu bir kaç seçeneğin içinde bulmuşuzdur kendimizi.

    seçenekler

    1.karşı tarafın sayısına bakmadan ''kavga et''
    2.sakinliğini koru ve uzaklaş oradan.
    3.bu seçenek hakkında bir fikrim yok.

    secenek yorumlamaları

    1.seçenekte kavgayı kazanma ihtimaliniz azdır ama erkeklik yapabilirsiniz, dayak yeseniz bile belki sevgiliniz/eşiniz sizinle gurur duyar. ancak unutmayınki hastanelik olma durumunuz iyi bir durumdur o şartlar altında, kötü durum zaten açık ölebilirsiniz de. ancak filmde olduğu gibi sadece sizle değil aynı zamanda sevgilinize de bela olma durumları varsa gurur duymayabilir. seçeneklerinizi o an iyi gözden geçirmeniz sizin ve sevgiliniz adına iyi olacaktir.
    2.sakinliğinizi koruyup, laf yiyen sevgilinizi çekiştirerek oradan uzaklaşabilirsiniz. bu durumda bu sizi küçük duruma düşürebilir sevgilinizin önünde fakat esas sevgili sevgilisinin belalı durumlarda görmek isteyen mi yoksa bu durumlardan kaçmasını isteyen mi sorgulanması gerek ?

    böyle bir durumun benim başıma geldiği takdirde o an kendimi kontrol edemeyeceğimden dolayı 1.seçenegi uygularım gibi düşünüyorum. tecrübeyle sabittir.

    --- spoiler ---

    filmin son kısmı çok hoşuma gitti. gerçekçi buldum. kusursuz polis imajı masaldan öteye geçmeye başlamıştı artık. filmi izleyen herkesin de benimle aynı düşüncede olacağını tahmin ediyorum çünkü bizler duygusalız. hep ezilenin yanında oluruz. ilginçtir ki hepimiz içimizde intikam hislerini fazlasıyla taşıyoruz. bunu filmi izleyenler düşünürse film üzerinden kendine bakarak anlayabilir. film bittiği zaman bir çoğunuz rahatladığınızı hissediyorsanız tamamdır aga, çıkalım sokaklara, alayına bang bang. :)

    ---
    spoiler ---

    izlemenizi tavsiye ediyorum filmi.izleyenlerinde oturup düşünmesini istiyorum film üzerine. bireysel silahlanma,cinayet işleme, adaleti insanın kendinin sağlaması,travmalarla başa çıkma,.. bilemiyorum daha bir çok konuda düşünülmeli.


    (futursuz - 3 Ocak 2011 16:10)

  • comment image

    jodie foster'ın en kötü filmlerinden olduğu gibi, zamanında rol aldığı taxi driver'a da ana karakteri itibariyle benzemektedir. öte yandan bayağı sıkıcıdır. ayrıca mantıksızlıklarla örülmüş, bireysel adaleti öne çıkaran yapısıyla "oha!" dedirtmiştir.

    spoiler

    taxi driver: travis bickle, "şu şehri klozete atıp üstüne sifonu çekeceksin," der new york için. sonra kafayı biraz daha kırar ve ölümü hak eden kişileri öldürerek bir çocuğun kahramanı olduğunu düşünür. pezevengi öldürür ve kahraman olur. brave one da travis'e benzer bir karakteri anlatır. bireysel adaleti sağlayan bir kadını. bu kadın, sevgilisinin ölümünden sonra hak eden (acaba öyle mi?) herkese kurşun yağdırmaya başlar. travis'le diğer benzerliği ise bu cinayetlerden sonra zerre vicdan azabı çekmemesi. adeta yapılması gerekeni yapmıştır.

    bireysel adalet: kadın silah mağazasına uğrar. adam "git ruhsat al, sonra gel," der. ama kadının silaha ihtiyacı vardır. senarist hemen kadının yolunu birisiyle kesiştirir ve ona illegal yoldan silah satın aldırtır. yanlış 1.
    sonra kadın herkesi vurmaya başlar, adaleti sağlar (?). yanlış 2. haydi, öldürdüğü kişilerin çoğu pislikti ama peki ipod'u çalan o serseriler ölümü hak ediyorlar mıydı? hayır. zaten kendisi de "onları korkutmalıydım," diyor. ama işte, senarist daha başta adaletin birey tarafından sağlanmasını överek yanlış bir yola giriyor. bundan sonra karaktere "onları korkutmalıydım," dedirtmesi bir işe yaramıyor. yanlış 3: polisin suçluyu hapse attıracağına öldürtmesi. seri katil haline gelmiş kadının elini kolunu sallaya sallaya kaçması ve filmin burada bitmesi. "batman gibi kötüleri öldürmek şartıyla bireysel adaleti sağlayabilirsiniz, sağlamalısınız," mesajıyla seyirciyi salondan yollaması... bu da yanlış 4.

    mantıksızlık: kadının birden nikita kesilmesi... inandırıcılık 0. hiç silah kullanmayan kadının rambo kadar iyi atış yapabilmesi. kimsenin cinayetlere tanık olmaması. metroda cinayet işle ve sonra git, radyo programını sun. biz de yedik! dışarıya çıkmaya korkan kadının 2.gün dışarıya çıkabilmesi ve yolunun eşini öldüren bir manyakla kesişmesi. fazla zorlama olmuş.

    jodie foster'ın performansı iyi, filmin tamamı kötü.

    spoiler


    (sherlock holmes 90 - 26 Temmuz 2015 03:12)

Yorum Kaynak Link : the brave one