Süre                : 1 Saat 48 dakika
Çıkış Tarihi     : 10 Ekim 1996 Perşembe, Yapım Yılı : 1996
Türü                : Drama,Aile,Savaş
Taglar             : Kürt,Kürdistan,Köy,Kırsal ortam,Savaş mağduru
Ülke                : Hollanda
Yapımcı          :  Bos Bros. Film & TV Productions
Yönetmen       : Ben Sombogaart (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Lou Brouwers (IMDB)

De jongen die niet meer praatte (~ Le garçon qui ne voulait plus parler) ' Filminin Konusu :
De jongen die niet meer praatte is a movie starring Erçan Orhan, Halsho Hussain, and Brader Musiki. Memo doesn't speak anymore, he's angry about his father's decision to move his family to The Netherlands.

Ödüller      :

Berlin Film Festivali:UNICEF Award


  • "hoş film."elbet bir anda ışıklar yanar ve müzik kesilir siz de gerçek dünyaya geri dönersiniz""




Facebook Yorumları
  • comment image

    leonard cohen'in, sozleri federico garcia lorca'nin bir siirine dayali olan, vals tempolu, biraz monoton ama gene de harika, melankolik sarkisi.

    sozlerini yazayim da tam olsun:

    now in vienna there's ten pretty women
    there's a shoulder where death comes to cry
    there's a lobby with nine hundred windows
    there's a tree where the doves go to die
    there's a piece that was torn from the morning,
    and it hangs in the gallery of frost.
    ay, ay, ay, ay,
    take this waltz, take this waltz,
    take this waltz with the clamp on its jaws.

    i want you, i want you, i want you
    on a chair with a dead magazine
    in the cave at the tip of the lilly
    in some hallway where love's never been
    on a bed where the moon has been sweating
    in a cry filled with footsteps and sand
    ay, ay, ay, ay
    take this waltz, take this waltz,
    take its broken waist in your hand.

    this waltz, this waltz, this waltz, this waltz
    with its very own breath of brandy and death
    dragging its tail in the sea.

    there's a concert hall in vienna
    where your mouth had a thousand reviews
    there's a bar where the boys have stopped talking
    they've been sentenced to death by the blues
    ah, but who is it climbs to your picture
    with a garland of freshly cut tears?
    ay, ay, ay, ay
    take this waltz, take this waltz
    take this waltz, it's been dying for years

    there's an attic where children are playing
    where i've got to lie down with you soon
    in a dream of hungarian lanterns
    in the mist of some sweet afternoon
    and i'll see what you've chained to your sorrow
    all your sheep and your lillies of snow
    ay, ay, ay, ay
    take this waltz, take this waltz with its "i'll never forget you, you know!"

    and i'll dance with you in vienna
    i'll be wearing a river's disguise
    the hyacinth wild on my shoulder
    my mouth on the dew of your thighs
    and i'll bury my soul in a scrapbook
    with the photographs there, and the moss
    and i'll yield to the flood of your beauty,
    my cheap violin and my cross
    and you'll carry me down on your dancing
    to the pools that you lift on your wrist
    o my love, o my love
    take this waltz, take this waltz
    it's yours now, it's all that there is.

    sarkinin sozlerinin dayandigi, f. g. lorca’ya ait orijinal dizeler (daha dogrusu orijinal dizelerin ingilizce tercumesi) de soyle imis:

    "little viennese waltz"

    in vienna there are ten little girls,
    a shoulder for death to cry on,
    and a forest of dried pigeons.
    there is a fragment of tomorrow
    in the museum of winter frost.
    there is a thousand-windowed dance hall.

    ay, ay, ay, ay!
    take this close-mouthed waltz.
    little waltz, little waltz, little waltz,
    of itself, of death, and of brandy
    that dips its tail in the sea.

    i love you, i love you, i love you,
    with the armchair and the book of death,
    down the melancholy hallway,
    in the iris's darkened garret,
    in our bed that was once the moon's bed,
    and in that dance the turtle dreamed of.

    ay, ay, ay, ay!
    take this broken-waisted waltz.

    in vienna there are four mirrors
    in which your mouth and the echoes play.
    there is a death for piano
    that paints the little boys blue.
    there are beggars on the roof.
    there are fresh garlands of tears.

    ay, ay, ay, ay!
    take this waltz that dies in my arms.

    because i love you, i love you, my love,
    in the attic where the children play,
    dreaming ancient lights of hungary
    through the noise, the balmy afternoon,
    seeing sheep and irises of snow
    through the dark silence of your forehead.

    ay, ay, ay, ay!
    take this "i will always love you" waltz.
    in vienna i will dance with you
    in a costume with
    a river's head.
    see how the hyacinths line my banks!
    i will leave my mouth between your legs,
    my soul in photographs and lilies,
    and in the dark wake of your footsteps,
    my love, my love, i will have to leave
    violin and grave, the waltzing ribbons.


    (grizabella - 1 Nisan 2002 18:44)

  • comment image

    iyi mi kotu mu olduguna karar veremedigim bir film.
    bu tarz filmlerde yani iki kisi arasinda kalma konusunun islendigi filmlerde o celiskiyi yansitmak icin iki tarafin biraz esit olmasi gerekir..
    surekli tavuk pisiren ebleh kocanin karsisina tesaduflerle gelen seksi otesi komsu konulunca aldatmak opsiyonu haklilik kazaniyor. koca daha az ebleh ya da komsu daha az yakisikli kilinarak gerilim yaratilabilirdi. boyle olunca asiklarin kavusmasini bekledik durduk. kocayi ve komsuyu oynayan aktorleri degistirin, filmin hissi degisir.
    bunca sig olmamali(yiz) di mi?


    (pati - 17 Şubat 2012 02:20)

  • comment image

    hoş film.

    "elbet bir anda ışıklar yanar ve müzik kesilir siz de gerçek dünyaya geri dönersiniz"


    (jordan - 22 Şubat 2012 12:32)

  • comment image

    seyrettikten 1 ay sonra bile sevip sevmediğimden emin olamadığım bir sarah polley filmi. sevme nedenim her zaman yaptığım gibi kendimde bulduğum şeyleri filmde gördüğümde kendimi daha iyi hissetmem, sevmeme nedenim de belki doğru olduklarını kabul etmek istememem.

    genel olarak uzun süreli ilişkileri ve yıpranan yanlarını çok güzel ortaya çıkaran bir film.

    --- spoiler ---

    bu filmde 2 kilit nokta vardı bana çok dokunaklı gelen.

    1.si; esas kız kocasıyla yıl dönümü yemeğine gittiğinde kocasına; 'konuşsana, bir şeyler söyle' diyor, kocası 'bir şey söylemek için konuşmak istemiyorum, bütün gün beraberiz sana ne söyleyeyim ki' gibi bir şey söylüyor. işte burda bence kadınların ilişkiye ve yıldönümlerine yükledikleri anlam ile erkeklerin odunluğu ve düz mantığı çok güzel anlatılmış.

    2.si; herkesin dikkatini çekip çekmediğini bilmiyorum ama, esas kız kocasıyla yaşarken, kocası dişlerini fırçalarken kız tuvalete girip işeyebiliyor ve bu çok normal karşılanıyor ikisi tarafından da. oysa sevgilisi ile beraber yaşamaya başladığında, sevgilisi dişlerini fırçalarken kız işemeye başladığında çocuk rahatsız olup tuvaletten çıkıyor. kızın surtaındaki 'neyi yanlış yaptım' ifadesi alışkanlığı öyle güzel anlatıyor ki başka bir şey söylenmesine gerek yok. başka biriyle yapmaya alıştıgın ve sana normal gelen her şey etraftaki herkes için farklı ve alışılması zor.

    ---
    spoiler ---


    (grafin - 30 Temmuz 2012 18:05)

  • comment image

    film birçok açıdan başarılıyken mesaj verirken insanı biraz kırıyor çünkü daniel ve margot'un ilişkisinin ilerleyen sekanslarıyla bize şunu gösteriyor: "her ilişki monotonlaşmaya mahkumdur." ve bu acı gerçek ister istemez seyirciyi huzursuz ve mutsuz ediyor. şahsen ben film bittiğinde margot ve daniel'ın sonsuza kadar mutlu yaşamadığı, ikinci bir margot ve lou vakasıyla karşı karşıya kalacağımız gerçeğinden rahatsız oldum. ama tabii bu rahatsızlık filmin başarısızlığı değil, aksine seyirciye vermesi gereken duyguyu doğru şekilde verdiğinin başarısıdır.

    http://obsesifkorkuluk.blogspot.com/…his-waltz.html


    (black lola - 2 Ocak 2013 17:02)

  • comment image

    çok haklı olarak (bkz: #33001033) deki gibi bakmadıysanız güzel bir film izlersiniz. o kesin.

    --- spoiler ---

    yönetmen o malum dans sahnesi için çekmiş bu filmi bence. bu kadar kısa ve öz analtım onlarca aşk filmlerini, kitapları, o devam sürecini bilmediğimiz aşk masalları çöpe atıp "daha iyisi ve kısası bulunana kadar en iyisi budur" dedirtti.

    plan 1: sahne bomboş. ne bir eşya ne bir konfor. yavaş ve öpüşmeden ibaret bir ilk.
    plan 2: küçük eşyalar beliriyor. bu arada bedenler ilk kez temas ediyor.
    plan 3: artık dokunuş, temas yetmiyor. güzel konforlu bir yatak ve sex.
    plan 4: yatak da kesmiyor. alternatiflere geçiliyor. koltuk gibi mesela.
    plan 5: gittikçe konfor dolan odada sevişmeler azalıyor.
    plan 5: e doğal olarak da üçlüye geçiliyor. tüm masallardaki gibi!. allah belanızı versin.
    plan 6: önceki üçlünün duali yaşanıyor yine bildiğiniz gibi. bence önceki yerinde idi. tekrar allah belanızı versin.
    plan 7: her şeyin elde edildiği ve her şeyin edildiği anlar. artık zevk bitmiş formaliteler başlamıştır. gelsin hayvanlar.
    plan 8: hayvan da gelmedi hay allah. sık sık uyuyalım bari.
    plan 9: uzuuuun uzun tv izlemeler.

    ---
    spoiler ---


    (ikipirekareboluyedi - 23 Haziran 2013 19:24)

  • comment image

    underrated filmlerden, çünkü aslında sadece bir kağıt parçası olup abartılan evlilik kurumunu -ya da etiketin adı her ne ise, tek eşli uzun ilişki/ "senden başkasıyla sevişmeyeceğim" şeklinde doğaya aykırı olup insan eliyle üretilen ve uyulmaya zorlanan sözleri- anlatıyor; çoğu insanın "mutlu" evliliğinin bazı insanlar için ne kadar basit olduğunu gösteriyor, anlayana.

    --- spoiler ---

    margot: nasıl gidiyor?
    lou: iyi, ne.. ne nasıl gidiyor?
    margot: yani.. bilmiyorum, bir şey söyle.
    lou: neden?
    margot: söyle ki sohbet edebilelim.
    lou: söyleyecek bir şeyim yok
    margot: harika, bu iyiye işaret!
    lou: sohbet ediyormuş gibi hissedelim diye bir şeyler söylemeyeceğim.
    margot: neden benim nasıl olduğumu sormuyorsun?
    lou: çünkü nasıl olduğunu biliyorum, öyle değil mi?
    margot: evet sanırım öyle.. sence de burada konuşmadan sadece oturmamız garip olmuyor mu?
    lou: ne hakkında konuşacağız, birlikte yaşıyoruz. birbirimiz hakkında her şeyi zaten biliyoruz.
    margot: o zaman yemeğe çıkmanın anlamı nedir?
    lou: iyi yemek yemek, güzel bir yerde olmak. ”görüşmeyeli ne yaptın” değil.

    şeklindeki diyaloğu en can alıcı sahnelerinden biridir kanımca. asıl acı olan ise lou'nun gerçekten mutlu olması ve diyaloğu "seni seviyorum" ile kapatmasıdır, cahil mutluluğu gibi. -günümüz ahlak anlayışının adlandırmasıyla- aldatıldığı için değil, hayata dair mutluluk anlayışının bu kadar sınırlı olduğunun farkında olmadığı için cahil.

    iz bırakan bir diğer sahne ise daniel'ın margot'ya nasıl sevişeceklerini anlattığı andır, mimikler.. derin anlamdan etkilenmeyen varsa.. işte ömrüm boyunca aradığım tutku, aslında yaşayıp yaşayıp tükettiğim sahnelerden biri*.

    yılllar sonra,
    margot daniel'la yaşadığı tutkuyu da tüketip geçerken uğramış şekilde geri döndüğünde, kapının önünde otururlarken lou'ya soruyor aynı soruyu:
    -nasıl gidiyor?

    bazı şeylerin yıllar sonra anlam kazanması bu olsa gerek.

    filmin başlarında lou'ya sarılıp anlamsızca "seni seviyorum" diyen ve cevap olarak sadece rutin boş bir yanıt alan margot, filmin sonunda aynı sahneyi daniel ile yaşıyor, sevmenin anlamını kaybetmesi ironik. ironik olan lou'nun o an margot'yu sevmemesi değil, aksine öyle rutin bir düzende seviyor ki; aşk margot için anlamsızlaşırken lou hala mutlu standart düzeninde.

    klasik bir kapanış değil, sadece margot ile lou arasındaki tutkunun -kabul edemeseler de- anbean yokoluşunun en realist anlatımı: leonard cohen - take this waltz

    ---
    spoiler ---


    (cerebralcortex - 17 Kasım 2013 08:06)

  • comment image

    "ay ay ay"ların insana en çok acı vererek duyulduğu şarkıdır. herşeyi düşünmektir bu şarkı. viyana'da olmak istemez insan. vals yapmak ister ama hareketsizce; avazı çıktığı kadar susmak ister. çünkü şu vardır: "there's a piece that was torn from the morning,/ and it hangs in the gallery of frost." ve de böylelikle "ah, but who is it climbs to your picture/with a garland of freshly cut tears?" sorusu yanıtsız kalır. kimsedir o kimsesizlik. kimse olamayacaktır. kesiktir gözyaşları taze çiçekler gibi. ve sonunda: "and i'll bury my soul in a scrapbook/with the photographs there, and the moss,"

    yaparız, yapacağızdır, yaparım. hayat vardır şarkıdan önce çünkü. onu içinde barındıran.


    (ravena - 29 Eylül 2005 01:11)

Yorum Kaynak Link : take this waltz