Elena ' Filminin Konusu : Dönüş ve Sürgün filmleriyle İstanbul Film Festivali takipçilerinin yakından tanıdığı Rus yönetmen Andrey Zvyagintsev'in son filmi Elena, Cannes Film Festivali'nin Belirli Bir Bakış bölümünün kapanış filmi olarak gösterildi. Belirli Bir Bakış Jüri Ödülü'nü de kazanan film, başroldeki karakter Elena'nın oğlunun geleceği uğruna verdiği zor kararla hüzünlü bir dönüşüme uğrayan hayatını beyazperdeye taşırken, günümüz Rusya'sında ahlak ve fedakârlık kavramlarını sorguluyor.
Ödüller :
Vozvrashchenie(2003)(8,0-38128)
Durak(2014)(8,0-7912)
Izgnanie(2007)(7,7-6428)
Nelyubov(2017)(7,7-21997)
Leviafan(2014)(7,6-49216)
Mayor(2013)(7,2-2530)
Apocrypha(2009)(6,6-309)
Tayna(2011)(6,4-201)
Cannes Film Festivali : "Un Certain Regard - Special Jury Prize"
galatasaraya hiç bi yararı olmadı bunun
(thisisacell - 17 Eylül 2010 03:17)
64. cannes film festivalinde jüri özel ödülü'nü alan, zvyagintsev'in yeni filmi.
(jiyuu - 22 Mayıs 2011 21:46)
filmin fragmanı buradan izlenebilir ; http://www.youtube.com/watch?v=6-x-d4zldp8
(dinakaki - 28 Ağustos 2011 00:49)
andrei zvyagintsev in merakla beklenen filmi: imdb ye göre 29 eylül 2011 de vizyondaymış.
(hamlaus - 1 Eylül 2011 19:09)
filmekimi'nde bugün izlediğim, kanımca zvyagintsevin önceki iki filminin gerisinde kalan filmi. zvyagintsev bu sefer tek filmde anne-oğul ve baba-kız ilişkilerine eğilmiş, daha kolay okunan, daha açık bir izleği takip etmiş.
(mexerica - 9 Ekim 2011 21:34)
al sana sabah sabah can siken detay...bu filmi uzun uzun anlattığım, eleştirdiğim, oyuncuların isimlerine gizli bakınızlar verdiğim entry'yi kenara koyduğumu düşünüyodum ama uçmuş, nası oldu bilmiyorum, sinir oldum, bi daha da sikseler aynı şeyleri yazamam. :((o yüzden şööle bi toparlicam.--- spoiler ---bak şimdi, vladimir diye bi adam var tamam mı, adam yaşlı.yaşlı maşlı ama hastaneden hemşire falan ayıklayan bi tip. öyle de çapkın.şimdiki eşini de 10 yıl önce hastaneden ayarlamış. kadının adı elena, ay çok ilginç de mi?neyse, bu elena teyze, vladimir amcaya hem hastabakıcılık, hem garılık yapıyo.elena teyzenin oğlu var, sergey. hayırsızın, puştun önde gideni. adam hem ipsiz sapsız, hem de habire ürüyo.elena teyzenin torunu var, sasha. sasha ya askere gidecek, ya üniversiteye.üniversiteye gitmesi için para lâzım, sergey anasını sıkıştırıyo, babalığımdan para kopar, çocuğu okula yazdıralım, diye.elena kocasına çıtlatıyo, kocası "banane senin oğlundan, torunundan, bıktım amına koyyim" der gibi hönkürüyo.vladimir'in bi kızı var, hedonizmiş. hedoniz demek bööle yollu gibi bi şey işte.adam kızım kızım deyip duruyo, elena teyze de "bok var kızım diye sayıklıyon, kim bilir nerelerde kevaşe..." der gibi çemkiriyo.vladimir amca bi gün sekte-i kalpten gidecek gibi oluyo, bi ayak çukurda anlayacağın.elena teyzeyi çağırıyo, "ben gidiyom hatun" diyo, "evi, malı mülkü kızıma bırakıyom, sana da bi kuru maaş bağlatırım, daha da bişe alaman, avcunu yala." diyo.elena deyze "sen misin bunu bana yapan..." deyip gece adama verdiği ilaçlara 2 tane viagra sıkıştırıyo.adam viagraları alıncası, zabahınan mortingen ştrasse...ay bu elena meğer ne şirret, ne sinsi kadınmış da yüzündeki o gülyüzlü, melekimsi ifadeden boşuna sevmişiz bunu biz.kadın bildiğin öldürüyo lan adamı! sonra mirasın yarısına konduğu yetmezmiş gibi, sen kalk kasadaki parayı da çorla!paraları alıp oğluna götürüyo, torununun üniversite parası çıkıyo. torunu desen, haylazın, yaramazın önde gideni.sokaklarda kavga ede ede dağıtıyolar bunun bekmezini.ama adam toprağa girdiğiyle kalıyo işte. sen misin vasiyetini kadına açıklayan,ne açıklarsın be mübarek adam...öyle erekte vaziyette gidersin işte öteye.elena teyzenin üçüncü torunu olcakmıştı, adını da vladimir koycaklarmıştı,ay kadının beti benzi bi atıyo orda, "kız olsun kız." diyo, vladimir koymayalım diyo.alıyo çoluğu çocuğu, adamla beraber yalnız yaşadıkları eve yerleştiriyo hepsini.öyle bitiyo film. kimse anlamıyo kadının yaptığını işte. votka falan içiyolar.bi ara elektrikler falan gidiyo, orda kadın yusuf yusufluyo, orası güzeldi. sanki ölen adamın ruhu muazzep olmuş gibi.ay bu kelimeyi de kullanmayı pek severim, muazzep ersoy...haa bi de adamla oğlunun balkondan tükürme huylarının benzemesi güzel bi detaydı.bi de kargalar vardı, çok metafordu onlar, evet.karga varsa kötüdür, rus filmiyse izlenir.karga izlenir.karga metafordur hep, öyle öğrendik biz.--- spoiler ---kısacası, bööle benim anlattığım gibi polisiye macera değil ama insanın para için neler yapabileceğini göstermesi açısından hoş bir film.çıkardığım sonuçlar şunlar:-katil olmak basit bir şeydir.-insan öldürmek, eğer kendinize göre haklı sebepleriniz varsa, çok kolaydır.-psikolojideki "kendini haklı çıkarma, yansıtma" gibi savunma mekanizmalarına göre, insanın vicdanı, adam öldürse bile sızlamayabilir.-parayı bulunca, otobüs yerine taksiye pinilir.-vasiyetine ne yazacağını olur olmaz herkese anlatmamak gerekir.-yazdığın entry'leri şimdi yollamayacaksan kenara attığından emin olmak lâzımdır. sonra bööle skimsonikleriyle idare edilir. çok güzel entry yazmıştım lan bööle gizli bakınızlı falandı. oyuncu isimleri filan... neyse artık. :(
(kirlikedi - 10 Ekim 2011 14:33)
umarim gösterime girer de herkes izler dediğim andrei zvyagintsev filmi..çok acaip bi filmdi..çok sıradan bir konuyu gel sen böyle ince ince, insanın gözüne gözüne sokmadan bu kadar yalın anlat..hala etkisindeyim sayın musaavirler..bu adam karıncaları çekse onu da oturur izlerim..hastasıyım ve takipçisiyim artık..
(mustemilat - 11 Ekim 2011 00:56)
vozvrashcheniye ve izgnanie filmlerinin ardından büyük bir beklenti yaratmış olan andrei zvyagintsev'in üçüncü uzun metrajlı filmi.--- spoiler ---film, ilk bakışta sovyet dönemi rusya'sından sonra geçilen kapital düzendeki rusya hakkında gibi dursa da tam olarak böyle değil. elena, paranın değerli olduğu ve her şeyi elde etme hatta ölme/ yaşama ikilemininde etkin bir rol oynadığı sistemin işlediği her yer ve o yerlerde yaşayan (yaşamaya mahkum) insanların çürümeleri hakkında bir film. bu nedenle de eleştirisi (baktığı pencere) belli bir toplumu belirli bir süreliğine etkileyen bir konu değil. sanayi devriminden sonra içinde bulunduğumuz, güncelliğini her günkü manşet gazete haberleri ile koruyan, uğrana ölünen, öldürülen bu paraya dayalı sistem hakkında.yönetmen, para için öleninde öldüreninde suçlu sayılamayacağı bir bakış açısı ile inşaa ediyor filmi. ölen zengin bir adamken, öldürenin onun karısı olması ve suçun zemininde sevgisizliğin ya da ihanetin değil, kadının daha çok ağır basan torun sevgisinin olması haliyle kadına hak vermemizi sağlıyor. ilginç olan ise, öldürmenin temelinde sevgisizlik değil, ağır basan ve seçme zorunluluğunda bırakan sevgi. bu seçme zorunluluğunun sebebi ise tabii ki sistemin en büyük sembolü haline gelmiş olan para.kadın, ya askere gidip ölme olasılığı ile başbaşa kalacak olan torununa yardım edip, eşinin ölümüne sebep olacak ya da torununn askerde ölmesinden dolaylı olarak suçlu olduğunu kabullenip vicdan azabı ile yaşamına devam edecek. yönetmenin yarattığı bu ikilem, sistem içinde yaşarken çıkış yolları yaratma çabamızın resmedilmiş hali.filmde ortaya yaratılan karakterler teker teker ele alındığında, hepsi birbirinden masum gibi duruyor. kötülüklerinin sebebi, saf kötü olduklarından değil, bir çıkış yolu ararken yapmak zorunda olduklarının sonuçları. aslında tüm insanlık, zengin adamın şımarık kızı gibi. kızın kendisi kötü değil, düşüncesi, hareketleri, babasına olan tavrı da kötü değil. sadece yetiştiriliş tarzı, yetiştiği sistem kötü. filmin ortalarında bir yerde, en masum karakter olarak görebileceğimiz bu kızın ağzından dökülen bir cümle, belki de filmin tüm derdini özetliyor: "insanın para için yapamayacağı şey yoktur."andrei zvyagintsev, ilk iki filminden gördüğümüz yönetmenlik becerisini bu sefer çok fazla ortaya çıkarmıyor ve senaryosuyla etkilemeyi başaran elena'da, yanlış olanın insanlar değil, kurulan ve insani değerleri çürüterek ayakta kalabilen sistem olduğunu başarı ile aktarıyor.--- spoiler ---elena, bir gün ışıkların kesileceği, geçmişteki çürümüşlüğümüzün vicdanımıza dokunacağı ve kaskatı kalacağımız günlerin habercisi.
(buak - 22 Ekim 2011 15:46)
andrei'nin beni hayal kırıklığına uğrattığı film.
(technolust - 18 Aralık 2011 17:28)
dostoyevskiyi hatırlatan bir yanı da oldu filmi izlemenin. sanki bu sefer, suç ve ceza'daki raskolnikov'un suçu önemsemeyen, suçu sebeplendirip aklayan, suçu işleyen ve cezası vicdan azabını da çeken ki, bu sefer, bir doz da olsa raskolnikov'un ninesi-annesi olarak çizilmiş bir hikaye gibi geldi bana.
(bilim adami - 3 Şubat 2012 08:24)
andrei zvyagintsev'in boş iş yapmayacağının kanıtı olan 2011 yapımı film. herkesin içinde kötülük tohumları olduğunu güçlü bir şekilde anlatan film. masum değiliz hiçbirimiz.
(yevkassim - 23 Temmuz 2012 00:48)
2011 cannes film festivali’nde, “belirli bir bakış bölümü”nde aldığı jüri özel ödülü ile öne çıkan filmin woody allen’ın “maç sayısı” ile aynı kandan olduğunu iddia etmek çok da yanlış olmayacaktır. hikaye ve karakterleri açısından çok başka sularda yüzüyor gözükseler de özellikle hikayenin çözüme kavuşmaya başladığı bölümlerde akla direkt olarak “maç sayısı” geliyor.
(kahmut - 25 Temmuz 2012 16:01)
7 eylül'de vizyona girecek filmdir. eksi sinema yazısı icin: http://eksisinema.com/…un-daha-iyilerini-biliyoruz/
(kitmir in selami var - 5 Eylül 2012 01:26)
durağanlığıyla gerçekten insanı zorlayan bir film, tabi siz buna'' fotografik anlatım bu, sanat bu sanat'' demeyi de seçebilirsiniz.bir yükselip bir alçalan korku filmlerine yaraşır müzikleriyle amaç insanı gerim gerim germek ise amacına ulaşmış filmdir ayrıca, öyle ki bir ara kendimi arkadaşımın koluna yumruk atmak suretiyle melodiye eşlik ederken yakaladım.--- spoiler ---filmin güzel taraflarından biri finalinde kadının torununu öldürerek filmi basit bir ana fikre indirgememiş olması bence, bir an için öyleymiş gibi hissettirmesi de bir o kadar yerindeydi. --- spoiler ---bir de o ölü atın sırrını, metaforunu bilen duyan kimse var ise beni de bir aydınlatsın ne olur.
(ruhsuzkozmonot - 13 Eylül 2012 22:24)
bir terazi düşünün ve iki farklı tezatı taşıdığını, yine iki farklı kefesinde. iki farklı sosyal statü, iki farklı çevre, iki farklı aile, iki farklı ev, iki farklı bakış, iki farklı beklenti, iki farklı yaklaşım yerleşmiş terazinin iki ucuna. hepsini geçelim hadi, lafı dolandırmayalım ve bir tarafında “para var”, diğer tarafında ise “para yok” diyelim, kestirmeden. şimdi oldu değil mi? peki, bu terazinin dengede kalabilmesi mümkün mü? kendi kendine dengeye ulaşabilmesi mümkün mü, bu düzen içinde?işte; bu iki tezat arasındaki tek ortak nokta olan, tek ortak karakter olan elena da, bu terazinin başında duran elena da, bir o tarafa bir bu tarafa savrulan elena da, dengeyi sağlamak için müdahale ediyor bu dengesizliğe, ve kendince. kardeşlik ve eşitlikten bahseden ilahi adaleti bu dünya üzerinde kendi elleriyle sağlamak için; bir taraftan aldığını, diğer tarafa yığıyor... sonuç mu? sonuç yine dengesizlik tabii ki, ama en azından elena’dan ve ailesinden yana ağır basan bir dengesizlik. ve bu dengesiz dünyada, böylesi bir denge aslında, öyle veya böyle peşinden koşup koşup durduğumuz. her şeyden öte; yepyeni şeyler anlatmadığı halde, göz boyamadığı halde, sakince beni etkileyen bu filmden sonra elena ile konuşmak istedim ben. tam bu terazinin başındayken o, tam ellerini uzatmışken, tam ayarlarıyla oynayacakken, tam o sırada sormak istiyorum ona; peki sen içindeki o fedakar anne ile o soğukkanlı kadını nasıl oldu da böyle dengeledin? diye...
(dolls - 21 Kasım 2012 17:32)
olabilecek en sıradan konuyu, ki bunu olumsuz anlamda söylemiyorum sadece durumu belirtiyorum, olabilecek en orijinal şekilde anlatan film. sinema, daha doğrusu sanat böyle bir şey. her zaman bunu savunurum. neyi anlattığın değil, nasıl anlattığın mühim. bu filmde de geçerli bu durum mesela. yönetmeni, andrey zvyagintsev, tebrik etmek lazım bu açıdan. zira gayet olağan, gerçekleşmesi muhtemel bir hadiseyi en ilgi çekici şekilde ve mümkün mertebe naif bir şekilde anlatmayı başarabilmiş. sadece yönetmenlik değil oyuncular ve oyunculuklar da bir o kadar naif, doğal, abartısız.--- spoiler ---filmin açılış sekansı (ki kapanış da aynı) söz konusu evin dışındaki bir ağaç ve o ağacın üstündeki kargalarla başlıyor, leş yiyicilerle. aslında elena'ya bu sıfatı pattadak yapıştırmak istemiyorum. ama bu metaforun bu yönde olduğu da yadsınamaz. elena, kendisinden yaşlı ve zengin bir adamla evli, lüks bir evde yaşıyor. varoşlarda, kötü bir evde de oğlu, torunları ve gelini yaşıyor. torunu üniversiteye gitmek istiyor ama paraları yok, diğer seçenek ise askerlik. elena kocasından para istiyor ama adam bu işe sıcak bakmıyor. adamın da bir kızı var, katya. ki bence filmdeki en sevimsiz, itici, rahatsızlık verici karakter kendisiydi. ama yine de filmin devamında ona da hak veriyorsunuz ister istemez; ki zaten filmde safi kötü yahut iyi bir karakter yok. film, para için yapılabileceklerden başlamak suretiyle kapital toplum düzeninin, paranın gücünün sağlam bir eleştirisini yapıyor. bunu en basitinden elena'nın oğluna kocasının sağlığında otobüsle giderken kocasını öldürdükten sonra taksiyle gitmesinden anlayabiliyoruz. film her anlamda başarılı. konusu, konuyu anlatış biçimi, kamera açıları, oyunculuklar çok iyi kotarılmış ve bir bütünlük içinde. elena'nın yaşadığı lüks daire ile oğlunun yaşadığı varoş apartman dairesini film ısrarla gözünüze sokuyor. aradaki fark, eşitsizlikler rahatsız edici. zaten elena da bunun farkında ki o lüks evde hiç de huzurlu değil. elena ve kocasının ilişkisi de bir tuhaf. birlikte uyumuyorlar ama aralarında cinsellik var. elena'nın görevleri var mesela. her sabah onu uyandırıyor, kahvaltı hazırlıyor, adamın yatağını topluyor, yaptığı harcamaları adama belirtiyor. aralarındaki aşk ilişkisi de değil de bir iş bölümünü de içeren saygı çerçeveli bir anlaşma gibi. bu anlamda elena'nın kocasını öldürürken vicdan azabından ölüp ölüp dirilmemesini çok da yadırgamıyorum.film zekice yazılmış, zekice işlenmiş. elena ise soğukkanlılığı ile seyirciyi germeyi başarıyor. cidden güzel bir iş çıkarmışlar, memnun kalınacak bir seyirlik. --- spoiler ---
(feministim ben - 4 Eylül 2013 01:05)
aynı zamanda bir reyli barba eseri. fe'nin dördüncü parçası.chiki...¿donde anda mami?(nena)hay un amor que me hace bien, en esta vida.tarde o temprano encontraré, la llave y su guarida.nunca he dejado de creer, en lo que añoro.siempre mi sueño esta de pie, es mi tesoro.hay un amor que ha sido fiel, que no me olvida.me lo merezco y le daré, lo que me pida.una señal ha de caer, después le abrasare sin miedo y sin medida...me quemas, te puedo presentir mis venas jamas van a mentirya suenas, me asecha tu mirada.no temas, ni tardes en venir,las dudas no deben existir.son siglos enteros que llevo buscando tu cara...ooh, elenae l e e n apor que te llamas elena,por que sera que tu vas alegrando mi pena, me aleja el miedo y de toda condena y empiezo ha entender lo que vale la pena.cosita divinacosita má' buenayo se que estés en donde estés vendrás un día y bailará mi corazón al ritmo que le pidas.nunca he dejado de creer, en lo que añoro,siempre mi sueño esta de pie, es mi tesoro.me quemas, te puedo presentir mis venas jamas van a mentirya suenas, me asecha tu mirada.no temas, ni tardes en venir,las dudas no deben existirson siglos enteros que llevo buscando tu cara...ohhson siglos enteros que llevo buscando tu cara...oooh nooo noooohme quemas, te puedo presentir mis venas jamas van a mentirya suenas, me asecha tu mirada.no temas, ni tardes en venir,las dudas no deben existirson siglos enteros que llevo buscando tu cara...buscando tu cara...buscandote a ti... elena
(meth - 20 Nisan 2013 13:19)
senaryosuyla şaşırtmayan film. ya ne olacağdı diyorsun kendi kendine, mevzubahis rus bir kadın...filmin jeneriği mükemmel, o sesler, o temiz görüntüler, o ışık şahane! sesler çok heyecan verici. inanın bana bir saniye bile sıkılmazsınız bu filmi izlerken. çok yalın, çok gerçekçi çok zarif bir film. rusya hakkında az buçuk bir şeyler biliyorsanız, yaşam, amaçlar, kurallar, ahlaki değerler ; işte bütün bunları bu filmde bulacak, haklıymışım diyeceksiniz. rusyada hava ne kadar soğuksa insanlar da o kadar soğuk, kar ne kadar zalimse insanlarda o kadar zalimdir vesselam.
(mermeignacio - 25 Kasım 2013 15:43)
bana perde açıp kapamayı öğretmiş über film.
(mechanica - 7 Mayıs 2014 20:10)
güzel film. sadece çok yavaş ilerliyor.--- spoiler ---şimdi filmin başındaki karga aslında ölüm metaforu, yani ben mesela kargayı görünce dedim birisi gidici. zira adam arabayı sürerken bi karga sesi duyuyorsun. orada dedim tamam bu adam kalp krizi falan geçirecek. öyle de oldu zaten. ölmedi ama olsun, sonra öldürülüyor. burada karga bir leş yiyici olarak kadını sembolize ediyor. bi' de televizyon programlarını gözümüze gözüme sokması, bizim algımızda gerçeğin temsilinin televizyon olmasıdır. halbuki televizyon sadece gerçek algımızı değiştirir. zira sokaktaki gerçek televizyondaki gerçekten farklıdır. filmde elena'da farklı gerçekler arasında gelgitler yaşan bir kadın. sonra devamında bi' şeyler eklerim canım sıkılıyor şimdi.--- spoiler ---
(balkabagi krali sakir - 30 Aralık 2012 23:13)
Yorum Kaynak Link : elena