A fost sau n-a fost? ' Filminin Konusu : 1980’lerin sonlarında Orta ve Doğu Avrupa’daki komünist rejimlerin çözülmesi, yıllardır alışılagelmiş toplumsal düzenlerin de büyük bir değişime uğramasına neden oldu. Nitekim bu ülkelerden biri olan Romanya’da, Çavuşesku’nun iktidardan ayrılışı bütün dünyada canlı yayında izlendi.Aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen devrimin Romanya’yı ne kadar etkilediği üzerine sorular soran ve kendince cevaplar sunan bir film olan Bükreş’in Doğusu, biri emekli, biri alkolik, biri de kendini beğenmiş bir sunucu olan üç karakterin bir televizyon yayınında, tarihi ve bakış açılarını sorguladıkları bir durum komedisi.
Ödüller :
Restul e tacere(2008)(8,2-2540)
Moartea domnului Lãzãrescu(2005)(8,0-12119)
California Dreamin' (Nesfarsit)(2007)(7,9-7276)
Amintiri din epoca de aur(2009)(7,8-4534)
Hîrtia va fi albastrã(2006)(7,8-1879)
Pozitia copilului(2013)(7,4-7110)
Cum mi-am petrecut sfârsitul lumii(2006)(7,2-3110)
Eu cand vreau sa fluier, fluier(2010)(7,2-5694)
Marti, dupã Crãciun(2010)(7,0-3928)
Politist, adjectiv(2009)(7,0-4382)
Comoara(2015)(6,7-2342)
Când se lasã seara peste Bucuresti sau metabolism(2013)(6,3-829)
Cannes Film Festivali : "Golden Camera"
Cannes Film Festivali : "Label Europa Cinemas"
"bükres'in doğusu" / "12:08 east of bucharest""romanya’da komünist rejim çöktüğünde siz neredeydiniz? corneliu porumboiu’nun hafızanın çarpıklıklarından doğan komediyi işlediği ilk filmi “bükreş’in doğusu”nun kalbinde yatan soru bu. tüm romen halkı için sorunun cevabıysa, kızgın bir kalabalığın diktatör çavuşesku’yu helikoptere bindirip bükreş’ten kovmasını izlemekle meşgul olmaları. geçtiğimiz cannes film festivali’nde en iyi ilk filme verilen altın kamera ile ödüllendirilen “bükreş’in doğusu”nda, bu tarihi olaydan 16 yıl sonra romen başkentinin doğusundaki sessiz bir kasabadayız. yerel bir televizyonda tartışma programı hazırlayan aksi sunucu jderescu, devrimin ihtişamını yeniden yaşamak üzere programına davet edecek konuk aramakta. ancak tek bulabildiği, ek iş olarak noel baba kılığına giren emekli bir amca ve maaşının tümünü içki borcuna yatıran bir tarih öğretmeni... şehrin meydanında fırtına gibi esip “çavuşesku aşağı” diye bağırdıkları güne geri dönecekler hesapta ama küçük bir sorun var: devrimin kasabalarında gerçekten olup olmadığı meçhul. o kalabalığın çavuşesku’yu “kovmak” için mi yoksa zaten gitmekte olan diktatörün arkasından naralar atmak için mi toplandığından kimse emin değil nitekim. üstelik telefonla programa katılan izleyicilerin işleri kolaylaştırdıkları da pek söylenemez...doğu avrupa sinemasının son yıllardaki en önemli örneklerinden olan “bükreş’in doğusu” kanlı canlı karakterleri, saat gibi işleyen senaryosu ve oyuncularının mükemmel komedi zamanlaması ile alabildiğine eğlenceli bir film. ocak 2007'de vizyona girecek olan film, türk izleyicilerle eleştirmenler ödülü kazandığı ii. avrasya film festivali’nden sonra filmekimi 2006’da buluşacak."
(amphibian - 13 Ekim 2006 13:13)
2005 yılında sadece bükreş in doğusunda olduğunu bildiğimiz isimsiz bir kasabada gecen bir filmdir bu film. 3 farklı karakter üzerinden ilerler film . ve hiç biri "acaba kasabamızda devrim oldu mu?" sorusunu cevaplayacak veya soracak kadar işinin/konunun ehli değildir. filmin komik olmasını sağlayan yegane etken budur fakat bu yeterli bi etken gibi gelmemiştir bana. zira film, belirsizliğin yarattığı kafa karışıklığı sonucu bazı karakterlerin şuursuzca ettiği bazı kelamlar haricinde komedi öğesi taşımamaktadır. bazı repliklerdeki incelikli olmasa da espriler ani gülme efekti yaratmanıza sebep olabilir fakat bu bir süreklilik taşımaz genelde. --- spoiler ---ama örneğin bu sürekliliği taşıması için yaşlı adam karakterindeki homurdanma faktörü devreye sokulmuştur fakat bu homurdanma hali homurdanmanın "komik" olduğunu düşünen ve hayatında genelde homurdanmayan insanları güldürebilir anca. mesela ben mütemadiyen homurdanan/söylenen bi insan olarak yaşlı adam karakterini izlerken pek bi tat alamadım, aklıma sık sık "beni de homurdanırken kameraya çekseler ben de komik olcam demek ki" gibi bi fikir gark oldu bu da filmde eğlenmeme mani oldu ne yalan söyliyim. (filmi sinemada izlememin ve etrafımda bi sürü gülen insanın olması etkili oldu bu yorumumda muhtemelen )--- spoiler ---kamera hareketlerinin fazlasıyla durağan olması, onun yerine mizansenin fazlasıyla hareketli olması filmi ilginç kıldı benim için . kasabadaki dinginliğin içerisinde kasabalıların günlük hayatlarındaki koşuşturmasını betimliyor bu tercih sanırım ki sorduğu soru yani "devrim bu kasabada oldu mu" sorusunun da cevabı bu tercihle verilmiş oluyor; "devrimin bu kasabada olup olmaması hiç de önemli değil " şeklinde. "devrimin yaşandığı yer salt bükreş gibi metropollerdir " söylemi de mukabildir diğer cevaba. kasabanın karakterleri de zaten film boyunca devrimi değil de birbirlerini tartışıyorlar, çünkü bir devrim bilinci ulaşmamış romanyanın kırsalına.(bu filmden çıkarımıma göre) her şeye rağmen iyi bir balkan filmi olarak görülebilir bükreşin doğusu.
(ditriell - 14 Ekim 2006 02:08)
her şey olup bittikten sonra sokaklara dökülünce devrim mi yapılmış olunuyor gibi bir soru vardır senaryosunda. jderescu ile chen'in canlı yayındaki konuşmaları şahane.
(superstar - 14 Ekim 2006 21:36)
yarısına kadar biriktirip sonra patlatan film.ayrıca filmin en önemli* sözü belki de : ayni nehirde iki kez yikanamazsinnot: devrim mevrim olmamıştır bence.
(can cekisen sanat - 16 Ekim 2006 19:06)
canlı yayın sahnesi verilene kadar sessiz ve durağan (kısaca sıkıcı) devam eden, televizyon yayının başlamasıyla seyirciyi kendine çekebilen bir film. romenlerin de bizlerden bir farkı olmadığının en güzel kanıtıdır kanımca. gerek programın konusu, gerek sunucusu gerekse konukları zamanının reha muhtar programlarının kopyası gibiydi. hele huysuz ihtiyar tiplemesi şahaneydi.ama emek sinemasının havasız ortamı ve minicik alt yazıları filmi zaman zaman gayet boğucu hale getirdi.
(tofuk - 23 Ekim 2006 03:17)
filmin içerdiği komedi unsurlarının, tüm doğallığı ile romenlerin günlük diyaloglarından alınarak yansıtıldığına inandığım son derece samimi bir filmdi. bir anlamda, şimdiye dek izlediğim en "doğal komedi"lerden biri olduğunu söyleyebilirim. romenlerin günlük hayatlarına dair filmin içerisinde en küçük bir abartma dahi yoktu. kapalı mekanlarda çekilmiş sahneleri izlerken, romanya taşrasında oturduğum evlerin içini gözetliyormuşum gibi geldi. dış çekimlerdeki birbirinin aynı apartman fasatları, eski model arabalar, kırık dökük kent mobilyaları, gri tonlu kent görüntüleri o kadar tanıdıktı ki, eminim romanya'ya birkaç günlük bir gezi yapsanız, sizde de aynı hissi uyandırırdı bu çekimler. benim için filmin bonusu ise, dükkanında binbir çeşit ıvır zıvır satan çinli karakter oldu. romanya'da hangi kente giderseniz gidin, mutlaka bir çin komünü ile karşılaşırsınız. işin belki de en ilginç yanı, çinlilerin romenler'den daha çok "romenleşmiş" olmasıdır. ayrıca, televizyondaki tartışma programı sahnesi esnasında, gerek stüdyodaki konukların gerekse telefon ile programa bağlanan izleyicilerin tamamı, birbirleri ile kavga ederken, gerilimi tırmandıracak açıklamalar yaparken bile, hep "sayın bay" sözü ile hitap ederler. romen halkının karakterini enfes yansıtıyordu bu diyaloglar. yine, romanya'ya yolunuz düşerse ve bir süre orada yaşama fırsatınız olursa, insanların birbirleri ile hemen hiç kavga etmediklerine, seslerini bile yükseltmediklerine tanık olabilirsiniz. en ateşli tartışmalarda bile, insanlar birbirlerine "bayım", "bayan" diye hitap eder ve "sen" demekten nedense çekinirler. küfürleşmelerinde bile tuhaf bir zarafet vardır: "bayım siz tam bir salaksınız" gibi... bu filmi sevmiş olanların, birkaç günlüğüne bile olsa romanya'yı görmelerini şiddetle tavsiye ederim.
(abraksas - 29 Ekim 2006 10:43)
"devrim sokak lambalarına benzer; önce merkezde yanar sonra kenar mahallelerde" repliğiyle zamanın devrimleriyle şimdinin olası devrimleri arasındaki farka dikkat çeken film. bildiğiniz üzere artık tüm sokak lambaları fotoselli ve karanlık olunca otomatik olarak yanıyorlar. bir zamanın devrimi, bükreş'in doğusunda pek bir şeyleri değiştirmemiş anlaşılan, sözlük piyesine benzemiş sanki birileri kendi aralarında bir şeyler yapmış tüm romanya bakakalmış. film iş bu gerçek üzerine inşa edilmiş. ilk yarısında çıkmayı düşününler biraz zararlı çıkarlar gibi geliyor. bana sinema dili açısından güneşli pazartesiler'i ve arjantin hikayeleri'ni hatırlattı biraz ama onlar kadar iyi olmadığını düşündüğümü de söylemem lazım.
(ama arkadaslar iyidir - 14 Ocak 2007 23:56)
şu aralar tarık zafer tunaya'da 2,20 liraya izlenebilir sakin sakin.
(peder zickler - 26 Ekim 2007 15:52)
cok eglenceli bir film bu. ceviride kaybolmayan cinsten bir komedi sozkonusu, oyunculukla gelen bir komedi. bulunmasi zor olan cinsten. o acidan takdirimi kazandi oyuncularin hepsi. bunun disinda, ciddi bir ozelestiri sozkonusu filmde "devrimimizi anladik mi?" seklinde ozetlenebilecek. okulda ogrencilerin en iyi bildigi konu bir devrim, fransiz devrimi. uzerine bir sayfalik kompozisyon yazacak kadar iyi ezberlemisler. canli yayin sahnesinden anlasilacagi uzere, bu insanlarin kendi devrimlerinden anladiklari da tarih derslerinden hatirlayacagimiz "su yil su saatte bu oldu, x y'yi yendi ve tarihe adini altin harflerle yazdi" seklindeki cumlelerden oteye gidememis. onemli bulduklari, canli yayinda cevaplamaya calistiklari "devrim oldu mu, olmadi mi? olduysa saat kacta oldu? kim daha once oradaydi?" gibi sorular. olan sey darbe degil devrimse bile, onu anlamak yerine ezberlemek bu durumda meseleleri. devrimi anlamadiklarini ve getirecegi potansiyel fikirleri uygulayamadiklarini en guzel cinli karaktere davranis bicimlerinden anliyoruz. diktadan kurtulup demokrasiye gectigini iddia eden bir ulke var elimizde, fakat milliyetcilik had safhada hala. avrupa insani ve zenofobi basligi altinda incelenebilir bu konu diyelim ve gecelim bu mevzuyu; ya da yasli piscoci'nin kagittan gemilerine binip gidelim bir yerlere.
(shisha - 20 Kasım 2007 05:30)
eğlenceli bir konu. matrak bir anlatım.filmin temelini oluşturan o canlı yayın kısmında defalarca kopuyorsunuz. yaşlı amca gerçekten süper.
(uzumlerin gazabi - 9 Mart 2008 00:24)
ilk uzun metrajını çeken, 33 yaşında bir yönetmen için oldukça iyi yönetilmiş bir film. cannes'da aldığı ödüle şaşırmamak lazım. ilk filmlerde genelde gördüğümüz o farklı kamera açıları, artistik hareketler bu filmde pek yok. sakin bir yönetim var; gücünü mizansenden alan ve bu yolla romanya'da olmuş(!) devrimle ilgili güzel ipuçları veren bir anlatım. gerçi son dönem rumen sinemasında hatta 4 luni, 3 saptamâni si 2 zile, the death of mr lazarescu gibi örneklerde gördüğümüz bir tarz bu. çok çetrefili olmayan gerçekçi bir anlatım, komiklikten ziyade absürd, trajikomik bir mizah hakim filmlerde. bu filmde de aynısı var işte. zaman zaman işin saçmalığına, koskoca adamların tartıştıkları meselenin önemsizliğine ve onların bunu anlamlandırmasına gülüyorsunuz bazen de insanların yaşadığı şartları görerek düşünüyorsunuz.gerçi film; bir yandan gerçekleşmiş bir devrimden bahsediyor, ancak gerçekleşen devrimin gerçekten olup olmadığının sorusunu soruyor ya da olduysa da ne kadar hayırlı olduğunu. zira öğretmenler alkolik, gençler kendi tarihlerini (ottoman empire muhabbeti) bilmiyor, başkalarının tarihlerine biat ediyorlar, yaşam standartlarında peki bir düzelme yok hatta gerileme bile var. ancak insanlar yine de komunizm kötü diyebiliyorlar, demek zorunda kalıyorlar. film biraz da bunun ironisini anlatıyor.
(shocktheworld - 12 Ağustos 2008 15:24)
komik film zekice olamaz diye kafasinda herhangi bir fikir olan bir insan varsa, bu fikrin antitezi bu filmdir, o yuzden izlesin. dunyadaki en seker gibi filmler siralamasinda onlerde yer alanlardan bir tanesi olsa gerek.
(ojos rojos - 27 Mart 2009 02:27)
benim gibi küçük bir kasabada yaşıyorsanız kesinlikle keyif alacağınız şirin bir film yapmış romenler. sıkılmadan izleyebiliyorsunuz.kasabanın yollarının delik deşik hali, kullanılan araba markaları ve yaşları, insanların küçücük dertleri, özellikle de hükümet konağı ile tam bir anadolu kasabası gibi duruyor filmdeki kasaba.film ilginç tiplemeler de sunuyor, ıvır zıvır satan çinli çerçi, öğrencisinin barında körkütük sarhoş olan öğretmen, apartman kapılarının önünde çatapat patlatan çocuklar, hükümet konağının bekçisi, yerel televizyoncu, sarsak kamereman.seyrediniz, seyrettiriniz.
(nevtek - 25 Haziran 2009 11:21)
az önce televizyonda rastladığım, romence dutch ça olduğu için tek kelime bile anlayamasam da oyunculuklar ile gülmekten yerlere yattığım film. hemen filmi bulup anlayarak izlemek lazım.
(metalwarrior - 7 Kasım 2009 01:43)
uzun metrajli bir film cekmeye heveslenmis ve gencligimi buna adamis yeni yetme bir sinemaci olsaydim, bu filmi tam o zaman seyretmis olsaydim; bu benim filmim olsun isterdim. filmin acemice oldugunu dusunmuyorum, bahis o degil. bu denli gercek, samimi ve sakin bir filmin bu denli etkileyici olmasidir bahis.
(elxa - 21 Eylül 2010 12:54)
bende los lunes al sol kadar büyük beklentiler yaratmış; bu beklentiyi karşılayamasa bile keyif alarak izlediğim, corneliu porumboiu'nun 2006 yılında çektiği ilk uzun metrajlı filmi. --- spoiler ---ihtiyar piscoci'nin, devrimi sokak lambaları üzerinden anlatması çok hoştu. ayrıca arabalar, binalar ve sokaklar gibi filmdeki hemen hemen her kare, doğu bloğunun kasvetli boğuculuğunu çok güzel yansıtıyor. bir de çinli esnafa canlı yayında sayıp sövmeleri var ki, beğenmedikleri komünizmden ve diktatoryadan bile ne kadar geride olduklarını gösteriyor.--- spoiler ---insan üzerine kurulu, sıcacık bir 85 dakika... sevip saydığımız balkan filmlerinin arasına bir yenisi eklendi; hoşgeldi.
(kivikocan - 6 Ocak 2013 15:10)
çinli adama her sinirlenenin ona ülkesine dönmesi gerektiğini söylemesinden ötürü gözlerim dolu dolu oldu. neden kimse göçmenlerin dramından bahsetmiyor? üç gündür geceleri ağlıyorum. gerçekten "babam ve oğlum" kadar duygusal bir filmdi. şaka şaka
(duygu wollstonecraft - 18 Kasım 2013 17:49)
çok güzel bir balkan filmi. oyunculuk yok. çünkü kimse rol yapmıyor yani filmdekilerin oyunculuk yapmasına gerek yok, her şey doğal.programın başlangıcında ihtiyar konuk, kadraja girmek sunucuya yanaştığında iyi güldüydüm hee. boru mu adam kendini garantiye alıyor.
(zemin yesil 12 yildiz 3 ok sari - 18 Şubat 2014 12:27)
izleyeni dışında bırakmayan, hikayenin içine çeken sıcak bir film. ilk bakışta sıkıcı gibi gelebilir ama hiç değil. yaklaşık 85 dakika süren filmi iki bölüme ayırmak mümkün. ilki, kasabadaki insan ilişkilerini anlattığı bölüm. ikincisi ise stüdyoda geçen bölüm. ayrıca romanya'nın ne kadar geri kalmış bir ülke olduğu gerçeği de açıkça görülebiliyor.
(dolphins were monkeys - 24 Nisan 2011 13:05)
sikici film. buyuk beklentilerle izlenilmemesi tavsiye edilir. ama hikaye orjinal.
(ahmedirejjad - 1 Nisan 2012 01:01)
Yorum Kaynak Link : a fost sau n-a fost