Den røde kappe (~ Kirmizi manto) ' Filminin Konusu : Den røde kappe is a movie starring Oleg Vidov, Gitte Hænning, and Eva Dahlbeck. The young beloveds fight for their love in medieval Scandinavia.
Ödüller :
Babettes gæstebud(1987)(7,8-16042)
Alt på et bræt(1977)(6,7-326)
Christian(1989)(6,5-51)
Die Auto-Nummer - Sex auf Rädern(1972)(5,7-10)
Leïla(2001)(5,1-38)
Cannes Film Festivali : "Technical Grand Prize - Special Mention"
altıkırkbeş yayınlarının sitesinde harika bir kısa yaşam öyküsü yazılmış şair. şöyleki:"disconnectus erectus-(1 şubat 1956-13 aralık 2007) doğdu ve ölmek istedi, büyüdü, şiirler yazdı, oblomov'un hırkasını giydi ve yürüdü. bazıları onda arkaik bir dilin öykünme temalarını buldu, bazıları ise üzüldü. insan bir yalnızlıktır ile 1990 behçet necatigil şiir ödülünü kazandı.yalnızlığını kanıtlamak için iki oğul, bir kız babası oldu. kesmedi, dul oldu. yine de edebiyat tarihlerinde mutena bir yer edinip edinemeyeceği bilin(e)miyor. çünkü hukuki pürüzleri var.en iyi arkadaşlarından biri mustafa polat'tı. o erken ölerek kurtuldu. en ünlü sorusu ise "albayım, hacı arif hangi dertten çıldırdı" oldu. suçladı, suçlandı, suçlu bulundu. siz bu kitaba bakarken, dudak büktüğünüz bu cümleyi okurken, o zor/un/lu yolculuğuna çıktı.mübalağa yorgun, alkole batık, oldukça cazip, çağdışı bir asyalı ve ölü bir avrupalı olarak -beşir fuad ve sergey yasenin'i haklı bularak ve dahi canla başla kan kusarak- yaşıyor.tanrı alnına düşen günahı affetsin. ve ingilizce şiirlerinden necip milletimizi korusun."kaynak:http://www.altikirkbes.com/index.asp?proid=36
(aptallarin pin kodu - 11 Mayıs 2007 18:55)
(bkz: veda/48)(bkz: #6489847)
(pazzo - 18 Haziran 2008 00:35)
kitapları okumadan eleştiri yazan, türkçe'yi çok önemsediği anlaşılan ama ne komik ki kısacık eleştiri yazılarında tonla imla ve dil hatasına rastladığımız, türk edebiyat camiasının kanayan yaralarından ve o yarayı açanlardan biri.
(yorb - 9 Aralık 2002 20:37)
hürriyet gazetesinde ne kadar, kaliteli röportaj, kitap tanıtımı, şair yazar polemiği varsa işte onların altında bu güzel insanın sakallı fotoğrafını görürsünüz.85 ylından beri hergün hürriyet okuyan benim için o sakallı fotoğraf adeta bir markadır. gazeteciliği de, yazarlığı da şairliği de güzeldir. solcudur ve de islami, muhafazakar yazarların kitaplarını ilgiyle takip edip pek güzel tanıtır.ismet özel için mesela yazdığı bir tanıtım yazısı hep aklımdadır. hürriyet pazar ekinde ötüken neşriyat'tan çıkmış kitapları görmek yine sefa kaplan sayesinde mümkündür. ayrıca bir ara yıldırım türker miydi kimdi kaplan'ın hürriyet'te çalışıyor olmasına laf etmiş ve solculuk üzerinden başlamış meşhur tartışmada sefa kaplan'a sataşmıştı ama ruşen çakır da, kaplan'a destek çıkmıştı medyakronikte. hasılı sağlam adamdır.
(itaatsiz - 30 Temmuz 2003 12:32)
1956 çorum doğumlu.ankara gazi eğitim enstitüsü türkçe bölümünü bitirdikten sonra istanbul üni.edebiyat fakültesi türkoloji bölümünü son sınıfta bırakıp öğretmenlik yaptı.1984'te öğretmenliği de bırakıp gazeteciliğe başladı.türk edebiyatı dergisinde ilk şiirleri yayınlandıktan sonra beş yıllık londra macerası yaşadı.sürgün sevdaları,insan bir yalnızlıktır,seferberlik şiirleri,disconnectus erectus(2+1), ve londra şiirleri adlı şiir kitaplarının yanısıra,kemal derviş-bir kurtarıcının öyküsü adlı biyografi kitabını yazdı.insan bir yalnızlıktır kitabıyla 90 da behçet necatigil şiir ödülünü almıştır.londra şiirleri kitabındaki charring cross road tesadüfleri şiiri ile her okuduğumda bir kez daha hüzünlendiren şairdir.bir yanım seddülbahirbir yanım cebel_i tarıkdudaklarımda hacı arifceplerimde naimabir derviş eskisi gibigezinirim sabah akşamcharring cross road'da daima.-yaş kırkı çoktan geçmişne misak-ı milli sınırlarıne iskenderiye,ne şambir rakı içmeye kalksamiçimde boğaz fırtınalarıömrüme çok şey sığmaz artıkçatı katı bir ev,okyanusta bir adayine de,her sabah erkendenkendiliğinden gider ayaklarımcharring cross road'a.-güldüğüme bakmayın zamanlı zamansızkonuşmaya konuşmaya,bir gün apansızgülmeye başlıyor insan kendi kendinetıpçı dostum reşat kadar oğlakçı raşit debilir elbet bu hastalığın isminiama dar gelmeye başlayınca bu odasanki yıllardır hep özlermişim gibimarilyn monroe'nun o bulanık resminisavururum kendimi charring cross road'a.-dört metro ağzından kusuluyor insanlarbir yanda çin mahallesi,bir yanda sinemalarbir de türkçe kitap satan bir dükkan varkitapçılar iki sıra halinde sağda soldaayıp değil ya,sahaflarda sanıyorum kendimibir başıma gezinirken charring cross road'da.-beyazıt değil de,beyoğlu sankişurada bizim güreli'nin robenson'uhala pandora'nın kutusu'nda hüseyinbir sabah telefonda öğrendim yerinde yeller estiğini alattin eser'inkaldım öylece pek bir şey diyemedimsonra birden nerede yaşadığımı unutupsanki küçük bir sokak varmış gibi aradasimurg'u aradım charring cross road'da.-enis'in zencisine de burada rastladım benalnındaki çizgiler,gözaltlarındaki torbasigara tutuşu kadar,o iri gümüş yüzükbir de gözbebeklerindeki hüzün elbette"enis'in arabı olmalı" deyip güldümiçimden,saçlarının aynı şekildeki dökülüşünden "entwellektüel olmalı garibim" diye üzüldüm dehatta,her şey tastamam enis batur'u adamdabelki de norman'ını arıyorducharring cross road'da.-bir gün de yine öyle dolaşırkenkendi kendime,birden 34 plakalıbir otomobil çarptı gözüme,biryanardağa dokunmuş gibi oldum,gözlerimin dolmasına aldırmadanboğazıma basıp yumruklarımı,"sus" dedim,"sus ulan,ne istanbul,ne boğaz,ne de sahaflar şimdi seni hatırlar,sustur içini ve yıkıl git mağarana"o gün bugündür uğramaz ayaklarım charring cross road'a.-
(ars - 23 Ekim 2003 01:53)
celal şengör'le yaptığı ırmak söyleşi "bir bilim adamının serüveni"nin (iş bankası yayınları, 2010) dört yüz dokuzuncu sayfasında, şiir konusundaki beğeni-bilgi düzeyini yahya kemal'den, tevfik fikret'ten, dahası mehmet akif'ten bile yukarı çekememiş olan şengör'ün, "[mehmet akif'in] yanında nâzım'ı okuduğu zaman gülesi geliyor insanın. nâzım'ınki ne şiire benziyor, ne başka bir şeye." diye saçmalamasına verdiği tek cümlelik çok sıkı karşılıkla gönüllerde taht kuran geniş çaplı yazar, "şair" – eksik olmasın :"ama kuvayı milliye destanı hiç de fena değildir..."
(keziban - 9 Ağustos 2013 20:25)
aşağıdaki ifadeyi bir yazısında kullanmış şahsiyettir:“… ‘şüphe nura doğru koşmaktır’ …” (edebiyat tahsilinde öğrenilmiş bir dize olarak)not: "barzani ailesi, akademik ahlâk ve kürt yahudiler" başlıklı, şubat/05'te yayımlanmış bir karşı-yazıdan alınmıştır.
(mamma mia gli turchi - 31 Ekim 2015 15:15)
alışkanlıklarımı bozan adam. çok küçük bir ayrıntı ama izah edeyim. yıllardır (85'ten beri) hürriyet okurum[nefret ediyorum ama bağımlılık yapıyor]. hele pazar günleri hiç kaçırmam. önce manşete bakar ana gazeteyi okurdum eskiden. sıra şaşmazdı. ancak pazar günleri uzunca bir süredir alışkanlıklarımı değiştirdim. önce sefa kaplan'ın kitap tanıtımlarını okuyorum; kimini iki üç kez. lakin geçen pazar kendisinin o alameti farika olan fotoğrafını göremedik üzüldük. yeni kitap tanıtımlarını da okumadım zaten. inşallah bu kısa süreli bir ayrılıktır.bu arada "sefa kaplan tarzı kitap tanıtma rehberi" yazacak kadar malzeme vermiştir kendisi bize, geçen zaman içinde.şöyle efendim. önce güzel bir kitap seçilir. kitap türkiye'nin toplumsal yapısıyla, sinemasıyla vs. bir şekilde ilgilidir. yazar önce kitabın bir ki kusuru [bu tespitler yerindedir genelde] bulur yazar. ama sonra şerh düşer. düşünmek bu topraklardan göçtü göçeli böyle bir çabaya [kitap yazmak] kayıtsız kalmak da ayıp değil mi ama? diye sorar. her kitap eleştirisinin alt metninde aynı zamanda bir aydın eleştirisi bir seçkincilik eleştirisi yatar. bilindik kanonların dışında kalmış muhafazakar/islamcı eğilimli kaliteli yazar ve metinleri kollar tek tip anlayışa karşı çıkar. ters köşelerden bakar.işin en güzel tarafı bütün bunları 3 cümlelik, paragraf bile tutmayan kısacık tanıtım yazılarında yapar. şair duyarlığının sindiği kelimler de cabası.hele kitapların okunmadığına dair düştüğü sevimli tarizler iç gıdıklar. hem topluma, hem okur-yazar tayfasına takılır sık sık.
(itaatsiz - 10 Kasım 2004 09:52)
mesut yeğen ile girmiş oldugu polemik için: (bkz: #8228725)
(ne mutlagim ne de muglak - 20 Eylül 2005 20:46)
(bkz: karanfil yolcusu)
(hezarfenn - 13 Mart 2006 16:17)
Yorum Kaynak Link : sefa kaplan