• "(bkz: veda/48)(bkz: #6489847)"
  • "mesut yeğen ile girmiş oldugu polemik için: (bkz: #8228725)"
  • "(bkz: karanfil yolcusu)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    altıkırkbeş yayınlarının sitesinde harika bir kısa yaşam öyküsü yazılmış şair. şöyleki:

    "disconnectus erectus-

    (1 şubat 1956-13 aralık 2007) doğdu ve ölmek istedi, büyüdü, şiirler yazdı, oblomov'un hırkasını giydi ve yürüdü. bazıları onda arkaik bir dilin öykünme temalarını buldu, bazıları ise üzüldü. insan bir yalnızlıktır ile 1990 behçet necatigil şiir ödülünü kazandı.

    yalnızlığını kanıtlamak için iki oğul, bir kız babası oldu. kesmedi, dul oldu. yine de edebiyat tarihlerinde mutena bir yer edinip edinemeyeceği bilin(e)miyor. çünkü hukuki pürüzleri var.

    en iyi arkadaşlarından biri mustafa polat'tı. o erken ölerek kurtuldu. en ünlü sorusu ise "albayım, hacı arif hangi dertten çıldırdı" oldu. suçladı, suçlandı, suçlu bulundu. siz bu kitaba bakarken, dudak büktüğünüz bu cümleyi okurken, o zor/un/lu yolculuğuna çıktı.

    mübalağa yorgun, alkole batık, oldukça cazip, çağdışı bir asyalı ve ölü bir avrupalı olarak -beşir fuad ve sergey yasenin'i haklı bularak ve dahi canla başla kan kusarak- yaşıyor.

    tanrı alnına düşen günahı affetsin. ve ingilizce şiirlerinden necip milletimizi korusun."

    kaynak:

    http://www.altikirkbes.com/index.asp?proid=36


    (aptallarin pin kodu - 11 Mayıs 2007 18:55)

  • comment image

    kitapları okumadan eleştiri yazan, türkçe'yi çok önemsediği anlaşılan ama ne komik ki kısacık eleştiri yazılarında tonla imla ve dil hatasına rastladığımız, türk edebiyat camiasının kanayan yaralarından ve o yarayı açanlardan biri.


    (yorb - 9 Aralık 2002 20:37)

  • comment image

    hürriyet gazetesinde ne kadar, kaliteli röportaj, kitap tanıtımı, şair yazar polemiği varsa işte onların altında bu güzel insanın sakallı fotoğrafını görürsünüz.

    85 ylından beri hergün hürriyet okuyan benim için o sakallı fotoğraf adeta bir markadır. gazeteciliği de, yazarlığı da şairliği de güzeldir. solcudur ve de islami, muhafazakar yazarların kitaplarını ilgiyle takip edip pek güzel tanıtır.

    ismet özel için mesela yazdığı bir tanıtım yazısı hep aklımdadır. hürriyet pazar ekinde ötüken neşriyat'tan çıkmış kitapları görmek yine sefa kaplan sayesinde mümkündür.

    ayrıca bir ara yıldırım türker miydi kimdi kaplan'ın hürriyet'te çalışıyor olmasına laf etmiş ve solculuk üzerinden başlamış meşhur tartışmada sefa kaplan'a sataşmıştı ama ruşen çakır da, kaplan'a destek çıkmıştı medyakronikte. hasılı sağlam adamdır.


    (itaatsiz - 30 Temmuz 2003 12:32)

  • comment image

    1956 çorum doğumlu.ankara gazi eğitim enstitüsü türkçe bölümünü bitirdikten sonra istanbul üni.edebiyat fakültesi türkoloji bölümünü son sınıfta bırakıp öğretmenlik yaptı.1984'te öğretmenliği de bırakıp gazeteciliğe başladı.türk edebiyatı dergisinde ilk şiirleri yayınlandıktan sonra beş yıllık londra macerası yaşadı.sürgün sevdaları,insan bir yalnızlıktır,seferberlik şiirleri,disconnectus erectus(2+1), ve londra şiirleri adlı şiir kitaplarının yanısıra,kemal derviş-bir kurtarıcının öyküsü adlı biyografi kitabını yazdı.insan bir yalnızlıktır kitabıyla 90 da behçet necatigil şiir ödülünü almıştır.londra şiirleri kitabındaki charring cross road tesadüfleri şiiri ile her okuduğumda bir kez daha hüzünlendiren şairdir.

    bir yanım seddülbahir
    bir yanım cebel_i tarık
    dudaklarımda hacı arif
    ceplerimde naima
    bir derviş eskisi gibi
    gezinirim sabah akşam
    charring cross road'da
    daima.-

    yaş kırkı çoktan geçmiş
    ne misak-ı milli sınırları
    ne iskenderiye,ne şam
    bir rakı içmeye kalksam
    içimde boğaz fırtınaları
    ömrüme çok şey sığmaz artık
    çatı katı bir ev,okyanusta bir ada
    yine de,her sabah erkenden
    kendiliğinden gider ayaklarım
    charring cross road'a.-

    güldüğüme bakmayın zamanlı zamansız
    konuşmaya konuşmaya,bir gün apansız
    gülmeye başlıyor insan kendi kendine
    tıpçı dostum reşat kadar oğlakçı raşit de
    bilir elbet bu hastalığın ismini
    ama dar gelmeye başlayınca bu oda
    sanki yıllardır hep özlermişim gibi
    marilyn monroe'nun o bulanık resmini
    savururum kendimi charring cross road'a.-

    dört metro ağzından kusuluyor insanlar
    bir yanda çin mahallesi,bir yanda sinemalar
    bir de türkçe kitap satan bir dükkan var
    kitapçılar iki sıra halinde sağda solda
    ayıp değil ya,sahaflarda sanıyorum kendimi
    bir başıma gezinirken charring cross road'da.-

    beyazıt değil de,beyoğlu sanki
    şurada bizim güreli'nin robenson'u
    hala pandora'nın kutusu'nda hüseyin
    bir sabah telefonda öğrendim
    yerinde yeller estiğini alattin eser'in
    kaldım öylece pek bir şey diyemedim
    sonra birden nerede yaşadığımı unutup
    sanki küçük bir sokak varmış gibi arada
    simurg'u aradım charring cross road'da.-

    enis'in zencisine de burada rastladım ben
    alnındaki çizgiler,gözaltlarındaki torba
    sigara tutuşu kadar,o iri gümüş yüzük
    bir de gözbebeklerindeki hüzün elbette
    "enis'in arabı olmalı" deyip güldüm
    içimden,saçlarının aynı şekildeki dökülüşünden
    "entwellektüel olmalı garibim" diye üzüldüm de
    hatta,her şey tastamam enis batur'u adamda
    belki de norman'ını arıyordu
    charring cross road'da.-

    bir gün de yine öyle dolaşırken
    kendi kendime,birden 34 plakalı
    bir otomobil çarptı gözüme,bir
    yanardağa dokunmuş gibi oldum,
    gözlerimin dolmasına aldırmadan
    boğazıma basıp yumruklarımı,
    "sus" dedim,"sus ulan,ne istanbul,ne boğaz,
    ne de sahaflar şimdi seni hatırlar,
    sustur içini ve yıkıl git mağarana"
    o gün bugündür uğramaz ayaklarım
    charring cross road'a.-


    (ars - 23 Ekim 2003 01:53)

  • comment image

    celal şengör'le yaptığı ırmak söyleşi "bir bilim adamının serüveni"nin (iş bankası yayınları, 2010) dört yüz dokuzuncu sayfasında, şiir konusundaki beğeni-bilgi düzeyini yahya kemal'den, tevfik fikret'ten, dahası mehmet akif'ten bile yukarı çekememiş olan şengör'ün, "[mehmet akif'in] yanında nâzım'ı okuduğu zaman gülesi geliyor insanın. nâzım'ınki ne şiire benziyor, ne başka bir şeye." diye saçmalamasına verdiği tek cümlelik çok sıkı karşılıkla gönüllerde taht kuran geniş çaplı yazar, "şair" – eksik olmasın :

    "ama kuvayı milliye destanı hiç de fena değildir..."


    (keziban - 9 Ağustos 2013 20:25)

  • comment image

    aşağıdaki ifadeyi bir yazısında kullanmış şahsiyettir:

    “… ‘şüphe nura doğru koşmaktır’ …” (edebiyat tahsilinde öğrenilmiş bir dize olarak)

    not: "barzani ailesi, akademik ahlâk ve kürt yahudiler" başlıklı, şubat/05'te yayımlanmış bir karşı-yazıdan alınmıştır.


    (mamma mia gli turchi - 31 Ekim 2015 15:15)

  • comment image

    alışkanlıklarımı bozan adam.
    çok küçük bir ayrıntı ama izah edeyim. yıllardır (85'ten beri) hürriyet okurum[nefret ediyorum ama bağımlılık yapıyor]. hele pazar günleri hiç kaçırmam. önce manşete bakar ana gazeteyi okurdum eskiden. sıra şaşmazdı. ancak pazar günleri uzunca bir süredir alışkanlıklarımı değiştirdim. önce sefa kaplan'ın kitap tanıtımlarını okuyorum; kimini iki üç kez. lakin geçen pazar kendisinin o alameti farika olan fotoğrafını göremedik üzüldük. yeni kitap tanıtımlarını da okumadım zaten. inşallah bu kısa süreli bir ayrılıktır.
    bu arada "sefa kaplan tarzı kitap tanıtma rehberi" yazacak kadar malzeme vermiştir kendisi bize, geçen zaman içinde.
    şöyle efendim. önce güzel bir kitap seçilir. kitap türkiye'nin toplumsal yapısıyla, sinemasıyla vs. bir şekilde ilgilidir. yazar önce kitabın bir ki kusuru [bu tespitler yerindedir genelde] bulur yazar. ama sonra şerh düşer. düşünmek bu topraklardan göçtü göçeli böyle bir çabaya [kitap yazmak] kayıtsız kalmak da ayıp değil mi ama? diye sorar. her kitap eleştirisinin alt metninde aynı zamanda bir aydın eleştirisi bir seçkincilik eleştirisi yatar. bilindik kanonların dışında kalmış muhafazakar/islamcı eğilimli kaliteli yazar ve metinleri kollar tek tip anlayışa karşı çıkar. ters köşelerden bakar.
    işin en güzel tarafı bütün bunları 3 cümlelik, paragraf bile tutmayan kısacık tanıtım yazılarında yapar. şair duyarlığının sindiği kelimler de cabası.
    hele kitapların okunmadığına dair düştüğü sevimli tarizler iç gıdıklar. hem topluma, hem okur-yazar tayfasına takılır sık sık.


    (itaatsiz - 10 Kasım 2004 09:52)

Yorum Kaynak Link : sefa kaplan