Süre                : 46 dakika
Çıkış Tarihi     : 13 Haziran 2005 Pazartesi, Yapım Yılı : 2005
Türü                : Cinayet,Drama,Gizemli
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  The Shephard/Robin Company , Walking Entropy , Warner Bros. Television
Yönetmen       : Michael M. Robin (IMDB), Rick Wallace (IMDB)(ekşi), Arvin Brown (IMDB), Elodie Keene (IMDB), Nelson McCormick (IMDB)(ekşi), Steve Robin (IMDB), Kevin Bacon (IMDB), James Duff (IMDB), Roxann Dawson (IMDB), David McWhirter (IMDB), Gloria Muzio (IMDB), Scott Ellis (IMDB), Michael Pressman (IMDB), Anthony Hemingway (IMDB), Nicole Kassell (IMDB), Stacey K. Black (IMDB), Sheelin Choksey (IMDB), Tawnia McKiernan (IMDB), Greg Yaitanes (IMDB), Craig Zisk (IMDB), Matt Earl Beesley (IMDB), Lesli Linka Glatter (IMDB), Charles Haid (IMDB), Jesse Bochco (IMDB), Greer Shephard (IMDB), Roger Young (IMDB), Adam Arkin (IMDB), Matthew Penn (IMDB), Paul McCrane (IMDB), Jon Tenney (IMDB)
Senarist          : James Duff (IMDB)(ekşi),Steven Kane (IMDB)(ekşi),Mike Berchem (IMDB),Adam Belanoff (IMDB),Hunt Baldwin (IMDB)(ekşi),John Coveny (IMDB),Michael Alaimo (IMDB),Duppy Demetrius (IMDB),Ken Martin (IMDB),Leo Geter (IMDB),Wendy West (IMDB),Jim Leonard (IMDB),Rick Kellard (IMDB),Roger Wolfson (IMDB),Ralph Gifford (IMDB),Carson Moore (IMDB),Nancy Miller (IMDB)
Oyuncular      : Kyra Sedgwick (IMDB)(ekşi), J.K. Simmons (IMDB)(ekşi), Corey Reynolds (IMDB)(ekşi), Robert Gossett (IMDB)(ekşi), G.W. Bailey (IMDB)(ekşi), Michael Paul Chan (IMDB)(ekşi), Jon Tenney (IMDB)(ekşi), Phillip P. Keene (IMDB), Tony Denison (IMDB), Raymond Cruz (IMDB), Gina Ravera (IMDB), Jonathan Del Arco (IMDB), Mary McDonnell (IMDB), Ransford Doherty (IMDB), Frances Sternhagen (IMDB), Barry Corbin (IMDB), James Avery (IMDB), Stephen Martines (IMDB), Conan McCarty (IMDB), Bob Clendenin (IMDB), Mark Pellegrino (IMDB), James Patrick Stuart (IMDB), Curtis Armstrong (IMDB), Sosie Bacon (IMDB), Courtney B. Vance (IMDB), Billy Burke (IMDB), S. Epatha Merkerson (IMDB), Paola Turbay (IMDB), French Stewart (IMDB), Quinton Lopez (IMDB), Patti Yasutake (IMDB), Jeff Wolfe (IMDB), Scott Alan Smith (IMDB), Jason O'Mara (IMDB), William Daniels (IMDB), Mark Rolston (IMDB), Michael Woods (IMDB), Douglas Sills (IMDB), Amy Hill (IMDB), Lorraine Toussaint (IMDB) >>devamı>>

The Closer (~ A fonök) ' Dizisinin Konusu :
Dedektif Brenda Leigh Johnson karşısındakini bazen büyülüyor, bazen tehdit ediyor, ama suçluyu mutlaka konuşturuyor. O, adli tıp ile uğraşmaz. Sıradan soruşturma görevlerini ise yetenekli asistanlarına bırakıyor. Onun işi suçlulardan itiraf koparmak. Alışılmışın dışında tarzı, insanları okuma ve gerçeği ortaya çıkarmaktaki eşsiz yeteneğiyle Brenda, Los Angeles’taki en zor ve en hassas davalarını çözmeye geldi. Tabii önce ekip arkadaşlarının güvenini kazanmalı. Daha ilk andan itibaren ekipteki elemanlar, patronlarının kadın olması, güneyli olması ve sakarlığı sebebiyle onu epey alay konusu yapıyor... Ancak Brenda ağır güneyli aksanıyla ettiği teşekkürleri bir tür noktalama işareti niyetine kullanarak, her vakada işinde ne kadar başarılı olduğunu göstermeyi sürdürüyor polis teşkilatındaki meslektaşlarına.The Closer, ABD’de hem başarılı bir polisiye hem de erkeklerin hüküm sürdüğü bir iş yerinde, başarılı bir kadın profesyonelin zaman zaman hayli komik öyküsünü sunarak seyircinin beğenisini kazanmakta zorlanmadı. Nip/Tuck'ın yapımcılarının imzasını taşıyan The Closer'ın başrolünde, Altın Küre ödüllü Kyra Sedgwick var.


  • "6. sezon birbirinin devamı olan 13 ve 14. bölümleri* çok güzel ve bir o kadar da sarsıcıydı, bulun, izleyin, izletin. (bkz: the closer hiç bitmesin)"
  • "dünyanın en kılıbık fbi ajanına sahip dizi. (bkz: fritz howard) oğlum yakışıklısın, endamlısın, koskoca fbi ajanısın, bir kadının elinde bu kadar maymun olunur mu be!?"
  • "6. sezonun 5. bölümünde şöyle bir diyalog geçmiştir ki, yazmadan edemedim. brenda leigh johnson : sana tanrıyı oynama hakkını kim verdi ?dr. navarro : o koltuk boştu, ben de oturdum."
  • "yeni izlemeye başladığım ve daha önceden nasıl farkına varmadığıma şaşırdığım dizidir . karakterlerin birbirleriyle dialogları falan çok hoş ve eğlenceli."
  • "bugünlerde fazla mı sulugözüm bilmem ama mutlu bitmesine rağmen finaliyle beni ağlatmış dizi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    kyra sedgwick'in georgia aksanı ile bölüm başına 50 kez ten küğüüü dediği polisiye drama. sedgwick'in canlandırdığı brenda johnson karakteri ne csi³, bones, ncis, dexter dizilerinin kahramanları gibi adli tıp uzmanıdır ne de criminal minds ya da profiler gibi dizilerde görmeye alıştığımız tipte bir suç analizcisidir. brenda suçluları salağa yatarak bulur. onun denyoluğuna kanan sanıklar sorgu odasında bülbül gibi öter.

    sedgwick dışında kadroda oz dizisinin aryan biraderi j.k. simmons da yeralır ama henüz kimsenin kıçına gamalı haç falan çizmemiştir. ayrıca polis akademisi serisinin teğmen harris'i g.w. bailey de ortalarda dolanmaktadır. keza o da motosikletle bi atın kıçına falan girmese de dizinin en komik repliklerine sahip adamıdır.

    forensic dizilerinden bayan bünyelere ilaç gibi gelen bir dizidir. sedgwick'in aksanına tahammül edebilirseniz izlemekten keyif alabilirsiniz. bu arada diyabetiniz falan varsa insülininizi yanınızda bulundurun çünkü brenda'nın donut, gofret vs gibi şeyleri yediği sahneleri izlemek bile adamı şeker komasına sokabilir.


    (saruman - 14 Ağustos 2007 11:11)

  • comment image

    benim gözümde, altyazı çevirisini yapan çevirmenin önünde saygıyla eğilinmesi, eli öpülmesi gereken dizidir kendisi.
    adlarını yazmıyor ki bu tv kanalları çevirmenlerin; bilelim de adıyla tebrik edelim.
    sanırsın ki incileri dökülecek...
    bilmek istiyorum kardeşim kim emek koymuş bu altyazıya! aaaa! hakkım değil mi ama?
    (bkz: çevirmenimi istiyorum kampanyası)


    (takitani - 18 Mayıs 2008 17:39)

  • comment image

    dün gece cnbc-e'de yayınlanan bölümü beni sinir etmiş dizidir. efenim burdan sonrasında dizinin o bölümünü baştan sona anlatacağım için okuyup okumama kararını size bırakıyorum.

    bu bölümde iranlı bir kadının kocası öldürülüyor. işin içine fbi falan da karışıyor, ortada kayıp 2.000.000 dolar da bir para var. bu arada kadının bir hafta içinde irana geri gönderileceği ortaya çıkıyor. neyse kısa keseyim, kadın ve kadının doktoru bir kumpas kurup kadın irana gitmesin diye adamı öldürüyorlar işin özü bu. doktor kadının sevgilisi bu arada. ancak bu başroldeki, tuhaf surat hareketleri olan kyra, iranlı teyzeyi laf oyunlarıyla gaza getirip itiraf ettiriyor. dizinin en sonunda da "hiçbir kültürde kadının özgürlüğünü kazanması için adam öldürmesi gerekmez, boşanma davası açabilirdi" diyor. ben de kendisine defolup gitmesini söylüyorum burdan. tabiki kimsenin öldürülmesini haklı bulmuyorum, ama amerikalı senaryo yazarlarının kendi dar görüşüyle böyle saçma sapan ahkam kesmelerine de sinir oluyorum. neymiş, boşanma davası açsaymışmış, açsaydı da ilk önce kadının oğlu kadını öldürseydi. sinir ettiler adamı gece gece....


    (susannah - 25 Temmuz 2008 10:10)

  • comment image

    herşeyin başrolde kilitlendiği, bütün o teknolojik dizilerden sonra biraz nefes aldıran dizidir. herşeyin anahtarı başrolu sevmek veya sevmemekte bu dizide , ki zaten bu şehre yeni geldiğinde de kimse brenda johnson dan hoşlanmıyor. bölüm içi ilişkiler dizi sırasında oluşuyor ve bu sırada aksana karşı nefretinizi yenebilirseniz herkese rağmen doğruya ulaşan bu kadına hafiften saygı duymaya başlıyorsunuz. hatta ilerki bölümlerde eski polis akademisi insanı g.w. bailey nin yaptığı brenada ve aksanının taklidiyle yerlere yatabiliyorsunuz.

    şahsen ben bu dizide brenda nın becerisini ve altındaki insanların sadakatini yavaş yavaş kazanmasını sevdim. çözülen cinayetlerden yada katilin kim çıkacağı merakından çok nasıl çözüleceği ve bu arada bölüm içi ilişkilerin nasıl olacağını görmek için izliyorum. o yüzden kime hitap ettiği şüpheli, ama denenmesi gereken dizi.


    (amarie - 10 Ağustos 2008 20:13)

  • comment image

    the closer ın karakteri, iticilik ve sevimlilik, merhamet ve acımasızlık gibi birbirinin zıddı öğeleri farklı oranlarda bünyesinde barındıran, emrinde çalışanları, 80 kez bilmemnere aksanıyla tenk yülasa da esasında hayvan gibi çalıştıran ve hata yaparlarsa ayarlarıyla kendine getiren bi dişi. koskoca bilmemne müdürünün yardımcısı olmasına rağmen ana kız hala babaya erkek arkadaşla birlikte yaşandığını söyleyemiyorlar filan..

    eh, her daim fıstık gibi hatun polislerin son derece cool ve profesyonel şekilde, victimle ya da suspectle senli benli olmadan, mesafeli ve soguk bi şekilde mesleklerini icra etmelerine alışmışız. bir csi serisinde mesela, bütün polisler, özel hayatları mümkün olduğunca uyumak ya da depresyona girmekle sınırlı, onun dışında kendilerini işlerine adamış, son derece iç karartıcı tiplerken, brenda leigh çok memure kaçıyor onların yanında. kadıncagızın ev işlerinde tembel oldugunu yıgılmış bulaşıklarından anlıyoruz. tatlıya düşkün ama iradesine habire yeniliyor. aslında feci işkolik, ama görüşmekte oldugu şüpheliye akşam kaçıramayacagı bi yemek oldugunu söyleyecek kadar da, hmm, nası derler, "yol yordam bilmiyor". belki de bu nedenle, sırf daha insani olup, saçmalayabildiği için de, kendisini daha gerçekçi ve sıcak bir karakter olarak buluyorum. bana hiç bi his vermeyen bi çok polisiye karakterinin yanında, bazen güldürüp bazen gıcık ederek tenk yülayan bu kadın bence şahane olmuş. belki biraz da, adını nick olarak ödünç aldığım, agatha christie nin sersem yazar karakteri ariadne oliver a benzettiğim için sevmiş de olabilirim kendisini...

    bütün dizilerin, fimlerin, karakterlerin ayrı bir tadı var ifinim, hepsi kendine göre güzel (ya da değil)..


    (ariadne oliver - 30 Ağustos 2008 16:10)

  • comment image

    brenda johnson karakteri, çok bok boğaz olmasına rağmen zapzayıftır.. zira öyle süper güzel bir kadın değil ama bence oldukça hoş gözüküyor yaşını da düşünürsek. izleyici erkek grubunun bazısının itici, çirkin, nahoş bulma sebeplerini de dizideki erkeklerle aynı sebeplerden olduğunu düşünüyorum.

    (bkz: chief)


    (blueme - 29 Ocak 2009 11:03)

  • comment image

    inceden inceye kanıt toplanıp da, yok amazon ormanlarında bulunan bir böceğin sağ arka ayağından yayılan bir feromondan, yok ancak bilmem ne isimli kuruluşun kullandığı çimento formülünden, yok ancak hedeyle etkileşime girince hödö ışıkları altında bödö rengi veren zöt zötlerden yola çıkıp katili bulan dizi senaryolarının yanında kesinlikle daha gerçekçi duran dizidir.


    (kitarobit - 9 Ağustos 2009 18:01)

  • comment image

    hepsini geçtim, adamı brenda'nın genç kız tavırları hasta etmektedir. yok öyle genç yakışıklı "fbi guy" koca adayları bulmalar, ana babaya gelinlik kız tripleri, bi cilveler bi edalar filan. kendin olsana be kadın, 18'lik genç kız diilsin 60 gösteriyosun en az. nedir bu çılgın bediş sendromu.


    (trixi - 18 Eylül 2009 02:19)

  • comment image

    dün akşam cnbc-e'deki bölümünü izlerken copon (tao) ve meksikalı (sanchez) dedektifler olay yerinde hadiseyi canlandırarak sinirli ve yaşlı komisere (provenza) anlatırken adeta "csi" parodisi yaptılar. gül gül öldüm... bir de provenza baştan sonucu söyleyeydiniz de beni bu kadar detayla yormayaydınız kabilinden kızınca, tao "amerikan tırnağı" yaparak "sana büyük resmi anlatmak istedik" yapıyor... baya baya csi la dalga geçmişler... komik di mi?


    (tremere - 18 Şubat 2011 14:47)

  • comment image

    dünyanın en kılıbık fbi ajanına sahip dizi. (bkz: fritz howard) oğlum yakışıklısın, endamlısın, koskoca fbi ajanısın, bir kadının elinde bu kadar maymun olunur mu be!?


    (starbuck - 27 Aralık 2011 23:30)

  • comment image

    6. sezonun 5. bölümünde şöyle bir diyalog geçmiştir ki, yazmadan edemedim.

    --- spoiler ---

    brenda leigh johnson : sana tanrıyı oynama hakkını kim verdi ?
    dr. navarro : o koltuk boştu, ben de oturdum.

    ---
    spoiler ---


    (blumengasse - 23 Ocak 2012 10:04)

  • comment image

    kendi çevremde yaptığım küçük ankete göre, genellikle kadınların daha çok sevdiği dizi.

    denk geldikçe bölüm bölüm izliyordum fakat geçtiğimiz haftalarda birinci sezondan izlemeye başladım. bitecek diye üzülenlerdenim...

    tenk yüü deyişini özleyeceğiz brenda reyiz.


    (bordolu61 - 4 Şubat 2012 10:51)

  • comment image

    yeni izlemeye başladığım ve daha önceden nasıl farkına varmadığıma şaşırdığım dizidir . karakterlerin birbirleriyle dialogları falan çok hoş ve eğlenceli.


    (patus - 26 Şubat 2012 23:34)

  • comment image

    büyük zevkle izlediğim polisiyelerden biridir. brenda leigh johnson’ın ben şahsen hastasıyım ama bu karaktere gıcık kapanlara diziyi bir kalemde silip atmamalarını tavsiye ediyorum. çünkü genelde şöyle bir durum var; polisiye diziler ya sadece kanıtlara, teknik detaylara, bilimselliğe odaklanır (kısaca csi ekolü işte), ya da eskiden beri aşina olduğumuz üzere “aman forensics morensics nemize gerek, karizmatik bi tip koyalım oraya müneccim gibi şak diye bulsun katili” formülünü benimser. işte the closer’ın güzelliği bu iki tarzı dengeleyebilmesinde. aynı zamanda dram ve komedi arasındaki dengeyi de çok iyi kurabilen bir dizidir. zaman zaman hukukî konulara girdiği de olur, adalet sistemini eleştirir, seyirciyi bazı çelişkiler üzerinde düşünmeye sevk eder. polisiye yönüyle, çetrefilli olaylarıyla seyirciden zeka ve dikkat bekler. bunlara ek olarak enteresan karakterleri ve senaryosuyla bir polisiye diziye göre beklenenden çok daha fazla güldürür sizi. kısaca çok yönlü ve eli yüzü düzgün bir polisiyedir the closer.

    dizinin olayı nam-ı diğer miss atlanta brenda'nın zekası ve üstün sorgulama yöntemleriyle (aklınıza yanlış bi şey gelmesin bizim burdaki gibi “yöntemler” değil) suçluyu bülbül gibi öttürmesidir. brenda’nın girmediği kılık, çevirmediği katikulli kalmaz. bazen salağa yatar, bazen kendini avukat, sekreter vs. diye tanıtır, bazen tehdit eder, bazen şüphelileri birbirine düşürür, pazarlıklara girişir, avukatların anasını ağlatır ama her zaman bir şekilde itirafını alıp davasını kapatmayı başarır. tabii bu arada çok büyük ölçüde olay yerinden toplanan kanıtlardan yararlanır. kendi ekibine şüphelilerin geçmişini, özel hayatını, mali durumunu, ıncığını cıncığını araştırtır. fbi ajanı yakışıklı sevgilisi fritzi’den el altından azıcık yardım alır. bulduklarını pek güzel değerlendirir, adamı sorguda nasıl köşeye sıkıştıracağını hep bunlara dayanarak planlar brenda ablamız.
    zekidir, hazırcevaptır, hırslıdır, işkoliktir. öyle seyirci hayran olsun diye yaratılmış bir karakter değildir, zaafları, sinir bozucu özellikleri de vardır ki bu yüzden gerçek bir karakterdir bence. dizide brenda’nın özel hayatı geniş yer tutar. kötü niyetinden değil ama işkolikliği yüzünden ailesini canından bezdirir. sakardır, dağınıktır. arabasıyla olay yerine giderken kaybolur, kahve almak için sırada beklerken milletin arabasına bindirir, aradığı herhangi bir şeyi bulabilmek için 19 inch monitör boyutlarındaki 7 sezon boyunca kullandığı siyah çantasını dakikalarca karıştırır. tarzı deseniz ayrı bir alemdir. kadın polis karakterlerin erkeksi olması klişesinden zerre nasibini almamıştır. aynı renk bluz-süveter takımları olsun, çiçekli etekleri, hasır şapkaları olsun, bu hanım hanımcık giyim tarzı son derece rüküştür ama en azından güneyli ve mutaassıp karakteriyle uyum içindedir. öyle her daim saç-baş yapılı, iki dirhem bir çekirdek de dolaşmaz ortalıkta. kendisini evinde ayıcıklı pijamalarıyla kahvaltı ederken görebilirsiniz. bana sorarsanız aynı elbiseyi birkaç kez giymesi bile gerçekçilik açısından iyi düşünülmüş bir detaydır. mesela üzgün ve kırılgan olduğu zamanlarda hemen kahverengi hırkasını geçirir sırtına. bir bölümde kamera, pahalı olduğu belli kırmızı topuklu ayakkabılarına zoom yapar. sonraki bölümde bir de bakmışsınız ki brenda yine aynı ayakkabıları giymiş. hem de son derece uyumsuz bir elbisenin altına! madem o kadar para verdim bari giyeyim zihniyeti brenda’nın karakterine o kadar uygundur ki bu tip detayları takdir etmemek olmaz. her gün ölümle burun burunadır, her gün trajik cinayetlere tanık olur ama kedisi öldü diye günlerce yas tutabilecek kadar da insani duygularını korumayı başarmıştır. ekibine karşı genelde mesafeli davranmaya çalışır. yine de çok sever kerataları. hep arkalarını kollar. pratiktir, pragmatiktir, ben işi halledeyim sonra kitabına uydururum zihniyetindedir. prosedürlerden nefret eder. otoriteye de pek pabuç bırakmamaya çalışır, ezdirmez kendini. lakin chief pope denen o şerefsizi zor durumda bırakacağım diye de aklı gider. buna karşılık chief pope’un brenda’ya gerçek anlamda destek olduğu çok nadirdir. brenda’yı atlanta’dan lapd’ye o getirtmiştir, bu yüzden başarılarından kendine pay çıkarmaktan geri durmaz. ama kendi kariyerinin zarar görmesi söz konusuysa hiç acımadan satar brenda’yı.

    brenda’nın yanı sıra diziye komedi katan bir diğer karakter lt. provenza’dır. tam bir huysuz ihtiyardır. dünya yansa umrunda olmayacak kadar gamsız bir tiptir. 4 kere evlenip boşanmıştır. düşme açısının, yüksekliğin falan hesaplanması için olay yeri incelemesi sırasında kullanılan cansız mankenlere eski karılarının adlarını koyar. dolayısıyla onları balkondan atmak en büyük zevklerinden biridir. son derece üşengeçtir. ekip arkadaşları şüphelinin peşinden koşmaya yeltenirken o ciddi bir edayla “i don’t run.” diyerek farkını ortaya koyar. bunun “i don’t climb.” “i don’t drive.”gibi çeşitlemeleri de mevcuttur. onun da çiçekli gömlekleri ve beyaz şapkası meşhurdur. masasına karşı garip bir sevgi besler. lapd yeni binasına taşınırken kurallar gereği satışa çıkarılan masasını açık arttırmayla satın almışlığı vardır. ayrıca masasına yabancı birinin gelip bir şey bırakmasına, ya da en kötüsü, poposunu yaslamasına asla tahammül edemez. kankalt. flynn’dir. flynn de son derece gamsız ve çapkın bir tiptir. provenza ile şakalaşmaları insanı yerlere yatırabilir. birbirlerine acımasızca laf sokarlar ama aralarından su sızmaz yine de. her sezonda en az bir bölüm provenza&flynn özel bölümüdür. bu bölümlerde genellikle bu ikilinin şapşallıkları bir cinayet soruşturmasıyla kesişir ve olaylar gelişir. şapşallık dediğime bakmayın, aslında son derece açıkgöz adamlardır ama başlarına envai çeşit talihsizlikler gelir. sonra da brenda’nın çenesinden kurtulamazlar. meksikalı sert çocuk dedective sanchez a.k.a. didektif sançiiğeyzz* , ekibin gözlüklü şirini lt. tao, brenda’nın sağ kolu sgt. gabriel, elektronik odasındaki tatlı çocuk buzz, gay adli tabip dr. morales, sürekli karı gibi dedikodu yapmakla tanınan commander taylor falan bunlar topluca yeri geldiğinde sitcom karakteri kadar komik olabilirler hep.

    ek olarak brenda’nın annesiyle babasının geldiği bölümler de pek şenlikli olur. anne willie ray ve baba clay tatlılık abidesi ihtiyarlar tarafından canlandırılmaktadırlar ve ikisi de birbirinden orjinaldir. özellikle the closer’ın geleneksel yılbaşı özel bölümlerine neşe katarlar. brenda’nın iş yerine gelmeleri ve ekiple sıkı fıkı olmaya çalışmaları komik durumlara sebebiyet verir.
    5. sezondan itibaren giderek daha sık görmeye başladığımız capt. sharon raydor ve brenda arasındaki atışmalar, laf sokmalar da komikli sahneler olarak değerlendirilebilir.

    dramatik öğeler ise genelde ekibin çözdüğü kriminal olaylarda yaşananlardır. bazen adaletin tam olarak yerini bulmadığı da olur tabii, böyle durumlarda brenda genellikle katili bulup, “bırakalım gerisine jüri karar versin.” diyerek işini yapmaya devam etme eğilimi içindedir. lakin onun da sabrının taştığı, vicdanının el vermediği olaylar yaşanmıştır.

    --- spoiler ---

    örneğin 7. sezonda brenda sistemin sağlayamadığı adaleti kendi kendine sağlamaya çalışıp çok fena göte gelmiştir. bu bakımdan dizi sonlara doğru, adalete hizmet etmeye çalışan onurlu bir insanın nelerle karşılaşabileceğini gayet gerçekçi bir şekilde ortaya koyar. brenda’nın hem sistem tarafından hem de üstlerinin çıkar çatışmaları arasında harcanışı insanın içini acıtır. yani benimkini acıttı, bilemiyorum.

    ---
    spoiler ---

    dizi çok yakında 7. sezonuyla final yapacağından ben de bu upuzun entryimi the closer’ın birbirinden güzel 7 sezonuna ithaf etmek isterim. brenda’yı çok özleyeceğim ama hemen finalin akabinde spin-off major crimes gümbür gümbür geliyor, onunla teselli bulabilirim diye düşünüyorum. hayırlısı.


    (aysa17310 - 3 Ağustos 2012 03:14)

  • comment image

    sıkıntılı bölümlerden oluşan bir 7. sezon sonunda ortada soru işareti bırakmadan final yapmış dizi. nihayet "boşlukları izleyici kafasına göre doldursun" diyerek bitmeyen bir yapım izleyebildim.

    --- spoiler olabilir emin değilim ---

    son sezon gerçekten yorucu geçtiği için nihayet bitti herkes rahatladı dedirtti. üstelik gayet de güzel bitti, öyle ki bittiğine üzülmedim bile. halbuki 6. sezon sonunda sadece 1 sezon kaldığı için hüsranlardaydım. güzel oldu çok da iyi oldu bence.

    --- spoiler olabilir emin değilim ---


    (biyiksiz kedi mahmut - 14 Ağustos 2012 09:48)

  • comment image

    elden geldiğince seyirciyi üzmeden bitirmeye çalıştılar ve başardılar da. dizinin son sezonuna bir çok belirsizlikle ve atılan düğümlerle başlamıştık, sonunda da düğümlerin hepsi çözüldü ve en çok merak edilen sorunun cevabını da almış olduk.
    --- spoiler ---
    içeriden bilgi sızdıran kim'in cevabını
    ---
    spoiler ---

    csi tarzı polisiye sevmiyorum, seyirciyi işin içine katmadan, insanlık hallerini önemsemeden, ipuçlarını bizim görmediğimiz saçma sapan bulmacaları çözmeye çalışırlar. öncelikle the closer bu açıdan iyi bir dizi. gerek ana karakterler gerekse her bölümde çözülmesi gereken cinayetler nedeniyle tanıştığımız karakterlerin hepsi insan. insanların ruh hallerini, hareket tarzlarını, suçun nedenlerini anlamaya çalışan bir dizi. üstelik her sezonda insan hayatına şekil veren bir duyguyu ana tema yaparak, buna yönelik cinayetlerle çıktı karşımıza. ciddi anlamda başarılı bir diziydi, umarım the major crimes'la da aynı başarıyı sürdürürler, gördüğüm kadarıyla kadroyu değiştirmemekle kalmamışlar, jeneriği bile aynı bırakmışlar. spin-off olmasının en iyi tarafı ise, karakterlerin hepsini zaten tanıyor olmamız.

    diziyi sevmek için karakterleri sevmeye bile gerek yok, sevmesen bile öyle insanların var olduğunu bilmek, bu insanların hangi saiklerle hareket ettiklerini izlemek de önemli. hele ana karakterimiz brenda leigh johnson'ı sevebilmek gerçekten zor. sadece kocasına çektirdikleri veya komik görünüşü, babasının küçük kızı modundan hiç çıkmaması ama aynı zamanda çok gaddarlaşabilen bir insan olması, işkolikliği, kutsal amaçları uğrunda her türlü yalanı kolayca söyleyip, her türlü yasal boşluktan faydalanması derken, itici gelebilecek bir çok yönü var. ama çok gerçek. ayrıca brenda karakterini olduğu gibi bırakmadılar da, dizinin başından sonuna sürekli hayata uyum sağlamaya çalışan ve değişen, değiştiren bir karakter yarattılar. ancak yine de chief johnson özellikle politik açıdan oldukça sorunlu biri.
    --- spoiler ---
    turell baylor olayında yaptığı saçmalık unutulmaz, zaten insanların polise neden antipati duyduğunu daha iyi anlatan bir olay olamaz, kaldı ki burada kendi adaletini sağlamak adına, çiğnenmedik kanun bırakmamış, üstelik hayatını adadığı işinin varlık nedenine resmen ihanet etmiştir.
    ---
    spoiler ---

    en nihayetinde bu dizinin yıldızı elbette chief johnson'dır ama benim en sevdiğim provenza denen üşengeç ötesi işini bilen çakaldır.


    (amaninbe - 16 Ağustos 2012 21:10)

  • comment image

    aşağı yukarı değil, gayet de insanların sikinde olan dizidir. amerika'da kablolu tv'de rekor reytinglere sahiptir. hatta finali 9 milyon kişi tarafından izlenmiştir ve "kablolu tv tarihinin en fazla izlenen dizi finali" ünvanını şu an elinde bulundurmaktadır. (haber için şuradan) ayrıca spin-off'u major crimes'ın prömiyeri de 7 milyon kişi tarafından izlenerek yine rekor bir reyting elde etmiştir.

    yani neymiş? cnbc-e izleyicilerinin kalkıp da türklerin dizi zevkine bakarak dünya dizi piyasasını sorgulaması komik olabiliyormuş.

    velhasılıkelam "thank y'all so much".


    (aysa17310 - 4 Ekim 2012 17:04)

  • comment image

    şimdiye kadar izlediğim en sofistike polisiye. öyle mükemmel ve öldürücü karizmalar filan yok. içinde biraz csi, biraz psikoloji, hatta sosyoloji, insan ilişkileri..hepsi var. öyle jilet gibi giyinmiş über seksi hatunlar da yok. her kimse karakter yaratıcısı, süper bir iş yapmıştır. bu arada izlerken amerikan savcıları nasıl çalışıyor anlarsınız.


    (inglisticir - 28 Mart 2013 00:53)

Yorum Kaynak Link : the closer