Süre                : 22 dakika
Çıkış Tarihi     : 21 Eylül 1998 Pazartesi, Yapım Yılı : 1998
Türü                : Komedi,Romantik
Taglar             : Eşcinsel,en iyi arkadaş,Gay arkadaş,avukat,New York City
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  KoMut Entertainment , Three Princesses and a P , Three Sisters Entertainment
Yönetmen       : James Burrows (IMDB)
Senarist          : David Kohan (IMDB)(ekşi),Max Mutchnick (IMDB),Jon Kinnally (IMDB),Tracy Poust (IMDB)(ekşi),Alex Herschlag (IMDB),Adam Barr (IMDB),Jhoni Marchinko (IMDB),Sally Bradford (IMDB),Jeff Greenstein (IMDB),Kari Lizer (IMDB),Bill Wrubel (IMDB),Gail Lerner (IMDB),Gary Janetti (IMDB),Katie Palmer (IMDB),Laura Kightlinger (IMDB),Sonja Warfield (IMDB),Steve Gabriel (IMDB),Greg Malins (IMDB),Kirk J. Rudell (IMDB),Dava Savel (IMDB),Ellen Idelson (IMDB),Rob Lotterstein (IMDB),Michael Patrick King (IMDB),Kate Angelo (IMDB),Abraham Higginbotham (IMDB),Jamie Rhonheimer (IMDB),Janis Hirsch (IMDB),William Lucas Walker (IMDB),Michelle Bochner (IMDB),Richard Rosenstock (IMDB),Jeanette Collins (IMDB),Mimi Friedman (IMDB),Cynthia Mort (IMDB),Darlene Hunt (IMDB),Jenji Kohan (IMDB),David Flebotte (IMDB),Ain Gordon (IMDB),Jordana Arkin (IMDB),Barry Langer (IMDB),James Lecesne (IMDB),Robia Rashid (IMDB),Josh Silberman (IMDB),Zack Slovinsky (IMDB)
Oyuncular      : Eric McCormack (IMDB)(ekşi), Debra Messing (IMDB)(ekşi), Megan Mullally (IMDB)(ekşi), Sean Hayes (IMDB)(ekşi), Shelley Morrison (IMDB)(ekşi), Harry Connick Jr. (IMDB)(ekşi), Leigh-Allyn Baker (IMDB), Tom Gallop (IMDB)(ekşi), Bobby Cannavale (IMDB), Tim Bagley (IMDB), Gary Grubbs (IMDB), Michael Angarano (IMDB), Leslie Jordan (IMDB), Blythe Danner (IMDB), Jerry Levine (IMDB), Debbie Reynolds (IMDB), Mathew Botuchis (IMDB), Gregory Hines (IMDB), Woody Harrelson (IMDB), Marshall Manesh (IMDB), Minnie Driver (IMDB), Eileen Brennan (IMDB), Alec Baldwin (IMDB), Laura Kightlinger (IMDB), JoMarie Payton (IMDB), Molly Shannon (IMDB), Dave Foley (IMDB), Jamie Kaler (IMDB), John Ducey (IMDB), Charles C. Stevenson Jr. (IMDB), Corey Parker (IMDB), Dan Futterman (IMDB), Sydney Pollack (IMDB), Steve Paymer (IMDB), Lesley Ann Warren (IMDB), Taye Diggs (IMDB), Emily Rutherfurd (IMDB), Amy Crofoot (IMDB), Jon Fleming (IMDB), Patrick Dempsey (IMDB) >>devamı>>

Will & Grace ' Dizisinin Konusu :
class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" Will Brennan, yakın zamanda annesini kaybetmiş, babası ise bir süre önce ortadan kaybolmuş 11 yaşında kimsesiz kalmış bir çocuktur. Hayattaki en büyük tutkularından bir ise İngiliz futbol takımı Liverpool'dur. Will’in futbol karşı ilgisi ve bilgisi ise çevresindeki herkesten daha fazladır. Bir gün kayıp babası Gareth bir anda ortaya çıkar; hem de oğlunun gönlünü almak için İstanbul'da oynanacak Liverpool –A.C. Milan, Şampiyonlar Ligi Final maçına cebine iki biletle gelmiştir. Will babasına hemen güvenemese de, Gareth onu bir daha terk etmeyeceğinin ve yeni bir hayata başlayacaklarının sözünü verir. Fakat Türkiye yolculuğuna hazırlandıkları sırada Will'in babası aniden ölür, Will kendisini yatılı okulda tamamen terk edilmiş bulur. Ama vazgeçmeye niyetli değildir. Hem babasının anısını yaşatmak için hem de gönülden bağlı olduğu futbol takımına destek vermek için bu yolculuğa çıkmaya kararlıdır. Yola koyulduğunda ise ülkesinde yaşanan savaş yılları sonrasında futbolu bırakan ve travmatik bir geçmişi olan Boşnak Alek ile tanışır. Alek başta gönülsüz olsa da, kendisini Will'in heyecanına ve azmine kapılmış olarak İstanbul yollarında bulur...

Ödüller      :

Primetime Emmy Ödülleri:Outstanding Cinematography for a Multi-Camera Series, Outstanding Multi-Camera Picture Editing for a Comedy Series, Primetime Emmy-Outstanding Comedy Series


  • "ingilizce'de gelecek zaman şeysi. türkçe2deki -ecek, -acak eklerine karşılık gelir.misal,ingilizce'de "i will go." türkçe'de "gideceğim." demektir.yaaa..."
  • "be going to kalıbıyla karıştırılmaması gereken kelimedir. will ani veya planlanmamış durumlarda kullanılırken , gerçekleşeceği önceden planlanmış eylemlerde ise be going to kalıbı kullanılmaktadır.."
  • "vasiyet anlamına gelen ingilizce kelime."
  • "ing. irade etmek, irade kullanmak, bilincli olarak yapmak, erk kullanmakbu kelimeden turemi$ willing kelimesi de "istekli, gonullu" anlamina gelir"
  • "almancada ise "bir seyi yapmaya istek, niyet" belirten fiil."
  • "ocak ayında türkiye'de vizyona girecektir."
  • "futboldan pek hoşlanmayan bir kişi olarak çok beğendiğim bir film oldu. çok duygusal anlar yaşattı. iyi ki izlemişim.herkese de tavsiye ederim.you will never walk alone!"
  • "çok sıcak ve samimi bir şekilde kurgulanmış futbol ve yol hikayesi filmidir. gerrard futbolun süpernovasıdır."
  • "(bkz: istenc)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    ingilizce'de gelecek zaman şeysi. türkçe2deki -ecek, -acak eklerine karşılık gelir.
    misal,
    ingilizce'de "i will go." türkçe'de "gideceğim." demektir.
    yaaa...


    (ajanaida - 2 Şubat 2008 17:52)

  • comment image

    ing. irade etmek, irade kullanmak, bilincli olarak yapmak, erk kullanmak

    bu kelimeden turemi$ willing kelimesi de "istekli, gonullu" anlamina gelir


    (trenchkot - 4 Haziran 2002 16:24)

  • comment image

    ingilizcede gelecek zaman icin kullanilan kip. 5 tane farkli kullanimi vardir. olumlu cumlelerde will, 'll seklinde kisaltilir. olumsuzu won't seklinde yazilir ve telaffuz edilir.

    1- ani karar* : planlanmayan eylemlerde, o an icin karar verilmis durumlarda kullanilir. karari sadece "i, we" ozneleri yapacagi icin bu kullanimda diger ozneleri kullanmak yanlistir. for example,
    -i'm bored, i'll watch a movie. (konusmaci burada film izleme kararini su anda vermistir, onceden boyle bir plani yoktur.)

    2- kanita dayanmayan tahmin* : gelecek ile ilgili tahmin yaparken elimizde herhangi bir kanit yoksa will kullanilir. for example,
    -people will live in other planets in the future. (gelecekte insanlarin diger gezegenlerde yasayabilecegine dair herhangi bir kanit yoktur. konusmaci sadece bir tahminde bulunmustur.)

    not: gelecekte olmasi yuksek ihtimal olan durumlarda tahmin yaparken be going to kalibi kullanilir. for example,

    the weather is cloudy. i think it's going to rain. (havanin bulutlu olmasi yagmur yagacagina isarettir. bulutlu hava bizim kanitimiz, yagmurun yagmasi da tahmindir.)

    3- teklif* : teklif yaparken will kullanilir. would like kalibi ile bir baglamda benzerlik tasir. for example,
    -please have a sit. i'll make you a coffee.

    4- soz vermek* : gelecekte yapilacak eylemler icin taahhutte bulunurken will kullanilabilir. for example,
    - i'll love you forever.
    -please forgive me, i won't repeat that.

    5- rica* : formal language dedigimiz resmi dilde ricalarda bulunurken kullanilan "can, could, may" kaliplarina bir alternatif olarak kullanilir. for example,
    -will you lend me some money?
    -will you pass me the salt, please?

    will kalibi daha cok gelecek ile ilgili tahminlerde ve onceden planlanmamis eylemlerde kullanilir. her iki durumda da be going to kalibi kullanildigi icin anlamina bakmadan tek bir tanesini kullanmak karisikliga yol acabilir.


    (qantar - 13 Aralık 2009 03:58)

  • comment image

    2011'de gösterime girmesi planlanan - liverpool'un ünlü bestesi you will never walk alone'dan esinlenerek olsa gerek - will isimli 11 yaşındaki bir çocuğun istanbul'daki efsane 4-3'lük maça gitmeye çalışması temalı film.

    link
    imdb bilgileri


    (affandede - 28 Haziran 2010 18:18)

  • comment image

    will ile kurulan gelecek zaman ifadelerinde gelecekte olacak olaylar ile şu an arasında öngörülür bir bağ yoktur. misal:
    kapının çalması, birinin onu açması:
    - i'll open it! (ben açarım!)
    görüldüğü üzere, kapıyı açacak kişinin kapıyı açmadan evvel o eylemle bir bağı yoktur. olaylar aniden gelişmiştir.

    ve fakat be going to kalıbıyla kurulan ifadelerin gelecekle öngörülür bağları vardır. misal:
    kız arkadaşınızla uygunsuz bir durumda olmanız, babasının sizi basması:
    - jesus, he's going to kill me! (valla, adam beni gebertecek!)
    görüldüğü üzere, kız arkadaşıyla şimdi burada belirtmesi abes olan bazı durumlara giren kişi, olayın olacağına dair kuvvetli bir öngörüye sahiptir.

    misaller:
    - i will be a doctor. (doktor olcam) (ali, 8 yaşında)
    - i am going to be a doctor. (doktor olacağım) (veysel, 29 yaşında tıp fakültesi 8. sene) (gerçi bunun da ihtimali düşük ama olsun, en azından diğerine göre biraz daha şey...)

    - we are going to have a baby. (bir bebeğimiz olacak) (necla, gebelik testine yeni bakmış, pozitif, allah bağışlasın)
    - really? he will certainly be a boy, like his father. (valla mı? kesin erkek, e tabi erkek adamın erkek evladı olur) (kocası, neye göre lan! nerden vardın bu beylik kanıya?)


    (dilmacevirmen - 11 Kasım 2011 21:40)

  • comment image

    ingilizce'de, (birinci şahısta) ne yapmak istediğimizi ne arzu ettiğimizi ya da irademizin ne yönde olduğunu, kararlığımızı, niyetimizi, bazen inançlarımızı anlatır. will ile kullanım tercihi konusunda bazen sıkıntıya neden olan shall ise; dışardan gelen etkiyi içerir, empoze edilen görev, zorunluluk ya da yükümlülüğü ifade eder...


    (bleufonce - 18 Nisan 2003 14:29)

  • comment image

    27 şubat 2012'de dvd'si yayınlancak film. yurdumda beyazperdede gösterime girmesini çok istedik çok bekledik ama napalım artık malum ortamlara düşmesini beklicez.

    edit: haftaya vizyona giriyor. beklenildiği gibi yüksek doz futbol tutkusu içerdiğinden tüm futbolseverlerin beğeneceği bir film. hatta bir iki damla gözyaşı da bırakabilirsiniz. swh

    you'll never walk alone!


    (herkes gercek bi benim sahte - 5 Şubat 2012 02:40)

  • comment image

    gece gece yine niye ingiltere'de doğmamışım amına koyayım dedirten film.küçük bir çocuk için futbolun ne demek olduğu daha güzel anlatılamazdı heralde.sinemasal açıdan çok birşey vermese de her futbolseverin mutlaka beğenisini kazanacaktır.ayrıca savcı esra ile kenny dalglish'i aynı filmde görmek de nasıl birşeydir lan.

    --- spoiler ---

    hiçbir şey için değmese bile sırf alek will'e onlarda pirlo,kaka,shevchenko var dediğinde will'in bizde de gerrard,alonso vs. var diyişi için izlemeye değecektir.o nasıl bir tatlılıktır be oğlum.

    ---
    spoiler ---


    (boradora - 25 Mart 2012 02:30)

  • comment image

    futboldan pek hoşlanmayan bir kişi olarak çok beğendiğim bir film oldu. çok duygusal anlar yaşattı. iyi ki izlemişim.herkese de tavsiye ederim.

    you will never walk alone!


    (foverine - 17 Haziran 2012 00:11)

  • comment image

    tek kelimeyle tanımlamak gerekirse ilginç bir film olmuş. hele istanbul'da yaşayan, futbolsever, liverpool sempatizanı, damian lewis hayranı ve will kadar küçük yaşta olmasa da yolu yatılı okuldan geçmiş birisiyseniz çok daha ilginçleşiyor.

    --- spoiler ---

    babanın ölümüne kadar olaylar realist diyebileceğimiz bir çizgide gelişirken, sonrasında masalsı, hatta fantastik bazı olaylar izliyoruz. notre dame'da will'in tüm parasının ve daha acısı babasından kalan cüzdanının çalınması ya da biletlerin sahte olduğunun anlaşılması gibi içimize oturan gerçekler yanında, will'in fransa'da bir sürü aşırı iyi insanla karşılaşıyor olması, pasaport filan hak getire yolculuk etmesi, en fenası da boşnakların kendi aralarında ingilizce konuşması gibi bizi filmden uzaklaştıran durumlar mevcut. lakin ki bu film ciddi ciddi ağlatıyor insanı. will rolünü oynayan çocuk oyuncu çok başarılı. her şeyin sahte olduğunu haykırdığı sahnede içiniz acıyor ama neyse ki liverpool sevgisi ve eski futbolcu alek, onun henüz çok başında olduğu hayattan ümidini kesmesine engel oluyor.

    ---
    spoiler ---

    sonunda steven gerrard, jamie carragher ve kenny dalglish'i görmek de mutluluk verici.


    (arrsu - 19 Haziran 2012 21:36)

  • comment image

    aşk olsun will, sana demediler mi ulu orta aşktan söz edilmez diye.
    söylemediler mi nazar ederler sana ve sevdiğine.

    will, dinle lütfen;

    gecenin bir yarısı çocukluğunu ve gözlerine katışmış pırıltıyı kullanarak ağlattın beni. sen istanbul’a yaklaştıkça ben, geçmişin evreninde seninkiyle yarıştıracağım hatıralar aradım. bi şeyler de buldum hani. ama önce söylemek istediğim başka şeyler var. dolandırmadan anlatıyorum.

    futbol biraz merhamet oyunudur küçük dostum. severek merhamet eder, sevdiğimiz şeye herkesin merhamet etmesini isteriz. gel gör ki işler sahada böyle yürümez. kaçtıkça kıymık hep sakınana batar. senin gözünden sakındığına iri kıyım bir adam tekme atar, tekmeyle kırılan bilek mi dersin, durduk yere çeken bi baldır mı dersin, artık ummadığın dilemediğin ne varsa. hepsi olur bunların. olur, oldukça sen merhamet edersin. lale müldür’e kulak verip de sevdiğine kötü bir şey olsun istemezsin.

    futbolla kalpler ilk idmanını yapar will. kalbin sevmeyi, gözetmeyi, diğergamlığı futbolla öğrenir hep. biri sıkıysa yensin senin takımını! allah’ın belası adamlar, bizimkileri hiçbir hak hukuk kuralı tanımadan yenen adamlar! bizimkileri yenen adamlar, ne hakla yenen adamlar! allah’ım ne cüretle yenen adamlar!

    gördün mü will? bir çocuğun takımını yenmeye kimsenin hakkı yoktur. mazlumun bedduasından sakının diyen bir peygamberimiz var bizim. biz mazlumların takımını ne hakla yeniyorlar will? kim onlara bu kadar iyi organize olmalarını söylüyor, kim bizim takımı yenmeleri için onları böylesine motive ediyor. canları çıksın will, marşları sussun, seslerini yitirsinler, endüstriyel futbol renklerini soldursun.

    sen söyle hak etmiyorlar mı will? beşiktaş’lı doğmuyorlar, beşiktaş’lı olmuyorlar, bu insanlar böyle ne yapıyorlar? bu gaflet ve dalalet içinde daha ne kadar yaşayabileceklerini zannediyorlar? renklerin alacasına kanıp asli olan renklere niye kör kalıyorlar? allah aşkına iyi olan neyi hak ediyorlar will?

    sen kapitalist ve dahi emperyalist bir ülkenin çocuğusun ben, bir imparatorluktan arta kalmış kendi içinden başka tutunacak yeri olmayan bir toprak parçasının. sizinkilerin de payı yok değil hani ülkemi arta kalan bir toprak parçası olarak tanımlamamda. (e ne de olsa sen de bir ingilizsin) bu kısımlar biraz karışık. çocukluğunun boş uzayına doğrular çizmek değil derdim. bundan haya ederim.

    şunu demek istiyorum özetle: nedir seninle beni aynı duygulanıma iten? nedir kalplerimizdeki bu ortak yalımın sebebi? dur ben söyleyeyim; futboldur will. şeksiz şüphesiz futboldur. “futbol sadece futbol değildir” vecizesinin kinayesinden ari, yalnızca kendi yalınlığında anlamını bulan düz bir cümle olarak hem de. daha bir sürü şey var aslında söylemek istediğim. ama sizinkilerin şu menfur saldırısı yok mu! ah, bi canavar gibi dikiliyor aramızda.

    hatırlarsın, başta futbol merhamet oyunudur demiştim. “merhamet edin ki merhamet olunasınız” hadisini dememiştim ama öznel bir cümleyle aynı şeyi ifade etmiştim, senden kaçar mı, hatırladın tabi.

    ey kalbimizin farklı yerlerde farklı renkler için attığı çocuk. yanlış anlama, şu zalim öfkem aradan çıksın ve daha fazla yakınlaşmamıza engel olmasın diye soruyorum; söyler misin, sizinkiler bizimkileri merhamet etmeden yendiği maçta da sevindin mi? dur bakayım, yoksa sen her galibiyette sevinir misin ? rakibini incitmekten imtina etmez misin ? peter crouch yükseldikçe hüznün dibine vuran beşiktaş’lı kardeşlerinden sana ne mi yoksa?
    bir gün yaşadığın keyfi, bir ömür boyu utanç levhası olarak boyunlarında taşıyacak kardeşlerinin duyguları hiç mi önemli olmayacak senin için? olmasın.
    sen böyle biri olma will. futbolu hiç bilmediğin bir yerde, hiç tanımadığın insanlarla seni kardeş yapabilme ihtimali yüzünden sev. sev ki, hikayen bu abini ağlattığı gibi herkesi ağlatabilsin.

    söylediklerimi unutma, bi daha istanbul’a gelirsen ve bilet lazım olursa da beni ara.

    gözlerinden öperim.

    (bkz: beşiktaş)
    (bkz: beşiktaşk)
    (bkz: beşiktaşlı mehdi)
    (bkz: sevinmek için sevmedik)


    (stoss - 9 Temmuz 2012 22:04)

  • comment image

    mükemmel bir novembre şarkısı...arte novecento albümünden..

    hey you creature who came from the night
    why do i feel the need to lose myself deep in your eyes?
    is it the same reason for your face tells of a cry?
    or is it simply our longing arms just willing to entwine?
    tell me what divides our lips from the so yearned unending kiss
    what is this misery joining your rainy sky with mine?
    can you hear me screaming?
    can you hear me screaming from inside?


    (core i - 2 Nisan 2004 13:33)

  • comment image

    irade olarak çevriliyor, bu durumda güdülenmeden tamamen arınmış oluyor. halbuki will, insanın güdüsüyle uyumlu bir iradenin yarattığı eylem motivasyonudur. free will özgür iradedir, ama salt haliyle will, bir irade teşkil etmiyor bana göre ya da ben anlayamıyorum.

    özden gelen şeyin eyleme dönüşme sürecinde etken olan şeydir, bir karar verir ve uygularsın ama bu verdiğin karar, salt sana ait ise hiçbir ahlaki kısıtın gerisinde kalamaz. bu durumda iradeden daha farklı bir anlamı vardır bunun, saf bir arzu, bir istençtir.

    (bkz: istenç/#44201488)


    (bozdoganli - 14 Temmuz 2014 04:33)

Yorum Kaynak Link : will