Empire of the Sun (~ Günes imparatorlugu) ' Filminin Konusu : Jim Graham (Bale), aristokrat İngiliz ailesiyle Şanghay'da iyi şartlarda bir hayat sürmektedir. Fakat İkinci Dünya Savaşı'nın bütün dünyayı saran dehşetinden Şanghay da kurtulamaz ve Japonya tarafından işgal edilir. İşgal sonucu değişen bütün hayatlar gibi Graham ailesinin düzeni de alt üst olur. Ailesinden koparılarak, Japonya'daki bir toplama kampına götürülen Jim, sahip olduğu hayal gücü ve cesaretle yaşadığı korkunç ortamı, başrol oyuncusu olduğu bir maceranın parçası haline getirmeye, oynadığı bir oyuna dönüştürmeye çalışır. Ama koşulların taviz vermez sertliği, bir çocuğun hayal gücünün baş edemeyeceği kadar zorludur.
Letters from Iwo Jima(2006)(7,9-144908)
The Color Purple(1986)(7,8-76057)
Close Encounters of the Third Kind(1977)(7,7-164526)
Duel(1971)(7,7-55863)
Munich(2006)(7,6-196449)
Lincoln(2012)(7,4-225434)
Amistad(1997)(7,3-65052)
War Horse(2012)(7,2-151549)
Artificial Intelligence: AI(2001)(7,1-273548)
The Sugarland Express(1974)(6,8-13768)
Always(1990)(6,4-29008)
1941(1979)(5,8-29181)
mükkemmel dramatize edilmiş usta ellerden çıktığı belli görüntülerle etkileyicilik dozu yüksek bir film..christian bale'e artık hiç tereddüt etmeden gördüğüm en yetenekli aktör sıfatını yüklediğim filmdir...hatta filmi başından itibaren izlenir kılan sebeplerden biri kendisidir..--- spoiler ---filmde çocuğun hikayesi anlatılırken savaş bu hikayenin fonudur..zaten shangai'da doğup büyüyen ingiliz ve çok zeki bir çocuğun gözünden aktarılır hikaye..öyleki çocuk ne oraya ne de buraya aittir..hatta garip bir şekilde iletişim kurduğu japon arkadaşı ve diğer japon askerlerle arası hep iyidir..jim'in psikolojisi,gelgitleri,arayışları,kayboluşu,zekası,bulunuşu....kişinin savaş vasıtasıyla kimliğiyle,dünyaya bakış açısıyla,belkide hayatla yüzleşmesi,hesaplaşmasını anlatıyor bence empire of the sun...kısaca çocuk kendi gözleriyle bu lanet olasıca dünyada lanet olasıca adalet kavramı denen bişeyin olmadığını öğreniyor..yine bu filmde amerikaya yerinde göndermeler,laf sokmalar,selam etmeler vardır gözden kaçmayan.. ingilizler ve japonlar içinse eleştirilerde bir denge sağlanmış..jim atom bombasıyle ilgili şöyle bişey demişti ki unutulmaz: " learned a new word today. atom bomb. it was like the god taking a photograph."--- spoiler ---
(akheron - 9 Eylül 2006 02:31)
christian bale bu filmindeki rolüyle olağan üstü genç aktör performansı ödülüne layık görülmüştür..
(nueation - 5 Mart 2002 00:00)
christian bale'in aktör olmak ve rol yapmak için yaratıldığını kanıtlayan bir film. john malkovich'in yanında oynayıp da o adamın performansını unutturmak, her babayiğidin harcı değildir.
(daughtear - 21 Ocak 2008 10:41)
schindler's list ve saving private ryan'dan daha az ses getiren bir film olmasına rağmen steven spielberg'in yaptığı en iyi savaş filmi ve tüm filmografisinin the color purple ile beraber en iyi filmi. ilk 2 filmde de savaşın acımasız ve çarpıcı yönü işlenmiştir ama empire of the sun'da bu bir çocuğun hayatındaki değişim ve karakterine verdiği şekil biçiminden çok daha üst düzeyde incelenmiştir. ayrıca aynen tom hanks'in saving private ryan'da canlandırdığı karakterin "eve döndüğümde karım beni tanıyabilecek mi?" sözüyle ilginç şekilde benzeşen christian bale'in "annemin yüzünü hatırlamıyorum" repliği de savaşın içinden ders çıkarılamayacak kadar vahşi bir olgu olduğuna dikkat çeker.
(flying dutchman - 17 Ocak 2009 15:15)
avustralyalı electro-pop grubuhttp://www.myspace.com/empireofthesunsound adresinden bi bakılabiliredit :melodik açıdan harika bi 80 ler havaları var.solistin sesi de destek bu duruma
(thinkgreen - 11 Şubat 2009 01:16)
spielberg'in çektiği en iyi filmlerden. christian bale ve john malkovich inanılmaz performans gösteriyorlar. 15 sene önce izlerken de çok etkilenmiştim, bugün izlerken de.. zamana yenik düşmeyen bir film diyelim. filmden akılda kalan iki replik:(bkz: i surrender)(bkz: i can bring everyone back)
(ali osman - 2 Mayıs 2010 20:08)
2. dünya savaşı temalı bir film daha. christian bale'ın oyunculuk için yaratıldığı daha o yaştan belliymiş. filmi sırtlayıp götürüyor tek başına. her savaş filminde olduğu gibi, bu filmin de iç burkan detayları vardı.--- spoiler ---küçük çocuğun hayatta kalma iç güdüsü insanın içine dokunuyor. yaşayabilmek için kendini parçalıyor resmen film boyu, ordan oraya atılsa da, itilip kakılsa da, her gittiği yerde kendine yeni bir dünya kurmaya çalışıyor.fikrimce en dokunaklı sahne de filmin sonundaki ailesiyle kavuşma sahnesidir. önce boş boş gözlerle annesine bakması, sonra gözlerine inanamayıp elini tutup incelemesi, sonra dudaklarına dokunması, sonra da saçına...o bir kavuşma sahnesidir ama boğazınıza bir yumruk çöker, çünkü hiçbir çocuğun savaştan sonra çocuk kalamayacağını bilirsiniz..--- spoiler ---
(aimee - 23 Ağustos 2011 01:44)
batılı bir çocuğun, zaten henüz kurulmakta olan kimliğinin içerdiği tüm değerlerin altüst oluşuna tanıklığını anlatan bir spielberg filmi. özellikle sömürgeci denince ilk akla gelen ingilizlerin idealize edilmiş beyaz adam imajlarının uzak doğu'daki bir toplama kampında yerle bir edilişidir aslında ana tema. izleyici hala ısrarla ("onlara kim olduğumuzu söyleyelim de bizi bıraksınlar") kimliklerine sıkı sıkıya sarılan ve o zamana kadar kendi dünyasını bir ve tek dünya olarak empoze etmiş batılıyı izler. zira artık kendi dünyası söz konusu değildir, zaten kendi dünyası diye kurduğu şey bir ilüzyondan ibarettir. herkesin göndermede bulunduğu bir dünya vardır evet, ama bunun batılının dünyası olmadığı açıktır. bu daha ziyade ortak bir dünyadır. işte başroldeki çocuk da kendi kimliğinin sınırlarını aşıp ötekiyle seve seve karşılaştığı böyle bir dünyaya açılmıştır (japon çocukla arkadaşlığı). dünyada olmanın ne olmanın değil nasıl eylemde bulunduğun, nasıl davrandığın olduğunu keşfeder çocuk. ama hep bir öteki karşısında. bu manada kim olduğunu keşfedişi ne olduğuyla ilintili ingilizlikten, hıristiyanlıktan, aristokratlıktan...vs. öte "nasıl"ı ima eden ve ötekinde kendisini görmesine vesile olan ötekiyle karşılaşmanın ta kendisidir. --- spoiler ---japon çocuk öldüğünde jim onu kalp masajıyla hayata geri döndürmeye çalışırken karşısında birden kendisini görür.mrs. victor öldüğünde gökyüzünde gördüğü ışığın aslında atom bombası olduğunu öğrendiğinde ise "mrs victor'ın ruhunun cennete gittiğini sanmıştım, yanılmışım" der jim. --- spoiler ---öte yandan filmin eleştirilecek yanlarından biri olarak elbette kahraman amerikalı mitine altan alta destek vermesi sayılabilir. bunun dışında filmin çerçevesini batılının özeleştirisi ve empati kurma çabası çiziyor gibidir.
(daren mayef - 30 Ekim 2011 18:08)
steven spielberg yonettigi, christian balein veletken oynadigi ve john malkovichin bize yetenegini sundugu 1987 yapimi film.1941'de japon ordusunun shanghaii ele gecirmesiyle, shanghaida yasayan aristokratimsi bir ingiliz ailenin oglunun kargasada ana babasini kaybederek bir sekil japon esir kampina dusmesini ve orda basindan gecenleri anlatir film.spielberg her zamanki gibi hayvani 1000 kisilik toplu kargasa sahnelerini ve de umitsizlik/keder sahnelerini cok guzel cekmis. ancak zafer sahnelerinin ,spielberg'in arka plandaki amerikanya kokan 'biz en buyuguz superiz' muzigini kullanmasi yuzunden insanin tuylerini diken diken etmekten oteye gidemedigi kanaatindeyim.
(orlando - 8 Mart 2001 13:05)
normalde kulak tırmalayan uzak doğulu ses tonları, berbat şarkı sözleri, cankan' dan hallice tipleri ile evlat olsa sevilmeyecek grup; ancak parçalarındaki o mükemmel elektronik altyapıları yüzünden kusana kadar dinliyorum kendilerini.
(darbeye kalkisan astegmen - 9 Mayıs 2013 07:46)
alive isimli şarkısıyla yine yardırmış olan avustralya'lı grup. bu parçada öyle bir elektronik altyapı var ki bu altyapı portoda yok.
(arka sokaklar izleyen nesil - 20 Mayıs 2013 16:11)
alive isimli şarkılarıyla aklımı çelmiş grup. farklı tarzları ve sesleriyle dikkatimi çektiler. bunlar yürür diyorum.
(the jelibon - 13 Ağustos 2013 16:52)
'daft punk had a great marketing campaign, but we've got better songs' şeklinde bir beyanatta bulunmuşlar.seni severim bilirsin, ama buna gülmedim panpa.
(is that altinmese - 16 Ağustos 2013 14:03)
natalie portman'ın nasıl bir oyuncu olacağını leon'da gördüğümüz gibi christian bale'i de aynı şekilde daha veletken gördüğümüz film.
(desejado - 21 Nisan 2014 14:11)
daft punk'ı da aşan, efsane gruptur bence.hiç değinmedim bugüne kadar ama haklarını vermek lazım adamların.daft punk genre anlamında bir şeyleri kırdı, farklılardı, yerleri hala ayrı tamam ama bu empire of the sun'ı daha alt bir yere koymaz.millet good girl gone bad, give me everything bilmemne diye saçma sapan şarkılar yaparken, hatta daft punk 'we're up all night to get lucky derken, "freedom is within you, giving make us feel good, hello to my people, say hello to the future!"* diye şarkı yazıyor bu adamlar.ilah da değiller tamam ama, daft punk şu an farklılığını yitirdi gibi. sıradan geliyorlar artık kulağa, son şarkılarında o eski tadı alamıyorum.oysa bir empire of the sun! alacaksın shuffle'a, gireceksin dna'den çıkacaksın walking on a dream'den. mis.
(sivilceli dermatolog - 22 Mayıs 2014 00:25)
steven spielberg'in schindler list'ten sonra izlediğim en duygusal filmidir. zaten schindler list'te de filmin arka fonunda savaş vardı, nitekim burada da öyle. --- spoiler ---filmin kanımca en duygusal iki sahnesinden biri japon pilotların ilk seferleri için uğurlanırken jamie'nin söylediği şarkıdır herhalde. acımasız japon komutan'ı ağlattı daha ne olsun.diğeri de, filmin sonunda jamie'nin o donuk bakışlarla ailelerini arayan çocukların arasında durması, ailesini görünce de annesine attığı bakışlardır. ulan bir travma, bir dönüşüm bu kadar mı güzel yansıtılır. benim bile gözlerim doldu yemin ederim.--- spoiler ---ki akıcılık konusunda schindler list'ten bir tık ötede olduğuna inanıyorum ben bu filmin. hiçbir sahnesi sıkmaz, aksine geçişler çabucaktır ve her sahnesi savaşın insan üzerindeki etkilerinin bir başka yönünü gösterir. tabi burada filmin genel akışının baş karakter jamie'nin üzerinden geçiyor olmasının da payı büyük.
(at ustunde satranc oynayan adam - 17 Ağustos 2014 21:11)
yaşamın soundtrack'i olsa bu adamlara ait olurdu sanırım.(bkz: we are the people)(bkz: alive)(bkz: walking on a dream)
(master gerard - 30 Kasım 2014 22:32)
"bu gün yeni bir kelime öğrendim: atom bombası"
(sitki siyril - 26 Kasım 2004 16:27)
empire of the sun savas filmleri* kategorisinde savastan uzak olup savasın ne olduğunu en iyi anlatan filmlerden biri. yaptığı tasvirler, kargasa ve güclünün hükmetmesini izleyiciye o kadar güzel anlatırki artık gerisini tasvir etmek, düsünmek, boslukları doldurmak size kalmıstır. ister filmde ülke işgal eden japon askeri olun, ister zamanında güvenliğini almayıp, cok olmalarına güvenen cin halkı olun, ister ülkesinden millerce uzakta orada ne yaptığını bilmeyen cocuğuyla o savaş karmaşası içinde golf oynamaya giden ve bardağın taşmasına caresizce etrafa koşturan ingiliz asillerden olun, isterseniz savaşı kaybedip, o üstten bakıslarının artık etkisinin kalmadığının farkına varan garnizon kumandanı olun veya kamikazeler olun. hangi "inanç" ve "amaç" uğruna öldüklerini bilselerdi belki de japon sarayına dalacak olan kamikazeler. hiçbiri mi olamadınız, basroldeki cocuk* olmayı deneyin, her an ve her zaman yaşamayı o zaman öğrendiniz demektir.
(daha - 31 Ekim 2005 20:27)
suo gan'i, exsultate justi'yi ve chopin'in mazurka'sini,yerdeki pudranin uzerinde ayak izinin ruzgar gucuyle silinmesini,butun hayallerin bir cirpida yok olmasina yordugum kocaman gone with the wind posterini,japon savas ucaklarini,atom bombasini,"no mama. no papa. no whiskey soda." diyen ve beni hala korkutan cinli cocugu vetanri'nin belki de tennis oynadigi icin bizleri dusunmedigini hayal etmeyi....cocuk aklima kazimis olan yapim. hala izledigimde tuylerimin urpermesini saglayan spielberg'in fazla taninmayan, fakat kendi fikrimce en iyi filmlerinden biri..
(high fidelity - 18 Nisan 2006 23:22)
Yorum Kaynak Link : empire of the sun