Süre                : 1 Saat 58 dakika
Çıkış Tarihi     : 01 Haziran 2007 Cuma, Yapım Yılı : 2007
Türü                : Döküman,Tarih
Taglar             : din,Hıristiyan,Mitoloji,911,Pagan
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Gentle Machine Productions
Yönetmen       : Peter Joseph (IMDB)(ekşi)
Senarist          : James Perloff (IMDB)(ekşi),Jim Marrs (IMDB)(ekşi),Thomas R. Dye (IMDB)(ekşi),William Greider (IMDB)(ekşi),Franklin D. Roosevelt (IMDB),Frederick Lewis Allen (IMDB),Colin Simpson (IMDB),James Van Der Pool (IMDB),Ralph A. Epperson (IMDB),Anthony C. Sutton (IMDB),Peter Joseph (IMDB)
Oyuncular      : George Carlin (IMDB)(ekşi), Bill Hicks (IMDB)(ekşi), Joseph Casaliggi (IMDB), Condoleezza Rice (IMDB)(ekşi), George W. Bush (IMDB), Osama bin Laden (IMDB), Rudolph W. Giuliani (IMDB)(ekşi), Adolf Hitler (IMDB)(ekşi), Aaron Russo (IMDB), Donald Rumsfeld (IMDB)

Zeitgeist (~ Duch epoki) ' Filminin Konusu :
İnsanların büyük şirketler, kurumlar ve hükümetler tarafından nasıl kontrol altına alındığını, manipule edildiğini anlatan Zeitgeist: The Movie isimli belgesel, 3 bölümden oluşuyor.İlk bölüm “The Greatest Story Ever Told”da, eski Pagan inanışlarından günümüze kadar din olgusunu ve insanlar üzerindeki etkisi ele alınıyor. 2. Bölüm olan “All the World's a Stage”, bazı kanıtlar eşliğinde 11 Eylül saldırılarının Irak ve Afganistan’daki saldırıları meşrulaştırmak için Amerikan hükümeti tarafından yapıldığını iddia eden teoriler üzerine gidiyor. Son bölüm “Don't Mind the Men Behind the Curtain” ise belirli bankaların giderek zenginleştiğini ve dünya ekonomisinin önemli bir kısmını tekeline almasını anlatıyor.


  • "(bkz: şerefsizim aklıma gelmişti)"
  • "ortak zaman ruhu"
  • "üzerine düşündürülmesi gerekiyor bu kavramın. bugünü , yarını anlamak için eskilerin kafası olmuyor . zamanı yakalamak lazım.pragmatist olmak lazım.azcık kibirden kopmak lazım.lazım da lazım aq."
  • "farklı açıdan görmeyi, farklı açıdan düşündürmeyi amaçlayan bir belgesel.kilit cümlesi:"kendinizi ne kadar çok eğitirseniz, çevrenizdeki olayları o kadar çok kavrarsınız""
  • "belli bir zaman donemindeki kitlesel egilim"




Facebook Yorumları
  • comment image

    nedendir bilmem, pek çok şey gibi önce almanların keşfettiği toplumsal görüngü. türkçesiyle zamanın ruhu. belli bir kuşağın ortak belleği. bundandır ki kimileri belkıs özener'in gümüş gerdanlık'ı ile içerler, kimileri duman'ın bu akşam'ı. udi hrant eşliğinde içenler hakkın rahmetine kavuşmuşlardır çoktan. forum deyince ilk akla gelen şey 90'lu yılların başında üniversite okuyan biri için farklıdır, şimdiki üniversiteliler için ayrı. kemancı'nın adı geçince (eski) galata köprüsü'nü hatırlayan kaç kişi kaldı bilmem ama, eski sümer tabletlerinde dahi gençlerin ne kadar anlaşılmaz, acayip ve atalarının adetlerinden ne denli uzaklaşmış olduklarından yakınan çivimsi yazılara rastlayabilirsiniz. bundan yaklaşık yüzyıl kadar önce, günümüzün sağlıklı yaşayalım sağlıklı ölelim ruhuna inat evropa'da ve belki memalik-i osmani'nin nezih muhitlerinde dahi genç yaşta verem olmanın oldukça romantik ve popüler olduğunu, yani en bir aranan zevcenin, ne işe yarıyacaksa artık, ince hastalığa yakalanmış olduğunu, bunun da bir şekilde eski türk filmlerine yansıdığını da söyleyeyim. işte bunların hepsi zeitgeist'ın uzantılarıdır. bunu sonda bulunan .zgs ekinden tanıyabilirsiniz. her neyse ben şimdi msn'deki arkadaşları bekletmeyeyim, daha ogame'e takılacam.zgs


    (thrax - 17 Mayıs 2007 01:23)

  • comment image

    zamanin ruhu'nu almanlar mi keşfetmiş bilmiyorum. pek sanmiyorum. bu biraz bizim geist, zeitgeist, tin töz arpacik ve dolayisiyla klasik alman felsefesi muhabbetlerine eni konu yaklaşik yüz-yüzyüzelli yil kadar ve üç dört kuşak sonra marx ya da bir ihtimal hegel araciliğiyla girmiş olmamizin ürünü bir yanilgi muhtemelen. kavramin da hegel tarafindan temps meselelerine pek merakli fransizlardan apartildiğini düşünüyorum. kanit bulamayacagim gecenin bu vakti ama, iyi ihtimalle almanlar ve hegel muhtemelen bu tarih-i saatin'in ül azim sadece zembereğini, dolayisiyla mekaniğini icad etmiş olmali. isviçrenin alman tarafindan atalarla münasebette buralardan geliyor olabilir bakin. zembereği görüp onu kurup boşaltmak, zamanla ilgili soyut bir mekanizma yaratmak ve ona zeitgeist demek muhtemelen onlarin işidir. zamanin ruhu'nu ise daha güneyde bir yerde aramak, misal o saati koşturup duran fransizlarin, italyanlarin civarinda aramak daha uygun. eh malum saati geriden takip etmek biraz almanlarin, ruslarin, türklerin eh biraz da japonlarin falan işi. hepsi bir sekilde mekanik delisi zaten biliyorsunuz. ama "zamanin ruhu" bana hep italyanlar'la ilgili bir mefhum olarak görünür nedense anastasia semyonovya. hoş bana neyin nasil göründüğünden kime ne. o güzel kafanizi ütülüyorum boş yere. fakat siz bilirsiniz zaten, zamanin ruhu gibi oynak ve hareketli bir şeyi yakalamak 30-40 yil öncesine kadar biraz italyanlarin işiydi. ama zamanla ve zamanin genellikle karanlik yanlarina işaret eden ruhu'yla oyuncakli bir ilişki kurmak, kavramlar araciliğiyla olan biteni açıklamak değil, bizzat zamana çomak sokmak için az buçuk alayci bir orospu çocuğu tavri takinmak gerekir. bu tavri da dünya yüzünde en iyi takinan adamlar ve kadinlar italya ve fransa dolaylarindan çikti epeydir. neyse fransiz'in da italyan'in da geldiği yer ortada. biri berlusconi çikariyor öbürü sarkozy bu aralar... birakalim bunlari, ama tahmin edeceğiniz gibi "zamanin ruhu" bizim buralara pek uğramaz. hem de epeydir, bir kaç yüzyildir uğramaz. bu toğprağlarda sadece zaman vardir. zaman kazanmak için bütün ruh'lar satilir bilirsiniz. zaman türklerde döngüsel bir şeydir. ayni yerde döner.
    binaenaleyh anastasiaciğim, buralarin kendi zamani vardir ve zamanina ruhuna uygun ve ciddi görünen herşey ve herkes boş, yararsiz ve ruhsuzken hayatla ilişki kurmayi bir şekilde başarmalari, tüm yararli ve yaratici zembereklerin ise hayatla ilişki kurmayi başaramaması seni şaşirtmasin. nihayetinde ölü yaşayanı hep yakalar buralarda anastasia. her canlanma girişimi bir hortlama denemesi haline geliyor ve getiriliyorsa, yolu mezarliktan geçen bütün gönül dostlari islikla kendi kendilerine temps temps tempolu türkü çiğiriyorsa zamanin ruhu'nu uyandirmamak içindir. çünkü zamanin ruhu uyanirsa, anarşi ve terör ortami olur, birlik ve beraberliğimiz bozularak kendi zamansiz zamanımızın temelleri sarsilir. neyse anastas mum satsana'ciğim, türkiye'de zaman tarihi örter. tarih zamana hizmet etmez. türkiye'de zaman, sadece tersinden namaz yapmaya yarar. onu da gazete yaparsiniz teşkilata satarsiniz. zaman'da tehlike tesbit eder yine gazete satarsiniz. bayrak yapar satarsiniz, ampul yapar yakarsiniz, sandik yapar kaçarsiniz, muhtira yapar taparsiniz.
    ama zamanin ruhu, ruhunu satmayanlari sever. yeşil salatanin içine misir tanesi atanlara kizanlari sever. bir moğolistan şiirinde dendiği gibi, ungay gak gak, ungay gak gak ruhunuzu satmayin, ruhunuzu satmayin, ilerde lazim olacak, ilerde lazim olacak...


    (ged - 17 Mayıs 2007 02:29)

  • comment image

    insanların daha önce konuşamadıkları konular hakkında bir şeyler söyleyebilmesini sağlayan belgesel. çevremde bunu çok gözlemledim. daha öncesinde kesinlikle ilgisi olmayan konularda (ki bu konular birebir bu belgeselin içeriğini oluşturan konulardı) hararetli şekilde bir şeyler anlatıyordu geçenlerde iş yerinde biri. bir yanda işimi yaparken, kulak misafiri oldum. lan dedim ben bu cümleleri nereden hatırlıyorum? zeitgeist tabi ki. "yakın zamanda zeitgeist izledik galiba" dedim." ıhı mıhı" gibi bir şeyler söyledi. ee tamam bizim de fikirlerimiz olsun, düşünebilmek, konuşabilmek için izlediğimiz, okuduğumuz şeyler bizi tetiklesin ama, replik ezberlemek de tuhafmış.


    (decameron - 6 Mart 2009 15:23)

  • comment image

    "zamanin ruhu" anlaminda, uluslararasilasmis almanca terim. mevsimi geldiginde bir toplumda islemeye baslayan soyut dinamikler ya da toplumsal yasami yonlendiren iklim. kadim zamanlarda vakt-i merhun denirmis bizde. (bkz: l’air du temps)


    (ben - 18 Aralık 2002 02:32)

  • comment image

    serinin devamı olan yol almak belgeselindeki monopoly örneği, bizim yarattığımız o içsel dünyayı güzel bir şekilde özetliyor. açgözlülük, menfaat, sonsuz istek ve arzular. insanlar için içselleştirilmiş ve de vazgeçilemez şeyler.

    ilkokuldayken öğretmenimle şöyle bir diyaloğumuz geçmişti: ''neden bunca firma var? neden bir araya gelip insanlık için en iyi olanı üretmeyi denemiyorlar?'' cevap ise; ''o zaman rekabet olmaz.'' evet tam da durulması gereken nokta.
    iyi biliriz ki rekabet oyununda hep bir kural ve değişmezlik vardır. ''kazanan ve kaybeden'' eğer bu oyunu seviyor isen emin ol ki kazanmak istersin ve bu şeyin seni mutlu etmesini beklersin. sonra ise kar amacı güden organik bir kurum olmaya başlarsın... seni mutlu eden şeylerin başkalarının başarısızlıklarından geçtiğini farkedersin. -''tabi bunu düşünecek vaktin varsa eğer.''- bu bizim mekanizmamızın çalışma şekli dolayısıyla da sürpriz olmayan dünyamızın şu anki hali...

    bir diğer konu ise paylaşım. şu an internet yoluyla bir çok şey paylaşılıyor. ve üstelik karşılıksız, beklentisiz. yani bu bize algıların değişkenlik gösterebileciğini ispatlıyor. normalde dışsal yoksunluk için satılan bir ürün burada içsel bir yoksunluk şeklinde kendini gösteriyor...

    kazancın hakim olduğu yerde yaşam belirtisi yoktur. sanat ruhun gıdası deyip mp3 vs. indirmeye karşıyız demek ise; ''paran yoksa geber'' demenin kibar şeklidir...

    ilerde eğer dünyayı yoketmezsek. insanlar kendi gömleklerini dokuyup kendi arabalarını tasarlayabileceklerdir. kitle psikolojisi üzerine kurulu bu sistematik işleyişi tamamıyla makinalara devredecek bir düzene umarım tüm dünya şahit olur...


    (whitelion - 12 Şubat 2011 06:13)

  • comment image

    öncelikle zeitgeist serisi bir film değildir ve başı sonu yoktur. yani burada yazılacak şeylere spoiler falan vermek gereksizdir ama en baştan serinin içnde geçen olaylardan bahsedeceğimi belirteyim.

    19 ağustos 2011 itibari ile çekilmiş zeitgeist the movie , zeitgeist addendum ve zeitgeist moving forward üçlemesi ile halkı bilgilendirmeyi ve mevcut düzene karşı gelmeyi teşvik eden belgesel serisi. aslında zeitgeist serisini belgesel olarak adlandırmak ne derece doğru tam bilemiyorum fakat kullanılacak başka terim yok galiba.

    öncelikle anlaşılması gereken şey, şu ana kadar çekilmiş olan 3 filmde de konular tek bir yere bağlanıyor; bir kaç bankerin ve üst sınıf insanın, din, terörizm gibi insanda korku uyandıran şeyleri nasıl kendi amaçları doğrultusunda kullandıkları. yani zeitgeist serisi terör, din, ekonomi, davranış biçimleri gibi konuları ayrı ayrı işlemiyor, tek potada eritiyor. özetlemek gerekirse; bir kaç üst düzey insan dünyanın ekonomisini elinde tutuyor ve krizler yaratarak, savaşlar çıkartarak, terör olayları ile halkı bir korku ortamına sürükleyerek halkın özgürlüklerini ellerinden alıyor ( çıkarılan yasalar ve harcanan dev paralar ile ) ve dini kurumlar ve mezhepler vasıtası ile bütün gücü ellerinde bulunduruyorlar. zeitgeist serisinin mükemmel olmasada bir çözüm önerisi var; kaynak bazlı ekonomi. bu çözümün mükemmel olmadığını fakat mevcut düzenden binlerce kez yararlı olduğunu belirtiyorlar.

    bu noktalarda anlaşılamayan birçok şey olduğu ortada ve bu beni şaşırtıyor. seriyi saçma bulanların birkaç kez daha izlemesi gerektiğini düşünüyorum bu seriyi. şimdi bunu okuyanların bana belgesel izleyip, büyüsüne kapılıp, saçmalayan cahil birisi gözüyle baktığını biliyorum ama önemli değil.

    günümüzde hristiyanlık ve benzer tüm dinlerin ( ör: islam dininde isa, allah'ın önemli peygamberlerinden biri olarak kabul edilir ve sevilir ) eski mısır uygarlığında var olan "güneşe tapma" nın bir uzantısıdır. bu çok açık bir şekilde ortaya konuluyor. tartışılacak pek bir şey olduğunu sanmıyorum bu konuda. aslında serinin belkide en vurucu kısmı din kısmıdır. herşey çok açık ve tartışmaya gerek duyulmayacak şekilde ortaya konuluyor. hatta bazı kişiler burada kullanılan benzetmeleri abartılı bulabilirler fakat biraz araştırma yapılırsa abartılan bir durum olmadığını görebilirsiniz.

    terör olaylarını bu üst düzey insanların nasıl organize ettiklerini, terör örgütü ile aralarında bulunan bağları ve bu olayları nasıl kendi yararlarına kullandıkları da çok açık bir şekilde ortaya konuluyor.

    asıl problem gözlemlediğim kadarı ile burdan sonra başlıyor. öncelikle psikolojiyi ele alalım;

    insanlarda bulunan pisikolojik problemlerin nerede ise tamamının çevresel faktörlerden kaynaklandığına bilimsel olarak değiniliyor. mevcut parasal sistemin bireyleri birbirlerine karşı hırslı, acımasız, zalim bir birey haline dönüştürdüğü savunuluyor ve bazı toplumlarda tek bir cinayet bile işlenmediğine değiniliyor. bunun sebebinin orada yaşayan insanların yetişme ve yaşama tarzlarından kaynaklandığı belgeleniyor. bu nedenle parasal sistem olmazsa insanların zamanla birbirlerine karşı çok daha anlayışlı, empati yeteneği gelişmiş bireyler olacağı savunuluyor. empati yeteneği gelişmiş olan bireylerin suç işleme ihtimalinin çok daha düşük olacağını anlamak için dahi olmaya gerek yok. evet sonuç olarak bu bir teori fakat tutarlı bir teori.

    parasal sistemin bir kaç adam tarafından, tüm dünyayı sömürmek adına uydurulmuş bir aldanmaca olduğu tarihi ve güncel olaylar ile ortaya konuluyor. burada amaç çok basite indirgenmiş, terimlerden uzak, hayatında hiç ekonomi ile ilgilenmemiş insanların bile takip edebileceği düzeyde bir sunum yapmaktır. bu nedenle bazı kimseler çok basit ve yüzeysel bulabilir burada anlatılanları fakat amaç insanların takip edebileceği ve anlayabileceği bir anlatım yakalamaktır. bu bölümde anlatılanlar çok açık ve abartısızdır. bunun en çarpıcı örneği ise serinin son filminde geçen şu özettir :

    " ekonomistler bugün birkaç 10 yıl içinde dünya ülkelerinin %60'ının iflas edeceğini tahmin ediyorlar. . . ama durun şu konuyu açıklığa kavuşturalım... dünya iflasa doğru ilerliyor ( artık bu her ne anlama geliyorsa ) üstelik bunun sebebi "borç" denilen fiziksel gerçeklikte var bile olmayan birşey... bu yalnızca bizim icat ettiğimiz oyunun bir parçası ama yinede milyarlarca insanın refahı bu sebeple tehlike altında. çığırından çıkan işsizlik, çadır şehirler, hızla artan yoksulluk, kemer sıkma politikaları, kapatılan okullar, aç çocuklar ve yoksunluklar hepsi bu süslü kurgu yüzünden..."

    burada anlaşılacak yada anlaşılmayacak pek birşey olduğunu düşünmüyorum. bu parasal düzen birkaç adam haricinde kimsenin işine gelmiyor ve eninde sonunda hepimiz iflas edip kıtlık yaşayacağız.

    son olarak değinmek istediğim nokta ise, zeitgeist serisi "hadi çıkın sokağa paralarınızı yakın hemen" gibi birşey söylemiyor. sadece bir başlangıç planlanıyor şu anda. bunun için yapılabilecek şeylerde basitçe 3 aşamada sıralanıyor. bunlar :

    aşama 1 –

    bu aşama; bilginin yayılması, destekçilerin edinilmesi, başka gruplar ve bireylerle bağlantıların kurulması ve etkencilik için, etkenci takımlar ve ulusal koordinatörlükler yoluyla sağlam bir yapının oluşturulması şeklinde nitelendirilebilir. bu aşama, hareket için sağlam bir etkenci yapısının temelini oluşturma olarak düşünülmüştür.

    aşama 2 -

    bu aşama, disiplinlerarası etkenci takımları ve ulusal koordinatörlüklerin; projeler icat etmesi, oluşturması ve geliştirmesi ile ilgili olan aşamadır. buradaki odak noktası, halka bilginin yayılması ve doyurucu sayılarda destekçinin elde edilmesi için kitle farkındalığının yaratılmasıdır. bu, bir nevi genişleme aşamasıdır.

    aşama 3 –

    bu aşama, hassas ve ciddi toplumsal eylemlerle nitelendirilebilir. bunlardan bazıları; siyasal kurumlara baskı uygulama, kurumları boykot etme ve kaynak bazlı ekonominin pilot şehirlerini inşa etmek için finansman bulma olabilir. bu aşamada hareket, kaynak bazlı ekonomiye geçiş için gerekli toplumsal ve siyasi baskıları başlatacaktır.

    burada ayağı yere basmayan bir nokta görmekte zorlanıyorum. zeitgeist serisinin 6 adımlık eylem planı ise şöyle sıralanıyor. bunlar genellikle amerikalılar için söylenen şeyler fakat her ülke için en baştan mantıklı bir şekilde yorumlamak mümkün. adımlar şunlar:

    1) citibank, jp morgan chase ve bank of america’yı boykot edin. bunlarda banka hesabınız veya kredi kartınız varsa, paranızı başka bankaya yatırın.

    2) televizyon haberlerini kapatın. haber almak için internetteki bağımsız haber ajanslarını ziyaret edin. internetteki serbest bilgi akışından dolayı, kurulu düzen kontrolünü kaybediyor. interneti her zaman korumalıyız, çünkü bugün gerçek kurtarıcımız odur.

    3) kendinizin, ailenizin veya tanıdığınız herhangi birinin askeriyeye katılmasına asla izin vermeyin. irak’taki abd askerleri, abd şirketleri için çalışıyorlar, insanlar için değil ( ülkemiz için imkansız gibi görünüyor çünkü biz ordumuz konusunda çok hassasız. hepimiz yakınlarımızdan birini şehit verdik ve acımız büyük fakat terör örgütün aslında terör örgütü değil hükümetler tarafından desteklenen ve aslında gerçek olmayan oluşumlar olduğunu anlamamız gerekiyor. bizim ülkemiz için henüz bu pek mümkün görünmüyor fakat olayın gerçek yüzü anlaşıldığında en büyük tepkiyi verecek toplumlardan birisi olacağımızı düşünüyorum )

    4) enerji şirketlerini desteklemeyi bırakın. müstakil bir evde yaşıyorsanız, şehir şebekesinden çıkın. evinizi temiz enerji ile kendi kendini idare edecek hale getirmenin yollarını araştırın. araba kullanıyorsanız, bulabildiğiniz en küçük arabayı alın.

    5) politik düzeni reddedin. demokrasi aldatmacası zekamıza hakarettir. parasal sistem içinde asla gerçek bir demokrasi olmamıştır, olmayacaktır. aynı şirketler tarafından yönetilen iki partimiz var.

    6) harekete katılın. www.thezeitgeistmovement.com’a girin. bize sosyal değişim için yaratacağımız, dünyanın daha önce hiç görmediği büyüklükteki kitle eylemi için destek olun.

    ayağı yere basan ve hepsi mantıklı bir şekilde düşünülmüş bir eylemdir zeitgeist hareketi. bu harekete katılmamak için bir tane bile nedeniniz varsa herşeyi tekrar düşünmeniz gereklidir diye düşünüyorm.

    lütfen yanlış anlaşılmasın. zeitgeist bir örgüt yada mezhep gibi birşey değildir. tüm dünyanın çıkarını gözetir ve kimseyi yüceltmez veya alçaltmaz. burada yapmaya çalıştığım şey propaganda yada benzeri birşey değil, sadece gün gibi açık bazı konuları yaymaya çalışmaktır. umarım herkesin gözü birgün açılır ve hakkımız olan hayatı yaşamaya bir yerden başlarız. çok geç olmadan...


    (mertingo13 - 19 Ağustos 2011 17:08)

  • comment image

    gelecek yüzyılların benimseyeceği projeler sunan belgeseller dizisi, düşünce akımı. hele bizimki gibi bir ülke için artı bir yüzyıl daha ekliyorum, adamlar dairesel biçimli akıllı şehirlerden, gökdelen halindeki meyve sebze bahçelerinden, devletsiz, hapishanesiz bir dünyadan bahsediyor, biz hala faizsiz umre kredisi kampanyaları yapıyoruz.


    (nedensizce - 8 Ocak 2012 22:21)

  • comment image

    sonunda ütopyaya bağlanan ve izlemesi keyif veren belgeseldir.

    belgeselde sunulan her argüman doğru mudur araştırmak lazım. ayrıca doğru veya yanlış hiç yoktan zihin açıcı bir yapıttır.

    bunun yanında ekonomik sistemle ilgili söylemleri ve gerisinden gelen komplo teorileri akla yaktın duruyor. neden derseniz şöyle ki ; biz sıradan hayatlarımız da bir kaç bin liralık maaşlar için iş yerlerinde insanların ayaklarını kaydırmaya çalışıyoruz. sevdiğimiz bir kız olunca rakiplerimizi geri plana itmek için elimizden geleni yapıyoruz ve belki onları karalıyoruz. bunun gibi örnek çoğaltabiliriz. amaçlarımıza ulaşmak için bazılarını ezip geçiyoruz. bizim ufak tefek hedeflerimiz dışında belgeselde anlatılan para babalarının servetlerini korumak adına yaptıkları iğrençlikler bana pek de abartı gelmiyor.

    başka bir açıdan ise bahsi geçen para babalarının desteğiyle ortaya atılmış fikirler bütünü de olabilir tüm bunlar. çünkü izledikten sonra "ulan adamlar devlet başkanlarını sallandırırken biz bu düzene nasıl karşı çıkarız. bitmişiz olm biz" düşüncelerine salıp insanların mevcut düzene baş kaldırmanın bedelinin ağır olabileceği fikrini de aşılıyor olabilir.

    sonuç olarak bu devirde babana bile güvenmeyeceksin arkadaş.


    (reddzone - 2 Nisan 2012 16:54)

  • comment image

    ilk belgeselinde din başlığında verdikleri tarihi bilgilerin hemen hemen tamamı bilimsellikten uzak ve yalan olan hareket.

    ama allah var hz.isa ile ilgili komplo teorisi zekice

    ışık hızı ile zamanın ötesine gidenden mektup :

    ---- alıntı ----

    1. horus’un babası osiris tanrı idi, isa’nın babası da tanrı idi?

    horus’un hayatında sadece babası(osiris) değil, annesi, eltisi, kayınçosu, yengesi, halası, amcası vs. hepsi tanrı idi. pagan inançlarında bir değil, iki değil, yüzlerce hatta binlerce tanrı vardır. mesih isa’nın fiziksel olarak asla bir babası yoktu. isa’ya tanrı oğlu denilmesi tamamen manevi ve mecazi bir anlam taşımaktadır. azize meryem’in eşi yusuf ise bir insandır. horus’un babasının tanrı olmasının, mesih isa ile benzerlik gösterdiğini söylemek mantığa aykırıdır. çünkü zaten horus’un sülalesi tanrı idi, babası olan osiris’inde tanrı olması gayet normal değil mi?

    2. horus’un annesinin adı meri, babasının adı joseph’ti. isa’nın da öyleydi?

    horus’un annesinin adı isis, babasının adı ise osiris’tir.

    3. horus bir mağarada doğdu, isa’da bir mağarada doğru?

    horus bir bataklık kenarında doğmuştur.

    4.horus da, isa da vaftiz edildi?

    horus vaftiz edilmedi. bu konuda hçbir kayıt yoktur..

    5. horusun da, isa’nın da 12 takipçisi vardı?

    kayıtlara göre horus’un 4 tane yarı tanrı takipçisi vardı, 16 tane de insan takipçisi vardı. toplam olarak 20 tane takipçisi bulunmaktaydı.

    6. horus da, isa da ölüleri diriltebiliyordu?

    horusun ölüleri dirilttiğine dair hiçbir kayıt bulunmamaktadır. horus’un annesi isis diriltme tanrısı idi, horus değil. zaten isis, osiris’i dirilterek bir oğul(horus) edinmiştir.

    7. horus da, isa da çarmıha gerildi?

    eğer çarmıh’a gerilse idi mutlak kayıtlara geçerdi. ama çarmıh’a gerildiğine dair ne bir kayıt ne de bir işaret vardır. ayrıca horus’un ölüm nedeni belidir. horus, uhat isimli bir akrebin kendisini sokması sonucu öldü. thoth adlı tanrı tarafından da büyüyle tekrar canlandırıldı. bu durum britannica’da da belirtiliyor. ayrıca çarmıh’a gerilme hristiyanlığa özel bir şey değildi, bu bir idam şekliydi.

    8. horus typhon tarafından ele verildi, isa’da yahuda tarafından ele verildi?

    typhon diyerek çok büyük bir hataya düşüyorsunuz. çünkü mitologlar mısır mitolojisinde böyle bir tanrının(veya her neyse) yer aldığını söylemezler, çünkü typhon mısır değil, yunan mitolojisinde vardır. ve ilahi bir canavardır. typhon, gaia’nın, tartasus’tan olan son oğludur. typhon, her bir ağzında siyah renkte dilleri olan yüzlerce yılana benzer başı ve kanatlı ejderha gövdesiyle dev bir canavardır. ayrıca typhon’un, zeus’a olan ihaneti ile yahuda’nın mesih isa’ya olan ihaneti arasında hiçbir benzerlik yoktur.

    9. horus da, isa da dünyanın ışığı idiler?

    horus, ra ilede ilişkilendiriliyor. horus işık tanrısıydı. gündüzün ışığı güneş’i, gecenin ışığı ay’ı temsil ettiğinden dolayı işık tanrısıdır. horus’un en büyük düşmanı ise seth’dir. seth karanlık tanrısıdır. iyi ile kötü kavramını her mitolojide görürüz. işık olarak görülmesi normal değil mi? eğer mitolojileri incelerseniz tüm güneş tanrılarının, dünyanın ışığı olarak görüldüğünü, görürsünüz. çünkü güneş, aydınlatır. dünyaya ışık saçar. ay’da dünyayı aydınlatır. ve de isa’nın böyle bir özelliği yok. mesih isa’nın dünyanın ışığı olarak görülmesi tamamen kurtarışla ilişkilidir.

    10. isis’te, meryemde bakire idiler?

    horus efsanesi ana hatlarıyla şöyledir:

    geb ve nut’tan 4 çocuk dünyaya gelmiştir: osiris, isis, seth ve nepthys. osiris içlerinden en büyük olanıydı. bu nedenle, mısır kralı oldu, kız kardeşi isis ile evlendi. kardeşi seth, osiris’i kıskanıyordu ve bir gün onu öldürdü ve parçalara ayırdı. bu sayede, onun yerine mısır kralı oldu. kız kardeşi nepthys ile evendi. isis ise ülkeyi gezip, kocasının vücudunun parçalarını buldu ve onları tekrar bir araya getirip, ondan bir çocuk sahibi oldu. işte bu çocuk, horus’tur! açıkça görüldüğü gibi, horus’un annesi “bakire” filan değildir; efsanede anlatılanlarla mesih isa’nın doğumu arasında herhangi bir ilişki yoktur!

    11. horus 25 aralıkta doğdu, isa da 25 aralıkta doğdu?

    horus’un doğum tarihi khoiak festivaline denk geliyor, bu da ekim-kasım aylarına denk gelir. ayrıca incil’de isa’nın doğum tarihi 25 aralık olduğuna dair bir ayet mevcut değildir. bu tarih’i bilmediğimiz için mezhepler farklı tarihlerde kutlar. mesala ortodokslar 6 ocak’ta, katolikler 24 aralıkta.

    12. horus’a güzel çoban, tanrı kuzusu denilirdi, isa’ya da deniliyor?

    horusun bu gibi lakaplar ile anıldığına dair hiçbir kayıt yoktur.

    13. horus öğretmen’di, isa’da öğretmendi?

    horus’un öğremen olduğuna dair herhangi bir kayıt, bilgi yoktur. hem zaten tanrıların hepsi bir öğretmen idiler, sonuçta normal bir insan olarak görülmüyorlardı. hayat’ı, evreni ve diğer birçok şeyi onlardan öğreniyorlardı ki o tarıları uyduranlar bu bilgileride ona yüklüyorlardı. tanrı uydurmak büyük bir iştir. mesala bir kral öldükten sonra, yerine başka bir kral geçtiğinde, bu kral kendisinden önceki kralın uydurduğu tanrı’yı beğenmiyor ve yeni bir tanrı uyduruyor. uydurduğu bu tanrıya bir hikayede uyduruyor. hepimiz biliyoruz ki binlerce tanrıları olan toplumlar vardır. bunların hepsi bir kişi tarafından ortaya çıkmamıştır. bu tanrıları krallar, din adamları, bilimciler vs. ortaya çıkartmıştır.

    14. horusun doğumu doğuda ki bir yıldızla meydana gelmiştir, 3 kral yıldızı izlemiş, horus’u bulmuş ve yeni doğan tanrıyı süslemişlerdi, isa da da böyle bir benzerlik var?

    horusun hikayesinde böyle bir şeye rastlamıyoruz, kayıtlarda da böyle bir şey yoktur. birçok tnrının doğumu doğal afet ile bildirilmiştir. yunan mitolojisinde görrüğümüz hades’in bir oğlu vardır ve bu oğlun doğumunda çok şiddetli bir deprem meydana gelmiştir. bu doğal afet hades’in oğlunun doğduğunu göstermiş ve titanlara dehşet saçmıştır. birçok mitolojide önemli kişilerin doğumu veya ölümü doğa ile belirtilmektedir. mesala amerika keşfedilmeden önce amerikada bir güneş inancı vardı, bu inanca göre tanrı çok nadir ölüyordu, ölümü ise güneş tutulması idi. en az 2 dakika ölü duruyor ve diriliş tanrısı tarafından tekrar diriltiliyordu. bu her güneş tutulmasında böyledir. vs. ayrıca isa’ya gelen yıldızbilimcilerin 3 kişi olduğuna dair incilde herhangi bir ayet yoktur.

    yararlanılan kaynaklar:

    (1) teksas üniversitesi orta doğu araştırmaları merkezi,

    (2) mısır mitolojisi, arkeolog zahi hawass, arkeolog şeyh ali

    (3) ege meta yayınları dictionnaire des symboles,

    (4) jean chevalier ve alain gheerbrant

    (5) psi dergisi, cilt–1, sayı–3

    (6) budge, e. a. wallis. egyptian religion. kessinger, 1900.

    (7) collier, mark and manley, bill, how to read egyptian hieroglyphs: revised edition. berkeley: university of california pres, 1998.

    (8) salaman, clement, van oyen, dorine, wharton, william d, and mahe, jean-pierre. the way of hermes: new translations of the corpus hermeticum and the definitions of hermes trismegistus to asclepius. rochester: inner traditions, 1999.

    (9) bleeker, claas jouco. 1973. hathor and thoth: two key figures of the ancient egyptian religion. studies in the history f religions 26. leiden: e. j. brill.

    (10) boylan, patrick. 1922. thoth, the hermes of egypt: a study of some aspects of theological thought i ancient egypt. lodon: oxford university press. (reprinted chicago: ares publishers inc., 1979).

    (11) budge, e. a. wallis. egyptian religion. kessinger publishing, 1900.

    (12)jaroslav cerny. 1948. “thoth as creator of languages.” journal of egyptian acheology 34.121–122.

    (13) budge, e.a. wallis. the gods of the egyptians volume 1 of 2. new york: dover publications, 1969 (orijinal in 1904).

    (14) natıonal geographıc, mısır, ölümsüzlüğe giden yol

    ---alıntı---


    (anthemius - 13 Temmuz 2012 02:01)

  • comment image

    şimdi bu seri ve hareket için "komplo teorisi, kartellerin yeni yedirme aracı, dinle ilgili şeyler yanlış" v.s. bir sürü şey söyleyebilirsiniz. örneğin "horus vaftiz edilmemişti" dersiniz, ben "araştırmalarım doğru olduğunu söylüyor" deyip kaynağı sorarım, siz gösterirsiniz, ben o kaynağın dinin lehine hareket ettiğini iddia ederim, siz o kaynağın ateist olduğunu söylersiniz, ben bunun, aynen bu seriye ve harekete atfedilen, aslında sermayedarlara hizmet ettiği söylemi gibi o ateistin de aslında din lehine hareket için çalıştığını iddia ederim...

    sadede geleyim, bu tarz işler için asla fikir birliği olmayacaktır. mesele, bana kalırsa, içinden kendi mantığınıza ne, ne kadar uyuyorsa alıp yorumlamaktır. özellikle tartışılan konu ne derece pozitif bilimden uzaksa o kadar tartışmaya açık olmaktadır. örneğin tarih bilimi ne derece objektifdir? bu soruyu cevaplayıp yolumuza devam edebiliriz. kesin yargılardan kaçınsak, sanırım daha iyi...


    (khidiatulin - 8 Eylül 2012 21:37)

  • comment image

    farklı açıdan görmeyi, farklı açıdan düşündürmeyi amaçlayan bir belgesel.

    kilit cümlesi:

    "kendinizi ne kadar çok eğitirseniz, çevrenizdeki olayları o kadar çok kavrarsınız"


    (vecihi airlines - 30 Haziran 2013 01:21)

  • comment image

    3 bölümlük,internette dolaşan belgeseli bugün halk tv'de 22:00'dan sabaha kadar gösterilecek efenim,bilginize.

    büdüt: entry oylanınca aklıma geldi,sabaha kadar filan göstermemişlerdi.accık ucundan gösterip pışpışlamışlardı..


    (bugun hava gunluk gureslik - 10 Ağustos 2013 17:46)

  • comment image

    az önce 2011 (bkz: moving forward) bölümünü izledim ve şaşırdım. çünkü bu benim uykusuz gecelerde hayalini kurduğum dünyayı anlatıyordu. şehirleri yuvarlak yapmayı hayal edememişim. böyle bir dünya da suçun %99 azalmakla beraber psikolojik kökenli rahatsızlıklar nedeniyle sonlanmayacağını ve bunun içinde bir şehir kurulabileceğini düşünmüştüm hatta avustralya'yı gözden çıkarmıştım. ama bunun gerçek olabileceğine ne uykudan önce ne de şimdi inanmıyorum, inanmak isterdim evet ama inanamıyorum. benim hayalimde ve tabi sadece hayal olduğundan bunu bir hayal kahramanı gerçekleştiriyordu ama gerçek hayatta bu imkansıza yakın. varolan ekonomik sistemler son bombasını da atmadan son gırtlağı da kesmeden bankadan çekilen paralara bakıp değişimi kabul etmez.
    belki yüzlerce yıl sonra açlık, susuzluk, işsizlik ve savaşlarla çöken medeniyetlerin ardından insanlık herşeye yeniden başlamak zorunda kaldığında bu sistem kurulabilir.
    tabi zeitgeist'in de benim hayallerimin de ortak noktası ursula k. le guin tarafından 1974 de yazılmış olan mülksüzler adlı ütopik roman olabilir. gerçi yazar romanı ütopik de olsa gerçekçi yaklaşarak dünyada bu iş olmaz hadi başka bir gezegene gidelim demiştir.


    (shed - 10 Eylül 2013 00:03)

  • comment image

    hegel'in meşhur ettiği sonraları kuhn ve popper okuyanların evet gerçekten de var böyle bir şey dedikleri ve anlamı zamanın ruhu olan almanca sözcük. newton bütün bilgilerini bulduklarını 500'lü yıllarda anlatsaydı hiç bir şey olmazdı, o dönem kimse bunlarla ilgilenmiyordu. zaten tarihin kendisi de newton'a hazır değildi. tarih hazır olduğunda newton söyledikleriyle her şeyi değiştirdi. belki gerçekten 500'lerde newton'un söylediklerini söylemiş birisi vardı: nietzsche gibi... tarih hala ona hazırlanamadı.


    (zeitgeist - 10 Haziran 2004 01:33)

  • comment image

    en sevilen almanca kelime. zamanın ruhu olarak tanımlanan, o zaman ait olan her şeyi içinde bulunduran yaşama ortaklığı gibi bir şey. güzel bir kelime ve kavram. sadece genel eğilimler olarak değerlendirilebileceği gibi, bir zamandaki,bir dönemdeki bütün hisler, düşünceler, kavramlar, değerler bütünü olarak da değerlendirilebilir. üstünde konuşulası, tartışılası bir kavramdır. kendi kendine var olan iklim gibi bir olgudur, değişimi de iklim gibidir, kendiliğinden ve zamanla olur, ama değişir, ve coğrafyada iklimin belirleyiciliği gibi belirleyicidir yaşamda. zaman, iklim, kendiliğinden ve gelişim kelimelerini çağrıştırır şahsıma.


    (pati - 28 Aralık 2004 03:06)

Yorum Kaynak Link : zeitgeist