The Skeleton Dance(1929)(7,7-3675)
The Big Bad Wolf(1934)(7,2-1158)
The Cookie Carnival(1935)(7,2-530)
Funny Little Bunnies(1934)(7,0-501)
Father Noah's Ark(1933)(6,8-485)
yorgun bir günün ardından belki de izlenebilecek filmlerden biri. hiç yanılmamışım, hiç pişmanlık duymadım, öyle ki böylesi bir filmde olabilecek en berbat, en gerzek uzaylı tipleriyle bu filmde karşılaştım. hatta christopher walken 'ın canlandırdığı esas oğlan whitley strieber 'in (aynı zamanda filmin kendisinden uyarlandığı otobiyografi niteliğindeki kitabın da yazarının adı budur. http://www.nndb.com/…0047673/whitley-strieber-1.jpg - http://images.amazon.com/…380703882.01.lzzzzzzz.jpg ) uzaylılarla temas sahneleri belki de türünün en kötüleriydi, bile diyebilirim. böylesi sahneler ancak kültleşebilir braz da kendi ağırlığını kendisi yaratır filmlere özgü olmalı, diye de bol bol düşündüm. aksi takdirde yani bu sahnelerle ciddi ciddi , hiçbir gönderme olmaksızın bu şekilde temasların, bu şekilde uzaylıların varlığını işaret ettiği anlatılmak isteniyorsa, bu sahnelerin yanında o çok eleştirilen signs 'daki sahneler bile bir başyapıta aitlik özelliği taşıdığı söylenmelidir. öyle böyle değil, strieber 'in sonunda gidip de içine daldığı uzaylıların uzay mekiği midir nedir, o bol aydınlık ve duman dolu (evet uzaylılar da meğerse duman yoluyla gizem havası katıyorlarmış olaya, bilmemkaç bin yıllık bir gelişim farkı var aramızda behey..) mekanlarında bir sihirbaz bozuntusu ve yardımcısının varlığı mı dersiniz, salak salak dans eden uzaylılar ve strieber'le çeşitli şekillerde tokalaşan her halinden kostüm giymiş olduğu anlaşılan tıknaz adam veya çocuğun canlandırdığı uzaylı ve diğer arkadaşlarının pelerin gibi bir şey giymiş oldukları gerçeği üst üste gelince mutlaka bir gönderme, ince bir alay sezinlemek istiyorsunuz. filmin bence kendince çok derin bir felsefesi yok. sadece birkaç yerde, çocuk (joel carlson) tarafından dile getirilen "tanrı var mı - gerçek mi?" veya "uzaylılarla olan temasımızı tanrı mı istedi, yoksa o küçük doktorların (!) eline bizi tanrı mı bıraktı?" gibi sorular üzerinden tanrı ve evrende yalnız olup olmadığımız hususu üzerinde düşündürtüyor. fakat bu pek düşündürten (!) sahneleri toplasanız filmin yarısını götürmüş sayılmazsınız. zaten filmin son sahnelerinde; karısı anne strieber 'in (lindsay crouse) "tanrının bir çok yönü vardır. tanrı'nın maskeleri.. -evrendeki diğerleri- çok uzaktalar, çok ilginç ve farklılar.." vurgusunda da olduğu gibi, w. strieber 'in dünyanın küçüldüğü, bu yüzden de yeni birileriyle tanışma fikrinin iyi olabileceği üzerine söylemi bir başka fikirsel ilginçliği oluşturmakta. zaten bir ilginç boyut da şudur; filmin adı olan comunnion'ın 'tanrıyla bir olma' manası da vardır. bu açıdan bakılırsa, belki hikayeye (hem kitaba, hem filme) hiristiyanlık temelinde çok başka manalar da yüklenebilir. ancak olaya şu açıdan da bakabiliriz; filmin imdb 'deki sayfasında ( http://www.imdb.com/title/tt0097100/ ) ilker yücel 'in yaptığı yorum da kayda değerdir. hikaye aslında, strieber'in, kendisinin uzaylılar tarafından kaçırılıp kaçırılmadığıyla ilgili değil de, bu ilginç olayı kendisinin nasıl değerlendirdiği üzerinde şekilleniyor, asıl vurgu kafasında yaşadığı gel git'lerde ve özellikle de karısına ve çocuğuna bunu yansıtış şekillerindedir. zaten eğer ruhsal tedavi veya destek görmezse, bayan strieber, boşanabileceklerini bile ima edebiliyor. yani ilişkilerini sersemleten asıl olay, strieber'in kaçırıldıktan sonraki davranışlarıdır, ailesine bu olayı yansıtışıdır. -ilk başta geçici epilepsi şüphesiyle yaklaşılan daha sonra olmadığı anlaşılan- kahramanımızın konuşarak, paylaşarak tedavi grubunda, yazar olması sorun yaratıyor. başka kaçırılma vakalarının kurbanları, kendi hikayelerinin medyada alay konusu edilmesinden şikayetçiler. adamımızın da yazar olması, onları işkillendiriyor, rahatsız ediyor. aslında içlerinde en samimi duran da bizzat strieber'in kendisi, o da ayrı.yine filmde bir ayrıntı da; strieber'in uzaylılarla temasının, roman yazmadaki yaratıcılığını yitirdiği ve hatta yitirmiş olmasından korktuğu bir anda gerçekleşmiş olmasıdır. zira filmin sonlarına doğru altı çizilen; strieber'in zaten çocukluktan beri dış dünyanın varlıklarıyla -farkında olmadan ya da bunu unutarak- irtibat halinde olduğu düşüncesi, acaba bugüne kadar yazmış olduğu eserlerindeki yaratıcılığın kaynağının dış dünyada bu küçük , çirkin yaratıklarda mı olduğu sorusunu da kafalarda düşündürtüyor. şimdi tam da bu yeteneğini kaybettiği noktada, yeni bir harç niyetine onunla irtibata geçmişlerse? on, azalan hatta neredeyse kaybolan yeteneğini geri vermek için böylesi bir teması gerçekleştirmişlerse? filmin sonundaki kabulleniş ve rahatlamayı düşünürsek, pek üzerinde durulmasa da bu bahis üzerinde de kafa yormamız gerektiği düşüncesi pek yabana atılır değil.filmi alıp götüren eric clapton soloları 80'lerin havasını fazlasıyla veriyor. hatta ilk başta söylediğim gibi yorgun bir günün ardından tellere böylesine dokunuşların yarattığı o büyülü melodiler ilaç gibi geliyor insana.sonuç itibariyle, bu tarz hikayelere ilgi duyuyorsanız, bu filmle ilginç bir deneyim yaşayabilirsiniz. fazla film izlemek göz çıkarmaz.
(jimi the kewl - 31 Ocak 2007 13:15)
2008'in en iyi albümü. (bkz: septic flesh)track listi;1. lovecraft´s death2. anubis3. communion4. babel´s gate5. we, the gods6. sunlight/moonlight7. persepolis8. sangreal 9. narcissuscommunion 'ın dergilerden aldığı puanlar;rock sound magazine - 9/10terrorizer (uk) "the apocalypse is here. run for your life." 9/10metal hammer (gr) - 9/10 rock hard (gr) - 8,5/10legacy (ger) "all flesh is weak? not this irresistible temptation." 12/15rock hard (fr) "album of the month'' a dark and bombastic return - 8.5/10 norway rock magazine (nor) - 4,5/5 www.imhotep.no (nor) - 5/6 www.lordsofmetal.nl (hol) - 85/100 rock hard (sp) - 8.5/10 inferno magazine (fin) - 4/5 aardschok (bel) - 82/100 rock tribune (bel) - 97/100 (bel)mindview platina (bel) - 7/7 (bel)scream magazine (no) - 6/6 metal hammer (ger) - 5/7 hard rock (fr) - 9,5/10 orcus (ger) - 8,5/10 monster magazine (no) - 4,5/5
(as if existed - 25 Mart 2008 11:24)
albümdeki şarkılarla ilgili gruptan notlar;'lovecraft's death'sotiris v.: "with strange aeons even death may die."chris antoniou: "this is one of the darkest songs in the history of septicflesh."'anubis' sotiris v.: "a mystagogy with a sweet yet melancholic melody and a chorus as powerful as an egyptian chant."chris antoniou: "a song that starts deviously calm and gradually grows into a climax of strong emotions." 'communion' sotiris v.: "a hymn to those that have risen and their children." chris antoniou: "a bombastic song with intense orchestration, which leaves the listener in awe."'babel's gate' sotiris v.: "this track sounds very much like a combination of stravinsky and death metal."chris antoniou: "the most progressive song of the album, that is fucking heavy and brutal at the same time."'we, the gods'sotiris v.: "pure dark rage!"chris antoniou: "sinister orchestral parts and sharp riffing achieve a venomous union."'sunlight/moonlight'sotiris v.: "we are playing with darkness and light here."chris antoniou: "a song that comes with enchanted melodies from the guitars and a very catchy chorus."'persepolis'sotiris v.: "an epic and intensely dramatic offering."chris antoniou: "this song is extremely vivid and almost cinematic. one of the most haunting tracks of the new album"'sangreal'sotiris v.: "a more rhythmical song, based on the antithesis of my clean vocals and the brutal singing of seth."chris antoniou: "a classic septicflesh tune, representing our melodic death metal face."'narcissus' sotiris v.: "an esoteric trip, which is filled with strange sadness."chris antoniou: "gothic colours and cold emotions" .
(as if existed - 25 Mart 2008 11:32)
septic flesh - communion:alien faceswatching mewearing wingsthey come to drinkthe ancient chaliceraised so highin a toast to those who flyfallen angels burn the nighttouch me with your hungry eyessend your thoughts between the realmssharing your eternal dreamscommunionsome have seen your trembling lightsdancing in the cloudy nightyou appear as strange machineschanging form, to fit the scenedemons, angels, poltergeistslaughing as they play with mindsaltering the face of truthso that seems as lie to foolscommunionthere are things that can't be seenthey are the things that lurk withinif you seal the mystic bondyou will never be alone..."i wear your horns with shameless prideas a nailed crownupon the severed head of a king."watching...communionslay the false kingand claim the throne
(the mighty arms of atlas - 11 Mayıs 2011 14:58)
(bkz: kumanya)
(dudagin kenarindaki egreti kivrim - 7 Şubat 2014 14:32)
sanctuary'nin olanı için ne kadar güzel desek az... o ne güzel bir davulla giriş, o ne güzel riff o ne güzel solodur öyle... "albümün kapanış şarkısı nasıl olmalıdır?" sorusuna da yine mükemmel bir cevaptır.
(fixxxer75 - 23 Kasım 2014 16:46)
katoliklerin yamyam ayini. ölü isanın etini yiyip kanını içtiğini düşünerek bundan haz alan insanların toplantısı. yani düşünsenize, yolda yürürken yanınızdan geçen normal görünümlü bir adam, kısa bir süre önce bir kilisede elleri ve ayaklarından çivilenmiş, can çekişen bir adamın önünde onun etini yiyip kanını içmiş olabilir.... bence korkutucu...
(flagellum dei - 23 Haziran 2004 10:23)
albümün deluxe edisyonunundaki akustik king versiyonu ile kendimi jiletleme noktasına gelmem :50 saniye aldı ve ayrıca bakınız saat 9 civarı, gece hüzünlenmeleri de değil. piyano uçuyor. ağır, emin yağ gibi kaymış tuşlarda parmaklar. istanbula gelmezse kendimi de keseceğimdir.
(darkshine - 14 Temmuz 2015 09:21)
dinlerken garip hisler bırakan bir years & years albumu. albumun isminden de anlaşılacagı gibi ortaya karısık yapmak istemişler şarkıları ve bu yuzden bu ismi seçmişler. birçok duygu, mood ve durum barındırmaktaymış cunku ki evet oyle. olly bebeğimizin tabiriyle "dancing with tears". bu sekilde tanımlıyor her yerde. mutluyken dinlerken farklı, hüzünlüyken dinlerken ayrı parçaları favori yapacagınız bir album olmus. sanırım ilk albumleri, bence baslangıc için oldukça başarılı. hem danslı hem ağlamalı hem hüzünlü falan filan işte. iyi yani dinleyin.
(literally dead - 22 Temmuz 2015 14:08)
alice rolündeki paula e. sheppard'ın oyunculuğu ve gerçekten de obez komşu mr. alphonso'nun makyajı ile özellikle başarılı bir korku filmi olduğunu düşünüyorum.. filmde alice, ergenliğe erken ama yeni adım atan ufak bir kız olarak görünüyor zannımca.. yaş olarak 12 biçmiştim kendisine.. ne var ki imdb'yi inceleyip yaptığım hesaba göre 57 doğumlu paula e. sheppard film çekildiğinde 19 yaşında, inanılmaz.. ayrıca brooke shields'i 11 yaşındaki haliyle, kesinlikle güzel ama çekilmez bir şımarıklıktaki "karen" rolünde görebilirsiniz filmde..
(eula varner - 3 Aralık 2005 03:43)
Yorum Kaynak Link : communion