Combat America ' Filminin Konusu : Combat America is a movie starring Clark Gable, William A. Hatcher, and Philip J. Hulls. A documentary recounting the experiences of the 351st Bombardment Group of the U.S. Army Air Forces, based in England during the Second World...
The Battle of Russia(1943)(7,3-990)
With the Marines at Tarawa(1944)(7,2-185)
The First of the Few(1942)(7,1-1378)
San Pietro(1945)(6,8-1637)
Report from the Aleutians(1943)(6,6-427)
Desert Victory(1943)(6,6-216)
hani bir şekilde hayatınızın bir yerinde yollarınızın kesiştiği ve "ulan işe bak iyi ki tanımışım bu adamı" dediğiniz insanlar vardır ya. hani nasıl tek bir kişilikte bu kadar çok rengi bir arada barındırabiliyor bu kadar çok şeyi nerden biliyor ne zaman biriktirmiş bunca hayat tecrübesini diye sizi mütemadiyen şaşırtabilen insanlar vardır ya. hani onlar olmadan dünyanın şimdi olduğundan çok daha renksiz bir yer olacağını bildiğiniz insanlar vardır ya. hah işte onların hepsi size girsin sevgili sözlükçüler. ahahaha yok lan kızmayın aşağı yukarı böyle biridir işte sevgili nick fury onu diycem. ha bi de yanlış olmasın komşu kızıdır...
(days - 21 Kasım 2003 14:29)
vaktiyle çaylak yapıldığım içun bendenizi mekanına almayan, girmekte ısrar edince de kapıda korumalara dövdüren akabinde purosunun dumanını suratıma üfleyip muhahaha şeklinde seri kahkahalar atan bir kardeşimiz idi kendisi. o yüzden fıtratıma uysa aile terbiyem musade etse şimdi oh olsun ibneye der gevrek gevrek gülerdim sözlüğe karşı. ama hayır bu bana yakışmaz. eee föri bey demek ki neymiş efendim? keser dönüyor sap dönüyor gün geliyor hesap dönüyor imiş. neyse geçer bu kader mahkumluğu bu kara günler, yeter ki insan hatalarından ders almayı bilsin, öyle uluorta heryerde mala mal davara davar yarrak kafalıya yarrak kafalı dememeyi öğrensin, azcık eline diline sahip olsun. hem ne lüzumu var kardeşim? biz bilmiyo muyuz kimler yarrak kafalıdır kimler o muhteşem cehaletlerine aldırmadan amdan götten başlıklarda mallıklarını halka arz, aleme meze ederler? hiç işte işgüzarlık bununki başka bir şey değil...
(days - 28 Haziran 2004 22:31)
sözlüğün en sevilen yazarlarından biri olan nick fury hakkında düşünüp bir entry girmeye işten eve döndüğüm sırada ağzımla tuttuğum çantamla ve iki elimle karanlıkta, doğru anahtarı bulmaya çalışırken karar verdim ve fakat kolay değildi.. başlığı altında 200 e yakın entrysi olan birine dair yeni olmayan bir şeyler anlatacak, aynı kelimelerden farklı anlamlara kucak açacak, belki de… belki de onu ona anlatacaktım.. hemen bilgisayarımın başına oturup internete bağlandım… o sancılı sürecin başladığını hissediyordum.. saatler boyu sancılanıyor, sancılanıyor ama doğacak yepyeni cümleler, sıfır kilometre anlamlar için bu sürece zevkle katlanıyordum ki zil sesi ile irkildim. alt komşu nezahat abla aşure getirmişti. yılların getirdiği alışkanlıkla gülümseyip, hiçbir şey söylemeden aşureyi alıp mutfağa yöneldim, aşureyi temiz bir tabağa boşalttım. aşure tabağını elimle ovalayıp havlu ile silip geri döndüğümde nezahat ablayı, tepsiyi ters tutup eteğinin önünü kapamış bir halde beni bekler buldum. yanakları al al, yüzünde hınzır bir ifade vardı.. “tek başına yaşıyorsun sen, kokuyu duyup da bir tarafın şişmesin diye” dedi ve “ bak karnını da tutuyorsun, yemek de yememişsindir sen” diye ekleyip gülümsedi. “yok biraz sancım var sadece..” gibi aptalca bir cümleyi söyleyip anında pişman olmuştum “aa, üşüttün mü yoksa, dur bakayım ateşin var mı” diyerek içeri hamle edip eliyle yüzümü okşamaya başlamıştı bile. temas şaşırtıcıydı. gözlerimi eliyle kapattı. kıpkırmızı bir gelincik tarlasındaydım ayaklarım toprağa değmeden koşuyordum ki karşı istikametten bir boğa gibi fırlayıp üstüme gelen nezahat ablanın kocası kamil abiyi gördüm. bıyıkları yukarı aşağı oynuyordu koşarken… arabasındaki bijon anahtarını kaldırmış bana doğru yaklaşıyordu aniden silkinip geri çekildim, ve “çok teşekkür ederim nezahat abla, yok bişeyim.. iyi akşamlar” deyip kapıyı kapatabildim. boş tabak elimde kalmıştı. hemen nezahat ablayı kafamdan söküp sandalyeme oturdum. üretmenin yoğun sancısı artıyordu ve ben hala önümde aşure elimde kaşık, aşure yiyip entry düşünüyordum. sonra, aşureyi kaşıkladıkça anam geldi aklıma. bu sübyancı ve cimri nezahat abla gibi aşureyi nohutla, buğdayla doldurmaz, narından cevizine tarçınından zerdalisine tüm sevdiğim yiyeceklerden katardı, ıssız geceler yaşanırdı memleketimde, köpekler havlardı..ağlardım.. ellerimi açıp gerindim.. dağınık düşüncelerimi toparlamalıydım.. yazmalıydım her şeyi çala kalem.. anlatmalıydım onu ona.. evet, o anın geldiğini anlamıştım… ancak yazmak bu kadar kolay değildi. aşureyi yedikten sonra sancımın geçmesinden söz konusu sancının, üretim sürecinin dikenli yollarından değil de açlıktan kaynaklandığını anlamış ve bir kez daha lanet etmiştim kendime. elim istemsizce kumandaya gitti. son günlerin beğenilen şarkısı şakşuka çalıyordu.. notalar ruhuma kazınıyordu adeta.. sesini açtım.. açtım..açtım.. gözlerimi kapattım.. uyumuşum amına koyim. uyandığımda kapı yumruklanıyordu deli gibi. açtım baktım kamil abi… kızgındı..dizlerim istemsizce titremeye başlamıştı ki “bilader iki saattir yumrukluyorum kapıyı. ne bu ses ya, kafamız şişti aşağıda” dedi. “abi kusura bakma ya, uyumuşum da” deyip bi koşu sesi kıstım. tekrar “pardon abi” deyip kapıyı kapattığımda gece olmuştu.. kendimi çok dingin hissediyordum. son olaylarla adeta rehabilite olmuştum. gene bilgisayar başına oturup nick fury bey hakkında yazacağım entryi düşündüm.. düşündüm.. artık elimden kaçamazdı, parmaklarım hareketlenmiş beynimden parmak uçlarıma akıyordu kelimeler. çala kalem yazıp adeta klavyeye boşaldım. entrymin son iki kelimesinde küçük bir anlam oyunu yapıp göndere bastığımda saat geceyarısını çoktan geçmişti. hemen yattım. sabah bi kalktım, kamyonu devirmişim. “ulan nezahat abla, ulan nezahat abla… akşam aşure tabağını almaya gelirsin sen..”“entrylerini beğenerek takip ettiğim bilgi birikimine saygı duyduğum okur/yazar”
(sitki siyril - 1 Eylül 2004 09:17)
lisede analitik geometri'den 2 sene üstüste çakmış, koordinat nedir eksen kimdir bilmeyen daha kötüsü bilmek de istemeyen bu insanı yüce türk ordusuna topçu yapan zihniyete ne demeli bilmiyorum. değerli kuvvet komutanlarım sizden çok rica ediyorum lütfen bir kez daha düşünün, adam başınıza yıkacak ankara'yı haberiniz yok ya...
(days - 9 Nisan 2005 14:50)
baktı ki böyle oturduğu yerden bi halt olmayacak sonunda kıçını kaldırıp yıllardır hayalini kurduğu "kibris i verelim jamaika yi alalim" projesini gerçekleştirmek için bu öğleden sonra yavru vatan yollarına düşmüştür kendisi. en son dün gece gerekirse ada halkıyla tek tek konuşup ikna edeceğini söylüyordu yapma etme dedim herkes kabul etse rauf denktaş etmez tokat manyağı yapar seni dedim dinletemedim. allah ıslah etsin başka bi şey demiyorum artık...konuyla alakalı olarak:(bkz: sezercik küçük mucahit)
(days - 14 Temmuz 2005 14:37)
her şeyden önce çok vicdansız bir yazar. almanyadan yeni geldim ve türkçem pek iyi değil diye benle alay ediyor. gerçi ‘edebiyat ustası’ şeklindeki tabiri benim zavallı hafsalamda pek bir şey ifade etmedi diye kızıyor biliyorum; yine de çok ayıp. ayrıca evet cümüllerim elimde olmadan biraz uzun kaçıyor; bazı beyinler sonunu getiremeden başını unutuyor ve kafaları karışıyor, anlıyorum; napiim..kendisinin bir diğer dikkat çekici özelliği ise edebiyata, felsefeye, sanata falan filana dair ne varsa yalayıp hepsini yutmuş bir eleştirmen olması. derin mahmut hoca karakterleri analizleri olsun, eserleri terasiz bulmaları, ‘erdem’ ve ‘iyi’nin kokusunu alıp ‘kötü’ ve ‘haylaz’ olanı bir bakışta tanıması; muazzam.. (biraz copy-past oldu, umarım içerlemez.) neyin ‘roman’ olduğunu, neyin olmadığını ise o ortaokulda öğrendiğini tahmin ettiğim giriş-gelişme-sonuç bilgisine dayanarak bize öğretmeye kalkan yazardır. ayrıca rıfat ılgaz için ‘...ticari kaygı dışında hiçbir kaygı gütmeden...’ gibisinden bir lakırdı etmesi gülmekten miğdeme ağrılar girmesine sebebiyet vermiştir bu yazarın.aslında mesele gayet açık: kendisinin hababam sınıfı başlığına 2002 yılında girdiği entry. bu kadar basit. nick fury işte bu yazısında fena halde saçmalamış yazardır. kendisi hakkında benim bundan başka bir fikrim yoktur, tanımadığım etmediğim biridir; açıkçası zerre kadar umrumda da değildir. bu entryden kendisinin rıfat ılgaz’ın hababam sınıfı’nı okuduğunu –en azından okumaya çalıştığını- fakat kafasının basmadığını anlıyoruz. aslında bu da sorun değil ama kimler becerdiyse burnunu öyle büyütmüşler ki rahatsız ediyor. burada ölçü birimi olarak 13 yaşındaki yeğenimi baz aldım, öğretmenleri her nasılsa hababam sınıfını okutmuş. ben de fırsatı kaçırmayıp üzerine nick furynin ilgili entrysini okuttum; bir şey söylemedi, gevrek gevrek güldü. şimdi bakıyorum sözlüğü takip ediyor velet, üye almaya başlayınca dalacakmış, burası bayağı eğlenceli bir yere benziyor diyor. gerçi yaşı ufak, onun için eğlenceli gözüküyor, oysa okuduğunu anlayamayan bir insana laf anlatmak gayet beyhude bi hareket.. olsun, genç daha, en azından umut vadediyor. her neyse, tabii kabahat bende.. nick fury’nin ilgili entry’sine basit ve sade bir anlatımla cevap verip neyin ne olduğunu anlatıp; kitapta neleri anlamadığını, karakterleri nasıl yanlış çözümlediğini (uydurduğunu mu demeliyim acaba) ve filmdeki hangi ucuz numaraları yediğini anlatmak yerine ilgili başlıkta kendisinin üslubuna benzer sivri bir dille ağzının payını verdim. napiim öbür türlü canım sıkılıyor, hem öyle hendek atlatmaya kalktığım zaman dünyayı kurtarmaya çalışıyormuşum gibime geliyor.ayrıca itiraf etmeliyim ki kurallar falan filanla ilgili hiçbir başlığı açıp okumuşluğum yoktur. neyse ki yazılan bir entry için ilgili başka başlıklara bakınız vermenin affedilemeyecek bir suç olduğunu bana öğretmiş yazardır bu nick fury.. babasının sözlüğünde yazdığımdan şüpheleniyorum.bir de bu yazarın gerçekten vefalı ve yardımsever arkadaşları var. kafalarının içindeki küçük dünyada bir kaç kalıp tip ezberlemişler, orda kalmışlar. para, şöhret, çıtır kızlar, köpekler, fareler, solculuk molculuk bir şeyler ıvıldanıp duruyorlar. yok efendim damarmış, muayyen yermiş, rilke çevirisiymiş bilmemneymiş; ben nick furye rilke çeviremezsin demedim ki!!.. rimbauda kadar yolu var.. bu nick fury denen yazar değil ama çetesinin diğer mensupları açıkçası canımı sıkıyor. sanki bir kaz sürüsü etrafımda bitmiş de gürültü yapıyor. kafam ütüleniyor. nedense bana otobüslerin arkalarında mevzilenip yüksek sesle susmamacasına saçmalayan liseli veletleri hatırlatıyorlar.bu yazarın ve şürekasının yazılarında dikkati çeken bir diğer unsursa birikim mevzusu. çok şükür eastwood ağbimizin adını bile duymasaydım da yaşayabilir ve bir çok şey hakkında atıp tutabilirdim. ve bu yazarın birikimi ne olursa olsun; okuduğunu anlayıp anlayamaması asıl beni ilgilendiren.. dahası nick fury ve çetesinin yaklaşımı orjinal da değil.. vaktiyle siyaset meydanında falan ediliyordu böyle laflar; kardeşim ben bu işin eğitimini aldım, saçmalasam bile yüzüme vuramazsın gibisinden..ayrıca çok araştırmacı bir yazar bu nick fury, beni sözlüğe rezil etti!! sırf kendisine haddini bildirdim diye -gerçi o öyle anlamayadı- hiç üşenmeden açmış seksen küsür entrymi karıştırmış.. şanslı da üçkağıtçı, entry sayısı az bende.. utanmadan eastwood ağbime yazdığım mektubu bile bulmuş; özel onlar, saygısız adam..gelgelelim bana bu uzunca ve yazması sıkıcı lakırdıyı parçalatmış yazardır bu kişi.. nick fury ve çetesi madem bu kadar vaktimi aldılar ve her ne kadar renklendirmeye uğraşsam da konu itibariyle sıkıcı kalan bu satırları yazdırdılar. bir kaç cümle de gönlümce etmek hakkını kazandığımı düşünüyorum ve bu arkadaşlara sesleniyorum: ayıptır söylemesi vaktim biraz değerlidir. hem bütün boş vaktimde sizlerle uğraşırsam çok sevdiğim hayvanat bahçesinde maymunları seyretme etkinliğimden vazgeçmem gerekecek ve bu istemediğim bir şey.. oturup bütün gün bütün gece yazdıklarınızı takip edecek yada eski entrylerinizi karıştıracak değilim, bana laf sokmaya çalışmak gibi bir gaflette bulunursanız yazdığınız entry numarasını ve uzun bir entry olması halinde ilgili satırları bana mesaj yoluyla belirtmenizi rica ediyorum. bunu başarabilirseniz ben de bir boş vaktimde ve paşa gönlümün de razı olduğu bir 3 dakikada cevabınızı verebilirim belki.. belkide o üç dakikamı, atıyorum, odun yontmaya harcarım mesela, ortaya bir şey çıkar hiç olmazsa. ayrıca kalburüstü bir laf sokamayacaksanız mümkünse beni boşuna meşgul etmeyin. haa birde yine zaman ve enerji itibariyle sıraya girip teker teker ve fazla iş biriktirmeden yavaştan gelmeniz tercihimdir; gerçi yine de siz bilirsiniz... bir de söylemeden duramayacağım bir şey: teker teker yada hepiniz birden, biraz hafif kalacaksınız gibi duruyor; isterseniz otisabinizi de alın, öyle gelin..
(juanjuan - 22 Nisan 2006 19:52)
days: nereye gitti lan adam?fury: telefon geldi ya olm...karıya gidiyorum dedi...days: o kısmı anlamadım ben...karı mı dedi rakı mı dedi?fury: aynı şeydays: anlıyorum...
(days - 6 Mayıs 2006 12:49)
"simdi bir amınoğlu dememe izin verin" ile gecenin bi vakti oscar'i haketmi$, sığır gibi güldürmü$ yazar.. (evet osuruktan $eylere gülüyorum, osuruk kadar aklim yok)
(sezai ikilitre - 10 Mayıs 2006 00:27)
ben de şahidim evet bu adamın bir tane bile dostu yoktur sevgili sözlükçüler. silme yalaka dolu etrafı. kaç senedir aman fury ne güzel dedin canım fury pek güzel buyurdun diye diye tepemize çıkardılar. halbuki bak mariadebonne gibi bir tane insan olsa etrafında, doğruları söyleyen, gerçek bir dost gibi yanlış yaptığında uyaran, karışısına alıp adam gibi konuşan, icap ediyorsa sert çıkan, iki tokat atıp kendine getiren...ama yok, olmadı işte anasını satiym. seda sayan ayarında dobra bir insan olarak bir tane mariadebonne var şu mınakoduumun sözlüğünde o da gıcık oluyor adama. gerisi hep yalakalık hep iki yüzlülük hep kokuşmuşluk, insanlar sahte, herkes maskeler takıyor (ve ben nu metal grupları için söz yazıyorum mutemadiyen), bari sen de madalya tak fury, konuyla ne ilgisi var bilmiyorum ama özellikle fransız konsolosluğuna git madalya için. ama gaza gelip de koşma lan, ağır ağır git, yaşlı başlı adamsın kaçmıyo ya bu sktiğimin madalyası...
(days - 10 Mayıs 2006 11:25)
ilginc bir gündem. su hakli, bu haksiz gibi kesin yargilarda bulunmak arkadaslarina ya da düsmanlarina nasip olacaktir sadece. bunlarin disindan kalan kesim yazarin caylak olmasina neden olan soylemlerinin tamamina iyi veya kötü diyebilmesi mümkün degildir.sevenleri, "götünü kac kere siktirdin abi" gibi bir soylemi "ehehe ne güzel küfrediyor" diye sevebilir, sonrasinda seviyesizlikten de dem vurabilirler, ya da sedasayanciliktan.. halihazirda kendisine karsi nefret beslemis olanlari ise, aylardir bize yazilariyla küfür eden kesimin sözlüge yaptigi iskenceye karsi koydugu tepkiyi tek basina küfür konusu icinde eritip "aaa nick fury küfür etti" olarak acip kapayabilirler.. isin bir baska tarafi da kendisine edilen-sonra silinen- imali küfürlerdir. dolayisla küfür ederek bir baskasina haksizlik yapmis degildir, sadece sözlüge, kurallarina ve elbette gece gece ülkücü sitelerin forum sayfalarina benzeyen entrylerle biz yazarlara ayip etmistir. lakin bütün sorun, küfrün kendisi midir? hele hele bu karsilikli oluyorsa..? en fazla "seviyesiz sey" deyip gecersiniz, gecelim biz de.ama bir tepki koyulmasi gerekiyordu iste. tuhaf bir celiski var. popülerlik pesinde kosan insanlarin malasef kendilerinin de farkinda oldugu gercek; siyasi entrylerin popüler olmasidir. hem siyaset ve bilgi'ye gerekli emegi vermekten kacinanacaksin, entel dantel adamlar bunlar gibi adlandirmalardan öte bir yaklasim sergilemeyeceksin, ayni zamanda gündemde olunmak icin baska yol kalmadiginda popülerlik adina lise tarihi donanimiyla terör estireceksin..üstelik, bu popüler olma kaygisiyle insanlarin bir sekilde tepki verecegi konulari bulup itina ile entry haline getirip kitleyi polemikten polemige kosturacaksin.. nick fury de boyle bir kriz esnasinda tepki koymus, sabahi bulmadan küfürlesmeye varan diyaloglar sonucu caylak edilmistir. tepki koydugu yerde "tepki koymakta" sonuna kadar haklidir, ama iste bu küfürler.. bu am,sik, götler olayi cok baska bir mecraya cekiyor ister istemez. zira leman dumurlarina, ya da cem uzan'in diplomatik iliskilerinin icerisine kattigi küfürlere pek benzemiyordu. bariz, seviyesiz küfür. okuma yazma bilen hemen her insanin iki dakika icerisinde edebilecegi, sayisiz küfürlerden.. hicbirisini tasvip etmiyoruz. gelsin, laflar hazirladim, kinayacagim da. ama yine de gördügü bir yanlis bilgiye kendi capinda koydugu tepkiden dolayi da ben tebrik ediyorum. sözlük adina.. bugüne kadar verilmeyen tepkilerden dolayi da biraz sözlügün ortalamasinin ciddi düsüste oldugu, her önüne gelenin her konuda ahkam kestigi de baska bir gercektir, ve küfürden biraz daha önemlidir nazarimda.
(borges - 10 Mayıs 2006 19:32)
Yorum Kaynak Link : nick fury