The Broken Circle Breakdown (~ Kirik Çember) ' Filminin Konusu : Elise ve Didier farklılıklarına rağmen ilk görüşte birbirlerine aşık olurlar. Birbirlerini hayranlıkla dinlemektedirler. Didier romantik bir ateist, Elise ile gerçek bir dindardır. Ne zaman ki kızları ciddi bir hastalığa yakalanır, o zaman aşklarını yargılamaya başlarlar.
Ödüller :
Windspiel(2018)(8,1-52)
Portraits deutscher Alkoholiker(2011)(7,6-52)
Rewind: Die zweite Chance(2018)(7,5-48)
De helaasheid der dingen(2009)(7,4-8673)
Zauberer(2018)(7,3-90)
Dagen zonder lief(2007)(7,1-1329)
Steve + Sky(2004)(6,7-989)
Über uns das All(2011)(6,7-671)
Belgica(2016)(6,7-3671)
Weltstadt(2009)(6,7-110)
Gegenüber(2007)(6,6-344)
Wintermärchen(2019)(6,0-106)
Berlin Film Festivali : "Label Europa Cinemas"
Berlin Film Festivali : "Panorama Audience Award-Fiction Film"
din, siyaset, müzik, aşk, ölüm.. konusu, göndermeleri, müziği ve sonuyla olmuş film. ilk yarısı biraz yavaş geçse de, kırk beşinci dakikadan sonra film bir kez daha başlıyor.--- spoiler ---o son dövme bitirdi, viran etti beni. --- spoiler ---
(furio - 17 Mayıs 2013 19:01)
şansız bir ateistin evlilik ve dinsel tabulara adapte olmasını gözlemlemiş mükemmel film.sıfır beklentiyle izlediğimden midir nedir bilmiyorum. inanılmaz keyif aldım. bu arada müzikler inanılmaz başarılı.
(yorgundmkrt - 2 Haziran 2013 22:57)
ölümle müziği içiçe sunan film. aşkla nefreti, batılla inkarı, pişmanlığı sorgulamayı, kadınla erkeği çok güzel anlatan film. küçük bir çocuğun yok oluşunu izlerken sizi de yok eden tam kaldığınız yerden hayata döndürürken küstüren ancak sonunda elise'e ve bizlere güzel bir şarkıyla veda eden harika film. ancak o kadar etkili ki tekrar bastan izlemeye cesaret edemedim, yalnız müzikleriyle yetindim.favorilerimden;http://www.youtube.com/…er_detailpage&v=ska8dgovgp0http://www.youtube.com/…tailpage&v=_v0nxoupcuu#t=2s
(ezzra - 13 Haziran 2013 11:53)
mükemmel bir film...bir daha yavaş yavaş söylüyorum m-ü-k-e-m-m-e-l b-i-r f-i-l-m...yani bu filmi görmeyen ben iyi film izledim demesin bence...derse de bi gitsin ötanazi hakkını falan kullansın...öyle de iddialı konuşuyorum...konusu, oyunculukları, müzikleri her şeyi çok çok iyi kurgulanmış...ortaya çok samimi ve başarılı bir iş çıkmış...valla buraya övgü dolu yarım sayfalık bir entry yazardım ama hiç gerek yok...izleyen herkesin bana hak vereceğine eminim...uzun zamandır film öner diyenlere un prophete diyorum ama artık önerim bu film olacak...2010 sonrası yapılan kült bir film görmek isterseniz kesinlikle ama kesinlikle izleyin bence...hatta ölmeden önce yapmanız gereken 100 şey listesine bu filmi izlemeyi dahil edin...pişman olmazsınız...
(ben de iibf mezunuyum - 3 Temmuz 2013 17:47)
belçikalı yönetmen felix van groeningenden 2012 yapımı izledikten sonra midenize sert bir yumruk yemişsiniz gibi hissettirecek şahane müziklere sahip dram filmi. altmetninde işlediği konularda bir hayli önemli ver derin...kesinlikle keşfedilmesi ve izlenmesi gereken bir film. hollywood un bayatlamış formulize filmlerinden sonra taze bir kan gibi gelecek bu film bünyenize.
(il pompiere - 2 Eylül 2013 16:18)
insanın gönül telini kimi zaman bir banjo, kimi zaman bir gitar, kimi zamansa bir kontrbas gibi avcunun içine alıp tir tir titreten bir film. belçika usulü bluegrass nedir, nasıldır, nasıl yapılır gibi sorulara itinayla cevap vermiş bir film. bilimsel ilerlemelerin önünü olmadık dogmalarla tıkamaya çalışan george bush gibi köktendinci dangalaklara gereken kapakları bir bir takmış bir film.kusursuz seyreden bir birlikteliğin dahi gün gelende nasıl çıkmaza saplanıp kalabildiğini —son sahne dışında— gelecek için en ufak bir umut zerresi bırakmamacasına tane tane anlatmış bir film.johan heldenbergh'in saça sakala karışmış duru bir oyunculuk sergilediği; veerle baetens'inse, salt, —vücudundaki envai çeşit dövmenin dahi gölgelemeye yetmediği ve sarı ışıklar altındayken daha bir kusursuzlaşan— beyaz tenini sergilemekten çok daha fazlasını yapıp, küçücük kızını kansere kurban eden bir annenin psikolojisini elinden gelenin en iyi şekilde yansıtmaya çalıştığı bir film.filmekimi 2013'ten ilk kazanımım olan, ve felix van groeningen'in de ilk "fırsatta hatmedilecekler" listemdeki yerini sağlamlaştırmış bir film. vaktim kısıtlı, yorgunluğum ve baş ağrım epey ağırlaşmış olmasa, hakkında çok daha fazla ve çok daha detaylı tanımlar yapılabilecek bir film.son olarak, ezzra'nın da daha evvel linkini verdiği "if i needed you" ile, breaking bad'in iyice hassaslaştırdığı bünyemi iyice lapalaştırmış bir film. 20 yaşımda 70'likler gibi duygulu duygulu gezmeye başladım; sen çok yaşa sanat, e mi!
(siyah giysili adam - 28 Eylül 2013 21:36)
sinir bozucu derecede iyi film.
(ninni - 29 Eylül 2013 22:09)
benim için filmekimi 2013’ün sürpriz filmi. bir sürü cannes ödüllü, başka başka festivallerde özel namlar almış, oyuncusunu ya dayönetmenini sevdiğim film arasında, sadece fragmanından çok etkilenerek seçtiğim thebroken circle breakdown; şarkıları, hikayesi, değindiği ahlaki normları, oyuncularının enerjisi-özellikle çift olmanın, alttan almanın, alamamanın, soğumanın, ısınmanın, vazgeçemeyişin-ve atmosferi ile son derece sıradışı bir deneyim yaşattı bana ve bence salondaki birçoklarına.
(phoebe buffay - 1 Ekim 2013 08:54)
çok iyi, etkileyici ve çarpıcı film. filmin sanırım tek eksik yanı gerçekten "çok iyi" olması. çünkü hayatın kötü ve "gerçek" yönlerini o kadar iyi ve o kadar gerçek bir şekilde anlatıyor ki film, moralinizi alt üst ediyor. aşkla ilgili, kadın erkek ilişkileriyle ilgili, ölümle ilgili; kısacası hayatın her kısmıyla ilgili rahatsız edici olan ne varsa bir bir izleyicinin yüzüne çarpıyor. zaman çizgisiyle sürekli oynadığı için seyircinin ilgisini canlı tutmayı da başarıyor. bir taraftan da didier ve elise'yla empati yaptırarak, onların bakış açılarını anlamaya ve belki de bu bakış açılarından bir tanesiyle kendinizi özdeşleştirmeye yönlendiriyor. din ve dogmalarla ilgili tespitler ve eleştiriler ise inanılmaz derecede yerinde ve vurucu. bu sırada tabii şarkılara da parantez açmamak olmaz. bu filmi izledikten sonra bluegrass'a ilgi duymaya başlamayan insan olamaz herhalde. şarkılar güzellikleriyle, kullanıldıkları sahnelerle ve içerdikleri manalarıyla tek kelimeyle büyüleyiciydi.izleyin efendim. çok iyi film. tek kelimeyle özetlemek gerekirse: gerçek. soğuk, buz gibi gerçek. tüyleri ürpertecek, insanın yaşama sevincini ve umudunu bir süreliğine sömürecek derecede hayatın karanlık yüzünü gözler önüne seren bir 111 dakika.
(bugunku antremanda goz dolduran futbolcu - 3 Ekim 2013 02:08)
çok çok başarılı bir film. çünkü hikayesi var ve gerçek.--- spoiler ---aşk böyle bir şey, kanser böyle bir şey, acı ve acıyla başa çıkma yollarının farklılaşmasıyla kopmak böyle bir şey, aşkın bitmesi ve hiç bitmemesi böyle bir şey, intihar da aynen böyle bir şey.--- spoiler ---kim çektiyse kim oynadıysa "gerçek" olanı çekmişler. ve "gerçek" olanı bunca gözlemleyip bunca sade bir şekilde göstermek zordur.. çok beğendim. eminim ki "görsel şölen" arayanlar, gerçeğin hatırlatılmasını değil absürd hikayelerden medet umup gerçekten kaçmayı isteyenler bu filmi "vasat" bulup beğenmeyecek, ama bence hikaye anlatıcılığı mühim ve bu film çok çok iyi.müzik de olması gerektiği gibi arada sos olmuş.
(pati - 21 Ekim 2013 11:49)
öyle adını duyup, hakkında dehşet güzel film türevi yorumlar yapıldığına bakıp aman da akşam eve gideyim de bir izleyeyim demeyin.önce müziklerini dinleyin, alıştırmalık olsun. ama sizi filmin akışını alıştırmayacak, karakterlere ısınacaksınız.filmde her şey hem karakterleri hem sizi hazırlıksız yakalıyor. hisli bir tipseniz yanında hassasiyetlerinizi göstermek istemediğiniz şahıslarla izlemeyin.bir de filmden sonra gideyim de bir dövme yaptırayım deme ihtimaliniz yüksek, yalnız değilsiniz hani bilin.
(marthagraham - 25 Ekim 2013 00:46)
filmi internetten izledim. izlediğim sitede filmin altında bir yorum vardı "filmi izlerken yaşama ümidinizi alıp götüreceğini de bilerek izleyin" diye.. tam da öyle bir film hakkaten.. dram insanları için bulunmaz nimet. gadjo dilo'yu da enter the void'u da anımsattı zaman zaman.. ajitasyon yapmadan gözlerimi de doldurdu..--- spoiler ---sanırım ortak bir acı yaşayan çiftlerin birbirlerine olan sevgilerinin büyüklüğü arttıkça olaydan sonra tekrar bir arada devam edebilme olasılıkları o kadar düşük oluyor.. sikeyim böyle hayatı..--- spoiler ---
(bacanga - 29 Ekim 2013 17:59)
söylenenler söylenmiş. izlemeyenler için anlatmak; sizi hiç tanımayan birine " sence ben nasıl birisiyim" diye sormak gibi.bende kalan: tanrıya sadece sevdiklerimizi elimizden aldığında mı kızıyoruz, o kadar seveceğimiz insanları neden veriyor ki bize? diye kızan yok mu?neden, neden doğanlara ağlamıyoruz ölenlere ağladığımız kadar? doğumun, bir gün ölümle sonuçlanacağını bildiğimiz halde...
(inthedwarf - 29 Ekim 2013 20:53)
harikulade bir film. çok hazırlıksız yakaladı beni. bu kadar sinir bozucu ve rahatsız edici oldugunu düşünemezdim. dövmeden nefret ederim, ama şu dakikadan sonra az da olsa sempati besliyorum. bluegrass'la alakam yokken şu an neler bulabilirim diye kurcalıyorum. hüzne, aşka, acıya, mutluluga, melankoliye kısacası filmin içindeki tüm duygu yogunluklarına inanılmaz yakışmış bu muzik. felix van groeningen takdir edilesi bir adam, kagıt üzerinde oldukça klişe sayılabilecek bir konuyu bu kadar güzel anlatabildigi, müziklere deli gibi önem verdigi için. --- spoiler ---adını sildim didier.--- spoiler ---
(love me to my death - 3 Kasım 2013 00:27)
--- spoiler ---alabama & monroe--- spoiler ---
(peterpann - 6 Kasım 2013 01:46)
iyi film. samimi film. gerçekçi. oyunculuklar şahane.lakin:--- spoiler ---filmin sonuna doğru kadının bedeninden çıkıp adamı görmesi ucuz bir numara. eğer yönetmen bu klişeyi, inançsız adama ve adamın fikirlerini taşıyan izleyiciye ders olsun diye "işte durum budur, ölümden sonra hayat var" demek için kullandıysa daha da beter. böylesine saf bir filme yakışmıyor bu amerikan numaraları.--- spoiler ---
(dilmacevirmen - 27 Aralık 2013 20:00)
tam benlik film.o kadar parçalanmış, o kadar yüksek bir duygu yoğunluğu ve öyle darmadağın bir haldeyken çıkıyor ki şu an şu satırlar klavyemden. bi hayli de ağlamışken üstelik..ben her şeyi sevebilen ama çok az şeyi çok fazla sevebilen bir insanım. bu film de öldüğüm son an'a dek benim çok fazlam olarak hayatımda yer edeceklerin arasına girmiştir. çünkü bu film bana aynı anda birbirinden alakasız onlarca duyguyu, çok yüksek dozlarda tattırabilmeyi başarmış yegane değerlerdendir. tıpkı diğer çok fazla'larım gibi... tıpkı hayatta olmasını en istediğim şekilde.bu filmde ben ölürcesine ağladım. neresine kendimi koyayım bilemezken her yerine koydum.bu filmde ben anne oldum, ben baba bile oldum.. bu filmde ben en yakınlarımı kaybettim, onların ardından aklımı kaybettim, sonra kendime gelmeye çalıştım, hayatın buna asla izin vermeyişine tanık oldum, güldüm sonra hayata gözümde yaşlarla, kahkaha attım.bu filmde ben ilk kez bir kadına aşık oldum, bu filmde ben bir kadında kendimi gördüm, o kadın olmak istedim daha fazla.. bu filmde ben acılarım yüzünden tanrıyı yok saydım, inanılan her şeye lanet ettim ama bir anda gökyüzündeki bir yıldızda aradığım her şeyi bulabilmek istedim, bulabilmeye olan ihtiyacımı fark ettim. bu filmde ben sevişmek istedim, seviştim, sevişirken ağlamayı istedim, ağladım. hüzünlü sevişilir mi demeyin, bir adamın kollarında hüngür hüngür ağlamayı istedim, ağladım.bu filmde ben bir adama acıdım, bir adamın tüm kuralları reddedişindeki çaresizliğe ağladım, bazen inkar ve isyan edişlerin, sığınmak için inanmak zorunda olmaktan daha acı olduğuna tanık oldum, ben bir adamın sadece sevgiye sığınmaya çalışışındaki çaresizliğe üzüldüm.bu filmde ben intihar etmek istedim, intihar edip, intiharımın ardından pişman bile oldum, vazgeçmek istedim, ben bu filmde geri dönemeyişi yaşadım.bu filmde ben eskiden beri tutkum olan dövmelere bir kez daha tutkun oldum, vücudumun her yanına iz bırakmak istedim, hatta bu istekle heyecanlandım.bu filmde ben dünyanın en güzel seslerinden en güzel şarkıları, en güzel müzikleri dinledim.ben bu filmde nabzımı normal düzeye getiremedim. sevdim, acıdım, ağladım, nefret ettim, şefkat doldum, seviştim, bağırdım, kanadım. son dövmede bittim!ben bu filmi tıpkı diğer çok fazlalarım gibi çok derinden yaşadım.bunu hissettirdin ya, teşekkür ederim çok fazla'm. sen beni nasıl bu kadar iyi tanıdın?--- spoiler ---aslında hep biliyordum.gerçek olmayacak kadar güzel olduğunu, uzun sürmeyeceğini.hayatın böyle olmadığını, cömert davranmadığını.birini sevmemelisin. birine bağlanmamalısın.hayat seni kıskanır.elinden her şeyini alır ve yüzüne güler.sana ihanet eder..--- spoiler ---
(lost aci soyler - 3 Nisan 2014 20:28)
vizyonda şimdi. gidin izleyin bu filmi. --- spoiler ---"biliyordum. aslında hep biliyordum. gerçek olamayacak kadar güzel olduğunu. uzun süremeyeceğini. hayatın böyle olmadığını, cömert davranmadığını. birini sevmemelisin, birine bağlanmamalısın... hayat seni kıskanır. elinden her şeyini alır ve yüzüne güler. sana ihanet eder."--- spoiler ---tanım: bittikten sonra soluğu dövmecide aldıran film.
(siraktan - 15 Şubat 2014 16:55)
insanın duygularıyla oynayan film. bir flashback mutlu mesut, bir şimdinin grisi. izleyin, izletin.--- spoiler ---* film boyunca didier'i kaç kere erdal beşikçioğluna benzettim bilmiyorum.* didier'in 'ateistlerin içinde yaşadığı boşluk' bıdısıyla alakası yok, adam evlat acısı çekiyor mübarek. biraz saygı yahu. * didier'in konser sırasında dine giydirdiği sahne überdi.* müzikler çoğiyi.* filmin sonunda kadının yürümesinde tanrıyı öne çıkaran bir durum yok, izleyiciyi durava vurmaktan çekinen bir senarist var kanımca. * kadın yürüdüğünde didier doktorla konuşurken, "ahaha kalktı yürüyo olm kadın siz hala morti morti muhabbetindesiniz" diye bir an sevinmedim değil. --- spoiler ---
(melanous - 17 Eylül 2014 23:48)
ah be didier yaktın bizi, ama hiç de tahmin etmediğin sebeple. sen gerçekte ölmemiş çocuğuna ağladın ülkende ama amerikadaki birine kızarak. üstelik protestan bir ülkede. hatta hiç fanatik dindar bulunmayan modern bir ülkede. üstelik çevrendekiler her memlekette bulunmayan cinsten. yani yalnız bile değilsin aykırı olarak.işte bu yüzden ağlattın. sen sanal ölene ağladın, biz ise her gün ölüyoruz. üstelik çok daha basit bir sebeple. üstelik yani ölümlere daha da zemin hazırlayarak. üstelik birbirimizi hiç anlamayarak. üstelik sahnede o kadar uzun konuşturup bağıra bağıra kendini ifade de ettin hem de çok kez. ulan ben öyle bir ülkede en son senin gibi olurum belki de. o ülkenin en yobazı bile olabilirim seve seve. aaah ah didier....edit: belçika protestan değil katolikmiş. uyarana teşekkürler.
(ikipirekareboluyedi - 27 Ocak 2014 19:48)
Yorum Kaynak Link : the broken circle breakdown