Süre                : 1 Saat 54 dakika
Çıkış Tarihi     : 01 Eylül 2010 Çarşamba, Yapım Yılı : 2010
Türü                : Drama,Fantazi
Taglar             : Mağara,Ölüm döşeğinde,cenaze,Deadpan komedi,Hayvan felci
Ülke                : Tayland,İngiltere,Fransa,Almanya,İspanya,Hollanda
Yapımcı          :  Kick the Machine , Illuminations Films , Anna Sanders Films
Yönetmen       : Apichatpong Weerasethakul (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Phra Sripariyattiweti (IMDB),Apichatpong Weerasethakul (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Thanapat Saisaymar (IMDB), Jenjira Jansuda (IMDB), Sakda Kaewbuadee (IMDB), Natthakarn Aphaiwonk (IMDB), Geerasak Kulhong (IMDB), Wallapa Mongkolprasert (IMDB), Kanokporn Tongaram (IMDB), Samud Kugasang (IMDB), Sumit Suebsee (IMDB), Mathieu Ly (IMDB), Vien Pimdee (IMDB), Akachai Aodvieng (IMDB), Prakasit Padsena (IMDB), Nikom Kammach (IMDB), Chophaka Chaiyuchit (IMDB), Winai Ruenrerng (IMDB), Kumgieng Jittamaat (IMDB), Miti Jittamaat (IMDB), Phetmongkol Chantawong (IMDB), Nuttapon Kemthong (IMDB), Atapon Wernziw (IMDB), Tongsit Rachasin (IMDB), Thanabodee Laohawanich (IMDB), Namthip Meaungmaha (IMDB), Nitipong Thinthupthai (IMDB)

Loong Boonmee raleuk chat (~ Amcam önceki hayatlarini hatirliyor) ' Filminin Konusu :
Boonmee amca önemli bir yoga ustasıdır. Vücudunun tüm gizemlerini bildiği için 48 saat içinde öleceğinin da farkındadır. Hastalığının kötü karmasından kaynaklandığına inanmaktadır. Eski yaşamlarından birinde çok fazla komünist öldürmüştür. Yıllar önce ölen eşinin hayaleti ve 15 yıldır ağaçlarda yaşayan oğlunun da yardımıyla geçmişinde ve önceki yaşamlarında bir yolculuğa çıkar.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:Palme d'Or


  • "bu aksam vancouver film festivalinde tadina baktigimiz film. damakta biraktigi tadlari yakinda buraya kusacagim."
  • "filmekiminde, izlerken salondan çıkan insanların olduğunu gördüğüm ikinci filmdir. ayrıca bu filmden birşey anlayan, anlam veren biri varsa ve olursa ne olur bana anlatsın."
  • "kırmızı gözlü gorilleriyle koparmıştır. festivalin en absürd filmi olduğu su götürmezdir."
  • "hayatımda bana galiba daha önce hiç yaşamadağım bir sinema deneyimi yaşatan film. hiç anlamadım. iyi mi kötü mü diyemedim bile."
  • "reha erdem'in, hakkında altyazı'nın 100. özel sayısına yazdığı yazı okunmalı."
  • "filmde kadının kullandığı o sinek öldürme aleti güzeldi. çıtır çıtır avlıyorsun sinekleri."
  • "bu filmden en fazla 5 dakikalık avangart bir animal collective klibi olur. sinema izleyicisi artık o kadar yorgun ki yönetmenin anlatmak istediği saçmalıklar kimin umrunda ."
  • "herkesin izlemesi gereken, boşlukta hissettiren, zamanı donduran film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    bu aksam vancouver film festivalinde tadina baktigimiz film. damakta biraktigi tadlari yakinda buraya kusacagim.


    (g khanh - 7 Ekim 2010 03:01)

  • comment image

    film, bobrek yetmezliginden dolayi hayatinin son gunlerini ailesi ve takriben gecmisiyle bir tarla evinde geciren amcanin hikayesini sunuyor. aslinda bir cok sey anlatiyor; ama daha cok sunuyor seyircisine. bir anlam cikarmak veya ona anlamlar yuklemek size kalmis. cok heycanli, atesli konusmalar olmamasina ragmen sozlere dikkat etmek, filmden ipuclarini adina adina cok onemli.

    gorsel olarak da sizi sasirtma ile kafanizi karistirma arasinda bir etki sunuyor. kendi adima soyleyebilecegim birsey varsa o da keske bir degil iki bardak kahve alip girseymisim demek olur. burdan hatta filme gitmeden once sozlukten birseyler okuyayim diyenlere tavsiye edilir. cay kahve almadan girmeyin filme!!


    (g khanh - 7 Ekim 2010 23:43)

  • comment image

    filmekimi dahilinde görme şansım oldu bu filmi. hatta programa yanlış baktığımızdan dolayı sofia coppola'nın somewhere isimli filmine girdiğimizi düşünürken, birden açılıştaki ipini koparan inek sahnesiyle durumun ayırdına vardım. yanımdaki arkadaşıma "biz yanlış filme geldik galiba" dememe karşın, arkadaşım oralı olmadan filmi izlemeye devam etti. ben de kapattığım cep telefonumu açıp ışığından faydalanarak bilete baktığımda, amcam önceki hayatlarını hatırlıyor yazısını görerek durumdan emin oldum iyice.

    "neyse" deyip izlemeye devam ettik. nasıl olsa cannes'da bu yıl en iyi film ödülünü almış, zaten programda da dikkatimizi çeken birkaç filmden biriydi. ama fena halde yanılmışız.

    hani sinemadan çok fazla anladığımı, bir takım kıstaslara dayanarak filmleri değerlendirdiğimi söyleyerek ukalalık yapmayacağım ama, en azından ortalamanın üstünde bir sinema izleyicisi olarak görüyorum kendimi. filmin bana hissettirdiği tek şey şu oldu: bitse de gitsek! tamam tayland sineması, bambaşka bir kültür falan ama, sinema dediğin şey de bir histir neticede. o saçma mistisizm falan, aşırı irrite ediyor beni. 2010 yılında hala ormanda geçen mistik hikayeler, kırmızı gözlü insandan bozma maymun gibi şeyler, filmden soğumamdan başka bir şeye yaramadı. diyeceksiniz ki, "sen mi daha iyi bilecen lan cahil, koskoca cannes film festivali'nde altın palmiye vermişler işte!" eyvallah, o zaman şunu söyleyebilirim: görece daha nitelikli bir izleyici kitlesinin katıldığını söyleyebileceğimiz filmekimi festivali'nde yapılan gösterimde, en az 30 kişi filmin bitmesini beklemeden salondan ayrıldı. çok boğucu ve boğuculuğunda bir anlam varsa da gereksiz yere anlamsızlaştırılmış bir filmdi bana göre. o yanlış filme geldiğimizi anlayınca pek de umursamayan arkadaşımın yorumu ise bence filmi özetliyor: "adam bir filmde üç tane ayrı film çekmiş, hiçbirinin sonu yok!"

    --- spoiler ---

    filmde çok fantastik bir tecavüz/cinsel ilişki -hangisi olduğuna tam karar veremedim- sahnesi var. hayvanlı.

    ---
    spoiler ---


    (zverkov - 13 Ekim 2010 01:45)

  • comment image

    filmekiminde, izlerken salondan çıkan insanların olduğunu gördüğüm ikinci filmdir. ayrıca bu filmden birşey anlayan, anlam veren biri varsa ve olursa ne olur bana anlatsın.


    (mayispato - 13 Ekim 2010 08:25)

  • comment image

    --- spoiler olabilir ---

    dün akşam ömrümden 2 saatin boşa gitmesine sebep olmuştur. cannes jürisinin hangi güdüyle bu filme altın palmiye'yi verdiğini anlamak istiyorum, gerçekten bak. bilen varsa bana anlatsın. önceki hafta biletler satışa çıkmadan hemen önce neden neredeyse tüm sinema eleştirmenlerinin listesinde en başta geldiğini anlamak istiyorum. filmi pür dikkat izledim, olan biteni acılar içinde anlamaya çalıştım. mitolojik öğeler barındırıyor olabilir diye mitolojiye bağlamaya çalıştım, olmadı; bakarsın rüyadır, hayvanlı seks falan bir yerlerden freud'a bağlarız dedim, olmadı; "politik bir yanı vardır" dedim, bölge tarihini hatırlamaya çalıştım, beceremedim; "sistem eleştirisidir lan belki, sen kıtsındır" dedim kendi kendime, çözemedim... ne yaptıysam olmadı. "acaba ne olacak?" merakıyla sinemadan çıkmadan filmi bitirdim.

    --- spoiler olabilir ---

    yer yer kimi arkadaşlarım tarafından "çok entel lan bu" diye eleştirilen filmlerden keyif alan, hatta genelde ana akım sinemadan kaçan bir adamımdır. ama itiraf ediyorum benim bu filmi anlamaya entelektüel birikimim yetmedi, ya da cannes jürisi ve sinema eleştirmenleri bildiğin bizimle taşak geçiyor çünkü ortada zaten anlaşılacak bir şey yok.

    yer yer uzun planlar çekmek, zaman zaman kamerayı kahramanın bakış açısına yerleştirmek cannes'da altın palmiye almak için yeter sebepse bunu dünyada herkes başarabilir. çok net söylüyorum, ben bu filmden daha iyi kurgulanmış porno filmler izledim, hem de konusuzundan...

    gördüğünüz yerde kaçın, bucak bucak kaçın!


    (natura horror vacui - 13 Ekim 2010 13:38)

  • comment image

    kırmızı gözlü gorilleriyle koparmıştır. festivalin en absürd filmi olduğu su götürmezdir.


    (lacking - 13 Ekim 2010 20:42)

  • comment image

    hayatımda bana galiba daha önce hiç yaşamadağım bir sinema deneyimi yaşatan film. hiç anlamadım. iyi mi kötü mü diyemedim bile.


    (shea body butter - 17 Ekim 2010 22:11)

  • comment image

    tim burton'un jüri başkanı olduğu dünyanın en önemli film festivalinde ödül almış bi film elbette ki çok güzeldir ve görmek gerekir fikriyle gittik filme. esasında beyoğlu vizyonlarında çoğunluk'la beraber gidilebilcek tek film an itibariyle.

    tim burton film için "güzel, tuhaf bir rüya gibi..." buyurmuş, bense "tuhaf bir rüya gibi" kısmına katılabiliyorum sadece.

    --- spoiler ---
    filmden çıktığımda beğendiğim tek şey, amcanın gençliğinde öldürdüğü komünistlerin kırmızı gözlü hayalet maymun kılığında amcayı takip etmesiydi.
    aklımda kalacak olan sahne prensesin aradığı aşkı yılan balığıyla sevişerek bulmasıydı.(zira konuluydu)
    düşündüğüm tek şeyse, eskiden avrupa ve uzakdoğu festivallerinde ödül alan filmleri çoğunlukla beğenirdim, hatta kimisine aşık olurdum, 3-5 kez izlerdim.
    bu filmden büyülenmek bi yana, beğendiğimi bile söyleyemem. ya ben artık sıradan bir sinema seyircisi olma yolundayım; ya da festival jürisi kafası bir marjinal ekolleşme peşinde ve ben bu akımı artık takip etmiyorum.
    ---
    spoiler ---

    velhasıl kelam, filmi izledikten sonra değil öncesinde film hakkında okuma yapmak daha çok işe yarayabilir. ama sözlükte değil başka kaynaklarda. bir de yorgunken izlerseniz uyuma ihtimaliniz çok yüksek.


    (purpurum - 24 Ekim 2010 23:45)

  • comment image

    ödül verdilerse bir bildikleri vardır. evet, biz anlamadık kabul ediyorum. bir kaç review de okudum hakkında, hiç bir şey bulamayanlar ve ödülü hak etmediği düşünenlerin yanında illaki kendilerin göre bir şey bulanlar da mevcut. ne yazık ki jürinin filmi seçtikten sonraki açıklamasına ve gerekçelerine ulaşamadım. tim burton'un o tek cümlesi zaten yeterince klişe pek bir şey anlatmıyor bize. güneydoğu asya'nın inanç iklimlerine alışkın olmayınca çok fazla bir şey bulunamıyor ne yazık ki. filmdeki görsellik de inanılmaz sade, ruhani ve derinlikli bir film çekiyoruz, öyleyse zengin bir görsel tanım yapmalıyız diye hiç ama hiç düşünülmemiş, ya da beyoğlu sinemasının dandik perdesinin azizliğine de uğramış olabiliriz, bilemiyorum. sonuç olarak, ver balı, ver arıyı, ver mevlüdü kap ödülü diyerek bu entry'e de burada son vermek istiyorum.


    (manfool - 25 Ekim 2010 09:22)

  • comment image

    hayatımdaki en kaba sinema yorumunu yapacağımı sezerek başlıyorum, hiç kimse, o binlerce küçük filmden birlikte zevk aldığım yakın arkadaşlarım dahil, bu filmin benim "anlayamadığım" bir boyutu olduğunu söylemesin. bağımsızlık ruhuna, doğallığın derinine inmek nasıl olur diye o kadar filmin arkasında durdum ama sırf "tuhaf bir görüntü manyağı" olduk diye böyle prestijli birşeymiş gibi değerlendiremeyeceğim bu sefer. dünyada 114 dakikayı doldurabilecek binbir küçük şey var tat alacağınız. daha iyi bakın.


    (oinone - 30 Aralık 2010 14:58)

  • comment image

    filmin illede ortak beklentiye cevap vermemesini varolan ve süregelen kültür endüstrisi'ne hizmet etmemesinden kaynaklandığını düşünüyorum, yapılan çıkarımların kendi cebimizin derinliğiyle ilgili, biri size bir başkasının öyküsünü anlatıyor, kendi düşlerine bulamış bir şekilde... özünde sinema bu değil mi ...


    (redo - 2 Şubat 2011 03:32)

  • comment image

    tarık zafer tunaya kültür merkezi'nde bu ay gösterilmekte olan ve beni çarpan enteresan bir film.
    tıpkı cannes film festivali'nde o dönem juri başkanlığı yapan tim burton'un, "rüya gibi bir film" benzetmesi gibi.

    genel olarak bakıldığında, film gerçekten bir hayalden ibaret. çoğu zaman, yakınımızdaki insanlardan birini kaybettiğimizde onu tekrar görmeyi şiddetle arzularız. bu arzu, bilinçaltımızı o kadar zorlar ki rüyalarımızda ölen kişiyi görmeye başlarız. tabi bu rüyaların birçoğunda da, "o kişinin aslında ölmediğini" görürüz ve derin bir oh çekeriz. uyanınca da büyük bir hayal kırıklığı yaşarız.
    yönetmen de öyküyü bu rüyalar, ölüm, yalnız kalma duygusu ve yaşlanma üzerine inşa etmiş.
    öldükten sonra bir yaşama inanmak oldukça soyut bir düşünce. yani gerçek hayatı somut olarak algılarsak, ölüm ve sonrasında olacakları soyut olarak algılarız. filmin hikayesindeki gerçek kişiler hayatın somut yönünü temsil ederken, ölmüş olanlar da bir nevi kurgusal evrende (öldükten sonra var olduğu düşünülen yer) yaşayan insanları temsil ediyor.
    başını izleyince, oldukça durağan ilerleyen çok sıradan bir sanat filmi gibi duruyor. fakat filmin içindeki gerçeküstü kişilikler o durağanlığı bozup, insanın dikkatini çekerek beyinde garip bir gerilim yaratıyor.

    --- spoiler ---

    filmde, böbrek hastası adamın ölen eşinin genç haliyle geri gelmesi; yıllar önce ölen oğlunun bir maymunla çiftleşip, maymuna dönüşmesi;
    teyzenin kendini bir prenses olarak hayal edip, güzelliğini geri almak için (gençliktir aslında satın alınmaya çalışılan) tüm mücevherlerini onu güzel gösteren suya vermesi; yılan balığı ile konuşup, ilişkiye girmesi; su tanrısı'ndan yardım istemesi mitolojik ögelerle ilişkilendirilebilir.

    ---
    spoiler ---

    gerçek hayatta da böyle yapmaz mıyız? dinsel geleneklere özgü inançları ya da bir uygarlığı efsaneler üzerinden anlatmaz mıyız? yönetmen de bu mitleri aynı şekilde kullanıp geçmişten destek alarak geleceğin peşine düşüyor. birçoğumuzun merak ettiği, "öldükten sonra bir hayat var mı, varsa nasıl bir yer?" soruları sordurarak cevap arayışına gidiyor.


    (zzebercett - 6 Mart 2011 00:01)

  • comment image

    bi sik anlaşılamayan film. izlemeyin abi bu filmi. açık ve net.

    2 yıl sonra gelen edit: filmin amına koymuşum resmen. hayır, belki film gerçekten güzeldi ve ben anlamadım filmi? hangi cesaretle böyle bir şey yazdım bilmiyorum, ama kendime ibret olsun diye silmiyorum. siz, ey okuyucu, ey bilginin peşinde koşan güzel insanlar; sakın ola bu entryi siklemeyin.


    (lorwyn - 8 Mart 2011 00:13)

  • comment image

    ortalama bir tecavüz, zevk alınan zihinsel bir tecavüz denebilir. birbiri içinde eriyen, birbirini var eden bir sürü öğe film boyunca gözünüze çarpacak, eger bu tarz bir gözlem eziyet olarak gelmiyorsa. evet ucu açık ve sembolizmi bol, fakat matraklığı elden bırakmıyor, bence dünyamıza en çok yaklaştığı yer komünistlerle olan mücadeleye yapılan dokundurmaların olduğu sahneler, en uçuğu ise finaldeki paralel evren ziyaretiydi.

    ve evet bu filmi anlamadığınız için mutlu olun zira "anlamak" çok tartışmalı onu geçelim, ama bu filmden zevk almak, mutlu eden bir zevk değil.


    (stereomind - 6 Nisan 2011 23:59)

  • comment image

    her filmi alt metin bulamazsa ölecek hastalığından kıvranarak izleyenlerin keyif alamayacağı, bu hastaların alıştığı çözümlenmesi basit alegorik satirlerden binlerce ışık yılı kadar uzak, ulvi bir ruh içeren bir kompozisyon. the daily telegraph yazarı sukhdev sandhu'nun da dediği gibi "it's barely a film. more like a floating world".


    (funkychild - 19 Şubat 2012 19:33)

  • comment image

    entel olma kaygısı taşıyan, kendilerinden olmayanı her fırsatta aşağılayan, beğendikleri bir filmi beğenmeyen kişileri anında sinema cahili olarak nitelendiren götü kalkık kesimin deli gibi savunup kolladığı, ancak benzer minvalde herhangi bir kaygı gütmeyen kişilerin* izlediklerine lanet ettikleri filmdir..

    nefret ediyorum toplumdan kendini soyutlayıp kimsenin anlamayacağı filmler yaparak kendini özel kılma çabasından.. sürüyle yönetmen var böyle.. kendilerini bir bok zannediyorlar ve dışa tamamen kapalı cemaatlerinden aşağıya, insanlığa doğru tiksinti dolu gözlerle bakıyorlar ve birbirlerini pohpohlayıp ödüller veriyorlar durmadan.. altın palmiye denen şey gözümde boktan daha değersizdir mesela.. bu sapık zihniyet yüzünden hep..

    yüzyılın taşşağıdır bu lanet film.. anlam çıkarmaya kasanlarsa cidden komik.. oku oku gül..


    (barrakuda - 20 Aralık 2011 17:13)

Yorum Kaynak Link : loong boonmee raleuk chat