Marco Polo ' Filminin Konusu : Marco Polo is a TV movie starring Ian Somerhalder, BD Wong, and Desiree Siahaan. The series follows the adventures and discoveries of the Venetian, Marco Polo.
Marco Polo(1982)(7,9-976)
Fearless(0)(7,0-167)
The Tournament(2009)(6,1-32958)
Wake(2009)(5,7-1811)
Beneath the Blue(2012)(5,4-728)
The Lost Samaritan(2008)(4,8-778)
loreena mckennittin the book of secrets albümünde yer alan enstrumantel marco polo şarkısındaki tema 13. yüzyılda asya'yı keşfeden efsanevi marco polo'dan esinlenen, muhtemelen marco polo'nun da duymuş olabileceği geleneksel bir tasavvuf ezgisidir. mckennitt şarkının klibini konya mevlana müzesinde çekmek istemiş ama tahminimce loreena'nın müzeyi yemesinden korkan yurdum yetkililerince izin verilmemiştir.
(magicflute - 25 Ocak 2003 03:51)
makarnayı uygurlardan öğrenmiş ve italya'ya götürmiş şahsiyet!halen uygurlar makarna üzerine sebzelisi, domateslisi, etlisi yüzlerce çeşit sos pişirmekte.vedat milor, şahanesin!
(enyedirenk - 15 Ekim 2011 16:30)
age of empıres ta, marco harıtayı açan, polo gölgelerı kaldıran şifredir.
(trumanshow - 14 Aralık 2014 04:01)
khutulun: mrco vrşlmmımarco polo: allaaaaaah :))khutulun: öle diil be slk :/
(servus equum videt - 15 Aralık 2014 21:03)
tek kelimeyle özetlenmesi çok zor bir dizi. üzerinde öyle çok emek var ki tek tek dile getirmeden üstün körü anlatmak imkansız. bir kaç arkadaşım dizinin yapım şirketinde çalıştığı, bazıları ise dizide ufak rollerde yer aldığı için aylarca önce haberim olmuştu. ne yalan söyleyeyim bu kadar iyi bir iş çıkacağını tahmin bile edememiştim. hafta sonu oturup ilk sezonun tüm bölümlerini izledim. bu entryde içeriden aldığım bilgilerle birlikte uzun bir metin döşeyeceğim. o yüzden vakti olmayanlar şimdiden vazgeçsin.dağıtıcı firma netflix, yapım şirketleri ise weinstein ve electus. çekimlerin büyük kısmı malezya'da yapım şirketinin kendi stüdyolarında gerçekleştirilmiş. doğa panoramaları ve steplerde at koşturma sahneleri ise kazakistan'da çekilmiş. kusursuz bir arkaplan hazırlanmasını kazakistan'daki yerel stüdyolar ile çalışmış olmalarına bağlıyorum. çünkü moğol imparatorluğunun en şaşalı dönemini anlatan bir yapıma dokuyu bilen birilerinin eli değmeseydi bu kadar kusursuz olmazdı.neyse. kendi adıma bu yapımdan beklentim marco polo'nun seyahatnamesini okuyan herkes gibi ince detayların güzelce anlatılmasıydı. marco polo bir detay ve abartı manyağıdır. seyahatnamesinde çin'in adı sanı bilinmeyen yöreleri hakkında avrupaya aktardıkları insanları şoke etmişti. ölen insanların pişirilerek yenildiği yörelere gitmiş ve bu ritüelleri en ince detaylarıyla anlatmıştır. mesela marco polo'nun gezilerini doğu ve batı kaynaklarından karşılaştırmalı anlatan bir kitabın arka yüzünde şöyle yazar; "savaşçılar ısınmak için, hayvanın bacağındaki toplardamarın bulunduğu yeri keser, akan kanı içer, daha sonra da açtıkları yarayı kapatırlardı. bir moğol askeri yere inmeden, at sırtında iki gün iki gece geçirebilirdi; kimi zaman ise at yoluna devam ederken asker eyerde uyurdu..." bu kadar detaycı bir adamın dizisinden haliyle beklenti yüksek oluyor.kendi adıma hala bazı detayların eksik kaldığını düşünüyorum. kuvvetle ihtimal o kısıtlı süreye daha fazla detay sıkıştırmak zor olmuştur. ayrıca hikaye aslında kubilay han üzerinden ilerlediği için marco ve maceraları ikinci planda kalıyor ama genel olarak doyurucu olduğunu kabul etmek zorundayım. polo'nun en büyük şansı rastgele bir kralı veya kağanı değil kubilay han'ı anlatmasıdır. kubilay han yapı itibariyle cengiz han'dan daha ilginç bir karakter. bu arada benedict wong'a kubilay han rolünü vermeyi kim akıl ettiyse kukusu/daşağı öpülmeli. bu kadar iyi betimlemek ve ekrana yansıtmak her baba yiğidin harcı değil. kubilay han, ikinci dünya savaşındaki abd ordusu haricinde japonya'ya çıkarma yapabilmiş ilk ve tek hükümdardır. batıda günümüz polonyasından başlayıp güneyde iran'a, doğuda ise bruma civarına kadar uzanan kocaman bir hakimiyeti vardı. başkenti pekin olan, koca çin'e hükmeden bir hanedanlık kurmuş, egzotik doğuyu batıya tanıtmış olan adamdır. ayrıca kendisi pek kozmopolitan ve akılcı bir hükümdar. sarayında her azınlıktan temsilciler bulundurmuş, her dine ve inanca saygı gösterilmesini sağlamıştır. öte yandan moğolların bozkır yasalarını sertçe uygulamaktan çekinmemiştir. böyle bir insanı ekrana doğru haliyle yansıtmak çok önemliydi. dizinin en büyük başarısı zannımca kubilay'dır. bu yapımda bu denli önem verilmesinin sebebi de batının tarih boyunca sahip olamadığı nitelikler taşıyan bir lider olmasıdır. şahsen izlerken her sahnesinden ayrı keyif aldım.görsellik inanılmaz. görüntü yönetmeni her sahneyi birer tablo gibi işlemiş. ışık, dekor, kostüm hepsi birbirinden başarılı. bir sahne değiştiği vakit pause tuşuna basıp sahnenin çıktısını alıp duvara asabilirsiniz. o derece özenli bir çalışma var. kostümlerin bazılarını hazır aldıklarını, bazılarını yeniden tasarladıklarını biliyorum. mongol ve myn bala gibi yapımlarda yer almış bir ekiple çalıştıkları için biraz hazıra konmuşlar. dizide gördüğünüz yurtlar (çadırlar) moğol değil kazak stilindedir. yukarıda bahsettiğim üzere bu detaylar lokal ekibin katkısıdır. yan roller ve figüranlar içerisinde sadece bir tane moğol var o da jing fei rolünde oynuyor. şu fotoda görebileceğiniz üzere moğol rolü verilen ekibin yekünü kazakhfilm stüdyolarının çalışanları. aynı kadroyu the horde filminde de görebilirsiniz. yalnız müzikler konusunda aynı özen gösterilmemiş malesef. intro dışında mongol ve orda filminde kullanılan bazı parçalar parası verilip alınmış. dizi için özel bestelenen parçalar ise beni tatmin etmedi.--- spoiler ---dekor ve kostüm detayları öyle güzel ki hangi birisini anlatayım. bizim yapımcıların oturup başından sonuna tekrar tekrar izlemesi gerekir. kağanın elbiselerinde gerçekten ipek kullanmak ve nakışlarını el işçiliğiyle yaptırmak kadar basit bir detay var. nesi detay lan bunun demeyin. (bkz: #21492312) bu gözler mikrofiber bez kullanılmış padişah sarığı gördü. aslında askerlerin zırhları daha sonraki bir döneme ait fakat bir birine yakın oldukları için hazırını kullanmışlar. kubilay han döneminde yaşanan kültür ikilemi de oldukça iyi aktarılmış. saray çin kültürüne yakın, kıyafetler ipek ve motifler daha oryantalken karakurum'da yaşayan arık han ve moğol halkı daha çok pamuk, keten giyiyor motifler daha çok gotik orta asya stilinde. bu denge dizi içerisinde de kendisini gösteriyor. halefi olan oğlu jingim kıyafetinden saç stiline kadar çinli gibiyken piç oğul byamba pullu zırhdan, saçından tutun da kambur kılıcına kadar her detayıyla moğol. büyük iskender'in yaşadığı kültür çatışması tabanlı sorunlar bu dizide kubilay han'ın da başına geliyor.bu arada güzel bir detay yakaladım. sanırım üçüncü bölümde ortaya çıkan kutulan (kut-ulaan) karakteri erkeklerle güreşen bir hatundur. normalde kadınların güreşmesi moğol kültüründe kabul gören bir olay değildir. burada saçmaladıkları düşünülebilir fakat olayın aslı bir hikayeye dayanmaktadır. ahmet yeşiltepe, zaman yolcusu adlı programda adını bilmediği bir kadın olan kut-ulaan hakkında kısa bir anekdot anlatırken aklıma geldi.http://www.youtube.com/…ure=player_detailpage#t=512video izlemek istemeyenler için özet: kurultayda güreşe erkek kılığında bir kadın katılır ve şampiyon olur. sonradan kadın olduğu anlaşılınca pehlivanlar arasında büyük utanç yaşanır. daha sonraki turnuvalarda böyle bir durum yaşanmaması için güreşler üstsüz yapılmaya başlanır. bu hikayeyi alıp bir şekilde diziye yedirmiş olmalarını takdir ettim.tabi ki döneme ait bolca kaynak ve detaylı bilgi bulunması ekibin işini kolaylaştırmış olmalı. bizler ulubatlı hasan'ın yaşamış gerçek bir insan olduğu hakkında tartışa duralım, çinlilerin tarihi kayıtları o kadar detaylı ki kubilay han'ın sarayında bulunan orjinal yer ve duvar döşemelerinin çin'den getirildiğine dair çizimler var. adamlar bildiğin yere döşenen taşın desenini rapora ekleyip kayıt ettirmiş. bugün o kayıtlar sayesinde dizisinde yere döşenen taşlara kadar aynı dönemi yansıtabilmişler. sarayın bahçesindeki göl ve çardak çok meşhur bir tablonun neticesi. o dönem detaylıca resmedildiği için bu vakite kadar kubilay han hakkında yapılmış olan tüm yapımlarda aynı sahneyi görebilirsiniz. haliyle bu dizide de bol bol kullanılmış. haşhaşiler hakkında olan bölümde bahsi geçen hikaye (bkz: #5576561) marco polo tarafından anlatılan haliyle bizlere kadar gelmiştir.--- spoiler ---senaryoda marco polo dışında olağan dışı fantaziler yok. hatta az bile olmuş demek mümkün. marco polo zaten bire bin katarak anlatan bir insan olduğu için inceden fantazi eklenmesinde mahsur yok bence. nihayetinde seyahatnamesinde yürüyen balıklar, elbiseli fareler anlatan bir adam. kubilay han gibi fantastik bir kağanı olduğu gibi aktarmaları zaten kendi başına yetmiş. kağanın oğulları, eşi ve marco arasındaki ilişkiler alengirsiz şekilde yansıtılıyor. tek açık nokta hundred eyes ve kung-fu öğelerinin kör göze parmak şeklinde sokulması. evet, abi çok karizmatik ve koreografiler mükemmel. hatta polo'nun kung-fu öğrenmeside pek absürt gelmiyor ama bu sahnelerin çok fazla yer kaplıyor. hikayeye pek somut bir katkısı da olmadığı için sıkılıyoruz haliyle. ilerideki dövüş sahnelerinde tek başına on kişiyi alabilen bir avrupalı çömez karakteri sırıtmasın istemişler.bir kaç basit eksiklik dışında beni umduğumdan fazla memnun etti. yayında ve yapımda emeği geçenleri tebrik ediyorum. umarım bizim ertuğrulcu tayfa izler de moğol nedir öğrenir.
(shinigami ryuk - 18 Aralık 2014 18:26)
olmuş dizi.abi bu gavur yapıyor olayı var ya, yemin ediyorum dünyanın en isabetli sözü valla. adamlar kendi kültürlerine,tarihlerine çok yabancı bir coğrafyayı 40 yıllık moğollu gibi anlatmışlar. sanırsın kımızla büyümüş allahsızlar.gerçekten en ince ayrıntıya kadar hakim bir prodüksiyon sırf bunun için bile alkış. biz hala slow motion birbirine laf sokan,kesişen insanların dizilerini çekmeye devam edelim.ulan bari bu işten vazgeçmeyeceksiniz sıdıka'yı tekrar çekin de en azından tahammül etmesi kolay olsun.bu arada sıdıka marco polo'dan daha kaliteli bir işti.*
(nienteli fabrizio - 22 Aralık 2014 19:21)
ikinci bölümü izlerken şu sahne dikkatimi çekti: http://i.imgur.com/exg3gud.jpgsanga marco polo'ya parayla ilgili bir şeyler anlatırken, para işareti yapıyordu. yani günümüzde hepimizin bilgisinde olan ve kullandığı, işaret ve orta parmak uçlarını başparmak ile ovalamanın eşittir para demek olduğunu hem sanga hem de gurbetteki marco polo biliyordu. bu jestin tarihçesini merak ettim, bu sahnenin bir çekim hatası olup olmadığını bilmem gerektiğini hissettim. manyak mıyım neyim. bilmem gerekiyordu, para işareti 13. yüzyılda var mıydı?pause düşmesine basıp google'ı açtım. ne yazık ki elle tutulur bir kaynağa rastlayamadım. fakat iki madeni parayı parmak uçlarında birbirine sürttürme hareketine çok benzemesinden, bu hareketin madeni paranın icat edilmesi kadar eski olabileceği çıkarımını yaptım. madeni para milattan önce 7. yüzyılda icat edildiğine göre bu işaretin marco polo zamanında toplum tarafından bilinen hale gelebilmesi için aşağı yukarı 20 yüzyıl vardı. 2000 senenin bu hareketin icat edilmesi ve topluma yayılması için fazlasıyla yeterli bir süre olduğuna kanaat getirdim. pause ettiğim diziye arayı soğutmadan geri dönmem gerekiyordu.fakat aklıma takıldı. artık kredi kartları var. madeni para hala kullanılıyor olsa da çok da uzak olmayan bir gelecekte paranın bile toptan dijitalleşeceğini tahmin etmek zor değil. madeni paranın artık kullanılmadığı bir dönemde, bu para işareti kullanılmaya devam mı edecekti?araba camları artık otomatik olmasına rağmen manuel cam açma hareketinin hala kullanıldığı bir dönemdeyiz. nesilden nesile aktarılırken bir yerde aksaklık çıkacak ve artık çıkış amacıyla alakası kalmamış vücut işaretleri tedavülden kalkacak mıydı? atıyorum 100 sene sonra insanlar parayı kastederken parmak uçlarını birbirlerine dokunduracak mıydı?bana neyse, benim derdim mi, gelecek nesiller düşünsün. diziye döneyim ben en iyisi mi. neticede çekim hatası değilmiş. unpause.
(teo - 21 Şubat 2015 13:23)
bugün aldığım bir haberle beni durup dururken mutlu eden yapım. beş yıl önce başka bir film için çizdiğim moğol kostümleri bu diziye kiralanmış ve kullanılmış. film için 2010 yılında çizdiğim kostüm şu: http://orig04.deviantart.net/…by_jeruik-d3968zd.jpgdizide ise neredeyse bütün süvarilerde kullanılan fakat benim hiç fark edemediğim kostüm ise şu: http://ia.media-imdb.com/…_v1_sy1000_sx1500_al_.jpgmarco polo henüz yapım aşamasındayken çalıştığım firma bazı konularda teknik destek sağladığından ötürü diziden çok önceleri haberdar olmuştum. kendi aramızda en az on kere bizim firmanın kılıç kalkan gibi bilumum alet edevatı bu diziye kiralayacağını, bir kaç arkadaşın figuran olarak çalışacağını filan konuştuk ama aklımın ucundan bile geçmezdi benim kostümleri kiralayacakları. neyse işte bugün dizi hakkında bizim firmada görüntü yönetmeni olarak çalışan bir arkadaşımla konuşurken; senin ikinci kostümüde marco polo'ya kiraladılar, üçüncü sezonda görürsün demez mi. lan birincisi ne zaman kullanıldı ki dedim. elemanın fotoğrafları göndermesiyle gereksiz bir orgazm yaşadım. gavurun tabiriyle bir made my day hissi hasıl oldu ki sormayın. gün boyu ikinci sezonu izleyip tanıdık eşe dosta caka sattım, yetmedi ahada buraya yazdım. haberi veren arkadaşım dizinin ilk sezonu için step sahnelerini çekmişti. elemanın adı credits bölümünde geçiyor ama eminim benim kadar kasılmamıştır. şu başarı bile sayılamayacak eften püften olaydan ötürü kaç saattir eşek gibi sırıtarak geziyorum. hayat çok garip lan.debe editi: öncelikle onlarca tebrik mesajı atarak götümü iyice kaldıran bütün sözlük yazarlarına teşekkür eder, bayramlarını kutlarım.bir de bu mesajlarda çokça sorulan bir soruya yanıt vermek istiyorum. kostümler ilk olarak kazakistan yapımı "myn bala, warrior of steppe" filminde daha sonra rusya yapımı "orda" filmlerinde kullanıldı. ilk hallerini myn bala filmindeki şu karede görebilirsiniz: https://i.ytimg.com/…/ncf3unetf9e/maxresdefault.jpgortada oturan jungar kağanının ve arkasındaki askerlerin kostüm tasarımları bana ait. jungar kağanının giydiği göğüs zırhının ilk eskizi ise şu şekildeydi: http://orig03.deviantart.net/…by_jeruik-d3969j9.jpgbüyük sözüme tövbe, ikinci kostüm mevzu bahis marco polo dizisinin gelecek sezonunda kubilay han'ın derebeylerinden birisine giydirilecek.
(shinigami ryuk - 3 Temmuz 2016 06:50)
"biz canlilarin cehennemi gelecekte var olacak bir sey degil, eger bir cehennem varsa, burada, coktan aramizda; her gun icinde yasadigimiz, birlikte, yan yana durarak yarattigimiz bir cehennem. bu durumda aci cekmemenin iki yolu var: birincisi, pek cok kisiye kolay gelir: cehennemi kabullenmek ve onu gormeyecek kadar onunla butunlesmek. ikinci yol riskli: surekli bir dikkat ve egitim istiyor; cehennemin ortasinda cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve buldugunda tanimayi bilmek, onu yasatmak, ona firsat vermek."
(madsky - 1 Şubat 2005 17:44)
acayip bir adamdır rahmetli.kendisi venedikli olup, ilk gezisine 1271 yılında amcası ve babası ile birlikte adanadan başlamıştır.adanadan doğu anadoluya, oradan da gürcistana geçmiştir.gürcistandan basra körfezine ulaşmış ve "bu tarafa doğru çok gittim" diye düşünmüş olacak ki kuzeye yönelip iran üzerinden orta asyayı aşmış, çine varmıştır.çine gelince dumurlar deryasında yüzer. kağıt para, harika yolar, köprüler, ipek işçiliği, posta işletmeciliği, devletin yönetim düzeni marcoyu şaşırtır."ulan çok yürüdüm de dünyanın sonuna mı geldim. cennet mi ula burası!" diyerekten kendini moğol hakanının kollarına teslim eder.marconun taaa adanalardan geldiğini duyan çinliler de ona kucak açar. adana henüz türk olmadığı için çekinmezler marcodan.marco polo 17 yıl çinde kalır. bu arada çincesini de ilerletme fırsatı bulur.dönüşte "en iyi yol bildiğin yoldur" düsturunu benimsediğinden yine iran üzerinden trabzona gelir.malum trabzonun o yıllarda da denize kıyısı olduğundan marconun aklına dahice bir fikir gelir."ben bundan sonra yürüyüp yorulmayayım, gemiyle gideyim" der. bulduğu ilk taka ile "taşı toprağı altın" diyerek istanbula gelir. istanbul o sıralar trk egemenliğinde olmadığı için gezecek çok yer bulamaz. iki kilise, bir katedral gezdikten sonra "en iyisi sultanahmet camii yapılınca tekrar gelmek" diye düşünüp memleket hasreti ağır bastığından, gurbetlik zor geldiğinden venedike döner.ancak talihsizlik yakasını bırakmaz gurbetçi marconun. yolda cenova ve venedik arasındaki bir savaşta esir düşer.mahpusluk zordur. sürgün yılları geçmek bilmez.ne demiş şair "bir sürgün, memleketinin hapisanelerini bile özler"özlemle kavrulan marco, zaman geçirebilmek ve hasretini bir nebze olsun dindirebilmek için rustichello adlı bir yazar arkadaşına "boş duranı allah sevmez" diyerek "marco polo seyahatnamesi"ni yazdırır.buraya kadar yazılanları uydurma bilgiler sananlar için, onların işine daha çok yarayacak bir başka bilgi vereyim.marco polo kelimeleri age of empiresta cheat olarak kullanılmaktadır."marco" haritanın tamamını açmanıza yarar, "polo" ise savaş gölgesini kaldırır, her şeyin görülebilmesini sağlar.
(oztokyolu - 24 Eylül 2005 18:01)
Yorum Kaynak Link : marco polo