Süre                : 1 Saat 38 dakika
Çıkış Tarihi     : 22 Aralık 2006 Cuma, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Drama,Tarih,Savaş
Ülke                : Türkiye
Yapımcı          :  Özen Film
Yönetmen       : Semir Aslanyürek (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Semir Aslanyürek (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Metin Akpinar (IMDB), Erdal Besikçioglu (IMDB)(ekşi), Melisa Sözen (IMDB)(ekşi), Emre Altug (IMDB), Ali Sürmeli (IMDB)(ekşi), Erdinç Olgaçli (IMDB), Irem Altug (IMDB), Ege Aydan (IMDB), Numan Acar (IMDB), Umit Cirak (IMDB), Hilmi Özçelik (IMDB), Onur Gürsoy (IMDB), Aykut Oray (IMDB), Laura Abou Assaad (IMDB), Christopher Ian Brown (IMDB), Zafer Dogan (IMDB), Sadik Gürbüz (IMDB), Muhammed Cangören (IMDB), Güner Özkul (IMDB), Ezel Akay (IMDB), Metin Coskun (IMDB), Ali Yayli (IMDB), Serkan Genç (IMDB), Enis Aslanyürek (IMDB), Cengiz Samsunlu (IMDB), Ozan Cihan (IMDB), Nizam Eren (IMDB), Deniz Soyarslan (IMDB), Zuhal Tatlicioglu (IMDB), John Wreford (IMDB)

Eve giden yol 1914 (~ Eve giden yol) ' Filminin Konusu :
Eve giden yol 1914 is a movie starring Metin Akpinar, Erdal Besikçioglu, and Melisa Sözen. 1910s, the last days of the Overthrowing, the Ottoman lands, the years of the First World War. Mahmut has a different problem; he has been...


  • "film vizyona girmeden önce emeği geçenlerin birbirlerine bakıp yahu ne yapıyoruz biz olur mu böyle şey deselerdi film bugün vizyonda olmazdı."
  • "iki kelimeyle tanimlamak gerekirsealakaya maydanoz.."
  • "ya o filmin çekildiği sette bir allahin kulu yok muydu, "baba naaptik biz yaa" diyen...nasil bisey bu kardesim, inanilacak gibi degil..."
  • "askerdeyken seyrettiğim propaganda filmlerini aratır cinsten, dandik ötesi film. sinemada para verip seyretseydim çıkışta gişenin önünde oturur, sandığı kolpadan kırılmış boyacı çocuk gibi ağlardım."




Facebook Yorumları
  • comment image

    belki sanatsal acidan fevkalade! bir filmdir ama benim gibi halktan bir embesil! icin gayet berbat bir filmdi. bu zamana kadar hicbir film elestirimde bu tabiri kullanmadim ama burda izleyiciyi aptal yerine koymanin otesinde bir durum var. ,

    --- spoiler ---
    emre altug bence iyi oynamis hatta daha saglam bir basrol bulunsaymis belki film bile kotarilabilirmis.
    filmin yapamadigi ise "o kadar cok malzeme varki elimde hangisini kullanayim bilemedim" olmus. yani savasi anlatmis tam heyecan basacak olmadik yerde duraklamalar. savasta guzel bir kac sahne var bari detaylandirsaydiniz. ozune gireydiniz. yok turk komutan ingilize ayar veriyor. sonra olume gidiyorlar kol sancakta asili kaliyor. komutan duygulaniyor felan fistan.
    sonra o komutan neden demirciyi vuruyor. "iyi basladinda kotu bitirdin" ne demek yani nasil bi komutan o. ben turk tarihinde oyle bir komutanin varligina ihtimal vermiyorum. adam manyak mi fake yapiyor.
    sonra film ana konusunu olusturan "ask icin bekleyen iki deli yurek"de hikaye olmus. ne kavusmalari bi halta benzemis ne ayriliklari.
    ondan sonra halit (hamitte olabilir emre altugun oynadigi karakterden bahsediyorum) aslinda pic oldugunu ogrenmesi bunun seyirciye aktarilmasi ne duygusal olmus ne de baska bir hissiyat yaratabilmis anlayamadik. ayrica bogusma sirasinda vurulan sozde babasida olurken hicbir sey uyandirmadi bende. ah bile diyemedim ulan. bu kadar mi soguk islenir bir konu
    ---
    spoiler ---

    kisaca son zamanlarin modasi,turk filmlerine donus kusaginin en zayif halkasi olmustur gozumde. sonra kimse demesin neden hollywood izleniyorda turk filmleri izlenmiyor diye.


    (origin mad - 29 Aralık 2006 00:09)

  • comment image

    hayal kırıklığı yaşatan film. kurgunun zayıflığı ve sahnelerin birbirinden kopukluğu dumur yaşatacak düzeydedir.
    öyle ki, filmin bazı yerlerinde "aslında bu bir film değil de bir belgesel olabilir mi? galiba az sonra can dündar sahneye çıkıp, önceki 2 sahnenin konuyla alakasını anlatmaya başlayacak" diye düşünüyorsunuz...


    (erlichte - 2 Ocak 2007 23:23)

  • comment image

    film vizyona girmeden önce emeği geçenlerin birbirlerine bakıp yahu ne yapıyoruz biz olur mu böyle şey deselerdi film bugün vizyonda olmazdı.


    (bandini - 4 Ocak 2007 11:20)

  • comment image

    tanım:

    "bir filmde en fazla ne kadar rol kesilebilir"
    "replikler ne kadar 'inandırmayıcı' olabilir; mesela 1914 yılının antakya ağasına 'sahi...' ile başlayan uzuuun bir cümle kurdursak, yeteri kadar inandırmayıcı olur muyuz?" gibi sorulara cevaplar bulmak adına ortaya konmuş bir deneysel çalışma.

    filmden öğrenilenler:

    1- erdal beşikçioğlu gibi evlatlar doğurmaya muktedir analar varmış bu topraklarda... yakışıklı, evet.
    2- antakyalılar, asker gönderme seromonisi olarak ege havası eşliğinde zeybek oynarlarmış... televizyondan görüp benimsemişlerdir belki, bilemeyiz tabii.
    plevne marşı ile son sahnede dinlediğimiz vurun antepliler/namus günüdür'e ise fazla takılmadan, "eh, olur öyle" diyoruz.

    iyi seyirler (!) efendim.


    (dagny taggart - 5 Ocak 2007 11:57)

  • comment image

    semir aslanyürek'in çektiği bu filmin (ki sanırım tam adı "eve giden yol 1914") fragmanlarına baktığında, hem hareketli, hem çekimleri güzel, hem de hikayesi orijinal bir yapım izleyeceğini zannediyor insan. savaş ve aşkın bir arada işlenmesinin orijinalliği değil de, o dönemi gündelik hayatıyla birlikte anlatan film görmediğimizden. fragmanlarında sürekli osman paşa marşı çalıyordu, ilk izlediğimde de plevne kuşatmasını çekmişler zannettim, metin akpınar'ı görünce de "keşke o da osman paşa'yı oynuyor olsa" dedim, baktım ki 1. dünya savaşı ve çöller filan. neyse o da olur, diyerek hevesle gittim.

    genel kanıya katılıyorum, kesinlikle olmamış bir film. sinema dünyasını ve insanlarını takip edip bildiğimden değil ama, nedense semir aslanyürek benim kafamda iyi işler yapan, kendine has bir anlatım dili olan bir adam olarak kalmış. bundan sonra semir aslanyürek yapımlarına, konusu ve tanıtımı ne kadar çekici olursa olsun, spoiler almadan gitmeyeceğim. tamam, bahsedildiği gibi filmlere ticari müdahaleler olabilir, piyasa yapabilmesi için montajı yönetmene bırakmıyor da olabilirler, ama semir aslanyürek'in bunu da hesaba katarak bu işe girişeceğini düşünüyorum ve ne olursa olsun en büyük sorumluluk yönetmene aittir. kendi çapımda bahsedeyim biraz:

    --- spoiler ---

    bir tarih ancak bu kadar kötü anlatılabilir. oyuncular ancak bu kadar sakil durabilir. oynadığı her karakteri dünyanın en hakiki insanı yapan metin akpınar bile, bazı sahnelerde, muhtemelen çevresindeki oyuncular nedeniyle öyle kalakalmış, ne yaptığı belli değil. emre altuğ'un kötü adam rolü, görünüş olarak güzel işlenmiş, makyaj ve kostüm filan. o siyah kıyafet giyiyor, mahmut beyaz, göremediğim detaylarda başka zıtlıklar da vardır. ama o tipte bir kötü adam, mesela bir eşkıya grubunun içerisinde durur, sırıtır, pis bişey söyler, 10 saniyeyi geçmeyen replikleri vardır. filmin baş kötü adamını bu kadar göze batan bir "kötü" görünümünde sergilemek, bütün gerçekliğini alıyor ve ucuzlaştırıyor. film boyunca görülecek kötü adam, 2 kilometre öteden "ben kötüyüm" diye bağırmaz, biraz entrikacı olur, farklı yönleri olur. hem vatana, hem ailesine, hem köyüne, hem seviyorum dediği kadına, her şeye ihanet eden ve sadece ve sadece kötü şeyler yapan bir adam, çok acayip. iyi adamlar biraz daha gerçekçi işlenmiş. askerden kaçıyorlar "ama bir sorun bakalım neden kaçıyorlar?". makyaja çok özenilmiş, birçok insanın dişleri sarartılmış, görünüş olarak o dönemin insanı izlenimi uyandırıyor.

    hikayenin bölük pörçük ve devamsız olması, tahminimce büyük sahnelere çok bel bağlanmasından kaynaklanıyor. savaş sahneleri, fransız karargahının patlaması filan, bunların üzerinde çok durulmuş. etkileyici, gürültülü sahneleri kotarmak uğruna diğerleri ihmal edilmiş gibi. ayrıca savaş sahneleri de pek sağlam değildi. bayrak yarışı çok yapay durmuş. cepheyi koşarak ve birer birer ölerek geçiyorlar, bayrağı dikiyorlar ve olay bitiyor. sonra ne olduğu belli değil. lawrence karakteri çok önemli olmasına rağmen, iki kelime etmeden geçip gidiveriyor. neredeyse bütün sahneler yarım yarım kesilip "gerisini siz anladınız zaten, daha savaş sonrası var hemen burayı atlıyoruz" diye bırakılmış.

    bunların dışında belirtilen bütün olumsuz tarafları eklemeye gerek yok. hikayeye de, o döneme de, olayın geçtiği yerlere de çok yazık olmuş. şimdi birileri o dönemin filmini çekmek istese, "ya zaten çekildi o, aynı şey diye kimse ilgi göstermez" düşüncesiyle vazgeçecek. en azından çok uzun bir süre o dönemin filmi yapılmayacak.

    ---
    spoiler ---

    asıl bu işgal istanbul'unu anlatan bir film var, ben ondan biraz umutluyum. zayıfçana bir adam mustafa kemal rolünde, fazla çocuk yüzlü ama bakalım.


    (wednesday - 6 Ocak 2007 09:30)

  • comment image

    film klişelerle dolu olup klişelerin ne kadar kötü işlenebileceğine dair örnek verilmiş gibiydi.

    --- spoiler ---
    suriye cephesi'nde bir yerde mahmut ingiliz askerlerinin arkasından dolaşıp pusuya düşürür ve birini öldürür. diğeri teslim olur. malum teslim olanı öldürmek bize yakışmaz. ingiliz askerine döner, "evine git!" der. ingiliz her nasılsa söyleneni anlar ve yürüyerek ingiltere'ye doğru gitmeye başlar (suriye cephesi'nden!)
    ---
    spoiler ---
    bir sonraki sahnenin birinde karargahını arayan mahmut ve arkadaşı çölde kaybolur. konuşa konuşa giderken birden 180 derece dönüp geldikleri yönün tam aksine gitmeye başlarlar. "nereye gittiğimizi bilmiyoruz". tamam çölde daire çizme klişesi anlatıyorsunuz daireyi biraz geniş tutun bari. tam gittiğin yönün aksine gidip kaybolmak nedir. utanmasalar kendi etraflarında dönüp nereye gidiyoruz diyeceklermiş. bekledim bir ara tepelerinde akbabalar dönsün sonra inip çatal bıçak girişsinler bunlara. öylesine abuk durum.
    --- spoiler ---
    mahmut filmde bir orada bir burada karakteriyle bana heroes'daki hiro nakamura'yı anımsattı. zamanı büküp kırıyordu.
    ---
    spoiler ---
    savaş sahneleri rezaletti. bir ara savaşan türkleri gördük, hemen sonrasında ölmüş yerlerde yatan insanlar vardı. bu aralıkta hiç düşman göremedik. sanki kendi kendilerine düşman işgalinden kurtuluş piyesi sergiliyorlar gibiydi.
    --- spoiler ---


    (uther - 16 Ağustos 2007 22:30)

  • comment image

    ya o filmin çekildiği sette bir allahin kulu yok muydu, "baba naaptik biz yaa" diyen...
    nasil bisey bu kardesim, inanilacak gibi degil...


    (miralay ferit - 5 Şubat 2008 02:04)

  • comment image

    askerdeyken seyrettiğim propaganda filmlerini aratır cinsten, dandik ötesi film. sinemada para verip seyretseydim çıkışta gişenin önünde oturur, sandığı kolpadan kırılmış boyacı çocuk gibi ağlardım.


    (mulayim sert - 11 Ekim 2009 03:35)

  • comment image

    erdal beşikçioğlunun ilk filmi ve ona bile "neye uğradığımı şaşırdım" "bir daha prodüksiyon sinemasında bulunmayacağım" dedirtmiştir.biz de neye uğradığımıza şaşırdık esasen. montajı tam bitmemiş gibi duruyor. uzun süre şüpheye kapıldım acaba izlediğim şey filmin demosu mu diye, hayır değilmiş.


    (sahrud - 2 Ocak 2011 16:58)

Yorum Kaynak Link : eve giden yol 1914