Süre                : 1 Saat 43 dakika
Çıkış Tarihi     : 16 Ekim 2015 Cuma, Yapım Yılı : 2015
Türü                : Cinayet,Drama,Heyecanlı
Taglar             : Beğenilenler
Ülke                : Kanada
Yapımcı          :  Hamilton Mehta Productions
Yönetmen       : Deepa Mehta (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Deepa Mehta (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ali Kazmi (IMDB), Ali Momen (IMDB), Randeep Hooda (IMDB)(ekşi), Waris Ahluwalia (IMDB)(ekşi), Sarah Allen (IMDB), Steve Dhillon (IMDB), Jag Bal (IMDB), Gabe Grey (IMDB), Dileep Rao (IMDB), Balinder Johal (IMDB), Kulbhushan Kharbanda (IMDB), Samir Amarshi (IMDB), Gia Sandhu (IMDB), Monika Deol (IMDB), Gulshan Grover (IMDB), David Suzuki (IMDB), Anand Rajaram (IMDB), Rup Magon (IMDB), Paul Gross (IMDB), Sunny Babber (IMDB), Gelsy Wong (IMDB), Sangeeta Wylie (IMDB), Raymond Ablack (IMDB), Kirpa Budwal (IMDB), Ryan Allen (IMDB), Atul Babber (IMDB), Makenna Beatty (IMDB), Corina Bizim (IMDB), Troy Blundell (IMDB), Hubert Boorder (IMDB), Catherine Bruce (IMDB), Nathanial Buzzanga-Silveira (IMDB), Jan Caruana (IMDB), Jason Cermak (IMDB), Anisha Cheema (IMDB), Rajinder Singh Cheema (IMDB), Monica Deo (IMDB), Erica Deutschman (IMDB), Meegwun Fairbrother (IMDB), Anthony Gerbrandt (IMDB) >>devamı>>

Beeba Boys (~ O Gangue dos Beeba Boys) ' Filminin Konusu :
Beeba Boys is a movie starring Ali Kazmi, Ali Momen, and Randeep Hooda. With the help of his recent recruit, a gang leader takes on an established crime lord in a battle for control over Vancouver's arms and drug trade.


  • "erkin korayın sadece ankara ,istanbul ve izmirde sahne alacağı için beni sinirlendiren festival."
  • "istanbul'da 25 ve 26 kasım günü için bilet temin edilebilecek bu festival 27 kasımda efes pilsenin özel davatlilerinin katılacağı bir geceyle son bulacaktır."
  • "beni içtiğim 4 bira yerine zenci abilerim, ablalarımın sarhoş ettiği etkinlik"




Facebook Yorumları
  • comment image

    efes pilsen klasiklerinden.

    işte program:

    samsun büyük samsun oteli’nde 1 seans
    09 kasım 2005, saat 19:30

    trabzon grand zorlu oteli’nde 1 seans
    11 kasım 2005, saat 19:30

    erzurum / polat renaissance otel’de 1 seans
    13 kasım 2005, saat 19:30

    diyarbakır demirok tesisleri’nde 1 seans
    15 kasım 2005, saat 19:30

    gaziantep kalender plaza’da 1 seans
    17 kasım 2005, saat 19:30

    kayseri hilton otel’de 1 seans
    19 kasım 2005, saat 19:3

    konya hilton otel’de 1 seans
    20 kasım 2005, saat 19:30

    mersin hilton otel’de 1 seans
    22 kasım 2005, saat 19:30

    adana hilton otel’de 1 seans
    23 kasım 2005, saat 19:30

    istanbul lütfi kırdar sergi sarayı rumeli salonu’nda 3 seans
    25, 26 ve 27 kasım 2005, saat 19:30

    bursa almira otel’de 1 seans
    29 kasım 2005, saat 19:30

    eskişehir doors park’da 1 seans
    30 kasım 2005, saat 19:30

    ankara hilton otel’de 3 seans
    2, 3 ve 4 aralık 2005, saat 19:30

    antalya the marmara hotel 1 seans
    06 aralık 2005, saat 19:30

    denizli richmond otel 1 seans
    07 aralık 2005, saat 19:30

    izmir hilton otel’de 3 seans
    9, 10 ve 11 aralık 2005, saat 19:30

    kıbrıs girne jasmine court oteli’nde 1 seans
    13 aralık 2005, saat 19:30

    tekirdağ she club 1 seans
    15 aralık 2005, saat 19:30

    çanakkale kolin otel’de 1 seans
    16 aralık 2005, saat 19:30

    bilet fiyatları:

    istanbul - 30 ytl
    ankara- izmir - 25
    erzurum ve diyarbakır - 10
    diğer şehirler 15 ytl

    istanbul - ankara ve izmir de erkin koray da sahne alıyor..


    (nunuca - 28 Eylül 2005 11:26)

  • comment image

    istanbul'da 25 ve 26 kasım günü için bilet temin edilebilecek bu festival 27 kasımda efes pilsenin özel davatlilerinin katılacağı bir geceyle son bulacaktır.


    (nunuca - 18 Kasım 2005 23:14)

  • comment image

    bir on degerlendirme yazisi yazdigim festival. buyrun bu da yazı :

    ortaokul yıllarımda başlayan müzik keşfetme merakı o yıllarda, çevremdeki çoğu arkadaşıma henüz çok yabancı olan blues'u keşfetmemi sağladığında efes pilsen blues festivali'nin 10.su düzenlenmekteydi. yeni birşeyler keşfetmenin getirdiği merak ve heycanla etrafımdaki birkaç arkadaşımı da kandırarak gittiğimiz festivalde yaş ortalamasının 40 olduğu bir konser ortamında bulmuştuk kendimizi. tabii ki bu ilk başlarda bizi "yanlış bir yerde miyiz ?" şüphesiyle ürkütmüş ve şaşırtmış olsa da kısa sürede üzerimizdeki şaşkınlığı atıp bira kasalarından yaptığımız oturaklarla sahnenin en önündeki yerimiz almıştık. etraftaki büyükler muhtemelen bizlere, diğer gelen izleyicilerin çocukları olduğumuzu düşünseler de biz aslında müzik aşığı 4 gençtik ve "blues"u keşfediyorduk.

    benim için 10.suyla başlayan efes pilsen blues festivali önümüzdeki ay 16.sıyla devam ediyor. bu 7 yıllık blues serüveninde hiçbirini kaçırmadan takip ettiğim efes pilsen blues festivali kanımca her sene değişen izleyici ve müzisyen profiliyle geçen yıllarda kendinden çok şey kaybetmiş olsa da türkiye'deki "popüler kültür" kandırmacasına bir alternatif olması bakımından hala önemli bir yere sahip. sosyo-kültürel açıdan önemini bir yana bırakıp sadece müzik anlamında blues festivallerini değerlendirmemize devam edelim.

    festivallerde gözlemlediğim değişim belki de benim müzik anlayaşımın durağınlığından kaynaklanıyor. belki de değişen müzik kültürü 1900 lerden bu zamana kadar hala önemi koruyan blues müziğin de kültürünü değiştirmiş ve ben bu değişime ayak uyduramamış olabilirim. efes pilsen blues festivali bu değişime benden daha iyi uydurmuş ve her geçen sene izleyici sayısını arttırmayı başarmış olabilir. ama gerçek olan birşey var ki, artık bir blues severin aradıklarını efes pilsen blues festivalinde bulması gerçekten çok zor. çünkü blues tarihsel gelişimi içinde değerlendirildiğinde geliştikçe değil, kendi özünü koruduğu ölçüde anlamlı bir müzik türü.

    bu kadar olumsuz bir girişten sonra bu seneki festivalde sahne alacak olan isimlere göz atalım.

    1938 yılında missisipi'de doğan syl johnson'ın müzik yaşantısı 8 yaşında chicago'ya taşınmasıyla başlar. 1950lerde blues efsanelerinden magic sam'in sahnesinde gitarıyla ve vokaliyle yer alan johnson, 1959'da yine bir blues efsanesi olan jimmy reed'le çalışmaya başlar ve aynı yıl ilk solo albümünü çıkarmayı başarır. bu ana kadar bakıldığında dönemin blues ustalarıyla çalışması bizleri yanıltmasın çünkü ilerleyen yıllardaki solo kariyeri syl johnson'ı bluesdan çok r&b müzisyeni haline getirir. 1959-1962 yılları arasında yine ünlü bluescu howlin' wolf'la turnelere çıkan johnson, 1962-1975 yılları arasında yaptığı solo çalışmalarla r&b dünyasında kendine farklı bir yer elde eder. johnson'un r&b de farklı olmasının elbette ki gelişim yılları içinde dönemin en iyi bluescularıyla sahne almasının büyük bir etkisi var. zira blues tabanlı müzikten vazgeçemeyerek albümlerinde blues ve r&b yi başarılı bir şekilde entegre etmesiyle günümüze kadar övgü dolu sözlerle anılan bir sanatçı olmayı başarır. the ghetto boys, wu-tang clan, mc hammer, tlc, big daddy kane, ice cube, ice-t, michel'le, nwa, sister souljah, public enemy, epmd, eric sermon, tone-loc gibi rap ve r&b ağırlıklı şarkıcıların 80lerden sonra syl johnson'ın müziklerinden yola çıkmaları ve bazı şarkılarının "sample"larını rap şarkılarda kullanmış olmaları johnson'ın müzik profiline farklı bir boyut kazandırır. syl johnson'ın müzik geçmişindeki blues severler için belki de en önemli gelişme 1993 yılında yayınladığı back in game isimli albümde 1990lardaki en kaliteli blues gitaristlerinden biri olan johnny lang ile çalışmış olması. syl johnson'ın son albüm çalışması ise kendisi gibi müzisyen olan kardeşi jimmy johnson ile birlikte çıkardığı two johnsons are better than one isimli albüm. bu albümde jimmy johnson'ın chicago blues'daki ustalığının blues adına syl johnson'dan çok daha fazla keyif verdiği kesin. syl johnson'ın başarılı blues-r&b geçmişine karşın çoğu blues severin johny lang veya jimmy johnson'ı blues festivalinde syl johnson'a tercih edeceği de bir gerek.

    16.efes pilsen blues festivali'ndeki ikinci konuğumuz luther "guitar junior" johnson umuyorum ki festivalin en çok keyif verecek bluescusu olacak. çünkü gelen müzisyenler içinde blues adına en çok iş yapmış olanı luther johnson diyebilirim. missisipi doğumlu luther johnson, 15 yaşında memphis'e taşınır ve burada muddy waters'ın beale street performansını izleme şansı bulduktan sonra bluescu olmaya karar verir. 1950 lerin ortasında dönemin blues merkezi olan chicago'ya yerleşen johnson'ın profesyonel müzik yaşantısı da burada başlar. chicago'da ray scott ve tall milton shelton'la çalışmalar yapan johnson'ın "sound"u mighty sam'in grubunda çalmasıyla kendini bulur. mighty sam'in grubunda isminden söz ettirmeye başlayan luther johnson, 70 lerde muddy waters'ın grubunda gitar çalmaya başlamasıyla uluslararasi bir üne kavuşur. 80li yıllarda boston'a taşınan ve çalışmalarına orada sürdüren johnson magic rockers isimli kendi grubuyla başarılı performanslara imza atar. magic rockers'dan başka 2003 yılında efes pilsen blues festivali'nde yer alan roomful of blues'la da çalışmalar yapan luther johnson, başarılı albümlerinin yanı sıra birçok da ödülün sahibi. 1982 yılında montreux festivali'nin blues gecesi'nde sahnelediği walking the dog isimli parçası, atlantic records'un blues explosion isimli grammy ödüllü albümde yer aldı. 1999 yılında ise got to find a way isimli albümü grammy'e best traditional blues album dalında aday gösterildi. yaptığı bu çalışmalar özellikle electric blues ve chicago blues alanında çok güzel örnekler. bütün bunlar gösteriyor ki luther "guitar junior" johnson o gece bizlere en "blues" dakikaları yaşatacak sanatçı olacak. ancak yine de efes pilsen'in luther'i neredeyse funk-rock gitaristi olarak tanıtması, bluescu bir luther johnson yerine eğlenceli bir funk-rock gitaristi izleyeceğimizin bir göstergesi olabilir.

    bu seneki son konuğumuz ise katherine davis olacak. müzisyen bir ailede büyüyen katherina davis, çoğu afro-amerikan bayan vokal gibi kiliselerde gospeller söyleyerek müziğe ilk adımı atar. diğer konuk sanatçılar gibi katherine davis de olgunlaşma dönemini chicago'da geçirir. 1980lerin başında sherwood conservatory of music'de öğretim hayatını sürdüren davis, bu dönemlerde de gospel söylemeye devam eder. caz ve blues söylemeye ilk kez 1982'de chicago'daki gece kulüplerinde fırsat bulur ve bundan sonraki müzik yaşantısı da bu doğrultuda gelişir. gece kulüplerinde blues ve caz söylemeye devam ettiği dönemlerde tanıştığı müzisyenlerle - trombonist jim beebe, basçı eddie calhoun ve piyanist joe johnson - montreal blues festivali, chicago blues festivali gibi önemli organizasyonlar yer alan davis ancak 2000 yılında ilk solo albümünü çıkarmaya fırsat bulur. dream shoes isimli albüm, neredeyse davis'in tüm müzik yaşantısının bir panoraması gibi. caz setleri üzerine gospel ve blues vokalleri ile oldukça güzel bir ahenk yakalayan davis, chicago'daki okullarda blues eğitim vermeye devam etmekte. blues festivali'nde gospel bir hava yakalamak isteyenler için gayet isabetli bir seçim olan davis'in sahne performansı umarım blues severler için de olumlu bir hava estirir.

    son 2-3 festivaldir devam eden türk müzisyenlerini de blues festivaline entegre etme çabaları bu sene de devam ediyor. geçen seneki cahit berkay performansı blues festivali içinde düşünülmediği takdirde çok başarılıydı. ancak bir blues festivalinde "selvi boylum, al yazmalım" çalmak çok da konsepte uygun bir seçim değildi kanımca. bu sene ise erkin koray bizlerle olacak. cahit berkay'a göre blues müziğe daha yatkın çalışmaları olan erkin koray'ın sürprizlerini hepimiz merakla bekliyoruz. umarım bu sefer etnik blues tadında birşeyler yakalamayı başararız.

    festivalin genel bir öndeğerlendirmesini yapmak gerekirse, gelen sanatçıların başarılı müzik geçmişleri olduğunu dolayısıyla da blues festivali'nde başarılı müzisyenler izleyeceğimiz kesin. ancak bu festivalin herhangi bir festival değil de blues festivali olduğunu unutmamak lazım. syl johnson'ın r&b ve soul ağırlıklı müziği ve tahminimce çok da geçmişteki çalışmalarına yer vermeyecek olan luther johnson bizlere tam bir blues gecesi yaşatamayacaklar gibi. zira efes pilsen'in de tanıtımlarından anladığımız bu festivalin artık sadece bluesculara değil yeri geldiğinde funk, yeri geldiğinde soul, yeri geldiğinde r&b sanatçılarına da yer verecek olması. böylece de efes pilsen'in izleyici kitlesini arttırmak istediği çok açık. izleyici kitlesinin artması elbetteki olumsuz bir gelişme değil. ancak yavaş yavaş blues festivali'ndeki atmosferin sıradan bir festival atmosferine dönüşmesi ve değişen izleyici profili efes pilsen blues festivallerini'nin büyüsünü gitgide yok ediyor. konserden sonra görüşmek üzere.

    can hankendi

    ---

    ps : http://www.cazci.com/makale.php?art_id=6 adresinden de ulasabilirsiniz.


    (hankendi - 21 Kasım 2005 01:47)

  • comment image

    son iki senede sahne alan ve seyircileri coşturan roomful of blues ve little charlie & nightcats gibi grupların fazlasıyla eksikliğinin hissedileceği festivaldir. şöyle bir bakıldığı takdirde geçmiş yıllara nazaran insanın içinde pek bir heyecan uyandırmasa da eğer gitme imkanım olsaydı hiç tereddüt etmeden gideceğim festival olurdu. (bkz: uzanilamayan cigere israrla ciger demek)

    yine de erkin koray ısrarla merak konusudur.

    edit: eğlence ve coşku konusunda burdan okuduklarımdan anladığım kadarıyla baya bi yanıldığım festival olmuş kendisi. aah ah ısrarla gidebilme imkanımın olmadığı da festival.


    (neseli gitarist - 22 Kasım 2005 02:41)

  • comment image

    saat 7buçukta erkin koray ile başlamış, katherine davis ile devam etmiş, syl johnson ile ilerleyip sonra adını hatırlamadığım bir grubun iki üç şarkısının ardından luther guitar junior johnson ile nihayete ermiş konser idi istanbuldaki ilk konser.

    vestiyer ve tuvaletler ücretisizdi, ancak kötü günündeki efes pilsen , 6 ytl idi.

    erkin koray blues yapacak sananlar olarak hep birlikte yanıldık; mesafeler,estarabim, çöpçüler,arap saçı ve bir iki şarkı daha çaldı.arada blues melodileri tıngırdattı ama o kadar.hatta bir ara başladı blues gidiyordu, sonra durdu, "bunu istiyorsunuz biliyorum ama ben çalmayacağım" dedi ve güldü :)
    sonra katherine davis çıktı sahneye, evvelinde orkestra geldi bize uskudar a gider iken üzerine kurulu güzel bir parça çaldı.hatun geldi, enerjisiyle neşe saçtı.sonra "sahneye çıkmak isteyen var mı, hadi kim gelmek istiyor" falan dedi.eller kalktı bir sürü.sonra sahne arkasından 6 kişi geldi .kadın gidene kadar sahnede oynadılar.siyah bluzlu bir bayan vardı, ortaya geçti onu izlemeye gelmişiz gibi dans etti durdu, vurgu aldı hep *.sonra tren yaptılar ekipçe, katherina abla başta bizim oynayan ekip arkada terkettiler sahneyi.
    sonrasında syl johnson buyurdu.bu adam çalarken de ilk şarkı sonunda gitarının teli koptu.arkaya koydu gitarı, bir şarkıyı gitarsız söyledi , o arada tel taktı teknik elemanlar.sonraki şarkılar boyunca sürekli akordla uğraştı kendisi.muhtemelen kendisi de memnun kalmamıştır çaldıklarından.ama süper eğlenceli bir sahnesi vardı.
    ve kısa bir aranın ardından adını hatırlamadığım grup ve ardından da luther guitar junior johnson geldi.önceki grubun solisti bu adamı takdim ederken iki grammy sahibi falan dedi yanlış anlamadıysam.neyse işte, geldi luther amca, ağırdan ağırdan blues melodilerine girişti.tempoyu çok düşürdü.hep oynuyorduk, adamın sayesinde dinlendik açıkçası.
    sahnedeki herkes seyirciye yeeaaah dedirtti defalarca kez.
    saat 11buçuk civarında luther daha sahnedeyken yorgunluğun etkisiyle mekanı terk ettik kulaklarımızda çınlayan blues tınılarıyla.

    edit:erkin koray'ın arada çaldığı ve benim blues sandığım şey blues değilmiş yahu zaten, bluesman uyardı, düzeltmiş olalım.


    (stanley weber - 26 Kasım 2005 02:22)

  • comment image

    bursa ayağı beklediğimden kalabalık ve organizasyon itibariyle beklediğimden kötü geçmiş festivaldir. sırasıyla kathrine davis, syl johnson ve luther 'guitar junior' johnson sahne almıştır. velhasıl:
    -ses ve ışıklandırma sistemlerinin fena olmadığı* konserdir,
    -girişte damgalandığımız konserdir (bi ara çıkıp girdiğimizde arkadaşın kolundaki zımbırtı mor ışıkta gözükmedi eğer yanımızda biletler olmasaydı sorun yaşayabilirdik, aman ha dikkatli olun...iyi bastırın...damgayı tabii...kolunuza),
    -ortama gelen hatun (bkz: kizlara kiz yerine hatun demek) şahsiyetlerin çoğunlukla yüksek topuklu ve ince, uzun burunlu çizme vb. (bkz: aladdin'in lambası) giydiğinin gözlemlendiği hatta göze sokulduğu konserdir,
    -yine bu tip hatun şahsiyetler ve yanlarındaki er kişilerin bir kısmının blues eşliğinde clubber modunda dans figürleri sergilemekten kaçınmadıkları konserdir,
    -sponsorunun (ya da organizatör firmamı diyelim, neyse) bir bira markası (ki yanılmıyor veya yamulmuyorsam yurdumda en çok satanıdır da...) olmasına rağmen yarısından fazlasının su ve köpük içerdiği, fıçıdan doldurma kağıt bardağa konulma biranın (bkz: sidik) değerinin 5* ytl olduğu, bu bağlamda izleyicilerin düdüklendiğini* düşündüren konserdir,
    -kathrine ablanın (ki ben kendisine big mamma demek isterdim...öyle bir his uyandırdı) önce beş tane dişi daha sonra da dört erkek ve bunlardan sonra tekrar bir dişi insanı** sahneye çıkartıp çeşitli dans figürleri eşliğinde bir takım oyunlar yaptırdığı konserdir,
    -syl johnson aganın şık sololar attığı konserdir,
    -syl aganın* sahneden inmesi ile luther babanın* sahneye çıkması arasında geçen sürede bir merdiven kenarına oturup* biramı* içerken beş saniyelik bir boşluğumdan yararlanan bir dallamanın* biramı döktüğü (ki duvarın dibindeydi) ve üzerine de mal, dallama, hödük vb. sıfatları hak ettiğini gösterircesine özür dilemek yerine "kusura bakma" dediği konserdir,
    -biramın dökülmesine çok sinirlendiğimi fark ettiğim konserdir,
    -biramın dökülmesinden dolayı sinirlenip derin düşüncelere daldığım bir sırada bir hatunun ateşimi istediğini fakat benim fark etmediğimi, bunun üzerine de yanımdaki arkadaşımın yardımcı olduğunu öğrendiğim konserdir,
    -daha sonra bu hatun önümüzden geçerken "aha bak buydu işte" diye uyarıldığım ve hatunun hiç de güzel olmadığını görerek içime bir nebze su serpilen konserdir,
    -biramı döken o malı dışarıda yakalarsam 'nasıl kavga başlatırım' diye düşündüğüm konserdir,
    -luther 'guitar junior' johnson babüşün beyaz saksafoncusunun türlü oyunlar (solo atarken seyircilerin arasına dalarak tüm ortamı dolaşması ve saksafonu arkadan çalması -hani böyle gitaristlerin yaptığının saksafonla olanını düşünün- gibi) ve şekilbaz sololarla coşturduğu konserdir,
    -luther 'guitar junior' johnson babüşün beyaz saksafoncusunu marty mcfly*'a benzettiğim konserdir (koçum marty on numara adammışsın),
    -marty, soloları atarken "aha lan sinirim de geçti bak" dediğim ama akabinde aklıma o biramı döken malın yine geldiği ve tekrar sinirlendiğim konserdir (hayır, 5 ytl bayılmışım zaten bir de soğuktu mis gibi...çok oturdu çok),
    -çıkışında plastik, alengirli* bardak dağıtıldığı fakat tenezzül etmediğim konserdir (ulan alsamıydım keşke, dökülen o buz gibi yarım biraya sayardım...neyse, geçti)
    -müzikal açıdan iyi fakat servis bakımından kötü olan konserdir.**


    (neradull - 30 Kasım 2005 11:08)

  • comment image

    istanbul ayağı söz konusu olduğunda en fazla bira ve yemek fiyatları eleştilen festival.

    bira fiyatları malesef türkiye'de organizasyonun gerçekleştirildiği mekanlar tarafından belirlenmektedir. sponsorların ısrarla belirtmesine ve bu konuda devamlı savaş vermesine rağmen fiyatların indirilebildiği nokta müzik severlerin şikayet ettiği rakamlardır.

    efes pilsen ismini verdiği bu tip organizasyonlarda fiyatların minimumda olması ve mekanların yüksek kar marjı ile değil sürümden kazanmasindan yanadir diye düşünmekteyim. ancak gelin görün ki yüksek kar marjı ile çalışmaya alışmış türkiye'deki noktalara bunu kabul ettirmek maalesef çok zor hatta imkansız bile diyebilirim.

    yiyeceklerin fiyatları konusunda ise bahsettiğim konular tamamen geçerlidir ve efes pilsen'in ürünü olmadığından da herhangi bir söz hakkı bulunmamaktadır.

    bu sene biranin cam bardak yerine kağıt bardak ile servis edilmesinin tek sebebi ise organizasyonu düzenleyen firmanın güvenlik nedeni ile cam bardak konusuna hassasiyet göstermesidir.

    tüketicilerine en kaliteli servisi sunmayı amaç edinmiş efes pilsen; bu istek karşısında biranın seneye tekrar cam bardak ile servis edilebilmesi için her türlü çabayı göstermeli, organizasyonun yapıldığı mekan yetkililerine müzik severlerden gelen eleştirileri aktarmalıdır. sanata olan desteğin aynisi sanat severe eleştirdiği noktalari dikkate almak suretiyle verilmelidir.


    (nunuca - 13 Aralık 2005 15:41)

Yorum Kaynak Link : efes pilsen blues festival 16