HyperNormalisation ' Filminin Konusu : HyperNormalisation is a movie starring Adam Curtis, Donald Trump, and Vladimir Putin. Adam Curtis explains how, at a time of confusing and inexplicable world events, politicians and the people they represent have retreated in to a...
The Power of Nightmares: The Rise of the Politics of Fear(2004)(8,9-3637)
The Century of the Self(2002)(8,9-4123)
The Trap: What Happened to Our Dream of Freedom(2007)(8,7-1546)
All Watched Over by Machines of Loving Grace(2011)(8,4-1375)
Pandora's Box(1992)(8,4-363)
Bitter Lake(2015)(8,2-2287)
yapimci adam curtis ya bize dunya nasil isliyor onu anlatiyor ya da gizli guclerin bir masasi ve baska bir oyuna bizi cekiyor. biz yine de iyimserligimizi koruyarak yapimcininn samimi oldugunu varsayarak yaklasirsak su pek meshur "degisen dunya" tabirinin icinde ne var onu gormemize yardimci oluyor diyebiliriz. anlasildigi kadariyla ortadogu ve arap dunyasi kokusmus bir arka mahalleden daha fazlasi ve hatta dunyanin o yine cok sozu edilen gizli guclerin bir oyun bahcesi. sosyal medyanin gucu, kitlelerin nasil pasifize edilip kontrol altina alindigi ve toplumsal ozgurluk yerine bireysel ozgurlugun bir iluzyon seklinde paketlenip bize nasil satildigindan da bahseden 2 saat 45 dakikalik bir nevi uzay yuruyusu.
(iddqd - 17 Ekim 2016 04:31)
bugün gündemde olan trump ve suriye konuları ile başlıyor ve bitiyor.1975'i milat alarak o yıldan beri konuyla bağımsız görünen olayları da içeren tarihsel görüntülerle beraber buraya nasıl geldiğimizi anlatıyor.nedenselliklere dayalı teoriler yerine kanıtlar üzerine kurulu biçimsel bir yaklaşıma sahip.bu 40 yıla yayılmış olayları kendi anlatısı kapsamında bağlayarak ilerliyor.şimdiden en onemli belgeseller arasında sayilabilir.izlemek için: http://youtu.be/04iwyeow-jq
(yolda - 19 Ekim 2016 10:43)
donald trump, sosyal medya, algı yönetimi, lsd, internet, intihar bombacıları, patti smith, muammer kaddafi, suriye'de dönen dolaplar, sovyetlerin çöküşü, putin, arap baharı, occupy wall street hareketi, tüketici kültürü, henry kissinger, yapay zeka... konularını birbirine bağlayıp (evet bir şekilde ilişkilendirebilip), çıldıran dünyanın son 40 yılına ilişkin mantıklı bir açıklama getirebilen şahane belgesel. altyazısız olarak şuradan izlenebilir: https://thoughtmaybe.com/hypernormalisation/bazı notlar:--- spoiler ---- dümensiz giden dünyada avrupa'nın pek bir rolü yok.- putin'in uyguladığı "non-linear war" (ortamı bulandırarak neler döndüğü tam anlaşılamadan iş bitirmek) hadisesini politikaya uyarlarsak erdoğan'ın kimi örnek aldığı ortaya çıkıyor. putin'den erdoğan'a, oradan trump'a uzanan bir zincir. yeni moda politikacılar.- bu denklemler doğruysa dünyanın en etkili adamı vladislav surkov çıkıyor. - yeni politika trendi analizi doğruysa, trump seçimi alacak. en azından amerikanın (yozlaşıp, gerileyip, bencilleşen dünyada) geri kalmaması için almalı.- kaddafi'nin yalnızlığı, güçsüzlüğü, kendini kullandırtması... :'(- saddam atlanmış. saddam gibi kritik bir adam nasıl bu denklemlerin içine yer almaz? ancak belgeselin süresini uzatmamak için olabilir.- sosyal medyada herkesin kendi sosyal bubble'ında takıldığı bilinen bir şeydi ancak bunun için özel algoritmalar kullanılıyor. yani boşuna kıçınızı yormayın ben ne dersem o olur--- spoiler ---
(kontra - 21 Ekim 2016 23:20)
geçen hafta yayıma giren oldukça sürükleyici ve ayarında bir adam curtis belgeseli.
(guyabeddin daltassak - 21 Ekim 2016 23:23)
bbc iplayer erisimi olmayanlar adina uzulmeme sebep olan belgesel.https://www.youtube.com/watch?v=myr9groeu6c
(mameth - 22 Ekim 2016 18:45)
2016 tarihli, tam tamina 2 saat 50 dakikalik, adam curtis belgeseli. ilk yayinlandiginda kacirmistim isten gucten, denk geldim bugun. dunyanin son 40 yilini ama ozellikle ortadogu'nun son 10 yilini anlatiyor. acilisi 1975 yilinin new york sehri ve 1975 yilinin sam sehri ile yapiyor. new york krizdedir. yom kippur savasi sonrasi yasanan, 1973 petrol krizi ile alakali olmali ancak curtis ozellikle belirtmiyor bunu. devaminda donald trump'in nasil vergi kacirdigindan dem vuruyor hemen.... donald trump began to transform new york into a city for the rich and he paid practically nothing ...belli ki adam curtis, tarafini hillary clinton'dan yana kullanmis. cunku belgesel boyunca (hakli olarak) donald trump'in en az kendisi kadar bos olan soylevlerini elestiriyor. yeri gelmisken, 'koskoca turkiye neden akli basinda bir lider cikaramiyor?' diye cok da hayiflanmamak lazim. amerika'nin cikardigi liderlerden birisi kadin dusmani, homofobik, irkci, sovenist bir 'komedyen'. digeri de hem savas suclusu hem de savas taraftari bir 'demokrat'. 'hypernormalisation' kelimesine de aciklik getirelim. curtis'in dedigine gore bu tabir rus bir yazara ait ve tam olarak soyle acikliyor belgeselde: you're so much part of the system that it's impossible to see the beyond. turkce meali ile; sistemin oyle bir parcasi haline geliyorsun ki, sistemin otesinde bir olasiligi dusunemiyorsun bile. halihazirda 'cog in the machine' kavramina atifta bulunuyor curtis ve akabinde arkady strugatsky ve boris strugatsky kardeslerin, andrei tarkovsky tarafindan stalker adiyla filme cekilen roadside picnic eseri ile mevcut durumu orneklendiriyor. devaminda 1975 ve 1990 yillari arasinda yasanan lubnan ic savasi sirasinda hristiyan lubnanlilarin, israil'den kacip lubnan'a siginan filistinleri oldurmesini konu ediniyor. daha once okuduklarim dogrultusunda ek bilgi veriyorum; ic savas esnasinda lubnan'da bulunan 400.000 filistinli multecinin %7'si olduruldu. olaylar boylesine kanli bir boyut alip cigirindan cikinca, 'demokrasi' getirmesiyle taninan amerika da lubnan'a askerlerini gonderip duruma el koyuyor. zaten tum belgesel bu bahsi gecen durum sonrasi ortadogu'da yasananlara odaklaniyor.adam curtis, bugun suriye'de yasanan savasi analiz etmek namina, 1971 yilinda iktidara gelen ve oldugu tarih olan 2000 yilina kadar suriye'yi tek elden yoneten hafiz esad'a ama ozellikle henry kissinger ile olan iliskisine yoneliyor. esad basa geldigi ilk andan itibaren, ortadogu'da araplarin baris icinde yasamasini arzuluyor ve tum araplari tek cati altinda birlestirmeyi planliyor. kendisi ile bu plan dogrultusunda surekli bir araya gelen kissinger da ayni temennilerde bulunuyor. ancak kapali kapilar ardindan, amerika'nin ama ozellikle israil'in cikarlarina tamamen ters dusecek, 'birlesik arap' ulkusunu baltalamak icin sayisiz entrika ceviriyor. bunu bir sekilde ogrenen ve sirtindan bicaklandigini farkeden esad da ofkeleniyor, amerika ile butun iliskini kesiyor, hatta amerika'yi dusman ilan edip intikam yeminleri ediyor ve sam'da kendine bir saray insa ettirip dunyadan kendisini tamamen soyutluyor. izlerken elimde olmadan 'kendisine bir saray insa ettiriyor' sozune guldum. ortadogu tiranlari ve onlari bir turlu bitmek bilmeyen saray, kosk tutkusu. sanki hepsi ayni fabrika montaj hattindan cikmis gibi benzer karaktere, benzer hirslara ve benzer zevklere, daha dogrusu zevksizliklere sahip. bu sablonu aciklayacak 'diktator geni' diye bir vaka olmali kesin. sarayina kapanan hafiz esad, kalan omrunu kendisini uc kagida getiren amerika'dan hesap sormaya adiyor. amerika karsisinda ustun teknolojik silahlara sahip olamadigi icin de surekli ureyen halkindan silah yapmayi akil ediyor ve intihar bombacisi fikrini gelistiriyor. zaten belgesel boyunca ve hatta bugun bile arap halkinin halini goruyorsunuz. egitimsiz, ac, sefil, maslow hiyerarsisi'nin en dibinde yasayan insanlari motive etmek icin 'seni cennette bekleyen cirilciplak, bacaklari sonuna kadar acik, 72 huri' demeniz kafi geliyor. gerisi gelir.bunun sonucu olarak 1983 yilinda, lubnan'daki amerikan ussune bir intihar saldirisi duzenleniyor ve patlama esnasinda 241 amerikali yasamini yitiriyor. dunya tarihi de ilk kez bu olay sonrasi, iranli ve suriyeli intihar bombacilarindan ibaret hizbullah teror orgutu'nun adini duyuyor. saldirilar dogal olarak radikal muslumanlar tarafindan zafer olarak goruluyor. televizyona cikan cember sakallilar, kutsal kitaplari kuran-i kerim intihari kesinlikle yasaklamasina ragmen, takip eden ve sivillerin de yasamini yitirdigi tum canli bomba eylemlerini 'allah adina sivilleri oldurmeyi adil buluyoruz. cunku allah adildir' diyerek allah adina konusup kutsuyorlar. devaminda ilginc bir olay yasaniyor. 1985 yilinda, 16 kisinin oldugu roma ve viyana havaalani saldirilari gerceklesiyor. saldiriyi yapanlar suriyeli teröristler olsa da, amerika israrla bu saldirinin arkasindaki kisinin muammer kaddafi oldugunu iddia ediyor ve o andan itibaren sahneye, akli dengesi tartismali, arap dunyasinin bile kendisini ciddiye almadigi, perdelik kumaslara burunup ortalikta dolanan kaddafi cikiyor. olayda herhangi bir istiraki olmamasina ragmen, 15 dakika unlu olma sansini kacirmamak adina saldirilari ustleniyor. belgeselin devaminda kaddafi'yi bir nevi aciyarak izliyorsunuz zaten. gerek televizyona verdigi demeclerde, gerek ise oldurulus aninda. kendisine bicilen rolu oynayan, aptal bir figuran adeta. tum diger gecmis ve zamane diktatorleri gibi. tahmin edeceginiz uzere rahatsiz edici goruntulere sahip bu belgesel. elena cavusesku'nun kanli goruntuleri uzerine bindirilmis jane fonda goruntuleri gibi. unutmadan; vladimir putin ama ozellikle, modern cag joseph goebbels'i vladislav surkov da nasibini aliyor bu belgeselden. adam curtis, surkov'u 'gercekleri saptirma bakani' olarak tanimliyor. cunku surkov 'bir gun almanlar dost' deyip, ertesi gun 'almanlar dusman' diyor. sabah soyledigini oglen yalanliyor. sonunda oyle bir duruma geliyor ki, halk tamamen gercek ile yalani ayirt edemeyecek derecede manipule edilmis oluyor. nihai amac ise, insanlarin simsiki sarildiklari, inandiklari, guvendikleri tarihi kisileri ve gercekleri topyekun deforme edip, sadece piyasada yani ellerinin altinda olan mevcut kisiye tapmalarini, yegane gercek olarak onu gormelerini percinlemek.sabah soyledigini oglen inkar eden ve bu propaganda ile kitleleri somuren kisi turkiye'de kim, adini yazmama gerek yok herhalde. yeri gelmisken, adam curtis ortadogu'da son 10 yilda yasanan ve etkileri tum dunyada hissedilen olaylari anlatirken nedense dunya lideri'nden bir kez olsun bahsetmiyor. o da adam curtis'in cehaleti elbette.uzun sozun kisasi, kesinlikle izlemenizi tavsiye ettigim bir belgesel. soundtrack'i de basarili. dimitri shostakovich'den aphex twin'e kadar, skalasi oldukca genis. ama en aklimda kalan curtis'in de favori ismi olan pye corner audio ve the black mill video tape oldu.ez cumle; tum dunya bir sahne. nitekim hafiz esad'in, sirf amerikalilari ortadogu'dan kovmak icin yarattigi intihar bombacilari bugun suriye'yi paramparca ediyor.(bkz: panem et circenses)
(okyunus - 23 Ekim 2016 20:00)
bir cengaver çıksa da türkçe alt yazısını eklese dediğim belgesel.harcamak istemiyorum bu güzide şeyi yarım yamalak ingilizcemle.duyun sesimi güzel insanlar.
(yanliszamanyanlismekan - 28 Kasım 2016 20:38)
sanıldığının aksine adam curtis müthiş öngörülerde bulunmamakta ve kimsenin bilmediği bir şeyler anlatmamaktadır. adam curtis'in başardığı şey parçaları çok güzel birleştirip güzel bir belgesel meydana getirmesidir.trump seçimi kazanacak öngörüsü ise brexit sonrası ayyuka çıkan "toplumsal rasyonalizasyonun çöküşü" tespitine dayalıdır. hafız esad konusunda büyük ölçüde haklıdır. gerçekten zeki bir politikacıdır. fakat asıl noktayı çok az vurguladığını düşünüyorum. hafız, iran devrimi ona ne fısıldadıysa onu yaptı. bugün tıpkı beşşar'ın yaptığı gibi. hizbullah hafız'ın değil, devrim muhafızlarının oluşturduğu bir yapıdır. tıpkı ırak'ta bedir tugayları, afganistan'da fatımiyyun tugayı, yemen'de ensarullah hareketi gibi... iran etkisi neredeyse hiç yok belgeselde.bunların hepsinin içinde, çevresinde, odağında veya kabuğunda olan şey ise bana kalırsa "artificial intelligence." post modern dünya politikacıların veya sosyal hareketlerin çok ötesine geçti. bunu kendisi söylüyor. burada stabilize bir gelecek sunan tek "ideoloji" olarak elimizde artık siber dünya ve onun kontrolünü sağlayan, insanları ve dünyayı "öngörülebilir" kılan, ekonomistlerin keşfedip güvenlik kurumlarıyla((bkz: nsa)-(bkz: cıa)) işbirliği içinde geliştirdikleri yapay zeka kaldı. siber alemde yaşayan insanların algısını yöneten nasıl düşüneceklerine karar veren ve gelecekte neler yapma potansiyelleri olduğunu, elde ettiği verilerle tespit eden bir "üst beyin."belgeselin kilit noktası, geleceğin kilit noktası budur..
(ramak kaldi mi - 16 Ağustos 2017 16:08)
harikulade bir belgesel. her şeyi gediğine oturması beklenemez çünkü çok fazla aktör var ama yapay algı ve 2000 sonrası siyasetteki değişimi çok iyi özetliyor. 10/10
(birgunahfarkiylacehennemegirenadam - 11 Ağustos 2018 12:10)
izlerken ''acaba bu da mı algı yönetiminin parçası'' diye düşünmekten kendimi alamadım. belgesel güzel. genel olarak ulrich beck'in risk toplumu üzerine kurulmuş. çok beğendiğim bir tespit de social bubble'ın muhalefet etkisi. social bubble denen şey; internetin, ''search''lerimize uygun şeyleri bize önermesi yüzünden sadece sevdiğimiz şeylerle muhatap olmamız. bunlar müzik olabilir, sinema olabilir, kitap olabilir ama en önemlisi insan olabilir. sadece bizim görüşlerimize uygun insanları görüyoruz ve onlarla ''iletişim''e geçiyoruz. yaptığımız muhalefeti de bizle aynı görüşe sahip insanlar görüyor. lisenin tuvaletinde sigara içerken müdüre sallıyoruz, zil çalınca güzel güzel derse giriyoruz. daha asi ve karizmatik muhalifler ise öğretmenler zili çalınca içeri giriyor.
(john petrucci - 15 Ocak 2019 02:56)
Yorum Kaynak Link : hypernormalisation