• "cnbc-e'de romantik salı kuşağı nda yayınlanmasını bir türlü anlamadığım etkileyici, hüzünlü bir film... romantik tarafından çok kadın olmak olgusu vurgulanıyor asıl..."
  • "ingilizlerin woa şeklinde söyleyip, tamamını telafuz etmeye üşendikleri kelime. hayır bir de burdan water dediklerini anlamanızı isterler ki hiç hoş değildir."
  • ""water is a very good servant, but it is a cruell maister."-william bullein"
  • "yabancılar için telafuzu en zor olan ingilizce kelime."
  • "it. klozet"




Facebook Yorumları
  • comment image

    aslında sözleri şöyle olan şarkıdır*

    - this crime - for him
    - desire - noone
    - sees it - nothing
    - cleans it - human
    - find a - week
    - religion - soon to
    - see you - call you
    - kill you
    - how can i contribute
    - tell me, make me
    - i don't want to, won't to
    - lose my mind - and strike
    - another degradation
    - tell me
    - why then - why then

    why do you listen
    imagine all the wall return

    - this time - my face
    - my sky - prophet's
    - features - childish
    - creatures - walk around you
    - not you - in you
    - still without you
    - the sound - i make
    - i still want to know
    - a time - moment
    - and i'll be there to sail on
    - rapid waters
    - but now - that i
    - see you - in a
    - field of grass - i ask you
    - why then - why then

    wasted wounded silent love
    imagine all the love return


    (figment - 10 Temmuz 2007 19:49)

  • comment image

    deepa mehta'nın insanın içini burkan dul kadınları yok sayan hint dini eleştirisi filmi. din ne tuhaf bir şey minik kızları evlendirilmesinden tut bir babanın minicik kızını terketmesine kadar ne çok şeyi meşru kılabiliyor insan zihninde.


    (evde bakla yiyen kek - 25 Ocak 2008 06:11)

  • comment image

    her saniyesinde sizi etkileyen bir nokta muhakkak bulacağınız, müzikleriyle olsun oyuncularıyla olsun anlatılmak isteneni kesinlikle verebilmiş çarpıcı bir film. her sahnesiyle "bunlar nasıl olabilir?" tepkisini vermenize sebep olup şaşkınlığa uğratır sizi.

    ayrıca ganj nehri 'nin kutsallığına olan inancı bile hissettirebiliyor, ayrıntılarla süslenmş olması filmi çok daha etkili kılıyor.

    filmi özetleyen çok güzel bir alıntıyı da vermeden geçemeyeceğim.

    --- spoiler ---

    din kılığına girmiş o şey, paradan başka bir şey değildir.

    ---
    spoiler ---


    (kazakesnekbankasi - 3 Aralık 2009 14:22)

  • comment image

    ingilizlerin woa şeklinde söyleyip, tamamını telafuz etmeye üşendikleri kelime. hayır bir de burdan water dediklerini anlamanızı isterler ki hiç hoş değildir.


    (ylajali - 7 Aralık 2009 20:27)

  • comment image

    pek güzel bir the who şarkısı. sözleri:

    the foreman over there hates the gang,
    the poor people on the farms get it so rough,
    truck drivers drive like the devil,
    the policemen they're acting so tough.
    they need water,
    good water,
    they need water,
    and i'm sure there isn't one of us here
    who'd say no to somebody's daughter.
    no, no, no, no, no.

    the foreman over there hates the gang,
    the poor people on the farms get it so rough,
    truck drivers drive like the devil,
    the policemen they're acting so tough.
    they need water,
    good water,
    they need water,
    and maybe somebody's daughter.

    indian lake is burning,
    the new york skyline is hazy,
    the river thames is turning dry,
    the whole world is blazing.
    we need water,
    wow yeah good water,
    ooh we need water,
    and maybe somebody's daughter.

    ah gimme gimme good water,
    ah gimme gimme gimme good water,
    ah gimme good water,
    please don't refuse me, mister,
    i seen your daughter at the oasis
    and i'm beginning to blister.

    my chevrolet just made steam,
    your crop is laying foul,
    my grass skirt's lost its green,
    i'm alive but i don't know how.
    i need water, good good water,
    they need water,
    gimme gimme gimme good water,
    wow, gimme gimme gimme good water,
    gimme gimme gimme good water,
    come on gimme gimme gimme...


    (let it roll - 30 Ocak 2010 07:41)

  • comment image

    stargate universe dizisinin 1. sezon 6.bölümünün adı. su kullanımına getirilen katı kısıtlamalar bile destiny'nin gittikçe büyüyen su sıkıntısını durdurmaya yetmeyecektir. bu durum albay young ve teğmen scott'ı ölümcül bir buzul gezegende su aramaya zorlar


    (lali berte - 29 Ağustos 2010 01:36)

  • comment image

    insanı, özellikle bir kadınsanız, hüzünden hüzüne koşturan, geren, ağlatan, böyle değişik bir film. iyi ve ya kötü olarak betimleyemiyorum. yapılan iş çok gerekli, önemli bir şey. deepa mehta kadınlığı, zorluklarını, bir toplumun neler yapabileceğini göstermiş bu işinde. diğer 2sini * izlemedim ama zaten bu film kendi başına ele alınabilecek kadar güçlü bir film.
    bildiğim kadarıyla bu film sonrası aşırı gelenekselci sert insanları üstüne çekmiş deepa mehta, hatta yakılmış yıkılmış ortalık, ölüm tehditleri almış vesaire.
    neden?

    --- spoiler ---
    çünkü kadınları anlatıyor, çünkü gerçekleri yüzlerine vuruyor, küçük bir çocuğu konu alıyor, çünkü çok duygusal, çünkü insanların filme konu olmasına nefret duyacağı kadar gerçek şeyleri anlatıyor, gandhi'lerine bağlansa da sonu - geleceğe ışık tutulsa da bi nevi, insanların geçmiş hatalarını -ki hala aslında var olan bir durum da bu- yüzlerine vurarak sinirlendiriyor onları. başarılı bir iş, olması gereken bir iş.
    ama izlemesi çok da kolay olmayan bir film.
    evlilik yaşı 6 o zamanlar, ve 8 yaşında dul kalan bir kız çocuğu. onun gibi bir çoğu. bir evdeler - ev denebilirse tabii-. her şeyleri kısıtlanmış, çünkü dullar, yarı ölüler, geri kalan yaşayan yarılarını önemsemeksizin. işin ilerisinde intihar ve küçük bir çoçuğun iğrenç bir şekilse kocaman bir adamın önüne sunulması gibi korkunç gerçekler var, ama sonunda gandhi bir ışık gibi parlıyor insanlarına.
    ---
    spoiler ---

    fazla dram bir film. ama abartı denip küçümsenemeyecek kadar hayattan gerçekler olduğu için en fazla biz izleyin de neler olmuş görün diye önerebilirim. kötü değil, ama izledikten sonra mutsuz olacaksınız.


    (uzaylisirin - 24 Şubat 2011 16:28)

  • comment image

    açık arayla ingilizcede söylenmesi en zor kelimedir. hadi söylenmesi bir yana, anlaşılana kadar adama kurdeşen döktürür, susuzluktan biçare kalırsınız.

    - votııır
    - sorry?
    - votaaa
    - sorry?
    - wooteea
    - sorry?
    - tamam kola içicem ak


    (fasfakir - 5 Ekim 2011 00:50)

  • comment image

    henüz filmin başında, at arabasıyla yaptıkları yolculukta, küçük kız yaşlı adamın ayaklarını gıdıklayıp eğlenirken, yaşlı kadının kafasına vurmasıyla; hayatı boyunca eğlenmesine, içinden geleni yapmasına izin vermeyecek şiddetin, insan eliyle konmuş acımasız sınırların, mazlumun yeniden ürettiği eziyetin acı tadını ilk defa alıyor. şaka la şaka, gel valla bak yorumlamicam, bize mi kaldı olm bu işler, bu ülkenin yetiştirdiği sinefiller, sosyologlar ne güne duruyor. kadınların çektiği çileye diyecek söz yok, burada nasıl tecavüz edip öldürüyoruz, orada da çok farklı değilmiş işte. zaten bu deepa mehta kendi filmlerini anlamıyormuş diyorlar, öyle duydum çok yetkililerden. filmi boş ver, gel ben sana her replikte hayatımı anlatıyım. (şair bu yaklaşımıyla bir başka hint filmi slumdog milyonere selam çakıyor, bak bak şaire bak sen, tipini s.ktiğim)

    “for how long, father?”

    odunpazarı’nda eski bir ev, sanki geçen yıllar onu bir cenaze evi olmaya hazırlamış. konu komşu toplanmış, mevlüt okuyan kadınlar ve dışarıda sigara içen adamlar; yeşil örtüsüyle cenaze arabası. ben küçüğüm, o benden de küçük. babam ne zaman gelecek diye soruyor, yeşil örtülü kamyonetle az önce geldiğini söyleyemiyorum.. ölüm ne kadar sürer baba?

    “where’s ma?”

    bol kilotlu çoraplı, içerisi ayakkabılı bir kadınlar günü. ismi narin, kendi kaba oysa ki. ağzını börekle doldurmaya bir an için ara veriyor, göz göze geliyoruz. annen kim senin diyor; ismini söylüyorum. nerede annen diyor, cevap veremiyorum niyeyse. sanırım birini ilk defa o gün özlüyorum. annem nerede?

    “life is so disappointing.”

    her gittiğimizde sobayı karıştırıyorum, hayattaki en büyük zevkim bu. büyüdükçe daha az gidiyoruz, artık ziyaretler bayramlardan ibaret. zaten soba da yanmıyor ve her gittiğimizde biri ölmüş oluyor mahalleden. bir gün sıra ona gelecek biliyorum, kendisi de biliyor. belki hastalığına rağmen, eve gelen her misafirle birkaç baklava yemesi bu yüzden. kim “anne biraz dikkat et dese”, yorgun gözlerinde bir bulut, söyleyene belli belirsiz bir düşmanlık. bir gün ölüyor. bir gün herkes ölüyor.

    “a ladoo”

    parasız yatılının ilk haftası, daha ne olduğunu anlamadan hafta sonu geliyor. hafta sonu izin veriyorlar, evci çıkıyorum. elimde evde imzalatmam gereken bir izin kâğıdı; sağ ol be albayım. annem evde döktürmüş, ben yerken karşıma geçmiş izliyor. ben yedikçe, ağlıyor. özlenmenin ne demek olduğunu ilk o gün anlıyorum.

    “god willing she’ll be reborn as a man”

    “ayşe teyzeni hatırlıyor musun? ankara’daymış bir git gör.” diyor annem telefonda. anne, ben ayşe teyzeyi nasıl unutayım? ayşe teyze beyaz yüzünde morarmış gözünden utanıyor. çayın yanına bir şey koyamadım diyor, utanıyor. annem “sen niye utanacakmışsın” diyor, “o utansın”. ayşe teyzeyi gidip görmedim diye utanıyorum.

    “ıf one widow wants to marry, all the widows of ındia want to marry”

    hoca “sana verirsem, başkaları da isteyecek” diyor, “onlara da verin” demeyi nedense akıl edemiyoruz. bizden sonra gelenler de akıl eemiyor. kuşaklar boyunca bu mutsuzluğu yaşamaya mahkumuz sanki, yoklukta adalet olurmuş gibi.

    “..nobody should be a stranger to love”

    çok da küçük değilsin aslında, ama seni sanki beş yaşındaymışsın gibi ellerinden tutuyoruz. yağmur ne kadar ince; biz o küçük caddede nasıl mutluyuz, sanki sonsuzluğa yürüyoruz. bizken, daha büyük bir biz olmuşuz sanki; sen de olunca bulutların bir üst katına çıkmışız.

    “i’ve come to play”

    “ne yapmak için geldik tarihine insanların?/acı çekmekten gayrı”


    (jack in the box - 16 Ocak 2015 01:56)

  • comment image

    içli bir karate şarkısı, nefis.

    "gloves hold you in, accessorize corners of sin and potential crimes the colds scolds your chin, draws some salt from an eye but even the wind can't get much of a rise how long will it take you to want to go home? how long will it take you to learn there is none? you were a sister, a daughter, just what was your role in that family now scored with stitches and holes? you got somewhere to be, so you can't get lost and you're filled with a substance that melts any frost i want to take you to dinner, but you'de rather hang out at rest stops engaging in discourse better stratched into desk tops your phone rings it's just me how long will it take you to trust me? i'm coming down to get you even though you don't answer because the snow was ok, but the rain is coming faster water sinks in faster, then thickens my pockets are drinking your fingers are sinking"


    (teenspirit - 9 Şubat 2005 13:43)

  • comment image

    blonde redhead in fake can be just as good albümünden mütiş ve üzücü bi şarkı.

    this crime for him desire noone sees it nothing cleans it
    humans find a weak religion some to see you call you
    kill you how can i contribute tell me make me i don't want
    to want to loose my mind and attrike.another degradation
    tell me why then...........
    why do you give nothing
    imagine all the love return
    this time my face my sky prophet's features childish
    creatures walk around you not you in you still without
    you the sound i make i still want to know know
    time and a moment and i'll be there to sail on rapid waters
    but now that i see you in a field of grass i ask you
    why then.........
    wasted women, silent love
    imagine all the love return


    (bloodymary - 17 Ocak 2002 22:28)

  • comment image

    deepa mehta'nın yazıp yönettiği 30'lu yılların sonuna bir aşk öyküsüyle birlikte bakıveren, su gibi akıp gidiveren bir filmdir. mehta'nın üçlemesinin son ayağı. fire*, earth* ve water*... filmi eleştirmeden evvel söylemeliyim ki, hint kökenli sinema oyuncularının kanında var sanırım gerdan kırarak, göz süzerek rolünü ifa etmek. filmin en başında chuyia'nın ölü arabasındaki halini görünce inandım artık buna. oyunculukları bizim oraların dokuz sekizlik ritmi gibi oynak ve bu oynaklık doğuştan ruhlarına ilişik geliyor. neyse...

    deepa mehta, oldukça sert bir dil kullanmış dönem tahlili ve sistem eleştirisi yaparken. hem acıtan, hem de sahiden sert. hani milyonda bir satırını benim doğduğum büyüdüğüm topraklarda bugün bile söylemek göt ister cinsinden sözler söylüyor, gelenekler, inançlar ve tanrı adına.
    yedi yaşında evlendirilen chuyia'nın bin yaşındaki sözde kocası ölünce küçük kızı sekiz yaşında gelenekler emrettiği için dullar evine yollanıyor. diğer dullarla birlikte inzivaya zorlanıyor. lakin dullar evi küçük çaplı bir genelev. genelevin mücevheri dul kalyani*, günün birinde ateşli bir mahatma taraftarı olan narayana*'ya aşık oluyor. narayana fareli köyün kavalcısı sanki ve olaylar gelişip gidiveriyor.

    şimdi bu çıkardığım ana fikri biraz amiyane bulabilirsiniz ama rahmetli ananem benzeri olayları duyduğunda, kızgın zamanlarında bir çırpıda söyleyiverirdi bu anonim sözü: "kalkmışın dini imanı olmaz!", olmuyormuş.

    water, genie awards best music, best achievement in cinematography ödülünü, valladolid international film festival youth jury award ve vancouver film critics circle best actress* ve best director ödüllerini almış. bizden de bu sabah ayakta alkış ödülünü aldı ama makinist filme bis yapmadı.

    iyi seyirler..


    (ranini - 7 Nisan 2006 20:46)

  • comment image

    -spoiler içerebilir-

    deepa mehta nın unutulmayacak sahnelerle dolu filmi. 1930ların hindistanında gecen ve dulların hayatını anlatan, gece rüyalarında gündüz hayallerinde sürekli şeker gören* ve chuyia nın ona getirdiği şekeri yedikten bir gün sonra ölen yaşlı kadın *, yedi yaşında dullar evinde inzivaya zorlanmış chuyia, zorlandıkları inzivaya inançta ve kutsal kitapta mantıklı bir açıklama arayan shakuntala gibi unutulmaz karakterlere sahip, arka planda gandinin ve ingilizlere başkaldırının yükselişini, ingilizlerle hintlilerin o dönem aynı coğrafya üzerindeki ikili hayatlarını ön plandaki hikayeyle kusursuz şekilde birleştiren film.


    (leslunettesroses - 14 Mayıs 2006 20:29)

  • comment image

    bir kaç yıl önce gittiğim ancak ismini hatırlayamadığım menüde (arkadaş girmiş bunu yoksa ben böyle saçma cümleler kurmam. kâzım hangi menüye gittin olum, söyle biz de gidelim) gördüğüm şu notta olduğu gibi her zaman suyun birebir karşılığı olamıyor:
    su: 500.000
    water: 1.500.000


    (wolkan - 7 Haziran 2006 10:34)

Yorum Kaynak Link : water