Süre                : 1 Saat 58 dakika
Çıkış Tarihi     : 11 Eylül 2014 Perşembe, Yapım Yılı : 2014
Türü                : Döküman
Ülke                : Avusturya,İsviçre,Almanya,Greece,Belçika
Yapımcı          :  Golden Girls Filmproduktion , Mira Film , SRF Swiss Radio and Television
Yönetmen       : Arash T. Riahi (IMDB), Arman T. Riahi (IMDB)
Senarist          : Arash T. Riahi (IMDB),Arash T. Riahi (IMDB),Arman T. Riahi (IMDB),Arman T. Riahi (IMDB)
Oyuncular      : Andy Bichlbaum (IMDB)(ekşi), Mike Bonanno (IMDB)(ekşi), Srdja Popovic (IMDB), Inna Shevchenko (IMDB)

Everyday Rebellion (~ Kathimerini epanastasi) ' Filminin Konusu :
Everyday Rebellion is a movie starring Andy Bichlbaum, Mike Bonanno, and Srdja Popovic. A documentary about modern and creative forms of non-violent protest and civil disobedience.


  • "bugünlerde herkesin, özellikle sokaktakilerin mutlaka izlemesi gereken belgesel. öldürülmeden, yaralanmadan direnmenin yolunu bulmak zorundayız."
  • "hakkinda bu kadar az entrynin yazildigini gordugume uzuldugum filmdir."
  • "harika bir belgesel, insanın içinde umut tohumları bırakıyor. iyi kurgulanmış, karman çorman olmayan bir başucu eseri.çocuklara mutlaka izletin!"
  • "şiddeti barışçıl yollarla ezmenin esaslarını anlatan bir belgesel yapımdır. an itibariyle tr altyazılı linkleri mevcuttur."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    insana, içinde olduğu ruh halinin ve isyan ettiği şeyin ne kadar evrensel olduğunu hissettiren harika bir belgesel. okuma yazma bilmediği için haklarını korumaktan aciz insanlara sahip çıkabilmek için kariyerinden vazgeçen mısırlı genç, protestolara katılmak ile işi arasında tercih yapmak zorunda bırakılınca "diğer kadınlar çalışabilsin diye işimden vazgeçtim" diyen gazeteci femen aktivisti, polise çiçek verip o çiçeği evine, ailesine götürdüğünde toplumda yavaş yavaş bir şeylerin değişeceğine inanacak kadar naif çocuk, dünyanın apayrı yerlerinde gene sharp metotlarını uygulayan, farklı dillerde konuşan ama gözlerinde aynı ışığı taşıyan pırıl pırıl insanlar. occupy wall street eylemcilerinin ikincil borç piyasası ile insanları 15 milyon dolarlık borçtan kurtardığını bilmiyordum, bu filmde öğrendim. bilginin sadece kârı insanın üstünde tutan şirketlere mesaimizi satıp karnımızı doyurmak için değil, dünyayı değiştirmek için kullanılabileceğinin en güzel ispatı.
    ---
    spoiler ---

    insanları başkaldırmaya iten nedenler farklı ama öfke aynı. kimisi çalıştığı fabrikanın yaydığı zehirli gaz yüzünden akciğer kanseri olup ölen babasının acısıyla büyümüş, kimisi evini açgözlü bankalara kaptırmış, kimisi parayı insanın üstünde tutan düzene hizmet etmeyi daha fazla onuruna yedirememiş. senaryo her yerde aynı. kendi halinde yaşayan barışçıl insanlar en temel hakları ellerinden alındığında kendi hayatları için, özgürlükleri için dışarı çıkıyorlar. şuna benzer bir laf geçiyor filmde: "if you don't rebel, your future is prefucked". her şeyin özetidir bence bu cümle. daha çok para kazanmak için senin yaşam kaliteni, işini, sağlıklı yemek yeme, eğitilme ve barınma hakkını tehdit eden güçlerin yönettiği bir dünyada yaşıyorsan sabit kalıp huzur içinde oturma şansın zaten yok. saklanabileceğin bir delik yok. soluduğun havadaki oksijende, yediğin meyvenin geninde gözleri var. seni deliğinde tutabilmek için algınla oynuyorlar. duyduğunu, gördüğünü yorumlayamayacak kadar aptallaşman için eğitim sistemini, iletişim ağlarını manipüle ediyorlar. uyanmaktan, dışarı çıkmaktan başka şansın yok insan kalabilmek için; bir geleceğinin olması için.

    filmin bana hatırlattığı bir diğer konu: dünyayı değiştirebilecek en büyük güç kadınların duruşu ve eylemleri. femenin başardığı, belki de bu sisteme atılabilecek en şaşırtıcı tokat. çünkü sadece kitlelerin hemfikir olduğu özgürlük, adalet arayışı ve din sömürüsüne başkaldırmak değil onların yaptıkları. kendilerini modern, aydın, kadın hakları savunucusu ve devrimci sayan erkeklerin dahi yüzlerinde yılışık bir gülümseme peyda oluyor çıplaklık söz konusu olduğunda. "ehe, ehe, femeni destekliyoruz." seviyesindeki espriler, en özgürlük savunucusu geçinen erkeklerin bile ikiyüzlülüğünü açığa vuruyor. "toplumun özgürlüğü bireyin özgürlüğüyle başlar" diyor bugün söyleşisini okuduğum bir kadın. öyle. kadın bedeni hem faşist, hem özgürlükçü erkekler tarafından aynı şekilde kullanılıyor ve algılanıyorsa kadın özgür olamaz. haklarını savunan kadın kırmızı ojesinden, feminen tavrından vazgeçmek zorunda değildir. yoksa erkek dünyasının kuklası olmaktan öteye gidemez. akp vitrini, başını duruma göre bir açıp bir kapayanlar kadınlık onurunu ayaklar altına aldıkları için; güçlü kadın denince ilk akla gelen lagarde veya merkel de oyunu kazanmak için kadınlıktan vazgeçmek gerektiği mesajını yaydıkları için erkek egemen dünyaya hizmet eden varlıklar gözümde. femen bu yüzden mühim. erkekler tarafından "erdemli" sayılmaya ihtiyacı yok bir kadının onurlu olması için. keşke kendini aydın sanan her erkek bu filmi izleyip biraz utansa kendinden.

    filmde değinilen bir kaç konuya vakit ayırmak isteyenler için:
    http://www.theguardian.com/…vists-15m-personal-debt
    [http://www.irantribunal.com/index.php/en/ http://www.irantribunal.com/index.php/en/]


    (evaluna - 15 Şubat 2014 19:34)

  • comment image

    şiddetsiz protestonun ve sivil itaatsizliğin dünyayı değiştirebileceği görüşü altında, dünyadaki çeşitli şiddetsiz direnişleri derleyip toparlayıp sunan, izlemesi çok keyifli bi' belgesel. iran'dan suriyeye, ispanya'dan amerika'ya ve ukrayna'daki femen grubuna kadar farklı ülkelerden çeşitli direniş örneklerini sunan film, yalnızca en başındaki "occupy wall street" olayından bir kesitle bile ne kadar harika olduğunu gösteriyor.

    if gösterimine gelen arash ve arman ırahi kardeşler, çok mutevazi bir şekilde anlatıyorlar belgesellerini. sanki onlar bir şey yapmamışlar da, yalnızca görüntüleri toplamışlar gibi. gezi parkı olayları başladığında belgesel tamamlanma aşamasında olduğu için gezi parkı'ndan çok fazla görüntü koyamadıklarını söylüyorlar. (yalnızca birkaç kare vardı hakikaten.) hazır türkiye'ye kadar gelmişken de gezi parkı direnişinden görüntüleri de toplayacaklarını söylediler. hatta bunun için kurdukları platformun reklamını yaptılar bir hayli. everydayrebellion.net. insanlar burada ellerindeki şiddetsiz direnişe ait materyalleri paylaşıyorlarmış. söyleşiye gelen bizi inek seyirciler için de direnişte kullanılan toplardan hediye ettiler.

    --- spoiler ---

    adalet, insan hakları ve demokrasi arayışını motivasyon olarak kullanan insanların, bambaşka taktiklerle bu dertlerini anlatma hikayesini izliyoruz aslında. kimi topların üzerine özgürlük yazıp bunları yerlere saçarak ve güvenlik görevlilerinin bunları toplarkenki hallerinden keyif alarak direniyor, kimi soyunuyor, kimi hop hop deyip zıplıyor falan.

    ---
    spoiler ---

    film çıkışındaki söyleşide yönetmenlere en beğendikleri direniş taktikleri soruldu.
    iki cevap hatırlıyorum:

    biri, bir tenekeye yuşçenko'nun resmini yapıştırmışlar ve plastik beyzbol sopasıyla tenekeye vuruyorlarmış. her vuruşun da bir değeri var. önce para atıp vuruyorsun yani. bunlar bu tenekeye vurmaktan baya keyif alıyolarmış tabi. derken polisin teki gelmiş, sorumlu bulamayınca tabi, tenekeyi kucaklamış götürmek için. yönetmen bunu, tenekeyi tutukladı diye anlatıyor. teneke de içi bozuk para dolu olduğu için çok da ağırmış, o tenekeyi götürememesiyle baya dalga geçmişler.

    bir diğeri, polonya ulusal marşında, devleti, yönetimi öven bir bölüm varmış. büyük bir organizasyonda stadda, bunların hepsi toplanmış marş okunacakmış. insanların hepsi bu bölüm gelince mmmmmm... diye o kısmı neredeyse okumamışlar. sonrasında da özgürlükle ya da direnmeyle ilgili bir kısım geliyormuş herkes avazı çıktığı kadar bağırmış. kimse bir şey diyememiş tabi, çünkü şarkı söylemek de mi yasak? diye cevap vereceklerinden eminlermiş.

    ay çok uzattım. bence herkesin görmesi gereken bir belgesel.


    (odetojoy - 28 Şubat 2014 13:12)

  • comment image

    13. bağımsız fimler festivali kapsamında izlediğim şahane belgesel.
    femen'e olan saygım, ortadoğu halkına olan inancım bir kez daha arttı.
    bir insanın "insan" olup olmadığını anlamada iki kriterin belirleyici olduğunu düşünüyorum:
    eşcinsellere yaklaşımı ve femen'den ne anladığı...
    belgeselde femen üyelerinin eylemleri için günlerce nasıl çalıştıklarını görüyorsunuz.
    o kadınlar bir sürü erkeği kafalayıp harika yaşamlar sürebilecek güzellikteler.
    ama ülkelerinden sürülmeyi, her gün ölüm tehditleri almayı ve hapiste yatmayı göze alarak eylem yapıyorlar: fuhuş sektörüne, diktatörlere ve kitlelerin afyonu dine karşı!
    eylemde gülmeleri yasak. ciddiyet en önemli kural. yıkılmamak için nasıl durmaları gerektiği, neler söyleyecekleri konusunda günlerce çalışıyorlar.
    belgeselde femen dışında beni en çok etkileyen mısır, iran ve suriye devrimcileri oldu.
    çünkü avrupa ve abd'deki eylemler bunlarla kıyaslandığında görsel bir dans şovu gibi gözüküyor.
    suriye'de yüzlerce minik pinpon topunun üzerine esat karşıtlarının sloganlar yazarak merdivenlerden yuvarlaması,
    şehrin havuzlu her yerinde suyun içine kırmızı boya bulaştırarak "kan"a karşı farkındalık sağlamaları enfes.
    iran'da ise, baskının en fazla olduğu dönemlerde paranın üzerine slogan yazanlar, direnişin her koşulda mümkün olduğunu gösteriyor.


    (somethingstupid - 1 Mart 2014 16:13)

  • comment image

    bugünlerde herkesin, özellikle sokaktakilerin mutlaka izlemesi gereken belgesel. öldürülmeden, yaralanmadan direnmenin yolunu bulmak zorundayız.


    (auro - 13 Mart 2014 21:26)

  • comment image

    harika bir belgesel, insanın içinde umut tohumları bırakıyor. iyi kurgulanmış, karman çorman olmayan bir başucu eseri.

    çocuklara mutlaka izletin!


    (osculus - 5 Mart 2016 16:24)

  • comment image

    şiddeti barışçıl yollarla ezmenin esaslarını anlatan bir belgesel yapımdır. an itibariyle tr altyazılı linkleri mevcuttur.


    (pano - 1 Kasım 2016 13:09)

Yorum Kaynak Link : everyday rebellion