Süre                : 1 Saat 40 dakika
Çıkış Tarihi     : 29 Ağustos 2008 Cuma, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Komedi,Drama
Taglar             : Animasyon dizisi,Pozitif gebelik testi
Ülke                : Fransa
Yapımcı          :  Légende Films , Film 99 Francs , Pathé
Yönetmen       : Jan Kounen (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Nicolas Charlet (IMDB)(ekşi),Bruno Lavaine (IMDB),Jan Kounen (IMDB)(ekşi),Frédéric Beigbeder (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jean Dujardin (IMDB)(ekşi), Jocelyn Quivrin (IMDB)(ekşi), Patrick Mille (IMDB), Vahina Giocante (IMDB)(ekşi), Elisa Tovati (IMDB), Nicolas Marié (IMDB)(ekşi), Dominique Bettenfeld (IMDB), Antoine Basler (IMDB)(ekşi), Fosco Perinti (IMDB), Cendrine Orcier (IMDB), Dan Herzberg (IMDB), Arsène Mosca (IMDB), Niels Dubost (IMDB), Aurélie Boquien (IMDB), Mathis Jamet (IMDB), Max Bennett (IMDB), Dioucounda Koma (IMDB), Joachim Staaf (IMDB), Anton Yakovlev (IMDB), Yongsou Cho (IMDB), Luis Martinez-Saiz (IMDB), Ana Bara (IMDB), Fabrice Abraham (IMDB), Diamilex Alexander (IMDB), Alexandra Ansidei (IMDB), Cédric Barbereau (IMDB), Frédéric Beigbeder (IMDB), François Berléand (IMDB), Cécile Breccia (IMDB), Béruchet (IMDB), Guillaume Campanacci (IMDB), Rodolphe Chabrier (IMDB), David Clark (IMDB), Jean-Félix Cuny (IMDB), David Daouda (IMDB), Catherine Davenier (IMDB), Rachel Desmarest (IMDB), Vedrana Egon (IMDB), Karine Fellous (IMDB), Christophe Hatey (IMDB) >>devamı>>

99 francs ' Filminin Konusu :
Octave, dünyanın en ünlü reklam ajanslarından birinde çalışmaktadır. İnsanların ne isteyeceğine kendisi karar veren Octave, paraya para dememekte, etrafındaki kızlarla da gününü gün etmektedir. Fakat ajansın en güzel kızı Sophie ile yaşadığı aşk ve çok büyük bir şirketle yapacağı iş görüşmesi yüzünden heyecanlanıp aklını kaybeden Octave, kendi reklam kapmanyasını sabote ederek sisteme karşı gelmeye başlar. Frédéric Beigbeder’in reklam şirketinde çalıştığı sıralarda yazdığı kitaptan uyarlanan film, reklam dünyasını hedef alan eleştirel bir film.


  • ""izlediğiniz her kötü reklamın ardında çöpe atılmış iyi bir fikir vardır.""
  • "her yönüyle 10 numara olan filmlerden..şöyle başlar --> her şey geçiçi... aşk , sanat , dünya , sen ,ben. özellikle de ben."
  • "insana etkisi şöyle olan film.-bu ne ya saçma sapan bir filmmiş.-oha yok lan değişik bir şeye benziyor dur bakalım.-huahuha çok iyi lan.-çok sardı bir çay koyayım devamını öyle izliyim."




Facebook Yorumları
  • comment image

    film olanı reklam gibi çekilmiş, son derece hızlı, muzip, tatlı, sürükleyici ve ilginç. fakat hikaye son derece klişe: "ben bir reklamcıyım. pantolonlarım moda dergilerinden gelir, piyasaya çıkmadan iki ay önce. gömleklerim şöyledir böyledir. ne giyeceğinize, neyi isteyeceğinize ben karar veririm. istediğiniz araba için para biriktirdiğiniz zaman onu eski yapar ve yeni bir şey istemenizi sağlarım. yeni, çabuk eskiyen bir şeydir. her bir şeyi eskitirim, puştun tekiyim, kanun kural tanımam, insanoğlunun hazdan anladığı ne varsa sahibim vs." bundan sonra da octave'ın hayatını değiştirecek bir şey olur, müşterisi parlak fikrini beğenmez. vay inek! işte burada octave bize döner ve, "o kötü reklamların nasıl çıktığını anlıyorsunuz şimdi" der. ardından bir ton puştluk yapar, bir şeylere üzülür mü ne yapar bilmeyiz. hissiz herifin tekidir octave, sebep olduğu şeylerin ardından düşünür mü düşünmez mi, onu da bilmeyiz.

    --- spoiler ---

    fakat fonda cenin görüntüsü, önünde abuk subuk danseden octave ve sophie sahnesi hastaydı, dehşetti, bunu teslim etmek isterim.

    ---
    spoiler ---


    (tosantosun - 12 Nisan 2008 04:21)

  • comment image

    spoiler içermektedir

    insanın da bir ürün olduğunu anlatan, hızlı akan, reklam tadında, sürükleyici, ilginç çekim tekniklerinin kullanıldığı, muzip ve eğlenceli film. reklam dünyasına dair espriler hoş. memnun olmayan müşteriler, ukala reklam yazarları, her şeyi "satabileceğini" düşünen reklam ajansı patronları... pahalı arabalar, güzel kızlar, uyuşturucu ve bitmez sanılan sahte enerji & mutluluk... her şeyi satın alabilir misiniz? peki her şeyi satabilir misiniz? klişeler yok mu? elbette var. octave, parçası olduğu reklam dünyasını yerden yere vururken, gayet şerefsiz biri olduğunu kabul ediyor misal.
    yazarımızın sürüklendiği uçurum, yer yer güldürse de çift finalle iyi kotarılmış. gerçi robinson modeli olanı, pek fantastik ama... [yazılar çıkınca film bitti sanıp çıkanlara gülmek serbest *] herkes istediği finali seçebilir ama fight club tadındaki intikam planı tıkır tıkır işlemiş sonuçta. filmde yazar frederic beigbeder'in göründüğü sürpriz sahneler de var. zırt diye çıkıveriyor bir yerlerden.


    (kacin kurbagasi - 23 Nisan 2008 11:35)

  • comment image

    asiri derecede eglenceli bir film.
    --- spoiler ---
    filmin aslinda iki sonunun felan olmadigini gordum. (yada buda testin bir parcasidir kim bilir.) ikinci octave'in arabanin uzerine dusmeden once gorudugu film seridinin devami olan bir dus oldugunu ve bir iki saniyede gecip asil sonun ilk oldugunu farkettigimi saniyorum. kesilen hayvanlar, uyusturucu seanslari degil de marc intaar ederken kizi da ikna etmesi ve good bye olarak ikisininde tisort giyip ayni mermi ile birbirlerini oldurmesi cok koydu bana. asil ask onlarinkiymis asil. hediye olarak verilen hamilelik testi sonucu cubugu (sn: tanri askina bunun adi nedir?) ve sonraki her irktan erkek ayni seyi yapar kisimi cok yariciydi.
    ---
    spoiler ---


    (the gambit - 8 Eylül 2008 02:24)

  • comment image

    evet, çekirdek konusu itibariyle "sisteme hizmet ediyorken sistem karşıtı olan karakter" gibi bir değişim klişesini sömürüyor. evet, tüketim toplumu ve reklam/pazarlama dünyası için basmakalıp laflar dışında yeni bir şey söylemiyor. hatta reklam sektörü oyuncularını american psycho'nun wall street yuppie'lerinden daha güçlü ve snob karakterler olarak sunuyor. ama bunları göz ardı ettiğimde son zamanlarda izlediğim en dolu ve en zengin film diyebilirim 99 francs için. kendisini "artist" film kategorisine de sokabiliriz. sinemanın artistliklerinden azami şekilde yararlanılmış çünkü, çoğu da sırıtmamış. dolu dizgin ve sert anlatımı itibariyle neredeyse bir dakikasında bile hiç sıkılmadan filmin bittiğini görüyorsunuz zaten. uyuşturucuyla ilgili sekanslar da yaratıcı bir beyinden çıkma izlenimi verdi. bir de filmde bol miktarda müzik mevcut, çoğu tanıdık. kasten yapılmış sanırım. netice itibariyle tüketim dünyası sorunları ve reklam sektörüne en ufak ilgi duymayan bir hödük olasınız bile en az birkaç sahnesiyle sizi de yakalayacağından emin olabileceğiniz farklı bir film. herkes mutlaka bir yerlerini sever. requiem for a dream'le kıyaslamak ise ikimizin de iki burun deliği olduğu için bir insanla bir tapiri kıyaslamakla eşdeğer sanırım: 7.5/10


    (sir gawain - 19 Kasım 2008 12:03)

  • comment image

    ne acınacak bir durumda olduğumuzu, reklamların biz istemesek de nasıl hayatımızın içine nüfuz ettiğini konu edinen güzel kitap ve film. hormonla beslenen tavukları yemekten, uzakdoğulu köle işçilerin ürettiği nike markalı ürünleri kullanmaktan, bağımlılık yaratan maddeler içeren içecek ve yiyecekleri kullanmaktan kurtulamayacağımız sürece peşimizi bırakmayacak kabustan ve suçluluktan da kurtulamayacağımızı bize her daim hatırlatan eser.


    (monsieursansnom - 24 Kasım 2008 23:04)

  • comment image

    eleştirilecek sektördeki mevzu bahis kişinin kendine güven dolu mesajları, söylemleri nedense daha 'etkli' oluyor. lord of war'da da vardı buna benzer bir retorik. bu ve bunun gibi filmlerin içine, eleştirdikleri camiadan birileri girmişçesine oluşturulan söylem içeriği ve retoriği bu sektörlerin ya da kavramların yıkılabilirliğini gerçeklikten alıp bir illüzyona dönüştürüyor aslında. yani bu filmler de eninde sonunda o çarkların içerisinde bir dişli olacaklarını, satılacaklarını ve satacaklarını gayet iyi biliyorlar; ki benim 99 francs'i sevmemin birinci sebebi bu farkındalık oldu. her ne kadar didaktikliğin dibine vurup can sıksa da; müzikleriyle popüler kültür ve satış ilişkisini refere ederek, sözüm ona devrimcileri hippi kategorizasyonunda karikatürize ederek, iki alternatif son ekleyerek tüm o 'iyi sonlara' (bkz: slumdog millionaire) nasıl da aç olduğumuzun üzerini hafiften eşeleyerek kendini affettiriyor.

    ayrıca yapı ve anlatım olarak zaman zaman takındığı postmodern tavırla da sınıfı geçiyor. bunu hem mizahi anlamda lehine çeviriyor, hem de postmodernizmin kapitalizm içerisindeki rolünü bizlere bir kez daha hatırlatıyor. (bkz: fredric jameson)

    başka bir nokta da özellikle stanley kubrick filmlerinin müzikleri ki, kendisinin nasıl yavaş yavaş filmlerinde anlattıklarıyla örtüştüğünün ve ironik olarak filmlerinin o dünya içerisinde anlamını kaybetmeye başlamasının güzel bir işareti olmuş; 99 francs'e yakışmış.


    (shocktheworld - 27 Aralık 2008 20:58)

  • comment image

    tüketim çılgınlığı, üretim çılgınlığı, insanların samimiyetsizlik çılgınlığı, aşkların içinin boşaltılmışlığı çılgınlığı, eğlencenin bokunu çıkartma çılgınlığı, devrimin ayağa düşmesi çılgınlığı, doğal yaşam çılgınlığı, iş yaşamındaki rekabet çılgınlığı ve aklınıza gelebilecek nefret ettiğiniz tüm çılgınlıklarla restleşen; ister konusu, ister anlatım tekniği, ister kurgusu klişe olsun zaman zaman böyle şeylerin anlatılması ve düşünülmesi gerektiğini hatırlattığı için bile alkışı hakeden ufuk açıcı bir film.

    hayattaki tüm bu pisliği göstermek için reklam sektörünün ışıl ışıl parlayan dünyasının baz olarak alınması, belki de seçilmiş en uygun yol. zira güya karşıt politikaların sistem karşıtı diye yutturulmaya çalışıldığı tüm ideolojik altyapıların kesiştiği, hatta bizzat kullandığı yöntemlerden birisi de reklam, propaganda ve çığırtkanlık işleri. bunu, belki bizzat göstermese de en azından izleyiciye düşündürttüğü için bile bu düşünceyi de göz önünde bulundurmuş diyebiliriz.

    filmin eğlenceli olarak nitelendirilmesi ise bence yersiz olmasa da tam olarak doğru değil, çünkü bu filmin eğlenceli olarak algılanması "güleriz ağlanacak halimize" gibi son derece içi boş bir yargıya zemin hazırlıyor. evet güleriz, ama kendi adımıza bile bir şey yapmayız demek gibi bir şey, işte bu sebeple film eğlenceli olamayacak kadar keskin ve sert, tam da olması gerektiği gibi.

    filmde o kadar çok detay var ki, tam olarak sindirilmesi için belki bir kaç kez izlenmesi gerekiyor. herşeyin bu kadar hızlı akması ve bir kaç dokundurmadan ziyade çok fazla şeyi eleştirmesi ise görsel bir bonbardımana tutulmaktan ziyade herşeyin birbirine bağlı olduğu ve tüm bu hareketli zincirde herkesin ve herşeyin en az asıl zararı veren kadar zararlı olduğunu anlatma çabasından ibaret bence.

    --- spoiler ---
    güzel ayrıntılardan bir tanesi, çok hızlı akan bir karede billboardtaki che resminin değişip yerine geçen resimde bir kadın tarafından tanıtılan bir şeyin (hatırlamıyorum ne olduğunu) "x de devrim" sloganını kullanmasıydı.
    ---
    spoiler ---

    olası iki sonu gösterme fikri bile ön yargıları yıkma adına verilmiş güzel çabalardan biri. seç beğen al, vicdanına hangisini daha uygun buluyorsan öyle bitsin hikaye. her iki sonda da, "ama o da sadece konuşuyordu, kendi içinde bulunduğu pislik hakkında konuşmak kolay, sıkıysa karşı çık" ve "ayy canım ya aferim bak yaptığı hataların farkında, kendine cezalandırdı işte" diyen izleyiciye mükemmel bir ironi ve eleştiriyle yanıt veriyor. eleştirme işini izleyiciye bile bırakmıyor yani.


    (le fate ignoranti - 15 Ocak 2009 22:40)

  • comment image

    fena bir film değil. yani vereceği mesajda biraz kararsız kalmış ve gereksiz aşk-meşk mevzularıyla doldurulmuş olması dışında, gideri var. özellikle görüntü yönetmenliği açısından oldukça öne çıkan sahneler barındırıyor.

    filmin başındaki öz eleştiri kısmında aklıma bill hicks'in ünlü konuşmalarından biri geldi: "eğer reklamcılık veya pazarlama sektöründe çalışıyorsanız kendinizi öldürün. cidden...yaptığınız işin mantığa oturtulabilecek, mazur görülebilecek bir tarafı yok. bütün iyi şeylerin katilisiniz, şeytanın küçük yardımcılarısınız. şaka falan yapmıyorum, öldürün kendinizi."

    reklamcılarla ilgili "sizin yarın ne isteyeceğinize ben karar veriyorum" mottosu tepkiyle karşılanmış ancak, "o kadar da değil canım tüketiciler çok bilinçleniyor vs" diye eleştirenler ne kafası yaşıyor, 7/24 reklamla eriyen beyinler bu filmden ne anlıyor çok merak ettim. götündeki donu bile işlevine göre değil, statü arayışı, cinsel açlık ve kendini ispatlayabilme kaygılarıyla alırken "artık insanlar bilinçli tüketici oluyor yahu, reklamlar o kadar da etkili değil" triplerine girmek filmde de altı çizildiği gibi "ürün haline gelmiş insan"lıktan başka bir şey değildir. reklam-tüketim ilişkisi için sizleri şuraya yönlendiriyoruz: #29617227

    not: filmin sonunda, credits'ten de sonra gerçek bir reklam yayınlanıyor. biraz gezindim internette nedir bu diye ve reklamın 1896 yılında lever brothers'ın sunlight isimli sabunu için çekilmiş bir reklam filmi olduğunu öğrendim. bilgiyi teyit edemedim ancak dünyada çekilmiş ilk reklam filmi olduğuna dair birkaç ibare gördüm. filmin* içeriğini göz önüne alırsak manidar geliyor.

    bahsettiğim reklam filmi:
    http://www.youtube.com/watch?v=uxkjbc2-euy


    (911 turbo - 21 Ağustos 2010 04:39)

  • comment image

    --- spoiler ---
    ''her şey satılıktır
    aşk, sanat, dünya.
    sen, ben.
    özellikle de ben.
    son teslim tarihi olan her şey gibi
    insan da bir ürün sayılır.
    ben reklamcıyım.
    asla sahip olamayacağız şeylerin
    hayalini kurmanızı sağlarım.
    gökyüzü hep mavi.
    kadınlar daima güzel.
    mükemmel fotoşoplanmış mutluluk.
    dünyayı güzelleştirdiğime
    inanıyor musunuz?
    aksine, içine ediyorum.
    her şey geçici.
    aşk, sanat, dünya..
    sen, ben.
    özellikle de ben.''

    octave'ın filmin başında ve sonunda söylediği bu sözler çok etkileyici, özellikle satış ya da reklam sektöründe çalışan insanlar için. çünkü düşünüldüğünde bu sözler bir gerçek, ne yazık ki.
    ---
    spoiler ---

    film birçok gereksiz hollywood filmine nazaran izlenebilir, gayet akıcı ve kurgulama ile geçişler çok güzel.
    karakterler biraz sığ kalmış ama filmin içindeki mizah ve drama bunu tolare etmiş.


    (gray fox - 1 Mayıs 2011 19:40)

  • comment image

    filmi için konuşayım, görsel olarak çok beğendiğim konu olarak da baya erken ikibinler bulduğum (entel olcam la), insanların artık tamamen kendilerini reklam ve medayay teslim ettiği o yüzden zamanında yapılan bu afişe etmenin şimdilerde "ee nolmuş ki yani?" haline geldiğini söyleyebiliriz.

    amerikaya film çekmeye gittiklerinde sokak satıcılarından konuşmadan hap aldıkları sahne süperdir, nedense çok severim. o satıcının pazarlığı kabul etmek için "oldu canım" öpücüğü göndermesi yok mu, her izlediğimde kopuyorum (kopmak?).

    link: http://www.youtube.com/watch?v=easecpizwiu


    (sesshoumaru - 9 Şubat 2012 19:06)

  • comment image

    filmi uc sene sonra tekrar izledim kesfedilmemis filmlerden oldugunu dusunuyorum. ozellikle the artist'in bu filme yonlendirecegi bir suru izleyici olmaliydi.

    olmamis. olsun. bunu izleyen alakasiz belki ama cashbacki de izlemeli.


    (sezofren - 23 Eylül 2012 00:55)

  • comment image

    kitabı okurken aklıma nedense hep iphone 3, 3s, 4, 4s ve son olarak iphone 5 geldi.adam boşuna dememiş - ben size boku satan adamım- diye

    ''sizi yenilik bağımlısı yapıyorum. yeniliğin avantajı, hiçbir zaman yeni kalmaması. her zaman bir öncekini eskitecek yeni bir yenilik bulunuyor. salyalarınızı akıtmak, işte benim kutsal görevim bu. benim mesleğimde kimse mutlu olmanızı istemez, çünkü mutlu insanlar tüketmezler.''


    (limasollunaci - 28 Eylül 2012 15:03)

  • comment image

    her yönüyle 10 numara olan filmlerden..
    şöyle başlar --> her şey geçiçi... aşk , sanat , dünya , sen ,ben. özellikle de ben.


    (fiseng - 29 Aralık 2012 01:08)

  • comment image

    icindeki komplo teorilerinin cogu abartili olsa da genelde dogru $eyler iceren ve insanin bi yerde gozunu acan, paranoyak yapma ihtimali de yuksek kitap. ayrica yazarinin reklam camiasindan atilmasina neden olan kitap. kitapta; kendim ayrilmaya cesaret edemedim bu yuzden bu yolu sectim $eklinde aciklar bunu.


    (nevermind - 24 Nisan 2001 14:11)

  • comment image

    amerikan yapımı bir film olsaydı şu ana kadar izlendiğinden daha fazla izlenmiş, çok çok büyük bir ilgi görmüş olurdu kesinlikle. fransız filmi olunca, eh bu kadar. bize olduğu kadarı da yeter, bildiğin reklam üstüne amme hizmeti sunmaya kalkmış sonra da drama bağlayıp meseleyi kapatmış. http://www.youtube.com/watch?v=b94mmwy0mvw

    filmin adının türkçe'ye "9,90 ytl" olarak çevrilmesi de büyük bir zeka örneğini gösteriyor bu arada.

    --- spoiler ---

    "kafana sophie kadar taş düşsün senin!" demek istedim önce gerçek olan ilk sonla. sonra alternatif sonu izlerken arsız bir hayalperest olarak o son tercih edilsin, o gittiğin adadan sophie çıksın istedim. çıktı. bu son gerçek olmasa bile sen de ben de o şekilde çok mutlu olacaktık diye düşünmeden edemedim. ne yazık ki gerçek olan o kısmı değildi. sophie de bebeğin de sen de ölmüştün. ama biz bunu görmezden gelerek reklama odaklandık.

    ---
    spoiler ---

    bir de bankalarla reklam sektörünün aynı yönde kapitalizme hizmet ettiği bir dünyada yaşıyoruz, neden reklam sektörü bankalar kadar çok eleştirilmiyor, neden bilinçaltınıza siz farkında bile olmadan kurulup yerleştirilen ve satın almanız için durmadan tüketmeniz için size dayatılanlar için reklam sektöründen nefret etmiyorsunuz? bankalar adam soyuyor, reklamlar ne yapıyor? işinize geldiği kadarı değil mi? ha canım benim?


    (bezdim - 3 Kasım 2013 09:53)

  • comment image

    reklam camiasında tartısmalara neden olan kitap..tuketim dunyasının tum rezilligini ortaya cıkarmak konusunda basarılı olsada..yarın ne isteyeceginize bugun ben karar veriyorum, kainatı kirleten reklamcıdır gibi reklamcıya boyundan buyuk misyonlar yukleyerek de basarısız olmustur. gunumuzde reklam yogunlugu icinde savasan tuketicinin bilinclendigini ve ne istedigini 10 sene oncesinin aksine daha iyi bildigini goz ardı etmek mumkun degil.ayrıca pazarlamanın degisen yuzuyle musteri memnuniyetinin ve tekrarlı alısverisin on planda tutuldugu gunumuzde "alısveris sonrası dus kırıklıgının " pek de prim yapmadıgını dusunuyorum.. musteri sadakati yaratabilmek icin harcanan butceleri ve yapılan arastırmaları goz onunde bulundurmak gerekirse mutlu insan tuketmez diyerek caga ayak uyduramadıgını soylemek mumkun..


    (mask - 15 Mayıs 2001 22:39)

  • comment image

    insana etkisi şöyle olan film.

    -bu ne ya saçma sapan bir filmmiş.

    -oha yok lan değişik bir şeye benziyor dur bakalım.

    -huahuha çok iyi lan.

    -çok sardı bir çay koyayım devamını öyle izliyim.


    (oymanq - 18 Temmuz 2014 03:03)

  • comment image

    iyi film, çok iyi hem de.

    çünkü gerçeği söylüyor. bu gerçek "reklam kötüdür, reklamcılar kakadır" kadar basit değil.. bir dönem global bir network'te çalışmış biri olarak, her sahnesinde "oha, detaya bak!" dedim izlerken.

    "bildiğimiz şeyler, yeni ne veriyor ki" diye sorulmuş mesela. müşteri temsilcisi'nin metin yazarına "olm siz kovulursanız iş bulursunuz, ben ne bok yiyecem" diye sorduğu başka bir film hatırlamıyorum. metin yazarı ve art direktör üretir. müşteri temsilcisi yalakalık yapıp işi satmaya çalışmaktan başka bir işe yaramaz çünkü. bu yüzden de ekipten biri değil, müşteriden biri olarak algılanır çoğu zaman ve sevilmez. değer de verilmez, hemen yerine başka biri bulunabilir. bu yüzden müşteri temsilcisine "müşterinin ajans içindeki temsilcisi" olarak bakıyorum ben. 99 francs da böyle bakmış. 100 dakikanın içinde bunun gibi bir sürü detay var, ve bunları bir filmde kolay kolay bulamazsınız.

    basit bir tüketim toplumu eleştirisinden çok daha fazlası, bir ajans çalışanının isyanı var. "dişçiye gittiğinizde işine karışıyor musunuz, bize niye karışıyorsunuz ulan" diyen, "toplantıya geç gideyim de sanatçı sansınlar" ya da "ot içeyim de marjinalliğimden ekmek yiyeyim" diyen, hem kendi patronunun hem müşterisinin suratına tükürmek isteyen, ama stresten, ama kokainden, bir şekilde burnu kanayan dünyanın en dürüst reklamcısı var. benim ilk kanadığında bu işi yapmamaya karar vermiştim, en iyi kararlarımdan biri oldu.

    bu arada başroldeki jean dujardin yer yer snape'e benziyor daha önce de söylendiği gibi. ama ben bütün filmi lost'taki sawyer oynuyormuşçasına izledim. hayır josh holloway değil, sawyer. mimikler falan, insan insana benzer tamam da bu nedir yahu?

    iyi seyirler.

    9/10


    (yok boyle bir gol - 21 Kasım 2014 14:41)

Yorum Kaynak Link : 99 francs