• "1982 cannes'da en iyi yönetmen, 1982 alman film ödüllerinde en iyi kurmaca film ve 1982 san sebastian ocic ödüllerini kazanmış 1982 yapımı werner herzog filmidir."
  • "başrollerini klaus kinski ve claudia cardinalenin paylaştığı bir werner herzog filmi. suskun suser mikelanj sponsorluğunda ev sinemalarında."
  • "23. istanbul film festivali programinda yer almaktadir bu film."
  • "alakalı olarak (bkz: burden of dreams)"
  • "kesinlikle uzun ve yorucu bir film. baş karakterin arzusuna, gayretine ve filme verilen büyük emek için seyredilmeye değer."




Facebook Yorumları
  • comment image

    raporlu* deli werner herzog'un tanrı rolüne soyunup sisyphos efsanesini sorguladığı ve kendisi de başlı başına bir efsane olan filmi. 340 tonluk gemiyi allahın sktirettiği yerlerde dağlardan aşırtmak ne demek?

    üstelik 3 yıldan fazla süren çekimler, peru - ekvator savaşının en civcivli olduğu bölgelerde yapılmış ve hepi topu 16 kişilik crew'un götü mütemadiyen 3.5 atmıştır. yerlilerin dengesizlikleri, kazalar, ölümler ve klaus kinski'nin dellenmelerini saymıyorum bile...

    jack nicholson projeden neme lazım deyip vazgeçmiş, çekimlerin %40'ı tamamlandıktan sonra jason robards kovulmuş, haydi baştan...
    mick jagger da setten koşarak uzaklaşanlar arasında...

    bu film sinemacı adamı ister istemez minimalist yapar...

    (bkz: sisyphos/@axellennox)


    (axellennox - 3 Ekim 2007 20:55)

  • comment image

    sinemanın klişe filmlerden oluşan ticari bir pazar değil gerçek bir sanat dalı olduğunu hatırlatan, gecenin yarısı izlendiğinde "bunlar deli mi yahu" diye uzun uzun düşündüren ve sonuçta iyi ki böyle deliler var da böyle baş yapıtlar izliyoruz diye karar verdiren şahaser.

    --- spoiler ---

    özellikle klaus kinski'nin geminin tepesinde caruso dinleterek amazon yeşillikleri arasında süzüldüğü sahne inanılır gibi değil. böyle etkileyici bir sahne sinema tarihinde çok ender olmalı. yerlilerin davullarının caruso karşısında susması da ayrı tabi. bunu batı uygarlığının lokal kültürleri yutması olarak da algılamak mümkün ama maalesef o yamyamlığı yapan enrico caruso veya leoncavallo değil; paris hilton, britney spears, 50 cent etc. etc.

    sonuç? gidin bugün herhangi bir sinemaya, aklınızda fitzcarraldo ve klaus kinski'nin bu filmdeki oyunculuğu ile herhangi bir holivut filmini izleyin... iç geçiren ikon var mıydı burda?

    ---
    spoiler ---


    (feritciva - 13 Şubat 2008 15:14)

  • comment image

    the frames'in set list albumunden hos bir parcasi. (bkz: sdyto)

    here, back, down a long and straight track
    i have chose the long road -
    that leads me to god knows
    so i can't stop right now

    even the good stars can fall from grace and falter
    lose their faith and slide
    but i can't get an ocean that's deep enough for my day

    it's the first of the ascension
    it's a sad way we've flown before the storm
    and her last words were 'i'm always thinking of you'
    in my olden days i was a slave

    well now it's time for to sound your voice
    and capture what your after
    my ship was sold right up the river
    but i'm not going down here
    this journey isn't over
    it's a long way to the house of fitzcarraldo
    and her last words were 'i'm always thinking of you'
    in my olden days i was a saint

    even the good stars can fall from grace and falter
    like lapdogs that stride that mystery
    and her last words were 'i'll see you down in history
    it's the only way that we can go i shall eclipse you

    it's a long way to fitzcarraldo...
    and i don't want to pray for you
    in the name of something true....


    (lollabits - 26 Ekim 2008 22:01)

  • comment image

    çekimleri tamı tamına 3 yıl sürmüş, müthiş bir bütçe harcanmış, ancak neredeyse hiç gişe yapmayarak seyirci tarafından harcarnmış çok başarılı bir film. çekimler amazonların derinliklerinde yapılmıştır ve ilk başrol oyuncusu hastalandığı için yerini klaus kinskialmıştır. bu nedenleçekimlerin %40 kadarı tekrar edilmiştir. çekimler, uçak kazaları, yerlilerin saldırıları ve senaryo gereği oolan doğa mücadeleleri ile sekteye uğramıştır. amasonuç sinema tarihinin sessiz zaferlerinden biridir.
    filmin konusuna gelince, fitzcarraldo amazonların derinliklerinde bir kauçuk kasabasında yaşayan irlanda asıllı bir avrupalıdır. tren yolu işine girmiş ancak iflas etmiştir. hayattaki en büyük tutkusu ise bir gün amazonlarda kocaman bir opera binası inşa ettirmek vebüyük sanatçıları buraya getirmektir. buz üretip satarak para kazanmaya çalışır ancak yeterli olmaz bu. sonunda, randevuevi işleten sevgilisi claudia cardinalenin maddi manevi desteği ile kauçuk işine girer. kimsenin izlemediği bir rota izleyerek amazon nehri boyunca ilerler ve gemisini iki nehrin birbirine yaklaştığı bir bölgede, karadan taşır. karyşısına bir çok güçlük çıkacak, bazı güçlükler avantaja sonra tekrar dezavantaja dönüşecektir.
    filmi izleyebileceklerin tadını kaçırmadan özeti böyle. dikkatlisuserler, filmin konusu ve referansları arasında çok güçlü çizgi roman kültürünün yaşadığını fark etmişlerdir. film ilginç bir şekilde, mister nonun kasabası manausun o eski şatafatlı günlerinde başlar. bazen kare kare mister nonun sinema filmini izlediğiniz hissine kapılırsınız. yerlilerin tavırları, randevuevi, kanolar, zengin tüccarlar, fakir yerliler,her şey amaher şey çok ciddi çizgi roman referansları içerir.
    bu arada ilginç bir not, tersliği ile efsane olmuş klaus kinski bu film çekimleri sırasında da yönetmen werner herzog ve setteki herkes ile takışmıştır. yerliler ise bu garip adamdan korkmuşlar ve nefret etmişlerdir. hatta bir gün bir yerli yönetmen herzog'a yaklaşıp, 'isterseniz sizin için bu adamı öldürebiliriz' demiştir.


    (dikakana bey - 2 Aralık 2002 11:58)

  • comment image

    1982 almanya- peru yapımı macera ve dram filmi.
    yönetmeni werner herzog, başrolde ise klaus kinski ve claudia cardinale bulunuyor.

    fitzcarraldo bir opera aşığı. tek hayali ise amazonlarda bir opera binası inşa etmek. fakat sermayesi olmadığı için bir dizi mücadele vermek zorunda kalıyor ve kısacası film, tutkusunun,hayalinin peşini bırakmayan ve bunun için elinden geleni yapan bir adamın hikayesini konu alıyor.
    çekimleri 3 yıl da tamamlanan filme dünyanın parası harcanmış. aynı yıl cannes'da en iyi yönetmen ödülü alarakta kendini kanıtlamış. filmde özel efekt ve film hilesine hiç yer verilmemiş, zaten izlerken de buram buram hile yok dedirtiyor.
    geminin karadan yürütülmesi fatih sultan mehmet'i hatırlatmıyor da değil hani. filmde fitzcarroldo'un gemiyi karadan yürütecekleri haberini verdiğinde kendi kendime "hadi canım! -mış gibi yaparlar herhalde, gerçekten yürütsünler de onu görelim fatih gibi" demiştim ama hiçte -mış gibi değilmiş, beni de dumur ettiler teşekkür ediyorum kendilerine.

    izlerken acaba nerede çekilmiş? diye kendime soruyordum film bitince de araştırayım dedim, çekimler peru ve brezilya'da yapılmış. ee çok da güzel yapılmış. alkışlıyoruz kendilerini.

    ayrıca film 2 saat 37 dakika sürüyor, film gibi yani.

    izlemeye niyetlenenlere iyi seyirler diler, iki kaşlarının arasından öperim.


    (anise - 20 Şubat 2011 19:30)

  • comment image

    fitzcarraldo, eroberer des nutzlosen. yani: fitzcarraldo, yararsızın fatihi. öyle diyorlar ona filmde. aynı sahnede klaus kinski çıldırıyor ve almancası çok hoş birşey söylüyor: "ich bin in überzahl!".

    überzahl kelimesi çoğunluk manasına gelmiyor. "ben sizden fazlayım" manasında. hani ufacık bir orduya karşı koskocaman bir ordu gibi. veya üç kişilik bir takıma karşılık 6 kişilik bir takım gibi, bizden fazla fitzcarraldo. tarih ondan yana. "ben çoğunluktayım" diyemezdi, zira bu bir werner herzog filmi. tek başına bütün bir çoğunluğa karşı "ben sizden fazlayım" diyen bir adamın filmi bu.

    biraz daha deşelim: "überzahl" da olmak, yani "fazla" olmak ne manaya geliyor, çoğunlukta olmaktan farkı ne? herzog'a göre zamanın içinde çoğunluğu zayıf kılan birşeyler var. çoğunlukta olmasına rağmen "sayıca az" olmasını sağlayan birşeyler var.

    standart bir hollywood filminde çoğunluğun vasatlığını gösteren karakter vizyonerdir. bir ayn rand filmindeki gibi, değeri yıllar sonra ancak anlaşılabilecek, zamanına kafa tutmuş vizyonerler, zamanının vasat çoğunluğu tarafından anlaşılmazlar. tarih onları haklı çıkaracaktır.

    fakat herzog filmlerindeki vizyonerlerde böyle bir durum yoktur: onları hiçbir tarih sahiplenmeyecektir. geleceğin insanı değildirler, "değerleri" zamanla anlaşılmayacaktır. çünkü herzog filmlerinde geçmiş de gelecek de hep çoğunluğundur, ve kahramanlarının amacı geleceğin insanlığı tarafından kabullenmek, "gelecekte anlaşılmak" değildir. çoğu geçmişte geçen bu filmlerde herzog'un bulduğu, bir filmci olarak neredeyse icat ettiği şey bu karakterlerin gerçek motifidir: insanlıktan çıkmak. "insanlığın", yani toplumun anlamlandırabileceğinden, kabullenebileceğinden daha başka bir misyon edinmek, toplumsallığın belirlediği sınırlardan çıkmak. herzog'un bir yanı böyle karakterleri anlatıyor. diğer tarafta ise stroszek, kaspar hauser veya woyzeck gibi karakterler var. bunlar ise toplumsal insandan daha başka birşey olan, toplumsallığı anlamayan, ama bunun içine zorla entegre edilmeye çalışılan figürlerin hikayeleri.


    (bir takim dis mihraklar - 28 Kasım 2011 03:59)

  • comment image

    kesinlikle uzun ve yorucu bir film.
    baş karakterin arzusuna, gayretine ve filme verilen büyük emek için seyredilmeye değer.


    (cnbce - 21 Nisan 2004 02:25)

  • comment image

    herzog'u ve claudia cardinale'yi nasil kesfettim hatirlamiyorum. sonunda logar kapagini uzayin soguk bosluguna firlatacak o tazyikli ruh hali muhtemelen naftalinli bir gecede gozlerime batmisti. tum bedenini ele gecirmeye ve ruhunu mavi yalginli kivilcimlara bulamaya hazir bir kararti. bazen bir sarki vardir, o kadar cok ele gecirir ki seni bir turlu susmaz, hatta daha yarisina gelmeden basa alirsin tekrar, tekrar, tekrar... fitz, buharlasma noktasina yakinsayan ruhuyla bu sabirsizliga, sabirla cildiriyordu. yagmur ormanlarinda kesikli fa'lariyla afyonik aryalar. dunyanin herhangi bir yerinde sadece birinin bildigi ezgi olsa ne cikar? kalenderi bir abdal i arka cebine koyup siniflar arasi araflarda kisacik bir nefes arayan dus yorgunlari. yorucu uykulari mistik sermayelerle, sert iktisatlarda korkutucu grafikler cizerken tutku sendromunun agdasiz istisnalari, esmer goz altlariyla bir turlu bitmeyen bu kisacik nefes cigerlerini yormaya baslar. gece yorucudur. gunduz yabanci. fitz, bilemiyor ki ayda kutlesi buharlasacak.

    bazen aynada kendimi goremiyorum. bazen golgem bana bakiyor tipki ben. gozlerimdeki sirruslar kapkara oluyor. ruhumu camasir iplerine asip yagmura, poyraza, borana, esintilere, veresim geliyor. gunes bozartiyor koyu renkleri, aciklar nemli kaliyor. cardinale, ruhu mercanliklarin kumullarina uzanmis, 8 1/2 memeleriyle filmde es gecilmis bir im. peru yerlilerinin opulesi dogal yapmacikliklari. parlak yesil, camurlu kirmizi. ruhunu pekala filmin keskin seritlerine asabilirsin. iplere dizilmis baliklar gibi cast.

    sunu beynim gulumseyerek yuregime fisildiyor ki: fitzcarraldo, caruso'dan daha tutkuluydu.


    (darkpoe - 30 Eylül 2014 23:55)

  • comment image

    deli bakışları ve elektriklenmiş saçlarıyla amazon nehrinde bi o yana bi bu yana sallanan, ben baktıkça allanan fitzgerald (klaus kinski), baldırıçıplakların arasına karışmadan önce kendisine iddialı bir ekip toplar. neredeyse kör bir kaptan, kuru pirinç tanelerini içkisine meze eden all the time sarhoş bir aşçı ve çakma rambo bir mekanikçi. finansörlüğünü randevuevi sahibi, aynı zamanda fitzgerald' ın sevgilisi olan molly' nin yaptığı gemi, amazonun kötü ruhlarını sakinleştireceğinden habersiz yola çıkar. buharlı gemi amazon nehrinde usul usul ilerlerken gramafondan yükselen caruso aryası eşliğinde fitzcarraldo' nun histerik bakışlarla amazon ormanlarını süzdüğü sahne filmin en vurucu fotograflarından olur. gemi nehirde ilerledikçe yerlilerin artan davul seslerinin caruso' nun aryasıyla bir anda durması, baldırıçıplakların çılgın saçlı, beyazlar içindeki bu deli adamı yarı tanrı olarak göreceklerinin habercisidir. en azından asıl emellerine ulaşana kadar.


    (no hope kids - 24 Şubat 2015 16:18)

  • comment image

    tek kelimeyle büyüleyici bir filmdir. aguirre der zorn gottes i izlemiş olanlar için filmin akışı hiç de yabancı değildir. zaten başrol oyuncusu da aynı. diğer yandan werner herzog un derdi ne tam olarak anlayamıyorum. bir yandan bu film ve aguirre, diğer yandan toplum dışı karakterleri işlediği kasper hauser ve stroszek. uzun ve yavaş bir film denebilir ancak tek bir dakikasında bile sıkılmadım. gerçi diğer werner herzog filmlerinde de sıkıldığımı hatırlamıyorum.


    (nertin - 12 Mayıs 2015 01:03)

  • comment image

    80lerin başında werner herzog tarafından çekilmiş muazzam film. film için harcanan para 14milyon mark imiş(1982 senesinin 840 milyon türk lirası efenim bu*)..
    mario adorf amazonlardan korkup kaçmış ve yerini klaus kinski devralmış(mış da mış...)
    ayrıca werner herzog'un o dönemde pekala ufak bir leğende maket gemiler ile çalışması da yeterli olacakken, gemileri tıpkı fatih sultan mehmet gibi karadan yürütmesi delilik olarak görülmüş ve çok tartışılmış.

    werner herzog, filminin ana temasını yunan mitolojisinden almış. mitolojide "sisiphos" adındaki efsanevi kahramanın dayanılmaz çileler ve acılarla bir dağın tepesine çıkardığı kaya parçası geriye, dağın yamacına düşer ve tanrıların gazabına uğramış sisiphos tekrar tekrar kayayı zirveye çıkarır ama çektiği çilenin sonu gelmez. herzog'un kahramanı "fitzcarraldo" yüzyılımızın başında, kauçuk ticaretinin en yoğun olduğu döneminde çok ve çabuk para kazanmak amacıyla güney amerika'ya, oradan da peru'nun balta girmemiş ormanlarına yolu düşen bir maceraperesttir. kolay yoldan para kazanmak için her türlü kumarı ve yolu denemiş fitzcarraldo'nun bu defa tek büyük rüyası vardır: peru'nun balta girmemiş ormanlarında bir opera binası inşa etmek. ve dünyanın bu en vahşi, yalnız yerinde sanatın en lüks, en kibar türünü icra ettirmek...
    bu uğurda herşeyi ama en başta kendisinin bu tür çılgınlıklarını seven genelev patronu sevgilisinin(claudia cardinale) tüm servetini tüketir. hızını alamaz, ülkenin en zengin kauçuk kontesinin kendisine para yardımında bulunması için ayaklarına kapanmayı göze alır. sonunda amacına ulaşmak için önünde tek bir yol kaldığını görür; o da balta girmemiş ormanda kauçuk ağaçları bol bir arazi satın almak...
    bu sayede operasını inşa ettirebilecek, sanatçıları oraya götürüp rüyalarındaki konseri verdirebilecektir. nehrin öbür kıyısındaki kauçuk ormanına varabilmek için eski bir nehir gemisi satın alır ama ters akıntı nedeniyle kauçuk arazisine varamanıynca bu defa gemiyi karadan dağın tepesine aşırtarak götürmek ister.....


    (kafka - 27 Ekim 2004 01:23)

  • comment image

    festivalde izlerken klaus kinski'ye beni hayran bıraktıran film. bir de durmaksizin "ne kadar para gitmiştir bu filme?" diye sorup durdum kendi kendime. hala bir başyapıt olduğunu düşünmekteyim, werner herzog'un bir çeşit alışkanlığıdır zaten bu. **


    (aksa - 27 Ekim 2004 01:31)

Yorum Kaynak Link : fitzcarraldo