Porcile (~ Pocilga) ' Filminin Konusu : Porcile is a movie starring Pierre Clémenti, Jean-Pierre Léaud, and Alberto Lionello. Two dramatic stories. In an undetermined past, a young cannibal (who killed his own father) is condemned to be torn to pieces by some wild beasts....
Il vangelo secondo Matteo(1965)(7,9-9328)
Mamma Roma(1965)(7,9-7144)
Uccellacci e uccellini(1969)(7,4-3680)
Teorema(1968)(7,3-10130)
Il Decameron(1971)(7,1-8351)
Il fiore delle mille e una notte(1974)(6,8-6140)
I racconti di Canterbury(1972)(6,5-6848)
dün film festivalinde rexx'te izlediğim film. rexx'e hep kötü filmler verilir denirdi, ama bu sene iyi filmler de kondu diyorlardı. neyse, sorun rexx izleyecisinde mi bilemeyeceğim ama rezalet bir izleyici vardı. şimdiye kadar gittiğim mainstream filmler, bağımsız filmler, avrupa filmleri dahil hiç böyle şey yaşamadım. ki bu festival! nereye geldiğinizi bilmiyor musunuz? okuyun öyle gelin.film sıradışıydı tabi. 2 hikaye var, biri malikanede yaşayan ve domuzlara aşık bir çocuk, ona aşık bi kız ve çocuğun ailesi. bunlar alengirli süslü laflar kullanıyor, mimikleri-tavırları-konuşurken tonlamaları yer yer abartılı falan. dekorlar da enteresan.diğer hikaye de; dağda yaşayan hiç ama hiç konuşmayan bir kaç insan. dövüşüp, öldürdüklerini (insanları) pişirip yiyorlar, kadınlara tecavüz ediyolar vs. hikayeler asla kesişmiyor. kısacası zorlu bir film ama biyerden sonra içine çekebiliyor, özellikle dağda geçen sahneler hiç konuşma olmamasına rağmen muhteşem anlatılmış. iki hikayede de (özellikle malikanede) tiyatro oyunu havası var ve oyunculuklar da öyle zaten.salona dönersek 20 dakika sonra kıkırdaşmalar, 30 dakika içinde 'çık çık'lar, ve kalkıp kalkıp gitmeye başlayan insanlar. ve sağolsun insanların öyle bir gidişi var ki, kimse bu filmi beğenmiş olamaz der gibi ağır aheste ayakta salınıyorlar. 1 değiller 2 değiller allah kahretsin. baya çıkan olduktan sonra, birden '1. bölümün sonu' yazdı ve '2. bölüm' yazısı çıktı ve salonda uğuldaşmalar oldu. özellikle arka taraf korkunçtu ve ben arkalardaydım. 3'er 5'er çıkmaya devam etti millet ve konuşa konuşa. tam o an arkamda konuşan tiplerden 2 tanesi alkışlar gibi oldu. şaka gibi, neyi alkışlıyorsun orospu çocuğu! yanımda psiko tipli bir abi vardı o da ortamdan deliye dönmüş olcak ki; sessizce 'ellerinizi kırarım' dedi bu çifte. ve çift bişey diyemeden gitti. zaten 2. bölümle beraber çıkmak isteyen herkes çıkmıştı da kalanı 'insan'larla beraber izledik. mesela önümde çıkanlardan biri 'bi de yeni film bu di mi' diyordu (film 1969 yılından)yahu beğenine uymaz çıkarsın, eğilerek tırıs tırıs. sen oraya gelip neye gülüyosun, neyi çıklıyosun, ne konuşuyosun bas bas.
(purplepurple - 7 Nisan 2007 00:14)
yozlasmanin simgesi olarak domuzlari kullanan bir baska enteresan sanat yapiti.(bkz: paranoid android)
(mesnevi - 10 Nisan 2007 05:31)
pasolini yine yapacağını yapmış kapitalizme ve onun bütün kurumlarını açıkça meydan okumuş. çok düşündürücü bir o kadar da ironik bir film porcile… salo’ya giden yoldaki filmlerine baktığımızda belki de en sert filmi pasolini’nin. film 2 ayrı hikayeden oluşuyor.--- spoiler ---ilk hikaye zamanın belli olmadığı ama büyük ihtimalle ortaçağda, bir yanardağın yamaçlarında geçiyor. tek başına insandan uzak yaşayan bir genç var karşımızda. şiddetin verdiği hazla yaşamını sürdürüyor zevk için insan öldürüyor acıkınca da onları yemekten çekinmiyor. zamanla birkaç kişi de ona katılıyor ve küçük bir grup oluşturuyorlar. ancak yaptıkları şiddet fark edilince askerler onlara bir tuzak kuruyor ve yakalanıyorlar. ceza olarak ölüme mahkum oluyorlar kazığa bağlanarak vahşi hayvanlar tarafından parçalanmaları için dağın yamaçlarına bırakılıyorlar. bu anda gruptakilerden birinin isa’ya yakardığını ve kendisini affetmesi için yalvardığına tanıklık ediyoruz ancak grubun lideri tersine herkesin tüylerini diken diken edercesine şu kelimeleri tekrarlamakta “ babamı öldürdüm insan eti yedim ve şu an zevkten titriyorum”ikinci hikayede ise almanya’nın ikiye ayrıldığı sıralarda babası zengin bir fabrikatör olan julian’ın ekseninde geçiyor. julian asosyal ve apolitik bir gençtir. bir kız arkadaşı vardır ancak kız arkadaşıyla fazla ilgilenmemektedir çünkü sevdiği başkadır …işin aslı julian yaşadığı kasabadaki domuz ahırındaki domuzlara karşı büyük bir tutku ve aşk beslemektedir… bu büyük sırrı babasının rakibi olan eski nazi her herditze bilmektedir ve bunu babasına karşı bir koz olarak kullanır. julian’ın babası da her herditze karşı onun eski bir nazi olduğunu ve bunu açıklamakla tehdit eder karşılıklı bu iki sır iki büyük şirketi birleştirir. ve olanlar şirketlerin birleşmelerini kutladıkları gün yapılan eğlencede meydana gelir. julian her zamanki gibi domuz ahırına gider ve domuzlardan birini gözüne kestirir domuzla beraber olacakken işler ters gider ve julian’ı bütün domuzlar parçalayarak tek bir parçasını dahi bırakmamacasına yerler. sonrası ne mi aman bundan kimseye söz etmeyelim !!!iki hikayede kahramanlarının parçalanarak yenmeleriyle son bulur… pasolini bu filminde olabildiğince sistemi ve onun yarattıklarını sert ve acımasız olarak eleştirmiş. toplumun kendisi yani burjuvazi ve kapitalizm kendi yarattığı öz evlatlarını harcamaktan yok etmekten çekinmeyeceğinin altını kalın puntolarla çizmiş… tabi ki pasolini’ye özgü bir yolla olabildiğince aykırı ve sindirmesi zor bir şekilde … sistemin iğrençliğini ve yozlaşmışlığını filmlerinde verdiği uç örneklerle desteklemeye çalışan pasolini, sistemi eleştirmek için bu filminde de izleyicilerini zor bir sınavdan geçirmekten de hiç çekinmemiş…ilk hikayede insan eti yemeyi vahşeti, ikinci hikayede domuzları kullanarak yozlaşmanın ve kokuşmuşluğun vurgusunu bu örnekler altında işlerken aynı zamanda da insan doğasının karanlık ve ürkütücü taraflarını insan beyninin karanlık dehlizlerini acının zevkin şehvetin vahşetin çekiciliğinde işlerken bu kavramları sistemin yoz benliğinde harmanlayarak ortaya unutulmayacak bir pasolini başyapıtı çıkarmış… porcile izlenmesi ve üstünde tartışılması gereken bir çalışma…--- spoiler ---
(mimiko - 14 Şubat 2011 01:59)
domuz ahırı veya domuz ağılı. pierre clementi ve jean-pierre leaud'nun oynadıkları iki erkek başrolün de çok iyi olduğu 1969 yapımı pier paolo pasolini filmi. sert. düşündürücü. karanlık, hazmı zor. anne wiazemsky, oyunculuğuna gerek yok, sırf görünmesiyle iki ayrı erkek başrole denk geliyor. diğer rollerin sahne zamanı fazla olsun varsın, film bu üçü üstünde gidiyor.pier paolo pasolini (ppp) burada bir yandan kapitalist vahşi düzene verip veriştiriyor bir yandan kendi ölümüne dair tezler üretmeyi sürdürüyor. şöyle mi ölsem, böyle mi ölsem araştırmasında. ortaçağ vahşisi karakterde seküler/dindışı, bireyci/sanatsal bir ahlak ve içtenlik geliştirmeyi deniyor: "babamı öldürdüm, insan eti yedim, zevkten titriyorum." öbür kentli, burjuva oğlu genç de aynı itirafı sessiz/cümlesiz yapmakta: "domuzlarla seviştim, şimdi beni domuzlar yedi."doğrudan gönderme yapmadan 68 olayları ve gençliğine şöyle bir değiniyor. onları hafif, belki önemsiz bulduğunu hissettiriyor. yalnız aynı dönemle daha sempatik ilişki kuran örneğin bir michelangelo antonioni'yle etkileşimini saklamaya bence gerek bile duymuyor. bu filmiyle daha sert, dolayımsız ve farklı alfabeyle antonioni'nin il deserto rosso ve zabriskie point filmlerine göndermeler yapıyor. özellikle ilkel adamlı, volkanik pre/post apokaliptik sahnelerde. acaba porcile gösterildiğinde patrick süskind'in das parfum'u hangi aşamadaydı? içerikte olmasa da tarzda bir anıştırma var.filmin kilit anlarından biri: https://www.youtube.com/watch?v=k76yqyb6jso(bkz: teorema/@ibisile)
(ibisile - 28 Şubat 2016 00:14)
müthiş başlayan film. bozuk ve anlaşılmaz başlıyor. açık yapıt. bir parşömen görüntüsünün üzerine, bir erkek sesi şunları söylüyor:100:00:03,648 --> 00:00:06,287vicdanımızı tastamam sorgulamamızınardından,200:00:06,368 --> 00:00:11,362...itaatsizliğin yüzündenseni yemeyi kararlaştırdık.300:00:13,288 --> 00:00:16,121eş, sen ve ben dostuz üçümüz.400:00:16,328 --> 00:00:19,365sen, ana-baba, ben, baba-ana.500:00:20,008 --> 00:00:24,206şefkat ve şiddet oğlumuzudört bir yandan çevrelemiş.600:00:24,288 --> 00:00:28,486tanrım, bugünkü bonn almanyası,hiç benzemiyor hitler'in almanyasına.700:00:28,568 --> 00:00:32,117yün, peynir, bira ve düğme üretiyorlar.800:00:32,208 --> 00:00:35,325toplar ise yalnız ihracat için üretiliyor.900:00:35,568 --> 00:00:38,924hakikat bu, hitler'in az buçukkadınsı olduğunu biliyoruz,1000:00:39,008 --> 00:00:41,761..ama hepimizin bildiği bir şey var ki,o da hitler'in bir kadın katili olduğu.1100:00:41,848 --> 00:00:45,284şöyle ki, geleneğimizin ilerlemegösterdiğine kuşku yok.1200:00:45,368 --> 00:00:48,121onun, katil-ananın...1300:00:48,208 --> 00:00:52,804...itaatkâr ve mavi gözlü çocukları vardı.derin, umutsuz bir aşkla doluydu hepsi.1400:00:52,888 --> 00:00:56,324halbuki benimse... şefkatli bir anne olarak,benimse...1500:00:56,408 --> 00:00:59,400...ne itaatkâr ne de itaatsizsayılabilecek...1600:00:59,488 --> 00:01:01,479...bir oğlum var.1700:01:07,848 --> 00:01:11,318domuz ağılı
(lacivert kadife ve kirmizi visne - 4 Eylül 2017 01:35)
pasolininin onbeşinci filmi.. domuz ahırı ... domuzlarla cinsel ilişkiye giren kapitalizm mutsuzluğunun eleştirisi entellektüel ambiansla örülmüş pardon pasolinin onbeşinci nefis filmi.. hala aşılmamış devrimleri bünyesinde barındıran bir anlatı.. "babamı öldürdüm, insan eti yedim şimdi zevkten titriyorum" diyor .. bu 68 döneminin zor psikolojisine eğilen pasolini'nin appunti per an oresteaide africana adlı afrika seyahatnamesini yazmaktadır.. pierre clémentiil conformistada olduğu kadar büyülüyo yine üçüncü dünya ülke politikası ve sömürgecilik ve nazinin kapitalizmle flörtü .. ah yine o karanlık alegori
(jackiebagaj - 23 Mayıs 2005 21:55)
Yorum Kaynak Link : porcile