Süre                : 1 Saat 59 dakika
Çıkış Tarihi     : 07 Mart 2008 Cuma, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Drama
Ülke                : Türkiye
Yapımcı          :  Acar Entertainament
Yönetmen       : Reis Çelik (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Reis Çelik (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Luk Piyes (IMDB), Derya Durmaz (IMDB)(ekşi), Halil Ergün (IMDB)(ekşi), Numan Acar (IMDB)(ekşi), Baran Seyhan (IMDB), Numan Çakir (IMDB)

Mülteci (~ Refugee) ' Filminin Konusu :
Şivan, Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan, 20 yaşında bir gençtir. Şivan’ın dedesi Şaho, varlığını sürdürebilmek için hem devlet güçlerine hem de bölgede güçlü olan örgüte mesafeli duran Givdanlı aşiretinin ağasıdır. Şivan, sevdiği kız Berfin ile tarlada buluştuğu bir gün, tarlaya sabotaj düzenlenir ve köyün tüm harmanı yakılır. Olay üzerine başlayan polis sorgusu, olay anında tarlada olduğu kanıtlanan Şivan’ın hayatını geri dönülmez bir şekilde değiştirir. Sorguya alınan Şivan, hem polis ve örgütün arasında kalmıştır. Torununun hayatının tehlikede olduğunu düşünen dedesi Şaho, Şivan’ın yurtdışına çıkarılmasını sağlar. Bir şebeke aracılığıyla Almanya’ya kaçırılan Şivan, burada bir sığınmacılar kampına yerleştirilir. Ne var ki dilini bilmediği bu ülkede Şivan’ı Türkiye’de yaşadığı deneyime farklı boyutlar ekleyecek bir sınav beklemektedir.


Oyuncular



Facebook Yorumları
  • comment image

    zannımca, yaşanabilecek en zor deneyimlerden biriyle yüzleşmek durumunda kalan insan. sıklıkla sığınmacı ve ekonomik göçmen kavramlarıyla karıştırılan mülteci terimi, zulüm görmekten korktuğu için ülkesinden kaçmak zorunda kalmış kişiler için kullanılır. burada zulümden kastedilen, birinin hayatına, özgürlüğüne, bedensel bütünlüğüne yöneltilen tehdittir. eğer kişinin hayatı bu tehditler ya da başka insan hakları ihlalleri yüzünden katlanılamaz hale gelmişse, bir birey etnik kökeni, dini, milliyeti, siyasal görüşü ya da belirli bir toplumsal gruba mensubiyeti nedeniyle zulme varan ayrımcılık görüyorsa ve kişinin vatandaşı olduğu ülke onu korumuyor ya da koruyamıyorsa, kişi uluslarası korumayı hak etmiş sayılır. mülteci olmanın en büyük ön şartlarından biri, ülke sınırları dışına çıkmayı başarmış olmaktır.

    mültecilik tanımına uymayanlar ise, ekonomik sebepler, sel, kuraklık, deprem gibi doğal afetler nedeniyle göç edenler, işkence, katliam, soykırım , sivillere şiddet, gibi insanlık suçlarını işledikten sonra mültecilik başvurusu yapanlardır.

    mültecilerin hakları en kapsamlı şekilde 1951 cenevre sözleşmesi tarafından korunur. 144 ülkenin onayladığı bu sözleşmeyi imzalayan ülkelerin içerisinde türkiye de vardır. fakat sözleşmenin ilk hali, ikinci dünya savaşı sonrası dünyaya yayılan avrupalı mültecilerin haklarını korumayı amaçladığından, bir zaman ve coğrafya kısıtlamasıyla hazırlanmıştır. avrupa dışında da benzer bir ihtiyaç ortaya çıkınca bu kısıtlamalar 1967 protokolü uyarınca kaldırılmıştır. fakat türkiye bu değişikliklere çekince koymuş, avrupa dışından gelenlere mültecilik statüsü vermeyi reddetmiştir. bu tutumuyla şu anda sözleşmeyi imzalayıp, ek protokolü imzalamayan tek ülkedir. 1951 cenevre sözleşmesi'yle mültecilere verilen güvenceler arasında, mültecilere sınır kapılarının kapatılmaması, zorla ülkelerine geri gönderilmemeleri, ülke sınırlarından içeri izinsiz girdikleri için ceza görmemeleri, kalıcı bir çözüm bulunana kadar onlara din-vicdan özgürlüğü, çalışma ve sosyal güvence hakkı verilmesi gibi maddeler yer almaktadır.

    şu anda dünyada başta filistin, afganistan, irak, burma, sudan, kolombiya, kongo'dan olmak üzere, yaklaşık 14.2 milyon mülteci bulunmaktadır. en fazla mülteci kabul eden ülkeler arasında ise, pakistan, suriye, iran, ürdün, tanzanya, hindistan, tayland ve kenya sayılabilir.

    türkiye'nin, avrupa dışından gelen mültecilere karşı avrupa insan hakları sözleşmesi'nin ilgili maddeleri hariç, hukuksal bir sorumluluğu yoktur. fakat avrupa konseyi üyesi rusya'dan gelen çeçenlere ve boşnaklara da anlaşılmaz şekilde mültecilik hakkı tanınmamaktadır. türkiye'ye gelen mülteciler, geçici sığınmacı kabul edilirler, ülkede kaldıkları süre zarfında, bmmyk'ya mültecilik başvurusu, türkiye'ye ise geçici sığınma başvurusu yaparlar. başvurusu iki kurul tarafından da kabul edilenler üçüncü bir ülkeye gönderilir, reddedilenler ise sınırdışı edilirler. bmmyk kararları genelde iki yıllık bir süreçten sonra belli olur. sığınmacılar bu süre zarfında, içişleri bakanlığı tarafından belirlenen, eskişehir, nevşehir, burdur, ısparta gibi uydu kentlerde kalmak zorundadırlar. geçimlerini kendi imkanlarıyla sağlar, serbest ikamet ederler. çalışma hakları vardır. fakat çaresizlik nedeniyle çoğu zaman, işverenlerin suistimallerine maruz kalırlar.


    (hinlikperisi - 24 Kasım 2007 03:54)

  • comment image

    rockçılar pek seviyor bu kelimeyi.
    aklına söz gelmiyorsa araya bi mülteci sıkıştır, sonra şarkıyı o eksende çevir, al sana yeni bir kaçmalı, gitmeli şarkı.
    ne göçebe ruhlu adamlarmışsınız yahu. bi gelin beyazıt'a, laleli'ye; ondan sonra yapabiliyo musunuz mültecili şarkı görelim.
    kelimeye bakış açınız değişir yeminlen...


    (neyseneiste - 3 Şubat 2011 22:53)

  • comment image

    birleşmiş milletlerin bilgisi altında iltica etmişlerse, b.m. vatandaşı göründüklerinden, türkiye'de hiç bir işverenin sigortalayamayacağı insanlardır.

    mesela apandist ameliyatı olmak zorunda kalırlar, aylarca hastane borcu öderler. zaten aldıkları maaş kaçak çalışan konumunda oldukları için resmiyet kazandırılmayan bir paradır ve bu yüzden çoğu zaman asgari ücretin altındadır.

    türkiye'de işveren olmak da zor biliyorum, ama üniversite mezunu ve 3 dil bilen bir mülteci işyerinden "bu seferki yerim daha iyi, düşünsene çay bile içmemize izin veriyorlar" diye bahsediyorsa, bir ameliyatın borcunu ödemeleri o kuş kadar maaşla aylar alıyorsa, bunca donanımlarına rağmen hamallık yapmak zorunda kalıyorlarsa, ben o işverenlerin iyi niyetinden de insanlığından da şüphe ederim.

    ayrıca bu insanlara kağıt gönderip "bilmemne tarihine kadar sgk'ya başvurmazsan para cezasına çarptırılacaksın. her ay maaşından asgari ücretin %12'si kadar bir kısmını sgk'ya ödeyeceksin ve seni sağlık sigortalı yapacağız" diyen devlet kurumunu da allah bildiği gibi yapsın.

    ulan adam ayda asgari ücretin %12'si kadar anca kazanıyor zaten, hayır mı işlemiş oluyorsun şimdi sen elindeki parayı gasp edince?

    neyse sinirlendim durup dururken. ama ülkece bir acaibiz hakikaten. filistin de filistin ırak da ırak diye ağlıyoruz oradaki insanlar için, ama ülkemize gelince 3. sınıf vatandaş muamelesi yapıyoruz.


    (sister blister - 9 Şubat 2012 18:02)

  • comment image

    bu insanlar ülkelerindeki tüm malvarlıklarını(varsa), yakınlarını ve tüm geçmişlerini bırakıp yola çıkıyorlar, ceplerindeki paranın neredeyse tamamını insan kaçakçılarına teslim ediyorlar ve hiç de insani olmayan yollarla ülkelerini terk ediyorlar. bazen kapalı kamyon kasalarında sıkış tepiş kilometrelerce yol kat ediyorlar bazen 5 kişilik botlara 15 kişi binerek denizleri aşmaya çalışıyorlar. çünkü başka çareleri yok, çünkü bu yolculuklara çıkmazlarsa başlarına geleceklerden korkuyorlar.

    birçok sığınmacıya bu yolculukta ölebilecekleri söylendiğinde cevapları “biliyorum ama mecburum” oluyor. ülkelerinde kaldıklarında öleceklerine, işkence ya da baskı göreceklerine emin oldukları için riskli de olsa bu yolculuk onlar için bir umut kaynağı.

    sonra, hayatta kalmayı başarabilirlerse bir deniz kenarına bırakılıyorlar. mesela izmir’e. birçoğu ne türkçe biliyor ne de ingilizce. hiç bilmedikleri bir yerde hiç bilmedikleri bir dili konuşan insanlara dertlerini anlatmaya çalışıyorlar. başarabiliyorlar mı? çoğu zaman hayır. bazen dil bilgileri onları engelliyor, bazen de yaşadıklarından kaynaklanan travmalar.

    bu insanların bir yerde kalmaları gerek, yatacak bir yere ihtiyaçları var, karınlarını doyurmaları, hasta iseler -ki bu yolculuklarda hasta olmamak neredeyse mümkün değil- tedavi olmaları gerekiyor.

    bir sığınmacı, mülteci statüsü almak için başvuru yaptığında sonuç alması bazen yıllarca sürüyor.

    hiç tanımadığınız, dilini bilmediğiniz, iş bulamadığınız, kalacak yerinizin, yiyecek yemeğinizin, konuşacak arkadaşınızın, sarılacak akrabanızın olmadığı bir yerde öylece bekliyorsunuz. hatta beklerken bir de ikamet harcı ödemeniz gerekiyor ki bu harc her 6 ay için 300 tl gibi küçümsenemeyecek derecede yüksek bir harc. bunu ödeyemezseniz yasal faiz biniyor, birkaç yıl sonra bir bakıyorsunuz binlerce lira borcunuz var, üstelik bunu ödemeden bu ülkeden ayrılamıyorsunuz.

    unhcr’nin (bm mülteciler yüksek komiserliği) verilerine göre bu insanların %50.8’ini kadınlar, %41’ini 18 yaşın altındakiler ve %5’ini 5 yaşın altındakiler oluşturuyor. bazı çocukların anneleri yok, bazılarının babaları yok ve hatta bazılarının yollarda başlarına gelenler nedeniyle hem anneleri hem de babaları yok. bu minikler yalnız ve korunmaya muhtaç.

    mülteci statüsünündeki kişilerin kendi ülke sınırlarını aştığında ulaştığı ilk ülkeden ve uluslararası toplumdan himaye görmeye hakkı var. tarihin her döneminde dinlerin, değişik yönetimlerin ve genel anlamda geleneksel hukukun koruduğu bu hak, 1948’te ilan edilen insan hakları evrensel bildirgesi’nde temel bir insan hakkı olarak tanınmış ve koruma altına alınmış.

    türkiye bu alandaki birçok uluslararası sözleşmeye taraf bir ülke ve bu nedenle mülteci haklarını koruma alanında hukuki sorumluluk altında.

    burada önemli olan ülke olarak hukuki sorumluluğumuzun yanında insan olarak sorumluluklarımızın da olması.

    bu insanlar sadece mülteci değil ya da en önemli özellikleri bizim ülkemizde “yabancı” olmaları değil. onların hepsi birer “insan”. hem de çok kötü şartlarda yaşamış olduğu kesin olan, keyfi olarak ülkesini terk etmeyen, yardıma muhtaç insanlar onlar.

    4 aydır izmir’de olan bir mülteci çocuğa sorulmuş neye ihtiyacın var diye, çocuğun verdiği cevap şu olmuş “bana gülen bir yüze”
    umarım küçük bir mülteci çocuğa gülebilecek yüzümüz olur birgün.


    (onellibir - 7 Mart 2012 12:15)

  • comment image

    insan hakları evrensel beyannamesinin 14. maddesi ile hakları korunan insanlar...

    her ne kadar anlaşılmasını beklemesek de, bir kez daha hatırlatmak gerekir ki;
    "14/1. herkes, zulumden kurtulmak icin ba$ka ulkere iltica etme ve bundan yararlanma hakkina sahiptir."

    kendini elitist addeden insalık düşmanı yaratıklar tarafından baskıya ve zulme uğradıkları için mülteci olmuşlardır ve yine bu elitist(!) grubun çeşitli ırk ve kültürlerdeki sefil uzantıları tarafından hedef gösterilip hakaret edilmesi malesef günümüz toplumlarında normal karşılanmaktadır. bu da her geçen an büyüyen toplumsal yozlaşmaya güzel bir örnektir.

    ancak en önemlisi, ne kadar aşağılanmaya çalışılsa da, ayrımcı, insan haklarını tanımayan, ırkçı, insan görünümünde aşağılık yaşam formlarından çok daha değerli kişilerdir bu pis kokan, dişlerini firçalamayan ama herşeye karşın güzel insanlar. zira sadece en temel hakları olan yaşama hakkını korumaya çalışmaktadır mülteciler.


    (rygard - 19 Haziran 2004 04:27)

  • comment image

    bugün bir tanesiyle vapurda aramızda geçen diyalog yaklaşık olarak şöyleydi:

    (30'lu yaşlarında, eli yüzü düzgün, akıcı şekilde ingilizce konuşan ve oldukça sakin bir adam)

    adam: "merhaba"
    ben: "merhaba"
    adam: "buralarda nerede iş bulabileceğimi biliyor musunuz?"
    ben bu soruyu duyunca gülmeye başladım. gülmem çok ayıp bir davranış oldu farkındayım ama istemsizce güldüm.
    ben: "bu çok zor bir soru oldu. ben de bilmiyorum."
    adam: "ben mülteci olduğum için iş bulmakta çok zorluk çekiyorum"
    ben: "umarım yakında bulursun"
    adam: "teşekkürler"

    sonra vapur iskeleye yanaştı ve ben inmeye hazırlanırken adam yanında duran poşetlerin içinden bir şey çıkarıp yemeye başladı. kapılar açılınca ben indim. o inmedi. eğer görevliler fark etmezse inmeyecek de zaten. çünkü dışarısı buz gibi ve bu adamın gideceği hiçbir yer yok.

    vapurdan indikten sonra adama neden güldüğümü düşünmeye başladım. muhtemelen sorunun absürdlüğüne güldüm. adam sanki manav, berber soruyormuş gibi rahattı. buna güldüm. sanırım yeni gülmiş türkiye'ye. nereye düştüğünün farkında değil. iş arıyor.

    ne yazık ki iş bulabileceğini sanmıyorum. şimdilik kendisini idare edecek kadar parası var gözüküyor. ama aradan birkaç hafta geçtikten sonra çulsuz kalınca hayatta kalmak için neler yapacağını kestirmek çok da zor değil.

    ah be adam, neden geldin buralara bilmiyorum ama işin gerçekten çok zor. vapurdan indirmeseler seni bari.


    (oldboy - 7 Ocak 2015 10:08)

  • comment image

    oldum olası saygı duymadığım insandır.

    elin insanları kendi yaşadıkları ülkeyi güzelleştirmek için nesiller boyunca çabalayıp dursunlar ama sen kendi ülkenin yaşadığı zorluklarla yüzleşmek ve mücadele etmek yerine git, diğer insanların binbir emekle yarattığı refahın/stabilitenin üzerine çök... (bkz: ne güzel istanbul be)

    bugün kaçmaya çalıştıkları avrupa, avrupa olabilmek için milyonlarca insanın tavuk gibi boğazlandığı süreçlerden geçmek zorunda kaldı.

    avrupa'yı geç, şu bizim (haklı gerekçelerle) beğenmediğimiz "laik demokratik türkiye cumhuriyeti" için bile birkaç nesil önce yaşamış olan atalarımız kanlarıyla bedel ödediler, yokuluğun binbir çeşidini yaşadılar, gelecek nesiller için çeşitli fedakarlıklarda bulundular.

    peki mülteci n'aptı? "yav kendi ülkemi düzeltmekle ne uğraşacağım, az ötede hazır düzeltilmişi var zaten, oraya çökeyim olsun bitsin" dedi.

    bir zamanlar hristiyan nüfusun çoğunlukta olduğu; başkenti beyrut'un, o meşhur "doğunun paris'i" unvanını gerçek anlamda hak eder durumda olduğu bir ülke olan lübnan, filistinli mülteci istilasının ardından müslüman çoğunluklu bir ülke haline gelmişti.

    üstelik bu mülteci istilasına karşı o dönem vatanlarını savunan hristiyan falanjist militanlar da "faşist" oluvermişlerdi!

    (bkz: yavuz hırsız ev sahibini bastırır)


    (allah bir ben tekim - 23 Eylül 2015 22:11)

  • comment image

    mülteci olmak demek sağlam bir irade çelik gibi sinirlere ve genç bir yaşa sahip olabilmekle elde edebileceğiniz bir başka ülkede yaşama hakkı demek..
    burada yazılanları okudum ,herkesin aklında pekcok soru var ,bilmiyorum okuyan olur mu ama konu hakkında bilgi sahibiyim ,paylaşmak isterim,
    çünkü konu çok güncellendi eski bildikleriniz geçmiyor çünkü dünyanın kimyası değişti ...
    şimdi en cok merak edilen sorudan başlayayım.sığınmacı olmak istediğiniz ülkeyi seçtikten sonra ,turist vizesi alıp o ülkeye geliyorsunuz,evet yasal olarak geçiş yapıp sığınmacı başvurusu yapabilirsiniz.aslolan direkt olarak ülkeye gelmektir, eğer başka bir ülkeden aktarmalı geldiyseniz ilk ayak bastığınız ülkeye kesinlikle geri gönderilirsiniz.
    vize alip geldiniz, vizenizin bitiş tarihinden tam 120 gun içinde başvuru yapmak zorundasınız ,121. gün yapılan başvuru kabul edilmez.
    yani aldınız vizeyi geldiniz ,once evet pansiyonda, otelde, teyzenizde,kalıp sonra başvuru yapabilirsiniz,başvuru yapabileceğiniz yerler,karakollar ve valilik binalarıdır.
    valilikten içeri girin ,sığınmacı olmak istiyorum,başvuru bürosu nerde diyin,gidin büroya form doldurun parmakizi verin,olay bitmiştir.
    size once 1 aylık dolaşim belgesi verecekler ,yatacak yer ve günlük 12-18 euro arası harçlık ödenecek,1 ay sonra eviniz verilecek,bu 1 ay kogus gibi bir yerde ücretsiz kalacaksınız,kalın korkmayın ,arkadaş edineceksiniz çok iyi olacak,çok şey öğreneceksiniz.
    1 ay sonra sosyal bakımınız doktor bakımınız gelecek,istediğiniz doktora gidebileceksiniz,maaş bağlanacak,ve sizi birkaç ay içinde gorusmeye çağırıp beyanlarınızın doğru olup olmadığını kontrol edecekleri komisyona çıkacaksınız,onemli olan beyanat,asla bir belge istemeyecekler,onemli olan sağlam argümanlarla hazırladığınız mizanseninizi takılmadan ,unutmadan anlatmanız sorulara cevap verebilmeniz,unutmayın,çapraz sorgulama gibi düşünün asla çelişkili yanıtlar vermeyin,olayı yaşayıp gerçekten mağdur olduğunuza inanırlarsa sığınmacı oldunuz demektir.
    sığınmacı olursanız derhal vatandaşlığa geçiş,iş bulma ,okuma vs haklarınız olacak demektir,velevki kabul edilmedi birüst kurula itiraz hakkınız var ki tum bu süreç tam 2 yıl sürer ,sonunda red bile gelse o ülkede yasal olarak 2 yıl kaldınız demektir.
    kullanabileceginiz anahtar kelimeler: kürt,<ergenekon,balyoz,kadın,gay,kan davası,alevi vs vs seçin bu kelimelerden birini ,kurun mizanseninizi alın mültecilik hakkınızı.
    burada söylenen olumsuz eleştirilere kulak asmayın,kendi ülkeniz size insanca yaşama hakkı verdi de mi bu yolu seçtiniz veya söyledikleri gibi sığınmacı olduğunuz ülkeye asalak mı olacaksınız,olayım anasını satayım olayım,benim ülkemi asalaklar sömürürken benim yaşam alanıma tecavüz ederlerken iyiydi de ben avrupa ülkesine kaçınca mı kötü..geçiniz bunları..kendiniz için olmasa bile gelecek nesilleriniz adına derhal bir avrupa ülkesine sığınmacı olunuz,inanın çok kolay ama yeterki once siz inanın,gerisi geliyor.


    (herturluyazar - 26 Ekim 2017 17:08)

  • comment image

    arkadaşımla birlikte kafa dinlemek ve yeni yarıyıla girmeden önce son bir tatil yapmak için gittiğimiz virginia sahilleri'nde yan yatmış, sigara içerek güneşlenirken, kavruk tenli, on - onbeş yaşlarında bir çocuk yanıma yanaşıp, oldukça temiz bir türkçe ile
    -''abi isterseniz bizim topla sörf tahtasını size bırakabiliriz'' deyince şaşkınlıktan bir kaç saniye tepki veremedim. bir kere çocuk hiç türke benzemiyordu. bırak türkü, herhangi bir türkiyeliye (kürt, arap) de benzemiyordu. sigaramın dumanını savurup, toparlandım.
    -''sen türk müsün?'' diye şaşkınlığımı da açık eden bir tonla sordum.
    -''yok abi ben afganım'' dedi gülerek, ''ama türkiye'de kaldım beş yıl''. babası, abisi ve dayılarıyla tanıştırdı, zaten hemen arkada bekliyorlardı. belli ki onlar yollamışlardı bizim yanımıza. hemen tanıştık, sarıldık öpüştük, fotoğraf çektirdik, telefon numaraları ve sosyal medya hesapları paylaşıldı. sosyolog damarım tuttuğu için hemen sorguya aldım. meğer afganistan'dan kaçıp abd'ye iltica ettikleri süre içerisinde türkiye'de, kayseri'de beş yıl kalmışlar. çoluk çocuk hep beraber türkçe'yi bir güzel öğrenmişler. o kadar candan ve samimiydiler ki, özellikle de baba.
    -''sizdeki müslümanlık kimsede yok'' dedi,*** biraz ağlamaklı ama minnet dolu bir gülümseme ile.

    seattle'da bir konferansa gideceğimi söyleyince, amerikalı kız arkadaşım ''ben de geleceğim'' diye tutturdu. biraz da onun zorlamasıyla, önce portland'a bir haftalığına uğramaya karar verdik. portland'a vardığımızda, araba kiralamak yerine şehrin otobüs hatlarını, çok zorlanırsak uber kullanarak ulaşım sorununu halletmeyi kararlaştırdık. varışımızın ikinci günü çağırdığımız uber şoförü pala bıyıklı, hafif kavruk bir amvaydı ve zaten isimden kıllanmıştım. dayanamadım, nereli olduğunu sordum. ''iran'' deyince, hemen olaya girdim ve muhabbeti başlattım. türk olduğumu söyleyince, direkt türkçe'ye başladı. çok temiz konuşamasa da anlaşabiliyorduk. nerde öğrendiğini sorunca, türkiye'de bir buçuk yıl kaldıklarını söyledi,
    -''kayseri'de bir buçuk yıl mülteci başvurumun kabulünü bekledim. inşaatlarda çalıştım, bu kadar öğrenebildim. benim oğlan daha iyi konuşuyor'' dedi.
    -''oğlan ne iş yapıyor?''
    -''üniversitede tıp okuyor''
    -''maşallah, allah zihin açıklığı versin'' deyince güldü ve ''amin'' dedi. bahai imişler, iran hükümeti baskıları artırınca dayanamayıp amerika'ya iltica etmeye karar vermişler. süreç içerisinde ilk durak türkiye olmuş tabii. hayırla yadediyorlar.

    el salvador'da kaldığım hostelin sahibi aslen filistinli imiş. öğrenince merak ettim oturup konuştuk biraz. hikayesini anlatmasını istedim. israil devleti kurulup, filistin yaşanmaz bir yer olunca dedeleri tası tarağı toplayıp yola çıkmışlar. daha en baştan hedef belliymiş aslında; latin amerika. tabii, yola çıkınca türkiye'ye uğramamak olmaz. gelmişler, hem biraz nefes tazelemek hem de para biriktirip, gerekli izinleri alana kadar konaklamak üzere türkiye'de kalmışlar. kaldığım süre boyunca benimle yakından ilgilendi ve yer yer şımarıklığa kaçan nazıma katlandı.

    daha böyle bir dolu tanıklığım var; uruguay'da sabahlara kadar ebru gündeş ve tarkan şarkılarıyla coştuğumuz iranlı kürt kızı, cincinnati sokaklarında, şampiyon olduğumuz sezonun ertesinde satın alığım çifte ay - yıldızbeşiktaş formasını (biri armada hep var olan, diğeri ise şampiyonluk nedeniyle federasyonun verdiği) görünce selam verip halimi hatrımı soran araplar, yunanistan'da bana seve seve mihmandarlık yapan nice iranlı, ıraklı, suriyeli acem, azeri, türkmen, arap, kürt mülteciler ve daha niceleri. bu konuyu üç ayrı yazıda işlemeyi düşünüyorum. bu ilk yazı bir girizgah mahiyetinde yazıldı. ikinci yazı, bugünkü mültecilerin ülkemizin ekonomik, demografik, siyasi geleceğine olası etkileri üzerine yoğunlaşacak. son yazıda ise uluslararası platformda ne gibi yansımaları olduğuna odaklanmak istiyorum. fikirlerim kesinlik arzetmiyorlar, yanılabiliyor olabileceğimi daha en baştan kabul ediyorum. bir çeşit yazarak düşünme edimi olarak okuyunuz lütfen.


    (eachart muller - 12 Kasım 2017 17:04)

  • comment image

    sığınmacı kavramı ile sürekli karıştırılan kelimedir. sığınma başvurusunda bulunup da henüz kabul edilmemiş kişilere sığınmacı denirken, başvurusu kabul edilenlere mülteci denmektedir. türk mevzuatında aynı zamanda, doğudan gelenlerin sığınmacı, batıdan gelenlerin ise mülteci adını aldığına dair bir görüş hakimdir.


    (theoria - 15 Temmuz 2005 22:46)

Yorum Kaynak Link : mülteci