Süre                : 1 Saat 37 dakika
Çıkış Tarihi     : 09 Ağustos 2017 Çarşamba, Yapım Yılı : 2017
Türü                : Macera,Drama,Müzik
Taglar             : başlık olarak karakter adı,Tanga,yol filmi,köpek,duş
Ülke                : Fransa,Greece,Türkiye
Yapımcı          :  Pyramide Productions , Auvergne Rhône-Alpes Cinéma , Blonde Audiovisual Productions
Yönetmen       : Tony Gatlif (IMDB)
Senarist          : Tony Gatlif (IMDB)
Oyuncular      : Daphne Patakia (IMDB), Simon Abkarian (IMDB)(ekşi), Maryne Cayon (IMDB), Kimon Kouris (IMDB), Solon Lekkas (IMDB), Yannis Bostantzoglou (IMDB), Eleftheria Komi (IMDB), Michalis Iatropoulos (IMDB), Seray Yalçin (IMDB), Panayotis Stathopoulos (IMDB), Panayotis Katsabas (IMDB), Ömer Parmak (IMDB), Giorgos Sfyridis (IMDB), Kemal Trak (IMDB), Mustafa Özcan (IMDB), Korcan Sagdic (IMDB), Giannis Dermetzoglou (IMDB), Mehmet Sali (IMDB), Parasekvas Ikonomidis (IMDB), Sahan Özdemir (IMDB), Murat Saglam (IMDB), Lütfü Yoldauçmaz (IMDB), Ahmet Pingel (IMDB), Remzi Karacadag (IMDB)

Djam (~ Aman Doktor) ' Filminin Konusu :
Djam is a movie starring Daphne Patakia, Simon Abkarian, and Maryne Cayon. Djam, a Greek girl, is sent to Istanbul on a mission to find a motor-boat part of her uncle, a former sailor and great fan of the Greek musical style...


  • "müzikleriyle ön planda olan bir başka tony gatlif filmi."
  • "bol mesajlı bir filmdi: 1) uzo çarpar2) sürgün yaralar3) özgürlükleri ve müziği kısıtlayanların mezarına işeyin, dedeniz bile olsa."




Facebook Yorumları
  • comment image

    tony gatlif'in külliyatını gözünü kırpmadan izlemiş biri olarak merakla beklediğim bir filmdi. filmekimi programina girince beyoğlu sinemasından biletimizi aylar önce alıp bekledik. ve bekledigimize de değdi.

    tony gatlif çok ilginç bir adam. endülüs'ten ortadoğu'ya, avrupa'dan ege'ye bir sürü film çekti. ve hepsinde faklı hikayeler ama adını tam olarak koyamadığım insana dair ortak bir duygu var. o çizgisini hiç bozmadı. ve hala çok hayatın içinden, çok gerçekçi. hatta filmlerinde şu duyguya kapılmamak elde değil; "acaba sahneleri çekerken bazı detaylar rastlantı olarak mi meydana geliyor?"

    ancak kader tony gatlif'in ortağı değilse - ki olabilir - gatlif bu küçük detayları gerçekliğinden hiç sıyırmadan önümüze koymayı başarıyor


    (koca dost dev - 1 Ekim 2017 14:32)

  • comment image

    türkiye - yunanistan arasında geçen, ruhunda esen her rüzgara şarkı söylettiren deli kızın günlüğü gibi bir film. filmekiminde sıkılmadan izledim, eğlenceliydi.
    sanırım en çok etkilendiğim sahne sayılarını bilmediğimiz kimsenin de umursamadığı mültecilerin karaya vuran patlak bot ve can yeleklerinden olmuşmuş çöplüğü andıran yığınlardı.
    ekonomik kriz, mülteciler, aile, eğlence, deniz, müzik ve insan.


    (sym dmn - 13 Ekim 2017 17:41)

  • comment image

    arasına sınır çekilen toprakların arada kalmış hikayeleri, ekonomik kriz, iflas edenler, karaya vuran mülteciler... hepsinin olduğu, hepsinin gerçekliğiyle ama gatlif diliyle, dansıyla, müziğiyle anlatıldığı bir tatlı film. istanbul da var, edirne'den yunanistan'a geçerken yürüdüğümüz "sınırlar arasındaki tarafsız bölge" de var. "istemem babacım" da var...

    bu zamanlarımızın filmi. acılığıyla değil de, lokumdaki öpücük izi gibi bir hisle akılda kalıyor. film sonrasında da illa ki bir rakı sofrası ve rembetiko...

    djam trailer

    ve soundtrack de halihazırda spotify'da yerini almış. izleyince arayacaksınız çünkü...


    (mucizevi hayatta kalan - 14 Ekim 2017 00:52)

  • comment image

    fransa, yunanistan, türkiye ortak yapımı, 2017 tarihli tony gatlif filmi. bu seneki filmekimi'nin gülü. djam, costas ferris'in ömürlük rembetiko'sundan sonra, rebetiko tadını verebilen bir film olmuş. gatlif, geronimo'da kaybettiği formuna yeniden kavuşmuş. filmi daha ilk dakikasında sevmemin sebebi, içerdiği temalara dair hassasiyet ve aşinalık mı, müzik mi, yoksa film hakikaten iyi mi? bakalım. (spoiler sevmeyenler bakmasın.)

    midilli-istanbul-edirne-kavala-midilli.
    filmin rotası. maşallah rotaya gel! midilli'de djam'ın amcası tipik bir mangas. mangas, kısaca grek bitirimi, kabadayısı, delikanlısı. yunan bir arkadaşım bana, sende mangaslık var, dediydi. unutamadığım iltifatlardan biridir. neticede söyleyen yunan, aramızda eyyamcılık türünden riyâkârlık filan da yok, var demek bir bildiği... midillili karizmatik amca da mangas, adamın dibi diyorlar ya şimdilerde (yani adam kalmadı, dibini sıyırıyoruz anlamında söylüyor olmalılar :), eskinin deyişiyle adam gibi adam. teknesi de kendi gibi, tekne gibi tekne. kendisinin ve teknesinin benzerini tanıdığım için, gatlif'in teferruatın ruhunu yakalayan yeteneğini kutluyorum. buna sevme yeteneği demeliyim belki de, bazı şeyleri fark edebilmek onları sevmeye bağlı zira.

    gelelim istanbul'a. vallahi yaşlar fora. perdeye yapışıyordum az kalsın. işte sevmek: belli ki gatlif istanbul'u seviyor. hâlâ istanbul tadı veren yerlerini, özgün mahallelerini, bedestenin güzelim kubbeli damlarında, bayezid'den, süleymaniye'den çarpan ezan seslerini şu şehrin havasını soluyup da ondan bir hisse almamışlardan katbekat iyi hissedip gösteriyor. görmeyen nasıl göstersin? sokağında, semtinde, kentinde inşaat ve betondan gayrısını görmemiş gözün bir kabahati yok tabii, peki gözü o görüntüye mahkûm edenlerin vebali?

    coşkun bir ırmak gibi anlatıyor gatlif: kadınlığı, erkekliği, suriyeli göçmenleri, can yeleklerinden, şişme botlardan oluşmuş tepeleri, yunan krizinde batan aileleri, ekmek teknelerini, tavernaları, efeleri, mangasları, izmir'in kavakları'nı, müziği, dansı, gençliği, arkadaşlığı, yakında mumla aramaktan korktuğumuz istanbullu zanaatkârları...

    belli ki istanbul'u sevdiği kadar ibrahim tatlıses'i de seviyor. geronimo'da da vardı tatlıses, djam hatun da söylüyor: kara üzüm habbesi. yalnız o ne söylemek, o nasıl hisleri fayrap etmek... istanköylü mancoros (mangasın bir üstü) ağbimiz antonis de tatlıses'i seviyor. keyfi yerindeyse bize eski iboları çalıyor. restoranın boş sandalyelerinden birine oturup grek tınılı ingilizcesiyle eskiden türk müziğini çok iyi bilip dinlediklerini, yeni neslin hiçbir şeyden anlamadığını gözleri dolarak anlatıyor. çok fena uzaklara dalıyor antonis, daldığı yerler türkiye, yarımada, değirmenbükü... yanımdaki mangas da dalıyor uzaklara, geçmiş ve gelecek uzaklara... dalgıçların arasında yaşıyorum, diye düşünüyorum, dalgıçların ve vurgun yemişlerin arasında...

    gatlif de dalıyor. dalmış yani belli. yoksa inciyi nereden bulacak?
    vurgunsuz inci kime nasip olacak?


    (atlantisten gelen zekiye - 16 Ekim 2017 15:14)

  • comment image

    costas ferris'in rembetiko'sundan yıllar sonra, en az onun kadar müthiş mavi-kara renkte bir film daha geldi, djam.

    19 yaşındayken beyoğlu'nda bir cafe aman'da keşfettiğim rebetiko müziğinden hiç kopmadım, hayat boyu severek dinleyeceğim. rembetiko filmini de en beğendiğim on filmden biri sayarım, sayardım. zira djam'i onun yerine koydum artık.

    çingene yönetmen tony gatlif'den, ege güzeli midilli'den başlayıp güzellerin güzeli istanbul'da tadı damakta kalan bir tur atarak türk yunan sınırından kavala'ya uzanan, oradan da midilli'ye geri dönüp ege'ye açılan, her bir yanı büyüleyici rebetiko müziği ile bezeli, şahane bir yol filmi.

    türklerle yunanlıların ne kadar da kardeş olduklarını bir kez daha gözlerimin önüne serdi, gözlerimi buğulandırdı. içimi de coşkuyla doldurdu. var olsun bu filmi yapan herkes!


    (zaman sokaklarda kayboluyordu - 27 Ekim 2017 22:49)

  • comment image

    palto film günleri kapsamında izlediğim aşırı eğlenceli tony gatlif filmi. nedense bu filmini fatih akın’ın tarzına benzettim. başroldeki daphne patakia sen nasıl dev bir oyuncuymuşsun. tek kelimeyle dök tür müş. su gibi allam.kesinlikle büyük bir ödülü hakediyor.


    (vandenbudenmayer - 19 Aralık 2017 20:07)

  • comment image

    iki kere izledim. milyon kere daha izleyebilirim. göç etmek zorunda kalanlar, vatanını müzikte bulanlar ve dünyadaki tüm faşistliğe, savaşlara,ekonomik krize, soykırımlara rağmen müziğe sığınanların filmi.


    (kimsesizlerkimsesi - 24 Aralık 2017 23:47)

  • comment image

    filmleriyle kalbimde hep farklı bir yerde olmuştur tony gatlif. hüznüyle tavan yaptırıp, kocaman gülümsemeli oyuncu seçimleriyle, müziğin başrolde veya fonda olduğu sahneleriyle yüzünüzdeki ifadenin ne olacağına karar verebilir.

    bir insanın ülkesinden, doğduğu topraklardan ayrılmak zorunda kalması, bitmeyen bir sürgün olgusuyla yaşamasının acısını tahmin edemezdim, pano* cam kenarında donakalmış vaziyetteyken gözünden akan yaşla bunu tek bir sahnede anlatabildi.

    sonra amca anlattı djam'a, insanın sürgünden ölebildiğini öğrendim. bir şekilde buna zorlanan insanları düşündükçe hala sahneyi izlerken ağladığım gibi ağlıyorum. o insanlar ülkelerinden gitmeyi hayal etmemişlerdi ki, bakmayın öyle yurtdışına giderken partiler verdiklerine, eğlenip güldüklerine, bu 'bok çukurundan' kurtulduklarına sevindiklerini söylediklerine, kimse isteyerek tercih etmedi nefes aldığı, hikayeler anlatabildiği yolları, kaldırımları, şehirleri bırakmayı. buna mecbur edildiler.

    çöp yığını gibi birikmiş şişme botlar, can yelekleri, birbirine girmiş tekneler, ancak bu kadar etkisizmiş gibi görünüp nefesini kesen, iç ve göz yakan sahnelerle anlatılabilirdi. bu açıdan dibine kadar da mesaj veren, misyon taşıyan bir film olmuş djam.

    ama sonra çok güzel bir şey söylüyor ya, işte evrensellik ve hayata dair söylediği en önemli şey burda sanki.

    --- spoiler ---

    - yaşıyoruz, burdayız! -

    ---
    spoiler ---

    ağlayarak izledim.


    (amelie poulain - 20 Ocak 2018 23:58)

  • comment image

    bol mesajlı bir filmdi:
    1) uzo çarpar
    2) sürgün yaralar
    3) özgürlükleri ve müziği kısıtlayanların mezarına işeyin, dedeniz bile olsa.


    (varamavermem - 4 Şubat 2018 21:01)

Yorum Kaynak Link : djam