Koi no tsumi (~ Guilty of Romance) ' Filminin Konusu : Sion Sono, Gündüz Güzelini hatırlatan bu öyküyle nefret üçlemesinin sonuna ulaşıyor. Popüler bir roman yazarının itaatkâr karısı olan Izumi, 30 yaşına basmadan rutin yaşamında bir değişiklik yapmak ister. Önce bir süpermarkette yarı zamanlı çalışmaya, sonra porno filmlerde modellik yapmaya başlar. Yolculuğu onu Şato adlı izbe bir motelde fahişelik yapmaya kadar götürür. Bu esnada kendisiyle benzer bir yolculuğu sürdüren Mitsuko'yla karşılaşır. Sono, arzunun ve gücün farklı şekillerde tezahür ettiği bu iki kadının ve bedenlerinin hikâyesini, görsel olarak etkileyici bir arka planla ve hiç acele etmeyen bir ritimle, duyusal ve tensel sepektrumun en uç noktalarına kadar götürmeyi başarıyor. Sono, kara filmleri andıran ve gerçek bir olaya dayalı olan bu müstehcen filmle, toplumun karanlık yüzüne dair özgün bakışını bir kez daha sunuyor ve 'nefret üçlemesi'nin de karanlık sonuna ulaşıyor.
Ai no mukidashi(2009)(8,1-11904)
Noriko no shokutaku(2006)(7,2-3756)
Jigoku de naze warui(2013)(7,2-7323)
Himizu(2012)(7,1-2905)
Kimyô na sâkasu(2005)(7,1-4499)
Tsumetai nettaigyo(2011)(7,1-12188)
Rabu & Pîsu(2015)(6,9-782)
Kibô no kuni(2012)(6,6-910)
Jisatsu sâkuru(2001)(6,6-17268)
Tokyo Tribe(2014)(6,5-2655)
Anchiporuno(2017)(6,4-1619)
enfes bir sion sono filmi. karayı ve karanlığı çağrıştırdı bana. bu gece kara rüyalara uğurladı beni. gerisini anlatmayı dolls'a bırakıyorum.*(bkz: ilk entrisi ben olayım istedim)--- spoiler ---"i should never have learned wordshow much better off i'd beif i lived in a world where meanings didn't matterthe world with no words(...)"**--- spoiler ------ spoiler ---ah izumi ah.. o terlikleri de kalıp kalıp sabunlari da yedirecektin herife, bak nasıl ilham geliyo.. yüzeysel miyim neyim.. --- spoiler ---
(anhydra - 3 Mart 2012 03:04)
üzeri kapatılmış kelimelerin, gömüldükleri yerden çıkıp vücut bulma arayışını anlatan bir japon filmi. rutinler etrafında dönen günler. ritüellerden oluşan sahneler, her gün yinelenen kelimeler, ezberlenen diyaloglar, anlamına inmeden tekrar tekrar okunan şiirler. unutulmuş, saklı kalmış, farkedilmemiş arzuları ve gerçekleri ardında saklayan, görünmez kılan tüm bu tekrarlar. ve okşanmayan, beğenilmeyen, sevilmeyen kelimelerin anlamlarını aramaya çıkan, üstlerindeki örtüleri bir bir kaldırmaya niyetli iki kadın.otoritelerle çevrilmiş hayatlar. otorite kadının kocası bazen, bazen de babası. otorite; bir türlü ulaşamadıkları ama ulaşmayı saplantı haline getirdikleri birer şato. kafka’nın şato’sundaki k. karakterinin rolünü üstlenen ve kendi şatolarına varabilmek adına çıkmaz sokakların gizli ve karanlık taraflarına yönelmekten, kaybolmaktan korkmayan iki kadın.vücut bulamayan tüm kelimeleri bedenleriyle keşfe çıkan iki kadının unutulmuş tüm kelimelere inat, unutulmamış bir geçmişe inat kendi karanlık yüzlerine, karanlık hayatlarına yaptıkları bir yolculuk. bedenlerin dünyasında ulaşamadıkları şatolarına, ruhların dünyasında varmayı umut eden hayatlar ve kelimelerin beden bulma arayışında, iki kadının kendi bedenlerinden ve nefeslerinden vazgeçmelerinin öyküsü. özetle, filmle ilgili bir yazıda da söylendiği üzere; eros’un (seks) thanatos’a (ölüm) yol vermesinin, boyun eğmesinin simgelendiği büyüleyici bir film. mitsuko’nun izumi’ye söylediği bir sözü de paylaşıp, noktalayalım yazıyı;"adın ve soyadın, 'izumi kikuchi' kelimeleri bir anlam, bir değer kazandı artık. bu kelimeler, sonunda, bir beden buldular artık."
(dolls - 3 Mart 2012 17:38)
aramaya inananların filmi.bazısı hissedemediği duyguları arar, bazısı yaşayamadığı cinselliği, bazısı sevdiğini, bazısı macerayı. arayan herkesin, bulma yanılsamasıyla "gördüğü", aradığı kadar da aramadığı. sono'nun net bir şekilde gösterdiği efsanevi bakışı da tam burada zaten. aramaya kalkışıyorsan ve yola çıkıyorsan bu uğurda, sana temas edenlerin sorumluluğunu alacaksın her halükarda. sorumluluğu almayanın hissetme şansı yok. gördüğün senin yaşamına da mal olsa, görmenin ve gerçeğinin keşfi, sonunu arzulatır sana. kapandığın evreni terk etmezsen, sana düşen kanına işlemeyen bir ev yaşantısı ya da kürsünde vereceğin iki saatlik ders. kanın ve istencin filmi. makoto togashi'nin varlığıyla ve "haaaa"lamalarıyla imzasını kabartmalı şekilde attığını belirtelim.son olarak, ankara seyircisi için gelsin;vır..
(sersailles - 5 Mart 2012 00:01)
bir şato filmi.--- spoiler ---filmi, arayan bir zihinde vücut bulabilen sorular eşliğinde irdeleyelim:filmde adam karısıyla beraber olmayıp fahişeleri seçiyordu, karısını ne olarak görüyordu, neden böyle yapmayı tercih etmiş olabilir?filmden öğrendiğimiz kadarıyla, yazar evlenmeden önce de mitsuko ile birlikte oluyordu ve zaten hayatının belli bir alandaki düzenini çoktan kurmuştu. yazar hayatının bu bağlamında bir eksiklik duyumsamıyor. mitsuko ile birlikte oluyor, ilhamını alıyor, kitabını yazıyor. evlilik saiki ise bambaşka anladığımız kadarıyla. yatakta yatarken izumi'nin terliğini düzeltene kadar kalkmaması; terlik, sabun, çay ritüeli saplantıları vs. bunlar zaten adamın evlilikle ilgili beklentilerine dair ipuçları veriyor. adam karısını, karısı tam bir ceylan olsa da, bir cinsel partner olarak hiç görmüyor. o arayışta bile değil. buradan adamın aslında muhafazakar bir zihne sahip olduğunu, bir şekilde kurmuş olduğu düzenine sahip çıktığını ve dünyadaki pek çok insan gibi yaşamını, ömrünün bir aşamasında karşılaşıp benimsediği şeylere sıkı sıkı sarılıp onların üzerine belli temel şeyleri koyarak-eğer koyarsa- gerçekleştirdiğini görüyoruz. yazarın daha önce karısıyla bir seksüel etkileşime girip girmediği net değil ama girmediğini banyo sahnesinden açıkça görüyoruz. yazar bir şekilde aslında karısını aşağıda görüyor. yatay düzlemde paralel bir etkileşime hiçbir şekilde girmiyor onunla. ayrıca yazar evini tamamen 'temiz' olarak yaşamak istiyor. oraya nefsi hiçbir şey taşımıyor. adam evinde işteymiş gibi işinde de evdeymiş gibi davranıyor aslında. yazarın hayatı işte cereyan ediyor, evi ise bir dinlence yeri.peki mitsuko'nun esas sıkıntısı neydi? babasına aşık mıydı, babasının onun üzerinde kurduğu baskı onu rahatsız mı ediyordu? babası mitsuko'nun çıplak resimlerini neden yapıyordu? mitsuko'nun bedenine anlam yüklenesi bir kelime olarak bakması ondan mıydı? mitsuko babası ölünce neden 'dağıttı'?. mitsuko kafasında kurup izumi'den intikam mı almak istiyordu? bunu neden yapıyordu? izumi'deki yaptıklarından kaynaklanan rahatsızlık nedendi? oysa mitsuko öyle değildi, özümsemişti olayı.mitsuko babasına büyük bir ilgi duyuyordu. babası sanatçı bir insan ve anasının deyimiyle 'mayası bozuk'. zihni açık bir insanın dikkatini cezbetmesi çok normal. mitsuko'nun babası mitsuko için, izumi'nin kocası da izumi için kendilerini cezbeden ama bir türlü erişemedikleri iki insan. filmdeki tabirle iki ayrı 'şato'. tabu. bu iki kişinin ortak noktası asıl bu. mitsuko'nun yaptığı ise izumi'den intikam almak değildi. mitsuko sadece bir başkasının şatosuna giriyordu. böylece kendini tatmin ediyordu. kendi şatosuna girememişti ve hiçbir zaman da giremeyecekti, çünkü babası ölmüştü ama başkasının, izumi'nin şatosuna girebilecekti. aslında şöyle bir bakıldığında, kendi şatosuna giremeyen birisi için ne kadar da tatmin edici, eyleyici bir başkasının şatosuna girebilmek. mitsuko'nun hayattaki en büyük tutamağı da esasen buydu. ve mitsuko bunu para karşılığı, yani bir bedel karşılığında yapıyordu. çünkü mitsuko anlamıştı ki hayatta şatolarımıza girmek dışında her şeyi bir karşılık için yapıyorduk, yaptığımız her şeyin bir bedeli vardı. kişi sadece şato'suna karşılıksız kendisini verebiliyordu tam anlamıyla. ve yine şatoların en büyüğü aşk'tı.mitsuko için babası, babası için de mitsuko baba kızdan fazlası demekti. ikisi de birbirlerini başka türlü de çekiyorlardı. ama ikisi birbiri için şato idi. yani tabu. babası onun resimlerini yapıyordu çünkü kendi yaptığı ve aslında arzuladığı şatosuna erişemiyordu. o da kızının resimlerini yaparak bir şekilde kendini tatmin etmeye çalışıyordu. mastürbasyon. yaşamda çoğu zaman yaptığımız gibi şatolarımızın etrafını dolanmakla yetinmek. böylece kimse kimseye baskı uygulamıyordu. herkes için etrafta şatolar vardı. oysa onları şato yapan biz değildik ama şatolara girmeye cesaret edebilirdik. belki mitsuko babası ölmeseydi bunu da yapacaktı, kim bilir.film boyunca tekrarlanan önemli mesajlardan birisi, vücut bulamayan kelimelerdi. etrafımızda sürüsüyle kavram uçuşuyor ama çoğu vücut bulmuyor. izumi'nin kocası kendisi için vücut bulamıyor. mitsuko'nun babası, onun algıladığı gibi vücut bulamıyor kendisi için. ve annesi için bile bulamıyor. kelimelerin vücut bulması için o kelimelerin temsil ettiği şeyleri yaşamak gerekiyor. zihnin duyusu yaşamakla mümkün. filmde mitsuko, izumi kendini satıp parasını aldığında ona, "şimdi ismin anlam kazandı." diyordu. çünkü izumi bedenini, varlığını aslında o ana kadar hiçbir şekilde kavrayamamıştı. bu kavrayışın tatlı ya da acı şekilde olması değildi aslında önemli olan. önemli olan hissetmekti bunu, yaşamak. tatmaktı. izumi 'tatmak' istemiş ama hiç tadamamıştı bunu. bunu asıl isteklerimiz doğrultusunda yapabildiğimizde, yani şatolarımıza girebildiğimizde nihayetinde 'güzel' bir şekilde tadıyorduk. izumi'nin suçluluk duygusuna gelince. izumi'yi ayıltan bir ayıltıcı yoktu yıllarca. izumi'nin sosis satmak için ne yapması gerektiğine dair ayıldığını anımsamak bile yeterli bu anlamda. o kadar tekdüze bir hayat yaşıyordu ki, görmemişti. o minicik dünyasından çıktığında, günahı da bilerek yapmıyordu tam olarak aslında. görmemiş ve bilmiyor olmak bizi iyiye olduğu kadar kötüye de yakın tutuyordu ne de olsa. izumi de öyleydi. izumi saftı. saflığı belli bir renge bulandı. izumi'deki rahatsızlığın temel nedeni ise adının anlam kazanma şeklinin acı şekilde gerçekleşmesiydi. çünkü aslında mutluluk, adımızın tatlı bir şekilde vücut bulmasını istemekti. izumi her defasında aslında kocasıyla sevişmek istiyordu. aşık bir insanın aşık olduğu değil de başkaları ile sevişmesi ise deli gibi terliyken ılık su içmek gibiydi. ne kadar içerse içsin, doymaz susuzluğu. izumi'nin de hissettiği buydu. çünkü gerçeklik ve mutluluk nadiren aynı pakette bulunan süper ikililerdi. bu yüzden aramak vardı, aramak bitmiyordu. gerçeklik tek başına bizi doyurmuyordu. gerek şarttı ama yeter şart değildi. yani beyhudeye yakın yaşanmışlıklar. ve bazen süper ikilileri bulmak için yola çıkıp sadece gerçeklikle kalakalanlar, bunu taşıyamıyorlardı. adlarının acı bir şekilde vücut bulmasını kaldıramıyorlardı. herhangi bir şato yıkılmıyordu. şatoların etrafını dolanıyorlardı çoğu zaman. şatolarımız için kendimizi feda edebiliriz, sunabiliriz hesapsızca. gerisi için her zaman bir bedel isteriz. ölüm için bile. çünkü ölüm bile bir şato değildir, şatolarının farkında olanlar için.ve birileri eğer üzerimize pembe boyalı balonlar fırlatıyorsa, süper ikiliden yalnızca gerçekliğe bulanmışız demektir. adımız acı bir şekilde vücut buluyor ve acı veriyor demektir.--- spoiler ---
(rozge - 12 Mart 2012 11:21)
bir arkadaşım var adı wimmins, kendisini severim, kim sevmez ki, işte o da bu filmi sever. saik horantalarla çıkılan naif başçavuşlar karaltılarını öksürdü. mehmet ötürk.
(portik - 18 Temmuz 2012 03:53)
son zamanlarda izlediğim en acayip film. kadın-erkek ilişkilerine ve cinselliğe dair sağlam bir film ama. bunun yanında kesinlikle travmatik bir film. ilk defa bir film hakkında yorumda bulunurken bu kadar kararsız kalıyorum ve ne demem gerektiğini bilemiyorum. şatoları hayatlarındaki erkekler olan bu iki kadının hikayesi gerçekten çok enteresan. film iyi çözümlenebilirse insan psikolojisine, kadın psikolojisine dair epey şey çıkıyor ortaya. tabular, dürtüler, anlamlar, yoksunluk, aşk, nefret, seks... hepsinin karışımı içi pembe boya dolu bir balona benziyor film benim için.
(mysteria7 - 9 Ekim 2012 01:08)
arada kendi kendini hatırlatan filmlerdendir bu da.
(shannonmcfarland - 18 Aralık 2014 04:43)
--- spoiler ---şatosuna erişemeyen kadınların dramını izledik de erkeklerde durum nasıl bir de öyle bir örnek görseydik fena olmazdı. izumi'nin yazar kocası da kendince başka bir şato arayışında mıydı? erkek karakterler hakkında yüzeysel bilgiler bulunmakta. mitsuko'nun babasını utanmaz, arlanmaz yapan neydi acaba karısının gözünde? pembe boyalı balonlar atan manyak da nesi? izumi akşamları dışarıdayken kocası brşey anlamıyor mu ya? kocası akşam dokuzda geliyordu her şey dokuzdan önce mi oluyor ki? ay ne çok soru sordum. bu çekik gözlülerin manyak filmlerinin takipçisi olarak iyi filmdi denilebilir.--- spoiler ---not: izumi de iyi hatunmuş. bir başka memeli filmi için bknz: cold fish
(mekonyum - 12 Mart 2016 14:59)
2011 yapımlı, yönetmenliğini sion sono'nun yaptığı ve yine bir sion sono klasiği olarak ağır olan bir dram filmi. konu işleyişi ve ilerleyişi çok keskin ve acımasız sözcüklerle dolu. bazı gerçekleri tokat gibi yüzünüze vuruyor. aramaya inanmak...
(bilemediklerimiz - 26 Ocak 2017 03:31)
Yorum Kaynak Link : koi no tsumi