Süre                : 2 Saat 7 dakika
Çıkış Tarihi     : 18 Mart 2009 Çarşamba, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Drama,Romantik,Heyecanlı
Taglar             : Takıntı,yazar,Senarist,kıskançlık,Röntgenci
Ülke                : İspanya
Yapımcı          :  Universal Pictures International (UPI) , Canal+ España , El Deseo
Yönetmen       : Pedro Almodóvar (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Pedro Almodóvar (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Penélope Cruz (IMDB)(ekşi), Lluís Homar (IMDB)(ekşi), Blanca Portillo (IMDB)(ekşi), José Luis Gómez (IMDB)(ekşi), Rubén Ochandiano (IMDB)(ekşi), Tamar Novas (IMDB), Ángela Molina (IMDB)(ekşi), Chus Lampreave (IMDB)(ekşi), Kiti Mánver (IMDB), Lola Dueñas (IMDB), Mariola Fuentes (IMDB), Carmen Machi (IMDB), Kira Miro (IMDB), Rossy de Palma (IMDB), Alejo Sauras (IMDB), Carlos Sampedro (IMDB), Ramón Pons (IMDB), Coté Soler (IMDB), Marta Aledo (IMDB), Carlos Leal (IMDB), Chema Ruiz (IMDB), Dani Martín (IMDB), Jons Pappila (IMDB), Javier Coll (IMDB), Juan Bautista Cucarella (IMDB), Lyng Dyrup (IMDB), Enrique Aparicio (IMDB), Enrique Vargas (IMDB), Viviana Espinoza (IMDB), Fernando Lueches (IMDB), Fernando Iglesias (IMDB), Javier Giner (IMDB), Carlos García Cambero (IMDB), Bina Daigeler (IMDB), Agustín Almodóvar (IMDB), Esther García (IMDB), Karola Sanchez (IMDB), Yuyi Beringola (IMDB), Sergio Dıaz (IMDB), Jaime Fernández-Cid Buscató (IMDB)

Los abrazos rotos (~ Kirik kucaklasmalar) ' Filminin Konusu :
Karanlıkta yazan, yaşayan ve seven bir adam. Bundan 14 yıl önce Lanzarote adasında geçirdiği korkunç trafik kazasında sadece görme yeteneğini değil, Lena’yı, yani hayatının kadınını da kaybetmiştir. O günden sonra kendi adını bir daha kullanmaz ve senaryo yazarken kullandığı takma adı Harry Caine ismiyle hikayeler yazmaya devam eder. Penelope Cruz'un başrolünde olduğu ve 2009 Cannes Film Festivali programında da yer alan Broken Embraces, klasik Almadovar filmleri çizgisi dışında olma özelliğini taşıyor.


  • "pedro almodovar'ın 2009'da bitmesi planlanan yeni projesi. 1990'larda geçen, dört uçlu bir kara sevda hikayesi. "50'lerin hassasiyeti" ile çekilecekmiş. penelope cruz fiks."
  • "uluslararasi fragmani cat power esliginde tuyleri diken diken eden bir kolaj olmus..."
  • "erkek başrol oyuncusu tipi ile kimi sahnelerde atatürk'ün son zamanlarındaki portresini hayvan gibi andırmaktadır."
  • "ray x karakterini canlandıran rubén ochandiano bildiğin hayta ismail'dir."
  • "kırmızı, yeşil, pembe, sarı, mavi, turuncu, mor... ve penelope."
  • "engelli bir insanı karşıdan karşıya geçirmeyecekmişsin. ben bu filmden bunu öğrendim."




Facebook Yorumları
  • comment image

    bol bol konuşan ve aynı şekilde dinleyen karakterlere sahip filmleri sevdiğini söyleyen almodovar'ın, en iyi senaryom dediği, en çok şey barındıran filmiymiş. kelimelerin, sessizliğin kısacası karakterlerin baskın olduğu filmmiş almovar'a göre.


    (euphrates - 16 Nisan 2008 22:41)

  • comment image

    bugüne kadar seyrettiğim filmleri içinde almodovarın en kötü senaryosu olduğunu düşünüyorum. hikayeleri dantel örermiş gibi özenle ören almodovar bu filminde nasıl oldu da bu kadar özensiz içi boş sahneler yazdı hala anlamadım. karakterler desen hepsi havada boş torba. baş rolünde atatürkün oynaması filmin tek avantajı. eğer onu gerçekten atatürkmüş gibi düşünürseniz ilginçleşebilir film.

    --- spoiler ---

    blanca portillo sanki başka bi senaryoyu oynuomuş gibi bütün film boyunca. volverdeki performansından sonra içine bir devlet tiyatrosu oyuncusu girmiş sanırım.
    hele diegoya atatürk senin babandı yavrum dediği bir sahne var yani bu sahneye ne gerek vardı. bizi nereye götürdü bu bilgi filme ne etkisi oldu diego neden sırıtarak yüzleşti bu gerçekle hiç bi fikrim yok.

    belgeseli çeken oğlan desen ayrı bi içi boş yüzeysel bi karakter.hani çekti de ne çekti ne sikime yaradı onlar. adamın penolope ve atatürkle olan ilişkisini takip etmesi açısından güzel bi fikir ama sadece ona hizmet etmekle kaldı bizi bi yere götürmedi neymiş son öpücükmüş de dijital olarak yenilenmişte yok efendim atatürk televizyona ellerini koyup sevgilisinin ve kendisinin yüzünü severken diegoya yavaş oynat frame'i düşük oynatta daha uzun sürsün demeler falan allahııım darallar bastı.

    atatürkün çektiği filmi yeniden montajlamak istemesi ve bunu körken yapması almodovar filmlerine kesinlikle yakışmayan kesinlikle çalışmayan filmin en kötü fikirlerinden bi tanesi.
    penelope cruz a gelince hiç diilse memelerini gördük . bu kadar çok sevmesem almodovarın eski filmlerini vallahi bahsetmiycem memelerden falan.

    film içindeki film de sinir krizinin eşiğindeki kadınlardan sahneler kullandığını anladığım an bunun bir lobi bir kulüp filmi olduğuna iyice inandırdım kendimi. aynı antichrist gibi senenin kulüp filmlerinden. festivallerdeki filmseviciler sevsin diye çekilmiş bir film malesef .

    almodovar 10 sene sonra kör olsa ve bu filmi montajlayıp muhteşem bi hale getirse bak o zaman şaşırırım hem de güzel şaşırırım. hah derim bak pedroo yaptın yapıcağını. ama bunu çaktırmamaya çalışırım ona konuyu değiştiririm.

    ---
    spoiler ---


    (iiaa2 - 8 Eylül 2009 06:12)

  • comment image

    almodovar filmi gibi olmamakla eleştirilmiş. niyesini de aşk ve tutkuyu böylesine göze sokarak işlediği, türk filmlerinden apartma sahnelerle yapmasıymış. filmi izlemeden önce yorum okursanız, böyle bir önyargıya sahip oluyorsunuz. ama alakası yok. diğer filmlerinden farkı heteroseksüel ilişkideki aşkı işlemesi olabilir belki. lakin sıradan veya almodovar tarzı olmamakla suçlanmamalı bu film. görüntülere bak: cart kırmızılar, sarılar pembeler; peruklar, yüksek topuklu ayakkabılar. tiplere bak: taşradan gelmiş, para için porno yapan kadın, ona saplantı derecesinde aşık yaşlı patronu, patronun eşcinsel oğlu, kör bir senarist, ona aşık dyke görünümlü kadın, kadının -filmin en masumu-gayrı meşru çocuğu. olgulara bak: obsesyon, random seks, şehvet, masumiyet, saplantılı aşk, stalkerlar. ee yani nesi almodovarca diil bunların?

    türk filmlerine benzetmeye iki dakika ara versek, film sektörüne yaptığı eleştirileri de mi görebiliriz. yapımcısının gençlere yönelik korku veya terörist saldırı içerikli senaryolar yazmasını istediği sahnede, arthur miller'ın oğlunun hayatını nasıl senaryolaştırabileceğini anlatan müthiş sahneyi atlamış olmayız böylece. peeping tom ve mujeres al borde de un ataque de nerviosa atıflamalarını da kaçırmayız hem. play in the play diye bişey de var ki bence sanatsal eserlere çok yakışan, senaristi gözümde mr. şekspir yapan bişey.

    her şeyi bir kenara bırakırsak, asıl es geçtiğiniz önemli nokta şurası ki, almodovar beyefendi neredeyse tüm filmlerinde bize eşsiz bir olay örgüsü veya tahmin edilebilir olmaktan oldukça uzak finallerden ziyade "duygu yoğunluğu" sunar. aslında çok yakınımızda duran ama nedense görmekten şahit olmaktan delicesine kaçındığımız ve ötekileştirdiğimiz insanlarla empati kurmamızı sağlar. dieogo'nun o masum suratından, magdelena'nın çaresiz bakışlarından ve martelio'nun o hayattan bezmiş kör umursamazlığından etkilenmediyseniz hatayı kendi kök hücrelerinizde arayın. sizi cebinden çıkarabilecek tecrübeye, biligiye ve birikime sahip insanlara da saygılı olun biraz.


    (kizillik - 7 Ekim 2009 20:20)

  • comment image

    erkek başrol oyuncusu tipi ile kimi sahnelerde atatürk'ün son zamanlarındaki portresini hayvan gibi andırmaktadır.


    (erotomaniac - 8 Ekim 2009 13:11)

  • comment image

    hem senaryosunu yazdigi, hem yonettigi bir filmi pedro almodovar'in. bence tam bir almodovar filmi. film obsesyon ve obsesif ask uzerine kurulu, hable con ella' daki gibi. cekimler, akdeniz esintisi ve penelope cruz yine gorsel olarak cok guzel sahneler ortaya cikarmis. konu oldukca belirgin, saklanmaya calisilmamis, seyirciyi nasil sasirtirim diye ugrasilmamis. ama anlatim icin secilen kareler, ifadeler, cekimin yapildigi yerlerle butunlestiginde izlemesi hayli keyifli bir film olusturmus. su da bir gercek ki penelope cruz akdeniz' e cok yakisiyor (bkz: captain corelli's mandolin)

    --- spoiler ---

    mateo'nun hayata ancak harry olarak devam edebilmesi, bir insanin bir sirri hayat boyu kendi icinde yasatabilmesi (diego ve babasinin kimligi), obsesif asklar veya iliskiler (insanlarin hayati pahasina da olsa) (ernesto-magdalena, harry- ernesto) uzerinde dusunuldugunde hic de klasik turk filmi klisesi yaratmiyor bende. aksine kendi siradanliklarimiz, hayatlarimiz arasina sikismis binbir turlu farkli hayat, bakis acisi, farkliliklar olabilecegi uzerinde dusunduruyor insani.

    ---
    spoiler ---


    (biber - 25 Kasım 2009 03:00)

  • comment image

    çok tipik bir almodovar evreniydi bir kere. gayler, hatalarıyla da güzel kadınlar, kadınları inciten kötü heteroseksüel "erkek"ler, peruklar, renkler, duygusal atmosfer, sırlar, ailenin boğan ilişkileri, arkadaş çevrelerinin saran sarmalayan evrenleri, aşk, unutmak, anneler ve çocukları gibi. ama bu film noir işi çok iyi olmamış gibi geldi bana. ya da ben almodovar'ın la mala educacion'de olduğu gibi film noir denemelerindense mujeres al borde de un ataque de nervios'daki gibi uçucu ve konuşkan ve havai ve güldürükçü hallerini daha çok seviyorum. hep öyle filmler yapmak zorunda mı? değil tabi. ama başka türlüsünü yapınca da woodyciğimin match point'te yaptığı gibi çok titizlenerek yapmakta fayda var. şu da var, mesela volver'e de çok bayılmıştım ama oradaki dramatik kurgu çok daha sağlamdı bence.

    penelope'nin güzelliği, belirli temalar, belirli mizansenler beni benden aldı, izleme zevki yine her zamanki gibi son derece yüksekti, almodovar cinlikleri şahaneydi. sevdim ama bayılmadım, öyle söyliyim. yine de almodovar hiç yoktan almodovar'dır, candır, kadın düşmanlığının tavan yaptığı bir dünyada kadınları şefkatle anlar, anlatır, sever, çekirdek/burjuva/konformista ailenin lanetini ve seçtiğimiz "aile"lerin güzelliğini gösterir, savunur. herkesin ikili hayatlara kapandığı dünyamızda duruşu yeterdir, orası da öyle.


    (ki - 28 Aralık 2009 13:46)

  • comment image

    bir kere de beni hayal kirikligina ugrat be adam, bir kere de senin cektigin bir filmi izledikten sonra carcabuk gercek hayata doneyim.

    --- spoiler ---
    mateo'nun ellerini lena'nin son goruntusu uzerinde gezidirdigi sahnedir almodovar'in yetenegi.
    tutku, bir kadina duyulan, bir aktrise duyulan ve sinemaya duyulan, bu kadar guzel anlatilabilir.
    ---
    spoiler ---


    (henryleyden - 9 Ocak 2010 23:28)

  • comment image

    ispanya'nın politik tarihini de sağlam bir dille gözler önüne seriyor film.
    hani şu franko döneminin acılarına yıllarca dönüp bakamayan ispanyanın halini çaktırmadan bile değil, alenen anlatılmakta.
    biraz tarih ve edebiyat bilgisi olanları sinemada şaşırtabiliyor.

    bir de bahsedilği gibi sinir krizinin eşiğindeki kadınlar 'a tekrardan selam ediyor almodovar filmin sonuna doğru. haliyle bir erkek olarak gülmekten yanaklarımı ağrıttı ya tekrardan. ben daha bir şey demiyorum.
    p.s. penelope cruz yerine paz vega oynasaymış keşke *


    (winsome - 10 Ocak 2010 00:37)

  • comment image

    tamam çok güzel bir film değil, hatta ikinci kez izlemem bile. lakin almadovar'ın kamerasının günden güne olgunlaştığı ve artık metinlerarası okumaların daha sık görüldüğü de bir gerçek. filmde birkaç sahne vardı ki, izlerken sinema denilen sanatın müstakilen nasıl inşa edilebileceğini görmüş bulundum.

    --- spoiler ---

    ilk örnek; magdalena (penelope cruz) merdivenlerden düşerek ayağını kırdığında hastanede röntgenlerinden oluşan kısa bir bölüm var filmde. önce kırık olan bacağın röntgeni gösterilirken, sonra sırasıyla vücudun diğer bölümleri akıyor. orada çalan müzik ve görüntünün estetize edilmesi, aynı zamanda geçişlerle bütünlüğün desteklenmesi, olağanüstüydü.

    bir diğer örnek, ray x karakterinin elinde kamerayla yönetmen mateo'nun (harry caine ya da) filminin perde arkasını çekmesi, aynı zamanda filmin hikayesinin yönetmen tarafından diego'ya anlatılması, bütün filmin aslında bir filmin hikayesi olarak kurgulanması ve değişik bakış açılarının aynı kurgu içine sağlam bir şekilde yedirilmesi. ray x'in elindeki kamerayla artık bütünleşmesi ve belki de homoseksüelliğiyle birlikte kaybolan erkekliğini büsbütün kameraya (instrument olarak) vermiş olması.

    ernesto mertel'in (magdalena'nın zengin kocası) kamerada ses kayıt özelliği olmaması nedeniyle dudak okuyan bir kadın tutması. bilhassa bu sahneler beni gülmekten yerlere yatırdı. adamın kadına "neler oluyor?" soruları, adeta kara mizah etkisi yaptı. diğer yandan, magdalena odaya girip de dev perdede kendini görünce, replikleri tekrarlaması ve bu sırada ağlaması, ardından da kameradaki görüntüden ve odadan çıkıp gitmesi. (ben seni iki kere terk ediyorum!) muazzam olan da sanırım böyle bir "ayna etkisi"ni sinemada yakalamak. adeta sonsuza kadar bırakıp gitmiştir magdalena, ernesto'yu. tekrar.. tekrar.

    sonra, ray x'in daha tıfılken elinde kamerayla magdalena'yı takipi ettiği sahnede magdalena'nın tripod'la onu hapsetmesi ve ray x'in elindeki kamerayı bırakmaması. sinema dili adına önemli bir sahneydi bence. hatta bende yer yer fellini etkileri çağrıştırdı.

    haftasonunu ibiza'da geçiren ernesto ve magdalena'nın çarşaflara bulanmış sevişme sahnesi de, bence bugüne kadar kurgulanmış en güzel sahnelerden birisiydi. bir nevi, "karşılıklı iradenin olmadığı sevişmenin 'estetik' olmadığı" iması çıkıyordu.

    bütün bunlar, sinemada uzunca zamandır pek göremediğim şahane oyunlardı. yönetmenin, bir başka yönetmenin filmini çekmesi bu açıdan oldukça güzeldi benim için. sinema üzerine felsefe yapmanın önemli eşiklerinden birisiydi. filme, "almadovar usulü kara film" yakıştırması nedeniyle gittim ama çok da öyle "kara film" etkisi görmedim. daha çok melodrama sosu hissediliyordu. takıntılı bir aşık, ihanet eden bir eski sevgili, kurgulanmış oyunlar... bunlar bir filmi "kara film" yapmaz. daha derinlerden gelen bir kötülük, uyuşmazlık yahut sıradanlaşmış bir vahşilik olmalı.

    --- spoiler ---


    (cam irmagi tas gemi - 11 Ocak 2010 15:16)

  • comment image

    --- spoiler ---

    "uzun zamandır ilk defa bi şey hakkında yazılan bütün entry'leri okudum ve inanamadım! bunların içinde, normalde "siz zaten hiçbi şeyi beyenmeyin adi herifler!" diye çemkiren birkaç zibidiyi görmek de tuhaf bi deneyimdi. ispanyol sinemasına yakışır güzel bi film bence. "yönetmenin son filmini yönetmenden soyutlamak" yeni sinema eleştirisi modası zaten. "inglourious basterds, tarantino filmi diil." demek gibi sldkfjk. ya kötülenmeyi, diğer hakaretleri ve etiketlenmeyi göze alarak diyorum ki, "bu filme 'çakma türk filmi.' diyen adam, sinemadan hiçbi sikim anlamıyordur.". koca filmi "yaa kazada kör olmuş yaaa. çocuğun babası olduğunu en baştan anladık zaten askdjhakjdh." olarak algılamak, almodovar'a küfretmek gibi bişi. filmi bu kadar itin götüne sokmak için ciddi bi entelektüeliteye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum ama yorumları okuyunca lümpenliğin dibine vurulduğunu görüyorum. ben bundan sadece filmin, senin sinema algından bi adım ötede olduğu sonucunu çıkarıyorum."

    çok güzel bi yönetmenlik var filmde bi kere. bayıldığımı söyleyebilirim. sırf lena'nın dudak okuma odasına girdiği sekans bile filmi gözümde devleştiriyor. hayranlık beslenesi zirvelerden biri. film komple üzerine yıkılabilir. harry caine kör mü değil mi öyle bir şüphe salıyor ki, son ana kadar devam ediyor o his. o muhteşem meme ile açılması bile bir deha örneği bence. kurgusu da çok iyi. çok acayip karakterleri birbirine muhteşem bağdaştırmış. altından kalkması oldukça zor bir olay örgüsü var. anlatım üstün. "geliyoruuuuum" demeden tokat gibi çarpan 4-5 replik var. bokunu çıkarmadan şahane yedirmiş senaryoya. "gülümseme. peruk yeterince sahte." gibi. tahrik edici güzellikte diyaloglar vardı. hayvan gibi güzel sevişme sahneleri. mateo'nun eve getirdiği kıza çakması ve judith'in ağzından sürekli birilerine çaktığını öğrenmemiz ve sakatlanmış lena'nın bacaklarına yumulması, mateo blanco ve harry caine karakterini yeterince derinleştiriyor bence. filmdeki her madalyonun iki yüzü vardı ve adam bunu hakikaten çok takdire şayan yapmış. "tek masum diego" dahi gizli ibneydi. biz hala bi karakterin derinine inilmesini, bütün hayatının baştan sona anlatılması şeklinde bekliyoruz ama dünya sineması bunu ayrıntılara aktarıp sana bırakıyor. sen in istiyor, sen kur. kişiselleştirme alanı bırakıyor sana. özellikle avrupa, gerizekalı gibi izlemeni istemiyor. bence film imdb'deki puanı 7.3'ten fazlasını hak ediyor.

    filmde bir son sıkıntısı yok. sinemasal olarak çok kutsal addeddiğim bir nokta bu kişisel olarak. doğru ucu çekilen bir fiyonk gibi çözülüyor film yavaş yavaş. biterken olaylar oturuyor, zaman oturuyor, kişiler oturuyor, yaşananlar oturuyor. gerçekten yaşanmışlar hissini verdi bana ki, bu da ciddi bişi diye düşünüyorum. böyle bir filmin altından "ee n'oldu şimdi?" dedirtmeden kalkabilmek bence de ustalık gerektiren bi iş. adam "en iyi senaryom." diyorsa, bi düşünmek lazım "adam böyle diyorsa bi bildiği olabilir." diye. içerdiklerinin "basit" gelmesi tırmalamamalı. iddialı laf üstüne çok alengirli meseleler beklemek manasız. yanlış adamdan beklersin zaten. kesinlikle kötü bir film değil. bilakis çok tatmin edici. allayü teyaalam bana böyle bi film yazıp çekmeyi nasip eder umarım.

    filmi izleyenler için bu linkler de :)

    http://us.imdb.com/…itle/tt1369649/fullcredits#cast
    http://www.dailymotion.com/…a-pedro-almo_shortfilms

    ---
    spoiler ---


    (radioheadbanger - 11 Ocak 2010 16:24)

  • comment image

    çok daha iyi filmler çekmiş olan pedro almadovar'ın, yine kendinden izler taşıyan, beklentinizi çok yüksek tutarsanız bi' miktar hayal kırıklığı barındırma ihtimali olan filmi. (almadovar ne çekse izlerim o ayrı...)


    (nickelodeon - 14 Ocak 2010 14:40)

  • comment image

    renkli bir almodovar filmi.

    --- spoiler ---

    domateslerin üstüne damlayan gözyaşı, röntgenler, evde tv karşısında fotoğraf çekme ve sahildeki fotoğraf sahnelerini çok sevdim.
    sevilen kişi ve sevilmeyen kişiyle sevişmenin farkını görsellikle aktarması çok güzeldi. arthur miller hikayesi senaryodaki bağlantısıyla da çok etkileyiciydi.
    en iyi almodovar filmi olmayabilir ama izlenmeye değer.

    ---
    spoiler ---


    (pati - 17 Ocak 2010 14:09)

  • comment image

    penelope cruz'un güzelliğine hayran bırakan bir film... ve şunu farkediyorum, bu ispanyol filmlerinde evler capcanlı renkli, iç açıcı oluyor, ya da benim zevkime hitap ediyor bilemiyorum... evlerin dekoru, kadınların rengarenk kıyafetleri, kimi zaman esmer tende gözüken o kırmızı ruj, belki çoğu filmde görüyorum bunları ama, ispanyol filmlerinde daha fazla seviyorum renkleri... benim için görsel şölen bunlar oluveriyor sadece...

    bu filmde de böyle... lena'nın giydiği kıyafetler, zengin sevgilisinin görkemli evi, büyük aşkı mateo'nun madrid'deki evi, ve çektikleri kızlar ve bavullar filmi'nin ara sıra gösterildiği sahneler...

    çok hoş. çok...


    (what am i to you - 25 Ağustos 2010 01:38)

  • comment image

    kumsalda iki sevgilinin öpüştüğü fotoğraf, parçalanmış fotoğrafların bir poşet içerisinde gösterildiği bölümler ve poşetin dışına çıkarıldıklarında masada gözüken yüzlerce fotoğraf parçası, mateo'nun lena ile öpüştüğü kareleri dokunarak hissetme çabası insanın içini burkar; nedensiz bir şekilde gözlerinizin dolmasına sebep olur. elbette ki, domatesin üzerindeki bir damla gözyaşı kalbi kırık bir kadını anlatmak için çok başarı bir seçimdir.


    (aporrhais pespelicani - 27 Ocak 2012 21:24)

  • comment image

    bu filmi yeşilçam'ın melodramlarına benzetmek için koyu kör olmak lazım. şöyle ki; almodovar filmdeki senaryoda değil, onun yarıklarında dolanıyor. örneğin filmin başında kör yazar eve davet ettiği hatundan kendini tarif etmesini isterken, kadın, yazarın erkekliğinin uyanışını izlemekte, kadının, yaşlı ve kör adamın cinsel arzusunu karşılarken ki lütufkarlığı, kendini hemencecik teslim etmesi, gözü görmeyenin fantezisi olan kadının, kendisini görmediği için erkeğe kendini rahatlıkla vermesini düşündürüyor. kadınlar, kör bir erkeğin varlığını sakınmaksızın kabul edebilirler mi?.. tanınmadıklarından ötürü bu arzu kendilerini kamçılar mı?.. kadın kendini adama tarif ederken, cinsel arzulamanın hem öznesi hem de nesnesi kılmaktadır kendini. lacancı bir okumaya gidersek erkek seyreden, kadın da seyredilen olarak kurgular kendini... ama burada kadın erkekçe seyredilen değildir, kendini onun bakışlarının nesnesi yapmaz sadece izleyen bizlerin hayal ve fantezi çizgisinde kendini kurgular... almodovar kanepedeki sevişme sahnesini göstermez. sadece kadının zevkten titreyen ayaklarını gösterir ve izleyicinin sevişmeyi hayal etmesini ister. kanepenin tepesinde kadının kırmızı ojeli ayaklarının zevkten yelpaze gibi açılması, sevişen bedenlerden daha vurucu kılmaktadır sahneyi... özellikle yönetmenin renklere atfettiği önem, irkiltici duyguları tetikleyen asal unsurlardandır. almodovar filmlerinde kırmızının baştan çıkarıcı enerjisini her daim görmek mümkün...

    sonra da diego'nun tarif ettiği öpüşme sahnesini hayal eden adamın ağır çekim görüntülere dokunması...

    ölü taklidi yapan zengin sevgilisinin mortu çektiğini düşünen lena'nın bir orgazm sigarası yakması...

    hernesto mandel'in evindeki türlü çeşitli silah resimleri.. serigrafiyle üstüste basılmış bu imgeler doğrudan tutkulu cinsel enerjiyi, saplantılı sahip olma dürtüsünü canlandırıyor. cinsel iktidar ve iktidarsızlık... silahın fallik bir işlev yüklenmesi... yemek salonundaki devasa elmalı natürmort da birdenbire nasıl cinsellik ve tutkuyla bağlılığın imgeleri oluveriyor.

    mandel'in oğlu bir röntgenci olarak görüntünün arayüzüne odaklanıyor. çekim arkası, rollerin arasından sızan gerçek roller... araba kazasının bile tutkuyla kaydedilmesi...


    (ecco homoreous - 23 Nisan 2012 17:34)

Yorum Kaynak Link : los abrazos rotos