Crazy/Beautiful (~ Çilgin/Güzel) ' Filminin Konusu : Otoriteyi simgeleyen figürlerle sürekli çatışma halinde olan 17 yaşındaki lise öğrencisi Nicole'ün durumu, kızına her zaman mesafeli davranan kongre üyesi babası Tom Oakel için tam bir hayal kırıklığı yaratmaktadır. Nicole'ün üvey annesi Courtney de aynı kocası gibi düşünmektedir. Gerçek annesinden ayrı yaşamak zorunda olan Nicole, sık sık derslerini asar, bir partiden diğerine koşar ve arkadaşlarıyla gezip eğlenmekten başka şey düşünmez. Ancak yaşadığı zenginler semti lisesinin altın çocuğu olarak bilinen atletik yapılı Latin genci Carlos Nunez'e aşık olunca, bu rüyadan sarsılarak uyanmak zorunda kalacaktır. Eğlenmek ve dikkat çekmek için başladığı bu ilişki, Nicole için yepyeni sorunların habercisi olacaktır. Yasalara saygılı, tüm yaşamı okulu ve geleceği üzerine odaklanmış olan Carlos, şüphesiz ki Nicole'den çok farklıdır. Hiçbir şeyi umursamayan Nicole'ün ihlal edemeyeceği bir yasa yok gibidir. O, zengin semtlerin kızıdır ve sahip olamadığı tek şey, insani değerlerdir. Yoksul bir semtten gelen Carlos'unsa sahip olduğu insani değerlerin dışında hiçbir şeyi yoktur. Bütün bunlara rağmen devam eden ilişkileri, sınıf farklılıklarına büyük önem veren sistemin engeline takılır. Ne Nicole'ün arkadaşları, ne de Carlos'un ailesi durumdan hoşnut değildir. Herkesin onları ayırmaya çalıştığı bir noktada Carlos ile Nicole çok önemli bir kararın eşiğine geleceklerdir.: Ya giderek ağırlaşan problemlere teslim olup ayrılacak, ya da ilişkilerini sürdüreceklerdir...
Strike!(1998)(6,7-6151)
Elizabethtown(2005)(6,4-64146)
Wimbledon(2004)(6,3-56556)
Get Over It(2001)(5,8-16817)
eglencelik genclik filmi statusunde, hos zamanlar gecirten bir film. nicole (17, saclari devamli yagli), ailesel sorunlarindan dolayi psikolojik olarak amciklamis bir genc kizdir. alkol, uyusturucu ve seks ucgeninde tam kaybolacakken carlos (bu da 17'dir heralde) ile tanisir, olaylar gelisir.nicole'un odasina gidince kizin "haydi sevi$elim aheyhey" dercesine direk soyunmasi ve carlos'un da ayni okuzlukle hemen soyunmasi da aklimda kalmis detaylardan. arkadasim asiksiniz siz, hani duygusallik, hani romantizm? 50 dolara kiralanmis orospu gibi davranilir mi be?ayrica arkadasim biz de gittik high school'a bilmemneye yoktu biz de bu tip seyler. guzel ulkemizde de bir pacific high gormek ister deli gonul diyerek sonlandiriyorum entry'mi, tesekkurler.
(agony - 27 Mayıs 2002 18:22)
vcd ve dvd formatında satılmaya baslanan ve her nedense her izledigimde icimi acıtan film.
(farawaysoclose - 3 Haziran 2002 22:44)
şeker gibi, çerez gibi sonlara doğru göğse ağrılar sokan bir gençlik romantizmi. zengin kız - yoksul erkek aşkını anlatırken, kızın elemanı süründürmesi klişesine düşmemesi güzel olmuş. dışarıdan bakıldığında uçarı, serseri, hiçbir şeyi takmayan bir kız gibi görünen nicole'un aslında sevmeye ve sevilmeye ne kadar ihtiyacı olduğunu görüyoruz. carlos da hem tahsilli, hem de aile terbiyesi almış pırıl pırıl bir çocuk. kızım olsa tereddüt etmeden everirim. kirsten dunst o eblek bakışları dışında yine iç gıdıklayıcı bir portre çizmiş. sağolsun film boyunca sutyen kullanmamış, bol bol tişört altından görunen göğüs uçları izledik. en ilgincime giden; arkadaş nasıl bir rahatlık bu ya, pencerede baban dururken sevgilinle sevişiyorsun, carlos terbiyeli çocuk tabii toparlandı hemen. tamam kızım sevişsin etsin dersin de, arada kızım perdeni neyini kapamayı unutma da dersin. kirsten dunst havuzda başkasıyla yiyişirken, carlos'un kahraman edasıyla kızı kurtardığı sahnede kızımızın üstünde judas priest tişörtü vardı. o da ufak bir dipnot olarak eklenmiş olsun.
(crowley - 25 Temmuz 2008 10:49)
(bkz: beautiful crazy)
(bloodymary - 13 Temmuz 2002 02:07)
kirsten'in etkileyici bir performans çizdiği film. insanı saran garip bir sıcaklığı var, bir miktar etkisi bile sürdü bittikten sonra. bu arada kirsten'in annesi ayıp etmiş, sansürle şu güzel ortamı bozmuş (bunlara izin verdiyse neleri sansürlemiş diye de merak ediyor insan).
(nikiforov - 27 Temmuz 2009 11:32)
2001'de üniversite için istanbul'a ilk geldiğimde gittiğim ilk film. o zamanlar arkadaşım olan ama o seneden sonraki 8 sene boyunca sevgilim olacak olan zat benim zorumla girmişti filme. ve yine beni tavlama yolunda olduğundan filmi beğenmiş gibi yapmıştı. sonra sevgiliyken izledik bi kez daha, kıvrılıp yan yana...bunca yıldan sonra goldmax-2 de çıktı karşıma film. cümle alem toplanıp dünyanın en klişe filmi ilan etse de bu filmi, her sahnesinde içimi acıtabilecek potansiyelde. kristen dunst da jay hernandez de o kadar içime işlemiş ki, bu kadar sene sonra sanki yıllardır görüşmediğim arkadaşlarımdan haber almış gibiyim şuan.ayrıca (bkz: bir şeyi unutmanın en kolay yolu) , her an hatırlayıp normal gelmesini sağlamaktır bence. o başlığa da selam ederim burdan. *
(inomniaparatus - 19 Mart 2010 01:33)
“gelmiş geçmiş en iyi filmdir” yazısı olmayacak bu. öyle olsa bu başlık altında sayfalar dolusu yazı olmasını da beklerdik, ama yok. bu film ile yolumun nasıl kesiştiğinin hikayesi sadece. öyle aman aman da bir hikaye değil aslına bakarsanız. ama bu filmi nereye gidersem gideyim hala yanımda taşıdığım düşünülürse benim için anlatmaya değer.eğer sizin için de dinlemeye değer ise başlıyoruz efendim. sene 2002, üniversitede ilk senem. eskişehir'e yeni yeni alışıyorum, aileden uzakta yaşamaya ise mümkün değil alışamıyorum. ankara'ya yerleşmişler o sıralar onlar da.ilk aylarda her haftasonu atlayıp doğu ekspresine, 3 saatte gidilecek yolu 5 saatte gidiyorum. o zamanlar numarasız biletler vardı,çok ucuzdu. arkadaşlarla en büyük eğlencemizdi tren yolculukları...hele ki bir de yer kapabildik mi trene erken binip, keyfimize kimse dokunamazdı.nerede kalmıştım? evet, her haftasonu ankaraya gidiyorum. ankarada bir geçmiş yok pek, çok bilmiyorum şehri. öğrenmeye de çalışmıyorum zaten, amaç evden çıkmamak biraz. ilk sene yurtta kalıyor olmanın da getirdiği o “birlikte” yaşama duygusundan uzaklaşabilmek biraz da...mahallede bir vcd dükkanı buldum. o zamanlar film indirme sistemlerimiz mevcut değildi veya ben geriden takip ediyordum da diyebiliriz. her cumartesi sabahtan gider, uzun uzun bütün filmlere teker teker bakar, en az birkaç film toplayıp çıkardım. gel zaman git zaman dükkanın sahibi abi ile filmler üzerine sohbet etmeye de başladık. ilk zamanlar kimlik bırakmamı isteyen bu saygıdeğer abim ,bu sadık müşterisine kıyak yaparak sonrasında kimliksiz verir olmuştu filmleri. sanırım en hakiki müşterilerinden biri bendim. sinemayı çok sevdiğinden, o yüzden bu işe girdiğinden,ama etrafında sinemadan, filmlerden konuşabileceği çok insan olmadığından dem vururdu.mahallemizin durum itibariyle çok öğrencinin olmadığı, genellikle emeklilerin yaşadığı bir yer olduğu düşünülürse haklıydı da. film alışverişi, tavsiyeler,izlenen filmler üzerine yorumlar aylarca keyifli bir şekilde sürdü. yine bir haftasonu rutin ziyaretlerimden birinde artık yeni filmleri çok getirtemediğinden, işlerinin çok iyi gitmediğinden bahsetti. insan böyle durumlarda söyleyecek çok söz bulamıyor tabii ama, kapanırsa eğer ben naparım diye de düşünmüştüm, yalan yok. masasının üstünde bir film duruyordu. elimde senin seveceğin güzel ve yeni bir film yok şu sıralar dedi, ama bunu bir müşteri getirdi. kaç aydır peşinde koşuyorum getirsin diye, sen gelmeden bir 10 dk önce bıraktı gitti, istersen al bunu izle dedi. film sizin de kolaylıkla tahmin edeceğiniz üzere crazy/beautiful idi.eve gittim filmi taktım, izledim. film bittiğinde gülümsüyordum. sevdim ben bu filmi, kendimi iyi hissettim. basit bir gençlik filmi diyemem hiçbir zaman bu film için, çoğu izleyicisi için öyle de olsa. dedim ya bir veya birçok sebepten girdi gönlüme...herşeyden önce sadeydi, şarkıları çok güzeldi, esas kızımız çok güzel fotoğraflar çekiyor daha doğrusu çektiği fotoğraflarla güzel kompozisyonlar yaratıyordu, esas oğlanımız güzel gülüyordu...sonraki haftalarda eğer yeni gelen filmler varsa onlar alınır ama yanına mutlaka crazy/beautiful da eklenir oldu.yeni film yoksa da dert edilmez oldu...defalarca izlendi. ablayla, anneyle, kuzenlerle...her defasında aynı gülümsemeyi getirdi bana. vizeler sebebiyle ankara’dan uzak geçen birkaç hafta sonrasında dükkana koşarak gittiğim bir haftasonuydu yine. raflar boştu,tüm filmleri kolilere yerleştirirken buldum dükkan sahibini. nerelerdesin dedi ne zamandır?, sen gelmeden kapatacağım diye üzülüyordum dedi.zaten aylardır sinyallerini de verdiği üzere, “durumlar pek parlak değil” cümlesi sonunda kanlı canlı fiile dökülmüş,dükkanı devretmişti. yerine internet kafe açacaklarmış, benim yaptığımdan daha iyi iş yapacağı kesin diye de küskün bir ses tonuyla eklemişti. ben de üzüldüm. belki daha çok film almalıydım kapanmasın diye bile düşündüm sonrasında. üzgün olduğumu dilim döndüğünce ona da belirterek dükkandan çıkmaya hazırlanıyordum ki arkamdan seslendi. bak senin için birşey var masanın üstünde dedi...ne olduğunu hemen anladım, görmeden. bana bu filmi hediye etmişti...filmin beni gülümsettiğini biliyor muydu bilmem ama o abi sayesinde ben filmi her izlediğimde gülümsemeye devam ettim. hala daha vcd’sini özenle saklar, ne zaman dar gelsem kendime, ne zaman canım sıkılsa oturur izlerim. öyle internetten de değil, hala aynı vcd’den...tüm repliklerini, tüm şarkılarını, tüm ufak tefek çekim hatalarını ezberlediğim halde, hala aynı gülümseme ile de filmi bitiriririm. bu yazıyı yazarken bana eşlik eden, filmin güzel şarkılarından david gray, this years love’a da selam eder, sizi gülümseten filmlerden kopmamanızı dilerim.
(dolls - 25 Eylül 2011 23:03)
nunez ile annesi arasında ispanyolca konuşulan sahnelerde türkçe altyazı olmamasına rağmen, konuşulanları anlamanın mümkün olduğu film. o denli içten ve başarılı...
(yesil tuborg - 14 Aralık 2011 00:00)
crazy nin bayan, beautifulun bay oyuncu tarafindan sergilendigi, muzikleri insani kipir kipir yapan, birden fazla izlenebilecek guzel film...
(cupid of hatred - 21 Nisan 2003 12:41)
daha once bir cok kere islenmis bir konuyu *daha renkli ve guzel oyuncularla ve biraz da guzel bir soundtrackle yenilemisler.deli olan ,akli fikri 5 karis havada sorunlu ve alkole uyusturucuya merakli bir genc kizla, iyi aile cocugu olan okulun futbol takiminda oynayan meksikali yakisikli bir adamin askini anlatiyor.tabi bu tur filmlerde esas kizin oglanin hayatini altust etmesi,oglani yoldan cikarmasi, "tatli bela" tandansli bir renk cumbusu icine sokmasi gerektiginden senaryoya fazla sasirmiosunuz.mutlu son olmasi guzel bir sey en azindan.kahverengi irkin* da ayri bir irkcilik konusunu oldugunu gorup bunun yaninda guzel zaman da gecirilebilitesi olan film.
(lasombra - 21 Nisan 2003 12:59)
(bkz: chick flick)
(marlboro insani - 15 Eylül 2003 04:56)
kirsten dunst hatrına izlemeye başlayıp, önyargılı yaklaşılabilecek konusuna (zengin uçarı kız - yoksul çalışkan oğlan) rağmen hoşlandığım, jay hernandez'in efendi kişiliği ve tavırlarıyla, bu tür filmlerde pek olmayacak biçimde desteğimizi aldığı, los angeles manzaralı film.
(vernon sullivan - 8 Haziran 2004 01:55)
moviemax1de rastlayip yeniden izledigim, tadina doyamayip moviemax2de su anda yeniden izledigim film----- spoiler ------ayriyeten sanirim filmin adi, hernandez le kirsten sevisirken camdan kirstenin babasini goren hernandezin kirsten'e "you're crazy" demesinin ustune kirstenin cvp olarak "you're beautiful" dedigi sahneden gelmekte----- spoiler -------
(replanigre - 18 Ocak 2005 02:25)
çıkmadan önce, kirsten dunst'ın annesinin çekilen sahneleri ayıp bulması sonucu baya bir sansüre uğramış ilginç bir film.ayrıca kirsten dunst ablanın güzel değil ama iyi* oyuncu olduğunu anladığımız, latinolarda iş var dedirten film*
(psi - 28 Eylül 2001 18:43)
amerikan liselerinde gençlik nasıl olur sorunsalına açıklık getirebilen, jay hernandez'in meksikalılarında çekici olabileceğini kanıtladığı izlenilesi teen-romance tarzı bi film...
(cupid of hatred - 30 Eylül 2001 20:14)
sıkılmadan izlenebilen gerçekçi bi film.oyunculuklar takdire değer.
(lodos - 30 Eylül 2001 20:23)
hollywood'dan ziyede daha çok bağımsızmış izlenimi yaratan, hatta başında "yoksa bir reality bites daha mı" düşüncelerine sevk edebilen, inatla hiç bumpersız, mutlu başlayıp daha mutlu biten, bitene dek de "eh hadi ama bişey olsun" arzusunu çoğaltmasına rağmen karşılıksız bırakan, olmamış film..
(hala pek bi superkahraman - 5 Mayıs 2005 23:14)
romantizmin doruklarında suratta yavşak bir gülümsemeyle izlenen bir filmdi. mutlu sondu, sevimliydi, güzeldi ama ben amerikan filmiyim, öyleyim, öyleyim tadı bırakmıyordu damaklarda. kirsten dunst'ın giysileri çok başarılıydı. bir de film sonrası insanda fotoğraf çekme arzusu uyanıyor.
(6 45 - 20 Ekim 2001 18:52)
daha 21. dakikasinda pek de guzel bi devamlilik hatasini bunyesine dahil edebilmis bi adet film. uzak cekimde hatun kisi (kirsten dunst) arabanin on koltugundan arka koltuga esas oglanin yanina gecerken gorunmekte, gel gor ki bi sonraki sahnede esas oglan arka koltugun hakimi olarak oraya yayilmis, kizimiz da on koltukta cici cici oturmaya devam etmektedir...filmin butun hikayesini alt ust eden bi hata olmamasina ragmen zaten filmin hikayesi de pek matah bi sey olmadindan rahatlikla "seyretmem yahu ben boyle filmi, amcalar iki sahneyi bi araya getirirken bakmamislar bile, hıh!" die tepki verilse kimse cikip da "ne diosun sen, boyle bi eser bu kadarcik bi hata yuzunden harcanir mi" diyemez.
(jackie - 18 Kasım 2005 15:21)
"there are millions of people in this world. but in the end, it all comes down to one."
(argento - 4 Şubat 2006 23:18)
Yorum Kaynak Link : crazy/beautiful