The Jackal ' Filminin Konusu : Kendisine ‘Çakal’ denilen isimsiz bir keskin nişancı, üstün yetenekleriyle birkaç kişi dışarısındaki herkesten kendini saklayabilme yeteneklerine sahiptir. Bir Rus çetesi üyesi FBI ve Rus askerleri tarafından Moskova’da öldürünce, çete üyesinin kardeşi olan Terek Murad intikam almak için ‘Çakal’ı kiralamıştır. Tehdit karşısında korkuya kalan FBI’ın elinde ise tek bir seçenek kalmıştır: ‘Çakal’ı tanıyabilecek ve öldürebilecek tek insan olduğu gibi en az onun kadar tehlikeli olan bir IRA keskin nişancısını serbest bırakmak…1973 tarihli The Day of the Jackal filminin yeniden çevrimi olan The Jackal, Bruce Willis ve Richard Gere gibi iki ünlü oyuncuyu karşı karşıya getiriyor.
The Last Boy Scout(1991)(7,0-85187)
The Whole Nine Yards(2000)(6,7-101151)
Tears of the Sun(2003)(6,6-105192)
16 Blocks(2006)(6,6-127224)
Hostage(2005)(6,6-101417)
The Siege(1998)(6,4-69719)
Last Man Standing(1996)(6,4-50072)
Hart's War(2002)(6,3-50242)
Mercury Rising(1998)(6,1-61777)
Hudson Hawk(1991)(5,8-50673)
Striking Distance(1993)(5,8-37816)
The Whole Ten Yards(2004)(5,5-50615)
gerek suikast silahı, gerekse (otel kayıtlarının toparlanması, vb) diğer ayrıntılarıyla başarılı bir eserdir.filmi izlemeye başlamadan önce yapım tarihini kontrol etmeyenlerdenseniz, "vay be 70'li yılları ne kadar başarıyla canlandırmışlar, filmi de eskitmişler, amma para gömmüşlerdir figüranlara ve dekorlara" dedirtir.fransa'da geçmesine rağmen, film ingilizce'dir ve bir yerinde çakal, izini kaybettirmek ve kayıtsız konaklamak için dost kazanmak üzere canayakınlığıyla dünyaca meşhur türklere ulaşabileceği yegane noktaya sürdürür taksi'yi, türk hamamına.
(chete - 25 Eylül 2006 23:02)
de gaulle'ü öldürmesi için çakal'ı kiralayan örgütün ismi gerçekte de de gaulle'e karşı zırt pırt suikast düzenlemiş oas'tır. kurgusuyla, anlatımıyla alanında yarmış bir kitaptır. klasik holywood kilişeleriyle içine edilmiş olan, bruce willis'in başrolde oynadığı (ki kitaptaki karakterle alakasız bir tiptir) film versiyonu romanının yanına bile yaklaşamaz.
(ntldr - 25 Haziran 2007 23:10)
jean-marie bastien-thiry ile açılır ardından olaylar gelişir.
(arvo - 9 Aralık 2008 11:59)
fred zinnemann'ın ustalığını ekstradan belgelediği bir film daha. bir adam bir hikayeyi bu kadar iyi bir şekilde nasıl anlatabilir, nasıl kendinden emin bir şekilde gerilimin dozunu ve zamanını ayarlayabilir. nasıl bir yetenektir bu. gerçekten nasıl çözdü bu işi çok merak ediyorum. diğer yaptıklarını bir şekilde kabul edebiliriz. ama gerilimle hamurla oynarmış gibi oynayabilmesini ben çözemiyorum. filmin ilginç yanlarından biri içinde dramatik yapıda çelişki yaratıp seyircinin ilgisini çekecek türden bir aşk olmamasıdır. hatta kadın-erkek ilişkisi hiç yoktur da diyebiliriz. bu tür bir ikili ilişkiden yoksun olarak bile muhteşem bir dramatik yapı kurulabilmesi itibariyle bence bütün senaristlere ders niteliğindedir. filmde aşk ilişkisi olarak yorumlayabileceğimiz tek şey anti-kahramanımız çakal'ın bir otele girip kendini kurtarmak pahasına bir hatunu tavlaması ve aynı gece onla beraber olmasıdır. ertesi gün ikisi de otelden ayrıldığında hatunun evine polisler gelip sorgu çeker. sonuçsuz kalır. çakal akşam hatunun evine gittiğinde kadın hiçbir şekilde ters bir tepki vermez. tam bir aşık gibi kucaklar onu. saklamak, korumak ve kollamak ister. gece sevişirler, yatakta sarmaş dolaş konuşurlerken hatun çakal'a işin aslını sorar ve onun yanında olduğunu söyler, çakal bir tepki vermez. hatunun boynuna sarılır. o an ne yapıyor niye merakta kalırız. çünkü kamera hatunun amorsundadır. ikisinin de yüzü görünmemektedir. hatunun sol eli, çakal'ın kolunu nazikçe tutmaktayken yavaş yavaş düştüğünü görürüz. hiçbir ses çıkmaz, hiçbir tepki yoktur. sadece kolu düşer. çakal hatunu boğarak öldürmüştür. sonra yataktan fırlar, makyajını yapar ve sabaha karşı kimseye çaktırmadan evden çıkar. işte bu kadardır. filmdeki herif tam bir eşşoğlueşşektir. gördüğümüz en hıyar anti-kahramandır. hatun ona bonnie&cylde olmayı teklif etmişken, o gider hatunu öldürür.
(herkes gercek bi benim sahte - 7 Haziran 2011 03:04)
la battaglia di algeri'deki albay mathieu'yü oynayan vatandaş jean martin, bu filmde de cezayir karşıtı ekibin destekçisi wolenski'yi oynamaktadır. adamin cezayir'e merağı varmış zaar. bu da benim böyle bir tespitim.
(sanal hayvan - 2 Aralık 2012 01:31)
fransa'nın cumhurbaşkanı tarafından cezayir'e özgürlüğü bahşedilir. bir grup vatansever(!) "cezayir bizimdir, bizim kalacak. kalmasa da bizi böleni öldürmeliyiz" deyip bir kaç suikast girişiminde bulunurlar ama beceremezler işi. en nihayetinde alanında uzman bir tetikçi çağırırlar, tetikçiyle anlaşırlar. olaylar gelişir mi gelişmez mi bilemedim...bir hayli durağan bir film. tabi ki temponun yükseldiği, gerilimin arttığı yerler var ama son 15 dakikaya kadar (gerilimin arttığı sekansları dışarıda tutarsak) neredeyse temposuz ilerler film. ama temposuz oluşu değerinden bir şey kaybettirmez filme. her açıdan dört dörtlük bir filmdir bu. temposuz olmasının nedeni çakal'ın planlarını bol ayrıntıyla (silah sipariş etmesi, silahı alması, denemesi, kıyafetler satın alması vs) anlatması. kısa kesmez fred zinnemann. çakal'ın attığı her adımı gösterir, bunu da göstermeyelim diye düşünmez. öte yandan sadece onu izlemeyiz. ayrıca polislerin de çakal'ı bulma çabaları/çalışmalarını da izleriz. film çakal ile polisler arasında gidip gelir. yer yer kendisini tekrar ettiğini düşündürtmedi değil. yani "çakal bir yere gider, polis onu bulmak üzereyken kaçar, kurtulur. polis tekrar aramaya başlar, çakal'ı bulur, çakal tekrar izini kaybettirir" döngüsü sıkça kullanıldığından tekrara düşüldüğünü düşündürtmedi değil. zinnemann gerilimi nasıl ayarlayacağını çok iyi biliyor. ama burada gerilimle bu denli iyi oynaması sürpriz değil. kendisi bu filmden yıllar önce high noon'u kotarmıştı. hani 24 dizisi için "gerçek zamanlı ilerler" deniyor ya, 24'ten önce bu gerçek zamanlı ilerleme şeysini zinnemann kullanmıştı. bu filmde gerilim konusunda ne kadar da yetenekli olduğunu kanıtlamıştı zinnemann. dolayısıyla bu filmdeki başarısı sürpriz değil. bunu becermemiş olsaydı sürpriz olurdu. sonuçta hakikaten dört dörtlük bir film...
(sherlock holmes 90 - 22 Mart 2013 00:16)
fred zinnemann filmografisinde kürsüde yer alacak başarılı polisiye. akıcı kurgusuyla yakın dönemden jfk, zodiac ve suikast sahnesine esin verdiği the dark knight'ı hatırlatıyor. finaldeki beklenmedik fiziksel kamuflajla da ustaya selam çakalım.
(kolombre - 6 Kasım 2013 22:06)
frederick forsyth'in belki de en guzel romanidir. bu bruce willis'li film de tabir yerindeyse roman pic edilmistir. roman son derece profesyonel bir kiralik katilin son derece profesyonel, sogukkanli ve hesapli bir suikasti planlamasini ve uygulamaya koymasini anlatir. hedef dunyanin en iyi korunan adamlarindan biri olan charles degaulle'dur ve katilin basarisizligi sans faktorune dayanir, motivasyonu ise paradir. malesef filmde ortaya bir adet eski sevgili, yilisik silah saticisi gibi tipler atilmis, iyi adamla kotu adam arasinda kisisel hirslar, intikamlar katilmis. bir de ustune ustluk film inanilmaz klise bir metroda catisma sahnesi ile bitiyor ve bruce willis'in karakteri sapiklastikca sapiklasiyor. hollywood'un butun kliselerini kullanmak zorundaymiscasina, guzelim romani hacamat etmisler.
(latte - 24 Haziran 2004 08:53)
"yuzde 10 bilgi yuzde 90 atmasyon" kuraliyla kitap yazip "ìste hic bilmediginiz gercekler" seklinde tanitmayi prensip edinen sizofren dumbuk frederic forsyth'in romani. gunumuz medya dunyasinda saglam bir yer edinmesine kusku olmayacak bu calisma prensibi ile;çakal'i: uzun boylu, sarisin, celik gibi gozlerle bakan, inanilmaz hesapci, deha derecesinde zeki, muthis planli, nikolai hel+jason bourne+james bond+hasan sabbah karizmasinda, mukemmel bir ingiliz olarak tanitmistir.daha sonra ortaya cikacagi gibi çakal ise carlos'tur, budur, venezuela sular idaresi'nde gise memuru olabilitesi yuksek bir tipe, latin amerika'li insanlara ozgu tez canlilik ve sinirlilige, zaman zaman butun bir operasyonu tepe taklak eden ego'ya sahip fantastik bir kisiliktir.iste bugun dunyada hala hatirlanan ve anilan çakal carlos adinin arkasinda yaptigi eylemlerden bile once bu hayalperest dingilin yazdigi kitap ve o kitaptan yola cikilarak cekilen film vardir.zira televizyonun yeterince yayginlasmadigi, varoldugu yerlerde de gundelik hayatta bu kadar yer etmedigi zamanlarda ister istemez bugunkunden cok daha fazla insan tarafindan (hem de hic boyle konulara ilgi duymayan siradan insanlar dahil) okunmus ve izlenmis, boyle olunca da insanlarin aklindaki carlos adeta bir mite donusmustur.bir roman olarak surukleyicidir, anlatimi (bazi detaylarda siksa da) akicidir. ama su adami sarisin uzun boylu, ingiliz olarak hayal edip tanitmak olup olacak en komik seydir.
(lemre - 9 Şubat 2015 01:38)
the 1973 ingiliz yapımı film. aslen aynı isimli best seller kitaptan uyarlamadır. cezayir'e bağımsızlığını verdiği için özellikle ordudan çok sayıda düşman edinen charles de gaulle'ye yapılması planlanan bir suikastın öyküsünü anlatır. suikasti yapacak olan jackal kod adlı bir kiralık katildir ki kimse aslen kim olduğunu bilmemektedir. gerek hükümetin jackal'ı izleme, gerek jackal'ın izini kaybettirme metodları takdire şayandır, izleyiciyi bir oturur bir kaldırır. film gerçeğe daha bi yakın olsun diye (ki sanırım hikaye gerçektir) tanınmayan artizler kullanılmıştır ancak jackal izleyiciyi kılkuyruk ingiliz aristokratı tipiyle biraz hayal kırıklığına uğratır. netekim yapımcılar 1993'te jackal adıyla yeni bir versiyonunu çekerken bu tepkiyi de gözönüne almış olacaklar ki kiralık katil rolüne bruce willis'i uygun görmüşlerdir -filmde richard gere de vardır. seyretmedim gerçi ama ekşi sözlükten edindiğim bilgilere göre yeni versiyonu bok gibiymiş.
(kitkat - 6 Temmuz 2001 01:05)
(bkz: frederic forsyth)
(days - 6 Temmuz 2001 01:20)
(bkz: çakal carlos)
(days - 15 Kasım 2001 00:02)
filmin kanımca en önemli kusuru, çakal'ı oynayan aktörün* feci şekilde kaya çilingiroğlu'na benzemesidir. bu kadar mı benzerlik olur be kardeşim, yuh dedirtir adama. ee öyle olunca haliyle filmin ambiyansı falan kalmaz, her an golf oynabilecek bir insan olarak bakar, ciddiye almazsınız çakalı. allahtan filmin ortalara doğru tipi değiştirir çakal da filmin havasına girilir, fazla kalınmadan çıkılır.
(gebura - 12 Kasım 2005 18:04)
filmde derek jacobi'nin otuzbes yaslarinda cicegi burnunda hali de gorulmeye degerdir.
(gerry - 15 Mart 2006 00:00)
kitabin orjinalinde yer alan asiri fransizca kelimeler okumayi zorlastirsada cok guzel bir romandir...
(sotb - 22 Haziran 2006 22:53)
Yorum Kaynak Link : the day of the jackal