• "yirmi iki ayrı hikayeden meydana gelen ve anadolu'da yoklukla ve doğa şartlarıyla savaşan halkı anlatan yaşar kemal kitabı."
  • "kayınların arasındaki pencerelerden birini betimler kendileri..*"
  • "ferhat göçer in şarkı sözlerini mütemadiyen salladığı programdır. **"
  • "birisinin acilen çıkıp, ferhat göçer 'e, bağırmakla tenor olunmaz, demesi gereken, taverna programı. ayrıca da;(bkz: mikrofonu titreterek vibrato yapmak)"
  • "hüsnü şenlendirici'yi sevmeye, ferhat göçer'den nefret etmeye başlayabileceğiniz bir program"
  • "ferhat göçer şarkı söylemediğinde daha güzel olacak program.` : özellikle de bu akşam`` : gülay farkı`"




Facebook Yorumları
  • comment image

    güzelim yurdumda televizyon'da nice programlara, nice ikililere rast geldik. bunlar dönemin flaş isimlerinin sunuculuğa ilk kez demonte-monte edilme denemelerini içerdiği gibi, bazıları yepyeni isimlerin öne atıldığı programlar olarak şırınga edildiler.
    türüt şov’dan sabah şekerleri'ne, si-la-mi* şov'dan, ebru gündeş şov'a uzanan bu geniş yelpazenin yeni isimleri günümüzün flaş isimleri: ferhat göçer ve hüsnü şenlendirici.

    teker teker incelendiklerinde pırlanta gibi insanlar olabilir ama benim öz fikrim olarak televizyon tarihinin en kötü ikilisi olmaya adaylar.

    hüsnü şenlendirici klarinet ile oyuncak gibi oynayan tek kelimeyle büyük bir virtüöz. bir üstad. ve dinlemeye doyum olmuyor gerçekten.

    ferhat göçer ise son dönemin parıldayan ismi..ama maalesef birçok seveninin/hayranının aksine, ben ses rengini sevemiyorum. hatta “sevemediiiim kara gözlüüüüüm” diye inceden bir de şarkı tutturuyorum kendisi için. sırf bu sebepten şarkıları nasıl yorumladığını bile zıtıp, sesinin rengine, ahengine takılıp kalıyorum ve birdenbire kendimi eeeh eytere bea efekti ile programı zaplamış bir halde buluyorum.

    program seyredebildiğim etaplarında muhteşem klarinet nağmeleri ve kaliteli konukların kaliteli sesleriyle bir müzik dinletisi olmaktan öteye beriye geçemiyor. ama daha çok "bu ne menem bi ikilidir, bu nasıl bir rayting oyunudur." diye dertlendiriyor.


    (pacifica - 20 Temmuz 2006 13:54)

  • comment image

    gece boyu eski kız arkadaşımın kameraman tarafından defalarca kez çekildiği program olmustur. programın konusu aşk acısı, gurbet ve ayrılıklar olunca ve kız arkadaşımla ayrılalı da 1 ay olunca bana koymustur o ayrı. her şeyi geçtim de kamerada kıza neden zoom yapıyorsun be kardeşim onu anlayamadım. ferhat göçer beyfendinin programın devamında kıza gül vermiş olması da olaya tuz biber ekmiştir. zaten ayrıyız kızı görmek koyacak ne var ki kameraya çekiyorsunuz. hadi 1-2 çektiniz diyelim neden gözüme sokuyorsunuz. hüsnü şenlendiriciye neden daha fazla vakit ayırmıyorsunuz. sinirli bir adamım ben gelemem böyle şeylere. seviyoruz bu programı demekle kıza hata mı ettik acaba orası düşündürücü. acı çektirmiş bir program olmustur...


    (bor - 27 Temmuz 2006 23:29)

  • comment image

    bu akşamki konuğu 35. sanat yılını dolduran zülfü livaneli olan program.

    zülfü livaneli yıllardır halkın dilinde yer edinmiş olan harika parçalarını seslendiriyor.stüdyo konuklarının da "coşkuyla" ona eşlik ettiğini görüyoruz ekrandan.genç, güzel, bakımlı, makyajlı hanımlar ve delikanlılar coşkuyla şarkılara eşlik ediyor, tempo tutuyor, onlara göre "slow" parçalarda çakmaklarını ateşliyorlar..şimdi müsaadenizle söylenen birkaç parça üzerinden bu görüntülerin biraz incelemesini yapmak istiyorum:

    zülfü livaneli o çok sevdiğimiz leylim ley parçasını seslendiriyor ve stüdyodaki insanlar da eşlik ediyorlar bu güzel esere, alkışlarıyla neşeli biçimde tempo tutuyorlar.ama acaba kaç tanesi bu parçanın sözlerinin sahibi sabahattin ali'nin yıllarca "düşünmek", "yazmak" gibi basit(!) suçlardan dolayı sinop cezaevinde yattıktan sonra yurt dışına kaçmaya çalışırken esrarengiz bir biçimde sınırda katledildiğini biliyorlar?pek yüksek bir sayı olduğunu sanmıyorum..büyük olasılıkla çoğu bu parçayı ibrahim tatlıses'in arada korodan gelen "leylim leeeeey leylim leeeey leylim ley" nidaları eşliğinde her sokak düğününde çalınan müthiş "remix"inden biliyorlar ve bir pop eseri gibi eşlik edip geçiyorlar..sanmıyorum ki "yedi yıldır uğramadım yurduma/dert ortağı aramadım derdime/geleceksen bir gün düşüp ardıma/kula değil yüreğine sor beni" gibi güzel sözlere gereken değeri verebilsinler..sanmıyorum ki o sözlerin yazıldığı, bestenin yapıldığı dönemin koşullarını bilsinler, anlasınlar..

    karlı kayın ormanını söylüyor livaneli.hemen çakmaklar çıkıyor, eller havaya kalkıp ağır tempoda sallanıyor, dudaklar o bildik sözlere eşlik ediyor.burda da düşündüğüm şu: acaba kaç kişi program sırasında şarkıyla ilgili ferhat göçer'in de söylediği şeyleri tam anlayabiliyor?hadi orda programda şarkının tek kanal trt zamanında denetleme kurulundan geçtiği halde zülfü livaneli'nin arkadaşı timur selçuk tarafından sansürlendiğini ve televizyonda söylenmesinin yasaklandığını öğrendi diyelim de, kaçı bunun o zamanın şartlarında neler ifade ettiğini kavrayabiliyor??şarkının sözlerinin nazım hikmet'e ait olması konusunu açmıyorum bile..

    gelelim dikkatimi çeken son parçaya: haydar haydar...zülfü livaneli söylüyor, kalabalık da coşkuyla, el çırparak, sallanarak, arada "haydar haydar" kısmına eşlik ederek dinliyor.o sırada bir genç kız dikkatimi çekiyor 20sinden fazla göstermeyen.ağzıyla arada "haydar haydar" diyor, ellerini "leylek tarzı" diyebileceğimiz şekilde birbirine vurarak müziğe uyuyor, omuzlarını sallıyor, aşırı makyajlı güzelliğini sergiliyor..merak ediyorum, bu genç kızımız daha önce hiç bu türküyü işitmiş midir?bir fikri var mıdır ki habire adı geçen bu "haydar" kimdir?bir fikri var mıdır ki geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz ali ekber çiçek kimdir?yanılmış olmayı yürekten isterdim, ama bana öyle geliyor ki bu genç kızımız yaz sıcağında öylesine bir müzik eğlence programına katılmıştır, orda da çalan şarkı neyse neşeyle ona eşlik etmektedir...
    *******
    gecenin bir yarısı bu entryyi yazmakla kimseyi yargılamak, suçlamak, kötülemek gibi bir niyetim yok.insanların bu programa katılmalarını, şarkılara eşlik etmelerini, programı televizyondan izlemelerini falanı filanı bunların hiçbirini eleştirmiyorum.programın sunucularına ve konuklarına da tek bir şey söylemiyorum.ayrıca yukarıda çoğunluk olarak bahsettiğim birçok insan benim düşündüğümün tam tersi olan özelliklere sahip de olabilir, yanılma payını baştan kabul ediyorum.ama sadece izlediklerime, gördüklerime göre bu yargılara vardım, onları yazdım.değinmek istediğim tek şey, oradaki birçok genç insanın geçmişimiz hakkında yetersiz bilgiye sahip olması, hatta neredeyse hiç bilgiye sahip olmaması, ve popüler kültürün getirdikleri nedeniyle dinledikleri müzikler, sözler ve hepsinden önemlisi tüm bunları yaratan sanatçılar hakkında da pek bir şey bilmemeleridir.

    işte bu sarı sıcak yaz gününde canımı sıkıp beni bu entryyi yazmaya sevk eden de budur..
    *******
    entryyi okuyup da siz de tam bilmiyorsanız lütfen;
    (bkz: sabahattin ali)
    (bkz: ali ekber çiçek)
    (bkz: leylim ley)
    (bkz: karlı kayın ormanı)
    (bkz: haydar haydar)
    (bkz: zülfü livaneli)

    not: haydar, hz. ali'dir.

    düzeltme: programda söylenen türkü ali ekber çiçek'in "haydar haydar"ı değil..bi an ben karıştırmışım..ama yine de yukarıyı bozmak istemedim..
    programda söylenen ise ötme bülbül ötme olarak bilinen türküdür.düzeltir, özür dilerim.


    (cehennem yuzbasi - 31 Ağustos 2006 02:10)

Yorum Kaynak Link : sarı sıcak