Jongens (~ Boys) ' Filminin Konusu : Film, içine kapanık sporcu bir genç olan Sieger’in (15) yaz tatili sırasında aşkı keşfedişini konu alıyor. Ulusal bayrak yarışı şampiyonasına hazırlanan Sieger, ilgi çekici ve öngörülemeyen biri olan takım arkadaşı Marc ile yakınlaşır. Sıradan gibi görünen arkadaşlıklarının arkasında Sieger içten içe Marc’a karşı yoğun hisler beslemeye başlar. Bu hisler karşılıklı olmasına rağmen; Sieger’in asi abisi, istenmeyen bir kız arkadaş ve Sieger’in yeni keşfettiği cinsel yönelimin getirdiği belirsizlikler, ikilinin aşkını gölgelemektedir.
Eu Não Quero Voltar Sozinho(2010)(8,2-6207)
Hoje Eu Quero Voltar Sozinho(2014)(7,9-24098)
Shelter(2009)(7,8-19059)
Juste une question d'amour(2000)(7,8-5157)
Weekend(2011)(7,6-25308)
Freier Fall(2013)(7,6-15467)
Out in the Dark(2013)(7,4-6619)
Noordzee, Texas(2011)(7,2-7325)
Sommersturm(2004)(7,2-13172)
Die Mitte der Welt(2016)(7,2-3244)
Quand on a 17 ans(2016)(7,2-4339)
Handsome Devil(2017)(7,1-7225)
2014'te hollanda'da yayınlanmış bir televizyon filmi. film konu olarak farklı ya da yeni şeyler vadetmiyor. filmde baştan sonra neler olacağı belli. işin nereye varacağı neler olacağı. ama yine de sevdim ben. özel bir şeyler hissettirebildiği için. özlemini duyduğum bir şeyleri gösterdiği için. ya da sahip olma fırsatını kaçırdığımı düşündüğüm. filmdeki çocukların yaşlarındayken böyle bir ilişki yaşayamadım. hatta şimdi de böyle bir şey yaşamış değilim. hep bastırdım sakladım duygularımı. sevgimi ve kendimi tükettim. korkularımdan çekincelerimden dolayı. hep bunun eksikliğini hissediyorum. bunu kaçırmış olmama üzülüyorum. bir daha asla o günlere geri dönemeyecek olmama. bu his günümüzde hayattan beklentilerimi de etkiliyor. ilişki anlamında beklentilerimi. birlikte güzel zaman geçirebileceğim, umarsızca gezip tozacağım, hiçbir şeyi kafama takmayacağım bir ilişki istiyorum. hiçbir derdimiz olmasın. para, maaş, fatura, sorumluluk hiçbir dert. filmdeki çocuklarda olduğu gibi. bir diğer eksikliğini hissettiğim şey de filmin geçtiği çevre. büyükşehirde, binaların arasında sıkışıp kalmış olmaktan nefret ediyorum. filmdeki gibi ormanın doğanın içinde olayım, bisikletle her yeri gezeyim, göle gidip yüzeyim istiyorum.neyse film hakkındaki yorumlarımdan yola çıkarak kendi problemlerime dalış yaptım. film ile ilgili en sevdiğim kısma değinip konuyu kapatayım. --- spoiler ---filmin en sevdiğim kısmı kampa gittikleri günün gecesinde marc'ın sieger için söylediği şarkıydı. you are my sunshine benim favori aşk şarkımdır. o yüzden kullanıldığı yeri çok beğendim.onun haricinde bir de gece birlikte bisiklet sürdükleri sahne güzeldi. ekledim bunları yapılacaklar listeme.--- spoiler ---son olarak filmin başında ve sonunda çalan şarkıyı da vereyim tam olsun.moss - i apologise
(infinity guitars - 6 Eylül 2014 22:46)
eşcinselliğin çok yaygın olduğu ve herkesçe kabul gördüğü sanılan hollanda'da bile bu durumla mücadele etmenin özellikle gençler için ne kadar zor olduğunu, ailelerinden, arkadaşlarından bu gerçeği gizlemek için nasıl acı çektiklerini bir kez daha ortaya koyan tv filmi.
(galopin - 5 Ocak 2015 02:12)
gey temalı başarısız filmlerden. gey temalı filmlerin çoğunun sorunudur bu. niyetler hep iyi, hep güzel bir çaba; ama ortaya çıkan işler çoğunlukla başarısız. kötü senaryolar, kötü kurgular, kötü çekimler, kötü oyunculuklarla sonuçlanıyor hep bu emekler. bu film de onlardan biri maalesef.
(feministim ben - 28 Nisan 2015 15:45)
ana temasında değilim.ancak filmdeki sporcu gençlerin yaşadığı hayata özenmedim desem yalan olur.spor ve doğa olarak harika film.
(eternity and a day - 28 Ağustos 2015 20:58)
imdb puanını sonuna kadar hak eden bir gençlik filmi. ergenliğe yeni yeni adım atmış iki gencin arasında oluşan duygusal bağ hem yalın hem de gerçekçi bir şekilde aktarılmış. bir kendini keşfediş filmi olan yapıma müzikleriyle m83, foo fighters, katy perry gibi isimler eşlik etmekte.
(joe dallesandro s penis - 22 Ocak 2017 03:30)
türe ait (hakikatten de beslenen) klişelerin dışında, aile settingli filmlerin senaryo klişelerinden de faydalanılmış. ağabey üzerinden örnekleyeyim. bir filmde, bir karakteri izleyiciye en kısa sürede tanıtmak ve izleyicinin karakterleri içselleştirmesini sağlamak önemli olduğu için, ağabey rolünün asiliği, şu tarz, sık başvurulan bir diyalogla izleyiciye sunulmuş:(ağabey geceyi dışarıda geçirmiş, umursamazca içeri girer)baba sorar: neredeydin?ağabey: (babasını taklit ederek, kendi kendine) selam ed. ...sana da selam baba. ("insan önce bir selam verir" gibi pasif agresif, trip atar).anne öldükten sonra içine kapanan, serserileşen, annesinin ölüm nedeni olan motorsiklete obsesyon geliştiren bir karakter olarak da başarılı bir klişe kullanımı olduğu söylenebilir. ağabeye odaklanmamın nedeni, ağabeyin hikayesinin filme katabileceği şeylerin olduğunu düşünmem. ağabeyin ya da babanın ya da ana karaktere abayı yakmış kızın dünyasına giremediğimiz için, filmin naif yanı güçlü olsa da, koşucu oğlanın günlüğünü takip etmek bazı seyircilere yeterli gelmeyebilir. sanırım ben bunu yaşadım. senarist de bunu sezmiş aslında. filmin bazı yerlerinde ağabeyin hikayesine alan açmış. ama bu hetero çocuk yalnız kaldığında ne yapar, neye üzülür, nasıl gizli zevkleri var, agresif bir şekilde örttüğü kırılganlığının dışa vurumu nedir, gibi soruların cevabı yok. "eşcinselliğini saklamaktan doğan gel gitler" teması dışında başka kırılganlıklara da yer veren daha tatmin edici bir film olsaydı keşke. örneğin, bu kez boksör bir eşcinsel ergen karakterle karşılaştığımız baisers cachés filmindeki babanın aktarımı son derece etkili, izleyiciye dokunan bir şekilde yapılmıştı. öte yandan filmin aydınlık bir tonu var. ızdırap içeren bir film değil. başka yerlerde de vurgulandığı üzere, dış mekan kullanımındaki ısrar ve doğal arkaplanlar kadar müziklerin de bunda etkisi var. kendini fazla ciddiye alan, bir aforizmayla izleyiciyi etkilerim kafasında bir film değil. bu açıdan, yani hafif olduğu için başarılı da denebilir. bu açıdan kurtarıyor. gençlerin paylaştıkları hikaye beni tatmin etti. fakat güçlü yanı sadece ikili arasındaki romantizm olunca, video klip izlemiş gibi hissettim. sanırım, durum bu.toplumsal bilinçaltı "sanatçı eşcinsel" şablonundan sıkıldı mı, "sanatçı, duyarlı eşcinsel" stereotipinden yeterli verim mi alınmıyor; spor dünyasında "açılan", yani artık saklanmayan eşcinsel sporcu sayısındaki artışla, sporcu eşcinsel karakterleri daha sık görmemizin bir bağlantısı var mı... gibi sorular, hobi niyetine fikir jimnastiği sayılır. üstelik türk spor dünyası "don't ask don't tell" (sorma, söyleme) yaklaşımını sürdürdüğü için, buradan bakan biri olarak olayı anlamam zor. temas sahnelerini beğendim. içselleştirilmiş homofobi ile birbirine dokunmaktan imtina eden yine de birbirine değen dirsekleri ve dokundukları omuzları ve okşanan elleriyle, öpüşmekten öteye geç(e)meyen cinsellikleriyle filmdeki iki gencin duygusu bana geçti. yine de "bak bir film buldum, görmelisiniz" diye arkadaşlarıma izlettirmek isteği duymadım. bütün bunlar, kötü bir film olduğu anlamına gelmiyor. hatta, özgürleştirici bir yanı olduğu için lgbti+ olan ya da sadece outsider hisseden herhangi birinin izleyebileceği bir film. aynı gün içinde izlediğim, "sporcu eşcinsel ergen" karaktere sahip, "eşcinselliği saklamaktan doğan gel gitler" temalı 3. film. bundan bir siyaset ihtimali çıkarmıştım ama üzerinden zaman geçince anlıyorum ki nakka.
(lacivert kadife ve kirmizi visne - 27 Aralık 2018 03:34)
Yorum Kaynak Link : jongens