The Philadelphia Story (~ Die Nacht vor der Hochzeit) ' Filminin Konusu : The Philadelphia Story is a movie starring Cary Grant, Katharine Hepburn, and James Stewart. When a rich woman's ex-husband and a tabloid-type reporter turn up just before her planned remarriage, she begins to learn the truth about...
Ödüller :
Mr. Smith Goes to Washington(1939)(8,2-96553)
The Shop Around the Corner(1940)(8,1-26708)
Roman Holiday(1953)(8,1-115874)
It Happened One Night(1934)(8,1-84453)
Charade(1963)(8,0-58807)
Notorious(1946)(8,0-84878)
Arsenic and Old Lace(1944)(8,0-60834)
His Girl Friday(1940)(8,0-47676)
To Have and Have Not(1945)(8,0-27480)
Harvey(1950)(8,0-49328)
The African Queen(1952)(7,9-66255)
Holiday(1938)(7,8-14581)
Academy Awards - Oscar : "En İyi Erkek Oyuncu"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Özgün Senaryo"
adı kesin bilmemney shot olan bir çekim türü vardı eski filmlerde. romantik, öpüşmeli sahneler öncesinde kamera uzanmış kadının yüzüne zoom yapıyor böyle, ama kadın az önceki plandakinden daha farklı, pudralanmış, şuh hatlar öne çıkarılmış ama kamera filtresi daha flu, rüyadaymışçasına çekiyor. the philadelphia story'de insanın içini kaldıran şey bu bilmemney shot'ın tüm filme yayılması sanırım, hani gerçekten filmde o tarz bir çekim yapıldığından değil, filmin default ambiyansı öyle. yoksa bir komedi filmi bu kadar hımbıl olsun, uyuz olsun, darlatsın, sikerler adamı.
(grapes of butcher - 15 Şubat 2008 19:13)
her bir tarafından hastası olunan söz akan bir film bu. benim her fırsatta kullandığım bir tanesi: "this is one of those days that the pages of history teach us are best spent in bed." vallaha da öyle uncle willie.
(perspicacious - 5 Mayıs 2008 09:03)
1940 yapimi, cary grant, jimmy stewart ve katherine hepburn'un oynadigi komedi filmi. yillar sonra, high society adi altinda muzikal olarak da tekrar cekilmistir.
(gaea - 18 Haziran 2002 00:13)
alfred hitchcock'un iki gözde oyuncusu olan james stewart ve carry grant'i birarada izleme şansı bulacağımız, günümüz romantik komedi filmlerinin atası sayılabilcek güzel film.
(mecazi dem - 31 Ağustos 2010 20:25)
--- dana spoiler ---filmin sonuna kadar sanki katherine bi şekilde jimmy'nin karakterine aşık olduğunu farkedip sonunda onunla evlenecek diye beklerken filmin son iki dakikasında birden koca film boyunca geri planda kalan ve tek amacı ortalık karıştırmak gibi görünen cary ortaya çıkar ve geçirirverir parmağına kathy'ciğin yüzüğü, siz de ekran karşısında kalakalırsınız birden "haaa?" şeklinde. twist demeye dilim varmıyor çünkü twist falan değil yani bu, twist dediğin bi kopya verir bişey yapar, bi mantığa oturtur di mi? yok, burda bildiğin son sahneye kadar jimmy-kathy arasındaki hikayeyi örmüş örmüş, tırmandırmış, sonra bir anda tamamen alakasız bir şekilde cary toplamış ödülü.--- dana spoiler bitti ---olsun ama yine de güzel filmdir. katharine hepburn, filmin yıldızı tabi ki. zaten film nerdeyse kendisinin özel filmi diyebiliriz, onun için özel olarak ve halk arasındaki kibirli imajını düzeltmek amacıyla yazılmış bir tiyatro oyununun yine kendisi tarafından filme çevirtilmesi*** sözkonusu, performansı da her zamanki katharine kalitesinden beklenilecek düzeyde, yani muhteşem. james stewart oldukça sevilesi bir halde, özellikle sarhoş olduğu kısımlardaki bakışları, tavırları falan, insanın alıp şefkat gösteresi, kafasını alıp suya sokarak ayıltası geliyor.* ve zaten bu rolü ile de akademi ödülünü kucaklamış bir güzel, kendisi ödülü haketmediğini düşünse de. cary grant de bildiğin cary işte, ortaya çıktığı an sahneyi güzelleştiriyor şöyle bi. kathy'nin kardeşi rolündeki genç aktris -kimse artık- filmdeki favori karakterim o oldu. bu nasıl bir bilmişlik, herşeye burnunu sokmak, herşeyi kendi istediği gibi yönlendirme arzusudur. böyle kardeşim olsun alıp mıncırayım yanaklarını istiyorum, evet! ayrıca 3 dev aktörün yanında da ezilmeden küçücük boyuna bakmadan filmi çalmış resmen çocuğum. ayrıca bu film, komple tek çekimde toplamda 8 haftada bitirilmiş, hiçbir sahne de tekrar çekilmemiştir. hatta dikkatlice izlerseniz; --- yarı spoiler ---jimmy'nin sarhoş olduğu sahnede jimmy senaryoya aykırı bi şekilde birden hıçkırmaya başlayınca cary tepkisini engelleyemeyerek önce bir sırıtır, sonra da kopmamak için baya bi çaba sarfetse de pek gizleyemez kameradan. sahnenin devamı boyunca da ne zaman kopacak bu adam diye bekledim resmen, jimmy ne zaman hıçkırsa o hafif sırıtış geri dönüyordu çünkü.--- yarı spoiler bitti ---
(jean grey - 21 Şubat 2011 06:08)
(bkz: high society)
(betatron - 30 Ekim 2011 04:09)
"kadın yönetmeni" george cukor'ın ellerinden çıkma romantik-komedi. dönemin üç büyük oyuncusunu biraraya getirmesiyle ünlenmiş. zaten çoğu kişi de bu yüzden izlemiştir/izleyecektir/izlemelidir. yer yer epey komik, oyuncuların performansları etkileyici olsa da ben sevmedim filmi. gene de grant'in yardımcı oyuncu gibi takılmasına rağmen kendisini tekrardan sevdirmesinden, stewart'ın sarhoş halinden, küçük kızın etkileyici performansından (fransızca konuştuğu sahnelerde beni epey şaşırttı) ötürü izlenmeli. katherine hepburn üzerinden ilerliyor ve hepburn her zamanki gibi çok iyi oynamış ve her zamanki gibi pek bir itici. nedense bu kadının filmlerini izleyemiyorum. neyse sonuçta başarılı bir film.
(sherlock holmes 90 - 20 Eylül 2012 21:23)
msn'deki arastirmalardan birisinde "tum zamanlarin en iyi dugun filmi" secilmistir. geri kalan 9'u icin benden amme hizmeti olarak 2'den 10'a dogru buyrun: (bkz: it happened one night) (bkz: four weddings and a funeral) (bkz: my best friend s wedding)(bkz: father of the bride)(bkz: the wedding singer) (bkz: the wedding banquet)(bkz: seven brides for seven brothers)(bkz: honeymoon in vegas) (bkz: my big fat greek wedding)
(edved - 4 Ağustos 2003 19:02)
(bkz: philadelphia deneyi)
(nuitari - 4 Ağustos 2003 19:13)
üç önemli oyuncunun bir arada izlemenin keyfi dışında ben de sevmeyenlerdenim filmi. evet zaman zaman komik sahneleri var ve özellikle de üst sınıfın züppeliklerine dair çok işaret var. ---spoiler---diğer taraftan; bir kadına aşık ya da beraber olmak isteyen üç erkekle, tanrılaştırılan bir kadının garip tavırları. aşkın, sevginin, dostluğun içiçe girdiği karışık bir film olmuş. aşkın bir yanılsama olduğu çıkmış bir de finalinde bence. ---spoiler---
(betokibet - 23 Haziran 2013 21:24)
katharine hepburn'un box office ile yildizini tekrar baristiran 1940 yapimi film. james stewart ilk ve tek yardimci oyuncu aktor oscarini bu film ile almistir. carry grant te film icin zamanin en buyuk ucreti olan 137,000 dolar alip bunu ingiltere'ye bagislamistir (2. dunya savasinda ulkeye destek olsun, ulke bu para ile gidip silah alsin diye).cok tatli bir romantik komedidir, film boyunca bir turlu katharine hepburn kiminle end up edicek bilemezsiniz. romantik komedi sevenlerin kacirmamasi gereken bir film.ayrica bence plotinin uzatilip turkiyede iki yillik dizi haline getirilmesi gereken ikinci bir istanbul masali.
(odeion - 20 Mayıs 2004 05:14)
katharine hepburn, 1940 yılında başrol aldığı bu filmde bir kadının 33 yaşında bile hala bu kadar güzel ve çekici olabileceğini gösteriyor. özellikle de partide sarhoşken ve ağzında sigarası ile. soyadının hakkını da veriyor, hep burn. yani kadın hep ateşli, hep yakıyor. *canlandırdığı tracy lord karakteri ise tüm bu özelliklerin üzerine bir de çok zengin ve duygusal olmasını katınca evlenmeyi düşünmeyen bana bile böyle bir kadınla birlikte olsam evliliği düşünürdüm herhalde dedirtiyor. ------spoiler------- oh, mr. haven, ı would like to talk to you- then let's go to the talking room------spoiler------
(ge ji kai - 28 Haziran 2014 15:56)
yazarın "oyunun kuralları" (bkz: la règle du jeu) filminden fazlaca etkilendiği fikrindeyim. belki de hepburn bu hususta belirleyici oldufransız aristokrasisinin abuklukları, saçmalıkları ve aşırılıkları abd elitine aktarılmış sanki. elbette fransız elitlerininki kadar absürd vaziyetler yok, hayli törpülenmiş. bunun yanında, ilginçtir, amcanın öz yeğenine alenen sarkıntılık yapması, taciz etmesi gibi oyunun kuralları'nda hiç görülmeyen enseste varan unsurlar var philadelphia hikayesindeyine üç-beş aşıklısı arasında kalıp bir türlü hangisiyle yoluna devam edeceğine karar veremeyen zengin şımarık kız odağında gelişiyor hikaye. filmin sonundaki oldu bittiye getirilen abukluk da fransız esere hayli paralelbenzerliklere bakılırsa hepburn "bringing up baby"de oynadığı karakterini neredeyse birebir tekrarlamakta beis görmemişcary grant de 100 filminden 99unda aynen oynadığı janti esprili cool centilmen rolünde. stewart ise nazarımda tek kayda değer oyunculuğu sergilemiş.zamanında starlarının boy gösterisiyle ekmek topladığını düşünüyorum. ahir zamanda izleyince pek keyif vermiyor
(issa - 9 Temmuz 2014 15:34)
döneminin en iyi romantik komedisi olmasının ötesinde bana göre tüm zamanların en iyilerindendir. altın çağındaki ve ona en çok yakışan karakterdeki cary grant, metro'nun gözdelerinden jimmy stewart ve oyunun turundan dönmüş, telifi satın almış, metro'ya satmış, kendi kadrosunu kurmak ve başrole oturmak özgürlüğüne sahip ve bu filmle hollywood'a kesin dönüşünü yapacak olan bir katharine hepburn. ve tabi bu dönüş bir efsanenin başarı sürecinin asıl başlangıcı olarak da geçer. bundan sonra kate çabalarının meyvelerini toplamaya başlayacaktır.--- spoiler ---film kısaca zengin, entellektüel ''tanrıça''mız tracy'nin ikinci evliliğinin arifesinde olan olayları anlatır. aslında dexter'ın (cary grant) sesi duyulur duyulmaz tracy'nin yüzünün aldığı şekle bakan bir seyirci filmin sonunun nasıl olacağını bilir. lakin araya giren mike (jimmy stewart) karakteri kafaları biraz karıştırır. evlenecek olduğu bunlardan hangisi diye düşünüyorsanız; e hiçbiri. filmin başından son dakikasına kadar emin olduğunuz şey de budur aslında: tracy'nin bahsedilen damat adayıyla hiçbir zaman evlenmeyeceği. ve bundan bahsedilen damat adayının "seni kendi ellerimle inzivaya çekeceğim" repliğini attığı sahnede tracy'nin verdiği yanıtla emin olursunuz.mike'a gelince, tüm o yakınlaşmalarına rağmen tracy için uygun eş o da değildir. tracy gibi kendini açmamak için zor bir insan olmayı seçmiş olsa da ikisinin benzerlikleri bundan ibarettir. ikilinin sahip olabileceği tek ilişki arkadaşlıktır.tracy'nin ruh eşi oyunun/filmin başından beri bana göre bariz olan dexter'dır. tracy'le başa baş gidebilen tek karakterdir, birbirlerini gerçekten anlarlar. ve ikisi bir diyaloğa girdiğinde üçüncü kişi her zaman yabancı hisseder, film boyunca yansıtılan tam olarak buydu. dexter da tracy de zor, zeki, kendilerince eğlenen, oyunlar oynamayı seven insanlardır ve birlikte olabilecekleri tek insan birbirleridir. filmin sonunda iki taraf da inatlarını kırar ve dexter yüzüğü tracy'nin parmağına tekrar geçiriverir.--- spoiler ---virginia weidler'ın yaşına rağmen kesinlikle gölgede kalmadığını, bulunduğu her sahnede rol çaldığını unutmadan belirtmeliyim. benim tespitlerime göre işte yukarıdaki gibi bir filmdir. başa baş giden tracy ve dexter karakterleri için izlenmelidir birbirlerine attıkları replikler çok güzel ve doludur şimdiki fos romantik komedilere benzemez yani bu film. izleyin izletin
(hamcokelek - 29 Temmuz 2014 01:04)
--- spoiler ---filmde ilk bir buçuk saat hiç bir şey olmuyor. son 10 dakikada gelen mektupla da bu bir buçuk saatin özeti geçiliyor. filmin öyle bir şeyler anlatma derdi de yok zaten. o dönemin belli jönleri var, yapımcılar bunların en fazla gişe yapan filmlerindeki rollerini, diğer tüm filmlerinde karakter olarak tekrar tekrar kullanıyorlar. karakterler filmin içinde derinlik kazanan orjinal kişilikler değiller. mesela cary grant'in özelliği, the awful truth'taki nefret edilen ama vazgeçilemeyen eski sevgili/kocadır genelde. çoğu filminde olayı böyledir. bu filmde de eski kocayı oynar yine. amerikan halkı "kürkçü dükkanı" imajını sevmiş olabilir, ya da evlilik kurumunun devamı açısından sevdirilmeye çalışıyor olabilir, araştırmak lazım. zaten hollywood, o dönem propagandaya boğulduğundan, orta sınıf mutlu amerikan ailesi imajını her filmde göze sokar ( ta ki james dean, rebel without a cause'da ailesine "beni paramparça ediyorsunuz" diye atarlanarak o mutlu aileyi yıkana kadar). burada cary grant'e ayrıca değinmek lazım çünkü dönemin diğer aktörlerine göre arızadır. bu "arızalılık" oyunculuk açısından önemli. nevrotik tepkiler sadece gangsterlere yakıştırılan, sonucunda katı ahlaka kurban gidip öldürülen karakterlere hastır. jönlerden beklenmeyen özelliklerdir bunlar. kişisel kanaatim cary grant'in otistikleri gözlemlediği ya da zorunlu olarak çevresinde böyle biriyle büyüdüğü yönünde. ya da gerçekten mental bir sorun yaşamış olabilir. filmdeki diğer aktör james stewart ise oyunculuk anlamında kazma bile değildir. tam jöndür yani. filme dönünce, pek bir şey söylenecek yanı yok. sevgilinle battaniye altında izle.--- spoiler ---
(kumesizsoyutidealist - 24 Aralık 2014 21:43)
hollywood ending diye bir şey varsa eğer, o da bu filmdedir. klasik statüsüne erişmiş bu filmin sonu o kadar yapaydır ki, 1940 yılında bile tolerans gösterilmiş olması bana ilginç gelmektedir. ilk romantik komedilerden, ilk klasik hollywood tarzı sona sahip filmlerden ve kesinlikle kadınlar için bir filmidir.
(axellennox - 8 Temmuz 2006 17:00)
Yorum Kaynak Link : the philadelphia story