First Man (~ Ay'da Ilk Insan) ' Filminin Konusu : Film, astronot Neil Armstrong'un (Ryan Gosling) hayatının 1960'lardaki dönemini konu alıyor. Armstrong'un 1969'da Ay'a ayak basan ilk insan olduğu yolculuğa giden süreçte hem NASA'da yaşananlar, hem de Armstrong'un özel hayatı ve eşi Janet'la (Claire Foy) ilişkisi filmde yer buluyor.
Ödüller :
Mission: Impossible - Fallout(2018)(7,8-242466)
A Star Is Born(2018)(7,7-267264)
Den skyldige(2018)(7,6-14726)
BlacKkKlansman(2018)(7,5-158936)
Black Panther(2018)(7,3-546862)
The Ballad of Buster Scruggs(2018)(7,3-92012)
Bad Times at the El Royale(2018)(7,1-81691)
The Sisters Brothers(2018)(7,0-16933)
Widows(2018)(6,9-66919)
The Old Man & the Gun(2018)(6,9-16329)
Venom(2018)(6,8-223012)
Halloween(2018)(6,6-94082)
En İyi Görsel Efekt
Best Original Score - Motion Picture
görüntüler iyiydi. titreme muhabbetine çok katılmıyorum ben. çünkü o anı daha etkili yansıtıyor. filmin sonunu biliyoruz aslında ama o süreç bence çok iyi anlatılmış. müzikler de gayet iyiydi.
(ogux - 19 Ekim 2018 00:38)
bu biyografik filmi, marslı gibi bir film ile karşılaştırmak elma & armudu karşılaştırmak ile aynıdır. marslı macera ve biraz da komedi içerdiği için sevildi. first man gibi interstellar, gravity, apollo 13 kategorisinde film değil marslı.
(iiceman - 20 Ekim 2018 12:20)
çıktığınızda, kendiniz ay'a gidip gelmişcesine yorulmuş hissedeceğiniz film. yakın çekimler, özellikle, o daracık kabinlerdeki klostrofobik his, çok güzel yansıtılmış. ryan gossling, ruhsuz görünen, ölçülü oyunculuğuyla, tipik sayısalcı zihninin, duygusal olaylar karşısında yaşadığı fırtınaları çok güzel bir şekilde seyirciye göstermiş. bu filme, sırf yarattığı bu karışık duygular için bile gidilir.--- hafif spoiler ---neil armstrong, iş görüşmesinde acıyarak, "kızınız ölmüş:(" diyen adamı, "bu bir soru mu?" diye cevaplayarak, takdirimi kazandı. o aksilikle, tipik türk ik'cısına çatsaydı, bırakın aya gitmeyi, nasa'yı rüyasında bile göremezdi. ah ahh, işte vizyon farkı...--- spoiler ---
(agluna - 20 Ekim 2018 23:09)
gayet başarılı film. notlar, eleştiriler;--- spoiler ---- dram meselelerine çok bayılmasam da, sinema sektöründe özellikle hollywood endüstrisinde önemli bir formül. bu bağlamda kızının ölümü ve neil armstrong'un suratsızlığı ile gayet iyi bir dram çıkarabilmiş senarist. ki "based on a true story" senaryolar yaratıcılığı dar bir alana hapsettiği için bu daha da büyük bir başarı.- nasa'nın kazalarına çok odaklanılmış. evet hikayenin temeli astronot telefatı üzerine, ama en azından apollo görevinin önceki başarılı seferlerinden biraz daha bahsedilebilirdi. nasa neye elini atsa infilak ediyormuş gibi anlatılmış biraz. çatırdayan aile hikayesinden biraz daha kırpılıp buraya eklense daha iyi olurdu. nasa'nın "ulan buna değer mi" çelişkisi çok daha vurucu ve etkileyici anlatılabilirdi. ama izleyici karı koca kavgası izlemeyi daha çok seviyor tabi, insanoğlunun uzaya açılma sürecindense. bir şey diyemem.- müzikler, sesler çok başarılı. müzikler cuk oturmuş. eagle'ın kapağı açılınca zart diye sessizlik olması gayet başarılı.- michael collins'in çok hakkı yendi hep. bu filmde de utanmasalar "aya neil armstrong, buzz aldrin ve gereksiz bir teknik eleman daha gitti" diyecekler.- çekimlerde etkileyici dünya-uzay aracı çekimleridense hep klostrofobik olarak içeriden çekimler vardı. bu daha da başarılı bir yaklaşım. astronotluk zanaatinin etkileyici uzay ve masmavi dünya görüntülerindense, tabut gibi bir şeyin içerisinde anca göt lobu kadar bir pencereden dışarıyı görebilmek olduğunu daha iyi vermiş. "güzel eğlenceli bir uzay filmi izlemek istiyorsanız s.ktirin gidin gravity falan izleyin. gerçek astronotluk budur" demiş yönetmen iyi de olmuş.- filmde gülümseyen kimse yok. ryan gosling tüm film boyunca her an intahara meyilli gibi. buzz aldrin keltoşu olmasa film önceki reklamlarda yayınlanan müslüm baba filmi fragmanından daha efkarlı. tamam adam kızını kaybetmiş de, herif ekip lideri, ekibi gazlaması neşelendirmesi gerek. adamsa tüm 3 saat boyunca "bu dünyada gülmek bana haram" diye gezdi durdu. herifi aya fırlattılar, orda da yüzü gülmedi...- fazla milliyetçilik yapılmamış bu da iyi. üç beş yerde belirgin göstergeler vardı, ama mesela aya bayrak dikmeyi direkt es geçtiler. o bölümü ekleyip bir seremoni yapabilirlerdi. iyi olmuş.- wernher von braun'dan sadece bir kere bahsedildi. neil armstrong veya buzz aldrin falan değil, bu işi asıl başaran odur. amerikalılar hala aya bir nazi bilimadamı sayesinde çıktıklarını çocuklarına itiraf edemiyorlar.--- spoiler ---
(bagimsiz elektron - 21 Ekim 2018 16:18)
sinema salonuna ne izleyeceğinizi bilerek girdiyseniz etkisinden bir süre çıkamayacağınız film. yok ben uzay manzaralı, başrolü yakışıklı bir aksiyon filmi sanmıştım diyorsanız geçmiş olsun. --- spoiler ---öncelikle söylemek istiyorum, amerikan izleyicilerin bir kısmı bu filmi yeteri kadar abd propagandası yapmamakla eleştiriyor. genel kanı aya bayrak dikme sahnesinin olmayışının büyük bir eksiklik olduğu yönünde ki katılmıyorum. bir kere bu film başlı başına bir amerikan başarısın ortasında geçtiği için bu yönde ekstra sahneler eklemek ancak hikayenin o gerilimli buruk tadının üzerine turp sıkmak olurdu. bu film bir babanın yas dönemini anlatıyor. bu babanın astronot oluşu, görevler esnasında yaşadığı insanüstü zorluklar ve tehlikeler ana konu gibi görünse de değil. bir yas dönemi var ve bizim bunu ana konu sanmamamızın tek sebebi neil armstrong'un içine kapanık biri oluşu. film sondaki ay kraterine kızının bilekliğini attığı sahneye ulaşmak için çekilmiş bir olaylar dizisi. astronotumuza mülakatta kısa bir süre önce kızını kaybetmiş oluşunun görevi etkileyip etkilemeyeceği soruluyor ve o da etkilemez diyemeyiz şeklinde yanıt veriyor. gerçekten de etkiliyor ama korkulduğu yönde değil. çünkü baba acısından güç alıp yasını bir başarı hikayesine dönüştürüyor. kızından bir parçayı dünyadan uzaklara, insanlıktan çok uzağa bir yere götürmeyi başarıyor ve belki de yas dönemi burada bitiyor. bunun dışında clarie foy'un canlandırdığı jan armstrong'un dediği gibi aslında hiçbir şey kontrol altında değil ve bu adamlar ağaç evlerinde oynayan çocuklardan farksızlar. oldukça manuel bir teknoloji, baskı altında bile elle yapılan manevra hesaplamaları, teneke kutu içinde kelle koltukta bir görev ve bu yolda kaybedilen canlar. filmi izlerken gerçekten deli cesareti bir işin bundan yıllar önce nasıl da başarıldığını hatırlayıp tekrar tekrar hayret ediyorsunuz. hadsizce yayılan düz dünya ve ay görevinin stüdyoda çekildiği gibi cahil uydurmalarının ölen astronotların hatırasına hakaretten başka bir şey olmadığını görüyorsunuz. --- spoiler --- filmin kimseye konuyu açıklamak gibi bir derdi yok ayrıca. ay serüvenini başlatan ama nihayetini görmeye ömrü yetmeyen kennedy gibi, o dönemki ekonomik sıkıntılardan ötürü oluşan olumsuz kamuoyu gibi dönemin tarihi atmosferini, gerçeklerini ve belli başlı uzay görevlerini bildiğinizi varsayıyor. böyle meraklısına hitap eden bir filmi uzayda geçen aksiyon filmi sanıp girenler yarısında çıktı zaten. bir kere çoğu sahne aracın içinde geçiyor ve astronotların yaşadığı o klostrofobik atmosferi soluyorsunuz. izlerken o kadar gerildim ki elimdeki içecek kutusu sıkmaktan yamuldu.oyuncuların performanslarını şahsen beğendim ama gosling için donuk ve foy için de yeteri kadar sahnesi yoktu şeklinde yorumlar okudum. bence karakterleri ve dönemin şartlarını yansıtmak adına iyi iş çıkartılmış. umarım sırf oscar'lık abartı bir sahnesi yoktu diye clarie foy'un adaylığı güme gitmez.bu arada film boyu çok öne çıkmayan sade bir soundtrack var. bir kaç şarkı ve ana melodi etrafında dönüyor genelde. whitey on the moon'u ve diğerlerini tekrar dinlemek isterseniz spotify'da tüm ost mevcut. son olarak altyazı hatalı ve yer yer yetersizdi. insan yazım hataları ve eksik harfleri görünce sorumluların böyle teknik bir konuda çeviriyi yetkin birine emanet edip etmediğini merak ediyor açıkçası.edit: imla
(caramel dance - 22 Ekim 2018 01:27)
filmin konusu uzay değil neil armstrong.. bir bilimkurgu, bol efektli bir uzay yolcuğu beklentisiyle gitmeyin hata edersiniz. film bir tarih ve biyografi filmi. adı üstünde "first man", "destination moon" değil.
(ejderhasizfantazya - 22 Ekim 2018 22:55)
insanlık tarihinin bugüne kadarki en büyük kaşifinin ruh haline odaklanmış ve başarılı bir şekilde bunu bizlere aktarmış bir film olmuş. 10 seneye kült olur.filmi belirli bir mantık çerçevesinde eleştirirsin anlarız ama burada "saçma", "uzun olmuş", "hani nerede teknik bilgiler", "fizik yok" deyip eleştiren andavalları anlamak gerçekten mümkün değil.arkadaşım, film çok basit bir şekilde "neil armstrong'un ruh halini konu alacak" şekilde yıllar öncesinde açıklanmıştı zaten, ne bekliyorsun? ay'ın arka tarafından nazi çıkmasını mı yoksa satürn'ü işaret eden siyah bir monolit mi? neil armstrong'u anlatan bir filme hangi akla hizmetle bilim kurgu olarak gittin? nasıl bir hayal gücüydü?filme gelecek olursak, buradan sonrası spoiler içeriyor.--- spoiler ---film, neil armstrong'un küçük yaştaki kızının ölümüyle başlıyor. belki de neil armstrong'un içine kapanıklılığının temel sebebi olarak bunu baz alabiliriz ancak gençliğinde de kendisinin içine kapanık olduğunu biliyoruz. gösterişsiz bir çocuk cenazesinin ardından armstrong'un direkt işe başlaması gerçek bir olaya dayanıyor. nitekim, armstrong ne zaman hayatında bir travma yaşasa kendisini daha çok işine adamış ve işkolik olmuş bir adam.nasa ofisinden astronotluğa geçişini konu alan mülakatı çok güzel işlenmiş. kendisini askerlerden ayıran ve sadece teoride kalmayan akademik bakış açısını mühendis olarak nasıl ele aldığını görüyoruz. yine bu özellikleri karakterini yansıtan detayların en başında geliyor. gemini 8 projesi ve kazasını soluksuz izledim. sahne çok gerçekçi olmuş, tabi teknik detaylara girilebilirmiş ancak gerçekte de neil armstrong'un kapsülü kurtarması ve bunu saf mühendislik bilgisiyle yapması iyi denilebilecek seviyede kotarılmış. kapsül içinden klostrofobik çekimler kusursuz olmuş. her şeyi astronotların olduğu ortamdan izliyoruz, kapsülü nadir de olsa dışarıdan görüyoruz. gördüğümüz şeyse astronotların kafasını kaldırdığında görükleri şeyle aynı: kanatlar.daha sonra apollo projesine geçiş ve bu projede hemen apollo 8'i göstermeleri biraz hızlı olmuş bence director's cut'ta yer alıyor olabilir. çünkü apollo projesi başlı başına uzun ve detaylı bir süreç. armstrong'un apollo projesi boyunca görüşleri ve nasıl projenin bir kısmından sonra lideri haline geldiği 10-15 dakikalık bir kesitle açıklanabilirdi diye düşünüyorum.uçmadan önceki ruh hali, uçuşu ve ay'a adım atışı tek kelimeyle kusursuz olmuş. tüyleri diken diken eden bir son olmuş. sonuçta ay'a adım atmakla, ölmek arasındaki çizgedesiniz. ay'a adım attıktan sonra da ölebilirsiniz, atmadan önce de ölebilirsiniz. bunun durum karmaşasını, insandan getirdiklerini ve götürdüklerini çok iyi resmetmişler. evet, bir şok hali içerisindesiniz ancak içinizi de korku kaplıyor. tüm bunları film çok iyi şekilde izleyicisine aktarıyor. son olarak apollo 1'deki kaza, isviçre çakısı, ruslar'ın başarıları çok güzel işlenmiş inceden. kronolojik akış iyiydi.ek olarak kızının bilekliği kurmacası işin dramatik kısmı olmuş ama her türlü amerikan bayrağını diktiğini görmeye yeğlerim. film olabildiğince az amerikan propagandası içeriyor, sırf bu açıdan bile diğer tarihi uzay filmlerinden ayrılıyor.--- spoiler ---ryan gosling de filmi almış, götürmüş. yönetmenin la la land'ı kalburüstü ve vasat bir filmken, first man filmi başyapıtı olmuş ve etkili bir sıçrayış yapmış.bunun dışında kabin içi çekimleri, merkezine armstrong'un gerçekçi bir şekilde depresif ruh halini alması, ay'a gitmek ve ölüm arasındaki çizgiyi ve eş-anne psikolojisini çok iyi bir şekilde işlemiş bir kısmi biyografi filmi olmuş.10 seneye kült olacağına inanıyorum.3.50/4.00son olarak neil armstrong ay yüzeyine;apollo 11 madalyaları,apollo 1'de hayatını kaybedenlerin anısına bir kit,gagarin ve komorov'un anısına adanmış madalyalar,eşinin ve annesinin altın zeytin dalı broş'uwright kardeşler'in ilk uçak fabrikasından iki tahta parça,arjantin futbol kulübü olan independiente bayrağı,izci bayrağı,kardeşlik nişanı,20 frank bırakmış. yine diğer bıraktığı şeylerinde listesi ve fotoğrafları burada.ayrıca 73 ülkeyi temsilen bıraktığı disk'in üzerinde türkiye'den de cevdet sunay'ın adı yazıyor.
(heinz kamasunta - 23 Ekim 2018 01:09)
mükemmele yakın bir film olmuş. ellerine sağlık damien chazelle müzikler, sesler, çekim açıları, oyunculuklar her şey çok iyiydi. ryan gosling film için epeyce çalışmış, bu çok belli oluyor. filmden sonra sonunu bilseniz bile buruk ve yorgun ayrılıyorsunuz salondan.herkes sesler şöyle kötü, çok yakın çekim var biraz genel olsaydı, neden çok sarsılma sahnesi var yazmış.şunu merak ediyorum arkadaşlar bu kadar yakın çekim ve o yaşanan gerginliği anlatmak için yapılan klostrofobik hisler için bulutların sempatikliği, yıldızların güzelliğini çekmeyecekti herhalde. yani yakın çekim olmasa absürt olurdu bir sürü insan ölmüş, herkes gergin ne bekliyordunuz? ayrıca o sarsıntılar seyirciye daha fazla geçsin acaba hasar mı alacaklar, ölecekler mi(hikayeyi bilsek bile) sorularına bizi itmek içindi. marslı ile karşılaştıran olmuş gözlerim kanaya kanaya okudum onları! boşverin izlemeyin siz zaten. ayrıca amerikan propagandası kelimesi almış başını gitmiş. e biz mi aya gittik, adamlar gittiler bu kadar kayıp yaşamalarına rağmen vazgeçmediler ve gitmişler yani bırakında haklı gururlarını yaşasınlar. ayrıca eleştiren ekipleri, protestoları, isveç çakısı, neil'in çıkışları derken gayet de eleştirel yanları da perdeye yansıtılmış. ödül sezonunda neler olur bilmem ama film çok iyi. özellikle görüntü yönetmeni ışık kullanımında çok başarılı. umarım emeği taçlanır ödül sezonunda.
(obirkiuc - 27 Ekim 2018 00:52)
--- spoiler ---nasıl ki gravity bir kadının boşanma sonrası ayağa kalkışının metaforu ise bu film de acılı bir babanın acısından (dünyadan) uzaklaşmasının metaforudur.--- spoiler ---
(alwayssleepy - 27 Kasım 2018 22:13)
hepimizin yüzelsel olarak bildiği bilgi nedir? neil armstrong 16 temmuz 1969'da apollo 11 ile ay yolculuğuna başladı. 20 temmuz 1969'da da aya ilk ayak basan insan oldu. böyle söyleyince ne kadar kolay değil mi? oysa ki 1962 yılında nasa'ya girip 1969 yılına gelene kadar birçok ölüm tehlikesi atlatıyor. arkadaşlarının cenazelerine gitmek zorunda kalıyor. film, işte bu ruh halindeki bir adamın nasıl bir irade ile bu işi başardığını anlatıyor. filmin müziklerine gelirsek tek kelime ile hasta oldum. bence en harika olanları şunlar:the landingcraterquarantinebiyografik ve bilim-kurgu filmlerini seven birisi olarak bu film beni her iki yönden de çok tatmin etti.
(foxmulder75 - 29 Ocak 2019 01:27)
Yorum Kaynak Link : first man