• "cinlerin ilk on film için bağlayıcı anlaşma imzaladığı serinin altıncı filmidir."
  • "(bkz: dabbe 7 cin ali)"
  • "(bkz: dabbelere karşı korumalı kılıf)"
  • "her kim akıl ettiyse youtube'a reklam vermişler. e be göt gecenin bir vakti sakin sakin müzik dinlerken orospu evladı gibi çıkıp böğürmenin anlamı ne? umarım zarar edip bir daha çekemezsiniz."
  • "anladığım kadar bi sürü filmden kolaj yapılmış. teyp sahneleri, uzun saçlı beyaz elbiseli kız. yeni olarak dana kellesi vs eklenmiş."
  • "fragmanını izlerken hoparlörümün patladığı film."
  • "zeren karakterin taherinin kiziysa nasil oldu da mukadder yetistirdi o kizi? allahini seven uzerime cevap atsin."




Facebook Yorumları
  • comment image

    fragmanında cidden half life'taki siren sesi var. ayrıca video oyunu oynamayı hobiden çok alışkanlık haline getirmiş biri olarak karakter ve ortam tasarımlarını çok vasat buldum yine. kesinlikle yeni ve etkileyici bir şey yapmıyorlar. dana kafası, ağzı yamuk adamlar, ağzından kan kusan teyzeler, tavanda beyaz gecelikle dolaşan ablalar. yahu kim öyle gecelik giyiyor allah aşkına?


    (spy - 11 Eylül 2015 14:06)

  • comment image

    her kim akıl ettiyse youtube'a reklam vermişler. e be göt gecenin bir vakti sakin sakin müzik dinlerken orospu evladı gibi çıkıp böğürmenin anlamı ne? umarım zarar edip bir daha çekemezsiniz.


    (in search we trust - 11 Eylül 2015 14:47)

  • comment image

    sinemada filan izlemeyi düşünen varsa mutlaka kulak tıkacıyla gitmesini önerdiğim film. bundan öncekini sinemada izledim, kafam şişti, harap oldum. hasan karacadağ kulağınıza acımıyor arkadaşlar. senaryoculuğunu, yönetmenliğini, her şeyini bir yana koyalım, adamın kulaklarla alıp veremediği bir şey var bence. o kadar yüksek sesle irkilmemenize imkan yok. sonra "korkutuyorum lan işte" diye ortalıkta dolanıyor herif. yineliyorum; kesinlikle sinemada izleyeceksiniz kulak tıkacı kullanın.


    (rockslaughter - 11 Eylül 2015 14:48)

  • comment image

    anladığım kadar bi sürü filmden kolaj yapılmış. teyp sahneleri, uzun saçlı beyaz elbiseli kız. yeni olarak dana kellesi vs eklenmiş.


    (kup tuz - 11 Eylül 2015 19:13)

  • comment image

    3 saatlik korku filmi yapılınca film, sonlarına doğru artık bitse de gitsek dedirtmeye başlamış ve korkutuculuğunu yitirmiştir.

    bir de başrolde oynayan kıza baktıkça halka filmini izliyor gibiydim, film boyunca kafa önde uzun saçlar beyaz elbise ile takıldı.

    ayrıca bana bu film halka ve kutsal damacana yı izliyormuşum gibi his uyandırdı.ancak dabbelerde en çok eğlendiğim film bu filmdi, çünkü bir süre sonra insanlar tırsmaya başladı ve ellerine telefonlarını alıp oynamaya başladılar. hatta yanımda oturan çocuklardan bir tanesi telefon çalıyor diye bahane bulup tam çıkacakken filmdeki korkutucu bir sahne denk geldi ayağa kalktığı anda ve o anda "allaaaah" diye reaksiyon verdi, koptum.

    filmin sonunda da seyircilerden bir tanesi "asıl sana lanet gele" deyip söylenerek kalktı.

    yani film seyircisiyle bir bütün olarak izlendiğinde gerçekten eğlenceli bir film oluyor.


    (spangetttti - 14 Eylül 2015 15:24)

  • comment image

    dün cinemaximum beleşe bilet verince izlediğim film. film kısmına girmeden evvel bir konuya değinmek istiyorum. bir komedi filmine gidince gülmek için gidersin. aksiyona gidince heyecanlanmaya kavgaya, dövüşe para veririsin, korkuda da korkmaya gidersin di mi. bu çok basit bir olaydır, arz talep işte. benim anlamadığım neden korku filmine giren insanlar cem yılmaz olma çabasında ? bak bunu diğer türlerde hiç görmedim. dandik de olsa film, susar ve izlersin.

    filme konsantre olmaya çalışıyorsun arkadan sürekli yanındaki kıza hoş görünmek için espiri yapan tipler. "herkes cem yılmaz amk memleketinde" deyince seslerini kestiler. hayır anlamıyorum korktuğunuzu bastırmak için mi yapıyorsunuz ? yanımdaki eleman gayet korkuyordu ama konuşmak yerine, perdeye bakmıyordu ki yanında kız arkadaşı vardı onun da. bu saygısızlık niye ?

    --- spoiler ---

    dabbe cin çarpması gibi bir işe imza atmış adamın çıtayı daha yükseğe koyması gerekirdi. o filmde de klişeler vardı lakin, bu film kadar göze sokulmamıştı. ben anlamıyorum arkadaş, cin'i perisi şeytanı illa dublex, triplex evde mi takılır ? apartmanda yaşayanlara uğramıyor mu bunlar ? ya da neden cinlerin uğraştığı bayanlar beyaz giyer ? amk birinde de mi adidas eşofman yada hepimizin evde giydiği gri eşofmandan olmaz ? kaide mi var bir yerlerde "içine cin, şeytan vb. mahlukat giren oyuncular beyaz giyer" ?

    tamam bunu da geçtim, şu inanmayan tipler. her filmde bulunur bunlar. cinler bunu sikse bile inanmaz. ya kadın; ormanda bişey seni çekti nerelere sürükledi, döndü adama dedi ki bu neydi ? ebenin amı ? bence oydu başka bişey aklıma gelmiyor. zaten o kadının varlığı tam muamma. sırf şirret kadın tipi var diye, film boyunca ayak altında dolandı, biliyoruz ters köşe varya ondan kıllanak diye. bence öyle.

    burada bir arkadaş daha değinmiş. yıllardır köyde yaşayan bir insan düşünün. düşündünüz mü ? o adamın istanbul türkçe'si ve bir tiyatrocu hassasiyetli tonlamasıyla konuştuğunu düşünün ? düşündünüz mü ? nasıl düşündünüz amk, köyde yaşayan adam böyle türkçe mi konuşur.

    filmde hoşuma giden nadir şeylerden biri, psikolog olan karakterin olaya kendi bilimsel açısından kopmadan ve istikrarlı şekilde bakmasıydı. ne güzel bağlamalar, geçişler denedi. uykuyla cin alemi arasında güzel bağlantılar kurdu. demek ki özenilince böyle karakter çıkıyor.

    akşam 17:45 seansıydı, salon hemen hemen dolu gibiydi ve filmin sonunda çoğunluk olayı kavrayamadı. ben onlardan farklı olarak sağa düşen ne muhabbetini çözemedim, nasıl oradan zeren'e ulaştı anlayamadım.

    toparlarsam; yeni bir şey vaad etmeyen, kendini ve başka filmleri ölümüne tekrar eden, bir iki çekim hatası dışında ( zeren'in ofisinde pc ekranın hastaya dönük olması, köye ilk girişte el kamerasından araba üstündeki kameranın görülmesi), güzel kareleri olan, izleyice fake atcam diye mantığı sonuna kadar zorlamış bir film çıkmıştır.
    ---
    spoiler ---


    (spell of flame - 14 Eylül 2015 16:14)

  • comment image

    insidious, the conjuring, paranormal activity, siccin, karadedeler olayı filmlerinin karması gibi bir film olmuş.
    dabbe 5 zehri cin gibi bir efsaneyi izledikten sonra beklenti maksimum düzeyde filme girdik ama maalesef fiyaskoyla karşılaştık.

    --- spoiler ---

    gördüğümüz tek şey 160 dakika boyunca nat geo belgeselleri gibi et yiyen insanlardı. zeren denen karakter inanılmaz kötü bir oyunculuk sergiledi. tek güzel şey, karadedeler'den aşırdıkları amatör çekim olayıydı.
    ---
    spoiler ---

    o.çocukları az olur diye gecenin köründe sinemaya gittik ama nafile. onlar her yerdeler... film sırasında telefonu çalan hatta açıp konuşan, selfie çeken, inatla ve ısrarla korku-gerilim filminde gülen, cips yemezse ölecek olanlar... bunların hepsine lanetlerin en büyüğü olsun.

    yazar notu: 5/10


    (yazar yazmaz yazan yazar - 15 Eylül 2015 08:45)

  • comment image

    10 üzerinden 2, hadi olmadı 3 vereceğim filmdir. şimdi de spoiler içinde bırakacağım sizi.

    --- spoiler ---

    öncelikle filmdeki yoğun blur kullanımına gerçekten anlam veremedim. neredeyse tüm film boyunca görüntünün sadece 5te 1i netti. zaman zaman bu oran 10da 1e kadar bile düştü diyebilirim. bu kadar fazla kullanılmasaydı iyi niyetli bir deneme hatta güzel olmuş lan falan diyebileceğimiz bu iş, abartılması sebebiyle "lan lenslerimden biri mi düştü" paranoyasına sürükledi beni çoğu zaman. neticede uzun film. bi yerden sonra dayanamayıp yanımdaki arkadaşa "sen de bulanık görüyosun di mi" diye sorma gereği duydum, o derece. salona bakınca ise gözünü ya da gözlüğünü kurcalayan insan sayısının çok olduğunu görüp aynı duyguların insanları olduğumuza kanaat getirdim. bütün film arka plandaki marketin adını sansürlüyorlarmış hissiyatında geçti anasını satayım. bol bol korku filmi izlerim, bu kadar fazla bluru ilk defa bir arada görüyorum. demek istediğim şu ki, dabbe 6 deyince aklıma ilk gelen şey korku, cin bilmemne değil de blur.

    daha önceki filmlerinden de hatırlayacağımız üzere, bu adam sürprizli sonu pek seviyor. şöyle bir sıkıntı var ki sürpriz sonlar hep aynı düzende (olayların mutlu sonla bağlanması, bir aydınlanma sonrası aslında bağlanmadığının anlaşılması ve aslında şöyle aslında böyleler şeklinde) bize sunuluyor. e bunu 40 kere yapınca da sürpriz mürpriz olmuyor o iş. ilk defa türk korku filmi izleyen izleyici dışında o mutlu sonu yiyen insan oldu mu çok merak ediyorum. muhtemelen bu sebeple aslında şöyle aslında böyle muhabbetinin boku çıkartılmış. aydınlanmanın sonrasındaki sahnelerde öyle olmuş çünkü böyle olmuş çünkü o öbürünün kaynının bilmemnesiymiş muhabbeti uzadıkça korkmayı bi kenara bırakıp sherlock'a bağlıyor insan. filmi anlamaya kastığımızdan ötürü son sahnelerden irkilmedik bile. illa isteniyorsa, güzel ve sade bir twistle konuyu kapatmak varken olayı böyle abartmak kopartıyor insanı filmin hissiyatından. mesela senaryoda boşluklar, tutarsızlıklar var diyeceğim ama anlayıp anlamadığımdan emin değilim sözlük. salondan çıkarken dinleyebildiğim herkesin konuşmalarını dinledim, ki son seans olmasından ötürü baya da bir dinleyebildim, bir tane "evet çok hakimim filme böyle böyleymiş" diyen duymadım. bunun sebebi bizim komple mal olmamız mıdır yani?

    yine daha önceki filmlerden hatırlayacağımız üzere (mesela 388@0), bu filmlere bazı bilmecemsi şeyler eklemek pek seviliyor. "sağa düşen ne" de bunlardan biriydi. başka tarzda filmlerde de bu gibi şeylerin bol bol kullanıldığını görüyoruz. buradaki seçeneklerimiz ise bence şunlar: bu bilmece ya kolay olacak ve izleyicinin bunu çözdüğü hızda çözecek karakterler (yoksa karaktere mal deriz), ya orta-üst bir zorlukta olacak ve bazı izleyiciler çözebilecek geri kalanlar ise sonda karakterin çözmesiyle aydınlanacak, ya da (izleyicinin çözememesi ısrarla isteniyorsa) zor olacak ve karakter olayı çözünce topluca aydınlanacağız. bu "sağa düşen ne" bunlardan hiç birine girmiyor çünkü çözemiyoruz ve bunun sebebi (sırf çözemememiz adına) saçma sapan bir bilmece olması. kesinlikle altını doldurabildiğini düşünmüyorum karakterin çözümünün. telefonla arayınca ekranda dev bir "zeren" yazısının çıkması ise resmen komikti lan o ne öyle powerpoint sunumu gibi amk. he diyosan ki izleyici hiç kafa yormasın bu bilmeyece sondaki çözüme de tamam olsun irdelemeden, ne gereği var böyle bir şey koymanın?

    bir başka klişe olan aldatan sevgili/eş'e değinmeden geçemeyeceğim bu arada. eskiden en azından cinlerle minlerle bi şekil bi alaka kuruluyordu bu karakterler arasında, bu filmde o bile yoktu. anladık aldatmak kötü kaka da yani ne gereği var şunun bu filmde anasını satayım. final sahnesi dışında (ki kız ne alaka o evde bilmemneyi geçiyorum) gereksiz telefon konuşmaları dışında bi olayını göremedik şu meselenin. bi de başrolümüz niye bu kadar tribe girdi sırf kocası aldatıyor diye madem durumlar bambaşka. o kadının da adamın da anası ağlatılırdı 80 kere yani. yok illa görkemli final olacak diye bekledi resmen.

    daha önce (bambaşka film ve kitaplarda da olsa) karşılaştığımız bir başka durum da mevcut filmde: ana karakter olarak bize sunulan mağdurun aslında olayın arkasındaki kişi çıkması. hikayeyi bize sunan/anlatan karakter her zaman en az şüphelendiğimiz insan olur filmlerde, bu da normaldir çünkü o karakter bizim (film genelinde) bir nevi gözümüz olur. bu tarz bir twist güzel sunulursa önümdeki masayı fırlatıp atasım gelir mesela benim, öyle etkilenirim. ama (yine aslında öyle böyle kısmının yetersizliğinden dolayı) içi boş şekilde sunulursa siktir lan çekerim. ve siktir lan çektim sözlük. karakterin önceki sahnelerle alakasız triplerini flashbackle araya sıkıştırmakla olmaz o iş. bence.

    bir diğer problem ise filmde soluklanma arası olmamasıydı mesela. tamam anladık korkuya doyduracaksın bizi illa da, sürekli bir korkutma çabası olunca olmuyor o iş. gerilim kısımlarının çok az tutulması da bunun en büyük etkeni. iyi korku filmi olarak sayılan filmler korkudan çok gerilime yürür. ne de olsa hitchcock'un dediği gibi, korku sinemasında önemli olan o 'tedirgin bekleyiştir. ama bu bekleyişlerin ve soluklanma aralarının kısaları sebebiyle korkuya maruz bırakılmak bizim normalimiz oluyor film boyunca, bu sebeple de korkmuyoruz. demek istediğim şu ki, tempo hep yüksek ilerleyince o iş yüksek tempo olmaktan çıkıp bizim normal tempomuz oluyor. özetle, korku ögelerinin yoğunluğu arttıkça film korkunçlaşmıyor maalesef.

    el kamerası (tabii ki sarji asla bitmeyenlerden) kullanılıyor bazı sahnelerde. bu görüntülerde ara ara cut kullanılmasından açıkçası pek rahatsız olmadım, fakat (cin transferi diye özetleyebileceğim son sahnelerden birinde) kamera resmen yer değiştirip durup karakterlerin ağzının içine giriyor. el kamerası muhabbeti yapılacaksa ve bizim gözümüz o olacaksa bu olmamalı ya. ya da ne gereği var yani o el kamerasının, geçişli sahneler esnasında normal kamera kullanımına geri dön yani. kamera kaynağını bilmediğimiz bir görüntü kaynağı olduğunda onu nereye koyarsan koy, zaten sorgulamaz izleyici. ama "bak bu el kamerasından görüyorsun şimdi" deyip o kamerayı sabitlersen ve o kamera kendi kendine sağa sola uçuşursa rahatsız eder.

    atiye ne ara ve nasıl resmen ailenin adeta bir bireyi oldu? madem bu kadar kıl o adama, kitabını nasıl "bu ne be" yapıp yarıda atmadan okudu bitirdi ve cin kabilesinin adını hatırlayacak kadar konuya hakim? cin tecavüz eden kız vardı, o nooldu? o adam nasıl ve neden o kıza anında satışı koyup ayla'ya noolmuşun peşine düştü yazık değil mi? zeren'in kocası 80 tane bahanesi olmasına rağmen niye asla kaçmadı son dakikaya kadar? o köylüler madem mesele yok ortada niye sorgusuzca gelip dayak yiyip gitti? asıl filmdeki doktor karakterler o diplomalara nasıl sahip oldu lan? hareketlere bak. binlerce soru akıllarda.

    tek beğendiğim yerler özetle "gore" olarak tabir edebileceğim sahnelerdi. ki gore filmleri sevmem ki lan ben.

    ---
    spoiler ---


    (siyahkuzu - 15 Eylül 2015 14:04)

  • comment image

    dabbe cin çarpması filmi ile çıtayı oldukça yükselten hasan karacadağ'ın son filmi. e haliyle çıta bu kadar yüksek bir noktadayken insan bazı beklentilerle izliyor ister istemez. iyi veya kötü, bu tartışılır ama bana göre kesinlikle kötü değil.

    gelelim filme

    160 dk'lık bir film izleyeceksiniz öncelikle. evet tam 2 saat 40 dakika. buna rağmen gerçekten sıkmıyor film, ama yer yer gereksiz uzatılan sahneler var mı, evet var.

    film alışageldik bir büyü sahnesiyle başlıyor. ben daha tempolu bir giriş bekliyordum açıkçası. ama başlangıç sahnesi gerçekten "ben klişeyim" diye bağırıyor.

    baş roldeki doktor zeren karakteri gerçekten iyi düşünülmüş bir ters köşenin ürünü.

    zeren'in kocası hakan, olması gerektiği gibi. ne eksik ne de fazla. gerçekten o role cuk diye oturmuş.

    zeren'in kardeşi ayla ise başarılı bir karakter, ancak o üzerindeki beyaz elbise ve uzun siyah saçları ile the ring filminden fırlamış samara gibi gözüküyor. bu da klişe.

    diğer ismini hatırlayamadığım zeren'in doktor arkadaşı da; her türk korku filmindeki gibi cinlere değil de tıbba inanan aksi kadın rolünde klişe olmaktan kurtulamıyor.

    diğer doktor adam rolündeki karakter enteresan olmuş cidden, parapsikoloji falan. ama önce bilimsel yaklaştı olaya, daha sonra film ilerledikçe sanki büyü bozmaya çalışan hocaya dönüştü gibi geldi bana. ahahaha. bunu da bir eksi puan olarak yazıyorum.

    doktor adamın hoca kankası rolü tam bir faciaydı. oyunculuğunun başarılı olamamasının yanında; o rolde inanılmaz sırıtıyordu.

    30 küsür yıl önce yıl önce öldürülen o iranlı kız kamerayı nereden buldu acaba, bu da ayrı bir merak konusu. telefon açılınca ekran ışığının sönmemesi, köylü insanların akıcı bir şekilde türkçe konuşması falan dikkat ettiğim diğer ofsaytları. bu tür ince detaylar filmi gerçekçilikten çıkarıyor bana göre.

    "eee o kadar kötüledin, iyi film diyordun n'oldu" dediğinizi duyar gibiyim. iyi olan noktaları da var tabiki.

    öncelikle;

    cafer karakteri güzel bir ters köşeydi. karakter de tam yerinde bir seçim olmuş, makyajları ve oyunculuğu çok iyiydi.

    film makyaj ve kostüm konusunda genel anlamda gerçekten iyiydi.

    hakan, zeher ve ayla'nın aynı anda gördüğü rüyalar silsilesine bayıldım. tam biri bitti derken diğeri başladı. kurgu çok çok iyiydi.

    mekan seçimleri de genel olarak iyi sayılırdı ama şu ıssız ev, terkedilmiş köy olaylarından artık daral geldi. daha fazla yenilik istiyoruz!!!

    ikinci perdede el kamerasıyla çekim filme olumlu yönde bir hava katmış, paranormal activity aklıma gelmedi değil ama gerçekçilik açısından iyidi.

    bir de şu şifreleme olaylarına hastayım ya. büyüyü bozmak için önce cinin söylediği herhangi birşeyden yola çıkarak şifreyi çözmek gerekiyor. olaya gizem katıcaz diye bu kadar da kasmanın bir anlamı yok diye düşünüyorum.

    sonuç olarak korku filmi severlerin sıkılmadan izleyebileceği bir film olmuş. ne kadar uzun olsa da kesinlikle sıkmıyor, ama özellikle sinemada izlemenizi tavsiye ederim. bir dabbe: cin çarpması beklemeyin ama olmuş bir film bu da. hasan karacağ da farkında olacak ki bu imkanlarla bu kadar diyip, bir sonraki magi adlı filminde holywood'a yönelmiş, michael madsen, brianne davis, stephen baldwin gibi isimlerle çalışmış. ben asıl o filmi merakla bekliyorum ve çok sağlam bir film olduğuna dair yoğun hislerim var. umarım yanılmam. dab6e için ise diyecek son sözüm; sana puanım 6/10 kanka.


    (hitchcock - 15 Eylül 2015 19:11)

  • comment image

    yok abi. olmuyor. türk korkuseverlerin ümidi de bitmedi ama hala seyirciyle dalga geçer gibi işler çıkıyor.

    film, kendi içinde bir replikle özetini geçmiş zaten.

    - öyle anlaşılmaz bir dilde bağırınca korkutucu olmuyorsun.


    (kesyapistirmikelanj - 18 Eylül 2015 01:12)

  • comment image

    dabbe cin çarpması ve dabbe zehr-i cin in yükselttiği çıtayı biraz aşağı çekmiş bir hasan karacadağ filmidir. bolca the exorcist ve exorcism of emily rose sahnelerine gönderme yapmasıyla takdirimi kazanmış fakat arada boşluk bırakmadan üst üste binen sahnelerle filmi boğmuş, bazı sahnelerde güldürmüş ama çoğunukla "bir sakin ol hasan abim ya" dedirtmiştir. yine de türk korku sinemasının efendisi olarak 20 tane dabbe çekse, sağlığım yerinde olduğu takdirde 20'sine de giderim, öyle bir içten seviyorum hasan abi'yi. selam ederim hasan abi, keep up the good work.

    edit: imla


    (benbirkucukcezveyimkosebucakgezmeyim - 21 Eylül 2015 16:46)

  • comment image

    gayet eli yüzü düzgün bir korku filmi. serinin ikinci filminde dibe vuran karacadağ, üçüncü filmden beri sürdürdüğü yükselişine devam etmiş. çoğu izleyici filmi * ile * arasında bir yere koymuş fakat ben filmi dabbe 4'ten daha çok beğendim. zira dabbe 4 senaryo-kurgu açısından özellikle bir korku filmi için oldukça iyi sayılabilecek bir noktada olsa da filmi izlerken öyle aman aman korktuğum herhangi bir sahne hatırlamıyorum. hatta bu açıdan siccin 2 ve musallat 2'nin biraz gerisinde olduğunu söyleyebilirim. dabbe 6 ise senaryo bakımından belki cin çarpması kadar iyi değil fakat korku anlamında geldiği nokta ile cin çarpmasının önüne geçiyor nazarımda.

    aslında film hakkında daha uzun bir entry yazmak isterdim ama filmi izlememin üzerinden on günden fazla bir süre geçmesine rağmen filmdeki görgüsüz, sinema kültüründen bir haber öküz seyirci kitlesi yüzünden hala filmi izlediğimde sinirlerim tepeme çıkıyor.

    ulan gerizekalı herif, türkiye çıkışlı korkuları komik buluyor olabilirsin, korku türünü genel olarak komik buluyor olabilirsin, izlerken gerçekten sana komik geliyordur, gülmene engel olamıyorsundur bunu anlarım ama salondaki diğer seyircilerin filmi izleme amacı korkmakken ve bilete aynı senin gibi para ödemişken 200 kişilik salona kendin gibi görgüsüz, sinema adabından bihaber öküz beş tane arkadaşınla gelip insanların sokakta kendi arasında konuştuğundan bile yüksek bir tonda muhabbet edersen ve olduk olmadık sahnede hayvan gibi kahkaha atarsan benim gibi hayatı boyunca ciddi anlamda sinirlendiği anların sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen bir insandan hayatı boyunca etmediği küfürleri yersin.

    ulan hadi hepsini geçtim, film hakikaten rezalet olur, tüm salon, ''bu ne lan böyle neye geldik biz'' kafasında izler filmi, herkes gülmektedir o an gülersin onu da anladım. lan insanlar beğenmiş gayet güzel izliyor filmi, filmde gayet normal bir sahne var. arkadaki beş kişilik tek hücreli sürüsü ''huahahahauaa korku filmine geldik ama korkmuyoruz biz çok cooluz'' modunda takılıyor.

    doktor karakter hastalığın latince ismini söylüyor, bu ekipten kahkaha, zihinsel/bedensel engelleri olan bir karakter konuşmakta güçlük çekiyor kahkaha, filmdeki karakter bir türlü rüyadan uyanamıyor kahkaha, en son eeh yeter ulan deyip yanımdaki arkadaşlarımla birlikte bunların her kahkahasında dönüp ters ters arkaya bakmakla yetinmeyip ''neye gülüyorlar lan bu gülen ekip filmin başından beri'' diye bir iki laf edince susar gibi oldular.

    ulan işin en trajikomik yanı da yılların kafiri olan ben filmle ve filmin işlediği mevzuyla bu kadar dalga geçmezken gece vakti yanında cindir şeytandır iki muhabbet etsek korkudan götü çıkacak tiplerin ''zaaa xd çok komik'' modunda takılması. sikko herifler gidin televizyonda izleyin filmleri. yanınızdaki kıza ''bak pelin ben hiç korkmuyorum korku filminden hatta gülüyorum'' diye hava atmak için alakalı alakasız yerlerde gülüp insanların iki kuruşluk sinema zevkinin içine sıçmayın.


    (leatherface - 24 Eylül 2015 04:38)

  • comment image

    altıma sıçtığım bir hasan karacadağ filmi. genel olarak beğendim iyi filmdi ama 4'ün filmin yanına yaklaşamamış.

    --- spoiler ---

    filmin bir sahnesin de hasanın tülay'la cep telefonuyla konuştuğu sırada sinema da arkalardan bir ses ''millet can derdinde adam am derdinde ey allahım ya''

    ---
    spoiler ---


    (mtapa - 18 Eylül 2015 23:31)

  • comment image

    öncelikle belirteyim, "abi çok güldük çok komikti" tarzı salak salak (evet bu yorumu yapan alenen salaktır) ciddiye alacak kadar sığ değilim. beğenmezsin de gülmek ne yani?

    dabbe'nin 3. ve 4. filmlerini gayetle beğenmiş, bir çok defa izlemiş biri olarak 5. filmde hayal kırıklığına uğramıştım. zira 1 den 4 e kadar gelen olarak yükselen bir ivme vardı ve ben 5. filmden umutluydum açıkcası. sonra 6. film gelince bayağı bekledim ve nihayet dün izleme şansı buldum. açık söyleyeyim, filmi son derece beğendim. ilk olarak, filmde gülünecek bişey yok sevgili arkadaşım. ,aptal mısın sen? madde madde yazarsak

    1. cast artık gerçekten oyuncu olan kişilerden seçilmiş ve ciddi farkettirmiş (4. filmdeki hoca ve doktor haricindeki cast pek bir amatördü)

    2. yapılan yatırım artmış, görsel efektler, ses vb çok daha iyi bir hal almış.

    3. biraz uzun olmuş kabul. ama o kadar da göze batmıyor.

    4. cin/ cin çıkarma ritüelleri, hikayeleri, fenomenleri tüm bu unsurlar, aslında tüm dinlerde farklı şekillerde anlatılmıştır ve dünyada belki de korku sinemasının en çok kullandığı konudur. sen burunun dibinde hemen her yerde anlatılan bu tip hikayelere yabancı olabliirsin de, iki adım sağa sola gidip milleti dinlesen okusan emin ol benzer hikayeler işitirsin. gülünecek bişey yok sayın göt!


    (marquis de beyliqduzue - 4 Nisan 2016 10:04)

Yorum Kaynak Link : dabbe 6