Un prophète ' Filminin Konusu : Altı yıllık cezasını çekmek üzere Fransa'da bir hapishaneye giren Malik Djabena hayata karşı geç kalmış bir adamdır. Ne okuyabiliyordur ne de yazabiliyordur. Henüz 19 yaşının sonuna doğru gelmektedir ve diğer mahkumlara göre oldukça zayıf görünmektedir. Genelde azınlıklardan olan suçluların bulunduğu bu hapishanede, bir yeni gelen olarak Malik'in ed çeşitli yükümlülükleri olacaktır. Günden güne görevleri yerine getirdikçe hapishanede nüfuz sahibi olmaya başlayan Malik, bulunduğu ortamda yavaş yavaş yükselip kendi planlarını yapmaya başlayacaktır.
Ödüller :
De rouille et d'os(2012)(7,5-58156)
Sur mes lèvres(2001)(7,4-12519)
De battre mon coeur s'est arrêté(2005)(7,3-17493)
Dheepan(2015)(7,2-12245)
Cannes Film Festivali : "Grand Prize of the Jury"
jacques audiard'ın yeni filmi. hikaye genç bir arabın bir fransız cezaevine gönderilmesinin ardından mafyatik yükselişini anlatacak. film, bu sene cannes'da yarışıyor.
(nihilanth - 26 Nisan 2009 15:31)
güzel bir mapus damı filmi olduğu söylenebilir.--- spoiler ---tahar rahim çok güzel oynamış, çok başarılı. zaten biz izleyiciler de* film başlar başlamaz onun yanında yer alıyoruz. ne kadar saçmasapan bi adam olsa da; geçmişi -daha doğrusu geçmişsizliği-, mapusa ilk düştüğündeki aptal halleri, orda ona reva görülenler filan içimiz ısınıyor oğlana. başarılı olsun istiyoruz, öğrensin okumayı. filimciler de bizi kırmıyor tabii. sonrası el-djebena'nın kariyer basamaklarını üçer beşer zıplayışı. film gereksiz uzun olsa da, hoş geçiyor vakit, bizim istediğimiz rotanın dışına hiç çıkmıyor, bitince de ağzında tadı kalıyor.böyle fransa ve mağribli gençler, üst seviye oyunculuklar, farklı kültürlerin karakterlerin sınıfların her bi bokun buluştuğu yer mapus, mutlu son, aile, "teyyarah" filen güzel şeyler bunlar. --- spoiler ---bi de "golden globe best foreign language film" ödülünü das weisse band'a kaptırıvermiş.
(quisuisje - 20 Ocak 2010 04:24)
--- spoiler ---"taşaklarıyla düşünmeyen bir arabın" hikayesi.--- spoiler ---
(xavier - 8 Şubat 2010 19:56)
ağır spoiler içerir. öncelikle başrol oyuncusu başarısız olduğu hayat okulundan, eğitimini görmek üzerine 41 milletten insanın bulunduğu mapus damlarına düşer. klasik olarak hiçbir şey umduğu gibi gelişmeyecektir. hapisane'nin mafyozları ilk olarak body salonundan kendilerini gösterirler ve hedefleri yeni gelendir. buraya kadar herşey sıradan, bilindik. ama daha sonra gelişen olaylar, anlatım dili, dinsel göndermeler filmi yolundan çıkarıp başka boyutlara götürüyor. çömez zamanla palazlanıyor patronlar'nın amına koyuyor. uyuşturucu yardımıyla peygamber moduna geçip üçüncü gözü açılıyor. "oku" vahyi bu abimize de geliyor. o da okuyup büyük adam! oluyor.kısacası güzel film olmuş hoş film olmuş. cannes'da aldığı ödülü de haketmiş. cache'den beri izlediğim en kan donduran ölüm sahnesine sahip olduğunu da belirteyim son olarak.not: başrolü milanlı pato'ya vermişler.
(s9 - 10 Şubat 2010 19:16)
filmden aklımda kalanların tamamen spoiler ile ilişkilendirilmesi şu şekildedir.--- spoiler ---jiletin djebena'nın ağzını kanatmasınoel baba şapkasını müslümanın kafasından alan diğer müslümangeyiklerin yola atlamasıgerçekçi uyuşturucu sahnelerijacky'i sırhlı arabadan almakoku--- spoiler ---
(kafadanbacakli - 13 Şubat 2010 23:06)
--- spoiler ---tuhaf bir şekilde kendini izleten 2,5 saatte yakın fazla süren hapishane filmi. karşı tarafta tarafından ötekileştirilen ve akabinde kendi tarafından daha beter ötekileştiren genç bir çömezken kulağı geçeren boynuz olup suçluların arasından sıyrılan herkesin ötekisi ama tuhaf dürüstlüğü ile ilişkileri sayesinde herkesin bir şekilde doğru dürüst ilişki de kurduğu arap malik'in hikayesi ....ayakçının mafyada büyük adama dönüşmesi, kendi çapında fairy tale. güzel çekilmiş, güzel oynanmış, güzel işlenmiş. türünün örneklerini sevmeyenlere bile kendini seyrettiren.--- spoiler ---
(ride - 25 Şubat 2010 23:25)
bir 20 yıl sonra , adamlar- kadınlar al pacino'nun , de niro'nun gençlik yıllarının kült filmlerine şimdi baktıkları gibi bakacaklar, diyelim de nasıl üslup sahibi, kıvamı koyu bir filmden bahsediyoruz eş dost, cemil cümle bilsin.tahar rahimi'yi de takdim etme iddiasındaki filmin diğer iddialarının da hatırı çok büyük. politik/sosyolojik okumaya da müsait, tuhaf bir suç/şiddet filmi olarak okumaya da. (bkz: jacques audiard) "umduğumu bulamadım " ,"güzeldi ama klişeydi", "yani tamam iyi film de abartacak bi şey yok" adamları hep var oldu, hep var olacak. onlar ne yaptığını bilmezler. pamuğa eter döküp ağızlarına dayayın kafanız dinlensin.
(daldurdap - 28 Şubat 2010 16:39)
bir yükseliş öyküsü diye okuyup kolaya kaçmak muhakkak ki haksızlık olacaktır bu film için. --- spoiler ---evet cinayet sahnesi inanılmaz başarılıydı. fransızlar boyundan fışkıran kana sanırım dayanamıyorlar, en son no country for old man'in başındaki cinayet sahnesinde bu kadar irkildiğimi hatırlıyorum. bu kadar ağır bir cinayet sonrası djebana'nın kısa süreli bir huzursuzluğun ardından kurbanının hayaletiyle kanka olması ve ruh sağlığını koruması hayret verici. filmin en göstermelik metni rottweiler hikayesi. gettho'ya tıkılan göçmenler ve isyanlarına bir gönderme gibi geldi bana.filmdeki prophecy daha çok kehanet bağlamında. uzun bir film olmasıyla da filmin sonunda kesin kötü bir şey gelecek diye beklerken path of glory edasıyla bitince oldukça şaşırdığımı da söylemeliyim. cesar'in bile öldüğünü görmedik. insanın aklı illaki bir scarface'i yokluyor. veya ne bileyim geçen seneki camorra'yı hatırlıyor. ordan bakınca bu filmin sert ve çıplak görselliğinin hikaye'deki gerçekdışı öğelerin örtemediğini de görüyoruz. hapishanede yediği haltlar neyse de, dışarda gün ortası işlediği cinayetler akabinde 6. senenin sonunda tahliye olan bir çocuk.--- spoiler ---ve evet bence de filmin uzunluğu bir yeniden izleme için cesaret kırıcı olduğundan bir eksi benim için.
(manfool - 3 Mart 2010 09:42)
görece uzun olmasına rağmen son dakikasına kadar heyecanla izlediğim ve son zamanlarda gördüğüm en çarpıcı filmlerden biriydi. aldığı ödüllerin hepsini ziyadesiyle haketmiş.--- spoiler ---reheb'in kuran okuması, riyad'ın ölümü (banka oturup gökyüzüne ve ağaçlara baktığı anı ölümü olarak düşündüm), geyikli rüya, cesar'ın tekme yediği sahne ve malik'in zırhlı aracın içinde sağır olduğu an en çarpıcı sahnelerdi. cemile ve riyad'ın resmini duvara asınca çıplak kadının resmini çıkarması ilerideki evliliğin habercisi gibiydi. herhangi bir ahlaki öğreti barındırmıyordu, "iyi" olana ödül, "kötü" olana ceza sözkonusu değil, bu anlamda alışılmadık ve bir miktar rahatsız edici, kimse için değil kendisi için çalışan kazanıyor gibi bir algı yaratıyor. bir de peygamberlik faziletlerini öldürdüğü adamın hayali üzerinden kazandığını(ya da farkettiğini) düşününce; olayların akışı, yapılan veya yapılmayanlara değil direk malik'in peygamber doğasına bağlanıyor. zaten polis döverek hapse girmiş olmasından belliydi.--- spoiler ---son dönem fransız filmlerindeki hem mağdur hem suça eğilimli mağripli göçmen karakterler, fransızların yakın geçmişleriyle hesaplaşmak istediklerini, en azından azınlık politikalarıyla ilgili mahcubiyet yaşadıklarını hissettiriyor.
(purpurum - 3 Mart 2010 09:52)
--- spoiler ---film'in en dikkat cekici yanı ise kimsenin yüceltilmemesi. peygamber tabir edilen başrolümüz bile fırsatçı bir zeka olarak sunuluyor. film'in ana fikri bana göre şu: hayat bir sokak, ya da hapisane avlusudur... bu sokakta köpekler köpekleri yer. düzen budur. gün gelir o köpeklerin yerini başka köpekler alır. hepimiz köpeğiz. ve prophete'ler sadece kendi köpeklerini iktidara getiren kurnaz sahtekarlardır. iyiler ve kötüler üzerinden işlemiyor olması yenilikçi değil ama bunun sunuluş tarzındaki doğallık etkileyici.işin ilginci bu film gerçekten prophete'ler hakkında. bu isim bir gönderme değil. birebir direk anlam taşıyor. çok ilginç. aslında filmde pek az gönderme var... mesela bu bir amerikan filmi olsa adamın ellerinden ışık çıkar hastaları iyileştirirdi haha...--- spoiler ---
(mersinaki - 3 Mart 2010 15:03)
filmde benim dikkatimi çeken şey malik el djebena'nın (bkz: tahar rahim) hapse girdiği ilk dönemlerdeki mimikleri, tepkileri ile; bir insanı sadece kendini yaşatmak için öldürdüğü (benlik değeri+vicdan) , okuma-yazmayı, tabela okumayı ve ekonomiyi öğrendiği, yalnızca dinleyerek başka bir dile ünsiyet kurduğu, ilk defa uçağa bindiği, gerçek bir kadınla seviştiği, insanlara sözünü dinlettiği, para kazandığı, direktif verdiği, tam bir liderlikle koordine ettiği, kimliğini hatırladığı anlardaki mimik-tepkilerin çok iyi biçimde yansıtılmış olmasıydı. fakat çok daha iyi ve tutumlu görsellikle de sağlanabilirdi bu. --- spoiler ---ilk sahnelerdeki hapishane memuruna verecek cevabı bile olmayan, tercihleri sorulduğunda afallayan, göz teması kuramayan, korku ve utanç taşıyan yüzüyle odasından çıkamayan 19 yaşındaki bir gencin sadece "başına gelme" fırsatlarıyla kararlı, net, dikkatli ve uzun bakışlarla, kırışmayan bir alınla mafya kurdu oluvermesine şahit oluyoruz.--- spoiler ---peygamber imgesi ise baştaki ümmiliği, münzeviliği, suskunluğu, cüz'i iradesini yok sayması gibi unsurlarla da anlamlı geldi bana ayrıca o'na ilk defa peygamber diyen kişi de bir müslümandı. ve malik'in kendilerini umursamasını, sadece onlarla olmasını istiyorlardı. son olarak zihnime kazınan tek şeyin jilet sahnesi olduğunu söylemeliyim. izlerken yanaklarımı içerden içerden ısırmışım, acıtıyor.
(alef - 17 Mart 2010 16:08)
malik' in hapiste yaptığı numaralarla bizlere ryan o'reily' i anımsattığı film olmuştur. yönetmen oz hayranı mı acaba diye de sormadan edemiyoruz.(bkz: ryan o'reily)
(anti silence - 29 Mart 2010 03:21)
önceki gece izlediğim berbat filmin bıraktığı pası sildi, attı. sağolasın avrupa sineması, i envy you...imreniyorum manasında.
(otisabi - 14 Nisan 2010 09:39)
bana bertolt brecht'in bir şiirini anımsatan güzel film:gölde yüz, keyif içinseni boğabilecek olan sukaldırır seni yukarı,yüzerken yardığın suyeniden birleşir arkanda.
(samagona - 4 Mayıs 2010 22:11)
küreselleşmeyi ve etkilerini mevzu bahis etmiş filmlerin en iyi örneklerinden biri. 'hapishane filmi' konusunda pek emin değilim, yani filmin özgürlükle pek ilgilendiği yok gibi. papillon ya da the shawshank redemption'a bakarsan ikisinde de ortak nokta şudur: karakterler özgürlüklerine kavuşabilecek mi? filmlerin izleği bu nokta üzerinden şekillenir, oysa un prophete'de malik 6 yıl sonra dışarı çıkacağı bir ortama giriyor ki audiard'ın kurduğu atmosfer öyle boğucu, klostrofobik değil. burada suç ve ceza kavramıyla da ilgilenilmiyor, malik filmin başlarında ben suçsuzum gibi bir şeyler sayıklasa da suçlu olup olmadığını asla öğrenemiyoruz. işte film ilk olarak bunları yıkarak olaya önde başlıyor zaten.peygamber kimdir? bana kalırsa peygamber mitinden buraya çekilecek ilk paralel şu olmalı; peygamberin milliyeti yoktur, o inananlarının perspektifinde, ki zaten peygamberler tüm insanlığa mesaj getirdiği iddiasındadır, zaten diğer milletlerden farklı bir noktadadır; misal muhammed'in arap olup olmaması müslüman inancı için coğrafi konumdan azade belirleyici değildir. duruma peygamber açısından da bakarsak, ona göre tüm insanlar eşittir ve hepsi 'yola getirilmelidir'. işte malik'in yordamı da bu, manipüle ettiği insanların milliyeti onun için önemli değil; italyanların yanında italyanca öğreniyor, onlara hizmet ediyor, ezcümle adapte oluyor. araplara işi düştüğünde de durum değişmiyor.italyan ve adaptasyon dedik: audiard'ın scorsese'den etkilendiği aşikar; sadece scorsese'nin goodfellas'ta yaptığı gibi bir sınıfın yükselişini anlatması değil müzik montajına kadar scorsese etkileri görmek olası. ancak bana kalırsa un prophete goodfellas'ın aksine bir yükselişten ziyade bir değişimi anlatmasıyla ayrılıyor. sadece malik'in cezaevine ilk girdiğinde ona sorulanlarla (dışarıda sana yardım edebilecek var mı, içeride tanıdığın var mı, para yollayabilecek birileri var mı) sonunda çıktığında elde ettiklerine baktığımızda gördüğümüz kontrast bile buna delalet denebilir. zira geniş bir çevre, eş, çocuk bir topluma adapte olunduğunun en göze batan delilidir; malik ise bu topluma katılırken vicdanını (filmde büyülü gerçekçilikle vurgulanan sahneler) kaybediyor, tabula rasa girdiği cezaevinden değişmiş (bkz: system requirements) biri olarak çıkıyor. işte paranın milliyeti olmaz (para=güç), insanlar 'yabancı'sı oldukları ülkelere göç edip adapte oluyor ve bunların arasından birkaç tane dinsiz, milliyetsiz 'peygamber' çıkıp doğası gereği insanları manipüle edip yönetiyor; bu film biraz da bunu anlatıyor.
(shocktheworld - 28 Haziran 2010 01:02)
--- spoiler ---"oku" sahnesinde beliren yazı, filmi bir kareyle özetliyor.--- spoiler ---
(cekambiyarim - 24 Şubat 2011 17:22)
muhteşem bir film. oldukça sürükleyici. başrol oyuncusu (bkz: tahar rahim) müthiş iyi oynuyor, doğrudan malik adlı bir kişiyi casus gözlerle izliyormuşuz gibi filmin içine giriyoruz. o kadar doğal bir oyunculuk. ve tabi ki bunu sağlayan müthiş bir yönetmenlik görüyoruz. bayıldım...--- peygamber spoiler'ı ---filmin adı peygamber manasına da geliyor. genç bir arabın yoktan varolma hikayesini anlatıyor. kendine güvensiz, ezik bir karakterken, çetin hayat koşullarında, karşısına çıkan doğru fırsatları değerlendirecek ticari zekaya sahip. zekası sayesinde çok çok iyi, kendinin bile ummadığı yerlere geliyor. ancak eğitim almamış, okuması bile yok. sürekli yanında dolaşan hayalet arkadaşı ona bir gün gelip "oku. allahın adıyla oku..." diye başlayan birkaç cümle söylüyor. karakterimiz kendini okumaya, farklı dilleri öğrenmeye veriyor, okumayı ve türlü bilimleri öğrenmeye başlıyor, uyuşturucu etkisi altındayken, yine hayalet arkadaşının öğrettiği kendi etrafında "allah , allah" diyerek dönme biçiminde bazı hareketler yapıyor. birbirinin zıt ucunda bulunan birçok farklı gruba katılmaya ve hatta zamanla onlara hükmetmeye başlıyor. güçlendikçe yaşadığı mekandan ayrılıp hapishanenin daha konforlu başka bir odasına hicret ediyor. sonunda öylesine hükmedici, öylesine güçlü bir kimlik kazanıyor ki, kendine güvenen, özgür bir kişi olup çıkıyor. artık çok güçlü ve çok ulaşılmaz oluyor. onu koruyup savunan birçok kişi arkasında hazır bekliyor. kendinden yaşça büyük, dul bir kadınla da muhtemel bir mantık evliliğine doğru ilerliyor. --- spoiler ---tüm bu hikaye tek bir kişinin hayat hikayesini çağrıştırdı bana... ulan?!
(black rock - 24 Mart 2011 10:41)
anı ve durumsallığı başarılı bir şekilde yansıtabilen bir film çünkü başrol çok silik ve etkisiz bir şekilde başlıyor ve çevresinde olaylar hızla gelişirken kendisi neredeyse duruyor, yaşayan ölü modunda... tahar rahim'in oyunculuğu da başarılı. filmin sonu pek parlak değil, belki daha şaşırtıcı bir son ile bitirilebilirdi, işte o zaman muhteşem olurdu ancak bu haliyle de izleyiciyi kendine bağlıyor ve film uzun olmasına rağmen sıkılmıyorsunuz. filmden beğendiğim sahneler&nesneler; öncelikle jiletleyeceği adamın odasına gitmeden önce antreman yaptığı an, sahilden aldığı kumu içeri girdikten sonra ufaladığı sahne, yıllar sonra markete giren bir tutuklunun raflara büyük bir beğeniyle göz attığı sahne, içerdeki çingeneyle yaptıkları basit ve düzeysiz muhabbetler ve araplara yaklaştıktan sonra dayıyı bahçede tek başına bıraktığı sahne gibi..bu arada cezaevinde dağıtılan ekmekler de çok güzel görünüyordu, filmi izledikten sonra insanın canı pide çekiyor...
(borntofight - 9 Nisan 2011 00:41)
godfather'ın modern fransız versiyonu demek istedim bittiğinde -ki dedim de zaten. senaryonun hayvani bir incelikle çalışılmasını takdir ettim elbette. öyle ki camide okunan ayeti bile seçmiş herif! zaten öyle de yapması gerekirdi ama biz alışkınız ya bunların yalapşap yapılmasına, o açıdan. meraklısına not: bahsettiğim ayet, asr suresinin son ayeti. filmde şöyle duymaktasınız "illellezine amenü ve amilüssülihati ve tevasa bil hak ve tevasa bissabr" öncelikle; asr suresi için "kurânın özeti" derler. şöyle ki kur'an'dan bir tek asr suresi kalsa o, müslümanların nasıl yaşaması gerektiğini gösterecek yetkinliktedir denir. hatta sahabeler bir şekilde karşılaştıklarında, asr suresini okumadan ayrılmazlarmış. ki bu da mehmet akif'in bir şiirinde şöyle yer bulur: hani ashab-ı kiram,ayrılalım derlerken mutlaka sure-i vel'asr'ı okurmuş bu neden? çünkü meknun o büyük surede esrarı felah başta iman-ı hakiki geliyor,sonra salah sonra hak,sonra sebat: işte kuzum insanlık, dördü birleşti mi, yoktur sana hüsran artıkasr suresi şunu demektedir: asra yemin olsun; insan hüsrandadır. ancak iman edip salih amel işleyenler ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç. filmde duyulan da bu son kısımdır; birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariçiyi seyirler..
(ogatnefa - 15 Ağustos 2011 15:49)
--- spoiler ---cesar'ın düşüşü bana şunu anımsatmıştır: "sen de mi brütüs?" zaten film boyunca ikili arasındaki ilişki de bu gönderme ile ilerledi.--- spoiler ---(bkz: reserved)
(mahsus mahal - 9 Şubat 2012 00:55)
Yorum Kaynak Link : un prophete