Far from the Madding Crowd (~ Çilgin Kalabaliktan Uzak) ' Filminin Konusu : Bathsheba Everdene (Carey Mulligan), kendi kendine yeten, güzel bir genç kadındır. Aynı anda 3 farklı karakterde birliktelik yaşamaktadır: koyun çobanlığı yapan istekli Gabriel (Matthias Schoenaerts), yakışıklı ve acımasız asker Frank (Tom Sturridge) ve olgun bekar William (Michael Sheen). Everdene'in yaşadıkları, kadın-erkek ilişkileri üzerine yıllardır eskimeyen bir bakış açısı sunuyor.
Pride & Prejudice(2005)(7,8-226583)
De rouille et d'os(2012)(7,5-58156)
Persuasion(2007)(7,5-12584)
Jane Eyre(2011)(7,4-74535)
Suite Française(2015)(7,0-19098)
A Little Chaos(2015)(6,5-17576)
thomas hardy nin kitabinin adi. bathsheba everdene, kitabin baskahramani, ask konusunda hem sansli hem de sanssiz bir kadin. kendisini sewen uc erkek soz konusu. fakat ask, her erkekte baska bir anlama geliyor.
(cornflakegirl - 1 Nisan 2002 12:52)
4 gündür içimden çıkmayan, hala hazmediğim ıssız adam filminin çıkış noktası. filmde bütün öykü bu kitapla başlıyor...
(eskici - 8 Kasım 2008 12:38)
çağan ırmak'ın ıssız adam filminde adı geçen kitap. filmden sonra en son 1985 olan kitabın baskısı full satmaya başlamış. bir eser için dikkat çekici bir isim.
(ebruli - 3 Aralık 2008 18:15)
ıssız adam filminden sonra bulmanın çok zor olduğu kitap.
(huzur izlanda - 23 Ocak 2009 10:11)
kitabın adı, thomas gray'in elegy written in a country churchyard adlı şiirinin bir dizesine atıftır: "far from the madding crowd's ignoble strife,their sober wishes never learn'd to stray;along the cool sequester'd vale of lifethey kept the noiseless tenor of their way"http://www.cs.rice.edu/…r/minstrels/poems/1091.html
(makinedeki hayalet - 20 Şubat 2009 00:08)
thomas hardy'nin müthiş anlatımı, akıcı ifadeleri ve sürükleyici kurgusu sayesinde insanın hiç elinden düşürmeden okumak isteyebileceği bir kitap.ortalama bir hızla okunmasının okurun romanı içine sindirmesi açısından faydalı olacağı kesin. yazarın diyaloglar ve karakter tahlilleri dışında verdiği mesajların pek çoğu başlı başına birer aforizma niteliğinde. kitapta beğendiği yerlerin altını çizen biri olsaydım romanın yarısının altını çizmiş olurdum.oda yayınlarından çıkan soner yılmaz çevirisi gayet kaliteli olmakla birlikte, hardy'nin dolu ve ağdalı dilinin günümüz türkçe'sine başarılı bir şekilde aktarılmış halidir. ancak kitapta romanın akıcılığında hoşgörülebilecek ve okuyucuyu engellemeyecek küçük editoryal sorunlar ve redaksiyon hataları bulunmakta. yine de bu sebepten can yayınları'ndan çıkan çevirisi denenebilir. dilinin karmaşık ya da ağır algılanması ise roman türünün yoğunluğundan kaynaklanıyor olabilir. vakti olan için bir çırpıda okunmak istenecek çekicilikte bir konuya ve üsluba sahip olduğu ise muhakkak.romana konu bir kadın, üç erkek; başlıca dört karakter bulunmakta. kadınla bir erkeğin ilk karşılaşması ve son yaşadıkları arasında geçen 2 yıllık zaman zarfında başlarından geçenler dramatik bir şekilde anlatılmakta ve yer yer okuru şaşırtmakta gayet başarılı olmakta.özetle konusunun şekillenmeye başladığı anlardan sonuna kadar, kadınlar hakkında beni neden şaşırtmadığını düşünmeme ve onları anlamak için yıllarını vermiş biri olarak, thomas hardy'nin daha 19. yy'da yazdığı bir eseri neden bu kadar geç okuduğumu kendime sormama yol açmıştır. her ne kadar şartlar, coğrafya ve değer yargıları farklı olsa bile kadın aynı kadındır...
(htf - 1 Mart 2009 00:45)
ıssız adam'dan sonra çok meşhur olmuş bu kitap, çok... geçenlerde aslıhan pasajında, bir yandan arkadaşa kitap arar, diğer yandan da pasaj/film/kitap muhabbeti yaparken görük ki, her 3 sahafın biri bu kitabı en ortaya, en görülür yere koymuş. romantik kızlarımız kolayca bulsun istenmiş demek ki. ıssız adamdan önce bu başlıkta kitapla ilgili yalnızca 3 entry olması da hoş bir ayrıntı olmuş. (ilk basım tarihinin de 1874 olduğunu hatırlatalım bu vesileyle). son 6 aydır en çok satanlar listesinde bi yukarı bir aşağı gezip duruyor. merak ediyorum, filmden etkilenip alanlardan kaçı okudu bu kitabı acaba?..
(nevrotik pollyanna - 7 Nisan 2009 15:08)
itiraf ediyorum, okumaya ıssız adam'dan sonra niyetlendim. kitabı o aralar aldim kitapliga koydum. neredeyse 3 sene gecmis sanirim, okumak bu haftaya kismet oldu.cok eski romanlari okurken bazen uyuz oluyorum, sonra da sakin diyorum kendime. sakin sakin dusun; bu roman yazildigi sirada hayat bugunku gibi degildi unutma. keza kitabin icine girip bathsheba denen o yaratigin sacini basini yolma arzumu da bu sekilde yendim.ha roman cok guzel; o ayri.ne zamanki romanlardaki kadinlardan bu kolay nefret edemeyecek kadar olgunlasacagim; iste o gun ben artik olmus olacagim.
(m g - 27 Mart 2011 12:15)
herkes ıssız adam'la farkına varmış kitabın. şahsen hala ıssız adam'ı izlemediğimden filmde kitaptan nasıl bahsedildiği hakkında bir fikrim yok. epeydir listemde duruyorken yeni filmin çekileceğini öğrenince film gelmeden alıp okumak istedim. zira filmin tanıtımlarıydı derken kitabın bütün heyecanını yok edebilirdi. gerçi şu sıralar çekilen film ilk uyarlama olmayacak. şimdi çekilen film dördüncü uyarlama olacak. en bilinen uyarlaması ise john schlesinger'ın yönettiği, julie christie ile terence stamp'in rol aldığı 1967 filmi. yeni uyarlamayı danimarkalı usta yönetmen thomas vinterberg yönetiyor. carey mulligan bathsheba'ya, juno temple fanny'e, michael sheen william'a, tom sturridge çavuş troy'a, matthias schoenaerts ise gabriel'e hayat veriyorlar. senaryoyu daha önce thomas hardy'nin tess romanının dört bölümlük tv uyarlamasını kaleme alan david nicholls yazdığından, sağlam bir cast'ı ve yönetmeni olduğundan filmi merak etmemek mümkün değil. işleri zor ekibin ama umarım kitaba layık bir uyarlama olur. gelelim kitaba. bir aşk romanı. ki hiç sevmem aşk romanlarını. ama bu aşk dörtgeni öyle etkileyici, akıcı ve sürükleyici bir şekilde anlatılıyor ki kitabı bir kaç günde bitirmek mümkün hale geliyor. üç farklı erkek üzerinden aşkın üç farklı yüzüne odaklanıyor. merkeze de uçarı, duygularını kontrol edemeyen, davranışlarının sonuçları üzerinde düşün(e)meyen, biraz kibirli, gururlu, sonradan zenginleşmiş bir genç kızı koyuyor ve bu genç kızın iki senede değişen karakterine odaklanıyor. ama tabi merkeze genç kızı koymuşsa da diğer üç karakteri es geçmiyor. gabriel'le başlayan roman william'la ve troy ile devam ediyor. william'a sıra geldiğinde gabriel'e, troy'a sıra gelindiğinde diğer iki karaktere daha az yer veriliyor hikayede. hardy karakterlerini kanlı canlı hale getiriyor. tabi mekanları betimlemesi de mükemmel. her açıdan dört dörtlük bir roman. kitapta altı çizilesi çok yer var ama ben aşağıdaki alıntıyı daha fazla sevdim. --- spoiler ---sıradan her bir kadına ortalama olarak bir erkeğin gönül verdiği düşünülebilir. kadın bu erkekle evlenebilir; erkek durumdan hoşnuttur, yararlı bir ömür sürdürür, gider... gelgelelim sizin gibi kadınları isteyen yüz erkek vardır. gözleriniz sayısız erkeği büyüleyerek içlerinde boşuna istekler uyandıracaktır. öyle ya, bu sürüyle erkekten ancak birisine varabilirsiniz. geri kalanlardan, sözgelişi yirmisi, karşılık görmeyen aşkın acısını içkiyle dindirmeye çalışacaktır; bir başka yirmisi, sizin aşkınız dışında tutkuları olmadığı için, ömürlerinin geri kalanını bir baltaya sap olmaya çabalamadan, dünyaya küserek geçireceklerdir. bir üçüncü yirmi kişilik küme de, ki içlerinde zayıf iradeli şu kulunuz da olabilir, her zaman sizin peşinizden sürüklenerek sizi görmekle yetinmeye çalışacak, birtakım çılgınlıklar yapacaklardır. erkekler her zaman öyle sersemdirler ki! geri kalanlar umutsuz aşklarından kurtulmak çabasında az çok başarıya ulaşabilirler. ne var ki, hepsinin de boynu bükük kalacaktır. hem yalnızca doksan dokuz erkek değil, bunların evlenmiş olabilecekleri doksan dokuz kadın da onların yanı sıra mutsuz olacaktır. işte benim sözüm bu kadar. sizin gibi çekici bir kadın insanlık için bir nimet sayılmaz, deyişimin nedeni işte bu."--- spoiler ---bu alıntı erkekleri de, kadınları da oldukça iyi anlatıyor. kitabın sonunda da gerçekleşen trajedi hakkında aslında bir fikir veriyor. bu arada bu üç karakterden gabriel'i daha fazla sevdim. yukarıda da dendiği gibi "sevgi emekti"nin karşılığı kendisi.--- spoiler ---
(sherlock holmes 90 - 2 Ekim 2013 13:34)
fragmaninda carey mulligan'in bizzat soyledigi parca icin: let no man steal your thyme.
(oinone - 25 Kasım 2014 21:00)
istanbul film festivali kapsaminda izlediğim ve pastoral manzaralari ile hem göze, müzikleri ile hem kulağa, samimi anlatimi ve oyunculuklari ile hem ruha hitap eden nadir filmlerden biri oldu benim için. yaşasın ingiliz edebiyatı uyarlamaları!
(cizgisiz defter - 18 Nisan 2015 20:46)
festival sayesinde izleme şansını bulduğum ve başarılı kurgusuyla içimdeki romantik insana iyi gelen filmdir. romanının saçma klişe ve romantik öğelerden uzak olması da filmin başarılı olmasını sağlamıştır.
(franny - 9 Mayıs 2015 00:07)
bi bipoların güncesi ile moda sahnesinde başbaşa izlediğimiz, (değişmeli) bir tuvalet bir sigara molası ile sonunu zor getirdiğimiz, salonda yalnız olmanın verdiği rahatlıkla ayakları uzatıp babaanne modunda eleştiriler yaparak bitirdiğimiz film. güzel olan tek şeyin çekimler ve baş kızımızın kıyafetleri olduğu, kadın milletinin çok ama çok fena olduğu ve "televizyonda klişe türk dizisi diye yayınlasalar izlemem" yorumu ile ortak kanımızı bildirme görevi bana düştü.
(bakerstreet - 3 Haziran 2015 00:35)
(bkz: kadınların efendi adam yerine piç tercihi)
(asimo - 7 Temmuz 2015 11:33)
--- spoiler ---ne istediğini bilmeyen bir kadının, ona aşık olan üç adamdan birini mezara birini hapse yollaması diğerini ise kölesi yapması konulu film.--- spoiler ---
(isik - 25 Temmuz 2015 19:24)
gabriel karakterini, tüm karakter özellikleri ile beri taraftan oyuncunun hem fiziksel, hem ruhsal katkısı dahil alıp kenara koyuyorum. onun dışında 'bir kezonun günlüğü' daha ötesi değil.
(mathildaninsesizkedisi - 27 Temmuz 2015 14:40)
kitabını henüz okumadığım, bu yüzden de yalnızca filmi hakkında yorum yapabileceğim eser.thomas hardy’nin aynı isimli kitabından uyarlanmış, 2015 yapımı bir thomas vinterberg filmi. film bir kadının farklı zamanlarda hayatına giren üç adamı ve onlarla olan ilişkisini anlatıyor demek en basit açıklama olacaktır. --- spoiler ---bathsheba everdene kendini evlenmek için "fazla" bağımsız olarak niteleyen, bir kocaya ihtiyacı olmadığını düşünen bir kadın. film boyunca; basit yaşam tarzı ve sadakatiyle gabriel oak, zenginliği ve ağırbaşlılığıyla mr. boldwood ve mal-mülk teklif etmeyen tutkulu aşık rolüyle frank troy bathsheba everdene’in karşısına çıkıyor. aralarında karakter ile evlenmeyi başaran tek kişinin frank olması aslında bethshabe everdene’in evlenmekten çok, maddi kaygılarla ve mantıkla yapılan evliliklere karşı çıktığını ve (kitabı okumadığım için karakterlerin ruh halleri konusunda çok detaylı tespit yapamasam da) aslında toy bir romantik olduğunu gözler önüne sermekte.bunun yanı sıra filmin en başında bathsheba, gabriel’e: “if i ever were to marry i’d want someone to tame me, and you’d never be able to do it.” derken son sahnede gabriel’le evlenmeye karar vermiş olması seneler içinde olanca sabrıyla gabriel’in onu evcilleştirdiğinin göstergesi. bu, filmin en sevdiğim yönü oldu. film boyunca en çok üzüldüğüm olay ise devamlı himayesini ve evlenmeyi teklif eden mr. boldwood’un bathsheba everdene’i korumaya çalışırken hapse girmesiydi.--- spoiler ---son olarak, carey mulligan başrol için çok doğru bir seçim olmuş. çünkü başlangıçta bağımsız, güçlü bir kadın profili çizerken zamanla kararsızlıkları ve yanlış tercihleri ile itici gelebilecek bir karakteri bile masum yüzüyle oldukça sempatik gösterebilmiş bir oyuncu. onun sayesinde filmin hiçbir anında bathsheba everdene beni tam anlamıyla kızdıramadı desem yeridir. carey mulligan dışında filmdeki diğer oyuncular: matthias schoenaerts, masters of sex’teki rolü ile son dönemlerin popüler ismi michael sheen ve tom sturridge. büyük beklentiler olmaksızın, yormayan bir şeyler izlemek isteyenler için ideal bir film.
(joan watson - 30 Temmuz 2015 22:25)
--- spoiler ---birinin sarhoş halini görmeden onunla evlenme...--- spoiler ---
(bazen boyle olur - 8 Kasım 2015 23:07)
kitabini filan bilmiyorum. ben sadece su beyefendiyi(bkz: matthias schoenaerts) gorup, kendilerine suite françaisede pek bi begendigim icin izledim.konuyu okudugunuzda, saniyorsunuz ki, başröl kiz oralarda devrim yapcak. ortaligi birbirine katcak. ama yok oyle bir sey.ha film kotu mu ? bence degil. bende bi ara boyle bi rüzgar gibi geçti havasi yaratti bi 5-10 dakka.yani izlenir, vakit kaybi filan da olmaz.
(sereserpen - 11 Aralık 2015 00:56)
bir kadının duygularını tanıyış öyküsünü anlatan film (romanı okumadığım için film üzerinden yorum yapacağım). senaryoyu, görüntü yönetimini, kostümleri ve özellikle carey mulligan'ın oyunculuğunu çok başarılı buldum. 8/10--- spoiler ---miss everdene, toplumsal normlardan kendini soyutlamış, kalıplara göre yaşamayı reddetmiş, biraz "anarşist" diyebileceğimiz bir kadın (ya da çılgın kalabalıktan uzak bir kadın*). 1800'lerin ingiltere'sinde kadınlar; zenginlik, saygınlık, güç, güven hissi gibi sebeplerle evlenirken, everdene "benim bir kocaya ihtiyacım yok" diyor. amcasından miras kalan çiftlikle beraber bu duygusu iyice pekişiyor, çünkü artık maddi kaygı için de evlenmesine gerek kalmıyor. karakter, "bir kadın erkeksiz de var olabilir" düşüncesi açısından feminist, hatta başlarda radikal bir feminist denebilir. ancak, duygularını henüz tanımadığı için yalnızca rasyonel düşüncelere göre kararlar veren bir kadın olan everdene, duygularını tanırken feminizmin de nasıl bir şey olması gerektiğini öğrenecek.ilk tanıdığı duygu: tutku. tutkuyu elbette ki çavuş troy temsil ediyor. (aslında belki de ilk fak ettiği duygu demeliyiz. çünkü sevgi en başından beri yanı başındayken onu çok sonra fark edecek) zaten hep böyle değil midir, algılarımızı açan ilk duygu tutkudur genellikle. o zamana kadar her türlü duyguya kapalı olan everdene, tutkuya direnemiyor ve kendini adeta uçurumdan aşağı atar gibi yaşıyor bu duyguyu. ilkel benliğimize hitap eden en keskin, en yoğun duygu olan tutku onu da esaret altına alıyor. hatta öyle ki sadece güçlü bir kıskançlık duygusunun etkisiyle evlendiğini, karakter kendisi itiraf ediyor. toplumsal normları tamamen reddettiğini söyleyen karakterimizin kendini aslında o kadar da soyutlayamadığını görüyoruz. "bu kırmızı üniforma için çıldıran kızları çok saçma bulurdum, şimdi ne hale geldim" gibi bir şey söylüyor. yani aslında hiçbirimiz, ne kadar istesek de kendimizi toplumdan tamamen koparamayız.ikinci olarak: saygınlık. aslında bunu tek kelimeye daraltamayız; saygınlık, zenginlik, asalet, güç demeliyiz belki de. bunu temsil eden mr boldwood. aynı zamanda kibirli biri olan bu adam, everdene tarafından reddedilmeyi asla gururuna yediremeyip onunla evlenmeyi takıntı haline getiriyor. ancak everdene'in en az etkilendiği duygu bu oluyor. hiçbir zaman etkisi altına girmiyor (toplumsal normlar açısından en güçlü faktör olmasına rağmen).ve son olarak: sevgi, şefkat, sadakat. bu da gabriel karakterinde can buluyor. gabriel en başından beri onunla. vazgeçmiyor, yorulmuyor, bozulmuyor. onunla olamayacağını bilse de everdene'in iyiliği için uğraşmaya hep devam ediyor. everdene, gabriel ile birlikte, aslında ideal bir hayatın kadının ve erkeğin dayanışmasıyla, ortak çabasıyla olabileceğini, ikisinin de birbirine ihtiyacı olduğunu fark ediyor (koyunlar tam ölecekken, koşup gabriel'den yardım istediği sahnede bunu görebiliriz. ve sonrasında hayatıyla ilgili önemli konuları gabriel'e danışması buna bir kanıt olabilir.) gerçek feminizmin mantığına burada ulaşıyor.tutkunun geçiciliği, aldatıcılığı ve saygınlığın, gücün duygusal açıdan yetersizliği; sevgi, şefkat, fedakarlık ve sadakatin önemini everdene'e daha iyi gösteriyor. en sonunda da gerçek aşkın tam olarak bu olduğu mesajı verilerek film bitiyor.--- spoiler ---
(ah guzel ahmet abim benim - 6 Temmuz 2016 00:12)
Yorum Kaynak Link : far from the madding crowd