La luna (~ Ay) ' Filminin Konusu : Bernardo Bertulicci, hemen her filminde sınırları sonuna kadar zorlamaktan hoşlanan bir figür. Yoğun cinsellik, çocuk erotizmi, ensest, çarpık ilişkiler ve olabildiğince şiirsel bir anlatım, klasik bir Bertulicci filminin alameti farikaları arasındadır... Ay'da ise büyüme çağında olan Joe’nun hikayesini izleyeceğiz. Küçük çocuk, bu zamanlarda güçlü bir baba figürüne ihtiyacı vardır. Annesi bir opera sanatçısı olan Caterine, Douglas ile evlidir. Ama Douglas, Joe’nun gerçek babasının yerini tutamaz. Ayrıca Douglas da ruhsal bir bunalımdadır. Giderek daha da kötüleşen Douglas bir gün Joe’nun gözleri önünde intihar edince Joe’nun durumu daha da kötüleşir. Bu olayın sonrasında anneyle oğlu İtalya’ya geri döner. Joe orada uyuşturucu kullanmaya başlayınca zavallı annesi oğluna daha da yakınlaşır. Ancak bu yakınlaşma giderek bir anne-çocuk ilişkisinden çok iki sevgili ilişkisine doğru kayar. Tehlikeli sularda yüzen bir film "Ay"... Fevkalede cesur bir içeriğe sahip olan bu film, ülkemiz sinemalarında gösterildiğinde tartışmalara neden olmuştu. Film, 1980 İtalyan Film Yazarları Sendikası; En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında "Gümüş Şerit Ödülü" sahibi.
Il conformista(1970)(8,1-22681)
Novecento(1976)(7,7-21463)
Prima della rivoluzione(1965)(7,2-2071)
Strategia del ragno(1971)(7,1-2059)
Ultimo tango a Parigi(1972)(7,1-44103)
L'assedio(1999)(7,0-4356)
La commare secca(1982)(6,9-1883)
The Sheltering Sky(1990)(6,8-10230)
La tragedia di un uomo ridicolo(1981)(6,7-746)
Io e te(2012)(6,6-4852)
Stealing Beauty(1996)(6,6-26224)
Partner.(1968)(6,4-628)
şarkının kendine özel bi sinematografik yapısı var sanırım, sözlerde ne anlatıyorsa gözlerimde canlanıyor, katharsis öğeleri havalarda uçuşuyor*. seksenler çocuğu olmakla mı ilgili bilmiyorum ama bu şarkıya karşı sonsuz bi bağlılık duyuyorum, yıllar yılı dinlemekten kendimi alamıyorum* çok güzel bir şarkı çoook...
(joker the one - 3 Temmuz 2007 22:46)
lale muldurün bir şiirila lunabana zaman ver la lunaher şey gitti bakher şey ağlayarak gittisular soğudubir kurban düşüyor şimdi aramıza la lunaüçümüzden biri kurbanserin bir çizgi çekiliyor gökyüzüneçok geç çok geç artıkterk edip gidiyor beni teker teker bütün güneşlerimbir daha hiç dönmeyecekler mi yaşamımaalnımdan fırlayan bir kartal yarıpgeçiyor göğügörünmez bir çarkın çıldırtıcı gürültüsüduyuluyor bir yerlerdenuzak anılaryengeçler gibiçıkıyorlar bir gün batımınason güneşler son güneşler de düşüyorbaktüm metal dairelerinle sen çıkıyorsun yaşamımagörünmez güçlerlekaranlık ve anlaşılmaz acılarla, uyandırdığın,tıpkı kendin gibi,korkutucu gözüküyorsunsende hiç insani bir şey yok mu la lunaher şey mümkün her şey açıklanabilir gözükse debir şeyler kenetlenmiş bir yerlerdesen yine de gel imparator, geceve beni al son bir kez karanlık gözlerinesaçımı ör eskil bir anahtarla la lunayüzümü yaralarımı sar sarmalaçaputlar ve karalarla la lunabeni o yabanıl şölene hazırlakaranlık duvarlardan geçen siluetler gibilacivert geceyi bekleyen buzdan çiçekler gibibelirsiz bir denizi tarayan bir fener gibiuzayda gümüş bir sarkaç gibi sallanandarağacındaki adam.bir keşiş, bir lehimliadamotu büyütüyor gözyaşlarından...isli bir camın altından geçirilenzehirli bir duman gibibulutlar, senin üstünden, kayıyorkayıyor, la luna, başlar ve sonlarbana zaman ver la lunabiraz zamanduyayım bir kez daha o selenli lirive sirenleri, mor şarkılarıyla, uzaklardan...
(luna - 8 Ağustos 2002 14:09)
bernardo bertolucci nin çok tartışılmış, o dönemde tabu sayılacak bir konuyu, belki de izlenmemekten kaynaklı, düşünüldüğü kadar cüretkar anlatmamış olmasına rağmen yasaklanmış sansürlenmiş ve halen ensest film dendiğinde akla ilk gelen filmlerin başında olması açısından oldukça önemli bir çalışma la luna …başarılı bir opera sanatçısı olan caterina kocasının ani ölümüyle birlikte daha fazla amerika da kalamayacağını anlamış ve bu acıyla baş etmek ve daha kolay atlatmak amacıyla, italya’ya yerleşme kararı vermiştir. 15 yaşındaki oğlu joe ile birlikte italya’da yeni bir hayat kuracak ve orada mesleğini icra edecektir. planlandığı gibi italya’ya gidilir …caterina’nın yoğun çalışma temposu italya’da da devam eder konserler resitaller turneler derken oğlu joe ile de yeterince ilgilenemez… joe yabancı olduğu bu ülkeye bir yandan uyum sorunu yaşarken bir yandan da içinde bulunduğu derin yalnızlık ve babasının kaybıyla ortaya çıkan tatminsiz durumu uyuşturucuyla doldurmaya çalışır ve kısa sürede bir bağımlı haline geleceği süreçte başlamış olur.--- spoiler ---caterina bu durumu çok geç fark etmiş ve oğluna yardım edememiştir. çok sevdiği oğlunu kurtaramayacağını anlayan caterine joe’nun bir kriz anında bizim oedipus kompleksi olarak tanımlayacağımız duruma karşılık vererek oğluyla yakınlaşır. yaşadıkları bu deneyimin ardından caterina, oğlunu kurtarmanın tek yolunun cinselliği kullanıp onun arzularını uyandırmak ve bunu en tehlikeli ve tabu olan yoluyla deneyerek, oğlunun algısını bu noktada kilitleyip bu sıra dışı tensel ilişkiyle, oğlunu bağımlılıktan kurtarmanın hesaplarını yapmaya başlar. ve beraber çıktıkları bir tatilde de caterina bu sıra dışı ve tutkulu oyununu başlatır… filmimiz bu noktadan sonra tehlikeli sorgulayıcı ve sürpriz sonuyla da şaşırtıcı belki de biraz ucu açık olarak son bulur…bertolucci’nin büyük bir yönetmen olduğunu her zaman düşünmüşümdür onun büyüklüğü birazda tabularla dalga geçercesine oynamasından kaynaklı cesaretinden ötürüdür kanımca… ancak ne yazık ki bu çok ses getirmiş sansasyonel filmini çokta beğenmedim. bertolucci duyguları yansıtmada, yaşanan ensestin etkilerini, duygusal hezeyanlarını, anne ve oğul üzerindeki sonuçlarını perdeye yansıtmada çokta başarılı olamamış eksik bırakmış hikayeyi özetle… joe’nu yaşadığı acıyı yalnızlığını babasının kaybının oluşturduğu boşluğu perdeye gereği gibi yansıtmamış olması ve bunun akabine joe’nun eroine başlaması ve bağımlılığa giden yolculuğunun duygusal gelgitlerine hiç değinmemesi ve daha sonraki süreçte de oğlun anneye karşı hissettiği oedipus kompleksi olarak açıklanan durumun çok ani ortaya çıkması bunun filmin önceki bölümlerinde temellendirilmemesi bertolucci’nin sadece sansasyonel bir konuyla filmi kotarmaya çalıştığı diğer ayrıntılara pek de kafa yormadığı sonucunu akla getiriyor… joe’nun bir bağımlı olduğunu düşünürsek filmdeki joe’nun bağımlı olduğunu bile zar zor anlıyorsunuz yaşadığı krizler ve bunun perdeye yansıması gerçeklikten çok uzak hatta çok yapay …anne oğul arasındaki duygusal yakınlaşma aralarındaki tutkulu sevgi ve sonunda ortaya çıkan ensest ilişki caterina’nın amacının ötesinde zaman zaman filmi gereksiz bir ikilemde algılamaya sebep oluyor. duyguların tam olarak yansıtılmadığı bir filmde yaşanan bu süreçte epey normal gerçi…filmin adının neden ay olduğundan da bahsetmek gerekir. filmin açılışından sonuna kadar geçen süreçte aileyle ilgili her önemli olayda ay cismen gözüküyor ve ayın mistik anlamı olan yeni bir yaşamın doğuşu bu metaforik anlamla filmde hayat buluyor ve filme yön veriyor. bu anlamlarla yüklü ay objesi filmin ana karakterleriyle birlikte bir diğer çok önemli filmin takip noktası aynı zamanda…--- spoiler ---ancak her ne kadar farklı anlatım teknikleri seçilirse seçilsin ben filmin eksik bırakıldığını üstüne gereği kadar düşülmediğini ve duyguların doğuşu sonuçları ve ilerleyen sürecin başarılı yansıtılmadığı kanaatindeyim nazarımda bertolucci’nin vasat bir filmi ay aynı eksende ensestin anlatıldığı the dreamers’ın çok daha iyi kotarılmış bir çalışma olduğu kanaatindeyim…
(mimiko - 18 Ocak 2011 00:40)
1989 doğumlu nostaljik belinda carlisle şarkısı.en son ne zaman dinlediğimi bile hatırlamadığım ama nakaratını söylememle acaba böyle bir şarkı var mıydı, yoksa ben mi küçükken uydurdum diye beni meraklara saldı, alalulalaluna diye aratınca direk buldum. belinda carlisle'nin klipte saçları oldukça başarılı. o ne güzel bir renk o nasıl güzel saçlar.
(legalalien - 10 Ocak 2014 23:12)
pixar'ın en eğlenceli kısa animasyonlarından. youtube'a da düşmüş, herkes izlesin herkes gülümsesin.buyrun
(nagmesera - 10 Şubat 2014 15:30)
ben bir şarkıya taktığım zaman feci takılırım. günlerce sadece o şarkıyı dinlerim, replay/repeat kuşu olurum. geçen cuma günü ofiste işi gücü bırakmış içerken bir arkadaş -nereden aklına estiyse, nereden hatırladıysa artık- bu şarkıyı çaldı. dört gündür aralıksız dinliyorum ya da mırıldanıyorum. bir başka arkadaşım benle dalga geçiyor, "bula bula bu tatil köyü şarkısını mı buldun?" diye... düşünüyorum, sahiden de ilk kez çocukken gittiğimiz bir tatil köyünde duymuş olabilirim bu şarkıyı... değilse bile, artık aklımda o şekilde bağlantılandığı için otomatikman deniz kenarı, batan güneş, yaz esintisi moduna giriyorum. kış ortasında böyle bir modu kim istemez ayol? zaten şarkı da ay ışığı, liman, marsilya sokakları filan diyerek hissime güç katıyor. çocukluk nostaljim, 90'lara geçişteki yeni sound'un vücut bulduğu şarkıyla (şarkı zaten '89 mahsulü) iyice perçinleniyor. bir hoş oluyorum velhasıl...bunca şeyi niye yazdım? belki birilerinin aklına düşürürüm de, bu günlerde "aaa la luna la lunaaa" diye mırıldanarak dolanan tek insan olmam diye ^^
(polly jean - 29 Aralık 2015 11:49)
hakkı yenen mis gibi ay ışıklı animasyon. hiçbir dili bilmeye gerek yok üstelik seyretmek için. https://www.youtube.com/watch?v=aznio77xa8k
(daphne - 3 Şubat 2016 23:51)
1979 yapimi bernardo bertolucci filmidir. ergenlik donemindeki eroin bagimlisi oglunu kurtarmak icin tensel yakinligini kullanan opera sanaticisi annesi ile oglunun oykusudur. film annenin ogluna masturbasyon yaptigi sahne disinda, enseste dair sahne icermemekle beraber filmin icindeki anne-ogul arasindaki yakinlik, gerilim fazlasiyla guclu yansitilmistir yonetmen tarafindan. bizde cine5'de gosterilmesine ragmen basili olarak herhangi bir vhs, dvd'sinin bulunmamasi oldukca dikkat cekicidir.bernardo bertoluccinin, 2003 yilinda cektigi the dreamers'da ayni konuyu, bu sefer kardesler arasinda, islemis olmasi dikkat ceken diger bir konudur.
(ride - 27 Kasım 2004 23:13)
belinda carlisle'nin klibinde yatakta deli gibi dönüp durduğu şarkının klibi.*i remember when i met you all the stars were hanging in mid-air in these moments - nothing mattered but the way you caught me in your stare we were walking - we were talking we were laughing about the state of our lives how our fates brought us together as the moon was rising in your eyes on and on the night was falling deep down inside us on and on a light was shining right through ah la luna la luna the night that we fell under the spell of the moon ah la luna la luna the light that will being me back to you the light of la luna in the hotels, in the cafes all the world was made with romance in the harbor moonlit water all the ships were swaying in a dance then you held me and you kissed me and i knew i had to be with you you didn't ask me you just took me to the tiny bed in your tiny room on and on the band was playing a song of surrender on and on the sun would soon break thru now i walk along the streets of marseilles the winter sky is cold and gray and i don't know why i left you that day and i don't know where you are
(psi - 25 Eylül 2001 18:27)
belinda carlisle şarkısı olan laluna'nın bir klibi var idi ki hayret birşey...seksenlerin bir şarkısıydı... çocukluğumuzun şarkısı da diyebiliriz biz buna..klipte belinda ablamız bir yatak üzerinde çarşafa sarınarak erkişi kısmısının yüreğini hoplatıyordu.. gitar çalan taytlı ve peruklu amcaları da meşhurdu bu klibin...belinda hatun kişisinin gözleri (bazı bazı göğüsleri), şarkının klibinin en ilginç kısımlarından biridir...
(daphne - 1 Ocak 2002 02:36)
Yorum Kaynak Link : la luna