Süre                : 1 Saat 41 dakika
Çıkış Tarihi     : 27 Nisan 2007 Cuma, Yapım Yılı : 2007
Türü                : Cinayet,Drama
Taglar             : Dazlak,İngiltere,yabancı düşmanlığı,Milliyetçilik,Nefret suçu
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Warp Films , Big Arty Productions , EM Media
Yönetmen       : Shane Meadows (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Shane Meadows (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Thomas Turgoose (IMDB)(ekşi), Stephen Graham (IMDB)(ekşi), Jo Hartley (IMDB)(ekşi), Vicky McClure (IMDB)(ekşi), Joseph Gilgun (IMDB)(ekşi), Rosamund Hanson (IMDB)(ekşi), George Newton (IMDB)(ekşi), Frank Harper (IMDB)(ekşi), Jack O'Connell (IMDB), Michael Socha (IMDB), Duran Duran (IMDB), Simon Le Bon (IMDB), Prince Charles (IMDB), Princess Diana (IMDB), Ronald Reagan (IMDB), Robert Stone (IMDB), Margaret Thatcher (IMDB)

This Is England (~ Iste Ingiltere Bu) ' Filminin Konusu :
2006 Yılında İngiliz Bağımsız Film Ödüllerinde (British Independent Film Awards) 7 dalda aday gösterildi ve "Best British Independent Film" ile "Most Promising Newcomer " dallarında iki ödül kazandı. Aynı sene Londra Film Festivalin de de bir ödül kazandı. Film 1983 yılında İngiltere de yaşayan 12 yaşındaki Shaun'un içine kapanık yaşantısından, yeni arkadaşlıklara uzanan hikayesi anlatıyor. İngiltere deki kültür çatışmaları, ekonomik zorluklar ile ırkçılık gibi sorunları gözler önüne bir çocuğun hayatı içerisinden sunuluyor.

Ödüller      :

BAFTA:Alexander Korda Award for Best British Film


Şarap / 6




Facebook Yorumları
  • comment image

    yönetmen shane meadows'un, 2006 en iyi bağımsız ingiliz filmi, gelecek vaat eden oyuncu*ve 2006 londra ingiltere sinema yeteneği ödülü alan filmi. 26. uluslararası istanbul film festivali'nde gösterime girecek.


    (ranini - 10 Mart 2007 13:20)

  • comment image

    --- spoiler ---

    yağmurlu bir cumartesi trafiğinde, yetişemeyeceğim diye üzülerek yola çıkıp, maltepe'den taksim'e 1 saat 15 dakikada ulaşarak gördüğüm bir film oldu this is england. iyi ki de vazgeçmeyip, ucu ucuna yetişebilmişim.

    öncelikle filmde ilk dikkatimi çeken şey, başroldeki ödüllü çocuk oyuncu thomas turgoose'un, blowup'daki fotoğrafçı eleman david hemmings'e olan inanılmaz benzerliğiydi. surat, saçlar, gözler, bakışlar, inanılmaz bir benzerlik.

    hikayeye bakarsak: 80'lerin ilk yarısı. falkland savaşı sürüyor. bir yandan da ingiltere göç almaya devam ediyor. ülkede 3.5 milyon işsiz ingiliz genci var. 60'larda sol bir akım olarak başlayan skinhead grupları ise yolundan sapmış durumda. faşistler onları kendi amaçları doğrultusunda kullanmak için fırsat kolluyor.

    böyle bir ortamda, 12-14 yaşlarındaki shaun'ın yolu skinhead'lerle çakışıyor. shaun aslında yönetmen shane meadows'un ta kendisi (shaun --> shane). hikaye de onun yaşadığı deneyimlerden oluşturulmuş. neyse, babasını falkland savaşında kaybeden shaun, cesaretiyle bir anda kendini faşist ideallere maşa olan skinhead bir grubun içinde buluyor. ama bu ideallerin anlamsızlığına çocuk aklıyla bile olsa kısa sürede vakıf oluyor.

    son sahne çok güzel. bir de sinemada izlediğim her güzel film gibi çok kısa geldi. 100 dakika bir saat gibi geçti.

    ---
    spoiler ---

    edit: spoiler


    (axellennox - 31 Mart 2007 22:29)

  • comment image

    aslinda kokeni jamaika'ya uzanan bir alt kultur'un nasil bir camasir suyu imalathanesi haline geldiginin 100 dakikalik hikayesi. ben sherman, fred perry, dr. martens de filmde oyunculardan bol bol rol caliyor. paki bakkalda dexys midnight runners calmasina ne demeli? her haliyle harika bir donem filmi. bizdeki iki vita kutusu, uc elvan gazozu sisesi, iki kuple anadol goruntusu ile donem filmi cekmeye calisanlara ilac niyetine izletile.


    (bustrofedon - 1 Nisan 2007 19:54)

  • comment image

    if kapsamında yayınlanan bir film. açıkcası filmi izlerken etkilenmemek mümkün değil. ama sonra filmin analizini yaparken konu içindeki bir sürü eksikliği yakalayıp beğendim demektense fena değildi demeyi tercih ediyorum artık. müzikler, karakterler ve çekim çok güzeldi. konu itibari ile ise amerikan history x filminin ingiliz versiyonuymuş gibi geldi bana.

    --- spoiler ---

    bir kere combo karakterinin neden bu kadar milliyetçi olduğu, hapishanede neler başına geldi de bu hale geldi en azından o kadar çok konuşma arasında bir yerlere sıkıştırılmalıydı. bir başka nokta dashaun un annesi ilk başta 2 saat geç kaldı diye tepelerken sonra bu kadar yaş çocukları, serserileri geçtim; adamlarla takılıp gecelemesine, başka yerlere gitmesine nasıl izin verdi gibi sorular aklımda takılı kaldı. ayrıca smell gibi 18 yaşındaki bir hatunun okadar küçük birine yazması da çok rahatsız etti, komik geldi.
    ---
    spoiler ---


    (ladonna - 1 Nisan 2007 23:32)

  • comment image

    şükela film. 80'ler, ortam, muhabbet şahane. oldukça sert bir üslup kullanan film, şiddeti olanca yalınlığı ile göstermekten de hiç çekinmiyor. yalnız shaun'un öpüşme sahnesini sinema tarihinin en mide bulandırıcı öpüşmesi olarak not ediyorum.


    (chewy - 29 Eylül 2007 04:02)

  • comment image

    muhteşem bir dönem filmi. çocuk oyuncu thomas turgoose ve combo rolündeki stephen graham'ın oyunculukları inanılmaz. bu arada film bu yetenekli çocuğun geçen sene ölen annesi sharon turgoose'a ithaf edilmiş. o yaşta bir çocuğun annesini yitirdikten hemen sonra böyle bir başarı ortaya koyması gerçekten çok etkileyici, annesinin bunu görememiş olması da bir o kadar acı.


    (broken semaphore - 30 Eylül 2007 23:31)

  • comment image

    sinemaya girmeden önce kasklarındaki "skinhead 88" yazıları gözüme carpan dazlakların arkamda ve yanımda oturması sonucu ayrı bir anlam kazanmıstır bu film benim icin. ozellikle "fuck off paki" sahnesinde sinema salonunun bu dazlakların kahkahalarıyla inlemesi gercekten sinir bozucu olmaktan cok daha oteydi. filmin sonu sanıyorum bu olayın manipulasyonun da etkisiyle fena halde sentimental geldi, bogazıma bir dugum attı. basında da "400 coups" a bir gonderme yapılmıstı ancak filmin sonu 400 coups un muthis sonundan son derece guzel bir sekilde nasiplenmisti. icimizi eritti. nasıl olduysa butun o ofkenin kendisine birkac beden buyuk gelisi thomas turgoose'un yuzune resmen naksolmus. filmin ingiltere baglamından cok daha oteye tastıgına, herkes icin mutlaka bir seyler ifade edecegine eminim diyebilirim.


    (wand - 14 Ekim 2007 16:23)

  • comment image

    savaşla, skinheadlerle, ırkçılıkla, babasız büyümekle ilgili yapılabilecek o kadar sinematografik numara varken, bizi gerim gerim gerecek fevkalade kanırtıcı sahneler çekilebilecekken, küçük çocuğun üzerinden nice sömürüler yapılabilecekken hiçbirini yapmayan son zamanların en ''dürüst'' filmidir. bu kadar brutal bir hikaye bu kadar incelikle nasıl anlatılır dedirten, hollywood'a alışık bünyeyi sarsan, hayatın ta kendisi gibi, büyük konuşmayan, çok aklı başında üstelik de matrak bir filmdir.
    35 mm'lik bir film şeridi değil de insan olsa en yakın arkadaşım olsun isterim, o derece delikanlıdır.
    (bkz: shane meadows)
    (bkz: dead man's shoes)


    (ruprect - 5 Kasım 2007 15:12)

  • comment image

    yönetmen shane meadows'un kendi çocukluğundan kesitler sunduğu, (bkz: trainspotting) kadar gerçek bir britanya anlatımı. 12 yaşındaki çocuk oyuncu thomas turgoose' yi esas oğlan shaun rolünde ve stephen graham'ı neo-nazi skinhead punk tayfasının lideri combo olarak alkışlanacak performanslarla izlediğimiz film. punk müzikle beslenen ve dünya alt kültür tarihine (bkz: fanzin) güzelliğini kazandıran bir dönemlerin isyankar, muhalif ve proleterya eksenli sınıfsal çıkışla şahlanan skinhead kültürünün, işçi sınıfının iyice köşeye sıkışması ve hükümetlerin neo liberal politikalarının iflası sonucu, faşizme kayarak zaman içinde nasıl yozlaştığını görmek için biçilmiş kaftandır bu film. 12 yaşındaki bir sabi sübyanın bile dışarıdan destek almaya gerek duymadan ırkçılığın ne kadar boş beleş bir dalga dümen olduğu gerçeğini kendi içinde yaşayarak keşfedişini, dönemin ingiltere'sini izleyerek anlayabilmek için kaçırılmamalıdır.


    (kent yorgunu - 8 Kasım 2007 23:44)

  • comment image

    kendi halinde ufak bir başyapıt olan film.

    evet, burası ingiltere.1983.thatcher iktidarda.iki yıl önce abd'de başkan olan reagan'ın ikiz kardeşi.dışa açık saldırgan bir siyaset.neoliberal ekonomi politikaları.sosyalizmin dünya sahnesinden silinmesine çok az var."new world order" kapıda beklemekte.sermayenin yükselişi emeğin çöküşü.teknolojinin hakimiyeti.küresel rekabet.üç buçuk milyon işsiz.eğitimsizlik (hey meggy "off" kelimesi nasıl yazılır? bir "f" ile mi iki "f" ile mi?").savaşta(?) ölen askerler.insanlarda öfke, hınç, çaresizlik ve kökenlere dönüş.hristiyanlık."fildişi kule"ye ulaşamama.gündelik hayata yönelme.masumiyetin kaybı.ırkçılık ( -some people say we are "racist", -we're not "racist",we are "realist", -some people call us "nazi", we're not "nazi"s, and what we are? we are nationalist!").hayır, köküne kadar ırkçılık.kan.kan.kan.çünkü ırkçılık kanla yaşar.


    (yevkassim - 18 Şubat 2008 11:04)

  • comment image

    son zamanlarda digiturk'te moviemax kanallarında yayınlanan en (tek) duzgun film. neofasizm uzerinden onlarca yıl da gecse, dunyanın her yerinde aynı sekilde boy gosterdigine guzel bir ornektir. ingiltere'deki gocmenlerin iyi durumunu cekemeyen işsiz, dusuk egitimli, ingiliz ayaktakımın nefretlerini carpıcı bir sekilde gorebileceğiniz bir filmdir. en can alıcı sahnelerinden biri basları olan bir abinin "bize nazi diyorlar... bize fasist diyorlar... ama biz sadece ulkesini seven milliyetçileriz" tadında söyledikleridir. bunun bir benzeri su anda almanya'daki turklerin evlerinin kundaklanması seklinde almanya'da yasanmaktadır. filmin gectigi donemle, arasından tam 25 sene gecmesine ragmen dunyada hicbir seyin degisimedigine cok guzel bir ornektir bu. (hass yani nefret yazıları almanya'da turklerin kapılarına yazılırken ingiltere'de pakistanlılara uygunanda tek degiğen "fuck off pakis" olmuştur.) (bu arada bas fasistimiz sormaktadır: "off iki f ile yazılmaktadır "diye). ama burada birkaç saniye durup ulkemizdeki duruma da bir bakmamız gerekmektedir. tum kurt kokenli vatandaşlarımızı tehdit gormek, tum musevileri mason saymak, hristiyan din adamlarının boğazlarını kesmek de aslında bundan farklı bir tavır değildir. cuvaldızı arada kendimize de batırmamız gerekmektedir. almanya'daki turk vatandaşlarımızın uzucu durumu dusunurken biraz da etrafımıza da bakmamız en dogrusudur. basit bir bagımsız ingiliz filmi olarak baslayan bu film beni derin dusuncelere goturmustur. her turk, vatandaşının ozellikle ya sev ya terk et ya da burası turkiye yok oyle soylemlerini kendine motto edinmiş arkadaşlarımızın seyrederken almanya'daki turk vatandaşlarımızı ve kendi dusuncelerini biraz daha ayrıntılı dusunerek seyretmelerini çok isterdim.


    (kaptaninseyirdefteri - 21 Şubat 2008 00:00)

  • comment image

    ırkçılığın da aslında bir çeşit duygusal zayıflık olduğu mesajını veren süper ingiliz filmi. bloody sunday 'i sevenler bunu daha da sevecektir.bir de uk subs'ın warhead isimli şarkısı çalıyor filmin ortalık yerinde çok güzel gerçekten. bir de sürekli fök huyü fök huyü diye bağırdıkları için aşırı aksan yüklenmesi oluyorsunuz ama alışılıyor bir süre sonra. c'mon mau fraannd it kant bi daaaad baaaad.

    --- spoiler ---
    combo'nun milky'e yaptıklarından sonra shaun'la pek benzer görülmesi, arabada shaun'un aklına girerken kendi küçüklüğünü gördüğünü söylemesi, ateşli ırkçı konuşmalar yaparken, lol'un kendisini reddetmesiyle kafasını sağa sola vurabilecek kadar mantıksızlık boyutunda duygusal olması, ırkçılığa açık bünyelerin karakterleri hakkında slayt gösteri sunuyor. bunun yanında film anlamsız bir barış çağrısı yapmaktan uzak ve ayakları yere basıyor. yine bir ayrıntı da combo'nun skinhead grubuna konuşma yapmaya gelen politikacı kişisinin arabasına herkesin hayran olmasıdır.
    ---
    spoiler ---


    (rapper134 - 23 Şubat 2008 21:36)

  • comment image

    evet mükemmel bir film. çünkü faşizmi, şovenizmi anlatırken tu kaka bir üslup kullanmıyor aksine bunun arkasında ne gibi motivasyonlar olabileceğini irdelemeye çalışıyor. insanlar gerçekten vatanlarını bu kadar çok sevdikleri için mi yabancılardan nefret ediyorlar? yoksa kendilerine savaşmak, dövüşmek için sebep mi yaratıyorlar? başkalarından nefret etmek bir var oluş amacı olabilir mi ya da insanları kültleştirmek?

    bu noktada ufaklığın konumu önemli, çünkü en açık değişimi yaşayan o. ona arkadaşlık eden, onu koruyan insanların yanında mutlu. ancak içinde babasıyla ilgili atamadığı bir sıkıntı var ve fitili ateşleyen de bu oluyor. faşizanlar onu böyle kazanıyorlar. ve aslında o küçük çocuk da ileride şiddete başvurduktan sonra vicanıyla başbaşa kaldığında yaptıklarını buraya dayanarak meşrulaştıracak. o yüzden aile kavramı önemli ki yönetmen bunu filmin farklı bir yerinde bir kez daha vurguluyor.
    tam dost olmuş gibi gözükürken, combo sözüm ona yabancıya giriştiği sahnenin hemen öncesinde milky ailesiyle nasıl mutlu olduğundan bahsediyor. işte tam da bu noktada yönetmen mevzu bahis ettiği şovenizmin bir şiddet gösterisine yani faşizme dönüşmesinin en önemli yönüne parmak basıyor; toplumsa olanına, aile kavramına.
    sorunun tamamını açıklamasa da gençlerin kendilerini önemli hissetmeleri için, saygı ve sevgiyi kazanmaları için daha da önemlisi var oluşlarını anlamlandırmak için nasıl kutuplaştıklarını anlatması yönünden bile önemli bir film; ufaklığın oyunculuğundan ve o harika sondan bahsetmiyorum bile.

    son olarak ben de şunu demeden geçmeyeyim; (bkz: burası türkiye)


    (shocktheworld - 12 Eylül 2008 02:03)

  • comment image

    o kadar asiyim ki, kimseyi iplemem modunda sandığınız insanların, arkadaş ebeveyni karşısında nasıl da sus pus olduğunu gösteren yapıt.
    --- spoiler ---
    shaun'un annesiyle birlikte kafeye geldikten sonraki diyaloglar görülmeye değerdir..
    ---
    spoiler ---


    (susayaci - 31 Ocak 2009 23:54)

  • comment image

    etrafında ne kadar ırkçılık dönerse dönsün shaun'un önce çocuk olduğu her sahnede gözümüze vuruluyor. alt geçitte duvarlara combo ve tayfası pakileri aşağılayıcı şeyler yazarken o kendi ismini yazıyor. national front toplantısında oraya konuşma yapmaya gelen lenny ve ortamdan çok oradaki arabalarla ilgileniyor.

    ayrıca ingiliz aksanı sevenler için estuary ve scouse aksanlarını incelemek için birebir bi filmdir.

    combo'nun milk'i dağıttığı sahne onun mutlu bir aile ortamına sahip olması ve aynı anda zibilyon tane kuzeni, geniş bir ailesi olmasının onun bahsettiği "ingiltere'ye gelip anasını sikme" olayıyla örtüştüğü içindi diye düşünüyorum. tabi lol'un kendisini reddetmesinin de bunda etkisi var.

    favorim olan bölümler;

    -honestly mate, you look sterling.
    -i was fuckin' reading that.


    (avedis - 9 Mayıs 2009 10:04)

  • comment image

    ingeborg bachmann'ın malina'sını hatırlatan ve insan doğasının kesinlikle ilgisiz kalmaması gereken eşsiz bir filmdir.

    --- spoiler ---

    "faşizm, atılan ilk bombalarla başlamaz, her gazetede üzerine bir şeyler yazılabilecek olan terörle de başlamaz. faşizm, insanlar arasındaki ilişkilerde başlar, iki insan arasındaki ilişkide başlar..."

    "bir gün gelecek, insanların siyah ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yükselecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasır bağlamış olduğunu unutacaklar. bir gün gelecek, insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür olacaklar, kendi özgürlük kavramları karşısında da özgür olacaklar. bu, daha büyük bir özgürlük olacak; ölçüsüz olacak, bütün bir yaşam boyunca sürecek..."

    ---
    spoiler ---


    (yuzdeyuzipek - 29 Kasım 2009 23:23)

  • comment image

    filmdeki, faşist toplantıda "ingilizim demek artık bu ülkede suç" lafını duyunca, etrafımda milliyetçi olmadığını savunan, ama faşizme oluk oluk destek attıklarını fark etmeyen "artık türküm demek suç oldu hocam yea" diyen öğrencilerimi hatırladım. ürktüm


    (balikci filozof - 5 Ekim 2010 11:01)

  • comment image

    ırkçılık açısından ayrıntıda hoş bir ironi içerir. bu ayrıntı dahi, muhtemelen tasarlanmış olmasa da, faşizme ve ırkçılığa karşı net bir mesajdır.

    --- spoiler ---
    beyaz combo'nun, siyah milky'e;

    -kendini jamaikalı mı yoksa ingiliz mi hissediyorsun?

    diye sorarak diğerlerinin önünde sözüm ona ülkesine bağlılığını test ettiği bir sahne vardır. işte o sahnede planda yer alan oyunculardan gerçek hayatta jamaika asıllı olan tek kişi stephen graham'dır. yani combo.
    ---
    spoiler ---


    (juanito70 - 20 Temmuz 2013 21:41)

Yorum Kaynak Link : this is england