Süre                : 2 Saat 4 dakika
Çıkış Tarihi     : 01 Nisan 2005 Cuma, Yapım Yılı : 2005
Türü                : Cinayet,Heyecanlı
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Dimension Films , Troublemaker Studios
Yönetmen       : Frank Miller (IMDB)(ekşi), Robert Rodriguez (IMDB)(ekşi), Quentin Tarantino (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Frank Miller (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jessica Alba (IMDB)(ekşi), Devon Aoki (IMDB)(ekşi), Alexis Bledel (IMDB)(ekşi), Powers Boothe (IMDB)(ekşi), Jude Ciccolella (IMDB), Rosario Dawson (IMDB)(ekşi), Benicio Del Toro (IMDB)(ekşi), Jason Douglas (IMDB)(ekşi), Michael Clarke Duncan (IMDB), Tommy Flanagan (IMDB), Rick Gomez (IMDB), Carla Gugino (IMDB), Josh Hartnett (IMDB), Rutger Hauer (IMDB), David H. Hickey (IMDB), Evelyn Hurley (IMDB), Greg Ingram (IMDB), Nicky Katt (IMDB), Jaime King (IMDB), Michael Madsen (IMDB), Ethan Maniquis (IMDB), Jason McDonald (IMDB), John McLeod (IMDB), Clark Middleton (IMDB), Frank Miller (IMDB), Brittany Murphy (IMDB), Ethan Rains (IMDB), Nick Offerman (IMDB), Clive Owen (IMDB), Marco Perella (IMDB), Randal Reeder (IMDB), Mickey Rourke (IMDB), Ryan Rutledge (IMDB), Marley Shelton (IMDB), Jeff Schwan (IMDB), Korey Simeone (IMDB), Nick Stahl (IMDB), Scott Teeters (IMDB), Ken Thomas (IMDB), Rico Torres (IMDB) >>devamı>>

Sin City (~ Günah sehri) ' Filminin Konusu :
En sert sokak dövüşçüsü yenilmez Marv, tanrıça kadar güzel Goldie ile beraber olur, fakat onu yatağında ölü bulur ve intikam peşindedir. Özel dedektif Dwight beladan kaçmaya çalışsa da o onu asla bırakmamakta, ve bir polisin katledilmesiyle de arkadaşlarını korumak için ne gerekirse yapmaya çalışmaktadır. Ve de şehirdeki en son dürüst polis Hartigan kariyerinin son saatinde, Senatörün sadist oğlundan 11 yaşındaki bir kızı kurtarmak üzere bir grupla beraber işe koyulur, ancak beklenmedik olaylar gerçekleşecektir.

Ödüller      :

Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films:Saturn Award-Best Supporting Actor


Görsel / 13
  • "kanal 8 deki hali, rotuslanmıs sigara ve ciplaklik sahneleriyle, dublajda kaynamıs kufurleriyle adeta sevap sehrine donmus, tatsiz bir hale gelmis."
  • "devamını beklerken yaşlandığım film."
  • "mickey rourke efsanesinin tekrar doğduğu aşmış film. her ne kadar herkes mickey rourke reyizin dönüşünün the wrestler olduğunu söylese de, kesinlikle sin city ve marv ile dönmüştür."
  • "sekiz yıl geçti... bu kadar kolay mı söylenir bu?"
  • "türlerin buluştuğu coğrafya: günah şehri"
  • "yemin ediyorum bunun film kalitesinde dizisi çekilse games of thromes yanında ceket ilikler. oyle bir şaheser."
  • "sin city nin aslinda basin city oldugu farkedildikten sonra basin sitesi otobuslerine farkli bir gozle bakmami saglamis tapilasi arsivlik film"
  • "kardeşlerim! intikamı ve şiddeti böylesine allayıp pullayıp size sunan kültüre karşı uyanık olun (matta 6:35)."




Facebook Yorumları
  • comment image

    filmin herhangi bir yerinden kepçır alın ve ona dikkatlice bakın. sonra rastgele bir çizgiroman sayfasına bakın. işte o zaman bu filmin ne kadar başarılı olduğunu anlayacaksınız.

    veya internette gezinirken filmi açın ama izlemeyin. sadece sesini dinleyin... o an aslında internette gezmiyor, filmi yaşıyor olduğunuzu anlayacaksınız. harika.

    filmin sesini kısın, sadece görüntüyü izleyin. şimdi de farklı bir açıdan filmin ne kadar süper olduğunu anlayacaksınız.

    yetmedi mi¿ o zaman filmin altyazısını bulun. notepad ile açın ve okuyun.

    olmadı mı¿ o zaman bir daha film izlemeyin.

    --- spoiler ---

    iyi olma, kötü hiç olma.
    iyi ve kötü arasında bir çizgi var ve bu çizginin iyi olan tarafınfa olmak gerekiyor.
    işin en düşündürücü tarafı ise iyi olan tarafın kötüye en yakın olan yerinde olmak sizin yaşamanızı sağlıyor. yoksa sonunda ölüm var... yani kuru kuru iyi olmak yetmiyor.

    ---
    spoiler ---


    (goddar - 13 Şubat 2007 01:34)

  • comment image

    --- spoiler ---

    ...rüzgar elektriği arttırıyor. o, yumuşak ve neredeyse tüy kadar hafif.
    parfümü gözlerimi yaşartacak kadar güzel.ona her şeyin düzeleceğini söyledim.
    korktuğu şeyden kurtaracağımı ve onu uzaklara götüreceğimi.
    ona,onu sevdiğimi söyledim.
    susturucu silah sesini bir fısıltıya çevirdi.
    ölene kadar onu tuttum.neden kaçtığını bilmiyordum.
    sabah parasını alacağım.

    ---
    spoiler ---


    (murphy - 8 Haziran 2009 19:58)

  • comment image

    --- spoiler ---

    geçenlerde televizyon kanallarından birinde rastladım. filmin sadece sonundaki bar sahnesinden itibaren yakalayabilmişim. neyse, bardaki dekolteli hatunların götünü, başını, sigaraları, içkileri mozaikleye mozaikleye ekranda normal alan bırakmayan tv kanalının, filmin sonunda; hartigan'ın penis kopardığı sahneyi mozaiklemeden vermesi üzerimde çok acayip bi etki bıraktı. zaten şeriat hükümlerine göre de tecavüzcülerin cezası pipileri kesilerek veriliyor ya, acaba o yüzden mi sakıncalı olmadığını düşündüler dedim kendi kendime?

    ---
    spoiler ---


    (sinek kral - 17 Ekim 2009 03:06)

  • comment image

    --- spoiler ---

    filmin en baba cümlelerinden biri senatörden hardigan'a gelmiştir.
    "güç kuvvetten ya da silahtan gelmez. güç, yalan söylemekten gelir, büyük yalanlar söylemekten ve bütün dünyayı inandırmaktan gelir. insanların kalpten inandıkları şeylerin bile gerçek olmadığını onlara kanıtlayabilirsen, onları ele geçirmişsin demektir.

    ---
    spoiler ---


    (piccadilly - 8 Haziran 2010 14:02)

  • comment image

    öncelikle belirtmeliyim ki orjinal çizgi romanı okumadım. ayrıca ne örümcek adam'ı ne hulk'ı ne de hellboy, watchmen gibi çizgi romanların yeni nesil sinemaya uyarlaması filmlerden hiçbirini seyretmedim. çizgi roman uyarlaması tek izlediğim seri batman sanırım.

    sin city'yi ilk olarak nereden duyup izlenecekler listeme aldım hatırlamıyorum ama internette gördüğüm fotoğraflar ve sahneler küçükken televizyonda izlediğim ve şu an hayal meyal anımsadığım dick tracy'yi hatırlatıyordu. bu yüzden kara film unsurları taşıdığını tahmin ediyordum. okuduğum olumlu yorumlar merakımı arttırdı. ayrıca oyuncu kadrosu da dikkatimi çekmişti, özellikle çoğu kişi elijah wood'un performansını konuşuyordu. filmi sonunda izleyebildim.

    filmde sin city çizgi romanının yaratıcısı frank miller ve yönetmen robert rodriguez'in yanında konuk yönetmenlik yapmış quentin tarantino'nun parmağı olduğunu öğrenince içimden "yine parça parça edilmiş ve zaman çizelgesi rastgele dağıtılmış bir film geliyor" dedim, beklediğim kadar abartılmamışsa da kısmen öyle oldu. 3 farklı hikaye ve bu 3 hikayenin birbiriyle olan bağlantısını anlatıyor film. senaryoda eksik gibi duran şey ise bu bağlantının güçlü kurulamamış olması. bu 3 olay arasındaki bağlantının, olayların aynı şehirde geçmesi ve tek kişiye karşı olan düşmanlık olduğunu söyleyebilirim hatta. bağlantı bundan ibaret.

    oyuncu kadrosunu görünce gerçekten merakla başladım izlemeye. bruce willis - mickey rourke - michael madsen üçlüsünü aynı yapımda görmek "yan yan gülen sert abi"ye doyuruyor resmen insanı. bu üçlüye bir de bunların yeni nesil versiyonu olan benicio del toro eklenince tam bir şenlik oluyor. röportajlarda casting seçimlerinden gurur duyan ve çok tatmin olmuş şekilde konuşan frank miller ve robert rodriguez duymasın ama göze batan birkaç yanlış seçim var sanki.

    nancy'yi oynayan jessica alba, barda çalışan bir dansçı tipinden çok etiler-nişantaşı tikisi suratına sahip. evet senaryo gereği küçüklüğünden beri saflığını kaybetmemiş bir karakter olması gerekiyor ama filmin bütünündeki kadınlara ve ortama kıyasla göze batıyor. dwight rolündeki clive owen'ın göründüğü ilk sahnede "bu kesin birazdan ölecek. en fazla 3 dakika veriyorum" demiştim. böyle diye diye film bitti. rolünü pek benimseyememiş bir hali vardı film boyunca. repliğini ezberlemiş ve yönetmenin dediklerini yapan bir oyuncu olduğunu çok hissettirdi bana. onun olduğu sahnelerde filmden çok tiyatro izler gibi hissettim ve filmin atmosferinden çıktım diyebilirim. bir de elijah wood çok garip olmuş sanki oynadığı rolde. oynadığı rol çok büyük değil ama kritik bir rol. gerçi tipini ve o aptal gülüşünü sevmezdim hiç ve bunu yönetmen de farketmiş olacak ki tam da sinir sinir gülen psikopat bir role çağırmış kendisini. bunlar dışında rol seçimleri gerçekten iyi olmuş. ağır abiler çok yerinde seçimler, başkasını düşünemiyorum. sadece bir ara aklımdan "bruce willis oynamasaydı kime yakışırdı acaba bu rol?" diye düşündüm. jeff bridges geldi aklıma sonra. mickey rourke kesinlikle alternatifsiz. michael madsen ruhunu satmış polis rolüne cuk diye oturmuş. benicio del toro da gerçekten harika bir seçim olmuş. ilk göründüğü sahnelerde karizmasıyla salınırken bir anda absürd komedi unsuru olacağı hiç aklıma gelmezdi açıkçası. ninja olarak takılan miho bana çok lüzumsuz bir karakter geldi. tahminime göre çizgi romanda miho karakteri kadınlar arasında en iyi dövüşen, en usta silah kullananı ve gail'den sonra en çok saygı duyulanı. ama galiba filmde bunu pek yansıtmamışlar. afişlerde hep gördüğümü sandığım halle berry değilmiş filmdeki. gail'ı oynayan rosario dawson'mış o kadın. rolünü en iyi şekilde oynamış o da.

    filmdeki her sahne gerçekten de çizgi roman okuyorumuş gibi hissettiriyor insana. filmdeki rastgele herhangi bir kareyi durdurup incelerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız.

    --- spoiler ---

    özellikle hartigan kodesteyken tepeden çekilmiş görüntüsü tam bir çizgi roman karesiydi. kamera arkası videosunda da bu sahnenin çizgi roman halini gösterdiklerinde bire bir aynı olduğunu gördüm.

    ---
    spoiler ---

    çizgi roman ruhunu kaybetmeden filme aktarmak ve bir çizgi romanın filmini çekmek ancak bu kadar iyi başarılabilirdi. robert rodriguez zaten sin city'nin hayranı olarak çizgi romanı filme çekmeyi hep düşünmüş ama teknolojinin gelişmesini beklemiş. spy kids filminin setinde ise teknolojinin film çekimine getirdiği yenilikleri ve olanakları görünce sin city'yi çekmenin zamanının geldiğine karar vermiş sonunda. çok da başarılı olmuş gerçekten.

    filme ait aklında soru işareti kalanlar için aşağıdaki yazının faydalı olacağını umuyorum:

    1) filmin başındaki sahne bir test sahnesi. yani robert rodriguez bu test sahnesini çizgi romanın orjinal yaratıcısı frank miller'a göstererek onu ikna etmek için çekmiş. frank miller "zaten olabilecek en iyi haldeydi. filminin çekilmesine gerek yoktu hiç" diyerek sin city'nin filminin çekilmesini istememiş ilk başlarda. ta ki bu test sahnesini görene ve ikna olana dek. aynı test sahnesi bruce willis'i de 1 dakikada ikna etmeyi başarmış. filmin başındaki josh hartnett'ın oynadığı bu sahne filme giriş niteliğinde, sin city'yi ve içinde yaşayan karakterlerin ne kadar iki yüzlü olabileceğini gösteriyor. filmin sonundaki benzer sahne ise orjinal çizgi roman serisinde yokmuş ve sadece film için özel olarak kurgulanarak çekilmiş.

    --- spoiler ---

    filmin kapanış sahnesi de baştakiyle yine aynı mesajı vererek toplamda bir anlam bütünlüğü sağlamak için çekilmiş. josh hartnett filmde kiralık katil rolünde. yani filmin başında ve sonunda başkalarının adına çalışarak para karşılığı istenen kişileri öldüren bir karakter. ayrıca orjinal çizgi romanda filmin sonunda asansörde ruhunu teslim edecek olan becky'nin filmin öncesinde şehrin eski kısmındaki fahişelerin mafyaya kurduğu tuzaktaki çatışmada ölmesi gerekiyor.

    ---
    spoiler ---

    2) öğrendiğim kadarıyla orjinal çizgi roman siyah beyaz. koyu bir zemin üzerindeki kan beyaz ile, yüz gibi açık renk bir zemin üzerindeki kan ise siyah ile çizilmiş. filmde ise kan, koyu renk zeminlerde tıpkı çizgi romandaki gibi beyaz renk ile, açık renk zeminlerde ise çamur gibi durduğu düşünüldüğü için siyah yerine kırmızı renk ile (birkaç sahne dışında) vurgulanmış. filmde kırmızı dışında bazı yerlerin, kişilerin ve nesnelerin özellikle renkli olmasının simgesel bir anlamı yok. filmdeki sahnelere ve vurgulamaya göre belirlenmiş nelerin renkli olup nelerin renksiz olacağı. filmdeki en renkli yer olan nancy'nin çalıştığı kadie's bar'ın tamamen renkli olmasının sebebi ise bütün filmde green box'ta çekilmeyen ve tamamen doğal olan tek ortam olması.

    3) jessica alba'nın filmlerde soyunmama prensibi varmış. orjinal çizgi romanda da nancy karakteri de çıplak olarak dans eden bir dansçıymış. jessica alba rolü okuyup kendi anlamak istediği gibi anlayarak role imza atmış. çekimler sırasında ise mevzu açılınca miller ve rodriguez, alba'nın soyunmama fikrine saygı duyarak karakteri ona göre çekmişler.

    --- spoiler ---

    çizgi roman'da hartigan'ın bardaki düşüncesi çizgi romanda şöyleyken: "nancy, his "daughter" and reason to live, almost completely nude and being drooled on by a bunch of alcoholics and dregs, performing a dance act" filme şöyle aktarılmış: "nancy, his "daughter" and reason to live, clothed so that she's showing some skin but is pretty decent, being watched by a bunch of a alcoholics and dregs, performing a dance act"

    ---
    spoiler ---

    4)
    --- spoiler ---

    yellow bastard'ın nancy'ye enjekte ettiği iğnede ne olduğu ne çizgi romanda ne de filmde açıklanıyor ama tahminlere göre nancy'yi çiftliğe götürebilmek için enjekte edilen sakinleştirici türevi bir sıvı.

    ---
    spoiler ---

    5)
    --- spoiler ---

    filmde benim kafamı en çok kurcalayan şey hartigan'ın hapiste geçirdiği 8 yılın ardından itirafnameyi imzalamayı kabul edip imzalaması ve ardından da hapisten bu şekilde çıkabilmesiydi. öğrendiğim kadarıyla çizgi romanda bu olay çok daha detaylı olarak anlatılmış. hartigan şartlı tahliye edilmiş. ama bir itirafname imzalamak şartlı tahliyeye yeter mi derseniz onda da haklısınız. çizgi romanda buna verilen cevap da muhteşem. şerefsiz baba ve oğul roark'ların nancy'yi bulması imkansızdı çünkü nancy mektuplarını cordelia kod adıyla yazıyordu. cordelia'nın nancy olduğunu tahmin eden ve yerini öğrenmek isteyen roark'lar ise gelen mektupları hartigan'a iletmeyi kestiler. sonra da bir gün bir zarfın içine hartigan nancy'nin parmağı zannetsin diye bir parmak koyup hartigan'a gönderdiler. bunun nancy'nin parmağı olduğunu sanan hartigan ise nancy'nin iyi olup olmadığını öğrenmek için itirafname imzaladı. itirafname imzalayınca şartlı tahliye edileceği emri de bizzat sin city'deki polis de dahil olmak üzere her şeyi kontrol altında tutan roark'lardan gelmişti. çünkü şartlı tahliye olan hartigan'ın direkt olarak kendilerini nancy'ye götüreceğini biliyorlardı. işte hartigan'ın bir itirafname ile hapisten çıkması bu şekilde olmuştu. her şeyi roark'lar kurgulamıştı.

    ---
    spoiler ---

    film güzel ama senaryosu olsun, oyunculuğu olsun kesinlikle bir başyapıt değil. fakat başyapıt olmasa da kilometre taşı olmaya aday bir yapım çünkü bir çizgi roman ruhunu kaybetmeden sinemaya nasıl aktarılır bunu ispatlamış bir film. türünün ilk sağlam örneği denebilir hatta. sinemada yeni bir kapı açıp benzer örneklerin çıkmasını sağlayacak bir yol çizdiği için de önemli ve izlenmesi gereken bir film.

    imdb: 116/250 - 8.2/10 (323,779 votes)
    72/100


    (sweet child o mine - 7 Ocak 2012 02:24)

  • comment image

    filmdeki o underground ve karanlik hava o kadar hosuma gitti ki, analiz edebilmek icin 2. kere sakin kafayla izlemek zorunda kaldim..
    hani bole izbe taksim barlarina, lambasi bozukmus gibi cizirdayan ve aydinlatmayan mekanlara underground yakistirmasi yapilir ya, ya da cok kufrediyo ve viski iciyo diye "bukowski gibi yasiyo abi yaee adam" denen herifler vardir ya, heh iste onlarin koftiliginde cok uzak, tam olarak erkek dunyasini anlatan ve daha bi cok hakki verilmeden kullanilan klise tanimlamalarin icine dolduran bi film olmus..

    kadinlarin neden hepsi orospuydu degil sorulmasi gereken soru.. benim hayatimda izledigim en feminist filmlerden biriydi ( ki son zamanlarda sadece lezbiyen filmlerini izledigimi belirtmem lazim ohys).

    butun abazaligi, tangali gotleri ve tas gibi hatunlari birakip (dedim ya 2. kere izlemem gerekti diye) o kadinlarin gucune bakmak lazim..

    acilistaki hikayede, bi orospu icin dunyanin amina koymaya hazir bi adam; bruce willsin hikayesine bir kizin namusu/onuru icin hayatini feda eden baska bi adam, cliwe owenli hikayede, kadinlarin taradigi en guclu erkek figuru olan polisler/askerler, hersey yerli yerinde mesaj acik: orospu denilen ve her donemde kadin cinsiyetinin maddi/manevi en cok ezilen grubu olan kadinlar bile, ugrunda savaslar cikartacak toplu katliamlar yaptiracak kadar gucludurler..

    filmdeki surrealist ogeler o kadar guzel bisileri sembolize etmis ki, hic gozune batmiyo insanin..

    nedense izlerken polis filmini hatirladim.. haluk bilginerin oynadigi karakteri bruce willise benzettim nedense.. o acidan guzel bi bag kurdum..

    filmdeki tasakli sistem elestirileri bodoslama yapilmis olsa da, cok cesurcaydi bence.. senatorun oglunun serefsiz bi subyanci pic cikmasi ve adamin "beni her turlu aklarlar kocum" tavri olsun, polislerin ne kadar satilmis oldugunun defalarca soylenmesi olsun, asker icin " polisler hadi tamam da, bunlar para alan alalade herifler, bi amaclari bi adanmisliklari yok" denmesi olsun icimin yaglarini eritti.. ve dine karsi yapilmis en baba elestiri, nihayet birileri bu rahip imam takimini boyle itin gotune sokmus oyle da vinci sifrelerine gerek duymadan..

    bu kadar unlu adamlarla bu kadar sarkastik ve cesur bi film yapmak sanirim bi de fight club ekibine nasip olmustur..

    ustune ne kadar konussam da, eksik kalacak bi film kisaca. filmi izlerken, bizim turk filmlerindeki cuneyt arkina duydugum o guven hissini duydum.. cocukken bilirdim ki, cuneyt arkin bi sekil cikar o kavganin icinden kazanarak bu film de bunca orospuya, kufure ve old city denen kokusmusluk yuvasina ragmen huzur ve guven verdi bu film bana..

    erkekler icin, erkek gibi hissetmek isteyenler icin, clark gable zamanlarindaki centilmenlik ve efendilik yok belki filmde ama, karakterlerin hepsi gozu kara hepsi delikanli..

    boyle de pendik kadikoy minibus soforu imzami atarim..


    (semrin - 21 Nisan 2013 02:55)

  • comment image

    grafik roman sanatının doruk noktalarından kabul edilir. paramparça, taş yüzlü "devimiz" marv. hayatının kadınını biraz geç bulmuş, gizli bir romantiktir. sıcak yatağı paylaştıkları bir gecenin sabahında ise cesediyle karşılaşır. alkollü olduğu için ne olup ne bittiğini hatırlamamaktadır ve bu arada kadını bir güzel temizlemişlerdir. intikamını almaya yemin eder.

    --- spoiler ---
    araştırmaları ona, insan eti yemekten zevk alan garip bir adamın ardından, kadınıyla ilgili ilginç gerçekleri örneceği bir dünyanın kapısını aralayacaktır. miller'ın ortaya koyduğu siyah ve beyazın göz alıcı kontrastından oluşan grafikler son derece şıktır. zaten bilinçli olarak öykünün de önüne geçer. miller'ın hayal gücü doğrultusunda şekillenir diyebiliriz.

    fakat bu çirkin devin aynı zamanda ne kadar aşık, özlem dolu ve melankolik bir adam olduğu da ancak okuyunca anlaşılacaktır. özellikle her yağmur yağdığında yitirdiği kadını için bir şiir fısıldar karanlığa. katili bulduğunda ise korkunç bir işkence yapmaktan kendisini alıkoyamaz. sayfalarında defalarca bakmak isteyeceğiniz son derece önemli bir çizgi roman eseridir. çizeri de, şairi de miller'dır.
    ---
    spoiler ---


    (enis zenci - 25 Şubat 2004 22:49)

  • comment image

    yemin ediyorum bunun film kalitesinde dizisi çekilse games of thromes yanında ceket ilikler. oyle bir şaheser.


    (rowerio - 12 Mart 2014 10:56)

  • comment image

    ayrıyetten gidecek arkadaşlara tavsiyem; çıkışta sigaranızı yakıp gözleri kısıp hırıltılı bir şekilde konuşarak yürümeyin. çıkışta sarılacak bir jessica alba olmayınca çok tadı olmuyor, etrafın bakışları da pek yardımcı olmuyor.

    şahsen yağmur altında yürümüşümdür bütün gece, içimden "it's going to be blood for blood and by the gallon. these are the old days, the bad days, the all-or-nothing days. they're back!" diye geçirerek. sonuçta ishal ve nezle oldum. nerede ulan karizma şimdi!


    (standard - 17 Temmuz 2005 05:08)

  • comment image

    hani yeni bir kitap alırsınız (mesela "gittik gerekli şeyler'den bir graphic novel aldık" diyelim de başlığa uygun olsun), sonra heyecanla sayfaları açarsınız. yeni satın alınmış ve daha önce sayfaları sizden başkası tarafından hiç açılmamış o kitaba özgü tuhaf ama mest edici kokuyu duyarsınız ya, işte ben bu filmi seyrederken o kokuyu bol bol soludum...

    şimdiye dek seyrettiğiniz film noir'ları ve sayfaları arasında kaybolduğunuz çizgi romanları ve -hadi ayıp olmasın- şimdiye dek seyrettiğiniz kalburüstü çizgi roman uyarlamalarını bir kazana koyup kaynatın ve yüzeyde biriken kaymağı bir diğer tabağa ayırın. işte sin city benim için böyle bir deneyim oldu: überkino!!!

    ang lee'nin muhteşem hulk uyarlamasıyla birlikte kesinlikle sinema tarihindeki en kayda değer çizgi roman uyarlamalarından biri olmuş bu. ang lee seyircinin gözü önünde sayfaları çevirip, kareden kareye atlarken; miller ve rodriguez nihayet bizi o karelerin içine sokmayı başarıyor. siyah-beyaz-kırmızı ve sarı sin city gecelerinde kendimizi kaybedebiliyoruz. bir nevi a-ha'nın take on me videosunun pratikte uygulaması gibi.

    tek kötü tarafı, 124. dakika sonu itibarıyla insanın suratında "ama ama ama neden bitti yaaa?" bakışı bırakması. 8 saat daha olsa, 8 saat daha seyredebilirdim...


    (arsonist - 19 Temmuz 2005 11:02)

  • comment image

    frank miller'ın çizgilerinden bizlere gotham'ın ışıklarından tamemen yoksun halini, hatırlatan bir çizgi roman serisi, tüm kokuşmuşluklar karışmış aslında bu seride.. polisler adaletlerini kendi yaratırlarken, artık kimse 'tozlu raflara terkedilmiş kitaba' göre hareket etmiyor.. sapık katillerin eline düşmüş incil..din adamları artık müritlerinin etiyle beslenir hale gelmiş... şeytan binbir kılıkta binbir ruhu sömürürken.. haç artık ölümcül bir silah halini almış... kadınların hiçbir değeri yok sadece ucuz vaatler ile oyalanırken... kalp yuvarlak hale gelmiş artık canilerin oklavasında..
    robert rodriguez'in objektifinden ( bilin bakalım co-pilot'u kim? ) 2005 yapımı bir animasyon filmi.. onu konu alan şehrin adı tüm günahları içinde barındıran ilişikte biraz bahsettiğimiz...
    kanını satıp ilk filmi için (bkz: el mariachi) bütçe ayarlaması yapabilecek kadar sinemaya aşık bir adam ipleri eline almış kaderi parçalara ayırırken bu 40 milyon dolarlık filminde.. sizce tahmin edermiydi latin rüzgarlarının kurutucu ( latin köken= bozuk kan amerikan standartında ) etkisiyle meksika sınırlarında kavrulurken... onun yaşayış stili de diğer yönetmenlerde olduğu gibi kendi filmlerinde gözükür ama bu filminde altın vuruşlar arkadaş etkisiyle gelmiştir seyircinin can damarına.. (bkz: tarantino) konuya fazla önem vermeyen; klasik gitarıyla çevresindeki dilberleri büyüleyen, silah ustası kahramanlardan tutunda, amaçsız vampir avcılarına dönen sıradan aileler yaratıp onları kendi geçtiği yollarda (ispanya,meksika,arizona..) yaşatan filmlerinde, bu filminin içeriğinde olan anlamların 10 da 1'ini bulamazsınız... sincity'nin doğası, kurduğu anti-ütopya, barındırdığı karekterler rodriguez'e zirvesini yaşatmıştır yoldaşının da yardımıyla...
    holywood tarihinin en zengin kadrolarından biriyle çalışmıştır adamımız.. willis onun için daha da yaşlanmıştır, yüzüne falçata bile çalınmıştır.. başlangıçta farkedilmesi mümkün olmayan izbandut, mickey rourke'un ta kendisidir.. elseve laboratuvarlarından taşıcak kadar makyaja katlanmıştır adamımız için... clive owen bmw'den sonra (bkz: özel bmw reklamları) eski bir amerikan arabası olan thunderbird ile yetinmştir.. ( hatta araba onu değil o arabayı götürmüştür... ) del toro diğer uzuvlarına veda etmiştir ... genç ve namuslu rory ( alexis bledel ) ana kuzuluğundan hayat kadınlığına terfi etmiştir... bu sinema aşığı için...
    ilklere imza atan, mükemmel bir animasyon teknolojisi kullanılmıştır, kanın aka büründüğü, siyah ve beyazın hakimiyetini kurduğu bu eserde.. 7 yaş ibaresi 77 yaşında hayatı görüp geçirmiş bir dede için bile tehlike uyandıracak bir film için komik bir rakkamdır kanımca... bir çocukta ağır hasarlara açabilir... (bkz: denedik gördük)
    sadece quentin kokan kült diyalogları bile görüntü ile desteklenmeden okunarak sadistleri gülümsetmeye, sinema severleri şok etmeye yetebilir... uzatılmaya değer bir şehir, bir film var sözün özü.. devamı gelecek övgülere, yorumlara değer.. her satırına..
    dolls'dan daha görkemli bir aşk yatar, showgirls'den daha etkili bir draması sunulur bize kadınların, sekans sıralaması ve izleyiciyi soktuğu labirentin çıkılabilirliği, kısacası filmin anlaşılırlığı bakımından pulp fiction'dan kat be kat 'saf'tır bu günahın formasyonu .. gelin'in (bkz: kill bill) rüyasında bile göremeyeceği katliamlar, işkenceler yapar kahramanlarımız..
    kafadarlarımız nazi ideolojisine 2 büyük gönderme yapmışlardır filmde
    1- zeynadan bozma miho'nun gamalı haç şeklindeki ninja starı..
    2- filmin belkide tek komik sahnesi olan miho'nun ortadan deldiği nazi bozması elemanın diyaloglarından bize yansıyan nazi hissizliği... insanlık yoksunluğu..
    1982 yılında yaratılırken içerdiği şiddet unsurları birçok muhafazakarın eleştiri oklarına hedef olmuştur.. (özellikle de katolikliğe yaklaşımı) modern engizisyon mahkemeleri frank miller'ın ayağına çelme takmaya çalışsalar da birkaç küçük fireyle de olsa sincity devam etmiştir yıllar boyu.. gazetesinin başlıkları sorunlardan ibaret olan bu şehrin duvarlarında ne spiderman'ın ağları rutubete direnebilir... ne de gotham'ın prensi wayne pelerinine sarılabilir.. anti kahramanlardan ibaret bir şehirde tek şerefli adam belki de
    altmışına merdiven dayamış olan hartigan( willis)'dır( gotham city'deki komserimiz gordon'a oldukça benzer.. hatta ikisinin de ortakları adaleti 2 kuruşa satan, şerefsiz polislerdir..).. daima bir karanlık vardır: tüm yaşayanlarının günahlarını pişkince örtebilen bir karanlık...
    ülkemiz standartlarına fazlasıyla ağır gelen bu seri (bkz: kurtlar vadisi) hep farklı bir yere sahip oldu çizgi romanlar arasında... uyarlama yapılması belki de en zor işlerden biridir sinemada: bir kitabı uyarlarken ona uygun, okuyucusunun zihninde canlandırdığı tipleri yaratmak, uygun aktörleri seçmek, uygun insanlarla anlaşıp doğru nağmeleri bulabilmek eserin satırlarında yatanlara.. çizgi roman denince ise, nispeten daha kolay gibi gözükse de, o couché kağıtları hareket ediyor hale getirmek ( bir motion picture sağlamak ) salonun perdesinde, o kahramanlık hissini yaratmak izleyici üzerinde.. gerçekten meziyet isteyen işlerdir.. hele böyle bir seriyi yansıtabilmek... 2 adamın harcı olabilirdi... olmuştur da..
    hartnett filmin başında şık takımıyla görünür gökdelenin tepesindeki yeşil gözlünün ardından, titaniğin o meşhur sahnesini ezip geçen bir diyalogla başlar film.. meleklerin işbaşı yapmadığı bir şehirde bir isimsiz cinayet daha olmuştur sadece, nedeni fazla sorgulanmadan.. aslında the man sincity'i simgeliyodur film biterken asansörde ettiği laflarla.. sadece bir eksik parçadır filmde daha sonra yerine oturan... the man sahneleri filmin de mesajlarını içerir:
    - sincity'de aşk çöp kutusunda yanan bir alevdir.. (bkz: love in a trash can)
    - sincity'de kaçabilirsin ama saklanamazsın, yapılan hiçbir şey gizli kalmaz..
    - sincity'de isimlerin pek de önemi yoktur...
    aslında bir korku utöpyası olan bu şehir - frank miller'ın sayfalarda yaşam verdiği şehir - teknolojinin tüm nimetleriyle karşımıza sunulmuştur. ( açılış sekansında yeşil gözlü yere yığılırken susturucunun rüzgara karışan fısıltısıyla... yere düşen yağmur damlalarına dikkat etmek yeterlidir bu teknolojiyi anlamak için.. )
    sincity yazısı gözükür biz akıllara durgunluk veren isimleri okudukça, bu sırada salondaki izleyicilerden seslerde yükselir:
    alfa: abi bak bu hatun için gelinir sadece ( jessica alba )
    gama: ya bu isim.. bu kız gilmore girls'deki rory ya bakalım serpilmiş mi.. ( alexis bledel)
    beta: (parmağıyla ekranı işaret eder) michael clarke duncan.. kingpin...
    teta: şu aktörün ismi çok tanıdık geldi... kimdi ya... ( nick stahl )
    x: aha hobit len ( frodo.. pardon elijah wood)
    y: amma da hatun oynuyormuş beyler ben bu isimleri sanki klavyeden giriyordum bir aralar...
    ............
    hiçbir filmde veya bilgisayar oyununda görülmemiş seviyede bir adrenalin yaratıyor daha kadro takdim edilirken sincity...
    ilk olarak filmin geçtiği zamandan 8 yıl öncesine dönüyor olayları harington'un iç sesinden dinliyoruz.. sincity'nin kısa bir özetini sunuyor bizlere yıllarını suçluları temizleye adamış dedektifimiz... bu şehirde ortaklar bile ( michael madsen) birbirinin sırtını vuruyor... çocuklara tecavüz eden vali roark'un -şehrin en yüksek protokollü ismi- oğlu daha sonrada belirgin şekilde görüleceği gibi ilk şeytan forması filmdeki... harington şeytanın silahını etkisiz hale getiriyor, ikisini de! (bkz: hadım etmek)
    küçük sıska nancy callahan.. yaşlı adam ölür, küçük kız yaşar adil bir anlaşma ( adaletin standartlarının farklı şekilde çizildiği bir şehirde.. )
    marv'ın hikayesi geliyor goldie'nin - the goddest- o mükemmel vücut hatlarıyla beraber, kaliteli bir ambalajda... goldie kendini savunmak için seçiyor marv'ı.. sonunu biliyor çünkü, bulaştığı pisliği biliyor.. marv kraliçesini kaybedince sincity sokaklarını kana bulamaya başlıyor... bir lafı da var ki bizlere bir mesaj daha sunuyor bu dev gulyabani: - ben sorunca söylerler.. hep söylerler... ( toplumun en büyük sorunlarından işkenceye gönderme yapması için yaratılmış bir karekter sincity'de.. )
    goldie'nin kardeşi wendy'de katılıyor ona bu katliamda... ( başta yanılgıya düşüp marv'a saldırsa da ).. marv'ın goldie'ye verdiği değer, goldie'nin korunma içgüdüsüyle verdiği değerden kaynaklanıyor aslında.. tıpa tıp benzeri olan wendy'i herzaman goldie'nin silueti olarak görüyor... aynı sözleri sarfediyor son ziyaretçisi olan wendy'e sahip olurken, goldie'yi hayal ediyor sadece.. ona kalbinden bakan goldie'yi... ( kalpten yatak aslında orada olmayan bir obje( marv'ın ışığı solmuş gözlerinden geriye bir tek o kalıyor bize..) .. sadece marv gibi bir ucubenin bile ne kadar büyük bir kalbe sahip olduğunu simgeliyor onu sevene karşı.. ) bir king kong, bir notre dame in kamburu türevi marv aslında...
    intikam en parlak kandil sincity'de soluyanların yolunu aydınlatan... marv'ın etik değerleri sorgulayan yapısı ise bize tezatları sunuyor sincity'deki ( pederlerin günaha bürünmüş halleri, papa kimliğindeki yöneticilerin yamyam katilleri kollaması, yöneticilerin sapık çocuklarına kullanmaları için malzeme yarattığı böyle bir şehirde bu hilkat garibesi melek kalıyor yanlarında.. )
    çiftlik bütün kötülükleri simgeliyor.. filmde 2 kere karşımıza çıkan..

    --- spoiler ---
    marv:çocuk bağırsakları dışarı fırladığında bile gözünü benden ayırmadı, o yüz ifadesi değişmedi.. çığlık atmadı.. bir kere bile..
    ---
    spoiler ---

    kevin(wood) sömürdüğü ruhların cezasını çekmiştir bir tek kafadan ibaret kaldığında...

    --- spoiler ---
    ( elektrikli sandalyede iken )
    ( peder incilden bir kuple okumaktadır.. )
    marv: çabuk olun!
    başkomser: kolu çek!
    marv:(iç organlarından ağzına taşınan kanı tükürür) p*ç herifler elinizden gelen bu mu yani...
    ( kol tekrar aşağı iner )
    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---
    lucille: durun ateş etmeyin silahımı bırakıyorum. 'o'baygın silahsız orada yatıyor zarar vermeyin...
    ( uziler konuşur- filmdeki en belirgin silah- )
    polis: komserim hedef görünmüyor..
    ( polis saplanan metalin soğukluğunu hisseder, yere yığılır. )
    ---
    spoiler ---

    polisin yetki kapsamı genişletilmiştir.. yargılayabilir.. ya da direk hüküm verir..

    --- spoiler ---
    ( 2 şarjör uzi mermisi yedikten sonra hastanede yatarken.. )
    marv: aptallar silahlarını kafama doğrultmayı unuttular.. bir kaç kere doğrultmaları gerekirdi.. hergün birilerinin gelip işimi bitirmesini bekledim..
    ---
    spoiler ---

    sincity'de doğaüstü bir çok tipleme vardır, mantık çerçevesinden taşar.. ( bkz.kevin, bkz.marv, bkz.hartigan, bkz.miho )

    --- spoiler ---
    ( goldie'nin asıl katilini öğrendiğinde )
    marv: acaba ben hayal mi görüyorum.. hedeften emin olmadan yargılayamam.. yoksa olacağımı söylediğim şey mi oluyorum.. bir manyak.. artık lucille de yok.. ilaçlarımı alamayacam...
    ---
    spoiler ---

    marv kendini sorguluyor.. bizim de altında 'acaba' soruları yatan macerasını yorumlarken kafamızın karışmasına neden oluyor.. biz hep 'öküz altında buzağı' ararız ya hani... aslında herşey çok basittir...kasmamak lazım bazı zamanlarda..

    2. hikaye kayıp şehre dair... marv'la ilgili bir yorumunu dinlemiştik barda otururken dwight'ın- kırmızı spor arabasıyla takım olan kırmızı keslerleri ile karizma kavramı yansıtılmış tamamen bu karekterde ) ( clive owen ) bir polis olduğunu sanıyoruz ilk başta ama beklenmeyen birisi çıkıyor polisimiz... küçük aptal jackie... barışı bozacak milyon dolar değerinde kafaya sahip olan jackie ... lanet olası kahraman bir polis sadece..
    dwight jackie'nin hatununa takılınca savaş başlıyor... aslında kendi kendine erdemlik taslıyan bir günahkar dwight... çabuk pes etmeyen bir savaşçı aynı zamanda.. öldürmeyi sevmiyor.. adil davranmaya çalışıyor; ama ahlaki iyi ve kötüyü tam olarak da ayıramıyor... jackie'yi kendi sidiğinde boğması aslında şehre başka bir gönderme: tüm yurttaşlar kendi şı*tıkları boklarda kayıp düşüyor bu şehirde...
    pencereden atlarken duyamadığı o 2 kelime ( garson kızın dudaklarından dökülen.. ) yıllarca süren barışın bozulmasına neden oluyor.. miho, jackie ve adamlarını (bkz: troops)( ah quentin ah....) lime lime ederkene... dwight'a kalıyor ihale ( ne de olsa babaerkil bir toplum yapısı var dünyada ), polisler çukurlara bakmazlar ne de olsa.. ( polislerin bir limiti, bir bedeli herzaman vardır.. )
    amazonları simgeliyor kayıp şehrin kadınları.. kendi düzenlerini kurmuşlar dar sokaklarda... kaosun içinde büyüyen güller onlar... kurallarına uyarsan cennetindir orası senin, eğer hata yaparsan en kötü kabuslarınla yüzleşirsin orada.. feminizm ideolojisinin bir kalesi görünümünde kayıp şehir (bkz: lost city).. dwight paralı askerlerle uğraşıyor... savaşında yenik düşmüş katran çukuruna gömülürken bir el ona uzanıyor: miho sen ne kadar mükemmelsin, kurtarıcım... beraberce kaybettikleri şeyi geri alıyorlar- savaşın resmi kanıtı olan jackie'nin kafasını-.. bu sırada mafyanın tanıdık yüzü .... ( gözündeki sarı top ile bambaşka bir imaj yapmıştır... tek bir darbesiyle bir sandalyeyi üstündeki insanla beraber uçurucak kadar güçlüdür yeni efendisine hizmet ederken.. )
    ( manute ) onun savaşçı prensesini kaçırıyor...( (bkz: valkrye)mitoloji her yerdedir..) ama dwight akıllı davranır, mafyayı kendi bombasıyla vurur.. (bkz: byob) anlaşma masasında...
    amazonların acımasızlığına şahit oluyoruz... sadece öldürmek için öldürüyorlar o noktada... bu duyguyu tanımlayamıyoruz... aynı aşk lafları sevgilisinin dudaklarına yapışmadan dökülüyor dwight'ın ağzından: '...... seni daima sevecem... ve asla.'( aşk ölümlüdür... ilahi aşk ise ölmez... sonsuzlukta var olur... )

    --- spoiler ---
    (gail ve dwight arasında bir kriz patlak vermektedir..)
    iç ses dwight: miho arkama geçtiğinde gail'in tek emriyle beni ikiye bölebilirdi...
    dwight: cesetleri yok edebilirim bunu yapabilirim.. yardım etmek istiyorum...
    ( sessizlik olur sonra ... silahı dwight'ın vurduğu darbeyle savrulur..)
    gail: hızından hala birşey kaybetmemişsin
    ---
    spoiler ---

    aşk ölümle-yaşam arasındaki ince çizgide en çok dolanan hislerden biridir sincity'de...

    --- spoiler ---
    iç ses dwight: miho tam olarak jackie'nin kafasını kesmemişti.. daha çok çöp kutusuna benziyordu...
    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---
    gail: miho uzun süredir pratik yapamıyor diye sıkılıyordu..
    ( becky, jackie ve adamlarını cehennemlerine çeken bir peri gibi süzülürken, objektiflerde binanın çatısındaki miho - ölüm kelebeği - belirir. )
    becky: jackie git dinlen berbat görünüyorsun bu halinle bana sahip olamazsın.. yat uyu...
    jackie'nin adamları: erkekliğine laf etti jackie.. sen o işi yapamazmışsın... ( arkadaş ortamında olabilecek en büyük hakaret bir erkek için.. )
    jackie: ( silahını doğrultur ) bunu görüyormusun, bunuda yapamaz mıyım?..
    ( kelebek aşağı süzülür, metalik kanatları ile yaşam pınarını akıtır jackie'nin, ak kanı sokağa boşalır jackie'nin kopan elinden... )
    jackie'nin adamı: ( tepeden giren kılıç üzerine ) lanet olsun!
    jackie: bu saçmalık.. böyle damdan düşer gibi!
    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---
    bomberman(atomic borberman'e ithafen böyle isimlendirdim..): ben silahlar ile öldürmem.. bombaları kullanırım.. ama seni bıçağımla parçalara ayırmak büyük zevk verecek
    iç ses dwight: miho'nun arkasından yaklaştığını hissetmemişti... miu içine girerken kılıç titriyordu.. o öldürürken hissediyordu..
    ---
    spoiler ---

    azrail dwight'ın kurtarıcı meleği oluvermiştir... böyle tezatlar vardır sincity'de

    --- spoiler ---
    jackie'nin kafası: yolun sonuna geldin... dostların seni terketti... hiç şansın kalmadı.. kadınlara güven olmaz unuttunmu?
    ---
    spoiler ---

    şizofreni sincity'de var olanlardan sadece bir örnektir.. dwight kendiyle yüzleşmektedir.. iç sesi jackie'nin kafası kılığına bürünmüştür... ( del toro'nun seside, jackie'nin kafasıda (bkz: monkey island)'dan birisini hatırlatıyor mu sizlere? ) (bkz: murray)

    --- spoiler ---
    (motorsikletli polis peşine takılınca )
    iç ses dwight: küçük jackie belki gerçek değildi; ama söyledikleri doğruydu.. artık herşey bitmişti.. elim cebime kendiliğinden gidiyordu.. polis suçsuzdu bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi ve yaklaşan bir emekliliği vardı.. ne yapacaktım..
    polis memuru: arkadaşın biraz dağıtmış galiba...
    dwight: ben özel görevdeyim...
    ( polis şöyle bir bakar, dwight'ın silahı bir kaç santim yukarı çıkar.. )
    polis memuru: bu seferlik sadece bir uyarı veriyorum....
    ---
    spoiler ---

    bazen şans iyi niyetten de yanadır.. sincity'nin de bir terazisi vardır... ( polis ailesi olmak da zordur..)

    3. hikaye 8 yıllık sürece ve sonrasındaki güne dayanır... hartigan yediği kurşunlardan sonra kendisini hastanede serum yemiş olarak bulur...karısı yoktur yanında..kimsesi.. karşısında roark vardır ona aynı batman begins'de mafya liderinin genç wayne söylediği şeyleri söyler: ' ben istersem şu hastanede ne kadar insan varsa hepsi kör olur senin fişini çekerken.. hartigan yaptıklarının cezasını çekmelidir kötülüğün potasında eriyecektir...
    nancy onun aleyhinde tanıklık yapması için ikna edilir...(uğruna herşeyini,emekliliğini,kalbini feda ettiği küçük kızı, aslında hiç olmayacak kızı.. ) 8 yıla mahkum olur ... yanında sadece küçük sıska bir kızın gizlilik icabı takma adıyla (bkz: cordelia) yazdığı mektup zarflarıyla geçirdiği 8 yıl... 11 yaşındaki küçük nancy 19 yaşında olmuştur artık.. bir perşembe günü beklediği mektup gelmez..artık büyümesi bu yaşlı pisliği de unutması anlamına gelmektedir.. ardından pis bir kokuyla uyanır endişelerinden.. ( aslında turuncuya boyanmış bu şeytan tiplemesi(başkanın oğlu), sincitydeki bütün çirkinliklerin simgesidir... 5 duyuya da hitap eder şekilde... ) yumruğu yer.. 8 yılın sonunda şerefli kahraman polisimiz büyük bir utancı alnına yapıştırarak dönmüştür toplumuna.. ilk işi nancy'i bulmak olur.. onun için endişelenmiştir çünkü...
    nancy serpilmiştir... erkeklerin ağzının suyunu akıtmaktadır artık.. ( bkz.marv, bkz.dwight, bkz.jackie ) şeytan peşlerindedir onların 8 yıl sonra bile rahat bırakmaz şehrin karanlığı onları... şeytan onları yakalar ve hartigan'ın darağacını hazırlar... 8 yıl sonraki intikamını alacaktır artık, babasının sayesinde silahına (bkz: erkekliğine) tekrar kavuşmuştur... yan etkiler onun dış görünüşünün de içi gibi tiksindirici olmasına neden olmuştur... ( 'içi neyse dışı da odur' lafı geçerlidir tamemen.. )
    hartigan bir kez daha döner ölümden.. ( gözleri kapandığında seyircide mutsuz son izlenimi verilir ama gözlerini açar çevresindekileri iyi kullanır ipin ucundan hayatı yakalayan yaşlı kurt.. ) gider nancy'i 2. defa kurtarır..yarım kalan işi bitirir şeytanın silahlarını ondan yine alır.. yerine gelmeyen anlaşma artık yerine getirilmelidir... kanı son kez görürüz en beyazından... umut renksizdir artık sincity son erdemini kaybederken...
    hartigan malikanenin yanında yere yığılır...

    --- spoiler ---
    hartigan:( bara girer, az sonra nancy'i pistte farkeder; ama o koku da onu takip etmiştir... )nancy beni farketmedi.. 8 yıl sonra bara gelmiş azgın bir polis olarak görecek beni.. henüz kaybetmedik nancy.. arkamı dönecem burdan çıkacam ve bir şekilde silahını alıp onu dışarda haklayacam.. hayır nancy beni görme... farketme....
    (nancy kurtarıcısını görür... boynuna atlar... sarılır... )
    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---
    hartigan: nancy'e yanına döneceğime dair yalan söylemiştim.. bu asla olmayacaktı.. oğluna yaptıklarımdan sonra benim yaşamam sahip olduğum tek şeyin ölümüyle sonuçlanacaktı... bunu göz alamazdım.. yaşlı adam ölür... genç kız yaşar... adil bir anlaşma... (bkz: fair trade)
    ---
    spoiler ---

    onca günahın arasında kanaması belirgin olan tek şey hartigan'ın yüreği.. fedakarlığı, uğruna kendini hiçe saydığı...

    --- spoiler ---
    bob: biliyormusun birşeyi itiraf etmem gerekirse senin yüzünden çok vicdan azabı çektim...
    hartigan: üzülmene gerek yok.. dediğin gibi nehrin üstünden çok sular geçti...
    ---
    spoiler ---

    günahlar sincity'nin taşı toprağı gibidir, üstlerine bastıkça unutulur yaşayanları tarafından..

    --- spoiler ---
    nancy: beni zorladılar hartigan, söylediklerime inanmadılar.. benim delirdiğimi ve yanlış ifade verdiğimi söylediler.. insanları böyle inandırdılar.. sen benim kurtarıcımsın... sana hep yazacam hartigan.... hep yanında olacam...
    hartigan: burda olmaman gerekiyor küçük.. git buradan yanımda tehlikedesin...
    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---
    ( roark'ın oğlu nancy'i kamçılarken )
    roark jr: daha yeni başlıyoruz... çok zevk alacaksın..
    nancy: çığlık atmayınca cesaret alamıyorsun değil mi... korkaksın bir zavallısın..
    ---
    spoiler ---

    sincity'de çığlık atmak fayda vermez, sesinizi kimseler duymayacağı için... gerektiğinde kulaklar tıkanır burda...

    sincity'de dökülen kanın beyazlığı filmi izlenebilir kılmaktadır. bazı anlarda ise yönetmenimiz kırmızıyı gözümüzün içine sokmadan da yapamamıştır..
    - mihonun kılıç darbesiyle ölümün tuvaline sıçrayan bir boya gibi belirmiştir kan bir keresinde tüm kırmızısı ile...
    - kırmızı, hartigan'ın kalbinin ona attığı son kazık olarak göze çarpmıştır hartigan'un avucunda...

    tehdit ve para yedirme kavramı 3 hikayede de karşımıza çıkar: becky annesinin ölümle tehdit edilmesi ve yüklü bir ücret karşılığında mayfaya ispiyonculuk yapar... marvsuç kabul belgelerine kan tükürürken annesinin ölümle tehdidi üzerine beyaz bayraklarını çeker... nancy hartigan'ı satmak zorunda kalır; nancy'nin hayatının tehdit edilmesi üzerine harington'da aynı şekilde davranmak zorunda bırakılır....

    başkanlar genellikle toplumlarda erdem timsali olarak görülürler... oğullarınında melek kıvamında olması beklenir.. toplumlardaki genel anlayış budur... bu anlayışa dayanarak başkan oğullarının üstünde olur hep gözler... skandalları olay olur, iz bırakır toplumlarda... bu duruma oldukça değinilmiştir
    hartigan-nancy callahan hikayesinde...

    anlatılanlar sadece bir 24 saate sığmıştır sincity'de... gündüzün artık uğramaz olduğu bu lanetli yerde....

    yazar notu: diyalogların değiştirilmesi, sincity'nin lanetinden nasibimizi almamak içindir, mazur görünüz.


    (starcrossed - 3 Ağustos 2005 17:54)

Yorum Kaynak Link : sin city