Süre                : 2 Saat
Çıkış Tarihi     : 21 Şubat 1996 Çarşamba, Yapım Yılı : 1996
Türü                : Cinayet,Drama,Gizemli
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  British Broadcasting Corporation (BBC) , A&E Television Networks , Cipango Productions Audiovisuelles
Yönetmen       : Richard Signy (IMDB)(ekşi), Renny Rye (IMDB), Nicholas Renton (IMDB)(ekşi), Andy Hay (IMDB)(ekşi), Diarmuid Lawrence (IMDB), Susan Tully (IMDB), Anthony Byrne (IMDB), David Richards (IMDB), Mike Barker (IMDB), Douglas Mackinnon (IMDB), Maurice Phillips (IMDB), Dudi Appleton (IMDB), Thaddeus O'Sullivan (IMDB), Keith Boak (IMDB), Craig Viveiros (IMDB), Alex Pillai (IMDB), Coky Giedroyc (IMDB), Ben Bolt (IMDB), Harry Hook (IMDB), Noella Smith (IMDB), Julian Jarrold (IMDB), Nicholas Laughland (IMDB), Catherine Morshead (IMDB), John Duthie (IMDB), Paul Wroblewski (IMDB), Jon East (IMDB), Danny Hiller (IMDB), Patrick Lau (IMDB), Ashley Pearce (IMDB), Bryn Higgins (IMDB), Martyn Friend (IMDB), Philippa Langdale (IMDB), Michael Offer (IMDB), Alrick Riley (IMDB), Bruce Goodison (IMDB), Brendan Maher (IMDB), Tim Fywell (IMDB), Farren Blackburn (IMDB), Udayan Prasad (IMDB), Paul Wilmshurst (IMDB), James Strong (IMDB), Edward Bennett (IMDB), Richard Clark (IMDB), Dusan Lazarevic (IMDB), Daniel O'Hara (IMDB), Bill Anderson (IMDB), Jonas Grimås (IMDB), Ian Knox (IMDB), Matthew Evans (IMDB), David Thacker (IMDB), Rob Evans (IMDB), Paul Unwin (IMDB)
Senarist          : Dudi Appleton (IMDB),Stephen Brady (IMDB)(ekşi),Rhidian Brook (IMDB),Oliver Brown (IMDB)(ekşi),Brendan Cleary (IMDB)(ekşi),Declan Croghan (IMDB),Michael Crompton (IMDB),Richard Davidson (IMDB),Stephen Davis (IMDB),Greg Dinner (IMDB),Paul Farrell (IMDB),Stephen Gallagher (IMDB),Jacqueline Holborough (IMDB),Andrew Holden (IMDB),Richard Holland (IMDB),Kevin Hood (IMDB),Dusty Hughes (IMDB),Gwyneth Hughes (IMDB),Jim Keeble (IMDB),Niall Leonard (IMDB),Peter Lloyd (IMDB),Tracey Malone (IMDB),Steve Matthews (IMDB),Nigel McCrery (IMDB),Tony McHale (IMDB),Doug Milburn (IMDB),John Milne (IMDB),Graham Mitchell (IMDB),Tom Needham (IMDB),Ashley Pharoah (IMDB),Jeff Povey (IMDB),Timothy Prager (IMDB),Gillian Richmond (IMDB),Avril E. Russell (IMDB),Christian Spurrier (IMDB),Ed Whitmore (IMDB),J.C. Wilsher (IMDB)
Oyuncular      : William Gaminara (IMDB), Tom Ward (IMDB)(ekşi), Emilia Fox (IMDB)(ekşi), Amanda Burton (IMDB)(ekşi), David Caves (IMDB)(ekşi), Liz Carr (IMDB)(ekşi), William Armstrong (IMDB)(ekşi), Sam Parks (IMDB)(ekşi), Ruth McCabe (IMDB), Jaye Griffiths (IMDB), Ruth Gemmell (IMDB), Richard Lintern (IMDB), Richard Huw (IMDB), John McGlynn (IMDB), Mick Ford (IMDB), Clare Higgins (IMDB), Nicola Redmond (IMDB), Janice Acquah (IMDB), Matthew Steer (IMDB), Arsher Ali (IMDB), Milo Twomey (IMDB), Doreen Hepburn (IMDB), Mark Letheren (IMDB), Ian Keith (IMDB), Jane Hazlegrove (IMDB), Chris Wilson (IMDB), Chris Cowlin (IMDB), Nick Reding (IMDB), Paul Panting (IMDB), Lee Nicholas Harris (IMDB), Joe Duttine (IMDB), Wunmi Mosaku (IMDB), Deborah Findlay (IMDB), Cal Macaninch (IMDB), Kieran Bew (IMDB), Alex McSweeney (IMDB), Adrian Rawlins (IMDB), Wayne Foskett (IMDB), Sorcha Cusack (IMDB), Lynda Rooke (IMDB) >>devamı>>

Silent Witness (~ Testemunha Silenciosa) ' Dizisinin Konusu :
Silent Witness is a TV series starring Emilia Fox, William Gaminara, and Tom Ward. Crimes through the eyes of a team of forensic pathologists and forensic scientists.


  • "(bkz: csi)"
  • "frankfurt kitap fuarı'nın ilgi görenlerinden. bir de bakmışsınız almanca'da."
  • "trt'de başlayacak olan m.a.t adlı dizinin sloganı."
  • "adli tıpta; olay yeri incelemenin esasıdır"
  • "(bkz: kriz bizi inşallah teğet geçecek)"
  • "bitti diye üzülmeyin, devamı var: (bkz: son hafriyat)"
  • "(bkz: behzat ç)"
  • "ne teması olduğuna bağlıdır. kızgın bir ütünün tabanı ile temas edilmişse iz bırakması kaçınılmazdır."
  • ""iyi de ortaam, temas var temas var" sözünü sahanın dışına iten güçlü bir söz. zira dendiğine göre her temas iz bırakıyormuş."




Facebook Yorumları
  • comment image

    emrah serbes'in ilk romanı.

    radikal kitap ekindeki tanıtımda "kızılay, sakarya caddesi, ssk işhanı, dil ve tarih-coğrafya fakültesi, atakule, öğrenci evleri, emniyet, cinayet masası... ankara'da, hayata kendine ait bir adalet anlayışı çerçevesinden bakan, "yeni müktesebatla" uyum sorunları yaşayan, lambur lumbur, "dişli" komiser behzat ç.'nin dünyaya bakışını sorgulatan bir cinayet işlenir... öğrenci alemine, başka alemlere, ama asıl polis alemine dikiz atan, bol entrika vaat eden soluk soluğa okunacak bir polisiye." deniliyordu. ankaralı olan, ankara'da yaşayan üstüne bir de ankara'da okuyan birinin ilgisini çekmemesi, hemen alıp da okumaya yumulmaması mümkün mü?

    aldım ben de, bir solukta denir ya, öyle okudum işte. su gibi, esprili, entrikası, bulmacası bol, süper de bir ankara polisiyesiymiş kitap. baş kahraman behzat ç.'nin sesi de, içtiği 216'nın kokusu da sinmiş kitabın her satırına. kızı berna'yla ilişkisi ve hazin sonu da çok etkileyiciydi. ve tabii vosvos falı.

    kitabın teşekkür kısmında da selam ediyor yazar sözlük yazarlarına "ekşi sözlükte 99 adet kırmızı vosvos başlığı altına entry girip beni vosvos falından haberdar eden: portakal, jacqueline wilsonve ceydil nickiyle maaruf yazarlara" diyerek.

    kitapta öne çıkan temalar için
    (bkz: gençlerbirliği)
    (bkz: 216)
    (bkz: dtcf)


    (baphomet - 21 Ekim 2006 03:54)

  • comment image

    içimizden biri lafı bana her zaman gereksiz ve gıcık gelir. fakat yazar behzat ç. karakterini öyle güçlendirmiş ve anlatmış ki behzat ç. bir yönüyle kesinlikle size benziyor. onu izlerken iyi veya kötü bir yerde "aha benim bu" diyebiliyor okur. bu çok önemli.

    yazar polisleri, türk polisini, gerçekten tanıyor; tavırlar, diyaloglar, tutumlar çok başarılı.

    "....
    - ne biçim sakal bu?
    - şimdi moda.
    - bizimle dalga mı geçiyorsun?
    - hayır.
    - kafaya mı alıyorsun?
    - hayır.
    - taşak mı geçiyorsun?
    ..."

    bunu türk polisinden başkası yapmaz.

    aynı şekilde toplumun da polise karşı yaklaşımını güzelce özetlemiş. köşeye sıkışanın "devlete millete yanlışımız olmaz" demesi ya da dil tarihteki solcu bir öğrencinin arkadaşını linçten kurtaran cinayet büro amirine "çarkın dişlisi" muamelesiyle "siktir git pis faşist" demesi. linç grubunun da "vatan hainini kollayan" polis demesi...

    bir de en önemlisi yazarın ankarayı çok iyi tanıması ve anlatması bir ankaralı olarak beni çok etkiledi.
    hilton'un girişindeki arnavut taşıyla döşenmiş iğrenç rampadan tutun da sulu han'ın ne zaman kalabalıklaştığına dair küçük detaylar ankaralı okur için kolay bulunabilecek şeyler değil. her satırı bir daha okuyup anlatılan bölgeyi gözünüzde canlandırıyorsunuz.

    kısacası gayet şükela.

    durun ya iki edit yapalım: ele alınca bırakılmayan sürükleyiciliği, okuru şakınlık içinde bırakan çalımları, güzel göndermeleri bunları da unutmamak lazım.

    yalnız çok zalim bir son olmuş sevgili emrah serbes, önceden hissedilse de "hayır çok zalimce" dedirtiyor okura. romandaki diğer cinayetleri umursamamanın cezasını çektiriyor...


    (agk - 15 Aralık 2006 17:13)

  • comment image

    bayram koşuşturmacasında bile iki günde bitirdiğim kitap. yazarın burayı okayacağını bildiğimizden dolayı işe yarar birşeyler yazalım bari:

    önce nacizane yergiler.
    küçükten büyüğe, sağ baştan: eda karakterine çok az değinilmiş. hafiften dengesini bozuyor bu kitabın sanki. eda oğlanlar hakkında ne düşünür bilmiyoruz pek. oysa daha az ortalarda olan selim bile bizle konuşuyor. tezer özlü adorno ve ezginin günlüğü harika olmuş ama yalnız kalmışlar. oysa bölüm başlarına bir kuple daha yada aralara fırsat buldukca yapılacak göndermeler şarkı sözleri vb. çok ama çok güzel olabilirdi. son olarak kitabın sonu çok da olmamış. ilk anda kulağa iyi bir fikir gibi geliyor ama işte orada kitap marstan bu venüsten gibi duruyor. en büyük nedeni behzat ç. ile kızı arasında olanlara yeterince yer ayrılmamış olması. yani behzet ç. nin kızı ile ilişkisini tam olarak hikaye yememiş.

    ve tabi övgüler:
    behzat ç. harika olmuş. çizgi romanını, filmini ve ikinci kitabını bekliyorum hevesle. yani işte her şey yerliyerinde. ahmet ümiti dövecek emrah serbes. ve amatör küme fikri leziz. viva gençlerbirliği! valla bir solukta okudum kitabı. daha bu ilk. hadi bakalım.


    (kivircik salata - 24 Aralık 2007 00:40)

  • comment image

    dashiell hammett çizgisindeki polisyelerin türk romanındaki karşılıklarından biri. sonu haricinde çok başarılı... müthiş esprili, eleştirel, gerçekçi, sterillikten uzak. sokağın çamurunu ve ankara'nın ayazını insanın suratına çarpıyor. emrah serbes, polisiye romanın yalnızca suç-suçlu ve iyi-kötü arasındaki ikili ilişkilerden ibaret olmayıp, insanın gerçekliğini aktarmada bir araç olduğunu gösteriyor. üstelik gayet de yerli bir tarzda... umarım devamını getirir.


    (hayalettin - 25 Ocak 2008 00:41)

  • comment image

    emrah serbes'in 2006 da yazdığı bir ankara polisiyesi başlıklı ilk kitabı. çok akıcı ve haycanlı olduğundan bir solukta okunuyor. karakterleri sanki tanıyormuşsunuz gibi geliyor, olaylar akıllıca kurgulanmış. töre cinayetleri, devlet içinde devlet oluşturmak, kurumların insancıl olmayan davranışlarını gibi ülkemizin sorunlarını kitabın da ustaca birleştirmiş.
    bu kitabı okumak bana çok büyük keyif verdi, 300 sayfayı bir kerede okudum. herkese tavsiye ettiğim sadece ankara değil bir türkiye polisiyesi.


    (mertthegreat - 7 Mayıs 2009 16:42)

  • comment image

    fazlaca erkek ve futbol muhabbeti ihtiva etse de, edebi ve sanatsal yönüyle, samimi diliyle, ankara fonuyla kadın okuyucuyu da cezbeden polisiye roman. biraz somutlaştıralım bu dediğimizi:

    "pencereden baktı, her yer dona çekmişti. kar kaçan bir golün tekrarı gibi ağır çekimde yağıyordu; sessiz, uyuşuk ve kahredici."


    (kizillik - 16 Mayıs 2010 16:09)

  • comment image

    öncelikle, polisye türünün “klişe” sorunsalıyla boğuşmasının zorunluluğunu anımsatarak başlayayım. evet, polisiye, klişeler bütünüdür, klişeden kaçış yoktur; önemli olan doğru klişenin, doğru dozda kullanılmasıdır. şimdi serbes'in romanına geçebiliriz.

    yani, öncelikle, kötü diyebilmek zor, ama belirgin önyargılar, taraflı bir bakışın klişelerine karşın – bir polisiyeden beklenileceği gibi – bir solukta okunabilecek bir kitap. uzun uzun inceleyecek değilim ama şu spoylırla bir saptama yapmak niyetindeyim:

    --- spoiler ---

    başkomiser behzat ç.’nin kızının öl[dürül]mesi [behzat'tan intikam alma amaçlı intihar], bütün önsemelerine, planlı bir hazırlığa karşın inandırcı değil. yalnızca tipik bir katlama. olayın aynı yerde, aynı biçimde, aynı konuşturma düzeni içinde verilmesi, bu tür klişeyi sevenler için bile kabak tadı veriyor olabilir. örneğin benim için bu böyleydi.

    ---
    spoiler ---

    gelelim, "bir ankara polisiyesi" olarak sunulmuş olmasına. ankaralılar için daha rahat izlenebilmeyi sağlıyor. az buçuk ankara’nın o bürokratik ağından yararlanarak inandırıcı bir derinlik kazanıyor. ancak hala neden "ankara polisiyesi" olduğunun yanıtını bulmakta zorlanıyorum. bir de biz ankaraseverleri ve birtakım "istanbul'a karşı, ankara fetişistleri"ni mutlu etmesi dışında... salağımdır belki de ondan.

    düzelti : pirtikafalisin cap cup uyardı; ben de köşeli ayraçlarla ek yaptım.


    (gnostiktekin - 1 Ağustos 2010 17:08)

  • comment image

    emrah serbes'in bir solukta okunan, güzel detaylarla süslü, anlatımı oldukça sağlam romanı. sadece anlatım değil, hikaye de kurgu da sağlam.

    kendisinin ilk romanıymış, benim de okuduğum ilk emrah serbes romanıydı. bu durumda okunacak kitaplara bir de son hafriyat eklendi demektir.


    (strangelittlegirl - 25 Ağustos 2010 22:56)

  • comment image

    bir kitapçıya gitsem, üstünde "bir ankara polisiyesi" yazan kitap bana ilgi çekici gelmezdi. bir iki sayfasını okumaya niyetlenip ayak üstü okusaydım o kitapçıdan çıkmak zor olur, yazarın diğer kitaplarını da arayıp bulur ancak öyle çıkabilirdim. olay tam olarak böyle gerçekleşmedi ama ben her temas iz bırakır'ı bitirdikten sonra ankara'yla ilgili 'yetenek çıkarır' efsanesine ve yazarın diğer ankara polisiyesini okuduktan sonra da bunun onun için bir tesadüf olmadığına inandım.
    her temas iz bırakır, yazarın, yeteneklerini gözümüze sokmadan, ustaca yarattığı bir karakterin başından geçenleri gerçeklikten uzaklaştırmadan, samimiyeti hiçbir satırda elden kaçırmadan yazdığı bir kitap. bir film izlerken kahraman üzülünce üzülür, kaybedince hırslanırsınız ya bu kitabı okurken izliyorsunuz, izlerken yaşıyorsunuz. ankara'da yaşayan, hayatının bir dönemini orada geçirmiş biri için pek anlamlı bir kitap.


    (pirtikafalisin cap cup - 5 Eylül 2010 01:02)

  • comment image

    arkadaşıma doğum günü hediyesi alacaktım bu kitabı dün. okuduk, beğendik, okumak isteyen arkadaşımıza da hediye edelim dedik ama bulmak ne mümkün? kadıköy'deki kitap evlerini, akmar'daki tüm kitapçıları, sahafları gezip umudu kesmişken son anda buldum. imge'ye girdim, "emrah serbes-her temas iz bırakır var mı?" dedim kasada benden önceki kişi ve kasiyer bi güldü, baktım benden önceki kişi de erken kaybedenler'i almış.

    (bkz: bu da böyle bir anımdır)


    (strangelittlegirl - 8 Eylül 2010 17:38)

  • comment image

    emrah serbes'in bu şahane romanı başkahramanı behzat ç.'nin ismiyle dizi yapılmış. çok uzun zaman sonra bir türk dizisini takip edeceğim ama adorno'dan göndermelerle süslenmiş, satır aralarında polise, sisteme, egemenlere güzel güzel saydıran bu kitabın ne kadar orijinaline sadık kalınarak ekrana getirileceğini de tereddütle bekliyorum.


    (coffee and cigarettes - 15 Eylül 2010 20:47)

  • comment image

    ne teması olduğuna bağlıdır. kızgın bir ütünün tabanı ile temas edilmişse iz bırakması kaçınılmazdır.


    (kor saatci - 15 Eylül 2010 20:52)

  • comment image

    "iyi de ortaam, temas var temas var" sözünü sahanın dışına iten güçlü bir söz. zira dendiğine göre her temas iz bırakıyormuş.


    (ei23 - 15 Eylül 2010 20:58)

Yorum Kaynak Link : her temas iz bırakır