The Talented Mr. Ripley (~ Yetenekli bay Ripley) ' Filminin Konusu : Ripley ile Greenleaf farklı sosyal sınıflardan iki genç arkadaştır. Yoksul Tom, zengin Dickie'nin kayıtsızca sefasını sürdüğü Dolce Vita'ya sahip olmak uğruna her şeyini feda edebilecek kadar çaresiz ve hırslıdır. Bir gün Dickie'nin varlıklı babası Tom'u, İtalya'da yaşayan oğlunun evine geri dönmesi için ikna etmekle görevlendirir. Bu Ripley'nin uzun süredir aradığı fırsattır.
Closer(2004)(7,3-187957)
Rounders(1998)(7,3-133201)
Cold Mountain(2003)(7,2-130549)
Contagion(2011)(6,7-292575)
Alfie(2004)(6,2-51113)
matt damon'un tu vuo fa americano şarkısını söylediği, jude law'ın da bu esnada saksafon çaldığı film. ripley'i görürsem hem sevecem hem de dövecem.
(flut - 10 Nisan 2002 23:41)
filmdeki bir karede kucak kucağa oturan iki italyan erkek bulunmaktadır ki bu kare ünlü bir henri-cartier bresson fotoğrafının (bkz: http://www.rokkorclub.net/…aples2c italy2c 1960.jpg) sinemasal reprodüksiyonudur.. film boyunca yine buna benzer birçok fotoğrafik gönderme olması bu yazarınıza pek olası gelmekle beraber kendisinin görsel hafızası zayıf olduğu için bir yorumda bulunmamayı tercih etmektedir.. diğer yandan şu konuda kinini kusmak ister:--- spoiler ---philip seymour hoffman yatın güvertesinde ripley'e "how's the peeping tom? tommy tommy tommy.." diyerek en aklı başında insanı bile çıldırtabilecek bir performans gösteriyor.. ben ripley olsam küreği alır kafasına yerleştirir daha oracıkta pekmezini akıtırdım bu hoffmanın.. mahkemede de ağır tahrik indiriminden yararlanıp üç sene yatar çıkardım.. bu arada yeri geldi bi de şurdan yakın (bkz: peeping tom)--- spoiler ---
(recalcitrant - 2 Aralık 2007 16:22)
5 dalda oscar adayi..adaylardan biri en iyi yardimci aktor dalinda jude law, nesi layik anliyamadim ben sahsen..film oldukca basarili, hafif karanlik ve nereye kadar sorusunun tuyler urperten guzellikte islendigi bir yapim..
(cressida - 12 Mart 2000 16:39)
filmden cikinca insana kendini tom ripley modunda allahim allahim herkes bana bakiyor, sahtekarim ben, simdi yakalanacam triplerine sokan, super psikopat bi film.
(locke - 18 Mart 2000 15:19)
patricia highsmithin ripley serisinin ilk romanı. film ise galiba romanın biraz su katılmış bir versiyonu. kitapta ripley gerçek bir kötüdür, yazar da onun avukatlığını yapar. filmdeki ripley ise biraz kafası karışık bir karakter olup bizim kendisine acımamaızı talep etmektedir. ama yine de filmin daraltıcı ya da sıkıcı olduğunu söyleyemem. salonda öfleyip püfleyen kalabalığa rağmen ben sıkılmadan izledim.
(amandine - 18 Mart 2000 16:33)
ripleyin karizma eksikliği nedeniyle jude law filmin ilk yarısında filmi götüren karakter. ikinci yarısının sıkıcılığı biraz onun eksikliğinden kaynaklanıyor gibi geldi bana. lakin dış görüntüsünden fazlaca etkilendiğim için bu konudaki yorumum geçersiz de sayılabilir.
(amandine - 18 Mart 2000 16:42)
yıllar sonra dün tekrar izleyip, tekrar çok beğendiğim film. jazz, italya, tiril tiril kıyafetler bile yeterli sevmek için, ama bir de üstüne jude law var, philip seymour hoffman'ın kısa ama muhteşem oyunculuğu var.matt damon'ın bu filmdeki başarılı oyunculuğu yüzünden kendisinden senelerce tiksindim, bourne serilerini sevebilmem bile aylar sürdü, ingiliz asalet budalası gwyneth'i bile bu filmde izlerken seviyorum.yere düşen kanlı heykel başı, küvette satranç, sudaki ayin, jazz bar, operadaki kan gibi onlarca akılda kalıcı sahne ve yaşattığı gerilimle benim en sevdiğim filmlerden biridir kendisi.
(aton karimca - 11 Mart 2008 11:21)
filmle roman arasında bir sürü fark vardır*, söz misali cate blanchett in oynadığı karakter romanda çok aranmış ancak bulunamamıştır.
(flut - 10 Temmuz 2002 00:26)
roman ile film temel olarak konuda paralel gider fakat kişilik ve zaman zaman olay bazında ayrıntılarda ayrışır. tom ripley romanda şizofrenik zekasına hayran bırakır, filmde zekadan ziyade olayların gidişatına göre yol alan bir ripley vardır. roman ripley'in dickie'ye duyduğu ve karşı koyamadığı hayranlığını okuyucuyu şaşırtarak bir sonuca bağlamaz, tanımlamaz, oysa filmde bu yoğun hayranlık homoseksüalite ile açıklanacak kadar basite indirgenmiştir. yanılmasama ile, yani bir erkeğin bir diğer erkeğe hayranlık duyuşunun adının ancak bu olacağı düşüncesinden yola çıkılarak. romanın sonunda ripley zafer bayrağını çeker, koca bir dickie oluverir; film finalinde ise oturup ağlayacağınız kadar zavallı ve sıradan bir varlıktır. roman ile film arasındaki farklar ayrıntılarda gizli, ve dolayısıyla anlatılarak bitirilemeyeceğinden, net olarak gördüğüm son farktan bahsetmessem çok ayıp olur. şöyle ki; romanda da dickie hayranlık duyulası bir tiptir, ama ripley'in hayranlığından yola çıkarak bu yoğunluğun sınırları çizilir. filmde ise dickie'ye hayranlık duymak için ripley'nin düşünüşünden yola çıkmaya gerek kalmaz, romanı okurken zihinde çizilen resimden çok daha hayranlık duyulasıdır zira ripley artık jude law cisminde tezahür etmiştir.*
(lacking - 7 Temmuz 2009 22:21)
yıllarca ortasından yakalayıp, anlamadığım için sıkıldığım, nihayet başından itibaren izleyince çok beğendiğim, soundtracki ayrı güzel film. (bkz: my funny valentine) (bkz: tu vuo fa l'americano) (bkz: you don't know what love is) ve daha bir sürü klasik ve jazz...ayrıca filmde ayrıntılara çok emek verilmiş. imdb'de triviasını okuduğunuzda daha iyi anlıyorsunuz, mesela tom'un evinde gördüğümüz heykel başı romalı imparator hadrian'a ait * ki bu adamın gay sevgilisini öldürdüğü söylentisi varmış. opera sahnesinde gördüğümüz ise çaykovski'nin yevgeni onegin eseri. o sahnede olga'yla nişanlı olan lenski, onegin'i olga'yı kazanmak için düelloya davet ediyor. bu da filmdeki nişanlanma durumu ile de bağlantılı olsa gerek.başka bilgilerse, yönetmen tom rolü için ilk başta tom cruise'u düşünüyormuş. ama bence matt damon gayet başarılı rolünde. jude law da kayıktaki çekimlerde düşüp bir kaburgasını kırmış. philip seymour hoffman'a gelirsek o da rol arkadaşları gibi süperdi, filmde de durumu çakozlayan tek kişiydi gel gör ki aşağı sınıftan gördüğü tom'u küçümsemesi en büyük hatasıydı diyelim spoiler olmasın! çakozlamak demişken marge'ın kadınsı içgüdüsü ama histerik yaftası yüzünden güme gitmesi de ayrı bir konu. kendisinin intikam almasını, talented miss sherwood olmasını beklerdim açıkçası... filmin jude law'dan sonra yavaşladığı yorumlarına da katılmıyorum, eğlenceli saksafon tınıları gitti diye mi öyle geldi insanlara bilemem ama esas dedektiflik durumları o noktada başlıyordu, ben hiç sıkılmadım!son olarak, yönetmeni bilmiyordum ve bana fena halde shutter island'ı hatırlattı, hatta yönetmeni martin scorsese sandım. aynı şekilde sürekli sorular sorular. "şimdi ne olacak? yakalanacak mı? burada neler dönüyor?" duygusu, sürekli artan gerilim ve aynı karanlık atmosfer.kısacası kitaplarını da okumak için sabırsızlanıyorum.
(su nanesi - 4 Haziran 2010 20:24)
cogu kisinin anlamadigi veya kanimca anlamak istemedigi, insanlarin anlamadiklari seylere sikici deyip gecmeleri sonucunda hakettigi basariyi elde edememis mukemmel bir minghella filmi. patricia highsmith'in ayni isimli etkileyici romanindan oldukca farklilik gosterse de, kitabin yarattigi kotu karakterle izleyiciyi/okuyucuyu ayni tarafta tutma etkisini oldukca basarili bir sekilde beyaz perdeye aktarmistir. ayrica jude law'unkinden cok matt damon'in inanilmaz oyunculuguyla one ciktigini dusundugum bir saheserdir.
(journeyman - 5 Aralık 2002 18:47)
--- gizbozan ---ripley - tell me something good about tom ripley.peter- good things about mr. ripley? could take some time. tom is talented. tom is tender... tom is beautiful... tom is a mystery. tom is not a nobody. tom has secrets he doesn't want to tell me, and i wish he would. tom has nightmares. that's not a good thing. tom has someone to love him. that is a good thing..... dahası çok gizbozan be--- gizbozan ---
(gelisine vuran tibet okuzu yani yak - 19 Mart 2011 10:46)
kitabını okumadan filmini izlemek gibi bir durum söz konusuysa üzerinde düşünmeye dahi gerek olmayan sıradan bir film.ancak eğer kitap okunduysa highsimith'in yarattığı ripley karakteri için oldukça komik bir yakıştırma yapıldığını,bu filmin gösterime dahi girmemesi gerektiğini düşünmemek aptallık olur.kitapta karşımıza çıkan ripley,takdiri hakeden,katil olmasına rağmen zekasına hayran bırakan karakter, bir çeşit dr.lecter vakaası.oysa filmde matt damon karşımıza çocukça entrikalar çeviren basit biri gibi çıkıyor.bi tavsiye; filmi illaki izlemek istiyorsanız iyisi mi kitabı sakın okumayın.yahutta bir ripley görmek istiyorsanız john malkovich'i bekleyin
(ninni - 15 Şubat 2003 21:00)
etkileyici film. kitabını okumadım belki de bu yüzden böyle düşünüyorum ama filmdeki ripley'e acıdım. gerçekten de acıdım. çok acıdım. ve matt damon'a bir kez daha bir kez daha ve bir kez daha saygı duydum. --- spoiler ---teknedeki kavgada ripley ilk cinayetini işlediğinde hissettiklerim beklenmedik dehşet ifadesi olarak yüzüme yansıdı. film boyunca "yakalandı aman yakalıyolar, ay romadan polis gelmiş" diye gerile gerile bir hal oldum. en sonunda tam şimdi bu yolculukta nasıl atlatıcak kadını derken, ripley onu öldürürken peter'ın "you're crushing me" diye bağırdığı sahnesi ripley'in çaresizliğini ortaya net bir şekilde koydu. ne kadar çaresiz, ne kadar zavallı, mysterious yearning secretive sad lonely troubled confused loving musical gifted intelligent beautiful tender sensitive haunted passionate talented mr. ripley dedirtti. --- spoiler ---edit: matt damon'ın sesinin bu kadar etkileyici olduğunu kim tahmin edebilirdi? (bkz: my funny valentine)
(tamuawork - 14 Temmuz 2011 14:45)
filminde, piyanoya yansıyan dickie'ye bürünmüş tom suratının, ışıktan dolayı adeta telofaz evresindeki hücre gibi bir anda tom'a dönmesi de muhteşem ayrıntılardan sadece biridir.ayrıca içinden bir adet philip seymour hoffman kılığına girmiş gökhan özoğuz'la, jack davenport çift yumurta ikizi mehmet okur geçen filmdir.my own private tommie."your looks are laughable; unphotographable; yet, you're my favorite work of art. "
(goks - 13 Ağustos 2011 05:05)
kitabı hakkında en ufak bir fikriniz olmasa bile oldukça garip, sürükleyici (sıkıntı bile filmin havasına artılar katıyor) ve oldukça gerici film. filmle ilgili tek sorunum bu kadar zeki olan birinin olaylardan şans eseri sıyrılması olmuştur ki "ballı bay ripley" deseydik o zaman demişimdir.
(hmmm - 20 Eylül 2003 02:41)
dün gece kanal d'de 12 gibi geç bir saatte yayına giren film. yetkililer daha erken saatleri daha çok rating toplayacağını düşündükleri yapımlara ayırmışlar. öncesinde kınalı kar vardı mesela.
(cornflakegirl - 25 Kasım 2003 20:08)
filmdeki patoloji üzerine şu yazı da okunabilir.
(hanging rock - 10 Mart 2014 18:19)
ideefixenin bir hatası sonucu elimde 2 adet dvdsi bulunan film.evet, ikincisinin turşusunu kurmayı düşünüyorum.
(rossgaller - 7 Mayıs 2004 21:54)
kitaplardan tanınan tom ripley ile bu filmdeki epey farklıdır; matt damon ripley'e acımanıza neden olur; tüm kötülüklerini acınası bir zavallılık içinde yapıyor gibidir. ama kitapta karşınıza çıkan ripley zaaflarına rağmen kötülük yaparken güçlü bir karakterdir; belki de en güçlü olduğu anlardır... ripley karakterine john malkovich çok daha yakışmaktadır...
(mariapuder - 13 Mayıs 2005 16:18)
Yorum Kaynak Link : the talented mr. ripley