Süre                : 2 Saat 10 dakika
Çıkış Tarihi     : 20 Haziran 1974 Perşembe, Yapım Yılı : 1974
Türü                : Drama,Gizemli,Heyecanlı
Taglar             : Neo noir,cinayet,zina,Kadın çıplakları,gözetim
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Paramount Pictures , Penthouse Video , Long Road Productions
Yönetmen       : Roman Polanski (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Robert Towne (IMDB)(ekşi),Roman Polanski (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jack Nicholson (IMDB), Faye Dunaway (IMDB)(ekşi), John Huston (IMDB)(ekşi), Perry Lopez (IMDB)(ekşi), John Hillerman (IMDB)(ekşi), Diane Ladd (IMDB), Roy Jenson (IMDB)(ekşi), Roman Polanski (IMDB)(ekşi), Joe Mantell (IMDB), Bruce Glover (IMDB), James Hong (IMDB), Jerry Fujikawa (IMDB), Roy Roberts (IMDB), Noble Willingham (IMDB), Rance Howard (IMDB), Allan Warnick (IMDB), Jesse Vint (IMDB), Burt Young (IMDB), Lee de Broux (IMDB)

Chinatown (~ Çin Mahallesi) ' Filminin Konusu :
Eski polis Jake Gittes özel dedektif olarak çalışmaktadır. Los Angeles'ın su idaresinden sorumlu Hollis I. Mulwray'i takip etmek için eşi Evelyn tarafından kiralanır. Evelyn eşinin kendisini aldattığını düşünmektedir. Takibe başlayan Jake gerçekten de Hollis'in başka bir kadınla beraber olduğunu görecektir. Ancak olaylar beklediği gibi gelişmez. Hollis gizemli bir şekilde öldürülür. Jake olayın peşini bırakmaya yeltense de, bir karabasının içine düşmüştür. Olaylar onun yakasını bırakmayacak, Evelyn sandığı kadının Hollis'in gerçek eşi olmadığını anlayacak ve herşey daha da çetrefilleşecektir.

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Özgün Senaryo
BAFTA:BAFTA Film Award-Best Actor, BAFTA Film Award-Best Direction, BAFTA Film Award-Best Screenplay
Golden Globes:Golden Globe-Best Motion Picture Actor - Drama, Golden Globe-Best Director - Motion Picture, Golden Globe-Best Screenplay - Motion Picture


  • "politikacılar,eski binalar ve fahişeler ne kadar uzun dayanırlarsa o kadar saygı görürler."
  • "film üzerine şu yazı da ayrıca okunabilir."
  • "icimde oyle bir his var ki cin disindaki en buyuk chinatown singapurun bizzat kendisi oluyor."




Facebook Yorumları
  • comment image

    tipik bir roman polanski filmidir, hikayeye inanılmaz akıcı gider, filmin sonuna doğru karanlıkta kalan yerler açığa çıkmaya başlar başlar siz "tamam çözülüyo galiba olaylar" derken film pat diye şok edici bir şekilde biter. benzer filmler için: (bkz: rosemary's baby), (bkz: nineth gate)

    hikaye 1930'ların los angeles'ında geçmektedir o dönem yaşanan kuraklıkta yapılan yolsuzlukları anlatır.

    en iyi senaryo oscarını almıştır.


    (dusunen hayvanin onde gideni - 3 Nisan 2007 22:43)

  • comment image

    1974 yapımı roman polanski filmi..
    iki saati aşkın süresinde, ağır ağır ilerleyip finalde coşan bir film olmasına rağmen, senaryo öyle akıcıdır ki hiç bir anında sıkılmazsınız. zaten 75 yılında da en iyi senaryo oscarını kapmıştır kendileri. tabi senaryonun şukelalığı yanında, polanski ustanın yönetmenliği ve oyuncuların performansı da fazlasıyla basarılıdır. final ise birdenbire gelir ve hassiktirr bırakıp gider sizi..


    (hoopak - 28 Mayıs 2007 00:52)

  • comment image

    ancak kadir inanır filmlerinde rastlanılabilecek türden bir dayak sahnesini barındıran filmdir.

    --- spoiler ---
    jn: jack nicholson
    fd: faye dunaway

    fd: ....
    jn: güzel adı ne?
    fd: katherine.
    jn: katherine kim? (soyadını kastediyor)
    fd: o benim kızım!
    jn: *tokat atar* doğruyu bilmek istiyorum dedim!
    fd: kızkardeşim!
    jn: *tokat atar*
    fd: kızım!
    jn: *tokat atar*
    fd: kızkardeşim kızım
    jn: *yine tokat atar* doğruyu bilmek istiyorum dedim! *tekme tokat dalar*
    fd: kızkardeşim ve kızım!

    sonuç: sorun şu ki, hatun faye dunaway'in hem kızkardeşi hem de kızıdır.
    ---
    spoiler ---


    (ara - 18 Kasım 2007 11:21)

  • comment image

    roman polanski'nin tarzının hayli dışında, en iyi senaryo oscar'ını almış, amerika' da çevirdiği son filmi.

    film genel olarak los angeles'da başlayıp çin mahallesinde biten amerikan tarzı bir dedektiflik hikayesi havasında. filmin başından itibaren büyülü chinatown kelimesi, kahramanımız j.j gittes' in dudaklarından dökülmekte ancak faye dunaway'in canlandırdığı evelyn cross mulwray adlı zengin teyzemizin hizmetçileri dışında filmin sonuna kadar çin'e özgü ne bir insan ne de bir vurgu göze çarpmakta. biz de izleyenler olarak godoyu bekler gibi filmin ne zaman chinatown'a gideceğini beklemekteyiz. tabi sadece polanski'nin kotarabileceği bir biçimde hikaye, sanki ilk bölümünde bağımsız avrupa sineması filmleri temposunda gitmemiş gibi, ikinci bölümün son 20 dakikasında fark ettirmeden ivme kazanmakta.

    filmden sonra film hakkında edinilen bilgilerden sonra ise, yönetmene olan saygı had safhaya ulaşmakta. neden mi? şöyle ki film 1930'lar amerikası'nda geçmekte. esasoğlanla esaskızın yemek yediği restoranda ise orkestra, tam da o günlerde, 1936 yapımı swing time adlı film ile popülerlik kazanan the way you look tonight adlı güzide eseri icra etmekte. tabi ortamın müsait olmaması nedeniyle sözlerini dinleyememekteyiz. ancak bir sonraki sahnede kahramanımız gittes, o benzersiz şarkının sözlerini mırıldanmakta. sadece bu mu? değil tabi. faye dunaway'in makyajı, özellikle polanski'nin annesine benzetilmiş. jack nicholson, role daha iyi ısınabilmek için gömleklerinin iç kısmına j.j. gittes yazdırmış. kanımca en enteresan ayrıntı ise, filmin başlarında görülen otelin adında gizli. senaryoda sıradan bir isimle geçen otelin adını polanski, gabriel garcia marquez'in yüz yıllık yalnızlık romanına ithafen el macondo olarak değiştirmiş. bu ince ayrıntıları yakalama ve vurgulama yeteneğinin dışında, öğreniyoruz ki bıçkın bir abimizmiş ayrıca kendisi. zira filmin setinde faye dunaway ile tartışmış, tartışmayı saçlarını çekecek kadar ileri götürmüş, koyu bir l.a. lakers taraftarı olan jack nicholson'in odasini, kendisi maç izlediği sırada basarak televizyonunu parçalamış. tabi bu durumda gittes' in burnunu kesen mafya elemanı rolünü neden kendisinin oynadığını çok fazla düşünmemize gerek yok.

    zaten güzel bir tempoyla giden film, tam da polanski'ye yakışır bir şekilde bitiyor. yönetmen, filmi bitirdiği replik olan ve american film institute tarafından derece verilen "forget it, jake, it's chinatown!" quote'unu, sanki bu finalden dolayı aklı karışan seyircilere de yöneltmekte bir anlamda. velhasıl, güzel film, evet.


    (mascius - 22 Ocak 2009 02:23)

  • comment image

    filmde jack nicholson'ın canlandırdığı j.j.gittes'ın özellikle soyadının doğru söylenmesi (zira filmdeki çoğu muhatabı gits, cits ve benzeri yanlış telaffuzlarıyla gittes'ı çıldırtır) ve de hazırcevaplılığıyla yaran zekice espriler yapmak gibi karakteristik özellikleri vardır.

    kült filmlerdendir. sinemaya kendini adayıp ufkunu, vizyonunu genişletmek isteyenlerce mutlak surette izlenmelidir bu roman polanski filmi.


    (yokuva - 31 Mayıs 2009 00:32)

  • comment image

    filmde, terbiyesiz ahlaksiz insan rolundeki john huston bir sahnede jack nicholsan'a
    -sen once kizi bul
    -hele bi kizi bul
    -yaa sen once bi kizi bulsana
    repliklerini sarfederek israrcilikta doruga cikip kavga oncesi diyaloglari'ni akla getirmistir.
    ayni ahlaksiz, piskin piskin, "los angeles'a suyu getiremezsek, los angeles'i suya gotururuz be koc" deyisiyle akla kazinmistir.

    edit: kulagimi ceken kablam' a tesekkurler.


    (mister dortnal - 13 Aralık 2002 09:08)

  • comment image

    1974 yapımı, kötülerin kazandığı ender filmlerden... jack nicholson'a zaten one flew over the cuckoo's nest'den beri hayran olan benim için, 2 kere izlemiş olmama rağmen hâlen sıkmayan filmdir... şimdi diyeceksin ulan one flew over the cuckoo's nest bir sene sonra çekildi; ama ben önce onu izlemiştim kardeşim, bana ne ?.. * yazının bundan sonrasını filmi izlemeyenlere önermiyorum. çünkü çok fena spoiler falan içerebilir. ya da az da içerebilir. bilemedim şimdi. ama dikkat edin yine siz!

    filmde chinatown muhabbetinin sürekli geçmesi ve sadece bir sahnede-o da son sahne- gözükmesi eksi puan olarak değerlendirilmemeli tam tersine olayın neticeye bağlandığı-ki bence daha da sarpa sardığı- bölümün chinatown'da geçeceğinin sessiz habercisidir... polisiye türde olan hitchcock filmlerindeki gibi chinatown'da da seyirci ana karaktere kilitlenir, asla dedektifin takip ettiği örneğin, hollis mulwray karakterine yakın çekim yapılmamıştır, bunun sebebi seyircinin ana karaktere kilitlenmesini sağlamak içindir... hatta bir sahnede çatıdan hollis ve kızın fotoğraflarını çeken dedektife seyirci o kadar kitlenir ki, gittes, kiremiti yere düşürdüğünde o karakterden daha fazla heyecan yapmanız olasıdır... ayrıca, j.j. gittes'in takip sırasında, saat kurup hollis mulwray'in arabasının arkasına bırakması sonradan gelip aldığında, kaç saat orada beklediğini öğrenebilmesi, öyle buradan oturup ''çok kötü lan bu film'' derken yapılan eleştiriden çok daha fazla mantık kokan bir detaydır...

    bu arada bir detay daha, arabada j.j. gittes ve eveleyn mulwray'in konuştuğu sahnede, eveleyn mulwray başını yaslamak için öne eğilir ve yanlışlıkla kafası kornaya basar ve birden irkilir... biz o sahneyi geyik olarak düşünürken, finalde, evelyn mulwray'in hareket eden arabada kafasından vurulmasının ardından uzaktan kızının çığlıkları ve yavaşlayan arabanın korna sesi duyulur ve kamera yakın çekim yaptığında evelyn mulwray'in patlayan karafasının kornaya düştüğünü görürüz...

    sonuç olarak, hikaye anlatımıyla, jack nicholson'ın oyunculuğuyla, j.j.gittes eveleyn mulwray'i sorgularken, eveleyn'in ''o benim kız kardeşim ve kızım'' dediği sahnede seyirciyi şoke etmesiyle, ''bad for glass'' diyen çinli bahçivanıyla, sinema tarihinin en güzel karelerinden birini barındırmasıyla(gittes çatıdan hollis ve kızın fotoğraflarını çekerken kamera gittes'i gösterir ve gittes'in objektifinde hollis ve kızın yansıması rahatça görülür), kamera açılarıyla, enfes bir filmdir... ayrıca o karenin kapak resmi olarak kullanılmaması da ayrı bir aptallıktır...

    hikaye anlatımı, karamsar bir finale sahip olması, filmin adının geçtiği mekanın sadece final sahnesinde gözükmesi, sadece bunlar bile filmi sinemada izleyen bir insanın ''nasıl yaa?'' deyip, film bittikten sonra üzerinde bir süre düşünmesine sebebiyet verecek, beğenilmese bile saygı duyulması gereken arşivlik filmlerden...

    yine de orson welles'ın touch of evil'ı bu türde chinatown'ın eline verir gibi geliyor bana...

    edit: spoiler.*


    (cupido - 20 Haziran 2011 03:13)

  • comment image

    evelyn mulwray: (faye dunaway): what were you doing in chinatown?
    jake gittes (jack nicholson): working for the district attorney.
    evelyn mulwray: doing what?
    jake gittes: as little as possible.
    evelyn mulwray: the district attorney gives his men advice like that?
    jake gittes: they do in chinatown.

    noah cross (john huston): exactly what do you know about me?
    jake gittes: mainly that you're rich, and too respectable to want your name in the newspapers.
    noah cross: of course i'm respectable. i'm old. politicians, ugly buildings, and whores all get respectable if they last long enough.

    loach (dick bakalyan): what happened to your nose, gittes? somebody slammed a bedroom window on it?
    jake gittes: nope. your wife got excited. she crossed her legs a little too quick.

    gibi nefis diyaloglarla akilda kalan, yonetmenin de ufak bir cameo ile gozuktugu, 30'larin los angeles'inde gecen, harika bir polisiye-film noir.


    (willy van der kerkhoff - 25 Şubat 2003 19:47)

  • comment image

    --- spoiler ---

    (bkz: forget it, jake. it's chinatown.)

    bazen biz de "takma kafana, hayat böyle." demez miyiz? chinatown jake'in gerçekliğidir. ne kadar kaçsa da oraya gitmek istemese de oraya döner ve döndüğün gerçeklik bütün acı yüzüyle onu bekler. ve jake'in gerçekliği çoğu zaman bizim hayatımıza takabül eder. o nedenle;
    takmayın kafanıza hayat böyle.

    --- spoiler ---


    (msbel - 30 Eylül 2011 19:32)

  • comment image

    --- spoiler ---

    büyük ihtimalle ensest konulu çekilmiş ilk filmlerdendir. fakat bir almodovar izleyicisi olarak konunun oraya bağlanacağını tahmin etmem çok da zor olmadı. ayrıca katilin kim olduğunu tahmin etmek de pek zor değil ama buna rağmen baştan sona oldukça sürükleyici bir film. bir de jack nicholson'un belediye dairesindeki belgeleri incelerken daha rahat okuyabilmek için görevliden cetvel alıp araklamak istediği sayfayı cetvelle yırtıp çıkan sesi de öksürüğüyle bastırdığı sahne baya iyiydi.

    ---
    spoiler ---


    (aziz baykus - 22 Aralık 2011 05:49)

  • comment image

    willy van der kerkhoffun yazdıklarının dışında film de bir replik daha vardır ki tüm mevzuyu sağlam bi koltuğa oturtup akıllardaki tüm ünlem işaretlerini kaldırmıştır, kanımca.
    john houston -most people never have to face the fact that at the right time and the right place, they're capable of anything.


    (antibiyotik - 20 Mayıs 2003 02:30)

  • comment image

    --- spoiler ---
    polonyalı yönetmen roman polanski’nin 1974’te amerika’da çektiği filmde esrarengiz kadın figürün (faye dunaway) ensest kurbanı olduğunu öğrenmemiz (ki özel dedektif gittes’le [jack nicholson] birlikte öğreniriz); bunun üzerine kadının babasının (john huston) kızı için hiçbir şey yapmadığını görüp de çin mahallesinde onu ölüme terk etmesini görmemiz apaçık bir şok nedenidir. karşımızda mutlak anlamda özdeşim kurabileceğimiz karakterler yoktur; ama eni sonu seyirci taraf tutar, kendini belli karakterlere yakın hisseder. olan biteni dedektif gittes’ın (erkek egemen gözün) penceresinden görürüz. gittes gibi biz de olayların ardında yatan asıl nedeni anlamaya çalışırız. aslında o aynı zamanda seyircinin de gözüdür. seyircinin merakının hedonik iyileştiricisidir.

    chinatown’da temel öykü, vahşi kapitalizmin acımasız figürlerinin polisler dâhil bütün nüfuzluları satın almaları, kendi iktidarları, saltanatları için önlerine geleni sömürmeleri üzerine kuruludur. anaakım bir filmde baba figürü, kızına sahip çıkan, onu kollayan, koruyucu, iyiliksever vb. bir profil olarak çizilir; ama chinatown’un da dâhil olduğu kimi filmlerde aile kurumu kökünden sarsılmış, güven unsuru zayıflamıştır. evlilik annenin mutfakta zevkle zaman geçirdiği, kocanın namuslu bir işte dürüstçe çalıştığı, çocukların bahçede topaç oynadığı bir kurum değildir, film noir evreninde.

    film noir öykülerinde dominant sinemanın belirleyici kodları sarsılmıştır sahte mutluluk tablolarının, çıkarsız insan ilişkilerinin yanılsamalı tabiatının, cezbedici amerikan rüyası ve onun özendirici yaşam düzeninin; kısacası, ikiyüzlü yaratım süreçleriyle hollywood sanatsal imparatorluğunun alaşağı edilmesi sürecidir film noir.

    polanski'nin filmine şok edici bir finali uygun görmesi elbette kolay benimsenmemiştir. hem senaryo yazarı robert towne ile hem de stüdyo yöneticileriyle hesaplaşmak zorunda kalmıştır. ama öyle veya böyle kazanan kendisi, yani sinema olmuştur.
    ---
    spoiler ---


    (hanging rock - 20 Eylül 2014 19:37)

  • comment image

    o kadar yoğun bir senaryoya sahip ki bu film kaçırılan her saniye ilerde "hayda nerden çıktı bu şimdi" dedirten sahneler olarak geri dönüyor film ilerledikçe. film boyunca jack nicholson'un repliklerine, polanskinin de teknik cambazlıklarına hayran kalmamak mümkün değil. şimdiye kadar çekilmiş en iyi dedektif filmi bu mudur budur.


    (fate amenable to change - 20 Eylül 2004 23:38)

  • comment image

    herhangi bir cin kasabasindan ziyade, cin in disindaki sehirlerde bulunan cin mahalleleri. ne yazik ki en buyugunun nerede oldugu konusunda internet camiasinda buyuk celiskiler bulunmakta.

    zeytinle yapilan fikir alisverisinden sonra, bir arastirmaci gazetecilik ornegi sergiliyerek google adli uluslararasi internet sitesine dadandim ve sirasiyla chinatown, largest chinatown, largest chinatown in united states, biggest chinatown, caynatavn diye aramalar yaptim. sonuncusu hicbir sonuc getirmedi ama digerleri de daha aydinlatici degillerdi.

    misal, new yorktaki chinatownun web sitesinde nufusun 70 ila 150 bin arasinda oldugu belirtilmis. yani 60 ila 65 dermis gibi ama tek fark 80 binlik yanilma payi. bu sartlar altinda utanmadan iddia etmisler, en buyuk chinatown bizimki diye. amma velakin, baska bir takim web sitelerinde ise san franciscodakini en buyuk olarak gosteriyorlar. hatta bazilarinda vancouver, sfdan sonra, kuzey amerikadaki (ve yine bazilarina gore cin disindaki) ikinci en buyuk cin nufusuna sahip sehir olarak gosteriliyor. fakat bambaska bir sitede ise, vancouverlilarin hile yaptigi, cinliler diye butun cekiklerin sayildigi iddia edilmis.

    spekulasyonlar, suclamalar ve iftiralar birbirini takip ediyor sayin seyirciler. kutsal bilgi kaynaginda bu soruna bir cevap aradim, goruyorum ki buradakiler gundemin en carpici haberinden haberdar bile degiller. lutfen cevremizde olan bitenlere karsi bundan sonra daha duyarli olalim, bu ulke hepimizin.


    (immanuel tolstoyevski - 4 Ekim 2004 06:09)

  • comment image

    metropolün altyapı sorunlarından ziftlenen yozlaşmış politikacılar, işadamı görünümlü mafioso tiplemelerin borusunu öttürdüğü karanlık bir sosyal düzen ve yaptığı ettiği "as little as possible" olan yasak savıcı kamu görevlileri... allah'tan 30'ların los angeles'ını anlatıyor, günümüz istanbulu'yla hiçbir alakası yok çok şükür!


    (tucobenedictoramirez - 25 Temmuz 2005 17:34)

  • comment image

    efendim filmi çekerken bir sahnede herşey hazırlanıyor lakin jack nicholson hazretleri ortalarda yok. bunun üzerine roman polanski haber üzerine haber gönderiyor, ama bir türlü karavanından çıkmayan jack nicholson oralı olmuyor. dolayısıyla polanskı usta bir hışım karavana girer nicholson un basketbol maçı izlediği televizyonu herkesin dehşet bakışları altında beyzbol sopasıyla parçalar. nicholson altta kalır mı ,o da o hızla çırılçıplak soyunur o halde arabasına biner ,setten ayrılır. peşinden roman usta da biner arabasına... ikili kırmızı ışıkta yanyana durur, birbirlerine bakar ve gülerek sete dönerler.
    yazarın notu: nitekim delinin hakkından deli gelir.
    kaynak: hürriyet pazar


    (neyazsam - 13 Aralık 2005 16:26)

  • comment image

    polanski'nin nicholson'in burnunu bicakla yirtan adam olarak 2 dakikaligina rol de kestigi film. hatta filmin ona ait oldugunu bilmeseniz ve icinde oynadigini fark etmeseniz asla onun filmi olduguna da inanamayacaginiz kadar polanski'den uzak bir filmdir. ama bu durum filmin belki de simdiye kadar cektigi en iyi film oldugunu, hatta rosemary's baby ile kapisacak duzeyde oldugunu degistirmez. nitekim le locataire gibi bi sacmaligi izleme hatasina dusulup kendisinden suphe edildigi anda ilac niyetine izlenmesi gereken film de budur. cekildigi yilin stratejikligi haric bir falsosu yoktur, adamin basina charles manson olayindan sonra gelen en buyuk talihsizlik de kendisinin coppola'nin basyapit cekecegi yila denk gelmesidir zaten.

    --- spoiler ---

    burun yirtma sahnesinden sonra bundan daha mide bulandirici biseyle karsilasmayiz heralde diye dusunen insanlar john huston'in bahsedilen repliginin (most people never have to face the fact that at the right time and the right place, they're capable of anything) kiziyla girdigi cinsel munasebet ve sahip olduklari cocuktan bahsederken kullanildigini gorunce yanildiklarini anlarlar. buyunun bozulmamasi icin v c andrews danielle steel jackie collins ve diger bilumum beyaz dizi kitabi kli$elerinin akildan uzak tutulmaya calisilmasi ise farzdir.

    ---
    spoiler ---


    (holden caulfield - 23 Temmuz 2006 23:53)

Yorum Kaynak Link : chinatown