Süre                : 1 Saat
Çıkış Tarihi     : 23 Temmuz 2010 Cuma, Yapım Yılı : 2010
Türü                : Drama,Tarih,Romantik,Heyecanlı,Savaş
Ülke                : Almanya,Kanada,İngiltere
Yapımcı          :  Tandem Communications , Muse Entertainment Enterprises , Scott Free Productions
Yönetmen       : Sergio Mimica-Gezzan (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Ken Follett (IMDB)(ekşi),John Pielmeier (IMDB)
Oyuncular      : Ian McShane (IMDB), Matthew Macfadyen (IMDB)(ekşi), Eddie Redmayne (IMDB)(ekşi), Hayley Atwell (IMDB)(ekşi), Sarah Parish (IMDB)(ekşi), Natalia Wörner (IMDB)(ekşi), Anatole Taubman (IMDB), John Pielmeier (IMDB), Robert Bathurst (IMDB), Clive Wood (IMDB), Sam Claflin (IMDB), Liam Garrigan (IMDB), David Oakes (IMDB), Tony Curran (IMDB), Donald Sutherland (IMDB), Alison Pill (IMDB), Gordon Pinsent (IMDB), László Áron (IMDB), Féodor Atkine (IMDB), Kelly Endresz-Banlaki (IMDB), Virág Bárány (IMDB), David Bark-Jones (IMDB), Tamás Baross (IMDB), Oliver Bauer (IMDB), Skye Bennett (IMDB), Freddie Boath (IMDB), Douglas Booth (IMDB), Ottilia Borbáth (IMDB), Jonathan Coy (IMDB), Scott Curtis (IMDB), Antal Czapkó (IMDB), Brooke Dean (IMDB), Matt Devere (IMDB), Kate Dickie (IMDB), Lara Dzikowski (IMDB), Gabriella Fon (IMDB), Stu Gamble (IMDB), Kevin Griffiths (IMDB), David Haderer (IMDB), Jody Halse (IMDB) >>devamı>>

The Pillars of the Earth (~ Los pilares de la Tierra) ' Dizisinin Konusu :
Amerikan Starz kanalı, bu yaz 8 bölümlük iddialı bir mini dizi yayınlayacak: The Pillars of The Earth Aynı isimli romandan uyarlanan dizinin başrollerinde Ian McShane, Donald Sutherland, Rufus Sewell, Matthew Macfadyen gibi isimler yer alıyor. 12. yüzyıl İngilteresi'ndeki dini anlaşmazlıkları ve güç savaşlarını ele alan mini dizi, Starz'ın basın bülteninde


  • "devamı "world without end" malesef kendisine haddinden fazla benzemektedir. ha daha uzun olmasına rağmen bi çırpıda okudum o ayrı."
  • "mini serisi yapılan kitap. başrollerde ian mcshane var deniyor."
  • "imdb'den 9.3 puan almış ve ian mcshane'nin oynadığı mini dizi. gözüm kapalı izleyecem fakat sözlükte çok dandiri diye bahsetmişler. yine de izlemeden karar vermemek lazım."
  • "tarih soslu melodram.the newsroom‘un maggie'si alison pill ile game of thrones'un lysa arryn'i kate dickie de bu mini dizide boy gösteriyor ayrıca."
  • "game of thrones'un, elimizdeki veriler ile üzerinde yaşam olduğuna emin olduğumuz tek gezegende geçeni."
  • "yakın zamanda video oyunu uyarlamasının da geleceği konuşulan roman."




Facebook Yorumları
  • comment image

    devamı "world without end" malesef kendisine haddinden fazla benzemektedir. ha daha uzun olmasına rağmen bi çırpıda okudum o ayrı.


    (xaress - 11 Aralık 2008 02:43)

  • comment image

    7. ve 8. bölümleri yayınlanmış, sessiz sedasız final yapmış dizi. malkoçoğlu serisinin en dandik filmi bu diziyi havada tokatlar. bir sahnede kimden bahsediliyorsa hemen peşinden o eleman geliyo ekrana. şaşmadı 8 bölümdür. hani konuyu gizemlendirirsin, süsler püslersin, karmaşık bir ilişkiler yumağını anlatırken gerçekten biraz karmaşık olursun ama nerde?


    (crembears - 31 Ağustos 2010 05:00)

  • comment image

    imdb'den 9.3 puan almış ve ian mcshane'nin oynadığı mini dizi. gözüm kapalı izleyecem fakat sözlükte çok dandiri diye bahsetmişler.

    yine de izlemeden karar vermemek lazım.


    (dahaka - 1 Eylül 2010 13:05)

  • comment image

    parmak sayısı kadar bölüm çekmişler bu dizi için.

    i. bizde böyle bir fikir olmalı. süleymaniye camii'nin yapılışını ve bunun üzerinden de dönemin gerek şartları gerek siyasi gerekse de toplumsal dokusunu verecek bir anlayış oluşmalı. artık aşk, tek başına bir filmin yahut dizinin tekdüze ve tekil motifi olmamalı.

    ii. geçmişe dönük ve yönelik tarihimizle ve aslında tamamiyle mazimizle yüzleşmek gerekiyor. yüzleşmek derken hemen de aklınıza hataları yüze vurmak demek gelmesin. son dönem entel (entelektüel değil) zırvalarından biri de geçmişle yüzleşmek denince hemen "tamam abi her türlü pisliği biz yaptık" geliyor. aşağılık kompleksi olmaksızın fetret dönemimize bakabiliriz. saraydaki hanımların osmanlı'yı nasıl heder ettiğine eğilebilir, sadece yaralanmış martılar için, balıklar için inşa edilmiş hastaneleri dahi anlatabilecek kadar objektif şekilde tarihimize eğilebiliriz. ama bunun için önce bugünü, dünü ve ondan önceki günleri bilinçli bir şekilde tanımlamak gerek. 'rome' dizisinde olduğu gibi, iyi/kötü hamleleri değerlendirebiliriz. ama emin olun, üç kuruşluk tarihlerini dizi dizi ortaya dökenlere bakıldığında, bizde sadece 1 tek hikayemiz bile bırak diziyi, şatafatlı bir prodüksiyona dönüşebilir. yeter ki bilinçlenelim.


    (tabanca - 2 Eylül 2010 02:10)

  • comment image

    neden saçma sapan bulunduğunu anlayamadığım dizi. tamam bir şaheser değil tabii ki de ama saçma sapan hiç değil. basit tahmin edilebilir bir kurgusu olmasına rağmen insanı izlerken hiç de sıkmıyor olayları sündürmeden 8 bölümde tadında bitiriyorlar, izlenecekler listesine bir çarpı daha atmanın verdiği huzur da cabası ama siz siz olun kitabını da okuyun.


    (oguzmania - 24 Eylül 2010 20:18)

  • comment image

    8 bölümlük mini-dizi. 2010 ingiliz yapımıdır.
    golden glob'da (mini-dizi ve tv filmi drama dalında) en iyi kadın, erkek ve mini-dizi dram dallarında adaylıkları olmuştur.
    hernekadar elleri boş dönse de kanımca dizi hakkını vermiş performanslarıyla biz izleyenlerin gönlünde ödüllerini almışlardır.

    hikayeye kısaca bir bakarsak:
    12. yüzyıl ingilteresindeki taht oyunlarının yanında yaşanan savaşları,
    dini sömürüleri, güç savaşlarını,
    kingsbridge katedralinin yapımını
    ve bunların arasında kalan 3-5 insanın hayatına odaklanmaktadır.

    taht hikayesi ne kadar doğru bilmem ama geri planda anlatılan karakterler, olaylar örgüsü hoşuma gitti. çok orjinal bir konusu olmamakla birlikte, tarihi dokusu ve tabiki aşk hikayeleriyle kendine hemen bağlıyor dizi. çarpık ilişkiler yumağı da cabası. izlerken fazla yormayan ama 50 dakikalık bölümlerinin hiç birisinde de sıkmayan bir yapım, heleki ilk bölümlerindeki heycan ve merak baya yüksekti doğrusu. finale doğru biraz bocalasa da beklenen finalini yapmasıyla "kaliteli yapım"lar arasında girebilmeyi başarıyor bence.

    ---- biraz spoilar var ----

    hikayesinin doğruluğu tartışılsa da türk tarihi dizilerini 8'e katlayıp 5'e bölebilecek bir yapım.
    bu çemkirmemi de yaptıktan sonra diziye geçebiliriz sanırım...

    taht kavgaları.
    sadece osmanlıda değil tüm dünyada da büyük yıkımlara sebep olan savaşların tek nedeni...

    ama asıl hikaye bu kavgaları yönlendirenlerin hayatlarıdır tabiki.
    burada da öyle. tahta çeşitli entrikalarla gelen stephen tahtta kalmak için herşeyi yapmaktadır.
    asıl taht varislerini öldürmek ve bunun için yıllarca savaşmayı gözealmak gibi...
    stephen tahtta kalmayı planlarken tahtın asıl varislerinden kralın kızı maud'da ona karşı koymak için elinden geleni yapmaktadır.
    ama asıl dikkat edilmesi gereken kişiler bu iki düşman değil psikopos waleran'dır.
    bu savaşlarda toprak ve ün isteyen bir aile ise bartholomew'in kontluğuna gözünü dikmiştir ve bunu almak için ellerinden geleni ardlarına koymazlar.

    krallık karışadursun arka planda izlediğimiz 3-5 hikayenin kesişimi de gerçekleşmektedir.
    mimar tom ve ellen'ın keşisen hikayeleri, philiple kesişecek ve bir katedral yapımına neden olacaktır.
    ama aynı zamanda bartholomew'in kızı aliena ve ellen'ın oğlu jack'in hikayelerinin kesişmelerine vesile olacaktır.
    işte bu kısım ise dizinin saf aşk temasını işlemektedir.

    bir katedralin yapımının nelere malolabileceğini her açıdan görebileceğimiz bu kısımda hem görsel hem de hikaye açısından fazlasıyla dikkate değerdir.
    her bi karakterin kendine ait hikayesinin olduğu dizi bence karakter bazında güçlü bir profil çiziyor.
    dizinin en güçlü yanı da bu zaten. burada oyunculukların da altını çizmek isterim.
    birkaç performans dışında beni rahatsız eden hiç bir oyuncu ve karakter yoktur.
    aksine birçok oyuncunun tatmin edici performansları dizinin hikayedeki bazı eksiklerini kapatmasında yardımcı olmaktadır.

    anlatılan hikaye ne kadar doğru bilmiyorum,
    katedral hakkında ise hiç bir fikrim yok.
    ama yapım senaryo ve görsellik açısından fazlasıyla tatmin edici ve doyurucu bana göre.
    evet mükemmel değil ama son dönem mini-dizileri arasında farkını belli eden dikkate değer birkaç yapımdan birisi...

    ---- biraz spoilar bitti ----


    (kalpazan - 26 Nisan 2011 10:47)

  • comment image

    damakta kekremsi tatlar bırakan mini dizi.
    ingiliz yapımı mıdır tam olarak emin olamadım ama yoğun bir amerikan tarzı var bu dizinin. bazı karakterler öyle abartılmış ki karikatüre benzemişler. mesela regan hamleigh'i canlandıran sarah parish'in kötülük saçan fettan kadın rolü biraz fazla göze batıyor; mimikler, tonlama... jack jackson rolündeki eddie redwayne lokum gibi bir arkadaş ama bazı sahnelerde ciddi olmak ve belki de yaşından büyük havası vermek için sesini kalınlaştırması, don corleone tonunda konuşması, yok yok hiç olmuyor. anladık, epik bir drama ama bu kadar shakespearean takılmaya gerek yok ki.
    sadece oyunculuklar değil; iyi ve kötü, inançlı ve inançsız karşıtlıkları da biraz fazla abartılı. yoğun hristiyan propagandası hissediliyor, hadi onu geçelim, tema bir kilisenin inşası olunca belli bir noktaya kadar anlaşılabilir bu durum, ama yine de yapımın düzeyini aşağıya çeker. kısacası yeryüzündeki yapımların %99'da olduğu üzere; devran döner, ilahi adalet yerini bulur kötüler ettiklerini bulur, inançlı iyiler kerevetine çıkar temalı bir mini dizi. ama ince ironiden yoksun olduğundan hafiften müsamere tadı veriyor maalesef.

    bir de şöyle bir sahne var ki diziden aklımda kalan; dizinin başından itibaren iyiler klasmanında olduğu kafamıza yerleştirilen erdemli savaşçı richard, haçlı seferine giderken kardeşi aliena'ya bütün iyiliği ve masumiyetiyle şöyle der: "dönerken belki sana bir müslüman kellesi getiririm" aliena da
    gülümseyerek "sen dön yeter" diye cevap verir. bu konuşma iki iyi kardeş arasında bir şakalaşma olarak yer alır senaryoda... bu üzerine çok fazla düşünülmemiş durumlar insana bin ladin'in ölümü sonrası sokaklarda çılgın atıp danseden amerikan orta zekalılığını hatırlamıyor değil. senaryo iki-üç sene önce falan yazılmış olmalı muhtemelen.


    (arsinoe - 19 Mayıs 2011 19:44)

  • comment image

    bu dizinin en güzel tarafı, bütün bölümlerini bir günde izleyebiliyor olmak ve bunu hiç sıkılmadan yapmak. yaklaşık 1000 sayfalık bir kitap 8 bölüme sığdırılınca, öyle kabak tadı veren bölümlere rastlamıyor insan.

    --- spoiler ---
    dizinin konusu ne kadar bir katedralin inşası olsa da, kesinlikle hristiyanlık propogandası yapılmamıştır. hatta tam tersine kilise, psikoposluk, günah çıkarma gibi dini sembollerle fena şekilde dalga geçilmiş, kötülenmiştir. örneğin; kilise tarafından cadı diye nitelenen çok güzel bir kadın olan ellen'in psikoposun üstüne işeme sahnesi vardır ki, inanılmaz cesur bir sahnedir.

    sonra; filmin iyi karakterlerinden olan rahip philip'in katedralin inşasında çalışmalarına ikna edebilmek için insanlara bir günlük günahlarınızı affedeceğim diye davet etmesi de rahiplerin sahip olduğu güce gülümseten bir gönderme yapmıştır.

    ayrıca dizide görüntü açısından bazı kareler vardır ki, kesinlikle etkilenmemek elde değildir. rahiplerin beraber taş ocağında ellerindeki mumlarla ilahi okuduğu sahne, gloucester'in yakıldığı sahne, jack jackson'un gülümsediği her sahne (çok içten, samimi gülüyor; değinmeden edemedim )
    ---
    spoiler ---

    tamam; mükemmel bir senaryo, mükemmel oyunculuklar, mükemmel ses ve görüntüler yok ama "mükemmel olmadıkça hiçbir şeyi izlemem ben" şeklinde ortalıkta dolaşmadığınızı düşünerek; kesinlikle izlenmesi gereken dizilerden. neredeyse kefil olacağım izlemekten keyif alacağınıza, o kadar yani.


    (gidesimvar - 31 Temmuz 2011 19:08)

  • comment image

    fonda muhteşem trevor morris besteleriyle, inşası on yıllar süren bir katedralin gölgesinde yaşanan hırsları, savaşları ve entrikaları anlatan dizi. söz konusu ingiltere tarihi olunca destansı savaşlar ya da entrika ile örülü taht kavgaları vb. eksik olmuyor tabii. ama adamlar işini biliyor; kanlı tarihlerini şanlı uyarlamalarla öyle bir yansıtıyorlar ki, izleyende o dönemi araştırıp öğrenme isteği doğuyor. örneğin bu yapım taht ve iktidar uğruna oynanan oyunlar vs. konusunda daha önce pek çok yapımda seyreylediğimiz şeyleri aktarıyor, ama; devasa bir eserin aşama aşama, ne zorluklarla meydana getirildiğini ve nelere mâl olduğunu da öyle bir ustalıkla anlatıyor ki, insan o atmosferin içine çekiliyor, görkeminden etkileniyor, benzer eserlerin gerçeği hakkında ne bilgi varsa bulup öğrenmek istiyor. haklarını teslim etmeli; hem kitabın yazarının hem de konuyu ilgi uyandırıcı derecede başarılı uyarlayanların.

    kitabı henüz okumadığımdan karakterler için oyuncu seçimi yerinde mi değil mi bir şey diyemem ama, kitaptan bağımsız olarak değerlendirirsek oyuncular da fevkalâde olmuş. dizinin jeneriği, o çizimler vs. ayrı süper zaten.


    (martin jacques mystere - 19 Ocak 2012 02:12)

  • comment image

    ken follett'n romanında uyarlama bir ingiliz dizisidir. toplamda 8 bölümden oluşur. 12. yüzyılda tahtla ilgili savaşlar sürerken bir katedralin inşa edilme öyküsü anlatılır. olaylar genel olarak katedralin mimarı tom'un ailesinin ve baş psikoposun etrafında döner. böyle anlatıldığında çok ilgi çekici gibi görünmese de bir başlanıldığında içine çektiren ve bıraktırmayan bir yapımdır. ben şahsen 8 bölümü bir oturuşta izledim. aradığınız her şeyden bir parça bulabileceğiniz eşsiz bir yapımdır. ne yazık ki fazla bilinmez.
    izleyen herkes istisnasız bir şekilde tom'un oğlu alfred'den nefret eder.
    rahip philip rolünde matthew macfadyen vardır.
    izleyin izletin, macera aksiyon yoksa izlemem diyen biri değilseniz pişman olmazsınız. çok derin bir konusu olmamasına rağmen etkiliyor. günlerce olanları düşündürtüyor. garip yani, bence bi izleyin.


    (incantatrix - 22 Ocak 2013 23:44)

  • comment image

    atmosfer, kostümler vs. başarılı fakat öyle aman aman bir dizi değil.migros'tan alacağınız bestseller bir romandan alacağınız keyiften daha öte bir şey vadetmiyor.işte canınız ortaçağ atmosferi çektiyse ve çok boş vaktiniz varsa izleniyor.


    (akaryakit - 18 Şubat 2013 03:40)

  • comment image

    bir katedralin öyküsü şeklinde türkçeye çevirilmiş ken follett romanı.
    herşey bir lanetleme bir şarkı ve idam ile başlar,romanda on ikinci yüzyıl ingiltere'sinde yaşanan iç savaşların yanı sıra baş mimar jack usta ve güzel ailena'nın aşkı konu edilir.


    (thelepermessiah - 11 Mart 2004 01:08)

  • comment image

    (bkz: ian mcshane) sayesinde gözümü kırpmadan izlediğim dizi. oğlancılık (dizideki tabiriyle), sübyancılık, ensest ilişki, aşk, hırs, intikam, gurur, mülk sevdası, ego ne ararsan var bu dizide. sonunun nasıl biteceğini tahmin etmek zor olmasa da sürükleyicilik açısından tatmin edicidir. tanrı, din konularında yapılan sömürüler vay be dedirmiştir.


    (mizantrop - 2 Ocak 2015 10:44)

  • comment image

    upuzun fakat buna ragmen cabuk biten bir roman. ken follett in geri plana bir katedralin insasini koyarak aslinda cok baska hikayeler anlattigi, bence bestseller tarzi denen kitaplarin en ciddiye alinmasi gerekenlerinden biri. ayni zamanda bu roman ken follett in de en iyi romanidir, demek kesinlikle yanlis olmayacaktir.


    (gabbiano - 14 Eylül 2004 00:18)

Yorum Kaynak Link : the pillars of the earth