• "sinemada bittikten sonra 4. gongun calinmasi zaruri olan film (film bitti, hadi uyanin gidin evlerinize manasinda)(bkz: dördüncü gong)"
  • "gezici saat tamirciliği gibi soyut bir mesleğin üzerine kurulmuş film."
  • "sürrealizm bezeli nacizane türk filmi. özellikle şahika tekand kendine hayran bırakır. sürrealizm denince yönetmeninin ömer kavur olduğunu belirtmeye de gerek kalmaz herhalde."
  • "sırra vakıf olmak ile alakalıdır."
  • "(bkz: imparatorun yolculuğu)"
  • "bir türlü ele geçirip de izleyemediğim dolayısıyla hala merak etmekte olduğum film..edit:izledim ulan sonunda..ohh beee.."




Facebook Yorumları
  • comment image

    ömer kavurun yönettigi m.aslantuğ ş.tekand ve t.kurtiz'in basrollerini paylaştıgı güzel film..
    film bitimiyle kafada bazı soru işaretleri bırakıyor ancak sinemamızda yapılan iyi filmlerin azlığı sebebiyle insanın eleştireside gelmiyor...


    (bosver nicki - 16 Ağustos 2008 23:20)

  • comment image

    ömer kavur'u geçte olsa keşfetmemi sağlamış olan filmdir.

    --- spoiler ---
    beni en çok etkilemiş olan, anlatılan 'şey' ile anlatım tarzının paralel olmasıdır. sırf bu bile filmin zamanının çok ötesinde olduğunu gösterir. film kendine 'zaman' ı dert edinmiştir ve kurgu tıpkı bir saat gibidir, kendi içinde yuvarlaklar oluşturup, başladığı gibi biter. artık zaman yeni bir güne başlama zamanıdır.
    ---
    spoiler ---


    (buak - 29 Aralık 2009 02:46)

  • comment image

    "ölüm bu mu? ölüm, bir yaşamdan başka bir yaşama savrulmak mı, yoksa zamanı hiç yaşamamak mı?" sözleriyle sona eren 1996 yapımı ömer kavur filmi.

    gerçeküstü bir kurguya sahip olan filmde başrolü oynayan mehmet aslantuğ (saat ustası) gizemli bir adam tarafından bi kasabadaki saat kulesini tamir etmesi için gönderilir. yaşanılan tuhaf olaylar, gizemli bir kadın, zaman kavramının gitgide yok olması ve nihayet izleyen büyük bir çoğunluk tarafından anlaşılamayan filmin sonu.

    aslında film, öldükten sonra saatçinin kendi yaşamına tekrardan yaptığı yolculuğu anlatır. o yüzden sıkça "içinde olmadığım zaman gibi" söz öbeği tekrarlanır durur. tabi bu, görünürdeki içeriktir. derinlerde nelerin anlatılmaya çalışıldığı yoruma açıktır.

    filmde kasabaya gelen âmâ bir müzisyen grubun icra ettiği enfes bir parça vardır. kime aittir bilmiyorum, başka hiçbir yerde de duymadım.


    (nehirlerden - 27 Haziran 2010 16:27)

  • comment image

    yerli david lynch'imiz olan ömer kavur'un filmi.

    ne denilir ki! oldukça enteresan bir film. zaman ve mekanın sınırlarının ortadan kalktığı; sürreal karakterlerin belirip, yok olduğu; bizi ciddi ciddi düşünmeye iten, güzel mi güzel bir başyapıt.
    hakikaten filmin hangi dakikasında yetişirsen yetiş, "bu bir ömer kavur filmidir abi" mührünü/damgasını yapıştırıverirsin. kendi sinemasını yaratan usta yönetmenin elinden çıkmış yine "bi acaip film".
    ben "bir yerli david lynch girişimi" olarak okudum.

    içinden aytaç arman ve sürrealitenin geçtiği film, yine yalnızlar filmi.
    gizemli karakterler ve gizemli bir öykü.
    insanın kendiyle hesaplaşması, iç çatışma.
    ruhun teslimiyeti. esareti; bir ruha bağlı kalıp, beklemeyi kabul etmeyen bireyin, özgürlüğe kavuşma isteği; içindeki sevgiyi pompalı bir tüfekle öldürerek, gidene/gidecek olana ceza verme biçimi vs.

    biz daha önce benzer örneğini, jim carrey'in, "sil baştan" filminde izlemiştik. tabi orada; içindekini öldürmek için, hafıza silme yolu seçilmişti. burada da simgesel bir cinayet işleniyor.

    kavur, özellikle bakmakla görmek arasındaki farkı anlatmak için, ikide bir dürtüyor seyirciyi:
    koyuyor en tepeye kocaman bir göz levhasını,
    "bak ulan bak! bak ama, öyle ebelek ebelek değil, görmek için bak. görmek için bakmayı başarabilirsen o zaman filmimi anlayabilirsin. o yüzden, bıraktığım o göz levhası senin için. gözlerini dört aç, suçu bana atma, yoksa sen bana değil, ben sana basarım kalayı bilmiş ol" diyor üstad.
    mekanında rahat uyusun.

    edit: trende yolculuğun yapıldığı koltuklara, otelde verilen anahtarın numarasına filan dikkat. 55, 11, 33 gibi, gibi gidiyor. bir bağıntı var mıdır, ben mi kıçımdan uyduruyorum bilmiyorum. ama rakamlar ilginç geldi.

    !...


    (zzebercett - 24 Mart 2011 23:27)

  • comment image

    sürrealizm bezeli nacizane türk filmi. özellikle şahika tekand kendine hayran bırakır. sürrealizm denince yönetmeninin ömer kavur olduğunu belirtmeye de gerek kalmaz herhalde.


    (halitkin - 2 Ağustos 2012 22:00)

  • comment image

    bir çok yerinde şimdilerde bug deniyor tezatlıklar bulunduran filmdir;filmin etkileyiciliğini gölge bırakmasın bahsetmeyelim, ya da hadi bir tanesini söyleyeyim,
    yatakdaki o sarmaş-dolaş duruşun aynadaki görüntüsü o olmaz

    ama filmin en iyi oyucusu tartışmasız tuncel kurtizdir,esas oğlanı esas kızı geride bırakacak bir performans sergiler,

    ayrıca da bana meltem canseverin 100 saat kulesi kitabını aldırmıştır.

    birtane daha tezzat söylesem mi,tamam tamam sustum.


    (silverkitten81 - 16 Mart 2013 12:21)

  • comment image

    '99 senesinde izlemeye çalıştığım film. filmi o kadar anlamadım ve sıkıldım ki, ömr-ü hayatımda ilk ve son kez bir şey izlerken uyuyakaldım. tekrar, hatta tekrar tekrar izlemek lazım. filmi izleyen ve anlayanların önünde saygıyla eğilir, ellerini öperim.


    (ruzgarragzur - 20 Mayıs 2013 05:22)

  • comment image

    sürrealizmle, insanın kendisiyle hesaplaşmasıyla uzaktan yakından alakası olmayan bir film. ömer kavur'un seçtiği güzel mekanlardan başka bir özelliği olmayan, sıkıcı, sizi içine çekemeyen, hiç bir şey anlatamayan sırtını gizeme yaslayıp sonunda da hiç bir şey veremeyen oldukça kötü bir film


    (oradaydik ve simdi buradayiz - 23 Kasım 2013 00:56)

  • comment image

    ömer kavur'un saat ve göl tutkusunun birleştiği -bir de ıssız otel- yine derinden etkileyici, gerçeküstü film. tuncel kurtiz ve şahika tekand çok başarılı, mekanlar harika, kör müzisyenlerin çaldığı bilinmeyen parça ise muhteşem. bir de o esrarengiz saat kulesi. zaten ömer kavur'u izleyip saatlere merak salmamak imkansız gibi birşey.


    (jandi - 10 Temmuz 2014 22:00)

  • comment image

    macit koper ve ömer kavur'un ortak kaleminden, saatçiyi çıkardıkları rüya gibi yolculukta sizi de beraberinde taşıdıkları güzel bir film.

    çok şey anlatmaz görünse de, zamandan, belleğin zamanla olan ilişkisinden, ölüm gibi oldukça 'soyut' bir kavramdan, anılardan ve duyguların ölümsüzlüğünden bahseder. ee bu haliyle film bitince de ''bi' şey anlatmadın ki ama'' demek olmaz. sonunu izlemeden de uyursan ''saatçi bir kasabaya gider. bir cinayete tanık olur. sonra işler karışır. hiç bi şey anlaşılmaz.'' da dersin tabii.

    ''-sana gitmenin mümkün olmadığını anlatabilseydim. biliyorum. biliyorum sen yine de gideceksin. başka saatleri onarmaya, onlara 'can vermeye'. belki de birbirimizi bir daha hiç görmiycez. bu kuleye her bakışımda burdan giden birini hatırlıycam. çanın her çalışında, burda yanımda olduğunu fısıldayacak. çocukluğumun o ışıksız feneri olarak kalacak hep, sonsuza kadar.''


    (ihmenev - 23 Temmuz 2014 08:30)

  • comment image

    bir türlü ele geçirip de izleyemediğim dolayısıyla hala merak etmekte olduğum film..

    edit:izledim ulan sonunda..ohh beee..


    (mulkiyeli - 4 Ağustos 2005 12:44)

  • comment image

    ömer kavur'un, gizli yüz'ün ne denli etkisinde kaldığına ve saat mefhumuna nasıl kafayı taktığına ilişkin bariz bir delildir bu film..

    bu seferki gezgin saat tamircimiz kayıplara karışmamıştır; üstelik bir adı dahi vardır: kerem (mehmet aslantuğ).. yine gizil güçlerin de etkisiyle bir anahtar verilir kerem'e; o da anahtarın ait olduğu saat kulesini bulmak içün yollara düşer..

    zannımca vardığı yer gölköy'dür; gel gör ki kuledeki (anasının dinindedir bu kule, yalıyarların orta yerine inşa edilmiştir, lakin orası yine de transilvanya değildir) bozuk saatı tamir ederken, karşılaştığı şehvetengiz kadın (şahika tekand)a tutulmaktan kendini alamaz (neye niyet neye kısmettir nitekim)..

    buraya kadarki esracengiz hava, kadının komprador kocasının (aytaç arman) da mevzuua duhul etmesiyle daha bir çetrefil hal alır.. bu arada saat da, garip bir şekilde tamir olmamakta ısrar edip, bizim kerem'i çileden çıkarmakta, ama yine de bir türlü "ulan ne işim var benim burada" dedirtememektedir..

    filmin bir sonu var mıdır?.. kimbilir..


    (atlantisten gelen zekiye - 25 Kasım 2001 19:30)

Yorum Kaynak Link : akrebin yolculuğu