Oyuncular
  • "en kısa sürede tuncel kurtiz tarafından seslendirilerek türkiyede de yayınlanması gereken belgesel.aylar sonra edit: teşekkürler ntv"
  • "biraz sonra ntv'de çayırları anlatan bölümü başlayacak ve ben daha önce bir belgeselin başlama saatine göre program yapmamıştım."
  • "bizim bi arkadaş kendini tembel sanıyordu bu belgeseli seyredinceye kadar.human planet standartlarına göre asalakmışım meğerse dedi.gerçi insan bile değilim ben dedi.anlıyor musun dedi.hayır dedim."




Facebook Yorumları
  • comment image

    "planet earth" sonrası izlenebilecek en güzel belgesel serisidir. ayrıca seri o kadar güzel bir sıraya konmuş ki, art arda izlediğinizde çok daha güzel oluyor. mesela okyanuslarla başlıyorsunuz ve suyun içerisinde yaşayan insanları görüyorsunuz, bir sonraki bölümde suyun olmadığı, yada suyu bulmak için çölde insanların ne kadar uğraşmaları gerektiğini öğreniyorsunuz. sonra "kutuplar" bölümünde çok nadir canlı görüyorsunuz, "ormanlar" bölümüyle sürüsüyle canlı görüyorsunuz. bu sıralama böyle gidiyor. ayrıca her bölüm de ağzınız açık kalıyor. gaza gelip "yürü be oğlum" falan bile diyebiliyorsunuz. tam bir başyapıt olmuş. ellerine sağlık bbc.


    (secilmis adam - 26 Haziran 2011 22:21)

  • comment image

    70 ayrı hikayeden oluşan, 40 ülkede 3 senede çekimleri tamamlanmış bbc'nin muhteşem belgeseli. özellikle oceans-into the blue bölümü efsanedir. insanoğlunun doğa şartlarına nasıl mükemmel bir şekilde uyum sağladığını gösteren, "only one creature has carved a life for itself, in every habitat on earth. that creature is us." şeklinde başlayan kaçırılmaması gereken bir bbc başyapıtı.


    (ariza1903 - 3 Temmuz 2011 21:20)

  • comment image

    gerçekten etkileyici. her zaman ne kadar şanssız olduğumu düşünür durur, bunu da defaaten dile getirirdim. bu belgeseli izledikten kelli "olm bir ışıklandım, bir aydınladım, çok fenalardayım" şeklinde abartmasam da idrak noktamın ana hatlarından bir ikisinin duvarlara çarpa çarpa sarsıldığı kesin. dünyanın değişik kesimlerinde insanlar ne şartlarda yaşıyorlar, ne yiyip ne içiyorlar, o şartlara nasıl adapte olmuşlar görmek gerek.

    okyanus bölümünün bir kısmında denizin ortasında yaşayan insanları gösteriyorlar. bunlar "kanka çok darlandım, bi gecelere mi aksak nabsak" demediğin müddetçe karaya ayak basmayan insanlar. bebeler de baya suyun içinde büyüyor haliyle. akşam saat dokuz dedin mi yatıyorlar. burada çinçin bağlarının adeta böğründen kopup gelmiş, kara kuru bir dayı var. arkadaş adam denizin bilmem kaç metre altına daldığı ve elinde zıpkınıylan avlandığı yetmiyormuş gibi bir de yüzeyde yürüyor yahu! baya yani. sıka sıka ilerliyor allah belamı versin. biraz daha dursa bunun solungaçları da çıkar, yukarı da sittinsene çıkmaz zaten.

    çekimlere hayran kalmamak elde değil bir de. "yahu bunu nasıl çekmişler abi" dediğin vakit ise bölüm sonlarındaki "behind the lens" bölümü pırt diye imdada koşuveriyor. harika.


    (frank castle - 18 Temmuz 2011 17:32)

  • comment image

    ne jurassic park, ne terminator, ne de avatar gorselligi. hic bir sey vurmadi su ana kadar izledigim herhangi bir yapimda beni su sahnenin vurdugu kadar: afrika'da 3 tane adam, avlarini yiyen (tam tamina) 15 aslanin uzerine ellerini kollarini sallayarak gidiyor ve aslanlari korkutup avlarini aslanlarin elinden (c)aliyorlar.

    cekimleri muthis, kamera arkasi bolumleri de gotumuzu yayarak izlerken aslinda nasil bir emegin sergilendigini yuze vururcasina.. henuz hepsini izleyemedim ama, hic bir sey yolunda gitmiyor cekimler boyunca. geyiklerin gelmesini 5 gun beklemek mi dersin, gronland'da aniden buzlar kirilmaya baslayinca can havliyle bi anda kacmak mi.. cok etkileyici bir yapim olmus.


    (firtik - 6 Ağustos 2011 09:06)

  • comment image

    biraz sonra ntv'de çayırları anlatan bölümü başlayacak ve ben daha önce bir belgeselin başlama saatine göre program yapmamıştım.


    (caylakadam - 21 Ağustos 2011 20:17)

  • comment image

    ırmaklar bölümünde, donmuş nehir üzerindeki * okul yolculuğunu boğazım düğümlenerek izledim. insanlar nasıl mücadele ediyor, biz sırf üşendiğimiz için derse gitmeyip, yerimize imza attırma peşindeyiz ya da not tutmayıp sınav öncesi fotokopi kuyruğundayız. hey yavrum hey


    (yalicapkini - 28 Ağustos 2011 22:25)

  • comment image

    acayip gelecek belki ama insan olmaktan gurur duyarak seyrettim bu belgeseli. o zor koşullarda yaşamadım belki ama eğer oralarda doğup büyüseydim, insan olmanın bana kattığı avantajlar sayesinde, adapte olabileceğimi bilmek beni de mutlu etti.

    --- spoiler ---

    4 kişiden çok etkilendim.
    ormanda ailesine bal toplamak için 40 metrelik ağaca çıkan amcamın ağacın tepesinde, ailesine ilk parti balı yolladıktan sonra, arı sokmaları arasında umursamadan ikinci parti balın en güzel yerinin tadını çıkarmasını çok beğendim. keyif adamıymış vesselam. sonra oğluyla grönland köpekbalığı yakalayan inuit babanın dinginliği beni çok etkiledi. oğlu heyecanlı heyecanlı "balık çok büyük baba ne yapacağız?" diye sorarken sakin sakin "deliği büyütelim evladım, değil mi?" demesi süperdi. beni en çok hüzünlendiren ise kızını 6 günlük buz ve ölüm kokan bir okul yolculuğuna gönderen annenin arkalarından bakarken ağlamasıydı. hepimiz kızın çıkacağı tehlikeli yolculuk için korkarken o küçük kızının gurbete gidecek olmasına üzülüyordu sadece, tıpkı ablamı üniversiteye gönderen annem gibi. belgeseldeki en önemli şahıs ise, resmen evrim geçirerek okyanusa adapte olmuş ve başka birinin dediği gibi "tanrı olsam peygamber ilan edeceğim" sulbin dayı.

    mansiyonlarımız ise mamadou kardeşimle, aslanın ağzından lokmasını alan delikanlılara gitsin.

    ---
    spoiler ---


    (flying gunslinger - 11 Ekim 2011 08:36)

  • comment image

    bu harika belgesel dizisinin 6. bölümü olan "grasslands" beni 8 bölüm içerisinde en çok şaşırtan hikayeyi içeriyor.

    --- spoiler ---

    3 kenyalı avladıkları antilop ile karınlarını doyurmakta olan yaklaşık 15 bireyden oluşan aslan sürüsünün üzerine yürüyor. aslanlar 3 kenyalının blöfünü yutuyor ve avlarını bırakıp kaçıyorlar. kenyalılar avdan büyük bir parça kestikten sonra olay yerinden uzaklaşıyor. aslanlar götüm götüm yaklaşarak avlarına geri dönüyorlar.

    ---
    spoiler ---

    genel olarak izlediğim tüm bölümleri keyifliydi. rast gelirseniz kaçırmayın.bir şekilde edinilip, izlenesi.


    (pilavustu bilgisayar - 3 Kasım 2011 16:45)

  • comment image

    ilk bölümündeki pa-aling dalgıçlarının (kompresör dalgıçları) yaşadıkları koşullar, atlattıkları tehlikeler ve karşılığında kazandıkları üç otuz para yüzünden insanı durduğu yerde sinirden köpürecek hale getiren belgesel serisi.


    (brick top - 12 Kasım 2011 23:44)

  • comment image

    şöyle bi hepsini izledikten sonra yazacaktım ama kendimi tutamadım, üçüncü bölümünün ortasında artık durdurdum, on dakikadır sinirli sinirli gülme krizi yaşıyorum.

    şimdi belgesel başladığından beri aklımdan hep "abi oralarda niye yaşıyor ki bu insanoğlu, ne zorları var" lafı geçip duruyor, ben de bastırıyorum bu düşünceyi.. hani uzağından kıyısından hafif bi elitizm, ırkçılık gibi bi intiba uyandırıyor çünkü bu laf. tutuyorum kendimi, seyrediyorum belgeseli.

    bu bölüm (üçüncü bölüm) kutuplara ayrılmış. bölümün başında john hurt amca, "burası insan için son derece elverişsiz (hostile) bi ortam ama buralarda tam dört milyon insan yaşıyor" dediğinde yine "bok var yaşıyorlar" deyiverdim gayrı ihtiyari.. neyse durdurdum kendimi devam ettim.

    adamlar çıkıyor av için kilometrelerce yol alıyorlar kızaklarla falan, uğraşıyorlar ediyorlar.. hadi tamam sonuçta bi şey yapıyorsun, yaşaman için amacın var, varlığını sürdürmek için doğayla bi mücadele içindesin, ayrıca kendi yaşadığın yerin sahibi sensin falan.. tamam dedim hayatlarında iyi noktaları görmeye çalışıyorum.

    sonra yine bi grup insanın hikayesi başladı. yine öyle baya bi yol alacaklar ama bu zahmetlerinin sonunda çok değerli deniz yiyecekleri elde edeceklermiş. yalnız bunun için baya tehlikeli bi şeyden geçecekler. gelgitin olduğu bi yere gidecekler, suyun çekilmesini bekleyecekler (bu sırada beklerken konaklamak için bi igloo inşa edecekler falan). yalnız su çekilince suyun üstündeki buz kütlesi aynen duracak yerinde (biraz alçalacak tabii). bizimkiler de gidecekler buzu kıracaklar, altına girecekler ve her an üstlerindeki buzun çökme tehlikesi altında (suyun geri gelmesi için sadece yarım saat var bi de) zamanla yarışarak oraya gelme amaçları olan o değerli yiyecekleri arayacaklar. ve sonunda buluyorlar.. buluyorlar.. buldukları da..

    --- spoiler ---

    midye..

    midye..

    midye lan.. midye..

    ---
    spoiler ---

    teaaasssssikkktiiiriiin laannn.. yeter yok işte kendi yaşadıkları yermişmiş de, kafaları rahatmışmış da, doğayla mücadeleymişmiş de.. hasssiktirin lan.. midye lan.. tanesi yirmi kuruş olan siktiriboktan midye.. ve adamlar bunun için ölüm tehlikesi atlatıyorlar..

    artık cidden ırkçı sayılır mı bilmem ama ilk düşüncem daha da güçlendi.. bok mu var kardeşim allahın bile siktirettiği yerlerde, yok kutuptur, yok saharadır anasının örekesindeki yerlerde yaşıyorsunuz arkadaşım. bi midye için, sikik bi kuyu bulup çöl ortasında ölmemek için, fillerle kavga edip sürünü otlatabilmek için salaksaçma tehlikeler, mücadeleler yaşıyorsunuz.. yok abi en ufak bi mantığı yok bunun.

    midye lan.. midye.. e ben ne diyim lan...

    edit: iluyankas- hea anladım. ğoca entryde diyorsun ya allahın sittiri cektiği yerde adamlar nasıl yaşar al bu da bende sana gelsin sdadasdad

    http://www.youtube.com/watch?v=r7ygpubw24m


    (brick top - 14 Kasım 2011 02:35)

  • comment image

    lan ne alaka diyecek çoğunuz ama ben bu belgesel serisini seyredip de hala herhangi bi dine inanan (ve böylece diğer inananları kafir ve cehennemlik addeden), ırkçılığa prim veren (sosyal ırkçılık artık daha yaygın, kültürümüz daha gelişkin diyerek kendinden aşağı bulduğu kültürlere ait toplulukları aşağılayan) insanları anlayabileceğimi sanmıyorum.

    sözlükteki köpeklerden de bu seriyi seyredenler vardır üstelik.. ilginç.


    (brick top - 17 Kasım 2011 00:13)

  • comment image

    life ve human planet ile birlikte bbc artık belgeselciliği başka bir boyuta taşımış bulunuyor. herhalde bu iki belgeselde ne kadar uyumlu ve etkileyici müzikler kullanıldığı, görsel ziyafetin yanında insani hislere nasıl ustaca hitap edildiği herkesin dikkatini çekmiştir. mutlaka hali hazırda çalışmalar sürüyordur, ne üzerine olacak bilgim yok ama birkaç seneye yeni bir belgesel sunulacaktır. bundan sonra artık benim beklentim doğa (planet earth), yaşam (life) ve doğa-insan birlikteliği (human planet) konularının ardından, başka belgeselciler tarafından defalarca işlenmiş olsa da yetersiz bulduğum ve şu anki aşkın beceri seviyesi ile ancak bbc'nin layıkıyla hazırlayabileceğini düşündüğüm medeniyet ve teknoloji tarihi hakkında kapsamlı bir belgesel. en az 10-15 bölüm sürmeli, nereden nereye gelindiği iyice irdelenmeli, anlatılmalı. mağara resimlerinden rüzgar değirmenlerine, buhar makinesinden uzay mekiklerine, yerleşik hayata geçişten dev metropollere kadar insanoğlunun serüveni iyice işlenmeli. doğadan yaşama, oradan insana geçiş yapıldıktan sonra sırada insanın doğadan kopuşu olmalı diye düşünüyorum. merakla bekliyorum.


    (jvvd - 24 Nisan 2012 00:44)

  • comment image

    şehir insanının suratına tokat gibi çarpan bbc belgesel serisi.
    metrobüs yolculuklarından, trafikten, politikacılardan illalah etmiş kişilere, çok uzaklarda çok farklı yaşamlar süren kişilerin hayatlarını, gökyüzü defni gibi örneklerle anlatan bir başyapıttır.
    otuz yıllık hayatımda şu ana değin izlediğim en iyi, en çarpıcı ve en gerçek belgesel serisidir. ve uzunca bir süre öyle kalacaktır.


    (reverse engineer - 16 Ekim 2012 00:51)

  • comment image

    bbc'den birçok belgesel izledim ama human planet gibi şaheseri görmedim kendilerinden. sanki fotoğraf fotoğraf çekmişler de montajda birleştirmişler gibi. hayır bir de hikayeler de müthiş. hangi birini anlatalım ki?


    (nihavent uvertur - 19 Şubat 2013 21:41)

  • comment image

    arefe akşamı e2'de bir bölümü yayınlanmış olan harika belgesel. rahmetli tuncel kurtiz'in seslendirmesi de harikalığını katlamış.

    bu bölümde dünya'nın çeşitli yerlerindeki çöllere ve burada yaşayanların su arayışına değinmişler. hayatın başka bir yüzünü çok kaliteli bir çekimle izlemiş oldum. çok ilginç bir kabile ve geleneğini öğrendim.

    nijeryalı bu kabilenin ismi wodaabe.
    gerewol adlı ilginç bir gelenekleri varmış. yağmur mevsimi sonrası

    --- aç parantez ---
    her yıl yağmur yağmayabilirmiş. üç sene sonra yağmışsa üç sene sonra olacak şekilde. mesela belgeselde yedi yıl süren kuraklık sonrası yağmur yağmış. beyler yedi yıl o günün gelmesini beklemiş. yağmur yoksa eğlence de yok yani.
    --- kapa parantez ---

    evli/bekar kabilenin üremeye, gönül eğlendirmeye müsait tüm bireyleri toplanıyor. kendilerince namuslu, geleneklere uygun bir şekilde kaçamak yapıyorlar. evli çiftler o gün birbirlerini hoş görüyor, başka kişilerle birliktelik deneyimleyebiliyorlar. erkekler yüzlerini kırmızıya boyuyor, dudaklarını siyaha. belli bir dansları var onu en güzel icra edene göre de hanımlar o geceyi geçirecekleri erkeği seçiyor. erkek seçilmezse eli boş dönüyor. dileyen çiftler kaçamağı orada bir hatıra olarak bırakıp, evine dönüyor; dileyenlerse evlenip bu birlikteliği devam ettiriyor.

    böyle ilginç bir kabile tanıdığım güzel bir belgesel.

    kendisinin de izni olursa frln was here nickli yazarın bu kabile ve geleneğiyle ilgili yazdığı şu entryi de buraya bırakıyorum. o etkinlik anını çok güzel anlatmış orada. aklınızda daha iyi canlanır diye umuyorum. fırsatını bulursanız da izlemenizi öneririm.


    (fincansiz - 27 Temmuz 2014 18:27)

  • comment image

    insanın değil diğer canlılardan, dünyanın kendisinden ne kadar ayrışık olmadığını anlatan; ettiğimiz israflara ağlamakla kalmamamızı, bu israflara doğal çözümler bulmamızı öğütleyen belgesel serisi.
    (bkz: bbc)

    izleme önerisi:
    bölümler arasında en az 24 saat ara verin.
    gece yatmadan evvel, son iş olarak izleyin.
    uzaktan bakmayın. (boşuna kişileri vurgulamıyor, onlardan birisi olun)
    yüksek çözünürlükte izleyin.
    izlediklerinizi diğer insanlarla paylaşın. (gün içerisinde anlatın, heyecanınızı dışa-vurun)


    (mnyxn - 13 Nisan 2013 21:03)

  • comment image

    bizim bi arkadaş kendini tembel sanıyordu bu belgeseli seyredinceye kadar.
    human planet standartlarına göre asalakmışım meğerse dedi.
    gerçi insan bile değilim ben dedi.
    anlıyor musun dedi.
    hayır dedim.


    (klustwu ukaga - 10 Mayıs 2014 00:31)

Yorum Kaynak Link : human planet